2007'den Bugüne 92,307 Tavsiye, 28,219 Uzman ve 19,976 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Doğum Sonrası Psikoz ve Depresyon
MAKALE #14663 © Yazan Dr.Şaban KARAYAĞIZ | Yayın Mayıs 2015 | 4,074 Okuyucu
POSTPARTUM (DOĞUMSONRASI) PSİKOZ VE TEDAVİ YAKLAŞIMLARI

Doğum olayı önemli biyolojik, psikososyal ve ekonomik değişimlerin görüldüğü bir dönemdir. Kendell ve arkadaşlarının (1987) çalışmasında postpartum kadınlarda psikiyatrik yatışların belirgin oranda arttığı gösterilmiştir.

Bir diğer çalışma kadınların tüm psikiyatrik yatışlarının %12.5'e varan oranının postpartum dönemde olduğunu ortaya koymuştur (Duffy 1983). Postpartum dönemde duyarlılığın arttığı tarihsel olarak bilinmesine ve geleneksel olarak tablonun şiddetini yansıtan; postpartum hüzün (blues), postpartum depresyon (PPD) ve postpartum psikoz şeklinde 3 kategoriye ayrılmasına rağmen (Steiner ve Yonkers 2006), gözardı edilmiş bir konu olup; postpartum başlangıçlı akıl hastalığı kavramının resmen tanınması yakın geçmişte olmuştur. Halen DSM-IV TR' de mizaç bozuklukları kapsamında semptomların doğum sonrası ilk 4 hafta içinde başladığı "postpartum başlangıçlı" grup tanımlanmaktadır.

Doğum-ardı dönem, ruhsal bozuklukların gelişimi icin riskli kabul edilmektedir. Bu dönemde kadınların % 70-85’inde ruhsal belirti ve bozukluklar ortaya cıkar. (Altshuler ve ark. 1998). Bu ruhsal bozukluklar; doğum-ardı (postpartum) hüzün, psikotik olmayan doğum-ardı depresyon ve doğum-ardı psikoz biçiminde sınıflandırılır. Yapılan çalışmalarda doğum-ardı psikozun kadınların sadece % 0.1 0.2’sinde (Kendell ve ark. 1987) görüldüğü bildirilmiştir.

Doğum-ardı ruhsal bozuklukların belirtileri üzerine yapılan çok az çalışma vardır. Oosthuizen ve arkadaşlarının (1995) çalışmasında bilinç bulanıklığı, yönelim bozukluğu, konsantrasyon değişiklikleri acısından bir fark bulunmamasına rağmen doğum-ardı psikozu olan grupta şaşkınlık (perpleksite) daha fazla bildirilmiştir.

Bu çalışmanın sonuçlarının aksine literatürde doğum-ardı psikoz tanısı konulan hastalarda, bilişsel karmaşa (Wisner ve ark. 1994) ve konfüzyonun (Brockington ve ark. 1981, Kırpınar ve ark. 1999) daha sık görüldüğünü bildiren çalışma sonuçları vardır. Bazı yazarlar bu nedenle fenomenolojik olarak doğum-ardı ruhsal bozukluklarla diğer ruhsal bozuklukların farklı olduğunu savunurken, diğerleri ise doğumla başlaması dışında bir fark olmadığını kabul ederler (Platz ve Kendell 1988). Doğum ardı ruhsal bozukluklara, uzun sureli izlemde batı ülkelerinde daha çok duygudurum bozukluğu (Brockington ve ark. 1981), tanısı konulurken, aksine ülkemizde ise daha çok şizofrenik bozukluk tanısı konulduğu bildirilmiştir. (Kocamanoğlu B, Şahin AR 2011)

Doğum-ardı ruhsal bozukluklar kendine özgü bir tanı kategorisi midir? Duygudurum bozukluklarının ya da şizofrenik psikozların bir atağı mıdır? Bu konu psikiyatri yazınında halen tartışmalıdır.( Kapfhammer VE ARK 2014 )

Psikozda Güncel Tedavi Yaklaşımları

Dopaminerjik sistemde, özellikle dopamin D2 reseptörleri üzerinden yürütülen nörokimyasal aşırım ve ilişkili postsinaptik sinyal transdüksiyon değişiklikleri gerek psikoz oluşumu gerekse antipsikotik ilaçlarla tedavi açısından oldukça önemlidir. Dopamin D2 reseptörlerin yanısıra D3 ve D4 reseptörler ile bunların sinaptik bölgedeki lokalizasyonları da halen psikoz farmakoterapisindeki önemini korumaktadır. Dopaminerjik blokajın neden olduğu ekstrapiramidal yan etkilerin azaltılması çabaları sonunda başka nörotransmitter sistemlerinin de farmakoterapide yeri olabileceği görülmüştür. Özellikle serotonerjik 5-HT2A ve 5-HT2C reseptör blokajı yeni nesil atipik antipsikotiklerin etki düzeneğinde ön plana çıkmıştır. Klasik antipsikotik ilaçların aksine yeni tedaviye giren atipik antipsikotiklerin çoğu 5-HT2A reseptörlerine dopamin D2 reseptörlerinden ve klasik antipsikotiklere göre daha yüksek bir afinite ile bağlanırlar. (TAYFUN UZBAY Klinik Psikiyatri 2009;12:188-196)

Geleneksel Antipsikotik İlaçlar

Bu grup ilaçlar antipsikotik güçleri ve yan etki spektrumları bakımından farklılıklar gösterseler de, tedavi edici etkinlik bakımından birinin diğerlerinden üstün olduğunu gösteren bir kanıt bulunamamıştır. Klorpromazine eşdeğer dozları üzerinden belirlenen antipsikotik güçlerine bağlı olarak üç grup altında sınıflandırılabilirler:
• Yüksek güçte geleneksel antipsikotikler (örneğin, haloperidol).
• Orta güçte geleneksel antipsikotikler (örneğin, loksapin ve perfenazin).
• Düşük güçte geleneksel antipsikotikler (örneğin klorpromazin ve tiyoridazin).
Uygun doz stratejisi: Akut psikotik hastaların tedavisi için gereken doz, klorpromazin için 300-1000 mg/gün; haloperidol veya flufenazin için 5-20 mg/gün olarak önerilmektedir. Bundan daha yüksek dozların klinik etkinliği arttırmadığı, buna karşın yan etkileri arttırdığı saptanmıştır. Antipsikotik etkinin ortaya çıkması için gereken süre günler ya da haftaları bulabilir. Bu nedenle aynı ilaçla tedavi en az 4-6 hafta sürdürülmelidir. Sürdürüm tedavisi için gerekli olan doz 2.5 mg/gün haloperidol veya flufenazine eşdeğerdir.

Uygulama: Geleneksel antipsikotik ilaçlar, oral olarak kullanılanlar; kas içi uygulama için kısa etkili preparatlar ve kas içi uygulama için uzun etkili depo preparatlar olarak piyasada mevcuttur. Kas içine uygulanan kısa etkili ilaçlar, 30-60 dakikada en yüksek konsantrasyon düzeylerine ulaşırlar. Oral kullanımda bu süre 2-3 saati bulur.

Yaygın yan etkiler

1. Sedasyon: En sık karşılaşılan yan etkidir. Özellikle düşük güçte antipsikotiklerle ortaya çıkar.
2. Antikolinerjik ve antiadrenerjik yan etkiler:
Antikolinerjik yan etkiler ağız kuruluğu, bulanık görme, kabızlık, taşikardi ve idrar tutukluğu ile kendini gösterir. Özellikle yaşlı, prostat hipertofisi olan hastalarda ciddi sorunlara yol açabilir. Merkezi antikolinerjik toksisite deliryuma yol açabilir. Postural hipotansiyon, antiadrenerjik bir yan etkidir. Senkoplara yol açabilir.
Nörolojik yan etkiler
a) Ekstrapiramidal yan etkiler:
Akut distoni: Hastanın çenesinde, boynunda, dil ve göz kaslarında birden başlayan şiddetli, devamlı ve kontrol edilemeyen kasılmalar biçiminde ortaya çıkar. Genellikle ilacın alınmasını izleyen ilk 5 gün içinde gelişir. Yüksek güçlü antipsikotik alanların %40'ında görülür. Genç hastalarda daha sık izlenir. Akut distoni, kas içi antikolinerjik uygulaması ile hızla düzelir.
Parkinsonizm: İdiyopatik parkinsonizm hastalığında görülen rijidite, tremor, bradikinezi gibi belirtiler ortaya çıkar. Genellikle ilaç alımını izleyen 5. Günle 30. gün arasında gelişir. Antipsikotik kullananların yaklaşık %30'unda görülür. Tedaviye antiparkinson bir ilacın eklenmesi ile düzelir.
Akatizi: Hasta sürekli bir gezinme ve huzursuzluk duygusu içindedir. Hastayı oldukça rahatsız eden bir yan etkidir. Genellikle ilaç alımını izleyen 60 gün içinde gelişir. Akatizinin giderilmesinde, dozun azaltılması, düşük güçte bir antipsikotiğe geçilmesi, antihistaminikler, benzodiazepinler ve beta blokerlerin eklenmesi yarar sağlar.
Geç diskinezi: Geleneksel antipsikotik kullanımı ile ilgili kaygıların çoğu geç diskinezi gelişmesi riskinden kaynaklanmaktadır. Özellikle yüzde, dilde, çenede ortaya çıkan anormal, istemsiz, düzensiz, koreiform ve atetoit hareketlerden oluşur. Baş, boyun, gövde ve alt ekstremitelerde de görülebilir. Çiğneme, emme, yalanma, şapırdanma, yanakları şişirme, dilde titremeler ve solucan vari oynamalar, göz kırpıştırma, kol ve bacaklarda sallanmalar, dans benzeri hareketler, ritmik oynamalar ya da gövdeyi tutan geniş, sıçrayıcı, ani ve kaba hareketler ortaya çıkabilir. Antipsikotik tedavinin ilerleyen ayları veya yıllarında gelişir. Genellikle tedavinin ilk 6 ayında böyle bir tablonun oluşmadığı kabul edilmektedir. Üç aydan uzun bir süredir antipsikotik kullanmakta olan hastaların %25'inde görülür. Bunların yarısında geç diskinezi irreversibl bir gidiş gösterir. Olguların %3 kadarı toplumsal ya da işlevsel sorun yaratacak düzeyde etkilenir.

Yeni Antipsikotik İlaçlar

İlk atipik antipsikotik ilaç olan klozapinin sentez edilişinden 30 yıl sonra yeniden değer kazanmasıyla birlikte, antipsikotiklerin kullanımında yeni ve farklı bir dönem başlamıştır. Agranülositoz gibi önemli bir yan etkisi olması nedeniyle klozapinin, klinik kullanımında önemli kısıtlılıklar olmasına karşın, bu ilacın etki düzeneğine yönelik yoğun araştırmalar, hem bu alandaki kuramsal tartışmaları canlandırmış, hem de birçok yeni antipsikotik ilacın bulunmasına olanak sağlamıştır. (Dahale VE ARK 2014)

Risperidon

Risperidonun antipsikotik etkinliği çeşitli çalışmalarda gösterilmiş ve bazı çalışmalarda da özellikle negatif belirtiler üzerinde geleneksel antipsikotiklerden daha yararlı olduğu bildirilmiştir. Risperidon için optimal tedavi dozunun 6 mg/gün olduğu, bu dozda ekstrapiramidal yan etkiye neden olmaksızın, antipsikotik etki gösterdiği bildirilmektedir. Risperidonun en yaygın yan etkileri, sedasyon ve ortostatik hipotansiyondur. Diğer yaygın yan etkileri, kilo artışı, cinsel istekde azalma ve erektil disfonksiyondur. Dozla bağlantılı olarak prolaktin artışı, galaktore ve menstürel bozukluklara neden olabilir. Risperidonun ekstrapiramidal yan etkileri de dozla bağlantılı olarak ortaya çıkar.

Olanzapin

Olanzapinin antipsikotik etkinliği çeşitli çalışmalarda gösterilmiş ve bazı çalışmalarda da özellikle negatif belirtiler üzerinde daha etkili olduğu bildirilmiştir. Optimal tedavi dozu 10-20 mg/gün'dür. Ekstrapiramidal yan etki ve prolaktin artışına neden olmaz. Olanzapinin en yaygın yan etkileri, sedasyon, sistolik kan basıncında düşme ve kilo artışıdır.

Ketiapin

Ketiapin ülkemizde son yıllar içinde psikoz sağaltımında bir umut olarak sunulan yeni bir atipik antipsikotiktir. Ketiapin şizofreninin pozitif ve negatif belirtileri üzerinde, kısa dönem sağaltımda, herhangi bir ekstrapiramidal belirtiye neden olmadan ve prolaktin düzeyini arttırmadan, standart antipsikotikler kadar etkili olduğu bu güne kadar yapılan çalışmalarda ortaya konmuştur. Ketiapin farmakodinamik özellikler açısından klozapine benzer, serotonin tip 2 ve 6 (5-HT2 ve 5-HT6), histamin tip 1 (H1) ve α1 ve α2 adrenerjik reseptörlere yüksek, dopamin tip 2 (D2) reseptörlerine ılımlı ve klozapinden farklı olarak dopamin tip 1 (D1) ve muskarinik tip 1 (M1) reseptörlerine çok düşük afinitesi vardır. Bununla birlikte, ketiapinin reseptör antagonizması diğer antipsikotik ilaçlardan daha azdır ve ekstrapiramidal belirtilerle ilişkili değildir.

Ketiapinin akut şizofreni, şizoaffektif bozukluk, sekonder psikoz ve diğer psikotik bozukluğu olan hastalarda güvenilir ve etkili olduğu bildirilmiştir. Ketiapin pozitif belirtiler üzerinde haloperidol ve klorpromazin kadar etkili, negatif belirtiler üzerinde ise plaseboya göre daha etkili olduğu belirtilmiştir. Negatif belirtiler üzerindeki etkisi farklılık gösterir (8,17). Bazı çalışmalarda ketiapinin negatif belirtiler üzerindeki etkisinin dopamin antagonistlerinden daha fazla olduğu gösterilememişken, bazılarında ise etkinin daha yüksek olduğuyla ilgili bulgular vardır (3). Yapılan ön çalışmalar ketiapinin psikozdaki bilişsel bozuklukları düzeltmede etkili olduğunu göstermiştir. 25 ve 50 mg/g gibi düşük dozların uyku üzerine etkileri olumludur. 500 mg/g dozuna kadar antidepresan etkileri ön planda iken 500-1200 mg/g aralığındaki dozların antipiskotik etkinliği daha ön plandadır. (TAYFUN UZBAY Klinik Psikiyatri 2009;12:188-196)

KAYNAKLAR

KARAMUSTAFALIOĞLU, UDN TOMRUK - Duygudurum Dizisi, 2000

Kendell RE, Chalmers JC, Platz C (1987) Epidemiology of puerperal psychosis. Br J Psychiatry, 150:662-673.

Duffy CL (1983) Postpartum depression: identifying women at risk. Genesis, June/July:11-21.

Steiner M, Pearlstein T, Cohen LS, Endicott J, Kornstein SG, Roberts C, Roberts DL, Yonkers K. J Womens Health (Larchmt). 2006 Jan-Feb;15(1):57-69. Review

Hendrick V, Altshuler LL (1999) Biological determinants of postpartum depression. Postpartum Mood Disorders, 1. baskı, Miller LJ (Ed), Washington DC, American Pscyhiatry Press, Inc, s.65-82.

Oosthuizen P, Russouw H, Roberts M. Compr Psychiatry. 1995 Jan-Feb;36(1):77-81.

Kocamanoğlu B, Şahin AR. [Postpartum psychiatric disorders]. Anadolu Psikiyatri Derg. 2011; 12(3): 226-232.
Kapfhammer HP, Reininghaus EZ, Fitz W, Lange P. J Clin Psychiatry. 2014 Oct;75(10):1096-104. doi: 10.4088/JCP.13m08769.

TAYFUN UZBAY Klinik Psikiyatri 2009;12:188-196
Dahale AB, Chandra PS, Sherine L, Thippeswamy H, Desai G, Reddy D. Gen Hosp Psychiatry. 2014 Jul 19. pii: S0163-8343

Yrd.Doç Dr. Şaban KARAYAĞIZ

Nuh Naci Yazgan Üniversitesi Psikoloji A.D.
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Doğum Sonrası Psikoz ve Depresyon" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Dr.Şaban KARAYAĞIZ'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Dr.Şaban KARAYAĞIZ'ın izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     Beğenin    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Şaban KARAYAĞIZ Fotoğraf
Dr.Şaban KARAYAĞIZ
Kayseri
Doktor "Ruh sağlığı ve hastalıkları - Psikiyatri"
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi1 kez tavsiye edildiİş Adresi Kayıtlı
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Dr.Şaban KARAYAĞIZ'ın Makaleleri
► Doğum Sonrası Depresyon Dr.Sevilay ZORLU
► Doğum Sonrası Egzersiz Dr.Orkun ÇETİN
► Doğum Sonrası Fizyoterapi Dr.Lale Zeynep KANMAZ
► Doğum Sonrası Hamilelikten Koruma Op.Dr.Burcu ARSLAN
► Doğum Sonrası Dönem ve Kontrasepsiyon Prof.Dr.İlker GÜNYELİ
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,976 uzman makalesi arasında 'Doğum Sonrası Psikoz ve Depresyon' başlığıyla benzeşen toplam 66 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


06:14
Top