Serebral Palsi ve Egzersiz
GİRİŞ
Serebral Palsi (SP) gelişimini sürdüren beyinde oluşan bir hasara bağlı kalıcı hareket ve postür bozukluğudur. Beyindeki lezyon kas tonusu ve koordinasyonunda sorunlar yaratır, zamanla kas iskelet sisteminde ikincil bozukluklar da gelişir. SP tablosu doğum öncesinde, doğum sırasında veya doğum sonrası erken dönemde oluşan beyin lezyonlarında görülür. Beynin erken gelişim dönemi ilk 18 ay olmakla birlikte 6 yaşa kadar oluşan ve ilerleyici olmayan beyin lezyonlarınınn tümü SP olarak tanımlanabilir. Nöromotor kontrol bozukluğu dışında SP’de ayrıca görme, konuşma, yutma ve bilişsel işlev bozuklukları da olabilir.
EPİDEMİYOLOJİ
Dünyada ülkelere göre farklılıklar göstermekle birlikte insidans ortalama 2-3 /1000 şeklindedir. Türkiye’de yapılan dar kapsamlı çalışmalarda bu rakam 8/1000 olarak bildirilmektedir. SP insidansı ülkelerin gelişmişlik düzeyi ve tıp teknolojisindeki ilerlemelere rağmen son otuz yılda pek azalmamıştır. Bu durum daha önceleri sağkalım oranı az olan prematür ve düşük doğum ağırlıklı bebeklerin günümüzde yaşatılıyor olmasına bağlanmaktadır.
2002 yılında Özürlüler Dairesi Başkanlığı’nın yaptığı Türkiye Özürlüler Araştırması verilerine göre; özürlü nüfusun toplam nüfusa oranının % 12,29 olduğu, bu oranın % 2,58’ini ortopedik, görme, işitme, konuşma ve zihinsel engellilerin ve % 9,70’inin süreğen hastalık grubunun oluşturduğunu bildirmişlerdir. Bu rakamın yaklaşık olarak 1.772.315 kişinin ortopedik, görme, işitme, konuşma ve zihinsel engelli olduğu ve bunlardan 857.631 kişinin ortopedik engelli olduğu belirtilmiştir.
Ortopedik engelliler oranına bakıldığında; en büyük grubun SP’li hastalardan oluştuğu ve bununda yaklaşık olarak %33.3’ünün (283018 kişinin) SP olduğu belirtilmektedir.
RİSK GRUBU
Düşük doğum ağırlığı (<1500-2500 gr), erken doğum (<36 hafta), zor doğum, müdahaleli doğum, neonatal hiperbilüribinemi ve çoğul gebeliktir.
Apgar skorlaması da sağlık personeline serebral palsi risk durumu hakkında bilgi verebilir.
Virginia Apgar, yenidoğanların doğum sonrası değerlendirilmesi ve canlandırılması ile ilgili
1953 yılında yayınlanan bir makalesinde tüm bebeklerin kolay, açık ve objektif bir şekilde değerlendirilmesi, sınıflandırılması anneye uygulanan ilaçlar ve doğum yöntemleri ile bebeğe yapılan canlandırma işlemlerinin etkinliklerinin değerlendirilmesi amacıyla APGAR skorlama sistemini tanıtmıştır. Bu skorlama sisteminde 5 fizik muayene kriterine 0 ,1 ve 2 puan verilir. En iyi durumda olan bebekte her kriterden 2 aldığı için APGAR skoru 10 bulunur.
Bu değerlendirme doğum sonrası 1. ve 5. dakikalarda yapılır. Eğer skor çok düşük ise 10. ve 15. dakikalarda da tekrarlanır. Özellikle 5. dakikadaki APGAR skoru 7’nin altında ise bebek deprese kabul edilir. En ideali APGAR skorunun 8 -10 arasında olmasıdır. Burada dikkat edilmesi gereken bir nokta var: APGAR skoru 1. ve 5. dakikalarda bakılır, bebeğin canlandırma işlemleri ise APGAR beklenmeksizin doğar doğmaz hemen başlar. Yani bu skorlama sistemi bebeğin canlandırma ihtiyacının var olup olmadığını belirlemez, ama yapılan canlandırma işlemlerinin doğru ve etkin yapılıp yapılmadığını göstererek o sırada hekime yol gösterir. Çok düşük APGAR skorlarının uzun süre devam etmesi bebekte asfiksi dediğimiz tablonun ve sonuçta beyin hasarı oluşma ihtimalinin habercisi olabilir.
APGAR SKORLAMASI
BULGU 0 1 2
Görünüm (Appearence) Mor veya soluk Gövde pembe, estremiteler mor Tamamen pembe
Kalp hızı (Pulse) Yok <100/dk >100/dk
Refleks Yanıt (Grimace) Yok Yüz buruşturma Öksürük-hapşırık-güçlü ağlama
Tonus (Activity) Yok (tüm vücut ekstansiyonda) Alt ekstremitelerde fleksiyon Aktif hareketli
Solunum (respiration) Yok Düzensiz/çene atma Düzenli/ağlıyor
SEREBRAL PALSİLİ ÇOCUKTA GÖRÜLEN ERKEN BELİRTİLER
1 aylık bebekte; sürekli ağlama, emme bozukluğu, ısrarlı ve sürekli kusma, çevresinden gelen uyarılara cevap vermeme, havale görülebilir. 2 aylık bebekte bunlara ek olarak; bulunması gereken reflekslerin kaybı, kaslarda aşırı sertlik ya da gevşeklik görülebilir. 3 aylık bebekte; gözde kayma, titreme (nistagmus), bebeğin sırtüstü, baş ve topuklar üzerinde yay gibi sert bir şekilde durması, bebeğin gülmemesi, annenin yüzüne bakmaması belirtilerdendir. 4 aylık bebekte; baş kontrolünün olmaması, gözde odaklaşmanın sağlanamaması, kortikal başparmak refleksi, moro gibi kaybolması gereken reflekslerin devam etmesi görülebilir. 8 aylık bebekte ise; dönme ve oturma aktivitelerinin olmaması, el-göz koordinasyonunun yokluğu, tekme atarken iki bacağın da itilmesi, bebeğin bacaklarını uzatarak oturduğu pozisyonda vücudunun öne eğilmesi, uzun oturma pozisyonunda iki bacağın hiper-addüksiyonda olması görülebilmektedir. 10 aylık bebekte; emeklemenin olmaması ya da sıçrar tarzda emekleme ve ayağa kalkmada zorluk, ismi ile çağrılınca tepki vermemesi, ağızdan salya akması, verilen yiyeceği ağzına almaması ya da ağzına götürememesi göstergelerdendir. 1 yaşındaki bebekte;
tutunarak yürüyememe veya parmak ucuna basarak yürüme, bacakları addüksiyona giderek yürüme de serebral palsinin erken belirtilerindendir.
SEREBRAL PALSİ’DE TEDAVİ YÖNTEMLERİ
1.Medikal Tedavi
Beslenmeyi düzenlemek, nöbetleri durdurmak, genel sağlık önlemleri (Aşılama), spastisite ve hareket bozukluğunu azaltmak, oral ve intratekal medikasyonlar
2.Psikolojik Tedavi
3.Özel Eğitim
4.Fizyoterapi
5.İş-Uğraşı Terapisi
6.Ortezler
7.Ortopedik Tedavi
Düzeltici alçılama ve Cerrahi tedavi
8.Nöroşirurjik Girişimler (4).
SEREBRAL PALSİLİ HASTALARDA EGZERSİZİN ÖNEMİ
SP’li çocuklarda nörogelişimsel terapi (NGT), kas kuvvetlendirme antrenmanı, iletimsel eğitim, çeşitli fizyoterapi ve cihaz kullanımına odaklanan uygulamaların etkinliğine işaret edilmektedir.
SP’li çocukların motor becerilerini geliştirmek için çeşitli tipte egzersizlerin uygulanmakta olduğu görülmektedir. Bunlar arasında pasif germe, statik yükleme egzersizleri, kas kuvvetlendirme ve dayanıklılık antrenman programları, fiziksel uygunluk egzersiz programları, Progresif Dirençli Egzersiz (PRE), aerobik ve anerobik kapasiteyi geliştirecek fonksiyonel egzersizler bulunmaktadır.
Egzersiz; hem sosyal hem bedensel olarak rehabilitasyona katkı sağlayan bir araçtır. SP’li çocukların hoşça vakit geçirmeleri ve eğlenmelerini sağlar. Egzersiz SP’li kişilerin kendini algılama duygusunu arttırmak, kimlik duygusunu ve özür farkındalığını geliştirmek gibi duyguların dışavurumu için bir çıkış noktası olarak hizmet eder.
Çocukların ilgi duyduğu bitki yetiştirme, büyütme ve çeşitli sanat etkinlikleri ile ilgili aktivitelere yardım eder. Rekreasyonel terapi olarak da adlandırılan aktivitelerden at binme ile baş, vücut kontrolü ve denge gelişimi üzerine, yüzme ile kas tonusu ve kontraktür gelişimi üzerine olumlu etki sağlanabilir. Ayrıca bisiklet, denge tahtası, tahtaravalli, bowling, okçuluk, voleybol, basketbol, golf, atletizm ve futbol önerilen sporlardandır. Golf ve atletizm özellikle kuvveti geliştirmek için fiziksel eğitim programlarıyla birleştirilmelidir.
Yapılan araştırmalar fiziksel olarak aktif kişilerin hayattan daha çok memnun ve daha uyumlu oldukları; daha az ağrı, sinir, depresyon ve uykusuzluk problemi yaşadıkları, daha çok zinde oldukları, hayattan beklentilerinin arttığı, kendilerini daha güçlü hissettikleri, düzelmiş sağlık ve daha az ciddi sekonder sağlık problemlerinin olduğu bulunmuştur.
Fiziksel olarak aktif olma duygusunun başarma duygusuna, fonksiyonel verimliliğe neden olacağını vurgulamışlar ve bu yetkilendirme duygusu; öz yeterlilik, kendine güven, fiziksel benlik algısı ve öz benlik duygusu gibi psikososyal iyi olma haliyle bağdaşlaştırılmıştır.
Spastik kaslar egzersiz boyunca azalmış kan akımına sahiptir. Bu nedenle egzersiz sonrası kan akımındaki artışın spastisitede azalmayı yansıtacağı belirtilmektedir.
Statik bisikletler ve koşu bandı ile yapılan eğitim programları spastisiteyi ve hareket anormalliklerini artırmadan yürüme ve kaba motor gelişimini iyileştirir.
Serebral palside birincil koruma önlemleri kadar ikincil koruma önlemleri de çok önemlidir. Hastalara tanının erken konmasının, rehabilitasyon uygulamaların erken başlamasına olanak sağlayacağı ve dolayısıyla gelişecek postür bozukluğunun ve deformitelerin en az düzeyde kalacağı belirtilmektedir.
Serebral palsili çocuğun yeteneklerini geliştirmek ve bunları optimal düzeyde tutmayı amaçlayan rehabilitasyon hizmetleri ise üçüncül koruma hizmetlerini oluşturmaktadır.
Bütün bu bilgiler ışığında rehabilitasyon hizmetlerinden en iyi sonuçların alınabilmesinin de ancak hastaların problemlerine yönelik olarak hazırlanmış, düzenli ve etkili bir ev egzersiz programıyla ulaşılabilceğini ve aile eğitimiyle sağlanabileceğini düşünülmektedir.
Yapılan bir çalışmada ciddi kognitif ve fiziksel yetersizliği olan yaşları 6 ile 20 arasında değişen 13 SP’li hasta tedaviye dahil edilmiştir. Haftada 2 gün, 20-60 saniyeden oluşan pasif germe, 5 tekrarlı olarak uygulanmış ve 1 yıl sonrasında sağ popliteal açıda 6-7 derecelik artış olduğu bulunmuştur.
8 aylık haftada 2 gün ve 45 dk’lık aerobik anaerobik ve kuvvetlendirme programından oluşan egzersiz programında; % 20’lik alt ekstremite kas kuvvetinde, % 38’lik aerobik kapasitede, % 25’lik anaerobik kapasitede ve % 15’lik çeviklik parametresinde artış gösterilmiştir. Bu gelişmelerin etkisi, ayakta durabilmede anlamlı ilerlemeye sebep olmuştur.
177 serebral palsili olguda 5 yıl süre ile retrospektif olarak yaptıkları çalışmada aileleri tarafından düzenli kontrollerle tedavi programına devam ettirilen 103 çocukta motor gelişim yönünden olumlu sonuç alınırken 91 olgunun ambulasyon yeteneğini kazandığını belirtmişlerdir.
SONUÇ
Egzersiz; engellilerin fiziksel, ruhsal ve sosyal açıdan gelişmelerini sağlamakta, toplum
içine kaynaşmalarını kolaylaştırmaktadır. Bu nedenle, serebral palsili bireylerin topluma
olan uyumlarını sağlamak, bu süreci hızlandırmak ve sosyalleşmelerine katkıda
bulunmak için egzersiz ve fiziksel aktivite bir araç olarak ele alınmalıdır. Psikolojik etkilerinin yanı sıra kişinin fiziksel engeli ile savaşmasında ve engelini yenmesinde en büyük araç fizyoterapi ve egzersizdir. Serebral palsili bireyin egzersiz seçimi kişiye özel olmalı ve bu noktada sağlık profesyonellerinden destek alınmalıdır. Ailelerin de spor aktivitelerine katılımının sağlanmasının aktivitelerin devamını ve maksimum verimin elde edilmesine katkı sağlayacağı unutulmamalıdır.
Serebral Palsi (SP) gelişimini sürdüren beyinde oluşan bir hasara bağlı kalıcı hareket ve postür bozukluğudur. Beyindeki lezyon kas tonusu ve koordinasyonunda sorunlar yaratır, zamanla kas iskelet sisteminde ikincil bozukluklar da gelişir. SP tablosu doğum öncesinde, doğum sırasında veya doğum sonrası erken dönemde oluşan beyin lezyonlarında görülür. Beynin erken gelişim dönemi ilk 18 ay olmakla birlikte 6 yaşa kadar oluşan ve ilerleyici olmayan beyin lezyonlarınınn tümü SP olarak tanımlanabilir. Nöromotor kontrol bozukluğu dışında SP’de ayrıca görme, konuşma, yutma ve bilişsel işlev bozuklukları da olabilir.
EPİDEMİYOLOJİ
Dünyada ülkelere göre farklılıklar göstermekle birlikte insidans ortalama 2-3 /1000 şeklindedir. Türkiye’de yapılan dar kapsamlı çalışmalarda bu rakam 8/1000 olarak bildirilmektedir. SP insidansı ülkelerin gelişmişlik düzeyi ve tıp teknolojisindeki ilerlemelere rağmen son otuz yılda pek azalmamıştır. Bu durum daha önceleri sağkalım oranı az olan prematür ve düşük doğum ağırlıklı bebeklerin günümüzde yaşatılıyor olmasına bağlanmaktadır.
2002 yılında Özürlüler Dairesi Başkanlığı’nın yaptığı Türkiye Özürlüler Araştırması verilerine göre; özürlü nüfusun toplam nüfusa oranının % 12,29 olduğu, bu oranın % 2,58’ini ortopedik, görme, işitme, konuşma ve zihinsel engellilerin ve % 9,70’inin süreğen hastalık grubunun oluşturduğunu bildirmişlerdir. Bu rakamın yaklaşık olarak 1.772.315 kişinin ortopedik, görme, işitme, konuşma ve zihinsel engelli olduğu ve bunlardan 857.631 kişinin ortopedik engelli olduğu belirtilmiştir.
Ortopedik engelliler oranına bakıldığında; en büyük grubun SP’li hastalardan oluştuğu ve bununda yaklaşık olarak %33.3’ünün (283018 kişinin) SP olduğu belirtilmektedir.
RİSK GRUBU
Düşük doğum ağırlığı (<1500-2500 gr), erken doğum (<36 hafta), zor doğum, müdahaleli doğum, neonatal hiperbilüribinemi ve çoğul gebeliktir.
Apgar skorlaması da sağlık personeline serebral palsi risk durumu hakkında bilgi verebilir.
Virginia Apgar, yenidoğanların doğum sonrası değerlendirilmesi ve canlandırılması ile ilgili
1953 yılında yayınlanan bir makalesinde tüm bebeklerin kolay, açık ve objektif bir şekilde değerlendirilmesi, sınıflandırılması anneye uygulanan ilaçlar ve doğum yöntemleri ile bebeğe yapılan canlandırma işlemlerinin etkinliklerinin değerlendirilmesi amacıyla APGAR skorlama sistemini tanıtmıştır. Bu skorlama sisteminde 5 fizik muayene kriterine 0 ,1 ve 2 puan verilir. En iyi durumda olan bebekte her kriterden 2 aldığı için APGAR skoru 10 bulunur.
Bu değerlendirme doğum sonrası 1. ve 5. dakikalarda yapılır. Eğer skor çok düşük ise 10. ve 15. dakikalarda da tekrarlanır. Özellikle 5. dakikadaki APGAR skoru 7’nin altında ise bebek deprese kabul edilir. En ideali APGAR skorunun 8 -10 arasında olmasıdır. Burada dikkat edilmesi gereken bir nokta var: APGAR skoru 1. ve 5. dakikalarda bakılır, bebeğin canlandırma işlemleri ise APGAR beklenmeksizin doğar doğmaz hemen başlar. Yani bu skorlama sistemi bebeğin canlandırma ihtiyacının var olup olmadığını belirlemez, ama yapılan canlandırma işlemlerinin doğru ve etkin yapılıp yapılmadığını göstererek o sırada hekime yol gösterir. Çok düşük APGAR skorlarının uzun süre devam etmesi bebekte asfiksi dediğimiz tablonun ve sonuçta beyin hasarı oluşma ihtimalinin habercisi olabilir.
APGAR SKORLAMASI
BULGU 0 1 2
Görünüm (Appearence) Mor veya soluk Gövde pembe, estremiteler mor Tamamen pembe
Kalp hızı (Pulse) Yok <100/dk >100/dk
Refleks Yanıt (Grimace) Yok Yüz buruşturma Öksürük-hapşırık-güçlü ağlama
Tonus (Activity) Yok (tüm vücut ekstansiyonda) Alt ekstremitelerde fleksiyon Aktif hareketli
Solunum (respiration) Yok Düzensiz/çene atma Düzenli/ağlıyor
SEREBRAL PALSİLİ ÇOCUKTA GÖRÜLEN ERKEN BELİRTİLER
1 aylık bebekte; sürekli ağlama, emme bozukluğu, ısrarlı ve sürekli kusma, çevresinden gelen uyarılara cevap vermeme, havale görülebilir. 2 aylık bebekte bunlara ek olarak; bulunması gereken reflekslerin kaybı, kaslarda aşırı sertlik ya da gevşeklik görülebilir. 3 aylık bebekte; gözde kayma, titreme (nistagmus), bebeğin sırtüstü, baş ve topuklar üzerinde yay gibi sert bir şekilde durması, bebeğin gülmemesi, annenin yüzüne bakmaması belirtilerdendir. 4 aylık bebekte; baş kontrolünün olmaması, gözde odaklaşmanın sağlanamaması, kortikal başparmak refleksi, moro gibi kaybolması gereken reflekslerin devam etmesi görülebilir. 8 aylık bebekte ise; dönme ve oturma aktivitelerinin olmaması, el-göz koordinasyonunun yokluğu, tekme atarken iki bacağın da itilmesi, bebeğin bacaklarını uzatarak oturduğu pozisyonda vücudunun öne eğilmesi, uzun oturma pozisyonunda iki bacağın hiper-addüksiyonda olması görülebilmektedir. 10 aylık bebekte; emeklemenin olmaması ya da sıçrar tarzda emekleme ve ayağa kalkmada zorluk, ismi ile çağrılınca tepki vermemesi, ağızdan salya akması, verilen yiyeceği ağzına almaması ya da ağzına götürememesi göstergelerdendir. 1 yaşındaki bebekte;
tutunarak yürüyememe veya parmak ucuna basarak yürüme, bacakları addüksiyona giderek yürüme de serebral palsinin erken belirtilerindendir.
SEREBRAL PALSİ’DE TEDAVİ YÖNTEMLERİ
1.Medikal Tedavi
Beslenmeyi düzenlemek, nöbetleri durdurmak, genel sağlık önlemleri (Aşılama), spastisite ve hareket bozukluğunu azaltmak, oral ve intratekal medikasyonlar
2.Psikolojik Tedavi
3.Özel Eğitim
4.Fizyoterapi
5.İş-Uğraşı Terapisi
6.Ortezler
7.Ortopedik Tedavi
Düzeltici alçılama ve Cerrahi tedavi
8.Nöroşirurjik Girişimler (4).
SEREBRAL PALSİLİ HASTALARDA EGZERSİZİN ÖNEMİ
SP’li çocuklarda nörogelişimsel terapi (NGT), kas kuvvetlendirme antrenmanı, iletimsel eğitim, çeşitli fizyoterapi ve cihaz kullanımına odaklanan uygulamaların etkinliğine işaret edilmektedir.
SP’li çocukların motor becerilerini geliştirmek için çeşitli tipte egzersizlerin uygulanmakta olduğu görülmektedir. Bunlar arasında pasif germe, statik yükleme egzersizleri, kas kuvvetlendirme ve dayanıklılık antrenman programları, fiziksel uygunluk egzersiz programları, Progresif Dirençli Egzersiz (PRE), aerobik ve anerobik kapasiteyi geliştirecek fonksiyonel egzersizler bulunmaktadır.
Egzersiz; hem sosyal hem bedensel olarak rehabilitasyona katkı sağlayan bir araçtır. SP’li çocukların hoşça vakit geçirmeleri ve eğlenmelerini sağlar. Egzersiz SP’li kişilerin kendini algılama duygusunu arttırmak, kimlik duygusunu ve özür farkındalığını geliştirmek gibi duyguların dışavurumu için bir çıkış noktası olarak hizmet eder.
Çocukların ilgi duyduğu bitki yetiştirme, büyütme ve çeşitli sanat etkinlikleri ile ilgili aktivitelere yardım eder. Rekreasyonel terapi olarak da adlandırılan aktivitelerden at binme ile baş, vücut kontrolü ve denge gelişimi üzerine, yüzme ile kas tonusu ve kontraktür gelişimi üzerine olumlu etki sağlanabilir. Ayrıca bisiklet, denge tahtası, tahtaravalli, bowling, okçuluk, voleybol, basketbol, golf, atletizm ve futbol önerilen sporlardandır. Golf ve atletizm özellikle kuvveti geliştirmek için fiziksel eğitim programlarıyla birleştirilmelidir.
Yapılan araştırmalar fiziksel olarak aktif kişilerin hayattan daha çok memnun ve daha uyumlu oldukları; daha az ağrı, sinir, depresyon ve uykusuzluk problemi yaşadıkları, daha çok zinde oldukları, hayattan beklentilerinin arttığı, kendilerini daha güçlü hissettikleri, düzelmiş sağlık ve daha az ciddi sekonder sağlık problemlerinin olduğu bulunmuştur.
Fiziksel olarak aktif olma duygusunun başarma duygusuna, fonksiyonel verimliliğe neden olacağını vurgulamışlar ve bu yetkilendirme duygusu; öz yeterlilik, kendine güven, fiziksel benlik algısı ve öz benlik duygusu gibi psikososyal iyi olma haliyle bağdaşlaştırılmıştır.
Spastik kaslar egzersiz boyunca azalmış kan akımına sahiptir. Bu nedenle egzersiz sonrası kan akımındaki artışın spastisitede azalmayı yansıtacağı belirtilmektedir.
Statik bisikletler ve koşu bandı ile yapılan eğitim programları spastisiteyi ve hareket anormalliklerini artırmadan yürüme ve kaba motor gelişimini iyileştirir.
Serebral palside birincil koruma önlemleri kadar ikincil koruma önlemleri de çok önemlidir. Hastalara tanının erken konmasının, rehabilitasyon uygulamaların erken başlamasına olanak sağlayacağı ve dolayısıyla gelişecek postür bozukluğunun ve deformitelerin en az düzeyde kalacağı belirtilmektedir.
Serebral palsili çocuğun yeteneklerini geliştirmek ve bunları optimal düzeyde tutmayı amaçlayan rehabilitasyon hizmetleri ise üçüncül koruma hizmetlerini oluşturmaktadır.
Bütün bu bilgiler ışığında rehabilitasyon hizmetlerinden en iyi sonuçların alınabilmesinin de ancak hastaların problemlerine yönelik olarak hazırlanmış, düzenli ve etkili bir ev egzersiz programıyla ulaşılabilceğini ve aile eğitimiyle sağlanabileceğini düşünülmektedir.
Yapılan bir çalışmada ciddi kognitif ve fiziksel yetersizliği olan yaşları 6 ile 20 arasında değişen 13 SP’li hasta tedaviye dahil edilmiştir. Haftada 2 gün, 20-60 saniyeden oluşan pasif germe, 5 tekrarlı olarak uygulanmış ve 1 yıl sonrasında sağ popliteal açıda 6-7 derecelik artış olduğu bulunmuştur.
8 aylık haftada 2 gün ve 45 dk’lık aerobik anaerobik ve kuvvetlendirme programından oluşan egzersiz programında; % 20’lik alt ekstremite kas kuvvetinde, % 38’lik aerobik kapasitede, % 25’lik anaerobik kapasitede ve % 15’lik çeviklik parametresinde artış gösterilmiştir. Bu gelişmelerin etkisi, ayakta durabilmede anlamlı ilerlemeye sebep olmuştur.
177 serebral palsili olguda 5 yıl süre ile retrospektif olarak yaptıkları çalışmada aileleri tarafından düzenli kontrollerle tedavi programına devam ettirilen 103 çocukta motor gelişim yönünden olumlu sonuç alınırken 91 olgunun ambulasyon yeteneğini kazandığını belirtmişlerdir.
SONUÇ
Egzersiz; engellilerin fiziksel, ruhsal ve sosyal açıdan gelişmelerini sağlamakta, toplum
içine kaynaşmalarını kolaylaştırmaktadır. Bu nedenle, serebral palsili bireylerin topluma
olan uyumlarını sağlamak, bu süreci hızlandırmak ve sosyalleşmelerine katkıda
bulunmak için egzersiz ve fiziksel aktivite bir araç olarak ele alınmalıdır. Psikolojik etkilerinin yanı sıra kişinin fiziksel engeli ile savaşmasında ve engelini yenmesinde en büyük araç fizyoterapi ve egzersizdir. Serebral palsili bireyin egzersiz seçimi kişiye özel olmalı ve bu noktada sağlık profesyonellerinden destek alınmalıdır. Ailelerin de spor aktivitelerine katılımının sağlanmasının aktivitelerin devamını ve maksimum verimin elde edilmesine katkı sağlayacağı unutulmamalıdır.
Yazan
|
Bu makaleden alıntı yapmak
için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir: "Serebral Palsi ve Egzersiz" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Dyt.Nihal DURUKAN KELEŞ'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır. Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Dyt.Nihal DURUKAN KELEŞ'in izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz. |
Beğenin
Yazan Uzman
|
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak
hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir
yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.