2007'den Bugüne 92,865 Tavsiye, 28,331 Uzman ve 20,033 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Baba ve Çocuğu: Babalara Öneriler
MAKALE #14983 © Yazan Başak KARATEKE | Yayın Haziran 2015 | 3,184 Okuyucu
Baba ve çocuk ilişkisi ile ilgili bir araştırmaya girdiğimizde karşımıza çıkan yayınlarda çoğunlukla bu konunun bilimsel olarak çok çalışılmayan bir konu olduğu, özellikle bizim toplumumuzda çok da ihmal edilen bir boyut olduğu vurgusuna rastlarız. Aslında bu çok doğrudur. Çünkü çocukla ilgili bir çalışma yapacaksanız ve bu ilişki bağlamında olacaksa anneyi ele almayı tercih edersiniz. Yani çocuk birine bağlanacaksa bu annedir dersiniz.
Ama artık toplumsal dönüşümler eşi hamile olduğunda onun beslenmesini takip eden, bebek doğduğunda süt almakta zorlandığında bu konu hakkında araştırma yapan babaları ortaya çıkardı. Aynı toplumsal dönüşümler, eşi hamile olduğunda lüks bir hastanede doğum yapabilmesi, çocuğun her istediğini alabilmek ve çocuğu en iyi okullarda okutabilmek için çok çalışan, akşam eve aşırı yorgun gelen, geç gelen hatta ayda bir defa gelebilen babaları da ortaya çıkardı. Peki geleneksel baba, aşırı ilgili baba, fedakar baba derken hangi baba portresi çocuğun gelişimi için faydalı?
Ben şahsi olarak bu soruyu; ulaşılabilir baba olarak cevaplıyorum. Ancak buradaki ulaşılabilir sözcüğünü sadece bedenen değil, tüm duyuları ile ulaşılabilir babayı tanımlamak amacıyla kullanıyorum. Ulaşılabilir baba, çocuk ona baktığında televizyona veya telefona değil onun gözlerine bakan, çocuk korktuğu zaman onun duygusunu anlayan ve korkacak birşey yok demeyen, çocuk bir sorunla geldiğinde sorunu küçümsemek yerine onunla kafa yoran babadır.

BABANIN ROLÜ YENİDEN TANIMLANIYOR
Çocukla ilgili ihtiyaçların belirlenmesi, sınırların çizilmesi, çocuğun dış dünya ile bağlantılarının kurulması annelerin yetki alanında algılanır. Anneler yaptıkları araştırmalar ve kendi deneyimlerinin etkileşimi sonucunda bu görevlerini yerine getirirler. Bu noktada babalar, sistemin dışında sadece maddi destek veren, anne otorite sağlayamadığında bir üst otorite olarak devreye giren bir rolü benimserler. Ancak yapılan araştırmalar işin bu kadar basit olmadığını, babaların çocuğun büyüme serüvenine daha çok katılmasının yadsınamayacak etkileri olduğunu göstermektedir.
Aktif, olumlu bir yaklaşımla çocuğuna yaklaşan babaların erkek çocuklarında davranışsal problemlerin, kızlarda ise psikolojik sorunların görülme olasılığının azaldığı, ilerleyen yaşlarda suça karışma olasılığının düştüğü, bu çocukların daha zeki, meraklı, sosyal ve dil becerileri açısından daha iyi gelişmiş oldukları, daha kaliteli arkadaşlık ilişkileri kurabildikleri tespit edilmiştir. En etkileyici sonuç ise, bu çocukların ilerleyen dönemlerde sigara içme olasılıklarının da azalıyor olmasıdır.
Babanın rolü bu verilerle yeniden tanımlanmaktadır. Peki ya babalar bu yeni görev tanımına uyum sağlamak için nereden başlamalıdır?

NEREDEN BAŞLAYALIM?
Çocuğun paraya mı babayı mı ihtiyacı olduğuna karar verdikten sonra, ilk iş artık ona zaman ayırmamız gerektiğini kabul etmektir. Bu çocuğun ilk doğduğu andan itibaren annesi ile kuvvetli bir ilişkisi olacağı varsayılır ve babalara o ilişkide yer kalmaz gibi görünür. Babalar çocuğu anlamak ve ihtiyaçlarını gidermekte anneler kadar başarılı olamayacaklarını düşünebilirler. Ancak işin aslı tabii ki de öyle değildir. Pekala babalar da emzirme dışındaki tüm faaliyetlerde en az anne kadar görev alabilirler. Bu demek değildir ki babalar mutlaka alt değiştirmeli, yemek yedirmeli. Bazen gerçekten bunu yapamayacakları durumlar olabilir. Ama bebeklerini kucaklayan, onlarla göz göze gelen, bebekleri dünyayı keşfederken onlara eşlik eden, onlara yeni kapılar açan bir baba 0-3 yaş için gayet ulaşılabilir bir baba olabilir.
Yaş her durumda olduğu gibi baba çocuk ilişkisi açısından da belirleyicidir. Çocuk 3 yaşına geldiğinde artık baba için daha enerji gerektiren bir mesai başlar. Onunla parka çıkmak, uzun saatlerce orada oynamasını sağlamak, bisiklete binmeyi öğrenmesine yardımcı olmak, gezintilere çıkmak, oyun kurmak ve oynamak bunlardan ilk akla gelenleridir. Bu yaşta bir çocuk kendi başına oyunlar kurup, oynayabilir.Bunu yapması gayet sağlıklı bir durumdur. Ancak babasından da ona eşlik etmesini talep ettiği zamanlar olur. Bu durumda eğer uygun bir zamansa reddetmeden ona katılmak, örneğin yorgun olduğumuz bir an ise ona saatin kolu şuraya gelince, bir saatin alarmını kurup alarm çalınca gibi uygun zamanı söyleyemek ve saatin kolu dediğimiz yere geldiğinde veya alarm çaldığında, sözümüzü tutup onunla oynamak gayet olumlu olacaktır. Bu sayede çocuk babaya olan ihtiyacı sebebiyle babayı bunaltmayacak ve baba ile oyun oynama işinden en üst düzeyde yararlanacaktır.

NASIL OYUN OYNAMALIYIZ?
“Oyun çocuğun işidir.” cümlesi ile bu bölüme başlamak uygun olacaktır. Çocuk oyunla dünyayı deneyimler, keşfeder. Bu yüzden de bir çocuğun dünyasında oyunun doldurulamayacak bir yeri vardır. Anne ve babanın çocukla oyunlarında farklılıklar vardır. Anne ile oyunda işbirliği öğesi varken, baba ile olan oyunda daha çok rekabet öğesinin olduğunu araştırmalarca gösterilmiştir.
Oyunu nasıl oynayacağımızı konuşurken önce oyuncakları neye göre seçeceğimizi bilmek daha önemlidir. Oyuncak seçerken pahalı veya moda olmasının hiçbir önemi olmadığını bilmeliyiz. Öncelik yaşa uygunluk ve güvenliktir. 0-1 yaş arasında bir bebek için çıngıraklar, dönenceler, dişlerini kaşıması için tasarlanmış oyuncaklar, kırılmayan malzemeden üretilmiş küçük aynalar uygun olurken, bu oyuncakların boyalı olmaması veya uygun boyalarla renklendirilmiş olması, sivri bir yerinin, kopabilme ihtimali olan küçük parçalarının olmaması (ayıcığın gözü, dönencedeki boncuk vb.) ve yuvarlak hatlara sahip, hafif olması önemlidir.
1-3 yaş arası içiçe geçen kaplar, renkli halkalar, büyük ve yuvarlak hatlı legolar, arabalar, bebekler uygun olabilmektedir. Yukarıdakine benzer güvenlik kriterleri bu oyuncaklar için de geçerlidir. Ancak bu yaştaki çocuklar her zaman oyuncakçıdan aldığımız oyuncaklarla oynamazlar. Kaplar, kutular, poşetler, kurdeleler de onlar için çekici olmaktadır. Hatta bazen bu malzemeleri kullanarak kendi oyuncaklarını yapabilirler. Bu materyalleri kullanırken tehlikeli olma durumlarına göre yalnız bırakılmamaları önemlidir.
3-6 yaş arası artık oyuncak seçimlerinde kesinlikle tek başımıza karar veremez duruma geliriz. Çünkü artık karşımızda ne istediğini bilen bir çocuk vardır. Burada biz ebeveynler çocukların beğenileri, oyuncağın faydalılığı ve sahip olduğumuz maddi imkanlar üçgenine göre karar vermeliyiz. Çocuğun beğenmediği bir oyuncağı ona almak ya da ona zarar vereceğini düşündüğümüz bir oyuncağı almak ikisi de doğru yol olmamaktadır. Bu yaşta yine baskın karakter oyuncakları almak önerilmez. Aynı karakterin arabası, evi, çantası, ayakkabısı, bardağı diye giden alışverişler çocuğun kendi senaryolarını oynamalarına imkan tanımaz. Çocuk oradaki karakterle özdeşleşir ve üretici olamaz.
Oyuncak seçimimizi yaptık. Peki ya oyun seçimini nasıl yapacağız. Her zaman onun istediği, her zaman onun yendiği, her zaman onun kuralları ile oynamak ilkelerimiz arasında değildir.
Öncelikle oyun oynarken gözümüz kulağımız onda olmalıdır. Televizyonda haber izlerken veya cep telefonundan mesajlaşırken oyun oynayamayız. Tüm varlığımızla oyuna katılıyor olmamız önemli. Her zaman oyunu seçen, çocuk olmak zorunda değildir. Bazen biz de bir oyun oynamayı önerebiliriz. Örneğin kendi çocukluğunuzdaki oyunlarla onları tanıştırabiliriz. Oyun oynarken çocuklarımızı eleştirmeden, seçim ve denemeler yapmalarına izin vererek davranmaya özen göstermeliyiz. Oyunun gerektirdiği davranışları yapamadıklarında onlara başarısız oldukları yönünde bir geri bildirim yapmak yerine iyi bir deneme olduğunu söylemek daha cesaret verici olacaktır.

BOŞANMIŞ EBEVEYN OLARAK BABA
Boşanma eşler için yeteri kadar zor bir süreçtir. Eğer bir de çocuk varsa bu sürece çocuğun ruh sağlığını koruma kaygısı da eklenir. Yasalar boşanma sonucunda çocuğun en uygun bakımı alacağı ebeveyne velayet hakkını verir. Diğer ebeveyne de çocuğuyla vakit geçirmesi için bir zaman dilimi planlar. Çocuğun yaşının küçük olması durumunda, daha çok anneye verilen velayet sonucunda çocuğunu haftasonları, bayram günleri gören baba olur.
Bu sınırlı zamanda daha çok alışveriş merkezine gitmek, oyun salonlarını ziyaret etmek, dışarıda yemek yemek, alışveriş yapmak türünde etkinlikler seçilir. Oysa çocuğun maddi doyumlara değil daha manevi bir şeylere ihtiyacı olmaktadır. Bu manevi ihtiyaçlar arasında babanneye bırakılıp saatler sonra alınıp annesine götürülmesi de yoktur. Çocuk babası ile yine yukarıda tanımlandığı gibi daha doğal paylaşımlara ihtiyaç duymaktadır. Güzel havalarda dışarıda piknik yapmak, birlikte yemek yapmak, ihtiyaç durumlarında alışverişe gitmek, birlikte bir etkinliği ya da hobiyi paylaşmak gibi etkileşimler çocuğun babası ile hasret gidermesini sağlayacaktır.
Sürekli bir şeyler alan baba çocuğu ile ilişkisini bir alışveriş üstüne kurduğundan, çok güzel bir günün ardından çocuğun tutturduğu oyuncağı almadığı için çocuktan “Sen beni sevmiyorsun ya da ben seni sevmiyorum” gibi cümleler duyar. Acaba benim çocuğumla ilişkim böyle alışveriş üstüne mi kurulu diye merak eden babalar varsa onlara küçük bir öneri; boş bir kağıda gülen bir yüz çizip bu çocuk ne hissediyor diye sorun. Çocuğunuz mutluluk dedikten sonra bir de neden böyle hissediyor diye sorun. Eğer cevabı “Çünkü ona istediklerini almışlar” ise bir de ağlayan yüz çizip aynı soruları sorun. Bu sefer “Üzgün. Çünkü istediklerini almamışlar” diyor ise ilişkinizi gözden geçirmenin zamanı gelmiş demektir.

ERGEN BABALARI NE YAPSIN?
Yukarıda uzun uzun ergenlik öncesi süreçte baba çocuk ilişkisini anlattık. Ancak ergenlik döneminde bambaşka süreçlerin devreye gireceği unutulmamalıdır. Ergenlik dönemi gencin kendini bulma arayışı olduğundan artık sizinle oyun oynamak için zaman kolayan çocuk gider yerine sizden kaçıp odasında kendi dünyasında kalmak isteyen bir genç gelir.
Sıcak ilişkileri olan aileler için odasına kapanan çocuk bir kabus gibidir. Bundan çok korkan anne ve babalar genci salona getirmek için dil dökerler ancak burada gencin ihtiyaçları çok farklıdır.
Ergenlik dönemindeki genç, okuduğu kitapları eleştirmeyen, o duygu veya düşüncelerini açıklarken, kıyasıya savunurken onu küçümsemeyen, nutuk vermek yerine beraber düşünmeyi tercih eden ve ne istediği net olan bir babaya ihtiyaç duyar. Tüm bunlara ek olarak babası ile paylaşacağı özel bir etkinliğin olmasından hoşlanabilir ancak nasıl bir etkinlik yapacaklarını seçerken söz sahibi olmayı da bekler.

SON SÖZ...
Ulaşılabilir bir baba olmak için günde sadece 30 dakikanıza ihtiyacımız var. Dubleks ev, pahalı okullar, son moda oyuncaklar, marka kıyafetler değil sadece 30 dakika...
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Baba ve Çocuğu: Babalara Öneriler" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Başak KARATEKE'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Başak KARATEKE'nin izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     1 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Başak KARATEKE
Ankara
Psikolog / Psk.Danışman
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi5 kez tavsiye edildi
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Başak KARATEKE'nin Makaleleri
► Anne-Babalara Öneriler: Çocuğa Yaklaşım Biçimleri Psk.Suzan AKSÜT OSMANAĞAOĞLU
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 20,033 uzman makalesi arasında 'Baba ve Çocuğu: Babalara Öneriler' başlığıyla benzeşen toplam 23 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Okul Seçelim Derken... Nisan 2015
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


20:56
Top