2007'den Bugüne 92,260 Tavsiye, 28,210 Uzman ve 19,973 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Her Ölüm Bir Doğumdur Aslında...
MAKALE #15000 © Yazan Uzm.Psk.Esra ERDOĞAN | Yayın Temmuz 2015 | 3,923 Okuyucu
HER ÖLÜM BİR DOĞUMDUR ASLINDA...

Her canlının ilk korkusu doğumdur...
Bebeğin doğumu sıcak ve güvenli aynı zamanda edimsiz ortamdan, bağımlı ve bu bağımlılığın devamı için mücadele etmesi gereken bir dünyaya düşüştür aslında

Kim tüm ihtiyaçlarının sağlandığı bir ortamdan, bu ihtiyaçlarının sağlanması için en başından itibaren en azından ağlaması gereken sıkıntılı bir düzene geçmek ister.

Beni buraya kim attı, neden rahatım bozuldu demez mi...
lakin doğumdan evvelini yani intrauterine hayatta ki varlığımızı ve onun anılarını bilinç düzeyinde hatırlayamıyoruz.

Duyusal hafıza hatırlıyor olabilir mi? Evet annenin hormonal düzeyinde ki değişikliklerin, hatta yediklerinin bile bebeği etkilediği bilinen bir gerçek.

Bebeği yeterince koruyarak doğumun gerçekleştiği sağlıklı vakalar da bile her doğum bir travmadır ve travma doğumdan sonra ki adaptasyon süreci ile de devam eder.
Bebek hiç bir şey yapmadan ihtiyaçlarının karşılandığı o güvenli ortamdan bir daha dönmemek üzere ayrılmış daha doğrusu atılmıştır.

Şimdi hiç bilmediği yeni bir dünyanın kurallarını öğrenmek ve adapte olmak zorundadır.
Peki ama bu adaptasyonu yapabilecek yeterli donanıma sahip midir?

İnsan yavrusu tüm doğa da gelişimi anneye bağlı olan ve hayatta kalabilmesi için bu kadar uzun süre bakım alması gereken tek canlıdır. Diğer türler hemen ayağa kalkabilir ise de bu genetik mucize biz insanlar için geçerli değildir.

Anne (bakım veren kişi) bebeğin temel ihtiyaçlarını karşılamadığı zaman çocuk kaçınılmaz olarak ölür.


Değişime ayak uydurmak için bebek yeni dünyanın kurallarını öğrenir, iç güdüsel yaklaşımına yeni bilgiler ekler. Hayatta kalmak için buna mecburdur.

Annesinin ağladığında onu göğsüne aldığını ya da altını değiştirdiğini ve gazını çıkarması gerektiğini anlamasını sağlar ki bu da ağlamasını çeşitlendirmesi gerektiğini öğrenmesi demektir.

Anne ile çocuk arasında kurulan muazzam kontak da dışarısı o kadar rahat olmasa da ihtiyaçlarını edilgen konumdan etken konuma geçmesi ile sağaltan yine bebeğin ta kendisidir.

Anne bebekle uyum içinde olsun ya da olmasın o bir yolunu bulacaktır ki burada sağlıklı bir anneden bahsederek yolumuza devam edeceğimize göre son derece eş duyumlu bir hayata geçiş iki taraf için de başlamış olmalıdır.

Yürümeye başlamak hayatı keşfe çıkmak için iyi bir dönemdir.
Anne tehlikelerden korumak ister. Bu dönemde çocuğu engelleyebilir.

Çocuk ufak ufak meramını anlatmaya başlamıştır.
Tuvalet eğitimi vs. derken yapılması gerekenleri yavaş yavaş öğrenmeye başlar.

Sosyal kurallar usulca önem kazanır. Kız ve erkek diye ikiye ayrılmamız da cabası.

Yuvaya başlar, orada da ayrı bir uyum ve öğrenme gerekir.
Ayrılma bireyselleşme çocuk için 2 yaşından itibaren çok önemli olup, bakımı için bağımlılığı daha uzun yıllar daha devam edecektir.

Bu paradoksal durumu çoğu ebeveyn doğru idare edemez. Ona hem saygı hem de şartsız bir sevgi duymadan olmaz.

Oysa ailelerden öğrenilen ve kuşaklar boyu devam eden düzen çocuğa bir birey gibi değil de hep çocuk kalacakmış gibi davranmayı çoktan kodlamış dır biz yetişkinlerin zihin kayıtlarına...

Neyse biz bebeğimize dönelim;
Bu yazı da konu, onun bakış açısı ve yaşam denilince sonradan hissedecekleri ne de olsa

Çocuk hem bağımlı hem de bağımsız olma arayışı içerisinde ve kabulünde yaşamına devam ederken aslında bir anlamda ihtiyaçlarının karşılanması için bağımlılığını sürdürürken, diğer yandan da bağımsız olabilmek ve kalabilmek için neler yapması gerektiğini öğrenmeye yine aile ve çevreden başlar.

Aşırı derece de engellenen çocukların ya isyankar ya da tam bir bağımlılık içinde oluşlarının kökeninde de bu ilk nüve yatar.

İsyankar olmak tam bir bağımlıya dönüşmekten çok daha iyidir. Nedeni ise; Çocuğun birey olma yolunda attığı bir direnişi temsil etmesidir. Kolay olacağını söylemiyorum ama aktif ve erk sahibi olma arzusunu eyleme geçirdiği anlamına gelir ki büyümeyi göze alabilmek, büyümenin ilk adımıdır.


İnsanların birbirine bağlı olmasının, bağımlı olması anlamına gelmediğini öğrenen çocuk birey olur. Yoksa hayatı boyunca üstü kapalı fatura ödemeye devam ederek, esaretin adını bağlılık koyabilir.

Fazlaca kafanızı karıştırmadan konuyu toparlamak istiyorum.
Doğum bir travma idi ve sonrasında ki uyum da öyle
Ergenlik ise 2. doğum dediğimiz bir dönemdir ki çocuk burada gerek hormonlarında ki değişiklik gerekse içinde bulunduğu durumda ki yetersizlik hisleri ile ne yapması gerektiğini yine çevre ve aileden kodlayarak öğrenir.

Bu dönemde ki yetersizlik hissinin telafisi ve yeni döneme uyum ergen açısından hayati önem taşır.

Ona kim olduğunu, kim olmadığını ve olup olamayacağını çevre söylüyordur artık. Bir erkek ergen için kızların onu çekici bulup - bulmadığı sorusuna cevap aramak, ayna karşısında geçirilen bolca zaman demektir.

Hayat devam ederken ergenlikte bir şekilde atlatılır ki evlilik çocuklar falan... Bunların hepsi toplumsal dayatmalardır aslında ve bağlılığın, bir anlamda da bağımlılığın devamı anlamına gelir.

Bunu içimizde ki çocukta ister aslında, hayatın devamında yalnız olmadığını ve ölecek olan anne babasının yerine çocuklarını koyabileceğini bilmek aktarılan bir göbek bağı gibidir.

Böylelikle doğumda aldığımız o ilk travmayı bir daha almayacak ve tek başımıza yeniliklere uyum sağlamak zorunda kalmayacağız dır.

Yaşlılık biraz çocukluğa benzer dedikleri bu olsa gerek;
Güvenli bölgeye çekilmek, kısıtlanan hareketlerimiz ve farkında olmadan sınırladığımız beynimiz ile ne kadarını yapabileceksek o kadarını yapmak.

Sanki annemizin güvenli rahmine geri dönmek gibidir.

Başladığımız yere geri dönmek yani doğmamış olmak isteriz...

Belki bir step öteye giderek ilk çocukluk zamanlarımıza dönmek ama hiç kimse ölmeyi istemez.

Ölmek soğuk bir fiildir, Doğmak sıcak bir eylem.

Oysa muhtemelen her ikisi de farklı bir dünyaya ruhun gözlerini açmasıdır.

İkisi de aynı şeydir aslında sadece doğumla başlayan uyum zincirimizi, aldığımız travmayı ve dünyada ki acizi-yetimiz ile nasıl baş ettiğimizi unutmamış olmaktan kaynaklı ve sosyal öğrenme ile bağlı olarak ölüme soğuk bakıyoruz.

Doğup da büyüyen çok var ama ölüp de dirilen yok tabi.

Bilemiyoruz...
Bilememek sorunsalı başlı başına ölümcül bir korkudur.


İnsan bilmediğinden ve bilmek ihtimali olmayandan ne kadar korkar düşünsenize...

öteki dünya ile ilgili tüm o fanteziler; Cennet meyveleri, 40 huriler, akan ırmaklar, sonsuz mutluluk ya da cehennem tabloları hepsi bilinmez korkusunu adlandırıp çerçevelemek için değil mi ve bu dünyada ki sınırlarımızı çekebilmek için...

Oysa doğmadan önce bu dünya da bize bilinmez değil miydi?

ve ruh ölümsüz ise

HER ÖLÜM de BİR DOĞUM DEĞİL MİDİR aslında?

YAZARIN NOTU: Bu en varoluşsal sorun üzerine daha pek çok şey yazılabilir lakin insanoğlu çağlar boyunca aradığı cevaplara daha büyük bir güce sığınarak cevap aramış olmakla beraber farklı bakış açılarını denemeleri ve araştırmaları gerektiğini düşünüyorum. Rutini anlamak ve bozmak için sondan başa doğru bir bakış atmak ve sorgulamak gerek. Hayatınızı bir amaca bağlarsanız ölüm amacınız olmaktan çıkıp, sürecin bir parçası oluverir.

Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Her Ölüm Bir Doğumdur Aslında..." başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Uzm.Psk.Esra ERDOĞAN'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Uzm.Psk.Esra ERDOĞAN'ın izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     Beğenin    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Esra ERDOĞAN Fotoğraf
Uzm.Psk.Esra ERDOĞAN
İstanbul (Online hizmet de veriyor)
Uzman Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi15 kez tavsiye edildiİş Adresi Kayıtlı
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Uzm.Psk.Esra ERDOĞAN'ın Yazıları
► İlişkiniz Aslında Sizsiniz Psk.Ali Rıza TUNUR
► Aslında Psikolog Kimdir Psk.İzzet GÜLLÜ
► Çatışma’ya Bir de (Aslında) Bu Gözden Bakmak Dr.Psk.Dnş.Erdinç ÇAĞLAYAN
► Karne Aslında Neyi Ölçer Psk.Ali Rıza TUNUR
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,973 uzman makalesi arasında 'Her Ölüm Bir Doğumdur Aslında...' başlığıyla benzeşen toplam 19 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Birey Toplum İlişkisi Temmuz 2019
► Paylaşılmış Psikoz Eylül 2018
► Travma ve Dissosiasyon Kasım 2017
◊ Acıyor Anne? Eylül 2021
◊ İnsanı Anlamak Temmuz 2018
◊ Travma ve Dissosiasyon Kasım 2017
◊ Aklı Kullanmak Kasım 2017
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


01:25
Top