Yeme Bozuklukları
AŞIRI YEME BİR BAĞIMLILIK DAVRANIŞI GİBİDİR
Sağlığın kötüye gittiğini bilmelerine rağmen vardır. Medikal ve halk sağlığı birlikleri yanlış beslenme veya obezitenin negatif sonuçları olduğuna dair yaygın uyarılarda bulunur, dahası kilo kaybının tedavi yaklaşımlarına dirençli milyon dolarlar harcanmasına rağmen alınamamaktadır. Yeme bağımlığı saçma ve yersiz aşırı yemelerin bir açıklaması olabilir. Araştırmalar yüksek konsantrasyonlu şeker ve yağ içeren işlenmiş besinlerin bağımlılık yapıcı olduğunu ve bu besinleri tüketen kişilerin tüketim kontrollünü elden kaybetmiş olduğunu göstermiştir. Bu besinler bağımlılık seviyesi obezite prevelansı acısından hesaba katılmalıdır.
Bu besinler haddinden fazla tüketildiğinde dopamin salınımını uyarır ve uyku verici bir mekanizma gösterir. Çok güçlü bir yeme motivasyonu yaratır. Çok miktarda lezzetli ve hoşa giden besin tüketimi başka maddelerin bağımlılığına benzer bir tarzdadır. Binge eating disorder (BED)’lı kişilerin diğer obez bireylerden daha fazla şekerli ve yağlı besin tüketimi tercih ettiği bildirilmiştir. (Davis et al., 2007)
Besin endüstrisine bakılacak olursa bizlerin içeriğinde daha fazla şeker ve yağ içeren besinlere olan eğilimimizi sömürdüklerini görebiliriz. Örneğin 1970 ve 2000 yılları arasında kişilerin %42’sinin yağ tüketimini artırdığı, %162 peynir tüketimini artırdığı, % 20sinin de meyve ve sebze tüketimi artırdığı gözlenmiştir. (U.S. Department of Agriculture (USDA), 2010) Aynı çalışma ise son 50 yılda soft-drinklerin tüketiminin %500 artttığını raporlamıştır. Net olan bir sonuç var ki; besinlerin içeriğinde yağ ve bitkisel yağlar tüm dünyada çok miktarda artırılıyor ve bu besinler çok hoşa giden (palatable) olduğundan dolayı bağımlılık yaratıyor.
Evrimci biyolojistler çok yüksek enerji içeren (yağ ve şeker) besinlerin tüketiminin doğal çevresel besinlerin tüketimine göre artışının evrim geçirdiğine inanıyorlar. Enerjisi yüksek besinlere ilgi duyulmasının avantajları da var. Örneğin enerji ihtiyacından fazlası vücutta yağ olarak depolanmakta olduğundan dolayı kıtlık veya açlıkta hayat kurtarıcı olabilir. Dahası bu ürünleri kullanan çok sayıda birey, popüler tabletleri de kötüye kullanarak tüketmektedir.
BAĞIMLILIĞIN TANIMI
Bağımlılık negatif sonuçlarına rağmen bir besin veya ilacı kullanmaktır. Koob, 2003)bağımlılık genelde eğlenceli bir tecrübeyle başlar. Fakat alt sınıf bireyler, ilk kullanımı gerginliklerinde meşguliyet öncesinde devam ettirir. The Diagnostic and Statistical Manual for Mental Disorders (DSM-4) bağımlılık davranışlarını 7 farklı kritere göre sınıflandırmıştır.
DSM-4’ün Madde bağımlılığı Kriterleri
1- Tolerans
2- Geri çekilme semptomları
3- Çok miktarda ve niyetlenilenden daha uzun periyotlarda madde alımı
4- Vazgeçme girişiminde bulunmaya rağmen vazgeçilemeyen ısrarcı tüketim isteği
5- Elde etmek için aşırı zaman harcama, kullanma ve kendine gelme
6- Önemli sosyal ve mesleki meşguliyetler ve eğlence aktiviteleriyle azaltma veya bırakma
7- Kullanmaya devam edilirse olumsuz neticeleneceğini bilme
KONTROL KAYBI
Kontrol kaybı kendini sık sık tüketmek, büyük miktarlarda tüketmek, ve ilk başta niyetlenilenden daha uzun periyotlarda tüketmek olarak belirtilir. Kontrol kaybı binge eating disorder (BED)’li hastaların ve bulimia nervosa (BN)’lı hastaların teşhisinin bir parçasıdır.
Normalin çok üstünde yeme veya fiziksel açlık dışında yeme veya rahatsız olana kadar yeme veya utandığı için tek yeme ve yedikten sonra kendini yalnız ve depresif hissetme kriterlerine sahip olan binging bağımlılığın ilk adımıdır. Binge eating genellikle kontrolü kaybettiğini hissettiğinde ve psikolojik ataklarda ortaya çıkar. Binge durumunda ‘yasak besin’ olarak adlandırılan yağ ve şeker içeriği çok fazla olan besinleri, kontrol kaybının takiben 5000 kaloriye kadar yüksek miktarda tüketebilinir (Ifland et al., 2009)
Bed’li kişiler kendilerinin ‘yeme bağımlısı’ veya ‘obur’ olarak tanımlandırılmalarından müzdariptir (Cassin ve von Ranson, 2007)
Sağlıksız biçimde kilo almaktan ve diyabet ve hipertansiyon gibi medikal problemler yaşamaktan çekinmelerine rağmen vazgeçemezler.
Kilo artışı ve obezite normal olarak binge eating ile bağdaştırılır. Normal kilodaki kadınların ortalama %9’unun, kilolu kadınların ise %21’inin BED’li olduğu raporlanmıştır (Gearhardt et al., 2009)
Tolerans
Tolerans bir maddeyi tüketim isteğinin çok artması ve tükettikten sonra bu arzunun bitmesiyle ortaya çıkar. Bulimia nervoza hastalarında bazı besinlere tolerans davranışları gelişir. Brown, Spanos ve Devlin (2007) Binge Eating davranışının arttığı durumlarda hastalıklara yakalanma riskinin arttığını ve iyileşme süresinin uzadığını göstermiştir.
Yüksek yağlı veya şekerli besinlerle çoğu bireyler anne karnında veya erken çocukluk döneminde tanışır. Araştırmalar erken dönemde bunlarla tanışan kişilerde daha sık BED görülebileceğini saptamıştır. Harrison (2008) sukrozun anne karnındaki ilk dönemlerde küçük ağrılar için analjezik etki gösterdiğini fakat 18 aylıktan itibaren yüksek şekerli besinlerle tanışan çocuklarda bu etkinin azaldığını kanıtlamıştır.
Kendini geri çekme
Geri çekme bağımlılık davranışının devamında kişinin semptomları zayıflatma isteğiyle etki gösterir. Geri çekme bağımlılığı olan maddeyi kullanmaktan kaçınma veya eksiltme veya kullanma periyotlarını düşürme olarak adlandırılabilir. Geri çekme şu semptomları da beraberinde getirebilir. Kafein bağımlılığı olanlarda her sabah uyandığında baş ağrısı, uyanır uyanmaz hiçbir şey yemeden önce bir fincan kahve içme isteği gibi. Şekerli besinlere bağımlılığı olan kişi ise kendini geri çekmeye başladığında zorlayıcı semptomlar yaşadığını telafi ederler. Hem zayıf hem obez bireyler de yemelerini kısıtladıklarında psikolojik semptomları çok abartırlar ve kan şekerlerinin düştüğünü dile getirirler. Kan şekeri düşüklüğü şiddetli yeme arzusu ve açlık hissi gibi rahatsızlıklara veya bayılmalara neden olabilir. Bu süreç bağımlılığın gerilemesiyle benzerlik gösterir.
Arzu
Bağımlılıkta en belirgin ayırt edici özellik tekrar eden yeme arzusu veya dürtüsüdür. Aynı zamanda alışkanlığı bırakmada tekrarlanan hayal kırıklığıdır. Yeme arzusu özel bir besini yemek için dayanılmaz dürtü olarak tanımlanır ve bu durumdan güçlü bir kaçınma hissi vardır.ve bireyler çok ciddi kavramsal bir çaba göstermeden sevdikleri besinden kaçabilme tutumu sergileyemeyeckerdir. Zaten yeme arzusu da kişinin az yeme isteğiyle daha da ortaya çıkacaktır. Buna karşın yasaklı meyveler de daha cezbedicidir. Çalışmalar da BED’li kişiler ve binge görülmeyen kişilere göre yeme arzusunun çok daha fazla olduğubu göstermiştir (Cassin ve von Ranson, 2007).
Yeme arzusu her zaman da patolojik değildir. Yeme arzusu besinsel yetersizlikler tarafından da tetiklenebilir. Bir nevi yeme arzusunu çeşitli diyetler de geliştirebilir. Bazı monoton ve dengeli olmayan diyetler vücutta yeme arzusunu ortaya çıkarabileceğinden besin çeşitliliği olan diyetler yapmak daha doğru olacaktır.
Nüks etme
Bağımlının çok küçük dozda bağımlı olduğu maddeyi kullanması veya çevresel etmenlerden onu hatırlatacak işaretlerin olması, tedavi gelişimin sürecini olumsuz yöne çekmeyi geliştirir. Leshner (1997) bu süreci ‘kronik tekrarlama (nüks) hastalığı’ olarak tanımlamıştır.
Fiziksel ve psikolojik zararlara rağmen kullanmaya devam etme
Yüksek kalorili beslenme; obezite diyabet ve kalp hastalıkları gibi ciddi sağlık sorunlarına yol açar ve bu son derece önemli sonuçlara rağmen kullanmaya devam eder.
Tüketimi azaltma veya bırakma isteği
Yeme tüketimi azaltma veya bırakma isteği toplumumuzda çok yaygındır. Ve hataların tekrar etmesinin yaygın olduğu da çok aşikar çünkü çalışmada katılımcıların %83’ünün verdiği kilolar son 5 yılda tekrar aldığı gözlenmiştir (Davis et al., 2007) büyük ihtimalle aslında bu kişiler tekrar kilo almayı ve çok yemeye dönmeyi planlamıyorlardı.
Bağımlı olunan maddeyi elde etmek, kullanmak veya toparlanmak için gereken aktivitelere çok fazla zaman ayırma Bulimia nervosalı veya binge eating disorder’lı hastalar bağımlı oldukları maddeye ulaşmak için aşırı tüketme isteğinin duygusal bir sonucu olarak çok zaman ayırır ve fiziksel ve psikolojik stres yaşarlar. Dahası diyet yapanlar önce çok maddeye ulaşmak için çok zaman ayırır sonrasında da kilolarıyla ilgili çok vakit harcarlar ve böyle devam eder.
Diğer önemli aktiviteleri terk etme
Kilolu olmak önemli çevresel etkinliklere katılımı düşürmekle bağdaştırılır. Aşırı besin tüketimi ve obezite fiziksel aktivite ve sosyal aktivitelerin ertelenmesiyle de bağdaştırılır (Ifland et al., 2009).
ŞEKER BAĞIMLILIĞI
Besin tüketme arzusunun en yaygın hedefi ya şekerli ya da yağlı gıdaları tüketmektir, veya her ikisi de. Araştırmalar yeme bağımlılığında en çok şekerli besinlere odaklanmıştır, çünkü en çok görülen şekli budur. Hayvanlar üzerinde yapılan deneylerde de tatlı besinlerin bağımlılık yapabileceği aşikardır.örneğin, Bart Hoebel (1999) ratlarda yapılan çalışmada aşırı şeker tüketiminin dopamin salınımını yüksek dozda ilaç kullanımından daha çok artırdığını göstermiştir.
Avena ve arkadaşları (2008) uzun süreli periyodik döngüerde yüksek miktarda şeker tüketiminin bağımlılığa teşvik ettiğini gösterdi.
İnsanlar için, kanıtlar şekerin bağımlılık yapabileceği şeklindedir ve binge tutumları ve şeker bağımlılığı beyni etkilediğinden dolayı normal beslenmeye geçtiklerinde uyarılara karşı daha hassas hale gelebileceklerdir. bazı insanlarda şekerli besinler yediklerinde hissettikleri alkol bağımlısı birinin alkol aldığındaki hissiyata kadar çıkabilir. Bu kişilerde kendini geri çekme toparlanmaya çalışma durumu kendini bu besinlerden mahrum bırakmaya çalışmak anlamına gelmektedir. Kişisel anlatılarına dayalı bilglere göre diyet yapmaya başlayan normalde aşırı şeker tüketen kişilerde şekerden kendilerini geri çektiklerinde baş ağrısı ve irritabilite durumunun geliştiği gözlenmiştir. Genellikle besin arzusunu, özellikle şeker ve diğer karbonhidratları tüketme isteğini düşünmeden dürtücü bir şekilde tğketmeyi tetikleyici olarak tanımlarlar. Örneğin, düşük karbonhidratlı diyet kitabı (Atkins, 2002). Atkins karbonhidratları beklenmedik bir şekilde reddetmenin de ‘yorgunluk, zayıflık, çarpıntı, baş ağrısı ve soğuk terleme’ yi provoke edebileceği konusunda uyarıyor.
YEME BOZUKLUKLARI
Geleneksel olarak yeme bağımlılıkları DSM’de yeme bozuklukları olarak sınıflandırılır. Birleşmiş Milletler’de yetişme çağında çok önem verilen bir sağlık göstergesidir. Bu büyüme sürecinden çalmaktır.
Yeme bozukluklarında resmen tanımlanmış olan 3 çeşit vardır. Anorexia nervosa (AN), (BN) ve (BED). AN ve BN kilo almaya ve görüntülerine vücut şekillerine çok fazla dikkat etmekle karakterizedir. Bu kişilerin hayatında yemeğin çok büyük önemi vardır. Onlar için yiyecekler beslenmeden daha önemlidir kendi itibarları için bir temsilci ve egzersiz için bir araç haline gelebilirler, vücutlarında kontrolü kaybedebilirler. Dahası BN’lı hastaların sadece yarıya yakını iyileşmekte ve büyük çoğunluğun sıkıntıları on yıllarca sürmektedir (Keel et al., 2005)
Ulusal Mental Sağlık Enstitüsü’ne göre(2006) kadınlarda AN %0,5 ile %3,7 arasında gelişebilirken, %1,1 ile %4,2 arasında bir oran BN’yi deneyimler. Erkeklerde ise bu oran kadınlara göre çok daha düşüktür, kadınların %5 veya %10’u kadarında bu hastalıklar görülür.
Ulusal Yeme Bozukluğu Birliği (2008) Birleşmiş Milletler’de 9 milyon kadına yeme bozukluğu teşhisi konulduğunu belirtmiştir.
Kız çocuğuna sahip yeme bozukluğu olan annelerin çocuklarını patoloji olarak etkilediği gösterilmiştir. Gerçekte yeme bozukluğu olan çocukların %50’sinin annelerinde psikolojik hastalıklar vardır (Alison et al., 2007)
İkizlerde ve aile çalışmalarında AN, BN ve BED’in kompleks genetik hastalıklar olduğu ve tüm hastalıkların genetik olarak tahmini %50 ve %83 oranında birbirini etkilediği görülmüştür (Hudson ve Pope, 2007).
Bu nedenle düşünülen şey ailenin fertlerinin birbirinden etkilenmesi değil de daha çok nörobiyolojik (serotonin seviyesi gibi) veya kalıtsal olabileceği yönündedir (Cassin ve Ranson,2007).
Anorexia Nervosa
Bu kişiler kendilerini aç bırakmanın, çok fazla fiziksel aktivite yapmanın ve hala kendilerini kilolu görmenin ızdırabı içindedirler. İlerde olacak durum ise vücutlarının besine ihtiyacı olmadığına kendilerini inadırmaktır. Yaygın davranışları yakışıksız ve çarpık vücut imajına doğru gitmektir.bunların sonucunda aşırı kilo kaybı ve malnutrisyon, kan basıncında düşüş,yavaş kalp atımı, konstipasyon, osteoporoz, çökmüş immünite ve menstrual hatalardır. Tedavisi genellikle güç ve %6’sı ölümle sonuçlanmaktadır. (Alison et al., 2008).
Çoğu insanlar genelde diyet yapmaktan hoşlanmaz. Ama AN’lı bireyler diyetteyken kendilerini daha enerjik hissederler. Ve çoğu AN’lı birey zaten açlığa ve yee arzusuna karşı çok dirençlidirler. Onlar için hastalığın boyutu o kadar ileridir ki bu durum onlar için çoğu şeyden çok daha önemlidir (yemek, seks veya piyango kazanmak gibi). AN’lı bireyler için bazı kişisel özellikler çok daha önemlidir mükemmeliyetçilik, belirgin katılık, uyum, narsizim, ve sosyal aktiviteleri azaltmak gibi.
Yetersiz beslenmenin beyin fonksiyonlarına çok ciddi etkileri vardır. Yetersiz beslenme sonucu glikozdan gelen kalori alımı %20 azalırsa beyin savunmasız sonuçlara kadar gidebilir. (Sodersten, Bergh ve Zandian., 2006). Eğer beslenme bozuklukları adolesan dönemde ortaya çıkarsa geri dönüşsüz zararlar verebilir. Bazı semptomlar ise tekrar kilo alma ve beyin kütlesinin restorasyonu ile çözülebilir. AN’ye bağlı açlık veya yeme bozukluğu durumu kişiyi bozulmuş psikiyatrik durumlara götürebilir (Sodersten et al., 2006). Bu besinlerin direk şişmanlatma etkisine inanılan yanlış inanışın düzeltilmesi çok önemlidir.
Bulimia Nervosa
Bulimikler genelde hoşa giden besini önce çok miktarda tüketirler. Genellikle bir kerede çok büyük miktarda yüksek kaloride besinleri bir anda tüketirler (3000 kk üstünde) ve genelde bunlar enerjisi, yağı ve şekeri yüksek besinlerdir (Kaye, 2008). Ve genelde bingelerini bir arınma davranışı ile dengelemeye çalışırlar (en çok görüleni kusmak, bunun yanında laksatif kullanımı veya şiddetli egzersiz yapmak gibi)
Bulimia genelde gizli binge gibi adlandırılabilir. Çünkü vücut yapılarından dolayı kimse onların tıkınırcasına yediğini düşünmez. Binge sonrasında arınma tutumu çok ciddi olumsuz sağlık neticelerini de beraberinde getirir. Elektrolit dengesinin bozulmasından kaynaklı düzensiz kalp atışları, kalp hastalıkları, inflamasyon, kusmaya bağlı özefagus sorunları, gastrik sorunlar , diş minelerinin kaybı, kas azalması, anemi ve malnutrisyon gibi (American Psychiatric Association, 1993).
Bulimia çoğu kez diyete başladıktan birkaç ay sonra ortaya çıkabilir. Bulimialı kişilerin %25-30’unun öncesinde anorektik durumlarının olduğu gözlenmiştir(Kaye, 2008).
BN’lı kişiler dürtüsel olarak duygularını ve tuhaflıklarını saklamaya çalışırlar (Davis et al., 2007). Önüne gelenle cinsel birliktelik, intihar girişimi, ilaç bağımlılığı, hırsızlık yapma, alışveriş çılgınlığı bu hastalarda görülebilmektedir.
Binge Eating Disorder
Binge eating disorder başka türlü tanımlanamayan yeme bozuklukları (EDNOS) sınıfında yer almaktadır.Binge eating durumu Birleşmiş Milletler’de kişilerin hayatı boyunca %5’inde görülmüştür (Corvin ve Grigson, 2009)
Binge eating desorder açlık veya besin gereksinimi olmadan aşırı yeme durumuyla karakterize bir hastalıktır. BED’i BN’den ayıran en önemliözellik bingeyi takip eden kusma, laksatif kullanımı veya aşırı egzersiz durumunun olmayışıdır. BED kontrol kaybı ve psikolojik stres durumu ile alakalıdır. Bunun yanında pek te sürpriz olmamakla birlikte kilo artışı ve obezite BED’in yanında gelir.
Daha önce de belirtildiği gibi hayvan çalışmalarında hoşa giden besinleri tüketmek bunun devamını getirir. Bu sıkı diyet yapan bir kişinin sonrasında dayanamayarak hoşuna giden bir besini tüketmesi ve bunu tekrar ve tekrar sık periyotlarla uygulaması görülür. Bu tekrar kişiyi bingeye götürür. Bu da beynin işlevini bozar.
Amerikan Psikiyatri Birliği BED kriterlerini numaralandırmıştır. 3 veya daha fazlası görülüyorsa ve bu davranışlar 6 ayda en az 2 defa kendini gösteriyorsa BED teşhisi koyulabilmektedir.
1- Normalden daha kısa periyotlarda normalde tüketilenden daha fazla besin tüketmek.
2- Rahatsız hissedecek kadar dolana kadar yeme
3- Fiziksel açlık yokken çok miktarda yemek
4- Başkalarının yediği miktarı görmemesini sağlamak için yalnız yemeyi tercih etmek
5- Yedikten sonra bıkkın, depresif ve suçlu hissetmek
ALIŞKANLIĞIN GÜCÜ
Şunu farketmek te önemli ki her fazla besin tüketimi bağımlılık davranışı değildir. Bazı kişiler için aşırı yeme düşüncesizce yapılan bir davranıştır ve çoğu kez fazla atıştırma ve büyük porsiyonlar tüketmedir.
Alışkanlıklar yavaş yavaş oturur, zamanla yerleşir ve vazgeçmesi çok güçtür. Alışkanlıklar bir süre sonra farketmeden yapılır hale gelir. Mesela eve girer önce doğruca buzdolabını açarsınız. Dahası besin bağımlılığının tehlikesi kontrolü kaybetmektir.
Tercihlerimiz, tecrübelerimizin çok güçlü tesiri altındadır. Kişisel tecrübelerin hikayesi bazı besinlerin bizi duygusal olarak şarj ettiği, bir süre sonra hafızamızda bu duygunun yer ettiği ve alışkanlığa giden bir davranış olduğudur. Ve sonunda artık fazla yemenin otomatikselleşir.
Yüksek miktarda hoşa giden (palatable) besinlerin beynimizde daha da yer etme özelliği ve bu besinlere ulaşmak için çabalamamız görülür. Sürekli hale gelen alışkanlıkların verdiği zevk artık beyne yazılmaz hale gelir ve sabitleşir.
Bağımlısı olduğunuz besini hatırlatan işaretler, duygular fazla yemeyi tetikler. Öğrenilmiş işaretler duygularımızı ve motivasyonunmuzu ele geçirir. Besini hatırlatan belirgin işaretler genellikle kendini mükafatlandırmayla sonuçlanabilir. Ama bugün belirgin anlamda canının çektiği besin yarın daha da cezbedici hale gelecektir. Çünkü artık beynin onunla pozitif bir ilişki kurmuştur. Bazen besinden aldığın tat aşırı yeme durumunu ateşleyecektir. Ve bu besin tüketmen daha fazla yemeni tetikleyecek ve beynin keyif bölümünü uyaracaktır. Mesela şu iki besinin tetikleyici olduğu apaçıktır; pizza ve dondurma. Psikolojik durumda tetikleyici özellik gösterecektir kendine bahaneler üretmeye başlayacaksındır. Mesela üzgünüm veya sinirliyim. Bu besin beni daha iyi hissettiriyor gibi. Ve artık modunla yeme durumunu birbiriyle eşleştirmiş hale geleceksindir.
SONUÇ
Teoriye göre yeme bağımlılığı, teşhis konulmuş hastaların davranışlarına göre davranışsal bir durumdur (bulimia ve bed). Bağımlılık gibi bulimik deneyimler de besini çok arzulama, besini hatırlatan durum ve stres ile ilişkilidir. Onlar artık anksiyete ve kendini iyi hissetme ile bu durumu bağdaştırmışlardır. Bulimik kişiler aşırı yemenin ardından pişman olur ve bir arınma davranışı sergilerler, kerndilerine kızarlar, kilo almaktan korkar ve depresif durum sergilerler. Kötü hali yatıştırmak için yeme davranışı sergilerler. Kısa zaman aralıklarında kendilerini aç bırakırlar, aşırı yerler, kusarlar aşırı egzersiz ile endorfin seviyelerini yükseltirler, ve kimyasal olarak vücut yapısını bozarlar.
Bu çalışma ilaç bağımlılığıyla insanların aşırı yeme surumunda paralellikler göstermiştir.bu kavramsallaştırma fazla yemenin tedavsinde yeni bir çerçeve yaratmış ve kolaylaştırmıştır.
Sonuç olarak üstesinden gelinemeyen bağımlılık durumunun hangi besine bağımlı olunursa olunsun kişiyi obeziteye götüreceğini bilmek gerekir. Amerikalıların %11’i bir çeşit yeme bozukluğundan müzdaripler (Benton, 2010). Bu Birleşmiş Milletler’de fazla kilolu kişilerin %35’i olarak hesaplanabilir. Bir çok faktör de obeziteyi ve yeme bağımlılığını veya her ikisini de ortaya çıkarır.
Sağlığın kötüye gittiğini bilmelerine rağmen vardır. Medikal ve halk sağlığı birlikleri yanlış beslenme veya obezitenin negatif sonuçları olduğuna dair yaygın uyarılarda bulunur, dahası kilo kaybının tedavi yaklaşımlarına dirençli milyon dolarlar harcanmasına rağmen alınamamaktadır. Yeme bağımlığı saçma ve yersiz aşırı yemelerin bir açıklaması olabilir. Araştırmalar yüksek konsantrasyonlu şeker ve yağ içeren işlenmiş besinlerin bağımlılık yapıcı olduğunu ve bu besinleri tüketen kişilerin tüketim kontrollünü elden kaybetmiş olduğunu göstermiştir. Bu besinler bağımlılık seviyesi obezite prevelansı acısından hesaba katılmalıdır.
Bu besinler haddinden fazla tüketildiğinde dopamin salınımını uyarır ve uyku verici bir mekanizma gösterir. Çok güçlü bir yeme motivasyonu yaratır. Çok miktarda lezzetli ve hoşa giden besin tüketimi başka maddelerin bağımlılığına benzer bir tarzdadır. Binge eating disorder (BED)’lı kişilerin diğer obez bireylerden daha fazla şekerli ve yağlı besin tüketimi tercih ettiği bildirilmiştir. (Davis et al., 2007)
Besin endüstrisine bakılacak olursa bizlerin içeriğinde daha fazla şeker ve yağ içeren besinlere olan eğilimimizi sömürdüklerini görebiliriz. Örneğin 1970 ve 2000 yılları arasında kişilerin %42’sinin yağ tüketimini artırdığı, %162 peynir tüketimini artırdığı, % 20sinin de meyve ve sebze tüketimi artırdığı gözlenmiştir. (U.S. Department of Agriculture (USDA), 2010) Aynı çalışma ise son 50 yılda soft-drinklerin tüketiminin %500 artttığını raporlamıştır. Net olan bir sonuç var ki; besinlerin içeriğinde yağ ve bitkisel yağlar tüm dünyada çok miktarda artırılıyor ve bu besinler çok hoşa giden (palatable) olduğundan dolayı bağımlılık yaratıyor.
Evrimci biyolojistler çok yüksek enerji içeren (yağ ve şeker) besinlerin tüketiminin doğal çevresel besinlerin tüketimine göre artışının evrim geçirdiğine inanıyorlar. Enerjisi yüksek besinlere ilgi duyulmasının avantajları da var. Örneğin enerji ihtiyacından fazlası vücutta yağ olarak depolanmakta olduğundan dolayı kıtlık veya açlıkta hayat kurtarıcı olabilir. Dahası bu ürünleri kullanan çok sayıda birey, popüler tabletleri de kötüye kullanarak tüketmektedir.
BAĞIMLILIĞIN TANIMI
Bağımlılık negatif sonuçlarına rağmen bir besin veya ilacı kullanmaktır. Koob, 2003)bağımlılık genelde eğlenceli bir tecrübeyle başlar. Fakat alt sınıf bireyler, ilk kullanımı gerginliklerinde meşguliyet öncesinde devam ettirir. The Diagnostic and Statistical Manual for Mental Disorders (DSM-4) bağımlılık davranışlarını 7 farklı kritere göre sınıflandırmıştır.
DSM-4’ün Madde bağımlılığı Kriterleri
1- Tolerans
2- Geri çekilme semptomları
3- Çok miktarda ve niyetlenilenden daha uzun periyotlarda madde alımı
4- Vazgeçme girişiminde bulunmaya rağmen vazgeçilemeyen ısrarcı tüketim isteği
5- Elde etmek için aşırı zaman harcama, kullanma ve kendine gelme
6- Önemli sosyal ve mesleki meşguliyetler ve eğlence aktiviteleriyle azaltma veya bırakma
7- Kullanmaya devam edilirse olumsuz neticeleneceğini bilme
KONTROL KAYBI
Kontrol kaybı kendini sık sık tüketmek, büyük miktarlarda tüketmek, ve ilk başta niyetlenilenden daha uzun periyotlarda tüketmek olarak belirtilir. Kontrol kaybı binge eating disorder (BED)’li hastaların ve bulimia nervosa (BN)’lı hastaların teşhisinin bir parçasıdır.
Normalin çok üstünde yeme veya fiziksel açlık dışında yeme veya rahatsız olana kadar yeme veya utandığı için tek yeme ve yedikten sonra kendini yalnız ve depresif hissetme kriterlerine sahip olan binging bağımlılığın ilk adımıdır. Binge eating genellikle kontrolü kaybettiğini hissettiğinde ve psikolojik ataklarda ortaya çıkar. Binge durumunda ‘yasak besin’ olarak adlandırılan yağ ve şeker içeriği çok fazla olan besinleri, kontrol kaybının takiben 5000 kaloriye kadar yüksek miktarda tüketebilinir (Ifland et al., 2009)
Bed’li kişiler kendilerinin ‘yeme bağımlısı’ veya ‘obur’ olarak tanımlandırılmalarından müzdariptir (Cassin ve von Ranson, 2007)
Sağlıksız biçimde kilo almaktan ve diyabet ve hipertansiyon gibi medikal problemler yaşamaktan çekinmelerine rağmen vazgeçemezler.
Kilo artışı ve obezite normal olarak binge eating ile bağdaştırılır. Normal kilodaki kadınların ortalama %9’unun, kilolu kadınların ise %21’inin BED’li olduğu raporlanmıştır (Gearhardt et al., 2009)
Tolerans
Tolerans bir maddeyi tüketim isteğinin çok artması ve tükettikten sonra bu arzunun bitmesiyle ortaya çıkar. Bulimia nervoza hastalarında bazı besinlere tolerans davranışları gelişir. Brown, Spanos ve Devlin (2007) Binge Eating davranışının arttığı durumlarda hastalıklara yakalanma riskinin arttığını ve iyileşme süresinin uzadığını göstermiştir.
Yüksek yağlı veya şekerli besinlerle çoğu bireyler anne karnında veya erken çocukluk döneminde tanışır. Araştırmalar erken dönemde bunlarla tanışan kişilerde daha sık BED görülebileceğini saptamıştır. Harrison (2008) sukrozun anne karnındaki ilk dönemlerde küçük ağrılar için analjezik etki gösterdiğini fakat 18 aylıktan itibaren yüksek şekerli besinlerle tanışan çocuklarda bu etkinin azaldığını kanıtlamıştır.
Kendini geri çekme
Geri çekme bağımlılık davranışının devamında kişinin semptomları zayıflatma isteğiyle etki gösterir. Geri çekme bağımlılığı olan maddeyi kullanmaktan kaçınma veya eksiltme veya kullanma periyotlarını düşürme olarak adlandırılabilir. Geri çekme şu semptomları da beraberinde getirebilir. Kafein bağımlılığı olanlarda her sabah uyandığında baş ağrısı, uyanır uyanmaz hiçbir şey yemeden önce bir fincan kahve içme isteği gibi. Şekerli besinlere bağımlılığı olan kişi ise kendini geri çekmeye başladığında zorlayıcı semptomlar yaşadığını telafi ederler. Hem zayıf hem obez bireyler de yemelerini kısıtladıklarında psikolojik semptomları çok abartırlar ve kan şekerlerinin düştüğünü dile getirirler. Kan şekeri düşüklüğü şiddetli yeme arzusu ve açlık hissi gibi rahatsızlıklara veya bayılmalara neden olabilir. Bu süreç bağımlılığın gerilemesiyle benzerlik gösterir.
Arzu
Bağımlılıkta en belirgin ayırt edici özellik tekrar eden yeme arzusu veya dürtüsüdür. Aynı zamanda alışkanlığı bırakmada tekrarlanan hayal kırıklığıdır. Yeme arzusu özel bir besini yemek için dayanılmaz dürtü olarak tanımlanır ve bu durumdan güçlü bir kaçınma hissi vardır.ve bireyler çok ciddi kavramsal bir çaba göstermeden sevdikleri besinden kaçabilme tutumu sergileyemeyeckerdir. Zaten yeme arzusu da kişinin az yeme isteğiyle daha da ortaya çıkacaktır. Buna karşın yasaklı meyveler de daha cezbedicidir. Çalışmalar da BED’li kişiler ve binge görülmeyen kişilere göre yeme arzusunun çok daha fazla olduğubu göstermiştir (Cassin ve von Ranson, 2007).
Yeme arzusu her zaman da patolojik değildir. Yeme arzusu besinsel yetersizlikler tarafından da tetiklenebilir. Bir nevi yeme arzusunu çeşitli diyetler de geliştirebilir. Bazı monoton ve dengeli olmayan diyetler vücutta yeme arzusunu ortaya çıkarabileceğinden besin çeşitliliği olan diyetler yapmak daha doğru olacaktır.
Nüks etme
Bağımlının çok küçük dozda bağımlı olduğu maddeyi kullanması veya çevresel etmenlerden onu hatırlatacak işaretlerin olması, tedavi gelişimin sürecini olumsuz yöne çekmeyi geliştirir. Leshner (1997) bu süreci ‘kronik tekrarlama (nüks) hastalığı’ olarak tanımlamıştır.
Fiziksel ve psikolojik zararlara rağmen kullanmaya devam etme
Yüksek kalorili beslenme; obezite diyabet ve kalp hastalıkları gibi ciddi sağlık sorunlarına yol açar ve bu son derece önemli sonuçlara rağmen kullanmaya devam eder.
Tüketimi azaltma veya bırakma isteği
Yeme tüketimi azaltma veya bırakma isteği toplumumuzda çok yaygındır. Ve hataların tekrar etmesinin yaygın olduğu da çok aşikar çünkü çalışmada katılımcıların %83’ünün verdiği kilolar son 5 yılda tekrar aldığı gözlenmiştir (Davis et al., 2007) büyük ihtimalle aslında bu kişiler tekrar kilo almayı ve çok yemeye dönmeyi planlamıyorlardı.
Bağımlı olunan maddeyi elde etmek, kullanmak veya toparlanmak için gereken aktivitelere çok fazla zaman ayırma Bulimia nervosalı veya binge eating disorder’lı hastalar bağımlı oldukları maddeye ulaşmak için aşırı tüketme isteğinin duygusal bir sonucu olarak çok zaman ayırır ve fiziksel ve psikolojik stres yaşarlar. Dahası diyet yapanlar önce çok maddeye ulaşmak için çok zaman ayırır sonrasında da kilolarıyla ilgili çok vakit harcarlar ve böyle devam eder.
Diğer önemli aktiviteleri terk etme
Kilolu olmak önemli çevresel etkinliklere katılımı düşürmekle bağdaştırılır. Aşırı besin tüketimi ve obezite fiziksel aktivite ve sosyal aktivitelerin ertelenmesiyle de bağdaştırılır (Ifland et al., 2009).
ŞEKER BAĞIMLILIĞI
Besin tüketme arzusunun en yaygın hedefi ya şekerli ya da yağlı gıdaları tüketmektir, veya her ikisi de. Araştırmalar yeme bağımlılığında en çok şekerli besinlere odaklanmıştır, çünkü en çok görülen şekli budur. Hayvanlar üzerinde yapılan deneylerde de tatlı besinlerin bağımlılık yapabileceği aşikardır.örneğin, Bart Hoebel (1999) ratlarda yapılan çalışmada aşırı şeker tüketiminin dopamin salınımını yüksek dozda ilaç kullanımından daha çok artırdığını göstermiştir.
Avena ve arkadaşları (2008) uzun süreli periyodik döngüerde yüksek miktarda şeker tüketiminin bağımlılığa teşvik ettiğini gösterdi.
İnsanlar için, kanıtlar şekerin bağımlılık yapabileceği şeklindedir ve binge tutumları ve şeker bağımlılığı beyni etkilediğinden dolayı normal beslenmeye geçtiklerinde uyarılara karşı daha hassas hale gelebileceklerdir. bazı insanlarda şekerli besinler yediklerinde hissettikleri alkol bağımlısı birinin alkol aldığındaki hissiyata kadar çıkabilir. Bu kişilerde kendini geri çekme toparlanmaya çalışma durumu kendini bu besinlerden mahrum bırakmaya çalışmak anlamına gelmektedir. Kişisel anlatılarına dayalı bilglere göre diyet yapmaya başlayan normalde aşırı şeker tüketen kişilerde şekerden kendilerini geri çektiklerinde baş ağrısı ve irritabilite durumunun geliştiği gözlenmiştir. Genellikle besin arzusunu, özellikle şeker ve diğer karbonhidratları tüketme isteğini düşünmeden dürtücü bir şekilde tğketmeyi tetikleyici olarak tanımlarlar. Örneğin, düşük karbonhidratlı diyet kitabı (Atkins, 2002). Atkins karbonhidratları beklenmedik bir şekilde reddetmenin de ‘yorgunluk, zayıflık, çarpıntı, baş ağrısı ve soğuk terleme’ yi provoke edebileceği konusunda uyarıyor.
YEME BOZUKLUKLARI
Geleneksel olarak yeme bağımlılıkları DSM’de yeme bozuklukları olarak sınıflandırılır. Birleşmiş Milletler’de yetişme çağında çok önem verilen bir sağlık göstergesidir. Bu büyüme sürecinden çalmaktır.
Yeme bozukluklarında resmen tanımlanmış olan 3 çeşit vardır. Anorexia nervosa (AN), (BN) ve (BED). AN ve BN kilo almaya ve görüntülerine vücut şekillerine çok fazla dikkat etmekle karakterizedir. Bu kişilerin hayatında yemeğin çok büyük önemi vardır. Onlar için yiyecekler beslenmeden daha önemlidir kendi itibarları için bir temsilci ve egzersiz için bir araç haline gelebilirler, vücutlarında kontrolü kaybedebilirler. Dahası BN’lı hastaların sadece yarıya yakını iyileşmekte ve büyük çoğunluğun sıkıntıları on yıllarca sürmektedir (Keel et al., 2005)
Ulusal Mental Sağlık Enstitüsü’ne göre(2006) kadınlarda AN %0,5 ile %3,7 arasında gelişebilirken, %1,1 ile %4,2 arasında bir oran BN’yi deneyimler. Erkeklerde ise bu oran kadınlara göre çok daha düşüktür, kadınların %5 veya %10’u kadarında bu hastalıklar görülür.
Ulusal Yeme Bozukluğu Birliği (2008) Birleşmiş Milletler’de 9 milyon kadına yeme bozukluğu teşhisi konulduğunu belirtmiştir.
Kız çocuğuna sahip yeme bozukluğu olan annelerin çocuklarını patoloji olarak etkilediği gösterilmiştir. Gerçekte yeme bozukluğu olan çocukların %50’sinin annelerinde psikolojik hastalıklar vardır (Alison et al., 2007)
İkizlerde ve aile çalışmalarında AN, BN ve BED’in kompleks genetik hastalıklar olduğu ve tüm hastalıkların genetik olarak tahmini %50 ve %83 oranında birbirini etkilediği görülmüştür (Hudson ve Pope, 2007).
Bu nedenle düşünülen şey ailenin fertlerinin birbirinden etkilenmesi değil de daha çok nörobiyolojik (serotonin seviyesi gibi) veya kalıtsal olabileceği yönündedir (Cassin ve Ranson,2007).
Anorexia Nervosa
Bu kişiler kendilerini aç bırakmanın, çok fazla fiziksel aktivite yapmanın ve hala kendilerini kilolu görmenin ızdırabı içindedirler. İlerde olacak durum ise vücutlarının besine ihtiyacı olmadığına kendilerini inadırmaktır. Yaygın davranışları yakışıksız ve çarpık vücut imajına doğru gitmektir.bunların sonucunda aşırı kilo kaybı ve malnutrisyon, kan basıncında düşüş,yavaş kalp atımı, konstipasyon, osteoporoz, çökmüş immünite ve menstrual hatalardır. Tedavisi genellikle güç ve %6’sı ölümle sonuçlanmaktadır. (Alison et al., 2008).
Çoğu insanlar genelde diyet yapmaktan hoşlanmaz. Ama AN’lı bireyler diyetteyken kendilerini daha enerjik hissederler. Ve çoğu AN’lı birey zaten açlığa ve yee arzusuna karşı çok dirençlidirler. Onlar için hastalığın boyutu o kadar ileridir ki bu durum onlar için çoğu şeyden çok daha önemlidir (yemek, seks veya piyango kazanmak gibi). AN’lı bireyler için bazı kişisel özellikler çok daha önemlidir mükemmeliyetçilik, belirgin katılık, uyum, narsizim, ve sosyal aktiviteleri azaltmak gibi.
Yetersiz beslenmenin beyin fonksiyonlarına çok ciddi etkileri vardır. Yetersiz beslenme sonucu glikozdan gelen kalori alımı %20 azalırsa beyin savunmasız sonuçlara kadar gidebilir. (Sodersten, Bergh ve Zandian., 2006). Eğer beslenme bozuklukları adolesan dönemde ortaya çıkarsa geri dönüşsüz zararlar verebilir. Bazı semptomlar ise tekrar kilo alma ve beyin kütlesinin restorasyonu ile çözülebilir. AN’ye bağlı açlık veya yeme bozukluğu durumu kişiyi bozulmuş psikiyatrik durumlara götürebilir (Sodersten et al., 2006). Bu besinlerin direk şişmanlatma etkisine inanılan yanlış inanışın düzeltilmesi çok önemlidir.
Bulimia Nervosa
Bulimikler genelde hoşa giden besini önce çok miktarda tüketirler. Genellikle bir kerede çok büyük miktarda yüksek kaloride besinleri bir anda tüketirler (3000 kk üstünde) ve genelde bunlar enerjisi, yağı ve şekeri yüksek besinlerdir (Kaye, 2008). Ve genelde bingelerini bir arınma davranışı ile dengelemeye çalışırlar (en çok görüleni kusmak, bunun yanında laksatif kullanımı veya şiddetli egzersiz yapmak gibi)
Bulimia genelde gizli binge gibi adlandırılabilir. Çünkü vücut yapılarından dolayı kimse onların tıkınırcasına yediğini düşünmez. Binge sonrasında arınma tutumu çok ciddi olumsuz sağlık neticelerini de beraberinde getirir. Elektrolit dengesinin bozulmasından kaynaklı düzensiz kalp atışları, kalp hastalıkları, inflamasyon, kusmaya bağlı özefagus sorunları, gastrik sorunlar , diş minelerinin kaybı, kas azalması, anemi ve malnutrisyon gibi (American Psychiatric Association, 1993).
Bulimia çoğu kez diyete başladıktan birkaç ay sonra ortaya çıkabilir. Bulimialı kişilerin %25-30’unun öncesinde anorektik durumlarının olduğu gözlenmiştir(Kaye, 2008).
BN’lı kişiler dürtüsel olarak duygularını ve tuhaflıklarını saklamaya çalışırlar (Davis et al., 2007). Önüne gelenle cinsel birliktelik, intihar girişimi, ilaç bağımlılığı, hırsızlık yapma, alışveriş çılgınlığı bu hastalarda görülebilmektedir.
Binge Eating Disorder
Binge eating disorder başka türlü tanımlanamayan yeme bozuklukları (EDNOS) sınıfında yer almaktadır.Binge eating durumu Birleşmiş Milletler’de kişilerin hayatı boyunca %5’inde görülmüştür (Corvin ve Grigson, 2009)
Binge eating desorder açlık veya besin gereksinimi olmadan aşırı yeme durumuyla karakterize bir hastalıktır. BED’i BN’den ayıran en önemliözellik bingeyi takip eden kusma, laksatif kullanımı veya aşırı egzersiz durumunun olmayışıdır. BED kontrol kaybı ve psikolojik stres durumu ile alakalıdır. Bunun yanında pek te sürpriz olmamakla birlikte kilo artışı ve obezite BED’in yanında gelir.
Daha önce de belirtildiği gibi hayvan çalışmalarında hoşa giden besinleri tüketmek bunun devamını getirir. Bu sıkı diyet yapan bir kişinin sonrasında dayanamayarak hoşuna giden bir besini tüketmesi ve bunu tekrar ve tekrar sık periyotlarla uygulaması görülür. Bu tekrar kişiyi bingeye götürür. Bu da beynin işlevini bozar.
Amerikan Psikiyatri Birliği BED kriterlerini numaralandırmıştır. 3 veya daha fazlası görülüyorsa ve bu davranışlar 6 ayda en az 2 defa kendini gösteriyorsa BED teşhisi koyulabilmektedir.
1- Normalden daha kısa periyotlarda normalde tüketilenden daha fazla besin tüketmek.
2- Rahatsız hissedecek kadar dolana kadar yeme
3- Fiziksel açlık yokken çok miktarda yemek
4- Başkalarının yediği miktarı görmemesini sağlamak için yalnız yemeyi tercih etmek
5- Yedikten sonra bıkkın, depresif ve suçlu hissetmek
ALIŞKANLIĞIN GÜCÜ
Şunu farketmek te önemli ki her fazla besin tüketimi bağımlılık davranışı değildir. Bazı kişiler için aşırı yeme düşüncesizce yapılan bir davranıştır ve çoğu kez fazla atıştırma ve büyük porsiyonlar tüketmedir.
Alışkanlıklar yavaş yavaş oturur, zamanla yerleşir ve vazgeçmesi çok güçtür. Alışkanlıklar bir süre sonra farketmeden yapılır hale gelir. Mesela eve girer önce doğruca buzdolabını açarsınız. Dahası besin bağımlılığının tehlikesi kontrolü kaybetmektir.
Tercihlerimiz, tecrübelerimizin çok güçlü tesiri altındadır. Kişisel tecrübelerin hikayesi bazı besinlerin bizi duygusal olarak şarj ettiği, bir süre sonra hafızamızda bu duygunun yer ettiği ve alışkanlığa giden bir davranış olduğudur. Ve sonunda artık fazla yemenin otomatikselleşir.
Yüksek miktarda hoşa giden (palatable) besinlerin beynimizde daha da yer etme özelliği ve bu besinlere ulaşmak için çabalamamız görülür. Sürekli hale gelen alışkanlıkların verdiği zevk artık beyne yazılmaz hale gelir ve sabitleşir.
Bağımlısı olduğunuz besini hatırlatan işaretler, duygular fazla yemeyi tetikler. Öğrenilmiş işaretler duygularımızı ve motivasyonunmuzu ele geçirir. Besini hatırlatan belirgin işaretler genellikle kendini mükafatlandırmayla sonuçlanabilir. Ama bugün belirgin anlamda canının çektiği besin yarın daha da cezbedici hale gelecektir. Çünkü artık beynin onunla pozitif bir ilişki kurmuştur. Bazen besinden aldığın tat aşırı yeme durumunu ateşleyecektir. Ve bu besin tüketmen daha fazla yemeni tetikleyecek ve beynin keyif bölümünü uyaracaktır. Mesela şu iki besinin tetikleyici olduğu apaçıktır; pizza ve dondurma. Psikolojik durumda tetikleyici özellik gösterecektir kendine bahaneler üretmeye başlayacaksındır. Mesela üzgünüm veya sinirliyim. Bu besin beni daha iyi hissettiriyor gibi. Ve artık modunla yeme durumunu birbiriyle eşleştirmiş hale geleceksindir.
SONUÇ
Teoriye göre yeme bağımlılığı, teşhis konulmuş hastaların davranışlarına göre davranışsal bir durumdur (bulimia ve bed). Bağımlılık gibi bulimik deneyimler de besini çok arzulama, besini hatırlatan durum ve stres ile ilişkilidir. Onlar artık anksiyete ve kendini iyi hissetme ile bu durumu bağdaştırmışlardır. Bulimik kişiler aşırı yemenin ardından pişman olur ve bir arınma davranışı sergilerler, kerndilerine kızarlar, kilo almaktan korkar ve depresif durum sergilerler. Kötü hali yatıştırmak için yeme davranışı sergilerler. Kısa zaman aralıklarında kendilerini aç bırakırlar, aşırı yerler, kusarlar aşırı egzersiz ile endorfin seviyelerini yükseltirler, ve kimyasal olarak vücut yapısını bozarlar.
Bu çalışma ilaç bağımlılığıyla insanların aşırı yeme surumunda paralellikler göstermiştir.bu kavramsallaştırma fazla yemenin tedavsinde yeni bir çerçeve yaratmış ve kolaylaştırmıştır.
Sonuç olarak üstesinden gelinemeyen bağımlılık durumunun hangi besine bağımlı olunursa olunsun kişiyi obeziteye götüreceğini bilmek gerekir. Amerikalıların %11’i bir çeşit yeme bozukluğundan müzdaripler (Benton, 2010). Bu Birleşmiş Milletler’de fazla kilolu kişilerin %35’i olarak hesaplanabilir. Bir çok faktör de obeziteyi ve yeme bağımlılığını veya her ikisini de ortaya çıkarır.
Yazan
|
Bu makaleden alıntı yapmak
için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir: "Yeme Bozuklukları" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Dyt.Nihal DURUKAN KELEŞ'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır. Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Dyt.Nihal DURUKAN KELEŞ'in izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz. |
Beğenin
Yazan Uzman
|
yeme bozukluğu, anoreksiya, bulimiya, anoreksia nervosa, anoreksia nervoza, bulimia nervosa, bulimia nervoza, gece yeme, gece yemek yeme
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak
hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir
yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.