2007'den Bugüne 92,313 Tavsiye, 28,222 Uzman ve 19,980 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Ötekinin Aynasında İnsan - Güven Duygusu - Tükenen İnsan
MAKALE #15169 © Yazan Uzm.Psk.Özlem AKKEL | Yayın Ağustos 2015 | 6,506 Okuyucu
Yaşadığımız toplumda güven duygusunu sarsan birçok olay hatta travma her geçen gün insanları birbirinden uzaklaştırıyor. Otobüste, vapurda, işe giderken, yolda yürürken farkında olmadığımız bir kaygıyı göğsümüzün üzerinde taşıyor gibiyiz. Peki bizi çevremize, ailemize, toplumumuza bu kadar uzaklaştıran güvensizlik probleminin kaynağı nereden geliyor? Öncelikle güven nedir sorusunu sorarak başlamalıyız işe.

Güven duygusu toplumu nasıl etkiliyor?

Yemek, uyumak gibi hayatımızı devam ettirmemize yardımcı olan en temel gereksinimlerden biridir güven duygusu. Diğer insanlarla iletişim kurabilmek ve bu hayatı paylaşabilmek için en büyük yardımcımızdır. Bir diğerine güvenebilmemizin temelleri; çocukluğumuzda, aile içerisinde atılmıştır.

Güvensizlikse içerisinde alınganlık, kıskançlık ve şüphe taşıyan, olumsuz ve iletişimi zedeleyici bir duygu halidir. Çocuğun ailede kabul görmesi ve sorumluluk alabilmesi, çevresiyle sağlıklı ve dengeli ilişkiler kurabilmesine, toplum içerisinde diğer bireylere ve kendisine güvenebilmesine yardımcı olur. Güvenin temelleri çocukken atılır dedik ya, aynı zamanda güvensizliğin de öyle…

Peki belirli bir dine, kültüre, millete bağlı büyümüş ve ötekini yadsımış bir çocuk, metropolitan bir kentte sokağa çıkınca ne yaşar? Veyahut sürekli öteki komşu olarak yaşamış bir kişi için kalabalıklar özgürlük ve aitlik mi verir, tutsaklık mı? Güven sınırlarının çizilmesi kompleks bir süreç gerektirmekle birlikte aşırılığa kaçmak, aşırı güven duygusu geliştirme veya aşırı güvensizlik duygusu, yine tüm aşırılıklarda olduğu gibi iletişim sistemlerimizi olumsuz etkilemektedir.

Aşırı güven duygusu, ötekileştirme getirir

Aşırı güvenme ile birlikte kendini toplumdan soyutlayan yalancı bir güven durumu ortaya çıkabilir. Hayat bu kadar muğlak iken kendine aşırı güvenmek pek gerçekçi olmayacaktır. Bu durumun sonucunda diğerini hor görme, beğenmeme, kendi doğrularını dogmatik bir biçimde savunma gibi kişileri ötekileştirici tutumlar boy gösterebilir. [COLOR="rgb(46, 139, 87)"]Ötekileştirme[/color]nin sonunda farklı olanı kabul etmeme, kendine benzemeyeni karalama ve dışlama gibi davranışlar tüm benliği kaplayacaktır.

Toplumca güven duygusunun sarsılması, hem topluluklar olarak, hem de bireyler olarak ruhsal hastalıklarımızı artırıcı etkidedir. Bu etkilerin başında travma sonucu oluşan belirtiler başta olmak üzere, yoğun kaygı, depresyon, içe çekilme veya saldırganlaşma gibi belirtiler de sergileyebilir insan. Bir arada yaşamanın en iyi yolu empati kurmak ve saygı duymaktan geçmektedir.

İyi bir dinleyici miyiz?

Kalabalıklar içerisinde çok rastlanan ve bu yazıyı okuduktan sonra sizin de dikkatinizi çekecek ve algınızı bu yöne doğrultacak durumlardan biri de, kişilerin konuşurken karşısındakini duymadan kendi duymak istediği şeyleri söylemesi, kendi inandıklarına inandırmaya çalışmaktır. Hiç ihtiyacı yokken dahi karşısındaki, yanındaki, onunla bir yolu paylaşan insanı yine kendi inancı doğrultusunda motive etmektir. Kişi tüm yargılarında kendi bildiklerinden yola çıkmakla birlikte iletişim kurabilmek için karşısındakini dinleme ve anlama becerilerini de sürekli geliştirmelidir.

Çok basit bir örnekle değinecek olursak, aile içerisinde yaşadığı yoğun huzursuzluklardan dolayı her sorulan soruya veya ricaya “hayır” deme gibi bir savunma mekanizması geliştirmiş olan kişi, birlikte seyahat ettiği arkadaşına her ne kadar ihtiyacı olmasa da, aile yapılanması, kişilik yapılanması çok farklı olsa da ona ısrarla senden bir şey istediklerinde “hayır demelisin” algısını empoze etmeye çalışarak farkında olmadan karşısındakini zor durumda bırakır ve aradaki iletişimi engelleyici bir çaba içerisine girmiş olur. Çünkü karşıdaki insanın onun kullandığı mekanizmaları kullanmaya ihtiyacı yoktur, hatta belki tersi yönde davranışlar onu daha fazla rahatlatmaktadır. Kendi içinde hapsolan insan, bunu göremeyerek iletişim yollarını güçlü bir biçimde tıkayabilir. Birçoğumuzun bazen bu tür yanılgılara düştüğü doğrudur. Yapmamız gereken, elimizden geldiğince konuşma ve davranışlarımızla ilgili farkındalığı artırmaktır. Yaşanılan duygunun tamamen kendi bakış açısı ile ilgili olduğu farkedildiği an güvensizlik ve yabancılık hissinin de geride kaldığı an olacaktır.

Kutuplaşmanın önüne nasıl geçebiliriz?

Birbiriyle ilişkisi olmayan topluluklardan tutun, sosyalleşmiş ve iç içe geçmiş gruplara kadar, hem kişinin kendi benliğini ortaya koymaya çalıştığı, hem de ortamdaki bilgi ve deneyimleri özümsemeye çabaladığı süreçler, toplulukları birbirine yakınlaştırır. Sadece kişisel benliğini ön planda tutup diğer milletten, inançtan, meslekten, cinsiyetten, sağlık durumundan, fiziksel özelliklerinden ve akla gelebilecek ayırıcı olarak kullanılan tüm özelliklerden bihaber davranılır ve farklı olan bir bütünlük hali olarak değil de zıtlık-düşmanlık hali olarak görülürse birey, kalabalıklar içerisinde yalnız olmaya devam edecek demektir. Evet, herkes kadar yalnızdır bireyler, bir bütünün yalnız ve eşsiz parçalarıdır. Diğer parçalara verdiği değer kadar değerlidir. Bu sebeple önce bütüne bakabilmeli ve dışarıdan kendini görme farkındalığına ulaşabilmelidir insanoğlu.

Karşındakine güven, onu başka dünyadan veya öteki olarak görmek, kültürel kutuplaşmalar ve yabancılaşmalar birbirine entegre olmuş durumlar olmakla birlikte bu konulara ilişkin hassasiyet geliştirmek, üzerinde düşünmek ve gözlemlemekle bir arada yaşayabilmek adına çok büyük adımlar atılabilmesine yardımcı olacaktır. Hangi travma benim, hangi kültürü sahiplendim, nereye aitim ve “ben kimim”i özümsedikten sonra bu kadar çoklu ve karmaşık algılamalar, seçimler içerisinde değerli olan şey, bir diğerini koşulsuz kabul edebilmektir. Bu kabulü içselleştirdikten sonra yaşama güvenli bireyler ve sağlıklı toplumlarla devam edilebilir.

TÜKENEN İNSAN

Tükenmişlik çağımızın gözde sendromlarından biridir. Birçok insan sosyal medya, yazılı ve özellikle görsel medyadan öğrendikleri ile tükenmişlik sendromuna ilişkin birtakım bilgilere sahiptir. Bu bilgiler çoğu zaman yeterli olmamakla birlikte yardım arayışı içerisindeki insanları yönlendirici işleve sahip olabilirler. O halde bu konuda daha fazla konuşmaya ve yazmaya ihtiyaç olduğu açıktır.

Dünya Sağlık Örgütü (1998) yayınladığı Dünya Sağlık raporunda tükenmişliği; fazla çalışma ile ortaya çıkan aşırı bir duygusal yorgunluk ve bunun sonucunda iş ve sorumluluklarını yerine getirememe durumu olarak tanımlamıştır. Maslach da tükenmişliği, duygusal tükenme, duyarsızlaşma ve kişisel yeterlikte azalma ile karakterize, özel bir stres sendromu tipi olarak tanımlamıştır.

Tükenmişlik sendromu çoğunlukla çalışan insanlarda, iş doyumunun olmaması, çalışmalarının bir sonucunu görememe, takdir almama, iletişim problemleri yaşadığı çalışma ortamları, maddi ve manevi birçok nedenden ötürü görülebilir. Kişi yaşadığı tükenmişlik sonucunda çalışma arkadaşlarından uzaklaşma, içe kapanma, enerjinin düşmesi ve motivasyon eksikliği gibi problemler ile başbaşa kalır. Her geçen vakit kendini yalnız, soyutlanmış ve işe yaramaz hissetmeye başlar. Duygusal olarak çökkün, huzursuz, depresif, gergin ve öfkeli hissedebilir kendini. Depresyon benzeri özellikler taşımakla birlikte bu özellikler işe yöneliktir. Kendine ve çevresine karşı güvensiz hissetmektedir. Dikkati dağınık olabilir. Aynı zamanda düşünce ve inanışlarında olumsuz öğelerde artış görülmektedir. Daha kötümser, olumsuz yargıları çoğalmıştır. Fiziksel olarak da birçok semptom eşlik etmektedir. Yorgunluk ve güçsüzlük, ağrılar, uyku ve iştah problemleri en sık görülenleridir. Zamanla gerek duygusal ve zihinsel gerekse fiziksel problemler yaşayan kişi giderek daha olumsuz etkenlere maruz kalması, işten çıkarılmasına neden olabilecek tutumlar içerisine girmesi ile maddi kayıplara uğrayabilir. İşe geç gelme, iş yükümlülüklerini yerine getirememe gibi durumlar maddi ve manevi kayıplarını artıran faktörler olacaktır.--
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Ötekinin Aynasında İnsan - Güven Duygusu - Tükenen İnsan" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Uzm.Psk.Özlem AKKEL'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Uzm.Psk.Özlem AKKEL'in izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     5 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Özlem AKKEL Fotoğraf
Uzm.Psk.Özlem AKKEL
İstanbul
Uzman Klinik Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi131 kez tavsiye edildi
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Uzm.Psk.Özlem AKKEL'in Yazıları
► Tükenen İnsan Psk.Özlem AKKEL
► İlişkilerde Güven Duygusu - Yeniden Güven Kazanmak Mümkün mü? ÇOK OKUNUYOR Psk.Dnş.Filiz OKUŞ TEZEL
► Bebekte Güven Duygusu Psk.Dnş.Müjgan SONUÇ
► Güven ve Güvensizlik Duygusu Psk.Serap DUYGULU
► Temel Güven Duygusu Psk.Ayşe Esma VATANSEVER
► Çocukta Temel Güven Duygusu Meral HASANDAYIOĞLU
► İnsan ve İletişim ÇOK OKUNUYOR Psk.Dnş.Muhittin DAR
► İnsan Değişir mi ? Psk.Berivan ŞENTÜRK
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,980 uzman makalesi arasında 'Ötekinin Aynasında İnsan - Güven Duygusu - Tükenen İnsan' başlığıyla benzeşen toplam 26 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Panik Bozukluğu Kasım 2015
► Hayatımız Travma Ekim 2015
► Tükenen İnsan Temmuz 2015
► Duygusal İstismar Mayıs 2015
◊ Dönüşüm (Roman) Temmuz 2019
◊ Bir Kitap Bir Kendin.. Mayıs 2015
◊ Yeni Romanım Eylül 2014
◊ 3'e 1 Kala Babam ve Ben Haziran 2014
◊ Kötü Öğretmen Şubat 2014
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


03:31
Top