2007'den Bugüne 92,313 Tavsiye, 28,222 Uzman ve 19,980 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Sosyal Bilimler Literatüründe Çocuk ve Medya Konulu Araştırmalar
MAKALE #16351 © Yazan Psk.Ebrar YENİCE KANIK | Yayın Mart 2016 | 4,252 Okuyucu
Medya, günümüzde hızlı gelişen teknoloji ile birlikte bireylerin hayatında farklı amaçlarla daha geniş bir yer kaplamaya başlamıştır. Yazılı basın, radyo, televizyon ve internet insanların eğlenme, bilgi edinme, haberleşme, sosyalleşme gibi ihtiyaçlarına karşılık gelen yaygın bir kullanım göstermektedir (Kocadaş, 2004). Televizyon ve internetin yaygınlaşmasıyla birlikte çocukların medya araçlarına ulaşması kolaylaşmış; bu durum çocukların medya araçlarıyla ilişkisini tartışmalı bir hale getirmiştir. Çocuğun medyanın muhatabı haline gelmesi, pek çok sosyal bilimcinin konuyu farklı yönleriyle ele almasını sağlamış; bu durum disiplinler arası bir çalışma alanını doğurmuştur. Sosyoloji, psikoloji, iletişim ve eğitim bilimleri bu disiplinler arasındadır.

Bu çalışmada, medya ve çocuk konusunda yapılan araştırmalar iki kategoride bir araya getirilmiştir. Bunlar: (1) çocuk temsili açısından medya; (2) çocuğun gelişimine (sosyal, duygusal, bilişsel) etkisi açısından medya.

1. Çocuk Temsili Açısından Medya
Çocuğun medyada temsili her ne kadar içerik üreticilerinin bir eylemi görünse de medyaya yönelik eleştirel bir tutum ve farkındalık geliştirilmesinde önem kazanmaktadır. Çocuk temsilinde iki unsurun ön plana çıktığını görmekteyiz. Bunlar: “masum/kurban” çocuk ve “suçlu/şeytan” çocuk şeklindedir (Durna ve Kubilay, 2010). Buradan yola çıkarak, medyada çocuğun nasıl ele alındığını inceleyen çalışmalara baktığımızda “taş atan çocuklar” konusu gündeme gelmektedir.

Durna ve Kubilay’ın (2010) çalışmalarında “güvenlik güçlerinin uyguladığı şiddetin mağduru olarak çocuk”, “eylemlerde şiddete bulaşmış çocuk” ve “şiddeti önlemek için devletin yerine getirdiği önleyici tedbirlerin muhatabı olarak çocuk” şeklinde belirledikleri kategorilerin her biri için cumhuriyet, Ortadoğu, Taraf ve Yenişafak gazetelerinden belirledikleri Van Dijk’ın Eleştirel Söylem Analizi Yaklaşımı çerçevesinde analiz etmişlerdir. Sosyo-ekonomik ve politik arka plan ve metnin linguistik analizi sonucunda yapılan değerlendirmeler şu şekilde özetlenebilir: Taş atan çocukların temsilinde ön plana çıkan genel olarak medyanın dezavantajlı gruplara yönelik dışlayıcı tavrı çocuklar için de söz konusu olmaktadır. Yapılan haberlerde eylemle birlikte çocukların etnik kimlikleri de vurgulanarak nedensel bir algı yaratılmaktadır. “Canavarlaştırılan” çocukla birlikte olumsuz haberlere konu olan “masum/zavallı” çocuk da söz konusudur. Taş atan çocuklarla ilgili yapılmış bir diğer çalışma ise, Hürriyet ve Habertürk gazetelerinin internet sitelerindeki “taş atan çocuklar” başlığındaki haberler incelenmiş; etiketler, sıfatlar, yinelenen ifadeler; kimlik bilgileri; çocuğa yönelik şiddet; suçun işlenmesine yönelik nedenler şeklinde kategorize edilen temalar Van Dijk’ın yaklaşımıyla analiz edilmiştir. Değerlendirmeler Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ve British Council tarafından hazırlanan Medya ve Çeşitlilik Kılavuzu’nun çocuk bölümündeki kurallara uygunluğu dikkate alınarak yapılmıştır (Narin, 2011). Çalışmada metinlerden alınan örneklere her bir tema açısından yer verilmiş; Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ve British Council tarafından hazırlanan Medya ve Çeşitlilik Kılavuzu’nda yer alan kurallarla ilgili ihlaller şu şekilde sıralanmıştır: suça karışan çocukların negatif tanımlamalar ve basmakalıp ifadelerle temsil edilmesi olumsuz çocuk algısını yeniden üretmektedir; ayrıca, haber metinlerinin pek çocuğunda çocuğun kimlik bilgilerine dair detaylara, olay mahali, ikamet yeri, ebeveynlerin kimlik bilgilerine detaylarıyla yer verilmektedir. İncelenen haber metinlerinde çocuğa yönelik şiddet; çocuğun şiddetini önleme gerekçesiyle meşrulaştırılmaktadır. Suçun nedensel kaynaklarına ise, eğitim yetersizliği ve ekonomik güçlükler gibi genel geçer ifadelerle yer verilmektedir. Analizin bir diğer sonucu ise, suçun tüm bu ihlaller aracılığıyla “bireyselleştirilmesi”; toplumsal yönüne yapılması gereken vurgunun yetersiz kalmasıdır. (Narin, 2011)

Çocukların haberlerdeki temsilini Çocuk Hakları çerçevesinde inceleyen bir diğer çalışmada da, TRT 1, Show TV, Kanal D, Star TV, ATV ve Fox TV’nin ana haber bültenlerindeki çocuk temalı haberler analiz edilmiştir. Araştırmacılar 3-22.01.2012 tarihleri arasında yayınlanan 120 haber bültenini incelemiş; konuyla ilgili 81 haber belirlemişlerdir; veriler içerik analizine tabi tutulmuştur (Yüksel-Özmen, 2012). Veri, haberlerin televizyon kanallarına göre dağılımı; haberlerde hangi sırada çıktığı; haberin türü; haberde yer alan çocuğun cinsiyeti; haberde yer alan çocuğun niteliği; haberin genel niteliğine göre kategorize edilmiştir.

Bulgulara bakıldığında en fazla çocuk haberi yapan kanal Fox Tv iken; en az haber TRT 1’de görülmüştür. Haberlerin veriliş sırası ise, genellikle 10. Haberden sonra olmuştur. Haber konuları arasında ilk sırada, -araştırma sömestr döneminde yapıldığı için- toplumla ilgili haberler, ikinci sırada sosyal-kültürel faaliyetlerle ilgili magazinel haberler, üçüncü sırada sağlık haberleri yer alırken; dördüncü sırada polis/adliye haberleri olduğu gözlenmiştir. Haberlerde çocukların cinsiyetine nasıl yer verildiğine bakıldığında, erkek, kız, ya da genel çocuklar şeklindeki tanımlamanın %40 civarında görüldüğü; geri kalanların ise, çoğunlukla cinsiyet belirtilmeden haberleştirildiği, bu haberlerin içeriğine bakıldığında ise, çocukların suçla ilişkilendirilerek haberde yer aldıkları görülmektedir. Çocukların haberlerde nasıl yer aldıklarına bakıldığında, ilk sırada fiziksel istismar; ardından, hastalık ya da yaşamını yitirme nedeniyle duygu sömürüsü içinde sunulan çocuk haberleri; son olarak da eğitim ve ekonomik açıdan mağduriyetleriyle sunulan çocuk haberleri yer almaktadır. Pek çok haber içeriğinde görüldüğü gibi, çocuklar dezavantajlı konumlarıyla tanımlanmıştır; hasta, özürlü, suçlu vb. gibi.

Çocuk hakları açısından önem arz eden bir diğer husus da çocukların kimlik bilgilerine yer verilmesidir. Narin’in (2011) çalışmasının aksine Yüksel-Özmen çocukların kimlik bilgilerine hasta olma ya da yaşamını yitirme söz konusu olmadığında yer verilmediğini; suç ya da taciz gibi durumlarda ise sadece isim ve soy isimin baş harflerini verildiğini belirtmektedir (Yüksel- Özmen, 2012). Ancak bu hasta ve yaşamını yitirmiş çocukların kimlik bilgilerine yer verilmesi de bir hak ihlali olarak değerlendirilebilir. Ancak araştırmada altı çizilen bir diğer nokta da, çocukların yaşadığı yer, okulu, yakınlarının isimleri vb. gibi bilgilere yer verilmesi de çocuğun kimliğini açık etmektedir. Çocuğun dezavantajlı konumuyla haberlerde yer alması, çocuk mağduriyetin öznesi halinde temsil edilmekte ve çözüm önerilerini yansıtan bakış açısına yer verilmemektedir. (Yüksel- Özmen, 2012)

Tuğrul ve Şahin’in (2011) Türkiye’de çocuk hakları ihlalleri ve çocuk haklarını korumaya yönelik haberlerin sayısı ve içeriklerini inceledikleri çalışmalarında 01.09.2010-31.10.2010 tarihleri arasında üç farklı gazetedeki 15.511 haberi incelenmiş ve içerik analizine tabi tutulmuştur. Araştırma sonuçlarına göre, çocuk hakları ihlaliyle ilgili yapılmış haberlerin, çocuk haklarını korumaya yönelik yapılan çalışmalarla ilgili haberlerden fazla olduğu tespit edilmiştir. Bununla birlikte, çocuk haklarıyla ilgili ihlallerin uygulayıcıları arasında devlet kurum ve kuruluşları da yer almaktadır. Çocuk haklarını korumaya yönelik haberler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin maddeleri dikkate alınarak değerlendirilmiş; buna göre ilk sırada çocuğun en iyi sağlık düzeyine kavuşma hakkı, ardından eğitim hakkı ve fırsat eşitliği, boş zamanını değerlendirme hakkı ve cinsel sömürü ve saldırılardan korunması ilkesi gelmektedir.

Gündüz-Kalan (2010) Kinder markasının 3 reklam filmini analiz ettiği çalışmasında reklam filmlerindeki ebeveynlerin, kız ve erkek çocukların temsilini toplumsal cinsiyet rolleri açısından incelemiştir. Reklamlar, göstergebilimsel yöntemle analiz edilmiş; çözümleme kriterleri şunlardır: görüntü düzleminin çözümlenmesi; dilsel ileti düzleminin çözümlenmesi; toplumsal cinsiyet göstergelerinin düzanlam /yananlam düzeyinde çözümlenmesi şeklindedir. Analizin sonuçlarına göre, kız/ erkek çocukların ve annelerin reklamlarda konumlandırılışları toplumsal kalıpyargılarına uygun şekilde resmedilmektedir; örneğin, reklamlarda erkek çocuklar top oynarken, kız çocuklar bebekleriyle oynarken gösterilmektedir. Toplumsal cinsiyet göstergelerinin düzanlam ve yananlamlarına baktığımızda, ilk reklam filminde anne iki erkek çocuğunu etkin olduğu alanlarda desteklerken (futbol, resim) kız çocuğuyla ayna karşısında saçını yapmaktadır. Reklam filminde her iki cinsiyet açısından da toplumsal cinsiyet kalıp yargıları desteklenmektedir. İkinci reklam filminde, evcilik oyunu sahnesinde erkek çocuğun elinde ejderha oyuncağı yer alırken; kız çocuğu mutfak gereçleriyle oynamaktadır. Bu durum erkek çocuğu güç temsil eden oyuncaklarla konumlandırırken, kız çocuğu erkek egemen söyleme uygun olarak ev işleri ve yemek pişirme görevleriyle konumlandırmaktadır. Son reklam filminde de benzer şekilde annenin eve alışveriş paketleriyle gelmesi, çocuğun karnının acıktığını annesine söylemesi toplumsal cinsiyet kalıplarını göstergeler düzleminde pekiştirmektedir. Kinder firmasının çocuklara yönelik ürünler üretmesi bu reklamların alımlayıcısı olan çocuklar üzerindeki etki alanını genişletmektedir. (Gündüz-Kalan, 2010)

Çocuğun medyada temsilini inceleyen çalışmalara baktığımızda, pek çok araştırmacının üzerinde durduğu nokta çocukların dezavantajlı konumlarına sabitlenerek temsil edilmesi suçlu, hasta, tinerci vb. gibi. Çocuk hakları ihlalleri de temsi açısından önemlidir; son olarak reklam filmlerindeki toplumsal cinsiyet kalıpyargılarının pekiştirildiği temsiller ön plana çıkmaktadır (Gündüz-Kalan, 2010; Narin, 2011; Tuğrul ve Şahin, 2011; Yüksel-Özmen, 2012).

2. Çocuğun Gelişimine (Sosyal, Duygusal, Bilişsel) Etkisi Açısından Medya
Cesur ve Paker’in (2006) çocukların TV programlarına ilişkin tercihlerini inceledikleri araştırmalarında, medya bağlamında çocuk psikolojindeki hakim iki yaklaşıma yer verilmiştir. Birinci yaklaşımda medya etki kaynağı olarak görülürken; izleyici yani çocuk veya genç edilgen bir pozisyondadır; bu sebeple medya içeriğiyle çocukta gözlenen davranış arasında bir ilişki olduğu varsayılmaktadır. İkinci yaklaşımda ise, çocuğun düşünce sistemi yetişkinden farklı olmadığı gibi, bütünüyle kırılgan ve masum da değildirler. Böylece çocuklar metni alımlarken metinlerarası bir şekilde algılar. Böylece bu yaklaşımda çocuk bütünüyle edilgen değildir(akt. Cesur ve Paker, 2006; Machin ve Davies, 2003; Richard, 2003).

Bu başlık altında inceleyeceğimiz çalışmaların pek çoğu çocuğu medyanın etkisine açık edilgen varlıklar olarak tanımlayan ilk yaklaşıma girmektedir. Örneğin, Tüzün (2002) çalışmasında TV ve internet kullanımındaki şiddet unsurlarının etkililiğini gündeme getirmiştir. Bu etkinin çocuklarda anksiyete bozukluğuna neden olduğunu ifade etmiştir. İnternet kullanımının olumlu ve olumsuz yönlerine farklı gelişen çocuklar (Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu, Özgül Öğrenme Güçlüğü, Otizm gibi) açısından değerlendirmiştir. Buna göre, çocukların dikkat süresi düşürmesi bakımından internet kullanımının sakıncaları söz konusuyken; Asperger Sendromu olan kişilerde sosyalleşmeyi kolaylaştıran etkilerinin olabileceğini ayrıca, bilgi kaynaklarına hızlı ve kolay ulaşımı da sağladığını belirtmektedir (Tüzün, 2002).
Ayrancı, Köşgeroğlu ve Günay’ın (2004) 07.02.2004-14.02.2004 tarihleri arasında Kanal D, ATV, Show TV, TGRE ve Star TV kanallarında hafta içi 16.00-21.30, hafta sonu 09.00-21.30 saatleri arasında yayınlanan rastgele seçilmiş filmler şiddet vetürleri hakkında araştırmacılar tarafından eğitimden geçirilmiş 5 hemşirelik öğrencisi tarafından izlenmiştir. Şiddet türü ve süresi araştırmacılar tarafından hazırlanış veri toplama formu aracılığıyla toplanmıştır. Araştırmanın bulgularına göre, izlenen filmlerde %33 oranında şiddet unsuru tespit edilmiş; öncelikli olarak yaralama ve vurma eylemleriyle somutlaşan fiziksel şiddet öğeleri, ardından endişe ve korkutma şeklinde tanımlanan ruhsal şiddet öğeleri gelmektedir. Sözel şiddet öğeleri arasında ise, azarlama ön plana çıkmaktadır. Bulgular, çocukların her an evlerinde ulaşabildikleri televizyon aracılığıyla şiddetin farklı türlerine maruz kaldıklarını göstermektedir. Araştırmacılar model alma yöntemiyle şiddetin çocuklar tarafından yaygınlaştırıldığını ifade etmektedir (Ayrancı, Köşgeroğlu ve Günay, 2004). Televizyon içeriğindeki şiddet unsuruyla ilgili yapılmış bir diğer araştırmada, şiddet içerikli programların çocukların ruh sağlığına etkisi üzerine bir değerlendirme yapılmıştır (Özuğurlu, 2011). Araştırmacı, şiddet içerikli programlar ile saldırganlık davranışı arasında yüksek bir ilişki bulunduğunu; çocuğun medyanın etkisi karşısındaki edilgenliğinin altını çizmiştir (Özuğurlu, 2011). Televizyon izleme ve saldırganlık davranışı arasındaki ilişkiyi inceleyen bir araştırmada, ilköğretim 4. ve 5. Sınıf öğrencilerinin televizyon seyretme süreleri, saldırganlık düzeyleri, cinsiyet ve sosyo-ekonomik özellikleri arasındaki ilişkiler incelenmiştir. Araştırmada çocukların televizyon izleme süresini tespit etmek amacıyla “Günlük Formu”, saldırganlık düzeyi için Sears’ın “Saldırganlık Ölçeği”, sosyo-demografik bilgiler için de “Çocuk Bilgi Formu” kullanılmıştır (Aral, Yıldız-Bıçakçı ve Ceylan, 2011). Günlük formlarında çocuklardan hafta içi iki gün ve hafta sonu Pazar günü olmak üzere 3 gün çocuklar tarafından doldurulmuştur. Çocukların televizyon seyretme süreleri ile saldırganlık ölçeği puanları arasında anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Cinsiyetin saldırganlık düzeyi üzerinde anlamlı bir farklılık yaratmadığı tespit edilmiştir. Sosyo-ekonomik düzey televizyon izleme davranışı üzerinde anlamlı bir fark yaratmamakla birlikte, alt sosyo-ekonomik düzeydeki çocukların saldırganlık ölçeği puanları üst sosyo-ekonomik düzeydeki çocuklarda az da olsa fazladır. Saldırganlık davranışın pek çok etmenle ilişkili olması sonuçlara yansımıştır ancak araştırmanın n önemli sonucu televizyon izleme süresi ile saldırganlık davranışı arasındaki anlamlı ilişkidir (Aral, Yıldız-Bıçakçı ve Ceylan, 2011).
Cesur ve Paker’in (2006) araştırmasına geri dönersek, çocukların televizyon programlarıyla ilgili tercihleri araştırmaya farklı illerden katılan 454 öğrenciye uygulanan anket formuyla ölçülmüştür. Cevaplar çocukların Tv izleme, kitap okuma tercihleriyle ilgili sorular tür; reklamlarla ilgili sorular sektör; bilgisayar kullanımıyla ilgili sorular ise etkinlik şeklinde kategorilendirilerek kodlanmıştır. Bulgulara bakıldığında, çocukların tercih ettikleri türler arasında ilk sırada çizgi filmler, ardından diziler ve takiben, film, belgesel ve çocuk programları gelmektedir. Türlerin yaş ve cinsiyetle ilişkisine bakıldığında, çizgi film izlemede yaşla birlikte artış olduğu ancak 10 yaşından itibaren tekrar bir düşüş olduğu tespit edilmiştir; ayrıca erkek çocukların çizgi film izleme oranlarının kız çocuklarınkinden fazla olduğu, kız çocukların ise, daha yüksek oranda dizi izledikleri görülmüştür. Çocuklar en sevdikleri kahraman sorusuna ilk sırada çizgi film kahramanlarına yer verirken, ikinci sırada dizi/film kahramanları gelmektedir. Çocukların reklam beğenilerine bakıldığında, ilk sırada gıda-içecek reklamları ardından, temizlik malzemesi reklamları ve üçüncü sırada da şekerleme-dondurma reklamları yer almaktadır. Sevilen kitap sorusuyla ilgili cevaplar değerlendirildiğinde, ilk sırada çocuk kitapları, ikinci sırada ise masallar yer almaktadır. Kitap tercihlerinin cinsiyete göre farklılaştığı görülmüş; kız çocuklar çocuk kitaplarını ve masalları daha fazla tercih ederken; erkek çocuklar çizgi romanları tercih etmektedirler. Bilgisayar kullanımıyla ilgili cevaplara bakıldığında, ilk sırada oyun, ikinci sırada kullanmıyorum seçeneği gelmektedir; takip eden diğer seçenekler: resim-yazı, internet, kullanıyorum şeklinde tanımlanmıştır. Erkeklerin kızlara oranla daha fazla oyun oynadıkları tespit edilmiştir. Araştırmanın sonuçlarına göre, çocuklar üzerinde televizyonun diğer medya araçlarından daha etkili olduğu görülmüştür. Çocukların yetişkinlerle geçirdikleri ortak zamanlarda televizyon izlenmesi nedeniyle program türleri arasında yetişkinlere yönelik dizilerin yer aldığını görüyoruz (Cesur ve Paker, 2006).

Çocukların televizyon izleme alışkanlıklarının araştırıldığı bir diğer çalışma Korkmaz (2011) tarafından yapılmıştır. Çalışmaya 6-12 yaş arası 100 çocuk katılmış; araştırmacılar tarafından hazırlanmış anket formuyla ölçüm yapılmıştır. Bulgulara bakıldığında, çocukların en fazla televizyon izledikleri saatler 07.00-10.00 arasıdır; ortalama televizyon izleme süresi 1-3 saat iken; evdeki televizyon sayısı ortalama 2’dir. Cesur ve Paker’in (2006) çalışmasını destekler şekilde çocukların en fazla izledikleri programlar arasında çizgi filmler gelirken; kız çocukları için ikinci sırada dizi filmler gelmektedir. Araştırmacının vurguladığı bir diğer önemli bulgu, çocukların televizyonda gördükleri en rahatsız edici görüntünün çıplaklık olduğudur. Bu görüntülerden en fazla erkek çocuklar rahatsız olurken, 6 yaş grubundaki çocukların korkunç görüntülerden rahatsız oldukları tespit edilmiştir. Çocukların televizyon izleme alışkanlıklarını etkilen bir diğer husus da çocukların ebeveynleriyle geçirdikleri zaman dilimi, boş vakit etkinlikleri vb. gibidir. (Korkmaz, 2011)

Çocukların televizyon izleme alışkanlıkları tematik çocuk kanallarının varlığıyla birlikte değişim göstermiştir. Bu değişimi tespit etmek amacıyla İlhan ve Çetinkaya (2013) tematik çocuk kanallarındaki çizgi filmlerin izlenme durumları ve bu süreçte etkisi bulunan etkenleri incelemişlerdir. Araştırma ilkokul 1-4. sınıflardaki 40 öğrenciden veri toplanmıştır. Bulgulara bakıldığında, evdeki televizyon sayısının izleme süresi üzerinde etkisi olduğu tespit edilmiştir. Özellikle katılımcıların odasında televizyon bulunması, televizyon izleme süresini artırmaktadır. Çocukları televizyon izledikleri zaman dilimine bakıldığında, okuldan arda kalan sürede, 19.00-24.00 saatleri arasında olduğu görülmüştür. En çok izlenen çizgi filmler sırasıyla, Keloğlan, Pepe ve Ben10’dir. Çocukların tematik kanal izleme saatlerine bakıldığında, katılımcıların %47.5’u hem sabah hem akşam saatlerinde, %42.5’u sadece sabah saatlerinde; %10’u ise, akşam saatlerinde televizyon izlemektedirler.
Televizyon söz konusu olduğunda, reklamların çocuklar üzerindeki etkisi de tartışmaları berberinde getirmektedir. Bülbül, Ağırtaş ve Kurt (2011) çalışmalarında bu konuya eğilmiş; 5-19 yaş arası çocukların TV reklamlarıyla ilgi düşünceleri, etkilenim düzeyleri ve TV reklamları özelinde yiyecek reklamları araştırılmıştır. İki aşamadan oluşan araştırmanın ilk aşamasında, Kırıkkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Polikliniğine başvuran 346 çocuktan veri toplanmış; ikinci aşamasında ise, TV reklamlarındaki yiyecek reklamların yeri araştırılmıştır. Bulgulara bakıldığında, araştırmaya katılan çocukların %65’i ara sıra; % 17’si devamlı olarak izlediklerini belirtmişlerdir. Çocukların hangi reklam türlerini beğendikleriyle ilgili maddenin sonuçlarına baktığımızda ilk sırada, çizgi film şeklinde olan reklamların; ikinci sırada çocukların yer aldığı reklamların, üçüncü sırada ise, müziği güzel olan reklamların yer aldığı görülmektedir. Reklam türüyle ilgili soruya verilen yanıtta ise, tüm yaş gruplarındaki çocukların ilk sırada yiyecek reklamlarına yer verdiği görülmüştür. Reklamlarda en sık karşılaşılan sözcükler sorulduğunda, ilk sırada kola/fanta, ardından çikolata, Mcdonalds, süt, mama ve anne sütünün geldiği görülmektedir.

Araştırmanın ikinci aşamasında, 01-30.09.2009 tarihleri arasında 94 TV programındaki 3388 reklam filmi izlenmiş; araştırmacılar tarafından hazırlanan izlem formu doldurulmuştur. TV programlarının % 37.5’u çocuklara, % 18.8’i kadınlara, % 11.8’i gençlere ve %31.8’i ise her yaş grubuna yöneliktir. Reklam analizinde ise, çocuklara yönelik yapılan reklamlar içinde %41 oranında yiyecek reklamı olduğu tespit edilmiştir. Reklamlara kanal türleri açısından bakıldığında ise, yiyecek reklamlarının en fazla olduğu kanallar Ulusal ve Çocuk kanalları olduğu görülmüştür. Bulgular, reklamlar üzerinden sağlıklı beslenme alışkanlığı ve obezite tartışmaları çerçevesinde değerlendirilmiştir. (Bülbül, Ağırtaş ve Kurt,2011)
Son olarak, çocukların medya içeriğini nasıl algıladıklarını inceleyen bir çalışmada, çocukların haberleri nasıl algıladıklarını ölçmek amacıyla, 7 yaş grubundan 174 çocuktan haber resmi yapmaları istenmiştir (Şeker ve Sine, 2012). Resimler, araca dayalı (medya aracı üzerinden yapılan); konuya dayalı (haberin içeriğinin resmedildiği) ve nötr olarak kategorize edilmiştir. %64.5 oranında çocuklar haberi konu üzerinden; %17.5 oranında ise, araç üzerinden resmetmişlerdir. %18 oranında ise, konudan bağımsız resim yapıldığı görülmüştür. Çocukların konu üzerinden yaptıkları resimlerde ilk sırada sel ve deprem gibi doğal afet resimleri olduğu ardından, trafik kazaları ve savaş resimleri gelmektedir. Bu bulgu çocukların büyük oranda haberleri olumsuz olaylar üzerinden algıladıklarını göstermektedir. Pek çok resimde polis figürünün yer alması çocukların haberleri korku öğesi üzerinden anlamlandırdıkları şeklinde yorumlanmıştır. Konu üzerinden yapılan resimlerdeki cinsiyet ayrımına bakıldığında erkek çocuklar mağdur olarak erkek figürlere yer verirken, kız çocuklarda da kadın figürü ön plana çıkmaktadır. Araç üzerinden yapılan resimlerde ise, televizyon ve gazete resimleri yapıldığı görülmüştür. Bulgular değerlendirildiğinde, çocukların haber denince büyük oranda korku unsurunu içeren olumsuz olaylara yer verildiği gözlemlenmiştir. Haberlerin çocukların da televizyon izledikleri saatlerde geniş bir sürede yer alması çocukların maruz kaldığı şiddet ve korku içeriklerinin etkisinin resimlerinde görüldüğünü göstermektedir. (Şeker ve Sine, 2012)

TARTIŞMA
Sosyal Bilimler literatüründeki çocuk ve medya konusu üzerine yapılmış, seçilmiş araştırmalara baktığımızda, araştırmaların bir kısmında çocuğun medyadaki temsiline yer verilmiştir. Çocuğun temsilinin işlendiği araştırmalarda yukarıda değinildiği gibi, çocuk suç ve şiddet öznesi ya da kurban ve mağdur olarak resmedilmektedir (Durna ve Kubilay, 2010; Narin, 2011; Yüksel-Özmen, 2012). Bir diğer önemli nokta da, çocuklarla ilgili yapılan haberlerde çocuk haklarının temsili (Tuğrul ve Şahin, 2011) ve medya aracılığıyla çocuğun temsilinde toplumsal cinsiyet kalıpyargılarını önceleyen temsillere yer veriliyor olması da önemlidir (Gündüz-Kalan, 2010).
Çocuğun gelişimi açısından medyanın etkisini inceleyen çalışmalara baktığımızda büyük oranda televizyon izleme alışkanlıklarının araştırıldığını görmekteyiz (Ayrancı, Köşgeroğlu ve Günay, 2004; Cesur ve Paker, 2006; Korkmaz, 2011; İlhan ve Çetinkaya, 2013). Televizyon izleme ve saldırganlık davranışı arasındaki ilişkinin incelendiği çalışmalarda da araştırmacıların varsayımlarının doğrulandığını TV izleme süresi ve saldırganlık davranışı arasında bir ilişki olduğu tespit edilmiştir (Özuğurlu, 2011; Aral, Yıldız-Bıçakçı ve Ceylan, 2011).
Konunun genişliği medya ve çocuk üzerine yapılacak çalışmaların disiplinler arası bir yaklaşım çerçevesinde yapılmasını gerekli kılmaktadır. Ancak konuyla psikoloji literatürünün sınırlı olması konunun önemli bir perspektiften yeterince ele alınmadığını düşündürmektedir.


KAYNAKÇA

Aral,Y. Bıçakçı, M. Y. ve Ceylan, R. (2011). Televizyon Seyretme Süresinin Saldırganlıktaki Etkilerinin Cinsiyet Ve Sosyo-Ekonomik Düzeye Göre İncelenmesi. I. Türkiye Çocuk Hakları Kongresi Yetişkin Bildirileri Kitabı 2, 375-383.
Ayrancı, Ü. Köşgeroğlu, N. ve Günay, Y. (2004). Televizyonda çocukların en çok seyrettikleri saatlerde gösterilen filmlerdeki şiddet düzeyi. Anadolu Psikiyatri Dergisi, 5:133-140
Bülbül, S. Ağırtaş, G. ve Kurt, G. (2011). Televizyonda yiyecek reklamları ve çocuklar üzerindeki etkileri. I. Türkiye Çocuk Hakları Kongresi Yetişkin Bildirileri Kitabı 2, 366-374.
Cesur, S. ve Paker, K. O. (2006). Televizyon ve Çocuk: Çocukların TV Programlarına İlişkin Tercihleri. (Yayınlanmamış çalışma.)
Durna, T ve Kubilay, Ç (2010). Basının Şiddeti: Siyasal Gösterilerde “Polise Taş Atan Çocuklar” Örneği. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, 65(3): 51-84.
Gündüz-Kalan, Ö. (2010) Reklamda Çocuğun Toplumsal Cinsiyet Teorisi Bağlamında Konumlandırılışı: Kinder’ Reklam Filmleri Üzerine Bir İnceleme. İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Hakemli Dergisi, 38: 75-89.
İlhan, V. ve Çetinkaya, Ç. (2013). İlkokul Öğrencilerinin Tematik Çocuk Kanallarındaki Çizgi Filmleri İzleme Alışkanlıkları. Eğitim ve Öğretim Araştırmaları Dergisi, 2(1): 317-326
Kocadaş, B. (2004). Kültür ve Medya. Uluslararası İnsan Bilimleri Dergisi, 1(1): 1-8.
Korkmaz, A. (2011). Televizyon Ve Çocuk: 6-12 Yaş Arası Çocukların Televizyon İleme Alışkanlıkları Üzerine Bir Araştırma. I. Türkiye Çocuk Hakları Kongresi Yetişkin Bildirileri Kitabı 2, 394- 414.
Narin, B. (2011). Suça Karışmış Çocuklara Yönelik Temsil Çalışması “ Taş Atan Çocuklar”A Taş Atan Medya. I. Türkiye Çocuk Hakları Kongresi Yetişkin bildirileri kitabı 2, 435-445
Özuğurlu, M. (2011). Televizyondaki Şiddet İçerikli Programların Çocuk Ruh Sağlığı Üzerindeki Olumsuz Etkileri. I.Türkiye Çocuk Hakları Kongresi Yetişkin bildirileri kitabı 2, 384-393
Şeker ve Sine (2012). Çocuk Zihnindeki Haber Resmi. Global Media Journal Turkish Edition. 4(2): 118-137.
Tuğrul, B. Ve Şahin, S. (2011). Türkiye’de Çocuk Hakları İhlallerinin ve korunan çocuk haklarının gazete haberleri aracılığıyla incelenmesi. I. Türkiye Çocuk Hakları Kongresi Yetişkin bildirileri kitabı 2, 337-349.
Tüzün, Ü. (2002). Gelişen iletişim araçlarının çocuk ve gençlerin etkileşimi üzerine etkisi. Düşünen Adam, 15( I ): 46-50
Yüksel- Özmen, Ş. (2012) Çocuğun Adı yok: televizyon haberlerinde çocuğun sunumu ve çocuk hakları bağlamında değerlendirilmesi. İletişim Kuram ve Araştırma Dergisi, 34: 66-82
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Sosyal Bilimler Literatüründe Çocuk ve Medya Konulu Araştırmalar" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.Ebrar YENİCE KANIK'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.Ebrar YENİCE KANIK'ın izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     Beğenin    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.Ebrar YENİCE KANIK'ın Makaleleri
► Sosyal Medya, İnternet ve Çocuk Psk.Dnş.Seval Ulviye AKYOL
► Sosyal Medya Psikolojisi Psk.Dnş.Havva BAYAR
► Sosyal Medya Fenomenliği Psk.Aslıhan DEĞERLİ AYTOĞAN
► Sosyal Medya ve Mahremiyet Psk.Eyüp TUNAHAN
► Sosyal Medya ve İlişkiler Psk.Özlem SANAN ŞENBAY
► Sosyal Medya Depresyonu Psk.Serap DUYGULU
► İnternet ve Sosyal Medya Psk.Dnş.İsmail SÖNMEZ
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,980 uzman makalesi arasında 'Sosyal Bilimler Literatüründe Çocuk ve Medya Konulu Araştırmalar' başlığıyla benzeşen toplam 18 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Şema Terapi Yaklaşımı Aralık 2016
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


15:14
Top