Her Yaşın Bir Sendromu Var ve En Zorlusu 30 Yaş!
İnsanların kendisiyle ve bedeniyle en büyük imtihanı 30'unda başlıyor. '30 yaş sendromu'na yakalanan birinin sonraki sendromları teğet geçmesi mümkün değil! 35 yaşına geldiğinde ise Cahit Sıtkı T.'nın dizelerindeki gibi "Yaş otuz beş, yolun yarısı eder, Dante gibi ortasındayız ömrün" kabullenişi başlıyor. Sonra 40, 50 derken 70 yaş sendromları görülüyor. Ama insanı en çok etkileyeni 30 yaş. Boşanma ve depresyon bu dönemde çok görülüyor. 30 yaş sendromunu en çok yaşayanlar ise şehirli insanlar.
Orta yaş virajında yapılan yol kazalarının sayısında ciddi bir Artış var kırklı, ellili yaşlar, ruhsal gelgitlerin başladığı, iç sorgulamaların ve hesaplaşmaların yoğunlaştığı, ilişkilerin hoyratlaştığı yeni bir zaman dilimi haline gelebiliyor. Özen gösterilmeyen hasarlı ilişkileri sürdürmek, en çok bu yaşlarda zorlaşıyor. Sendroma kadınlar da erkekler de yakalanabiliyor, ama sendromdan en çok erkekler etkileniyor.
Her dönem, yeni bir kapı
30 yaş sendromu‘Yaşam Evreleri’ kavramının babası Erik Erikson, yaşamdaki her evrenin kritik öğrenme deneyimleri sunduğunu söylüyor. Her dönem insanlara yeni kapılar açıyor, yeni beklentiler getiriyor, farklı kararlar aldırıyor. Sabit zannedilen tüm olgular zamanla yerini terk ediyor...
30 yaş sendromu geç kalmışlık hüznü, başaramama kaygısı ve kendini sorgulama, bulunduğu durumu beğenmeme hali olarak tanımlanıyor. Bu sendromu yaşayanlar çoğunlukla ya hâlâ bir iş sahibi olamamış ya da yaptığı işten memnun olmayanlar ve iyi bir işe sahip ama evlenmemiş, kendi düzenini kuramamışlar oluyor. Beden yaşı 30 olmasına rağmen hâlâ ergenlik psikolojisinde olanlar var ki, bunların durumu çok daha vahim. Bu tip insanlar için "gelmeyen yetişkinlik" veyahut "tutuklu kalmış yetişkinlik hali" kavramlarından söz ediliyor. Gelmeyen yetişkinlik, "hayatı sonsuz bir neşe ve zevk içinde yaşamak için sorumlulukları ertelemek, sonsuza kadar ergen kültürü içinde, vur patlasın çal oynasın gibi tamamen zevkleri ve sadece kendi tatmini peşinde koşarak yaşamak" anlamına geliyor. Popüler kültür de bunu pekiştiriyor zaten. toplumda böyle bir gençleşme, hatta gençlikten öte ergenleşme eğilimi var. Buradan yola çıkarak 30 yaş sendromu, bu bir türlü gelmeyen yetişkinliğin bir parçası olarak okunabilir. Yetişkinlik geldiğinde ise bu tür kişilerde telaş, hüzün ve ağır mesuliyet korkusu görülüyor. Sorumluluk, korku ve hüznü genellikle erkekler yaşıyor. 30 yaş sendromu erkeklerde daha çok sosyal çevrenin daha doğrusu "evlen artık oğlum" diyen ailenin baskısıyla oluyor.
İnsan kendini arada hisseder. Ne başındadır yaşımın ne sonunda. Başa biraz uzak sona daha yakın. Ruhundaki çocuğu terk edip içindeki çocuğu yaşatmaya başladığı dönemdir. Hala evlenmemişseniz veya bir sevgiliniz yoksa yalnız kalmaktan, iş yaşamınızda istediğiniz noktaya ulaşmadığınızı düşünüyorsanız yetersiz ve başarısız olmaktan, evli-çocuklu kariyer sahibi iseniz ise giderek artan sorumluluklardan korkmaya başlarsınız. “Bugüne kadar neler yaptım? Neler ürettim?” “Yaşamak istediklerimin ne kadarını yaşayabildim?” ” Şu an sahip olduklarımı gerçekte istiyor muyum?” “Ya yapamadıklarım ne olacak? ” tarzı soruların sorulmaya başladığı yıllardır 30′lu yaşlar. Keşkeler giderek yaşamlarının bir parçası olmaya başlar 30′lu yaşlardaki kişilerin. Yaşayamadıkları, doyamadıkları gençlikleri, yeniden özgür olma istekleri, kariyerinde bekledikleri yere bir türlü gelememiş olmaları hep pişmanlık nedenidir. 30′lu yaşların getirdiği olumluklardan biri de; daha hoşgörülü olmak ve hemen yapıp sonuç almak yerine uzun soluklu koşulları tercih etmektir. 30 yaşındaki kişiler seçimlerin daha bilinçli yapar, daha çok ince eleyip sık dokur ve daha doğru karar verirler.
Ailelerin beklentileri bu yıllarda tavan yapar. Artık evlenme çağınız gelmiştir. Evliyseniz ve özellikle de kadınsanız çocuk sahibi olmak için acele etmeniz gerekir. Toplum sizden kariyerinizde bir noktaya gelmiş olmanızı bekler. Toplumun-ailenin beklentileri kaçınılmaz olarak sizleri de etkiler, kendinizi sıkıştırılmış-baskı altında hissedersiniz.
Beğenileriniz değişmeye başlar. Şaşırmadan yaşamayı öğrenmeye başlamışsınızdır. Bir yandan kaçırdığınız fırsatlara yanarken bir yandan da artık hayallerinizden bazılarından vazgeçmeye, daha gerçekçi hedefler oluşturmaya başlarsınız. Bazı konularda daha sabırlı olabilirken bazı konularda ise çok aceleci davranıyor olabilirsiniz. Değişikliklere daha açıksınızdır. Büyük lafları eskisi kadar kolay edemiyorsunuzdur artık. Zaman karşı direnmeye çalışanları anlamak sizin için daha kolay olmuştur.
Aslında 30 yaş sendromu kişilerin durumlarına göre kılıktan kılığa giriyor. Mesela sadece evlenmeyen, iş ya da bir düzene sahip olmayanlar değil evli, çocuklu ve iyi bir kariyer sahibi insanlar da yaşıyor bu sıkıntıları. Onlarınki ise, ulaşılan hedeflerde hayal kırıklığına uğramaktan başka bir şey değil. Yani "Bu muydu idealim. Hayat hep böyle mi gidecek?" düşüncesi. Bu hayal kırıklığı hem evlilik hem de iş hayatı için yaşanabilir. Tatminsiz bir nesil olan modern çağ bireyleri geride koca bir 30 yıl bırakınca, bu hayal kırıklığının etkisiyle riskli kararlar alabiliyor. İşinden, eşinden ayrılabiliyor.
Boşanmalar artıyor çünkü...30 yaş sendromu
30 yaş sendromunun en önemli nedenleri, her şeyin düşünüldüğü gibi olmadığını birden fark etmek, yaşlanma endişesi, hâlâ hayallerini gerçekleştirememiş olmanın neden olduğu panik... 30’lu yaşlardaki birinin hâlâ başka biriyle mutluluğu yakalama umudu var. Sorunların en yoğun yaşandığı dönemde evliliğini çabuk bitirebiliyor.Değişen beklentiler, geç kalmışlık duyguları, artan pişmanlık evlilik ilişkilerini olumsuz etkileyebildiğinden ve hala yeni bir yaşama başlama ümidi olduğundan yaşadığı sorunlar karşısında boşanma sık tercih edilen bir yol olmaktadır bu yaşlarda.
Hayalkırıklığı yaşanıyor
"Keşke dil öğrenseydim, okusaydım, o teklifi kabul etseydim, onunla evlenmeseydim, sözlerinin ilk kullanıldığı yaşlar 30’lardır" ve kadınların hayalkırıklıkları karşısında erkeklerden daha mücadeleci olduklarıdır. 30’lu yaşlarda kadınlar, düşkırıklıklarını yok etmek için önemli bir kişisel gelişim başlatıyorlar. Bu yaşlarda erkekler eski noktalarında kalırken, kadınlar okuyor, seminerlere katılıyor, yeni beceriler edinmeye çalışıyor, yenilenme çabasına girişiyorlar.
Annelik, kariyer ve ev kadınlığını bir arada götürmeye çalışan 30′lu yaş kadınlarda yorgunluk oldukça sık gözlenir. (%85) Kadınların %59′unda ise kronik yorgunluk belirtileri gelişir.
Erkeklerin bu yaşlarda kariyer kaygıları yoğunlaşır. Mesleki yaşamlarında başarı beklentileri artar. Evlenmeyi ciddi olarak düşünmeye başlarlar. Her şeyi yapamayacağı gerçeğiyle karşı karşıyadırlar.
Kadınlar ise aile ve iş yaşamı arasında kalırlar. Anne olmak, çocuk sorumluluğu almak giderek önem kazanır ve kaygı uyandırır. Bedende yaşanan değişiklikler sıkıntı ve kaygı uyandırmaya başlar. Sosyal davranışları değişmek gösterir.
Bu ara dönemi sağlıklı şekilde geçirmek 40lı ve 50li yaşlara hazırlanmak ve yaşam çizgisini belirlemek açısından önemlidir.
Orta yaş virajında yapılan yol kazalarının sayısında ciddi bir Artış var kırklı, ellili yaşlar, ruhsal gelgitlerin başladığı, iç sorgulamaların ve hesaplaşmaların yoğunlaştığı, ilişkilerin hoyratlaştığı yeni bir zaman dilimi haline gelebiliyor. Özen gösterilmeyen hasarlı ilişkileri sürdürmek, en çok bu yaşlarda zorlaşıyor. Sendroma kadınlar da erkekler de yakalanabiliyor, ama sendromdan en çok erkekler etkileniyor.
Her dönem, yeni bir kapı
30 yaş sendromu‘Yaşam Evreleri’ kavramının babası Erik Erikson, yaşamdaki her evrenin kritik öğrenme deneyimleri sunduğunu söylüyor. Her dönem insanlara yeni kapılar açıyor, yeni beklentiler getiriyor, farklı kararlar aldırıyor. Sabit zannedilen tüm olgular zamanla yerini terk ediyor...
30 yaş sendromu geç kalmışlık hüznü, başaramama kaygısı ve kendini sorgulama, bulunduğu durumu beğenmeme hali olarak tanımlanıyor. Bu sendromu yaşayanlar çoğunlukla ya hâlâ bir iş sahibi olamamış ya da yaptığı işten memnun olmayanlar ve iyi bir işe sahip ama evlenmemiş, kendi düzenini kuramamışlar oluyor. Beden yaşı 30 olmasına rağmen hâlâ ergenlik psikolojisinde olanlar var ki, bunların durumu çok daha vahim. Bu tip insanlar için "gelmeyen yetişkinlik" veyahut "tutuklu kalmış yetişkinlik hali" kavramlarından söz ediliyor. Gelmeyen yetişkinlik, "hayatı sonsuz bir neşe ve zevk içinde yaşamak için sorumlulukları ertelemek, sonsuza kadar ergen kültürü içinde, vur patlasın çal oynasın gibi tamamen zevkleri ve sadece kendi tatmini peşinde koşarak yaşamak" anlamına geliyor. Popüler kültür de bunu pekiştiriyor zaten. toplumda böyle bir gençleşme, hatta gençlikten öte ergenleşme eğilimi var. Buradan yola çıkarak 30 yaş sendromu, bu bir türlü gelmeyen yetişkinliğin bir parçası olarak okunabilir. Yetişkinlik geldiğinde ise bu tür kişilerde telaş, hüzün ve ağır mesuliyet korkusu görülüyor. Sorumluluk, korku ve hüznü genellikle erkekler yaşıyor. 30 yaş sendromu erkeklerde daha çok sosyal çevrenin daha doğrusu "evlen artık oğlum" diyen ailenin baskısıyla oluyor.
İnsan kendini arada hisseder. Ne başındadır yaşımın ne sonunda. Başa biraz uzak sona daha yakın. Ruhundaki çocuğu terk edip içindeki çocuğu yaşatmaya başladığı dönemdir. Hala evlenmemişseniz veya bir sevgiliniz yoksa yalnız kalmaktan, iş yaşamınızda istediğiniz noktaya ulaşmadığınızı düşünüyorsanız yetersiz ve başarısız olmaktan, evli-çocuklu kariyer sahibi iseniz ise giderek artan sorumluluklardan korkmaya başlarsınız. “Bugüne kadar neler yaptım? Neler ürettim?” “Yaşamak istediklerimin ne kadarını yaşayabildim?” ” Şu an sahip olduklarımı gerçekte istiyor muyum?” “Ya yapamadıklarım ne olacak? ” tarzı soruların sorulmaya başladığı yıllardır 30′lu yaşlar. Keşkeler giderek yaşamlarının bir parçası olmaya başlar 30′lu yaşlardaki kişilerin. Yaşayamadıkları, doyamadıkları gençlikleri, yeniden özgür olma istekleri, kariyerinde bekledikleri yere bir türlü gelememiş olmaları hep pişmanlık nedenidir. 30′lu yaşların getirdiği olumluklardan biri de; daha hoşgörülü olmak ve hemen yapıp sonuç almak yerine uzun soluklu koşulları tercih etmektir. 30 yaşındaki kişiler seçimlerin daha bilinçli yapar, daha çok ince eleyip sık dokur ve daha doğru karar verirler.
Ailelerin beklentileri bu yıllarda tavan yapar. Artık evlenme çağınız gelmiştir. Evliyseniz ve özellikle de kadınsanız çocuk sahibi olmak için acele etmeniz gerekir. Toplum sizden kariyerinizde bir noktaya gelmiş olmanızı bekler. Toplumun-ailenin beklentileri kaçınılmaz olarak sizleri de etkiler, kendinizi sıkıştırılmış-baskı altında hissedersiniz.
Beğenileriniz değişmeye başlar. Şaşırmadan yaşamayı öğrenmeye başlamışsınızdır. Bir yandan kaçırdığınız fırsatlara yanarken bir yandan da artık hayallerinizden bazılarından vazgeçmeye, daha gerçekçi hedefler oluşturmaya başlarsınız. Bazı konularda daha sabırlı olabilirken bazı konularda ise çok aceleci davranıyor olabilirsiniz. Değişikliklere daha açıksınızdır. Büyük lafları eskisi kadar kolay edemiyorsunuzdur artık. Zaman karşı direnmeye çalışanları anlamak sizin için daha kolay olmuştur.
Aslında 30 yaş sendromu kişilerin durumlarına göre kılıktan kılığa giriyor. Mesela sadece evlenmeyen, iş ya da bir düzene sahip olmayanlar değil evli, çocuklu ve iyi bir kariyer sahibi insanlar da yaşıyor bu sıkıntıları. Onlarınki ise, ulaşılan hedeflerde hayal kırıklığına uğramaktan başka bir şey değil. Yani "Bu muydu idealim. Hayat hep böyle mi gidecek?" düşüncesi. Bu hayal kırıklığı hem evlilik hem de iş hayatı için yaşanabilir. Tatminsiz bir nesil olan modern çağ bireyleri geride koca bir 30 yıl bırakınca, bu hayal kırıklığının etkisiyle riskli kararlar alabiliyor. İşinden, eşinden ayrılabiliyor.
Boşanmalar artıyor çünkü...30 yaş sendromu
30 yaş sendromunun en önemli nedenleri, her şeyin düşünüldüğü gibi olmadığını birden fark etmek, yaşlanma endişesi, hâlâ hayallerini gerçekleştirememiş olmanın neden olduğu panik... 30’lu yaşlardaki birinin hâlâ başka biriyle mutluluğu yakalama umudu var. Sorunların en yoğun yaşandığı dönemde evliliğini çabuk bitirebiliyor.Değişen beklentiler, geç kalmışlık duyguları, artan pişmanlık evlilik ilişkilerini olumsuz etkileyebildiğinden ve hala yeni bir yaşama başlama ümidi olduğundan yaşadığı sorunlar karşısında boşanma sık tercih edilen bir yol olmaktadır bu yaşlarda.
Hayalkırıklığı yaşanıyor
"Keşke dil öğrenseydim, okusaydım, o teklifi kabul etseydim, onunla evlenmeseydim, sözlerinin ilk kullanıldığı yaşlar 30’lardır" ve kadınların hayalkırıklıkları karşısında erkeklerden daha mücadeleci olduklarıdır. 30’lu yaşlarda kadınlar, düşkırıklıklarını yok etmek için önemli bir kişisel gelişim başlatıyorlar. Bu yaşlarda erkekler eski noktalarında kalırken, kadınlar okuyor, seminerlere katılıyor, yeni beceriler edinmeye çalışıyor, yenilenme çabasına girişiyorlar.
Annelik, kariyer ve ev kadınlığını bir arada götürmeye çalışan 30′lu yaş kadınlarda yorgunluk oldukça sık gözlenir. (%85) Kadınların %59′unda ise kronik yorgunluk belirtileri gelişir.
Erkeklerin bu yaşlarda kariyer kaygıları yoğunlaşır. Mesleki yaşamlarında başarı beklentileri artar. Evlenmeyi ciddi olarak düşünmeye başlarlar. Her şeyi yapamayacağı gerçeğiyle karşı karşıyadırlar.
Kadınlar ise aile ve iş yaşamı arasında kalırlar. Anne olmak, çocuk sorumluluğu almak giderek önem kazanır ve kaygı uyandırır. Bedende yaşanan değişiklikler sıkıntı ve kaygı uyandırmaya başlar. Sosyal davranışları değişmek gösterir.
Bu ara dönemi sağlıklı şekilde geçirmek 40lı ve 50li yaşlara hazırlanmak ve yaşam çizgisini belirlemek açısından önemlidir.
Yazan
|
Bu makaleden alıntı yapmak
için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir: "Her Yaşın Bir Sendromu Var ve En Zorlusu 30 Yaş!" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.Günay BAYDAROĞULLARI'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır. Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.Günay BAYDAROĞULLARI'nın izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz. |
8 Beğeni
Yazan Uzman
|
Makale Kütüphanemizden | ||||
|
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak
hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir
yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.