2007'den Bugüne 92,260 Tavsiye, 28,210 Uzman ve 19,973 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Psödonöbet Bulunan Konversiyon Bozukluğunda Eye Movement Desensitization And Reprocessing Uygulaması: İki Olgu Sunumu
MAKALE #16922 © Yazan Dr.Onur Okan DEMİRCİ | Yayın Temmuz 2016 | 4,298 Okuyucu
GİRİŞ: Konversiyon bozukluğunun tarihi çok eskilere dayanmaktadır. Eski Roma ve Yunanlılarda, sadece kadınlarda bulunan ve uterusun hareketlerinden kaynaklanan histerik bir fenomen olduğuna dair bilgiler mevcuttur. Bu fenomen Charcot tarafından sahne hipnozunda gösteri amaçlı kullanılmıştır. Bu gösteriler sonrası Freud ve Janet bu konuya ilgi göstermeye başlamışlardır. Konversiyonun bir çeşit disosiyasyon olduğu görüşü hakim olunca ilk kez diagnostic statistical manual (DSM) II ‘de konversiyon histerisi alt başlığı olarak tanı kategorisine sokulmuştur. Daha sonraları konversiyon bozukluğu, DSM-IV ve DSM-V ‘te somatoform bozukluklar ana başlığı altında sınıflandırılmıştır fakat ICD-10 ‘da disosiyatif bozukluklar ana başlığı altında yer almaktadır (1).
Konversiyon bozukluğu, bir veya daha fazla, istemli motor ya da duyusal işlev değişikliği ile ilgili belirtilerle giden, klinik bulguları bilinen nörolojik veya genel tıbbi durumlar ile uyuşmayan ve işlevsellikte kayıp ile sonuçlanan bir psikiyatrik tablodur. Paralizi, güçsüzlük, dizartri, yutma güçlüğü, duyu kaybı gibi belirtiler görülebileceği gibi bu tablonun tetikleyicisi ruhsal bir etken olabilir veya olmayabilir (2). Yapılan çalışmalar disosiyatif bozukluk tablosu sergileyen kişilerde konversiyon bozukluğu görülme oranlarının yüksek olduğunu göstermektedir (3). Ülkemizde yapılan bir araştırmada 86 konversiyon bozukluğu tanılı hastanın %52.3 ‘ünde bayılma, %22.1 ‘ inde nefes darlığı, %18.6 ‘sında paralizi semptomları olduğu bildirilmiştir (4). En sık 15-35 yaşları arasında görülürken, gelişmemiş ülkelerde %1-3, gelişmekte olan ülkelerde ise %10 oranında görüldüğü bildirilmiştir (5). Hastanede psikiyatri dışı kliniklerde yatan hastaların %6-9 ‘unun somatoform bozukluk tanısı aldığı ve bunların büyük kısmının konversiyon bozukluğu vakaları olduğu bildirilmiştir. Yapılan başka bir araştırmada 7 yıllık süreçte psikiyatriye konsulte edilen hastaların %39.5 ‘unun konversiyon bozukluğu tanısı aldığı görülmüştür (6, 7).
Konversiyon bozukluğu oluşumunda risk faktörleri olarak düşük eğitim düzeyi, düşük sosyoekonomik düzey, düşük zeka düzeyi ve içgörü eksikliği gösterilmiştir. Özellikle stres faktörleri ile tetiklendiğinden bahsedilmiştir.(8, 9). Hastaların %25-50 ‘sinde daha sonra nörolojik veya psikiyatri dışı tıbbi bir durum ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle konversiyon bozukluğu tanılı hastalarda detaylı bir nörolojik ve genel tıbbi durum incelemesi yapılmalıdır. Detaylı ve iyi bir genel durum incelemesi yapılmadan konversiyon bozukluğu tanısı koymanın tehlikeli olabileceği söylenmektedir (10).
Konversiyon bozukluğuna eşlik eden en sık psikiyatrik hastalık duygudurum bozuklukları (%45-85) olmakla birlikte, en sık majör depresyon (%17-29) eşlik etmektedir (5, 8).
Konversiyon bozukluğu tanısı koyabilmek için en önemli kriter diğer tüm psikiyatri dışı tıbbi patolojileri dışlamaktır. Bu konuda en çok karışan ve en çok üzerinde durulan tablo epileptik nöbetlerdir.
Eye Movement Desensitization and Reprocessing (EMDR), psikodinamik, bilişsel, davranışçı yaklaşımlar gibi çok kullanılan etkili yaklaşımların öğelerini birlikte barındıran bir yöntemdir. Son yıllarda psikoterapi alanında giderek yaygınlaşan bir terapi yöntemi olarak göze çarpmaktadır. Günümüzde kanıtlanmış tek kullanım alanı travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) tedavisidir (11).
OLGU 1: K.A., 13 yaşında, ilköğretim 8. sınıf terk, çalışmayan kadın hasta polikliniğimize bayılma şikayetleri nedeni ile başvurdu. Alınan detaylı öyküde tüm nörolojik ve dahili tetkiklerin ve incelemelerin doğal olduğu öğrenildi. Şikayetlerinin 1 yıldan uzun süredir bulunduğunu ve haftada 2-3 gün, gün içinde birkaç kez olmak üzere tekrarladığı, daha önce herhangi bir medikal tedavi almadığı öğrenildi. Kendisinden ve ailesinden alınan bilgiye göre nöbetler öncesi çok sayıda tetikleyici stresör faktör tarifleniyordu. Hasta sık nöbetler nedeni ile gözlem ve kesin tanı amaçlı 10 gün süre ile Bitlis Devlet Hastanesi psikiyatri kliniğinde yatırıldı. Hastaya tüm tetkik sonuç ve değerlendirmeleri eşliğinde DSM-V tanı kriterlerine göre klinik görüşme ile konversiyon bozukluğu tanısı konuldu. Hastanın çok sayıda stresör faktör tariflemesi ve çok sayıda olumsuz düşüncesinin bulunması nedeni ile EDMR uygulanmasına karar verildi. Hastaya toplam 5 seans EMDR uygulandı. Hastaya, 1997 yılında Armstrong tarafından geliştirilen, Türkçe geçerlilik ve güvenilirlik çalışması 2002 yılında Zoroğlu S. tarafından yapılan ergenlerde disosiyatif yaşantılar ölçeği (A-DES) ve 1994 yılında Bernstein tarafından geliştirilen, Türkçe geçerlilik ve güvenilirlik çalışması 2012 yılında Şar V. tarafından yapılan çocukluk çağı travmaları ölçeği (CTQ) uygulandı. Tedavi bitimini takiben 6. Ay kontrolünde tekrar A-DES ölçeği uygulandı.
1.Seans: Hastanın daha önce belirlediği güvenli yerin ve gevşeme egzersizlerinin test edilmesi amacı ile kişinin rahatsızlık düzeyini belirleyen Subjective Units of Disturbance (SUD) seviyesi 10 üzerinden 3 veya 4 olan bir anısı ile seanslara başlandı. İlk anıda rahatlıkla SUD seviyelerinin 0’ a inmesi üzerine en son yaşanan bayılma anı ile seansa devam edildi. Hasta 1 hafta önce yaşadığı bu anısında evde yaşanan bir tartışma sonucunda bayıldığını ve kendine geldiğinde çok yorgun hissettiğini anlattı. Bu anı için hasta olumsuz ve olumlu düşünce belirleyemedi. Herhangi bir fiziksel yakınma tariflemedi. SUD seviyesini 10 olarak belirledi. Bayılma öncesini hatırlayamadığını söyledi. Bayılma anında net bir duygu tarifleyemediğini söyleyerek herhangi bir duygu hali bildiremeyeceğini belirtti. Hastaya sadece SUD düzeyi verisi eşliğinde göz hareketleri ile duyarsızlaştırma işlemine başlandı. Seans sırasında yeni bir anı ortaya çıkmadı. Duyarsızlaştırma ile SUD seviyeleri giderek azalarak 0 seviyesine geriledi. Seans süresinin dolması nedeni ile iki gün sonrasına randevu verilerek seans sonlandırıldı.
2.Seans: İlk seansın kısa bir değerlendirmesi yapıldı. Hasta çalışılmasını istediği bir anısını anlattı. Bu anıda hasta psikiyatri servisinde yattığı süreçte tanıştığı kendi yaş grubunda bir kadın hasta ile arkadaş olduğunu fakat taburculuk sonrası ailesinin görüşmelerine izin vermediğini, bunun üzerine bayılma yaşadığını anlattı. Bu anı için hasta yine olumlu ve olumsuz düşünce belirleyemedi. Duygusunu net belirleyemediğini belirtti. Herhangi bir fiziksel yakınma tariflemedi. SUD seviyesini 10 olarak belirledi. Göz hareketleri ile duyarsızlaştırma işlemine başlandı. SUD seviyeleri 3 seviyesine kadar geriledi. Bu noktada hasta 6 ay önce yaşadığı bir bayılma anısını hatırladı. Bu anısında ailesinin küçük kardeşi ile kendisinden daha fazla ilgilenmeleri üzerine bayılma yaşadığını anlattı. Hasta bu anı için olumsuz düşüncesini ¨önemsizim¨, inanmak istediği olumlu düşüncesini ise ¨önemliyim¨ olarak belirledi. Duygusunu tam olarak belirleyemediğini fakat belki ¨kıskançlık¨ olabileceğini söyledi. SUD seviyesini 10 olarak belirledi. Olumlu düşüncesine olan inancını puanlayan validity of cognition (VOC) seviyesini 7 üzerinden 2 olarak belirledi. Göz hareketleri ile duyarsızlaştırma işlemine başlandı. Seans esnasında hasta kıskançlık duygusunu sık sık sorguladı. Bu anı için SUD seviyesi 6’ ya geriledi. Seans süresinin dolması nedeni iki gün sonrasına randevu verilerek 2.seans sonlandırıldı.
3.Seans: Önceki seansın kısa bir değerlendirmesi yapıldı. En son kalınan yerden devam edildi. En son anının duyarsızlaştırılması aşamasında hasta 1 yıl öncesine ait bir başka bayılma anısını hatırladı. Bu anısında mahallede diğer çocuklarla oynamak istediğinde çocukların onu aralarına almaması üzerine bayılma yaşadığını anlattı. Bu anı için olumsuz düşüncesini ‘’yanlış bir şey yapmış olmalıyım’’, olumlu düşüncesini ise ‘’elimden gelenin en iyisini yaptım’’ olarak belirledi. Diğer çocuklara karşı bir kıskançlık duygusu içinde olabileceğini belirtti. Herhangi bir fiziksel yakınma tariflemedi. SUD seviyesini 10, VOC seviyesini ise 2 olarak belirledi. Göz hareketleri ile duyarsızlaştırma işlemine başlandı. Duyarsızlaştırma sürecinde SUD seviyesi 3 puana gerilerken hasta ilk bayılma anısını hatırladığını söyledi. Bu anısında hasta, 1 yıl önce ailesinin okuldan ilişiğini kesme kararı alması sonucu ilk bayılmasını yaşadığını anlattı. Olumsuz düşüncesini ‘’diğerlerinden farklıyım’’, olumlu düşüncesini ise ‘’olduğum gibi iyiyim’’ olarak belirledi. Yaşadığı duyguları ise ‘’öfke’’ ve ‘’üzüntü’’ olarak tarifledi. Bu anı için göz hareketleri ile duyarsızlaştırma işlemine başlandı. Duyarsızlaştırma sürecinde SUD seviyeleri 5 puana kadar geriledi. Seans süresinin dolması nedeni ile üç gün sonrasına randevu verilerek 3.seans sonlandırıldı.
4.Seans: Bir önceki seansın kısa bir değerlendirmesi yapıldı. Kalınan yerden devam edildi. En son anının duyarsızlaştırma aşamasında SUD seviyesi 3 puana gerilediğinde hasta 10 yaşına ait bir anısından bahsetti. Bu anıda küçük kardeşini kıskandığı bir olaydan bahsetti. Bu olayı anlatırken hasta 8 yaşında iken küçük kardeşinin doğum sonrası ilk günlerine ait anılarından bahsetmeye başladı. Bu anılarında hasta sürekli kendisini önemsiz hissettiğini, kardeşi kendisinden daha çok sevdiklerini düşündüğünü anlattı. 8 yaşındaki bu anısı için olumsuz düşüncesini ‘’önemsizim’’, olumlu düşüncesini ise ‘akıllıyım, öğrenebilirim’’ olarak belirledi. SUD seviyesini 10 olarak, VOC seviyesini ise 5 olarak belirledi. Duygusunu ise kesin bir ifade ile ‘’kıskançlık’’ olarak belirtti. Bu anısı için göz hareketleri ile duyarsızlaştırma işlemine başlandı. Hastanın SUD seviyesi 0 puana kadar gerilerken, yeniden işleme aşamasında VOC seviyesi 7 puana yükseldi. Seans süresinin dolması nedeni ile iki gün sonrasına randevu verilerek 4.seans sonlandırıldı.
5.Seans: Bir önceki seansın kısa bir değerlendirilmesi yapıldı. En son anısına ait değerlendirmede SUD hala 0 puanda, VOC 7 puanda idi. Anı ile ilgili herhangi bir rahatsızlık duymadığını belirtti. Bunun üzerine hastanın daha önce anlattığı ilk bayılma nöbeti anısı ile devam edilmesine karar verildi. Bu anısı ile ilgili olumsuz ve olumlu düşünceleri geçerliliğini koruyordu. Göz hareketleri ile duyarsızlaştırma işlemine devam edildi. SUD seviyesi 1 puana geriledi. ‘’Neden 0 puana düşmüyor?’’ sorusuna ‘’çünkü okula devam etmek istiyorum’’ yanıtını verdi. Yeniden işleme aşamasında VOC seviyesi 7 puana yükseldi. Hastanın anlattığı tüm anılar sırası ile tek tek yeniden değerlendirildi. Hepsinde SUD seviyeleri 0 puana geriledi. VOC seviyeleri olumlu düşünce belirttiği anılarda 7 puana yükseldi. Şikayetlerinin tamamen düzeldiğini belirten hasta kontrol görüşmelerine çağrılmak üzere EDMR seansları sonlandırılarak evine gönderildi.
4 hafta boyunca yapılan haftalık kontrol görüşmelerinde hastanın hiç bayılması olmadığı öğrenildi. Daha sonra aylık kontrollere çağrıldı. 6. ay kontrolünün sonunda EDMR seanslarından sonra hiç konversif nöbet geçirmediği öğrenilen hastaya ikinci kez A-DES uygulanarak görüşmeler tamamen sonlandırıldı.
OLGU 2: M.E., 16 yaşında, 11. Sınıf terk, açık öğretimde okuyan erkek hasta polikliniğimize bayılma şikayetleri ile başvurdu. Alınan detaylı öyküde, şikayetlerinin yaklaşık 1 yıldır mevcut olduğu, bayılmaların sadece okulda iken tartışmalara şahit olduğu zamanlar olduğu öğrenildi. Bayılmaların başlarda seyrek iken son zamanlarda haftada 1-2 kez, olduğunda da günde 1 defa gerçekleştiği ve daha önce psikiyatrik başvurusu olmadığı öğrenildi. Hastanın tüm rutin tetkiklerinde, beyin MR, EEG tetkiklerinde ve nörolojik muayenesinde patolojik bir durum saptanmadı. Hastaya tüm tetkik sonuç ve değerlendirmeleri eşliğinde DSM-V tanı kriterlerine göre klinik görüşme ile konversiyon bozukluğu tanısı konuldu. Hastanın çok sayıda stresör faktör tariflemesi ve çok sayıda olumsuz düşüncesinin bulunması nedeni ile EDMR uygulanmasına karar verildi. Hastaya toplam 4 seans EMDR uygulandı. Tedavi öncesinde hastaya A-DES ve CTQ ölçekleri uygulanırken tedavi bitimini takiben 6. ay kontrolünde tekrar A-DES ölçeği uygulandı.
1.Seans: Hastanın daha önce belirlediği güvenli yerin ve gevşeme egzersizlerinin test edilmesi amacı ile SUD seviyesi 3 veya 4 olan bir anısı ile seanslara başlandı. İlk anıda rahatlıkla SUD seviyelerinin 0’ a inmesi üzerine en son yaşanan bayılma anı ile seansa devam edildi. Hasta 1 gün öncesinde yaşadığı bayılma anısını anlattı. Bu anısında okulda öğrenciler arasında yaşanan bir tartışmaya şahit olması sonucu bayıldığını anlattı. Bu anı için hasta SUD seviyesini ‘10’ olarak belirledi. Olumsuz düşüncesini ‘Yine bayılacağım’, olumlu düşüncesini ise ‘Bayılmama engel olabilirim’ olarak belirtti. VOC seviyesini ‘1’ olarak belirledi. Yaşadığı duyguyu ‘korku’ olarak, fiziksel belirtisini ise ‘bacaklarda uyuşma’ olarak tarifledi. Göz hareketleri ile duyarsızlaştırma işlemine başlandı. SUD düzeyi ‘5’ seviyesine indiğinde hasta 5 gün öncesine ait başka bir bayılma anısından bahsetmeye başladı. Bu anısında okulda iken bir arkadaşı ile tartışmasının yine bayılma ile sonuçlandığını söyledi. Bu anı için de olumsuz düşüncesi, olumlu düşüncesi, duygu ve fiziksel belirtisi aynıydı. Göz hareketleri ile duyarsızlaştırma işlemine bu anı ile devam edildi. SUD düzeyi ‘4’ seviyesine indiğinde 10 gün öncesine ait başka bir bayılma anısından bahsetmeye başladı. Bu anısında, okuldaki bir kavgaya şahit olması sonucu bayıldığını anlattı. Bu anı için de olumsuz düşüncesi, olumlu düşüncesi, duygu ve fiziksel belirtisi aynıydı. Seans süresinin dolması nedeni ile 3 gün sonrasına randevu verilerek 1. seans sonlandırıldı.
2.Seans: İlk seansın kısa bir değerlendirmesi yapıldı. Hastanın anlattığı en son anı ile seansa devam edildi. SUD düzeyi giderek azalırken hasta her duyarsızlaştırma işleminden sonra daha da eskiye ait bayılma anılarını anlatmaya başladı. Her anı için duyarsızlaştırma işlemi yapıldı. Hasta bir çok bayılma anısı anlattı ve bu anıların tümü hasta okulda iken gerçekleşiyordu. Sürece ‘Neden bayılmalar sadece okulda oluyor?’ sorusu eklenerek devam edildi. Bu müdahaleden sonra hasta 1 yıl öncesine ait ilk bayılma anısını hatırladığını söyledi. Bu anısında, aynı okulda okuyan bir kıza kendisinden hoşlandığını söyledikten sonra kızın kendisine başka birinden hoşlandığını söylemesi ile çok öfkelendiğini ve kızın hoşlandığı çocukla tartışmaya gittiğini ve bu tartışma sırasında bayıldığını anlattı. Bu olaydan sonra artık okula gitmek istemediğini ve okulu bıraktığını anlattı. Bu anısı için hasta SUD düzeyini ‘8’ olarak belirledi. Olumsuz düşüncesini ‘Kendimi koruyamam’, olumlu düşüncesini ise ‘Kendimi koruyabilirim’ olarak belirledi.VOC düzeyini ‘1’ olarak belirlerken, duygularını ‘korku’ ve ‘üzüntü’, fiziksel belirtisini ise ‘Bacaklarda uyuşma’ olarak tarifledi. Göz hareketleri ile duyarsızlaştırma işlemine bu anı ile devam edildi. SUD düzeyi ‘6’ seviyesine gerilediğinde seans süresinin dolması nedeni ile 3 gün sonrasına randevu verilerek 2.seans sonlandırıldı.
3.Seans: Bir önceki seansın kısa bir değerlendirmesi yapıldı. Hastanın en son anısı ile seansa devam edildi. SUD düzeyi ‘4’ seviyesine gerilediğinde hasta daha eskilere ait evde yaşanan tartışmalardan bahsetmeye başladı. Bu anılarda bayılma olmadığını fakat hep tartışmalar sırasında korktuğunu belirtti. Çocukluğunda abisi tarafından sürekli fiziksel ve duygusal şiddete maruz kaldığını anlattı. Bundan sonraki süreçte anlattığı anılar abisi tarafından uygulanan şiddet ile ilgili anılardı. Her anı aynı şekilde göz hareketleri ile duyarsızlaştırma ile işlenmeye çalışıldı. Her işleme sürecinde daha eski bir anısını hatırlıyordu. Seans süresinin dolması nedeni ile 4 gün sonrasına randevu verilerek 3.seans sonlandırıldı.
4.Seans: Bir önceki seansın kısa bir değerlendirmesi yapıldı. Hastanın anlattığı en son anı ile seansa devam edildi. Hastanın abisi tarafından uğradığı şiddet ile ilgili anılar çalışılırken aniden hasta 7-8 yaşlarına ait bir anısını hatırladı. Bu anıda, hasta babasının av tüfeği ile gizlice oynarken babasına yakalandığını ve babasının kendisine çok kızdığını anlattı. Abisinin bu olayla ilgili kendisine ‘Sen çok çirkinsin yüzünden vur kendini. Seni kimse sevmiyor’ şeklinde cümleler sarfettiğini hatırladığını söyledi. Bu anı ile sürece devam edilmesine karar verildi. Hasta bu anısı için SUD düzeyini ‘10’ olarak belirledi. Olumsuz düşüncesini ‘Aptalım’, olumlu düşüncesini ise ‘Akıllıyım, öğrenebilirim’ olarak belirtti. VOC düzeyini ‘2’ olarak belirledi. Duygularını ‘korku’ ve ‘üzüntü’ olarak, fiziksel belirtisini ise ‘tüm vücutta titreme’ olarak ifade etti. Göz hareketleri ile duyarsızlaştırma işlemine bu anı ile devam edildi. SUD düzeyi hızla ‘0’ a gerilerken, yeniden işleme süreci sonrası VOC düzeyi ‘7’ ye yükseldi. Bu anının işleme süreci tamamlandıktan sonra hastanın ilk bayılma ile ilgili anısına dönüldü. Bu anı için hasta olumsuz düşüncesini ‘Çirkinim (bu nedenle beni sevmiyor)’, olumlu düşüncesini ise ‘Bu halimle iyiyim’ olarak değiştirdi. Bu anı için göz hareketleri ile duyarsızlaştırma işlemine devam edildi. SUD düzeyi ‘0’ a gerilerken, yeniden işleme süreci sonrası VOC düzeyi ‘7’ ye yükseldi. Bu aşamadan sonra tüm anılar teker teker geçmişten günümüze doğru işlenmeye devam edildi. Bu süreçte bir çok anıda kendiliğinden tamamen düzelme olduğu görüldü. Tüm anılar için işleme süreci tamamlandığında hasta kendisini çok daha iyi hissettiğini belirtti. Şikayetlerinin tamamen düzeldiğini belirten hasta kontrol görüşmelerine çağrılmak üzere EDMR seansları sonlandırılarak evine gönderildi.
4 hafta boyunca yapılan haftalık kontrol görüşmelerinde hastanın hiç bayılması olmadığı öğrenildi. Daha sonra aylık kontrollere çağrıldı. 6. ay kontrolünün sonunda EDMR seanslarından sonra hiç konversif nöbet geçirmediği öğrenilen hastaya ikinci kez A-DES uygulanarak görüşmeler tamamen sonlandırıldı.
TARTIŞMA: Konversiyon bozukluğu tanısı konulabilmesi için en önemli aşama diğer tüm psikiyatrik hastalık dışı genel tıbbi durumların dışlanmasıdır. Özellikle bu tablo ile rahatlıkla karışabilecek epileptik nöbetler dışlanmalıdır (12). Psödoepileptik nöbet geçiren hastaların en az %15’ inde birlikte epileptik nöbet bulunabildiği bildirilmiştir (13).
Olgularımızda psikiyatrik hastalık dışı genel tıbbi duruma bağlı bir patolojiyi dışlamak için tüm tetkik, incelemele ve gerekli konsültasyonlar yapılmış, epileptik nöbet olasılığı dışlanmış, sonuç olarak nöbetlerin psödonöbet olduğu anlaşılmış ve konversiyon bozukluğu teşhisi konulmuştur.
Konversiyon bozukluğu, genç erişkinlerde ve ergenlerde daha sık görülmektetir. 5 yaş altında görülme olasılığı ise çok düşüktür (13).
Klasik psikanalitik kurama göre bilinçdışı dürtüler ve gereksinimlerin neden olduğu ruhsal çatışmaların oluşturduğu anksiyete, konversiyon bozuluğundaki fiziksel yakınmaların sebebidir (14).
Konversiyon bozuklukları tedavisinde psikodinamik yaklaşımlar, destekleyici terapiler, hipnoterapi, medikal ilaçlar kullanılabilmektedir. Çocuklarda görülen konversiyon bozukluğunda ise davranışçı terapilerin özellikler ikincil kazançları engelleyerek semptomlarım azalmasında etkili olduğu belirtilmiştir. Konversiyon bozukluğu tanılı hastaların telkine yatkın oldukları ve telkinin tedavide fayda sağlayabileceği gösterilmiştir (15-17).
Konversiyon bozukluğunda görülen fiziksel semptomların genellikle duygularını ifade etmekte güçlük çeken kişilerde bir yardım isteme şekli olabileceği ve ikincil kazançların bu durumun devam etmesinde etken olduğu bilinmektedir (18). 1.olguda kardeşinin doğumu sonrası kendisine olan ilginin azalması sonucunda geliştirdiği olumsuz düşünceler belki de azalan ilgiyi tekrar üzerine çekebilmek için yaşadığı psödonöbetleri açıklayabilir. İkincil kazanç olarak değerlendirebileceğimiz bu durum semptomların devam etmesine neden olmuş olabilir. 2. olguda, hastanın yaşadığı veya şahit olduğu tüm kavgaların sebeplerinin veya sonuçlarının hastanın kendi hatası olduğuna dair bir düşüncenin insanlarda gelişebilmesi ihtimali belki de psödonöbetleri açıklayabilir.
Günümüzde EDMR yönteminin kanıtlanmış tek kullanım alanı travma sonrası stres bozukluğu olmasına rağmen, özgül fobiler, sosyal fobiler, vajinismus gibi başka psikiyatrik tanılarda da kullanıldığına dair olgu sunumları ve makaleler mevcuttur. Literatür incelemesinde, travma sonrası stres bozukluğuna bağlı olmayan psödonöbet veya konversiyon bozukluğunda EMDR kullanımı ile ilgili herhangi bir veriye rastlanmamıştır.
EMDR’ nin kaşifi olan Shapiro’ ya göre stres yaratan durumlar kişinin bilgi işleme sisteminde dengesizliğe yol açarak bazı insanlarda işlenmemiş anılar olarak depolanırlar. Shapiro‘ nun ‘’adaptive information processing (AIP)’’ modeline göre geçmişte yaşanan travmatik anılar bazen hatalı şekilde depolanarak mevcut yaşantıda tetikleyici durumlarla karşılaşıldığında uygunsuz yanıtlar verilmesine neden olabilirler (19, 20). Olgumuzda altta yatan majör bir travmatik anı olmamasına rağmen bazen önemsiz olduğunu düşünebildiğimiz kıskançlık duygusunun bile bir travmatik anı gibi işlenip daha sonra hatalı yanıtlar ortaya çıkarabileceğini göstermektedir.
Hastalara tedavi öncesinde A-DES ve CTQ ölçekleri uygulandı. Tedavi bitiminden sonra 6.ay kontrolünde A-DES ölçeği tekrarlandı. A-DES, 1997 yılında Armstrong tarafından geliştirilen, Türkçe geçerlilik ve güvenilirliği 2002 yılında Zoroğlu S. tarafından yapılan, 11-17 yaş arasın ergenlerde uygulanan 30 sorudan oluşan 10’lu likert tipi bir ölçektir. Bu ölçeğin disosiyatif amnezi, absorbsiyon, pasif etkilenme ve depersonalizasyon-derealizasyon olmak üzere 4 alt boyutu mevcuttur. CTQ, 1994 yılında Bernstein tarafından geliştirilen, Türkçe geçerlilik ve güvenilirlik çalışması 2012 yılında Şar V. tarafından yapılan, 28 sorudan oluşan 5’ li likert tipi bir ölçektir. Bu ölçeğin duygusal istismar, fiziksel istismar, fiziksel ihmal, duygusal ihmal, cinsel istismar ve minimalizasyon puanı olmak üzere 6 alt boyutu mevcuttur. CTQ ölçeğinde olguların duygusal ihmal ve istismar yönünden yüksek puanlar aldığını söyleyebiliriz. Tedavi öncesi uygulanan A-DES ölçeklarinde, 1. olgunun yakınmalarının disosiyatif amnezi, pasif etkilenme ve derealizasyon-depersonalizasyon boyutunda nispeten yüksek olduğunu söyleyebiliriz. 2. olguda ise disosiyatif amnezi ve pasif etkilenme boyutunda nispeten yüksek A-DES skorları olduğunu söyleyebiliriz. 1. olgunun disosiyatif yakınmaları daha çok konversif nöbetlerin hemen öncesi ve sonrasını hatırlayamama şeklindeydi. EDMR tedavisi ile birlikte hastada meydana gelen bu disosiyatif amnezik durum ortadan kalkarak yaşadığı duyguları daha net ifade eder hale gelebildi. Daha gözle görülebilir bir durum ise her iki olgunun da EMDR tedavisi sonrasında hiç konversif nöbet yaşamamasıydı.
A-DES ve CTQ skorları tablo I ve Tablo II de gösterilmiştir.
SONUÇ: Olgularımızda EDMR tedavisi ile A-DES puanlarında anlamlı düzeyde azalma sağlanmış olup 6. ay kontrolünde dahi konversif nöbet yaşamadığı görülmüştür. Konversiyon bozukluğu tanılı bireylerde EMDR, uzun dönemde dahi etki sağlayabilmesi açısından diğer yöntemlere iyi bir alternatif olarak akılda bulundurulmalıdır.
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Psödonöbet Bulunan Konversiyon Bozukluğunda Eye Movement Desensitization And Reprocessing Uygulaması: İki Olgu Sunumu" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Dr.Onur Okan DEMİRCİ'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Dr.Onur Okan DEMİRCİ'nin izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     Beğenin    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Onur Okan DEMİRCİ Fotoğraf
Dr.Onur Okan DEMİRCİ
İstanbul
Doktor "Ruh sağlığı ve hastalıkları - Psikiyatri"
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi2 kez tavsiye edildiİş Adresi Kayıtlı
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Dr.Onur Okan DEMİRCİ'nin Yazıları
► Kronik Apandisit Vaka Sunumu PDF Op.Dr.Ramazan Tarık ÜNSAL
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,973 uzman makalesi arasında 'Psödonöbet Bulunan Konversiyon Bozukluğunda Eye Movement Desensitization And Reprocessing Uygulaması: İki Olgu Sunumu' başlığıyla benzeşen toplam 40 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
◊ Depresyon Nedir? Eylül 2016
◊ Panik Atak Nedir? Eylül 2016
◊ Ruhsal Travma Nedir? Eylül 2016
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


11:18
Top