2007'den Bugüne 92,260 Tavsiye, 28,210 Uzman ve 19,973 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Kişilik ve Aşk
MAKALE #17102 © Yazan Uzm.Psk.Suna BAYRAM | Yayın Ağustos 2016 | 2,709 Okuyucu
Aşk geçmişten günümüze insanların daima ilgisini çekmiştir. Platon’un aşk ile ilgili düşüncesi aşkın ciddi bir akıl hastalığı olduğu şeklindedir. Çin sınırları içerisinde aşkın bereketi ile Tao ve Konfüçyüs çeşitli aşk öğütleri ile karşımıza çıkmaktadır, bu nasihatler milat öncesinden günümüze kadar kulaktan kulağa gelmiştir. Aşka dair ilk karşımıza çıkan yazılı kaynak M.S. 500-1500 yılları arasında günümüz Hindistan’ında Vatsayayana tarafından Sanskritçe yazılmış olan Kama Sutra’dır. ‘Kama’ aşk anlamına gelirken ‘Sutra’ öğreti anlamına gelmektedir. Bu kitap 3 bölümden oluşmaktadır ve kadınlara bilgi, nasihat ve mutlu bir evlilik için cinsellik hakkında bilgi vermektedir. Dede Korkut hikâyeleri her ne kadar 15. yüzyılda kaleme alınmış olsa da daha eski zamanlardan gelindiği bilinmektedir ve aşkın diğer sevgi biçimlerinden daha üstün olduğu içerisinde işlenmiştir(Deli Dumrul hikayesi). 13. yüzyıl yazılı eserlerinden Mesnevi’de ise aşkı hikâyelerle bulmak mümkündür; Züleyha ile Yusuf’u anlatan Mevlana, söylenen her sözün aşığı anlattığını vurgulamıştır. Divan edebiyatında rastlanan aşklar her seferinde ilahi aşka çıkmaktadır fakat modern edebiyata bakıldığında ikinci yeni şairleri daha gerçekçi duygularla aşkı işlemişlerdir. İkinci Yeni kuşağından Cemal Süreya’nın şiirinden bir kesitle aşkı anlatmak gerekirse;


Yalnız aşkı vardır aşkı olanın
Ve kaybetmek daha güç bulamamaktan
Sen yüzüne sürgün olduğum kadın
Kardeşim olan gözlerini unutamadım
Çocuğum olan alnını sevgilim olan ağzını
Dostum olan ellerini unutamadım
Karım olan karnını ve önlerini
Orospum olan yanlarını ve arkalarını
İşte bütün bunlarını bunlarını bunlarını
Nasıl unuturum hiç unutamadım


Aşkı anlamak için felsefe, din, edebiyat ve yaşantılar sorgulanırken, psikoloji bilimi de son 30 – 40 yıllık süreçte aşkı anlamak için el uzatmıştır. Rubin 1970 yılında ilk kez aşk üzerine araştırmalar yapmıştır, araştırmalar 1970’lerden sonra hız kazanmış ve ortaya bazı teoriler çıkmıştır. Walster ve Walster’ in (1974) tutkulu aşk ve arkadaşça aşk sınıflandırması; Sternberg’ in (1986) yakınlık, tutku ve adanmışlıktan oluşan üçlü aşk kuramı literatürde sık karşımıza çıkan modellerdendir (Büyükşahin ve Hovardaoğlu, 2004). Bilimsel bir inceleme konusu haline gelen aşk için yapılan araştırmalara bakıldığında, bir aşk tanımından daha çok aşkın türlerinin ayrıştırıldığı görülmektedir. Bu durumun sebebi aşkı tanımlamanın güçlüğündendir; aşk tek bir kalıba sığamayacak kadar geniş ve kişiye özgüdür.
Lee (1973;1988) aşkı tanımlarken, aşkın tanımını yapmanın aşkı siyah beyaz olarak görmek olduğunu fark etmiş böylece renk analojisi fikrini ortaya atmıştır ve ona göre aşk; siyah ve beyaz arasında tek boyut değil bir renk cümbüşüdür. Lee’nin aşk tanımlaması birincil ve ikincil aşk tutumları olarak iki grupta ele alınmıştır. Birincil guruptaki aşk tutumlarının birleşiminden ikincil grup aşk tutumları ortaya çıkmaktadır.

Birincil aşk tutumları; tutkulu aşk, arkadaşça aşk ve oyun aşktır.
Tutkulu aşk(Eros): Güçlü bir fiziksel çekimle başlayan aşk tipidir. Sevecenlik, iletişimde açıklık, ilişkide güvende olma, güvenli bağlanma ve tutku ile ilişkilidir. Bu stili tercih eden âşıkların kafasında ideal bir eş vardır ve ideale her zaman ulaşmak mümkün değildir. İdeale uyuyor gibi görünen birisiyle karşılaştıklarında yoğun duygu ve heyecan yaşarlar.
Arkadaşça aşk (Storge): Benzerlikler, birbirini gözetme, ilgileri paylaşma gibi arkadaşlığın ön planda olduğu aşk tipidir. Fiziksel olarak ideal tip arayışları yoktur, eğlenceli aktiviteler ve ortak şeyler yapmak oldukça önemlidir.
Oyun gibi aşk (Ludus): Aşk keyifli bir yaşantıdır, ilişkiyle fazla ilgili değillerdir. Bağlayıcılığı düşük, cinsellik ve tutkunun ön planda olduğu, yoğun duygusallıktan yoksun, kısa süreli ve çok eşliliğe açık bir ilişki türüdür.

İkincil aşk tutumları ise; sahiplenici aşk, mantıklı aşk ve özgeci aşktır.
Sahiplenici aşk (Mania): Tutkulu aşk ve oyun aşkın birleşiminden ortaya çıkan aşk tutumudur. Kıskançlık, güvensizlik ve sahiplenicilik gibi yoğun duygular hâkimdir. Takıntılı bir biçimde âşık oldukları kişiyle meşguldürler.
Mantıklı aşk (Pragma): Arkadaşça aşk ve oyun aşkın birleşiminden ortaya çıkan aşk tutumudur. Eğitim, meslek, aile gibi bazı özelliklerin önemli olduğu aşktır. Markete giderken yazılan liste gibi bir liste ile âşık olacakları uygun birini ararlar. Aradıklarını buldukları takdirde gelecek vadeden bir ilişkidir.
Özgeci aşk (Agape): Tutkulu aşk ve arkadaşça aşkın birleşiminden ortaya çıkan aşk tutumudur. Aşk algılayışı bir görev gibidir, kalbiyle değil aklıyla hareket eder ve bu aşkta önemli olan niyettir. Eğer partnerinin bir başkası ile mutlu olacağını düşünüyorsa ilişkisini bitirebilir. Özgeci aşk tutumunda “buna rağmen seviyorum” anlayışı hâkimdir.
Aşkın olumlu duygularla ilişkilendirilmesi, aşk biçimlerinin mutsuzluk ve sıkıntı gibi olumsuz duygularla ilişkisinin anlaşılmasını zorlaştırdığı düşünülmektedir. (B. Özer, E. Tezer)
Aşka İlişkin Tutumlar Ölçeği ile Türkiye’de yapılan çalışmalarda, Büyükşahin ve Hovardaoğlu (2004) diğer toplumlarda görülen durumların desteklendiğini söylemişlerdir. Bu araştırmaların bulgularına göre erkekler kadınlara oranla aşkı daha çok oyun gibi görmekte; kadınlar ise erkeklere oranla aşkı daha çok arkadaşça, mantıklı ve sahiplenici olarak görmektedir (Topacık, 2009). 53 flört ilişkisi içinde olan ve 54 sözlü-nişanlı ya da evli çiftle yapılan araştırma sonucunda erkeklerin kadınlara oranla daha fazla özgeci aşk biçimiyle ilişkilerine bağlı oldukları bulunmuştur.
Kişilik tanımı ilk olarak Gılgamış Destanı’nda karşımıza çıkmaktadır. Sümerlilere ait olan bu destanda cesaret, kibir ve asi yürekliliğin tanımlamalarını görüyoruz. Hipokrat ise kişiliği vücut sıvılarının rengine göre 4 gruba ayırmıştır. Safranın kararması melankolik ve depresyona eğilimli kişilik yapısına sebep oluyorken safranın sararmasında ise, canlı mizaçlı kişilik yapısının olduğunu söyler. Balgamlı vücut sıvısına sahip bireylerin ise ağırkanlı, duygusuz ve soğuk olduğunu söyleyen Hipokrat iyimser kişilerin kanla temsil edildiğini söyler. 19. yüzyılda ise kişiliklerde bozulmaların olabileceğinin ortaya atıldığı dönemlerdir. Schneider 10 farklı kişilik bozukluğu (depresif, hipertimik, fanatik, patlayıcı, labil, duyarlı, anankastik, astenik ve dikkat arayışı) sınıflaması yapmıştır. Kretchmer vücut yapısına göre 3 kişilik (endoderm, mezoderm, ektoderm) yapısı ortaya atmıştır. Sheldon ise Kretchmer’in kişilik yapılarına benzer bir profil ortaya koymuştur. (endomorf, mezomorf, ektomorf). Bu kişilik yapılarının her birinin ortak yönü ruhsal bozukluklara yatkınlığı etkilemeleridir.
Freud ilk 5 yaşın kişilik yapısında önemli olduğunu Psikoseksüel gelişim kuramında vurgulamıştır (Oral, anal, fallik). E.Fromm 4 nevrotik mekanizma (mazoşizm, sadizm, yıkıcılık ve otomatik uygunluk) ve 5 karakter tipi (kabullenici, istifçi, tüketici, sömürücü ve üretici) tanımlamıştır. E. Erikson, yaşam boyu gelişimin önemini vurgulamıştır. Jung içe dönüklük ve dışa dönüklüğü ele almış ve Eysenck ise Jung’un ortaya attığını geliştirerek birçok araştırmacı gibi benim de araştırmamda kullanmış olduğum envanteri oluşturmuştur.
Kişiliğin değerlendirilmesi 3 şekilde yapılmaktadır;
1- Kişinin kendisinin işaretlediği ve öz değerlendirme yaptığı sorular. (envanterler)
2- Yapılandırılmış görüşmeler (klinik ortam)
3- Kişinin yakınları

Kişiliğin değerlendirilmesi için öz bildirim ölçekleri yeterli bir yöntem olmasa da hızlı bir yöntemdir.

Söz konusu aşk ve kişilik olunca ilişkilerde erkekler ile kadınlar arasında farklılıklar ve benzerlikler vardır. Unutmamak gerek ki eşit olmak için benzer olmak zorunda değiliz. Aşık olduğumuzda algılamamız dolayısıyla kişilik özelliklerimiz değişir.

Suna BAYRAM
Haziran, 2012
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Kişilik ve Aşk" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Uzm.Psk.Suna BAYRAM'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Uzm.Psk.Suna BAYRAM'ın izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     Beğenin    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Suna BAYRAM Fotoğraf
Uzm.Psk.Suna BAYRAM
İstanbul (Online hizmet de veriyor)
Uzman Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi20 kez tavsiye edildiİş Adresi Kayıtlı
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Uzm.Psk.Suna BAYRAM'ın Makaleleri
► Kişilik ve Kişilik Gelişimi Psk.Şükriye KARAHAN
► Kişilik ve Kişilik Bozuklukları Psk.Emir Emre DOĞAN
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,973 uzman makalesi arasında 'Kişilik ve Aşk' başlığıyla benzeşen toplam 17 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Sosyal Destek Şubat 2017
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


11:37
Top