2007'den Bugüne 92,313 Tavsiye, 28,222 Uzman ve 19,980 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Etkileşim Sendromu ve Yaşam Yorgunluğu
MAKALE #17258 © Yazan Psk.Namık ACAR | Yayın Ekim 2016 | 3,261 Okuyucu
İnsan ilişkiler silsilesi içerisinde yaşayan bir varlıktır ve psikolojisinde bu ilişkilerin oluşturduğu etkileşimler son derece önemli bir rol oynarlar.Aile ilişkileri,akraba ilişkileri,sosyal ilişkiler ve iş ilişkileri olarak gruplandırabileceğimiz bu ilişkiler silsilesi yaşamımızda moral yönden oldukça önemli bir rol oynarlar.Buna bir de insanlarımızın etkileşim yüksekliği eklendiğinde ilişkilerin yaşamımızda ne denli bir öneme sahip olduğu daha bir net anlaşılır.
Şu bir gerçek ki duygusal yapılı bir toplum olmamız nedeniyle biz ilişkileri olması gereken seyrinde yaşayamıyoruz.Çok yönden ilişkiler silsilemiz sorunludur.Üstelik bu sorunlu hal yeni ortaya çıkmış veya son dönemde ortaya çıkmış bir hal de değildir.Baktığımızda karı-koca ilişkileri,anne-baba-çocuk ilişkileri,kardeşler arası ilişkiler,akrabalık ilişkileri,iş ilişkileri ve sosyal ilişkiler ağırlıklı olarak ben merkezci ve duygusal yönetildiği için sorunludur.Evliliklerde kadın ile erkeğin iki yaşam ortağına yaraşır bir şekilde denk ilişki kurmakta zorlanması,anne-baba-çocuk ilişkilerinde ebeveynlerin aşırı kontrolcü tutumları,akraba ilişkilerinde duygusallık ve menfaatin öne çıkması,iş ilişkilerinde hasislik ve kıskançlıklar ve sosyal ilişkilerde dostluk kavramının içini yanlış doldurmanın beraberinde getirdiği kısırlıklar nedeniyle tüm ilişki türlerinde ciddi samimiyet,akılcılık ve dengelilik sorunları yaşamaktayız.Bu sorunlar tabiki ilişkiler üzerinden hayatı algılayan ve birey olma vasfı yeterince gelişmemiş olan ülkemizde insan yaşam algısının negatifleşmesine,psikolojik yorgunluğa ve tabiki bunların doğal bir sonucu olarak da depresyona yol açmaktadır.
Şu bir gerçek ki aktif çalışma hayatı olan insanlar gerek insan ilişkilerinde ve gerekse yaşamla kurdukları ilişkilerde daha başarılıdır.Ancak nüfusumuzun önemli bir çoğunluğu aktif çalışma hayatı olan insanlardan oluşmamaktadır.Bu durum bir çok insanımızı ilişkileri üzerinden beslenmeye mecbur bırakmakta,birey olmalarını önlemekte ve geliştirmemektedir.
Bu konuda bir sorunumuz da yakın olduğumuz çevremizle ilgili duyarlılıklarımızın aşırı olması ve adeta bir etkileşim halkası içerisinde yaşamamızdır.Bunun en önemli sebebi insanlarımızın yaşamla önce kendileri üzerinden ilişki kuramamaları,daha çok ilişkileri üzerinden yaşamla ilişkilenmeleri ve bu nedenle de ilişkileri noktasında hem aşırı duyarlı,hem de aşırı etkileşime açık olmalarıdır.Ülkemizde bağlılık olarak telakki edilen bir çok ilişki aslında bağlılık üzerinden değil,bağlılığın aşırıya kaçmış hali olan bağımlılık üzerinden yaşanmaktadır.Toplumsal bilinç altımızda ciddi bir hata yapma ve yalnızlık korkusu vardır.Özellikle de yalnız kalma korkusuyla insanlarımız ilişkilerinde gereğinden fazla özverili davranmakta,bu aşırı özveri ise ya istismar edilmekte ya da karşılığı doğru alınmadığında tükenmişlik psikolojisi oluşturmaktadır.
Biz yaşamı "dengeler kurma ve dengeleri yönetme sanatı" olarak tanımlarız.Aslında hiç bir şey tam yanlış da tam doğru da değildir.Bir şeyin doğru mu yoksa yanlış mı olduğunu belirleyen aslında ölçüsüdür.Ve biliriz ki eksiklikler yarattığı yoksunluk nedeniyle,aşırılar yarattığı bezginlik nedeniyle insandaki dengeleri bozar.Nitekim sevgide aşırıya gidiyor sevgimizle yaralanıyoruz,öfkede aşırıya gidiyor hoşgörüde zayıf kalıyoruz.Bu aynı zamanda uçlarda yaşayan ve henüz dengelenmemiş bir toplum olduğumuzu da netçe ortaya koymaktadır.Nitekim bu dengelenmemişlik,bu bireyselleşmeyi ıskalamışlık,bu duygu odaklı yaşam ve ilişkilerdeki sistemsizlik nedeniyle ortaya çıkan çürümüşlük son yıllarda insanlarımızda çok yoğun olumsuz etkileşimler kökenli "etkileşim sendromu" ve "tükenmişlik sendromu" ortaya çıkarıyor.Bunların bir sonucu olarak da "duygu durum bozukluğu" gibi,"yaşam yorgunluğu" gibi,"psikolojik tükenmişlik" gibi,"mutsuzluk sendromu" gibi sorunlar yaygın olarak yaşanıyor.Bu sorunların bir sonraki aşaması olan depresyon da giderek yaygınlaşıyor.Nitekim son yıllarda bu durumun etkisiyle Türkiye'de antidepresan ilaçlar en fazla tüketilen ilaçlar arasına girmiştir.
Peki ne yapmalıdır..?Evet insan ilişkileri önemlidir.Ama öncelik insanların kendileriyle ve yaşamla ilişkilerindedir.Unutmamak gerekir ki "ben olmadan biz olunmaz".Burada bireyi hatırlamakta,birey olmayı öncelemek ve önemsemekte hatta öğrenmekte fayda vardır.Bir diğer önemli konu özel yaşam bilincinin gelişmesi,eğlence kültürünün gelişmesidir.Çünkü insan doyum odaklı bir varlıktır ve bunu fedakarlık odaklı yaşayan bir varlığa çevirdiğinizde ruh sağlığının bozulması kaçınılmazdır.Burada ilişkilerden değil,benlik bilinci sayesinde yaşamdan beslenen ve bu sayede sağlıklı ilişkiler kurabilen bir insan yapısına doğru bilinçlenmek ve bu yönde bir yaşamsal evrim gerçekleştirmek gerekmektedir.Çünkü insan sonsuz vericilik gücüne sahip bir varlık değildir ve gereğinden fazla vermesi aynı zamanda kendini tüketmesidir.Bir de insan ilişkilerinin her türünün tamamlayıcılık odaklı olduğu ve bir alışveriş gerektirdiği gözden kaçırılmamalıdır.
Ülkemizde son yıllarda aile içi ilişkiler çok yönden sorunlu hale gelmiştir.İnsan yaşamında en etkili olan ilişki kulvarı da burasıdır.Bunda gelişen iletişim araçları ve yaşam algısında oluşan disiplinsiz değişikliklerin yarattığı kaos çok önemli bir rol oynamaktadır.Açıkçası ülkemiz çağın dayatmaları ile geleneksel alışkanlıklar arasına sıkışmıştır.Şu bilinmelidir ki insanların ailesi önemlidir.Ancak bazıları bunu "ailem benim her şeyim" şeklinde bir öncelik atlaması ile anlatmaktadır.İnsanın ailesi her şeyi ise kendisi neyidir..?Bunu ailenin önemsenmemesi anlamında söylemiyorum.Önceliklerin doğru tespiti noktasında ifade ediyorum.Henüz bizdeki aile yapısı maalesef aşırı müdaheleci ve birleşik hayatlar şeklinde yaşayan ve bu nedenle de etkileşimin zirve yaptığı aşırılıklar barındırmaktadır.Bu noktada benliği de aileyi de doğru yere koymak önemlidir.Bunun için insanların önce kendim, sonra ailem ve daha sonra da sosyal çevrem şeklinde ilişkiler dünyasını doğru sıraya koyması büyük bir gereklilik halini almıştır.Aşırı iç içelikler sonuç olarak aşırı etkileşimler doğurmaktadır.Bu aşırı etkileşimler ise insanlarımızın bir kişilik bir hissedişle yaşamasını ortadan kaldırmaktadır.yakın çevremizdeki insanlar ve olaylara aşırı duyarlı ve fazla etkilenen bir toplumuz.Bu aynı zamanda insanlarımızda özyeterlilik bilincinin gelişmemiş olduğunun da bir göstergesidir.Unutulmamalı ki bir insanın bir olay veya bir ilişki için verebileceği en pasif tepki üzülmektir.Zaten herkesin kendisi için yeterli direnci ve mücadeleyi ortaya koyduğu şartlarda özeyeterlilik sağlanmış olu ve birileri için üzülmeye de gerek kalmaz.
Etkileşim sendromu ve yaşam yorgunluğu yaşayan insanlar bu sorunlarının çözülmediği takdirde depresyona yol açacağını bilmeli ve yaşam akışlarını ve alışkanlıklarını gözden geçirmelidir.Bazı yoğunlaşmış hallerde bireysel çabalar yeterli gelmeyecektir.Bu durumda da deneyimli bir psikologtan yardım almaları artık bir ihtiyaçtır.Yaşamdan doğru beslenmeye yaramayan ilişkiler bilinmeli ki yanlış kurulmuştur ve doğru yönetilmemeiştir ya da o ilişkinin partneri yanlıştır.Tabiatıyla önce ilişkilere değil,kendimizle ve yaşamla doğru ilişki kurmaya eğilmeli ve kendimizi öncelemeyi bilmeliyiz.Sevgiyle...
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Etkileşim Sendromu ve Yaşam Yorgunluğu" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.Namık ACAR'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.Namık ACAR'ın izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     1 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Namık ACAR Fotoğraf
Psk.Namık ACAR
Kocaeli (Online hizmet de veriyor)
Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi13 kez tavsiye edildiTavsiyeEdiyorum.com'u sıkça ziyaret ediyor.
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.Namık ACAR'ın Makaleleri
► Yaşam Yorgunluğu Psk.Namık ACAR
► İlişki Yorgunluğu Psk.Namık ACAR
► Zoom Yorgunluğu Psk.Dnş.Hatice DALAK
► Bahar Yorgunluğu Psk.Dnş.F.Nur AYDOĞAN
► Sorun ve Üzüntü Yorgunluğu Psk.Namık ACAR
► Evlilikte İlişki Yorgunluğu Psk.Namık ACAR
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,980 uzman makalesi arasında 'Etkileşim Sendromu ve Yaşam Yorgunluğu' başlığıyla benzeşen toplam 46 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Evlilik Bilinci Şubat 2024
► Psikolojik Sağlamlık Ocak 2024
► Kötümserlik Sendromu ÇOK OKUNUYOR Eylül 2022
► İlişki Yorgunluğu Ağustos 2022
► İlişkilerde Uyum Sağlayıcı Esneklik ÇOK OKUNUYOR Temmuz 2022
► Evlilik Öncesi Desteği ÇOK OKUNUYOR Temmuz 2022
► Çözüm Odaklı Olma Şubat 2022
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


18:47
Top