2007'den Bugüne 92,262 Tavsiye, 28,210 Uzman ve 19,973 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Asude Bir Bahar Ülkesi: Kayıp ve Yas
MAKALE #1758 © Yazan Psk.Gül ÇÖRÜŞ | Yayın Ekim 2008 | 6,170 Okuyucu
Yapraklar!


Düşüyor, bakın!


...


Nasıl da son bir güzellik içinde...


Çürümek korkusuyla şikayet etmeksizin,


İstiyorlar ki, bu düşüş bir uçuşa benzesin!



Edmond Rostand, Cyrano de Bergerac


Psikolojinin üstadlarından Albert Ellis 90. yaş gününü kutlarken, kendisiyle arasının pek de iyi olmadığı sezilebilecek olan okurlarından biri, “Ölüme bu kadar yakın olmanız size ne hissettiriyor?” diye sormuştu. Ellis’in yanıtı sadeydi: “Ölmeyecek biriyle el sıkışmadım hiç. Sizinle de tanıştığıma memnun oldum.”

Her zamanki gerçekçiliği ile Ellis, ölümü yapamadıkları için bir pişmanlık ve suçluluk imgesi olarak görmek yerine, neleri yapmaktan geri kalabileceğinin sinyali olarak ele alır. Belki de, salt bu nedenle, 700’ün üzerinde esere imza atmayı başarmıştır.

Ya bizler? Batı’dan Doğu’ya geçerken anlamı ne olur ölümün? Bir son mu? Bir başlangıç mı? Başka bir deyişle, asude bahar ülkesinin sınırlarında ilan olunan bir düğün gecesi, biricik sevgiliye kavuşmanın mihenk taşı mı?

Doğu’nun mistisizminde her son bir başlangıçtır. Belki de, bundandır ölümleri bu kadar yaşamsal kılmamız ve hatta, izzet-i ikramda kusursuz olmamız. Yaşam sürer çünkü... Ölüm sürer çünkü... Tıpkı, Doğu’nun ses şairi Furug Ferruhzad’ın dediği gibi:

inanalım soğuk mevsimin başlangıcına.
...
belki,
gerçek yalnızca o iki eldi
sonsuz kar altında gömülü o taze eller
gelecek yıl kavuştuğunda bahar
pencerenin ardındaki gökyüzüne
yemyeşil filizler çıktığında gövdesinden
sürgün verecekler yeniden ey sevgilim,
ey tek sevgilim!

Furug’un soğuk mevsim olarak nitelediği ölüm, bulur elbet kendisine ait elleri... Hani, Rilke, keyifle anlatır ya bir öyküsünde: Tanrı, insanı yaratma emri verir ellerine. Zaman geçer. Ses seda çıkmaz olur. Huzura çağırır Tanrı elleri. İnsanın akıbetini sorar. Sağ el tüm detayları kendisinin bitirdiğini, sol elin ise hiç çalışmadığı söyler durur. Sol el ise işinin hiç de kolay olmadığını, bütün azametli işlerin üzerine yıkıldığını, sağ elin kendisine hiç mi hiç yardımcı olmadığını anlatıverir bir solukta. Tanrı öfkelenir. Elleri huzurundan kovar. O gün bu gündür eller af diler. O gün bu gündür eller kazara ölüm meleğinin ellerini tutar durur tanrısına kavuşmada. Ve bizler, tam da bu nedenle, “yas”ı iyi biliriz. Sevdiceğimizin (eş-dost-akrabalarımızın, sağlığımızın, eğitimimizin, işimizin, maddiyatımızın...) yitimiyle adını koymaya çalışırız hislerimizin. Kimi araştırmacılar, mesela, Elizabeth Kubler-Ross, Ölüm ve Ölmek Üzerine (çev. Banu Büyükkal, Boyner Yayıncılık) isimli kitabında, yasa dair 5 temel basamaktan söz eder:

· İnkar (“Bu benim başıma gelmiş olamaz”: Kaybedilen kimse her an geri gelecekmiş gibi beklenir. Sanki, hala orada yaşıyormuşçasına sofraya tabağı konur, elbiseleri, odası olduğu gibi korunur. Ardından gözyaşı dökülmez. Zira, ölüm henüz kabul edilmemiştir.)
· Öfke (“Bu neden benim başıma geldi ki?”: Kaybedilen kimse geri dönecekmişçesine savaş verilir, bu olmadığında da giden kişi, bu şekilde ayrılmasından/terk etmesinden ötürü suçlanır.)
· Pazarlık (“Eğer ..... olursa, çok daha iyi bir insan olacağıma söz veriyorum”: Genelde kayıp öncesi yaşantılanan bir süreçtir. Terk eden kimse veya Tanrı ile pazarlıklar başlar. Durumun değişmesi veya sürecin sona ermesi için yalvarma, dilekte bulunma, dua etme, sözler verme bu pazarlıkların tipik tepkileridir)
· Depresyon (“Artık daha fazla kafama takmayacağım”: Umutsuzluk, hayal kırıklığı, acı, kendine acıma, geleceğe dair ümitlerin, hayallerin ve planların yok olarak yerini yasa bırakması bu evrenin özellikleridir. Kontrol kaybı, boşluk hissi ve hatta intihar düşünceleri söz konusu depresyonun temel işaretleridir.)
· Kabul (“Her ne olup bitiyorsa kabule hazırım”: Boyun eğme ve kabul farklı kavramlardır. Kaybı kabul etmek demek, ona sessizce boyun eğmek demek değildir. Birinin varlığı, onun yokluğunu da bilebilmek demektir. Birinin ölümü (intihar gibi, rahatsızlık işareti olabilecek haller hariç), onun kasten isteyebileceği bir hal değildir. Bu nedenle, sürekli hata aramanın da bir anlamı yoktur. O halde, acıyı azaltacak ve iyileşmeyi güçlendirecek iyiyi bulmak gerekir. O iyi kişisel gücümüzü arttıracağı gibi, hoş anıları yakalayabilmenin de anahtarı olacaktır.)

Bu basamaklar, kayıp sonrası ardışık bir şekilde geçireceğimiz evreler olmak yerine, belki de, neler hissedebileceğimizin açılımıdır. Zira, değişmez bir yas metni henüz yazılmamıştır. Dolayısıyla, neler hissedebileceğimizin sıralı bir kalıbından söz etmek de güç olabilir. Mesela, “kabul” ölüm sonrası başedilmesi beklenen en güç kavramlardan biridir. Bu nedenle son basamak olarak karşımıza çıkması doğaldır. Ancak, aynı zamanda, tek basamak olarak da yaşantılanabilir. Bir başka araştırmacı, Roberta Temes, “Boş Bir Sandalye ile Yaşamak: Bir Yas Rehberi” isimli kitabında, yasa ilişkin sıralı bir süreçten ziyade, üç ayrı davranış biçimini ele alır:

· Boşluk (mekanik işlev verme ve sosyal olarak içe kapanma/yalıtım)
· Organizasyonda bozulma (kayba dair yoğun acı hissetme)
· Yeniden organize olma (“normal” bir sosyal yaşama geri dönme)

Görüldüğü üzere, kayıp sonrası insanların neler hissedebileceklerini basamak basamak ele almaktan ziyade, nasıl tepkiler verebileceklerini tahmin etmek daha sağlıklı olabilir. Anlamaya çalışmanın yolu her ne olursa olsun, kaybın başta kendi varoluşumuzu tehdit eden karışık dünyası, benzeri tüm insan olma hallerinde olduğu gibi, muhtemelen somut kavramlara indirgenemeyebilir, zaman ve mekan ile kısıtlanamayabilir, nasıl sona erdirilebileceğinin tek bir reçetesi yazılamayabilir. İşte, tam da bu noktada, insan olmanın keyfi ile psikolojinin Onu anlamada ne kadar güç yol alabildiğinin çelişkisi bir kez daha belirir. Yine de, yasın bireysel dramında, ona dokunmaktan ürkmeyen uzmanların varlığını bilmek umut vericidir. Zira, hiç kimse 98 yaşında uykusunda ölen bir dede ile 2 yaşında trafik kazasında kaybedilen bir bebeğin benzer yas süreçlerini tetikleyeceğini söyleyemez. Uzun yaşam süreçlerinin sonunda beklenen ölüm, doğanın tabiatı ile çelişmez. Ancak, genç bir hayat, umulmadık bir şekilde, birden bire sona erdiğinde, inkarın, öfkenin, pazarlığın, depreyonun ve bazan da kabulün bizi sarıp sarmalaması şaşırtıcı değildir. Olan biten üzerinde kontrolümüz olamamıştır. Bu hallerde, kayıp ve yas elimizde son kalan sığınaktır. O sığınak ki, belki aklımızdan hiç bir zaman çıkmayacaktır. Yine de, başımızı uzattığımız an saklı odalarımızdan bir kapı daha açılır belki önümüzde: Gerçek hayat! İyi zamanlarımız olduğu kadar kadar, kötü zamanlarımızın da olduğunu bilebilme gücümüz bizi bekler orada. Hislerimizin neler olduğunu tanıma yetisi zorlar yüreklerimizi. Neden böyle hissettiğimizi anlama yolları gözler çabamızı. Ve en önemlisi de duygusal acımızı hafifletebilmede kendimizi ve dostlarımızı affedebilme özgürlüğü bizi yeniden kucaklayıvermek ister. Çünkü yaşam sürer... Çünkü ölüm, bir ses bekler...

Ne için durmalıyım?
bataklık; kokuşmuş böceklerin çoğaldığı yerden
başka ne olabilir?
Morgun benliği ölülerin şişmiş cesetlerinden ibarettir.

Furug

__________
Bu makale, Popüler Psikiyatri Dergisi'nde de yayımlanmıştır.
     Beğenin    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler  
► Kayıp ve Yas Psk.Elif AKSU
► Kayıp ve Yas Psk.Şule ÜZÜMCÜ
► Kayıp ve Yas Dr.Psk.Beyza ÜNAL
► Kayıp ve Yas Psk.Doğan Demirkan ÖZDEMİR
► Kayıp ve Yas Psk.Ali BIÇAK
► Bahar Yorgunluğu Psk.Dnş.F.Nur AYDOĞAN
► Bahar Depresyonu Psk.Serap DUYGULU
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,973 uzman makalesi arasında 'Asude Bir Bahar Ülkesi: Kayıp ve Yas' başlığıyla benzeşen toplam 27 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
 
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


16:14
Top