2007'den Bugüne 92,312 Tavsiye, 28,221 Uzman ve 19,979 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Çocuklarda İnatçılık/ Nedenleri-Sonuçları-Çözüm Noktaları
MAKALE #17751 © Yazan Psk.Eser ÖLÇER | Yayın Aralık 2016 | 9,326 Okuyucu
Çocuklar, gelişim düzeyleri dikkate alındığında belli başlı dönemlerde inatçılık, kurallara uymama, başına buyruk hareket etme, yapma-sus-dur gibi sözlerden anlamama gibi tavırlar takınarak anne ve babaları zor durumda bırakabilirler. Genelde çocukların inatlaşmalarının, ilk bir yılın sonu ile 3-6 yaşları arasında yoğunlaştığı görülür. Bu dönemlerde çocukların inatlaşmaları doğal görülmelidir. Çünkü çocuk artık varlığını varoluş düzeyinde algılamaya başlamaktadır.

Çocuk artık “ben de varım” demektedir. İsteklerinin yokmuş gibi sayılması çocuğu rahatsız eder.

İnatçı bir kişilik yapısından bahsedebilmek için çocuğun bu karakteristik dönemler dışında da yoğun bir şekilde inatçılık yapması gerekir. Ancak bu gibi durumlarda bir “inatçılık problemi”nden bahsedilebilir.

Yine de bu doğal dönemlerde de çocuktaki inatçılık zaman zaman yoğunlaşabilir. Bunun genel nedeni, çocuğun inadını kırmak adına anne, baba ve yetişkinler tarafından sergilenen tutumlar, yapılan davranışlar ve söylenen sözlerdir. Çocuğun inadını kırmak adına çocuğun üzerine çok fazla gidilmesi, çocuğun inatçılığını anne ve/veya babanın inatçılığının izlemesi, baskıcı anne baba tutumları gibi durumlar inatçılığın yeşermesine, kök salmasına, karakter özelliğine dönüşmesine neden olabilir.

Çocukların ilk yılları göz önüne alındığında çocuklardaki ben merkezcil yapı dikkati çeker. Çocuk bu dönemde yaptığı her şeyi kendisi için yapar. Karşılaştığı her şeyin de kendisi için olduğunu sanır. Çocuk, bir şey istediğinde ve isteği karşılanmadığında kendini engellenmiş hisseder. Çocuğun ısrarcılığı, inatlaşması anne babayı çileden çıkartmaya dönük değildir. Çocuk isteğinin yerine getirilmemesini anlamlandırmaya çalışır. Çıkardığı anlam çoğunlukla sizin niyetinizle örtüşmez. Yani çocuk isteğinin neden yapılmadığını anlayamaz. Ben merkezcil yapısı buna engel olur. Çünkü çocuk tamamen hazcıdır. Yaptığı her şeyi haz aldığı için yapar ve bunun engellenmesi hazzını da engelleyen bir unsurdur. Bu da çocukta inatlaşmayla sonuçlanır. Anne-baba bir konuda yasak koyduysa eğer, çocuk bunu test eder. Anne ve babası bu kurala ne kadar bağlı, görmek ister. Anne babalar maalesef, genelde bu kuralları uygulama esnasında, çocukların sergiledikleri ağlama, sızlanma ve benzeri davranışlardan ötürü, tavizler verirler. Anne babalar, ilk başlarda bu istendik davranış kalıpları için hep aynı tavrı takınsalar, çocuk fazla ısrarcı olmayacak ve isteğinden vazgeçecektir. Çocuk bu gerçeği, anne babanın kesin tavrından ötürü kabullenecektir. Ancak az önce bahsedildiği gibi bunun tersinin yapılması durumunda çocuk bu ağlama, sızlanma vb davranışları kendine silah edinecek; benzer durumlarda silahını çıkartıp savaşı kazanmak isteyecektir. Anne babaların ‘bu oyuna’ gelmemeleri gerekir. Çocuğa yapılacak tutum, davranış ve sözlerde de uygun iletişim tekniklerine uyulması, çocuktaki inatçılığı henüz yeşermeden ortadan kaldıracaktır.

Çocukların ben merkezcil bir yapıda olmaları, onların bazı isteklerine karşı koyulmasını da zorunlu hale getirir. Çünkü çocuğun isteklerinin sonu gelmez, karşılandıkça başka şeyler ister. Her isteği yerine getirilmeye çalışılan çocuk ‘yok’tan anlamaz hale gelir. Burada genel anne baba tavrı şöyle olabilir: Çocuğun isteği eğer karşılanabilecek bir şey ise ve ihtiyaç hâsıl olmuşsa, çocukta inat belirtileri görülmeden çocuğun isteği yerine getirilmelidir. Yok, eğer çocuğun isteği yerine getirilemeyecek türdense örneğin pahalı bir şeyse, sizi maddi açıdan zor durumda bırakacak bir şeyse ve ihtiyaca binaen istenmiş bir şey değilse; bunun yerine getiril(e)meyeceği çocuğa yumuşak bir tavırda söylenmeli ve kararlı olunmalıdır.

Ancak yine de çocuk diretebilir, küsebilir, bağırıp çağırabilir, tepinebilir vs. Bu gibi durumlar kritik durumlardır ve anne babaların dikkat etmeleri gerekir. Çünkü bu gibi durumlara verdiğiniz tepkiler, takındığınız tutumlar, yaptığınız davranışlar ve bu durumu aşmak adına ifade ettiğiniz sözler, çocuğunuzun karakteristik özelliklerini şekillendiren şeylerdir. Az önce bahsedildiği üzere çocuk bu ağlama, sızlanma, küsme, tepinme gibi tavırları silah olarak kullanabilir.

Kuşkusuz bazı aileler bu gibi tutumları baskıcılık olarak adlandırabilir. Yine aynı şekilde maddi olanakları iyi durumda olan aileler, “Biz mahrum kaldık, çocuğumuz kalmasın” gibi bir düşünce geliştirebilirler.

Bu düşünce yapısında olan ailelere şunu sormak isterim: Çocuğunuz yoktan anlayan, inatçılık sergilemeyen bir çocuk mu olsun istersiniz; şımarık, hazzı için her şeyi yapan, bencil biri mi olsun istersiniz?

Anne-babaların kurallar koyarken bazı noktalara dikkat etmeleri doğal bir “inatçılık önleyici” olabilir. Kural koyarken ve “hayır!” derken iyi düşünün. Hayır dediğiniz şey gerçekten “hayır”ı hak ediyor mu?

Eğer “hayır”larınız fazlaysa, mantıklı da olsa, çocuk ilerde bundan sıkılabilir. Bunun dışında “hayır” demeden önce çocuğa seçenekler sunmak gerekir.

Örneğin çocuk makasla oynamak istiyor ve siz önemli eşyalarınıza zarar gelebilir endişesiyle makasla oynamasını istemiyorsunuz. Bunu çocuğa “Hayır! Makasla oynanmaz.” demektense; ona “Makas elindeyken dolaşmanı istemiyorum. Makasla oynamak istiyorsan sana kesebileceğin bir şeyler verebilirim.” diyebilirsiniz. Çocuk; “Makas elindeyken dolaşmanı istemiyorum. Makasla oynamak istiyorsan sana kesebileceğin bir şeyler verebilirim”i, “Hayır! Makasla oynanmaz”a göre daha kolay kabullenir. “Hayır!” kötü bir kelimedir ve çocuk sıklıkla “Hayır!”lara maruz kalırsa zamanla o da “Hayır!” demeyi öğrenir.

Aslına bakmak gerekirse yoğunluğu artmamış inatçılık çocuklar için bir gelişim sayılır. Çünkü çocuk artık kendini anneden bağımsız bir varlık olarak görmekte ve bunu çevresine göstermeye çabalamaktadır. Bu gibi dönemlerde çocuk her şeyi kendi başına yapmak istemekte, işine karışıldığında itirazlar etmektedir. Kendi başına bir şeyler yapabiliyor olmak çoğunlukla çocuğun hoşuna gider; zamanla özgüven kazanır. Yetişkinlerin karşı çıkışlarına aynı şekilde karşılıklar verir. Burada çocuğun isteklerine karşı çocuğu mümkün olduğunca serbest bırakmak en doğru yol gibi görünmektedir. Ancak bu, yaptığı her şeye göz yummak, hiçbir işine karışmamak anlamlarına da gelmemelidir. Elbette ki her ailenin kendine has bir ‘kabul edilebilirlik çerçevesi’ vardır ve olmalıdır. Genel kurallar mutlaka olmalıdır. Önemli olan, karşı çıkışlarda dengeyi sağlayabilmektir.

Elinizde ıslak bir sabunu tutmak istediğinizi varsayalım. Islak sabunu elinizde tutabilmek için yeterli bir baskı yapmalısınız. Gevşek tutarsanız sabun elinizden kayacaktır. Gereğinden fazla sıkmanız durumunda da sabun elinizden fırlayıp gidecektir.

Yine benzer şekilde bir canlı kuşu elinizde tutmak istediğinizi varsayalım. Kuşu elinizde tutmak için benzer şekilde uygun bir baskı yapmanız gerekecektir. Fazla sıkmak kuşu öldürecek bir etkiye neden olur. Yine hakeza gevşek tutmak da kuşun kaçmasına sebep olacaktır.

Çocuk inatçılık yaptığında onunla konuşmak da uygun yollardan birisidir. Tabi, genel kaidemiz gereği, etkili iletişim teknikleriyle konuşmak şartıyla. Çocuk inatlaştığında onunla bu davranışı hakkında konuşun.

İnat büyük bir olasılıkla çocuğun kendi başına bir şeyler yapma isteğinden, varlığını hissetme-hissettirme isteğinden kaynaklanır. Çocuğun inatçılık konusunda söylediği düşünce, gösterdiği sebep ne kadar mantıksız da olsa çocuğu dinlerken yargılamamak, eleştirmemek, sorgulamamak, ayıplamamak, çözümler üretmemek, yok saymamak gibi etkili iletişim teknikleri uygulanmalıdır. Bunun yapılması çocuğun kendini daha rahat ifade edebilmesi, belki de ‘gerçek nedenler’i, konuşmanın ilerleyen aşamalarında ortaya koymasıyla sonuçlanacaktır. Herkes gerçek duygularını saklayabilir. Artta olan duygu söylenmeyebilir. Bu bilinçli de yapılabilir bilinçsiz de. Diyelim ki otoyolda araç kullanıyorsunuz ve bir araç sizi hızla geçti. Ancak geçerken öyle bir sollama ile geçti ki az kalsın kaza yapıyordunuz. Bunun sonucunda öfkeyle kornaya basıp adamın arkasından söylendiniz. Burada görünürdeki duygunuz ‘öfke’dir. Ancak artta ki duygu öfkeyle hiç ilgisi olmayan bir duygudur. Sahi nedir o duygu? Bir düşünün bakalım. Bana öyle geliyor ki bu duygu “korku duygusu”dur. Siz ölmekten korktunuz ve bu da öfkelenmenize sebebiyet verdi. Örnekte de görüldüğü gibi bir durum karşısında görünen duygunun art kısmında başka duygulanımlar olabilir. Bunun içindir ki çocuğu inatçılığı konusunda dinlerken, çocuğun ifade ettiği düşüncesi veya duygusu gerçeği yansıtmayabilir. Örtülü bir düşünce veya duygu olabilir. Etkin iletişim tekniklerini uygulamak, bizi çocuğun gerçek duygularına götürebilir.

Sağlık ve Esenlik Dileklerimle.
Hoşça Kalın.
Psikolog/Psikoterapist Eser ÖLÇER
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Çocuklarda İnatçılık/ Nedenleri-Sonuçları-Çözüm Noktaları" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.Eser ÖLÇER'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.Eser ÖLÇER'in izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     6 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.Eser ÖLÇER'in Yazıları
► Çocuklarda İnatçılık Psk.Kemale GÜNHAN
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,979 uzman makalesi arasında 'Çocuklarda İnatçılık/ Nedenleri-Sonuçları-Çözüm Noktaları' başlığıyla benzeşen toplam 51 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
◊ Çocuk ve Allah Mart 2013
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


02:27
Top