2007'den Bugüne 92,309 Tavsiye, 28,219 Uzman ve 19,977 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Beyin, Yaratıcılık ve Zeka
MAKALE #18226 © Yazan Psk.Dnş.Ahmet Vezir TAYLAN | Yayın Nisan 2017 | 4,879 Okuyucu
Toplum içinde ve bazı bilimsel araştırmalarda yaratıcılık sanki üstün zekâ ve dehayla eş tutulmaktadır. Ancak son dönemde aynı ya da yakından ilişkili olmadıkları da anlaşılmıştır. 1960’larda bu konuya dikkat çeken bir araştırmada mimarların eserleri alandaki otorite kişilerce “çok yaratıcı”, “az yaratıcı”, “sıradan” olarak sınıflandırıyor. Daha sonra mimarların zeka puanları ölçülüyor. Araştırmanın sonucunda farklı yaratıcılık düzeylerine sahip mimarların hepsinin zekâ puanları birbirine benzer ve IQ değerleri tüm gruplarda 120 civarında bulunuyor. Daha sonra benzer biçimde sonuç veren başka çalışmalar da destekliyor ki yaratıcılığın zekayla sadece bir düzeye kadar ilişkisi vardır. Yani deha boyutunda yaratıcı dediğimiz kişilerin 120-125 civarında bir IQ’sunun olduğu fakat sonrasında yaratıcılık düzeyi arttıkça zekanın daha fazla artmadığı, yani birbiriyle paralel bir ilişki içinde olmadığı anlaşılmıştır. Büyük yazarlar, matematikçiler, bestecilerde çok üstün bir zeka olmayabilir fakat en azından 120 civarında bir zeka düzeyi bulunur. Ancak yaratıcılığı olanlarda bu düzeyde bir zekadan sonra başka faktörler devreye girer. Bunun anlaşılması ile bilim insanları yaratıcılığı oluşturan bu faktörlerin peşine düşmüştür.

Cenneti yukarıda hiç bulamaz Aşağıda bulamayan Tanrının konutu benimkiyle yan yana Eşyası aşktan Emily Dickinson

Emily Dickinson yaratıcılık konusunda ilginç bir örnektir. Küçük bir kasabada yaşar ve ömrünün son 30 yılını evden hemen hemen hiç çıkmayarak geçirir. Yüzlerce, hatta belki binlerce şiir yazmış olmasına rağmen yaşadığı dönemde şiirlerini bir türlü yayımlatamaz. Yayıncılara gönderdiği şiirlerine eleştiri ve red gelir, sıklıkla imgelemesinde bir tuhaflık olduğu, daha fazla yazması gerektiği söylenir. Hayattayken ancak beş ya da altı tane şiiri basılır. Ancak öldükten sonra eserlerinin değeri anlaşılır ve tüm eserleri yayımlanır. Bu durum aklımıza şu soruyu getirir: Oldukça büyük bir yaratıcı dehaya sahip olduğunu bildiğimiz Emily Dickinson hayattayken eleştirmenler eserlerinde hiçbir bir ışık görmemişlerdir. Zaman içinde yaratıcılığı anlaşılmıştır. Eserimizin yaratıcı olup olmadığına kim karar vermelidir? Bir şey tuhaf mı yoksa yaratıcı mı nasıl anlaşılır? Çok tuhaf bir giyim tarzı benimseyebiliriz. Mimaride çok tuhaf bir şey yapabiliriz. Ama aradaki sınır nerededir? Bir eser ya da fikir yaratıcı mı yoksa kişiye özgü mü, tuhaf mı bunun kriteri nedir? Toplum mu karar verir, yayıncı, eleştirmen, o disiplinin içindeki kişiler mi? Emily Dickinson’ın şiirleri yazdığı dönemde gün yüzüne çıkmışsa da kabul görmemiştir. Yani çağının daha ilerisinde, daha sonraki zamanlarda toplum değiştiği zaman yaratıcı hale gelmiştir. O zaman döneminde tuhaf olan eser, çağ değiştirince yaratıcı olabilir. Bu durumda yaratıcılığı anlamaya çalıştığımızda sadece beyin fonksiyonları değil toplumun anlayışı da önemlidir. Bu da yaratıcılığı araştıran bilim insanlarının işini zorlaştırır. Çünkü yaratıcılığı ölçerken sadece beyni ölçmemiz yeterli olmaz, içinde bulunulan toplumun bazı özelliklerine de bakmamız gerekir. İşte bütün bu sosyal faktörlere “dış standartlar” adı verilir.

Kültüre etki eden yaratıcılık asla bir tek kişinin zihninde değildir. Yani o şiirlerdeki yaratıcılık Emily Dickinson’ın zihninde değildir. Eser başkalarının anlayacağı şekilde ifade edilmeli, o disiplindeki uzmanların, eleştirmenlerin genel kabulünü ka
zanmalı ve bu ihtisas alanının içeriğine dahil edilmelidir ki o eser yaratıcı olabilsin.
Yaratıcılık tek tip değildir Sıklıkla yaratıcılığı tek tip bir kavrammış gibi algılarız. Ancak farklı tip yaratıcılıklar vardır. Örneğin sıradan yaratıcılık ve olağanüstü yaratıcılık farklıdır. Sıradan yaratıcılık her birimizde olan yemeğe değişik bir baharat katmak, bir takıyı değişik biçimde kullanmak ya da günlük hayattaki renkli konuşmalardır. Ezbere bir şiir okumuyorsak ya da bir replik söylemiyorsak yaptığımız her konuşma bir yaratıcılıktır. Cümleleri bir araya getiririz, kelime dağarcığımızdan sözcükler seçeriz, bu bir yaratma işlevidir. Olağanüstü yaratıcılık ise Mozart’ta, Picasso’da, Emily Dickinson’da izlediğimiz dehadır. Bu iki tip yaratıcılığı bilimsel olarak farklı ele almak gerekir.
Yaratma sürecinde beynimizde neler olur? Yaratıcı kişilerin, tarihçi, matematikçi, yazar, mimar, besteci, ressam olabilir, sıklıkla bahsettikleri yoğun konsantrasyon, odaklanma ve dış uyaranlardan kopma dönemleri vardır. Psikiyatride çözülme (dissosiasyon) olarak bildiğimiz bir süreçtir bu. Kişinin çevresel uyaranlardan neredeyse tamamen ayrıldığı, iç ve dış uyaranların, sanki arada hiç benlik yokmuşçasına sansürsüz biraraya geldiği, gerçekle temasın gevşediği bir süreç. Olağanüstü yaratıcı eserler sıklıkla böyle bir sürecin sonunda ortaya çıkarlar. Bu çözülme anları bilişsel süreçlerin sustuğu, Freud’un bilinçdışı süreçlere ulaşmak için serbest çağrışımı kullandığı zamanlara benzer. Örneğin hemen hepimiz gün boyu üzerinde düşünüp çözüm bulamadığımız bir sorunun tam uykuya dalmak üzereyken ya da henüz yeni uyandığımızda ve gerçekle bağınız gevşekken, belki hafif disasosiye haldeyken çözüldüğünü deneyimlemişizdir.
Beynin dinlenme modu (resting state) son yıllarda araştırmacıların dikkatini oldukça yoğun biçimde çeken bir kavramdır. Dinlenme modu kişiye bilinçli bir şey düşünmemesini ya da bir işle aktif uğraşmamasını söyleyerek incelemeye çalıştığımız bir beyin aktivitesidir. O anlarda beynin rölantide çalışır hali ölçülür. Beyin kendi içinde, kendi kendisiyle konuşur haldedir. Beklenenin aksine, dinlenme modu pasif bir durum değil, beynin birçok alanının çalıştığı aktif bir durumdur. Beynin dinlenme modu ya da belki aylaklık modu demeliyiz, yaratıcıların sık sık girdiği ve en büyük yaratıcı eserleri ürettiği moddur. Beynin farklı uyaranları birbiri ile ilişkilendirip birleştirdiği, beynin farklı bölgelerinin birbirleri arasında konuştuğu bir durumdur. Sözcükler, imgeler, anılar, sesler, tatlar… Bunların hepsi beyinde serbest ve kuralsız biçimde birbirleriyle iç içe girerler ve ortaya yeni bir ürün çıkarırlar. İşte bu yaratıcılık sürecidir. Beynin birçok alanı karşılıklı ileri geri iletişimdedir. Buradaki düşünceler ardışık, doğrusal değildir, kuralardan ve dış uyaranlardan çözülmüştür. Daha önce arasında hiç bağ kurulmamış sembol, deneyimler, birbiriyle bağlanır ve düşünce yeniden örgütlenir. Bu sürecin sonunda ortaya tamamen özgün bir düşünce/eser çıkarırsa bu yaratıcılıktır. Bu bilgi ışığında yaratıcılık, zekâdan ziyade, beynin daha kolay serbest çağrışıma girebilmesi, çözülebilmesi, beyin bölgeleri arasındaki serbest iletişimin daha zengin olması ile ilişkilidir.

Yaratıcılığın gelişmesi için beyindeki bağlantı alanlarının zengin bilgi girdisine sahip olması gerekir. Ne kadar çok serbest dolaşacak ve birbiri ile özgürce çarpışacak bilgi varsa o kadar çok yaratıcı oluruz.

Çevremiz ne kadar zenginse, bize ve uyaranlar ne kadar renkliyse yaratıcı davranabilme, yaratıcı düşünebilme becerimiz o kadar artar. Yaratıcı bir toplulukla iletişim, sınır ve engellerin olmaması yaratıcılık için önemlidir. Sanat ile zenginleştirilmiş bir çevrede yaşıyorsak beyninize sunulan bilgiler farklıdır ve daha yaratıcı olmamız muhtemeldir. Peki daha yaratıcı bir beyin geliştirmek için ne yapmalıyız? Belki deha düzeyinde yaratıcılık geliştiremeyiz ama sıradan yaratıcılığı ilerletebiliriz. Yeni, hiç bilmediğimiz bilgi alanı seçip keşfe çıkmak oldukça etkili bir yoldur. Bu yolla beynimizin bağlantı alanlarına daha zengin bilgiler veririz. Her gün düşünmeye, yalnızca düşünmeye, zaman ayırmak; oturup kendimizi tamamen serbest çağrışıma bırakabilmek de önemlidir. Bu yolla beynimiz farklı alanlarında var olan sesleri, imgeleri, kavramları, anıları birbiri ile karıştırır, çarpıştırır. İmgeleme alıştırmaları yapmak, bir nesneyi bütün boyutlarıyla düşünebilmek, kendinizi başka bir yerde hayal edebilmek de yaratıcılığı geliştirir. Doğal yaşam kendi başına çok büyük bir çeşitliliktir ve doğal yaşamı gözlemek her zaman ilham vericidir. Rutinden sıyrılıp beynimize ufak da olsa yeni deneyimler sunmak gerekir.
Evimize bir gün bir yoldan gidiyorsak, ertesi gün karşı kaldırımdan gitmek, saatimizi diğer kolumuza takmak gibi ufak değişiklikler bile beynimizin çalışmasında farklılık yaratır.

Şüphesiz ki yaratıcılığın genetik bir yanı vardır ancak yaratıcılığı geliştirmek konusunda çevrenin katkısı çok önemlidir. Daha yaratıcı bir beyin için kolları sıvamak için geç değil. Beynimiz ömür boyu kendisini yeniler, geliştirir. Hangi yaşta olursak olalım yaratıcılığımızı artırabiliriz. Bunun için hayatımızdaki çeşitliliği artırmamız, beynimizde serbestçe dolaşacak ve birbirleri ile iletişime girecek sözcüklerin, imgelerin, düşüncelerin, deneyimlerin sayısını artırmamız yeterlidir.

Kaynaklar 1. İmgeler Nasıl Düşünür? Ron Burnett, Metis Yayınları, 2007, İstanbul. 2. Yaratıcı Beyin- Dehanın Nörobilimi. Nancy Andreasen, Akılçelen, 2015, Ankara. 3. Otopilot. Andrew Smart. Nail Kitabevi, 2015, İstanbul.psikohayat.yıl:8 sayı :17
Yazan
Psk.Dnş.Ahmet Vezir TAYLAN
 
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Beyin, Yaratıcılık ve Zeka" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.Dnş.Ahmet Vezir TAYLAN'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.Dnş.Ahmet Vezir TAYLAN'ın izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     3 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Psk.Dnş.Ahmet Vezir TAYLAN
Psikolojik Danışman
 
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.Dnş.Ahmet Vezir TAYLAN'ın Yazıları
► Entellektüel Yaratıcılık Şenay YILMAZ
► Bipolar Bozukluk ve Yaratıcılık Psk.Zeynep AYDOĞAN
► Dikkat Eksikliği ve Yaratıcılık Psk.Ramazan ŞİMŞEK
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,977 uzman makalesi arasında 'Beyin, Yaratıcılık ve Zeka' başlığıyla benzeşen toplam 47 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
◊ Panik Atak Mayıs 2019
◊ Boşanma ve Çoçuk Aralık 2018
◊ Çocuklarda Bipolar Kasım 2016
◊ Şükran Sakinleştiriyor Kasım 2016
◊ Pozitif Psikoloji Nedir Kasım 2016
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


00:19
Top