2007'den Bugüne 92,311 Tavsiye, 28,221 Uzman ve 19,978 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Davranış Bozuklukları İçin Destek Arayan Aileler İçin Psikoterapi Süreci Bilgilendirme Kılavuzu.
MAKALE #18852 © Yazan Uzm.Psk.Kumru ŞERİFOVA | Yayın Ekim 2017 | 2,699 Okuyucu
Çocukların bazı davranışları ile baş edemeyen aileler en son umudu psikoterapi almakta görürler. Ailelerin bu sürece başlamadan terapi sürecinden beklentileri hakkında bilgi sahibi olmak çok önemlidir. Bir çok aile uzun süreçte çocuğunun farkında olmadan davranışında olumsuzluğa yol açabilecek hatalara yol vermiştir ve psikoterapiden beklentileri çaba harcamadan çocuklarının davranışlarında ani değişiklikler görmesidir. Oysa ki çocuklarla çalışmanın ilk altın kuralı psikoterapi saati bittikten sonra değişimin aile ile beraber başlamasıdır. Hiçbir anne baba genelde bilinçli olarak, bilerek veya isteyerek çocuğunun davranışlarını, psikolojisini bozacak davranışlar sergilemezler. Genelde de çok fazla fedakarlık yaptıkları için, kendileri yapmak isteyip yapamadıkları lüksü çocuklarına sağladıkları için çok iyi ebeveyn olduklarını düşünürler. İçsel motivasyonu değerlendirecek ve onlar açısından duruma bakacak olursak %100 haklı olduklarını görürüz. Oysa ki çocuk terbiyesi tamamen başka bir felsefeye dayanmaktadır. Genelde aileler çocuklarına iyilik yapma motivasyonu ile çocukların davranışlarında olumsuz yönde değişimlere sebebiyet verebiliyorlar. Çocuklarla çalışıldığı zaman ilk olarak aile dinamiklerini, motivasyonlarını, ve terbiye şekillerinin araştırılması taraftarıyım. Gözlemlediğim kadarıyla Türk toplumu kendilerinden daha fazla çocuklarını önemsedikleri için bu yaklaşıma genelde sıcak bakmaz ve sorunun onlarla ilgili olmadığına inanırlar. Yukarıda belirtildiği üzere psikoterapinin ilk altın kuralı ailenin belirli değişimlere uyum sağlaması ve psikoterapi sürecinde terapi içinde tutarlılık sergilemesi, net sınırlar koyması ve belirli taktiklerin kullanmasına açık olmasıdır. Haftada 1 gün 50 dakika uzun yıllar içinde kalıplaşmış davranışları değiştirmek için yeterli bir süreç değildir.

Psikoterapi odasında terapistler yerinde davranış değiştirme, öğretme yoluna gitseler de, problemlerin çözüm noktası aile ile başlamakta ve ailede bitmektedir.
Eğer anne-baba olarak hayatınızda hiçbir şey değiştirmek istemiyorsanız, terapi sürecine destek olamayacaksanız, yıllarca olumsuz pekiştirilen davranışların birkaç seansta sizin yardımınız olmadan psikologla çözülebileceğine inanıyorsanız terapi sürecinden tam verim alınması imkansıza yakındır.

Çocuk Terbiyesinde 6 Altın Kural
1. Ailenin tutarlı olması gerekir – çocuk terbiyesinin ilk altın kuralı anne ve babanın tutarlı olmasıdır. Konuşulanlarla davranışların tutarlığı çok önemlidir. Çocuğunuzu terbiye ederken ‘oğlum (kızım) şunu şöyle yapmalısın’ deyip, kendiniz farklı davranıyorsanız emin olun çocuğunuz söylediğinizi değil yaptığınızı tekrarlayacaktır. Veya ‘şu şöyle yapılmalıdır’ dediğiniz andan itibaren çocuğunuzun onu o şekilde yapması için tutarlı olmanız ve onu disiplin etmeniz çok önemlidir. Çocuğun bu kuraldan sapmayacağınıza veya duruma göre taviz vermeyeceğinize emin olması gerekiyor. Örneğin, ‘yemek saatinde annem masa başında oturuyor olmamı bekliyor, oturmazsam yemekten sonra çizgi filmine bakmama müsaade etmeyecek’ -çocuğun bu duruma net olarak emin olması gerekir. Çok katı olarak görünüyor olsa da araştırmalar tutarsızlığın çocukta olumsuzluklara yol açtığını sergiliyor. Tutarsız disiplini olan ailelerin çocukları tutarlı olanlara nazaran daha güvensiz, kafaları karışık olabiliyorlar. Örneğin, annem bazen çikolata yememe müsaade ediyor ama bazen etmiyor. Belki ağlarsam, yaygara çıkarırsam müsaade eder. Belki de etmez ve çok sinirlenir. Oysa ki, çocuk kesinlikle çikolata yenilmeyeceğine emin olsa daha güvenli ve tutarlı davranacaktır.
2. Ailenin net sınırlar çizmesi gerekir – sınırları belirlemek ülkeden ülkeye, kültürden kültüre, ailenden aileye değişen bir çizgidir. Çocuklar da aslında kırmızı çizgiyi geçip-geçmeyeceklerini bizim hayat felsefelerimizle öğreniyorlar. Aile olarak tutarlı sınırlarınızın olması ve bunu sevgiyle, şefkatle çocuğunuza aşılamanız çok önemlidir. Bu süreçte ailenin net, belirli, açık, kısa ve öz bir şekilde çocuğuyla işbirliği yaparak belirli sınırlar çizmesi bekleniyor. Bunun için kurallardan oluşan sözleşme yapılabilir ve karşılıklı imzalanabilir. Çocuk o sınırları ihlal ederse ne gibi sonuçlarla karşılaşacağını net bir şekilde anlamalı, kurallara uyabildikçe uygun bir şekilde ödüllenmeli-taktir edilmedir (örneğin: aferin çocuğuma, dün mükemmel bir şekilde davranışında değişim gösterdi ve kurallara uydu), ama bunu yaparken olumlu veya olumsuz davranışlar sonucu ‘iyi çocuksun’, ‘kötü çocuksun’ etiketini çocuğa yapıştırmamamız gerekiyor. Burada yapılan en büyük hatalardan biri de ebeveynlerden birinin iyi polis, diğerinin kötü polis rolünü üstlenmesidir. Hem anne, hem de baba çocuğun terbiyesinde tutarlı ve net çizgileri ortak belirleyen kişiler olmalılar.
3. Çocuğunuza zaman ayırın – günümüzde çalışan anne ve babalar doğal olarak çocuklarına fazla zaman ayıramıyorlar. Avrupa’da aileler günde ortalama 7 saat çocuklarına ayırabiliyorken, bu süreç Türkiye için ortalama 3 saattir. Bu kadar zaman kısıtlamamız varken burda yapılacak en önemli şey çocuğa ayrılan zamanın kalitesini yükseltmek yönünde olacaktır. İşin en önemli noktası kişinin çocuğuyla ne kadar zaman geçirmesinden ziyade, ne kadar kaliteli zaman geçirmesidir. Çocuğunuza ayıracağınız zamanı telefonsuz, TV ‘siz, internetsiz ortamları tercih etmek bir seçenek olabilir. Onunla konuşmak, onunla oynamak, ona sevginizi hissettirmek, sorularını cevaplamak, endişelerini gidermek ona yapacağınız en büyük iyiliklerden olacaktır. Ayırabildiğiniz ortalama 3 saati dolu-dolu geçirebilmek sizin elinizdedir. Bu saatleri AVM’lerde, vicdanınızı rahatlatmak için oyuncakçılarda, kafelerde geçirmek yerine daha doğal ortamlar, birbirinizi dinleyebileceğiniz ve kaliteli zaman geçirebileceğiniz yerleri seçmek mantıklı olabilir. Aile zamanından ayırarak çocukla beraber günlük aktiviteler oluşturmalı ve bu aktiviteler hem çocuğun sevdiği hem de ebeveyninin onayladığı türden bir şeyler olmadır.
4. Doğru davranışlar için ‘Ödüllendirme’ prensibi – Ailelerin çocuklarının davranışlarını gözlemlemelerini öneririm, bunu dedektifçilik yapmakla karıştırmamız da önemlidir. Çocuk ailesinin gözüne girmek ve taktir almak için genelde çaba harcasalar da aileler tarafından pek görülmezler. Aslında ailenin dedektör gibi ‘Doğru’ davranış için ‘Ödüllendirme’ prensibini kullanarak olumlu davranışlarını pekiştirmesi çocuğunuzun istediğiniz gibi kalıplaşmasının altyapısını geliştirecektir. Çocuk çevresi tarafından onaylandıkça olumlu bulduğunuz davranışlarını sürdürmeye devam edecektir.
5. ‘Yanlış’ davranışlar için kurallar – çocukların davranışlarında yanlış veya doğruluk kavramı yoktur. Yanlış davranışı da, doğru davranışı da bizler belirleriz. Örneğin, burnunu karıştıran bir çocukla, mastürbasyon yapan bir çocuk düşünün. İlkine verilecek tepkiyle, ikincisine verilecek tepki aynı olur muydu? Büyük bir ihtimalle hayır. Çocuk için her ikisi vücudunun bir parçası ve çocuk belirli bölgelerin dokunulmaz olduğunu, ‘ayıpları’, olmazları ve s. çevresindeki tepkilerle öğreniyor. Mastürbasyon yaptığı için çocuğunu döven, azarlayan, cezalandıran, bağıran, akşam babası eve geldiğinde çocuğun yanında durumu babaya anlatıp tedirgin bir ortam yaratan aile ve bu olaydan etkilenecek çocuğun psikolojisini düşünün. Çocuk bu gibi durumlarda ya içine kapanarak çok ayıp bir şey yaptığını düşünür, merakla bu davranışını yalnız kaldığında devam ettirebilir, ya da aileyi nasıl sarstığını anladığı için bu durumla onları manipüle edebilir. Oysaki bu gibi durumlarda yapılması gereken şey olaya şahit olan aile bireyinin ilk olarak olayın mantığını anlaması, ‘bir çocuk için mastürbasyon yapmak ne anlama gelir?‘ -sorusuna cevap bulmaktır. Büyük bir ihtimalle mastürbasyonu yalnızlıktan sıkıldığı zaman burnunu karıştırdığı gibi cinsel organını da karıştırarak veya oyun esnasında uyarılarak öğrenmiştir ve sıkıldığı zamanlarda oyun sandığı için yapmaya devam ediyordur. Bu durumu onun için olay bir hale getirmeden, beynine özel bir anlam yüklemeden o oyundan başka bir oyuna geçirmek ve çocukla ilgilenmek en doğru seçenek olacaktır. Zaten belirli bir zaman sonra çocuk o davranışını unutacaktır. Veya arkadaşını hırpalayan bir çocuğa konuşarak davranış değişiminde bulunabilirsiniz. Çocuğa bu durumda empati hissini aşılamalı ve çocuğun ‘davranışının’ yanlış olduğunu ona anlatmalısınız. Çocuk asla yanlış yaptığı için ailesinin onu sevmediğini düşünmemelidir.
6. Belirsizlikleri belirli hale getirmek prensibi – çocukların düşünme kapasitesi bizlerden çok farklıdır. Ve bazen karşımızdaki çocuğun yaşını ve algılama kapasitesinin sınırını unutabiliyoruz. Bizler bir şeyleri anlıyorsak onların da anlamasını bekleyebiliyoruz. Birçok olumsuz davranışın altını irdelediğimiz zaman anlıyoruz ki çocuklar bu davranışlarını belirsizlikten yapabiliyorlar. Örneğin, geceleri anne ve babasıyla yatmak isteyen bir çocuk bir belirsizlik sonucu olarak bunu yapabilir: ‘sabah uyandığımda babamı görmemekten korkuyorum’, ‘gece uyuduğumda deprem olacağından korkuyorum’, ‘onlarla uyumazsam babam annemi benden daha fazla sever’. Veya evde tartışma sonucu babanın sinirle evden gittiği bir olay olduğunu varsayalım ve o gün çocuğunuzun sabah küçük bir yaramazlık yaptığı bir olayla denk geldiğini düşünün. Çocuk bu durumda kendini suçlar ve o kavgaya onun sebep olduğunu düşünebilir. Bu gibi durumlarda ne olursa olsun çocuk için belirsizliği belirli hale getirmek ve yaşanan olayların onunla ilgili olmadığını, tartışma sonucu babasız veya annesiz kalmayacağını, gece deprem olursa onu almadan evden çıkmayacaklarını, babanın sabah işe erken gitmiş olmasının onları terk etmiş olması anlamına gelmediğini çocuğun anlayabileceği basit cümlelerle anlatmak son derece önemlidir. Dolayısı ile çocukların belirsizlik karşısında olumlu tepkiler vereceğini beklemiyoruz.

Çocuklarda Davranış Bozukluğu ve Beslenme
Günümüzde bir çok çocuğun DEHB (dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu) DEB (dikkat eksikliği bozukluğu), duygudurum bozuklukları teşhisi almasının şahidi oluyoruz. Çocuklar öfkeli ve kontrolsüz davranışlar sergiledikleri için davranış bozukluklar veya farklı psikiyatrik ve nörolojik teşhislerle ilaçlar almak zorunda kalıyorlar. Oysa ki çocuklara bu ilaçları başlatmadan önce ailelerin bazı gıdaların çocuklarda davranışsal ve ruhsal değişimlere sebep olduğunu bilmeleri ve belirli beslenme değişimine gitmeleri gerekmektedir.

1. Süt ürünleri – aileler çocuklarının laktoz intoleransı veya alerjisi olduğunu bilmeden sağlıklı beslenmeleri ve protein almaları için süt ürünleri kullanmaya adeta zorlayabiliyorlar. Eğer çocuğunuzun laktoz intoleransı yoksa süt ürünleri kullandırmanız gerekir, aksi taktirde çocuklarınız gergin ve huzursuz hissedecekleri için davranışlarında olumsuz yönde bozukluklar hissedebilirsiniz.
2. Renklendirici maddeler içeren gıdalar – birçok ülke bu maddelerin kullanılmasını yasaklasa da, dünyada yaygın olarak kullanılmaktadır. Sarı No 5 (tartrazine), kırmızı No. 40, ve mavi No 1 isimli maddeleri içeren gıdalardan çocuklarınızı uzak tutmanız son derece önemlidir. Bu maddeler DEHB, anksiyete, hiperaktivite, baş ağrıları, davranış bozuklukları ve bir çok ruhsal rahatsızlıklara sebep olmaktadırlar. (Detaylı bilgi için linke tıklayarak ilgili makalemi okuyabilirsiniz, http://www.kumruserifova.com/sinsi-dusman-tartrazine/)
3. Şeker – çocukların market raflarında ulaşabilecekleri herşey maalesef şeker içermektedir. Şekerin uzun vadede kullanılması uzun süreli sağlık sorunlarına neden olduğu kanıtlanmıştır, bunlar arasında depresyon, bilişsel gerileme ve uyku problemleri çok yaygındır.
4. Koruyucular – şahit olduğum kadarıyla market raflarında sağlıklı olduğu düşünülerek ailelerin en fazla çocuklarına aldıkları şey meyve sularıdır. Oysaki en masum görünen meyve suları dahil bir çok gıda koruyucu maddeler (nitrates, nitrites, sodium benzoate, monosodium glutamete- MSG, ) içermektedir. Araştırmalar koruyucuların davranış değişikliklerine, ruhsal problemlere, hiperaktiviteye sebep olduğunu göstermektedir.
5. Gıda alerjisi – en sık rastlanan gıda alerjileri süt ürünleri, fıstık, soya, mısır alerjileridir. Dünyada en çok yanlış DEHB teşhisi gıda alerjisi testi yaptırılmadığı için konulmaktadır. Eğer çocuğunuzda anlam veremediğiniz davranış bozuklukları varsa, DEHB teşhisi konulmadan önce gıda alerjisi ve intoleransı testi yaptırmanızda yarar vardır.
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Davranış Bozuklukları İçin Destek Arayan Aileler İçin Psikoterapi Süreci Bilgilendirme Kılavuzu." başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Uzm.Psk.Kumru ŞERİFOVA'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Uzm.Psk.Kumru ŞERİFOVA'nın izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     Beğenin    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Kumru ŞERİFOVA Fotoğraf
Uzm.Psk.Kumru ŞERİFOVA
İstanbul
Uzman Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi5 kez tavsiye edildiİş Adresi Kayıtlı
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Uzm.Psk.Kumru ŞERİFOVA'nın Yazıları
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,978 uzman makalesi arasında 'Davranış Bozuklukları İçin Destek Arayan Aileler İçin Psikoterapi Süreci Bilgilendirme Kılavuzu.' başlığıyla benzeşen toplam 32 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Sosyal Kaygı Bozukluğu Şubat 2017
► Panik Bozukluğu Tedavisi Ağustos 2016
► Mutlu Olmanın Formulü Mayıs 2016
► Otizm Tedavisi Mart 2016
◊ Kişilik Analizi Mart 2016
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


10:19
Top