2007'den Bugüne 92,307 Tavsiye, 28,219 Uzman ve 19,976 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Kayıp ve Yas - Emdr Tekniği ile Tedavisi
MAKALE #18875 © Yazan Uzm.Psk.Abdullah ALPASLAN | Yayın Ekim 2017 | 5,841 Okuyucu
KAYIP VE YAS TERAPİSİ

“Yaslarımız parmak izlerimiz kadar kişiseldir” der Vamık Volkan ve devam eder; “nasıl yas tutacağımız, geçmişteki yitim öykülerimiz ve kaybedilen kişiyle olan ilişkimizin özellikleri tarafından belirlenir. Aynı aile içinde bile her bireyin kederi kişiseldir.”

Kayıp dediğimizde akla, hep sevilen bir nesne ya da kişinin kaybı gelir. Mantıksal çerçeveden baktığımızda durum her ne kadar böyle görünse de aslında görünmeyen tarafıyla biraz farklıdır. Kayıp, arkamızda bıraktığımız her şeyi içine alır ve bilinçdışı bir şekilde yas tutmayı gerektirecek süreci beraberinde getirir. Bu; hiç sevmediğiniz bir arkadaşın kaybı, milyoner olduğunuzda geride bıraktığınız zorlu yaşamınız ya da sahte bir yaşam sürmenize vesile olan eski bir kendilik olabilir. Nitekim kendilik bozuklukları terapisi yaptığımız hastalarda eski kendiliklerini bırakıp yeni bir kendilik inşa etme aşamasında, derin bir kayıp duygusu sürece eşlik eder. Kişi kaybettiği eski kendiliği için (sahte bir kendilik de olsa) depresif özellikler sergileyerek yas tutar.


YAS NEDİR?
Yukarıda da bahsettiğim gibi, kişi hayatı boyunca sürekli bir kayıp yaşar. Yeni doğan bir bebek için annesinin yanında olmadığı her an bir kayıptır. Annenin geri gelme ve çocuğu ile ilgilenme kapasitesi ve bunun gibi yüzlerce yeni deneyim bebeğin duygusal olarak vereceği tepkiyi ve yetişkin yaşamında kayıplar karşısında takınacağı tutumu belirleyecektir. Bir canlı olarak kaybın ilk deneyimleri böyle oluşsa da ayrıldığımız her eşya, hayvan, şehir, sevgili bizdeki erken dönem kayıp duygularını ateşleyecektir. İşte yaşamımız boyunca kayıplar karşısında verdiğimiz ve derin acıların eşlik ettiği duygusal tepkilere “yas” diyoruz.

KAYIP KARŞISINDA VERDİĞİMİZ TEPKİLER

Yitim karşısında vereceğimiz tepki, kontrolümüzde olmadan derin duygular içerisinde şekillenir. Ve her ne olursa olsun yas gerektiği gibi yaşanmadığında komplike bir hal alır ve önünde sonunda karşınıza çıkar. Genel olarak bakıldığında yitime verdiğimiz tepkiler ortaktır.

1. İnkâr: Sevilen bir kişinin kaybı insan ruhunu paramparça eder. Bu tarz durumlarda zihnin kendini savunma yolları vardır. Kayıp karşısında ilk olarak kullanılan koruyucu savunma mekanizması inkardır. Kişi kaybın neden olduğu kederi kendi için katlanılabilir düzeyde yatıştırana kadar inkar etme eğiliminde olur. “Sanki geri gelecekmiş gibi, ölmedi yukarıdan beni izliyor” gibi cümleler inkarın varlığını hala devam ettirdiğini gösterir. İnkar etmenin çeşitli yolları vardır. Yitirilen kişiye ait odaya ve eşyalara dokunmama ve olduğu gibi bırakmak gibi yas tut(ma)ma biçimleri inkarın en çok görülen hallerinden biridir.

2. Kızgınlık / öfke: İnkar etmenin devam etmesi ve sürdürülebilir olmaması bir süre sonra kişide derin bir kızgınlık yaratır. Yitirilen kişiye karşı vakitsiz gitmesi ve yalnız bırakması nedeniyle bir öfke duygusu hissedilir. Bunun yanında kişinin inanç sistemine göre yaratıcıya ya da evrene karşı yoğun bir öfke duygusu da sürece dahil olur.

3. Pazarlık: Bir süre sonra kızgınlık yerini yaratıcı güç ya da evrenle bir pazarlık yapmaya bırakır. “Allah’ım ne olur geri dönsün, ne istersen yapayım.” ya da “insanlara iyilik yaparsam bana onu tekrar verir misin” gibi cümleleri kayıp yaşayan kişilerden sıkça duyabilirsiniz. Hatta bunu dışarıya bu şekilde yansıtmasalar da neredeyse bir takıntı şeklinde tekrarlayan davranışlarla bu inançlarını canlı tutmaya çalışırlar. Bu durum her ne kadar kişinin kendisine mantıksız gelse de bu duygudan kendini alamaz.

4. Depresyon: Artık pazarlık sürecinin anlamsız gelmesi ile kişi, kayıp duygusunu daha derin bir biçimde ruhunda hissetmeye başlar. Keder bu noktada en üst seviyeye çıkar ve kişi kendini ağır bir depresyonun içinde bulabilir. Bu her ne kadar katlanılamaz bir hüzün olsa da yasın sağlıklı bir şekilde tutulabilmesi bu duygunun yaşanması ile mümkün hale gelir.

5. Kabullenme: Kabullenme; sağlıklı bir biçimde yasın tamamlanması demektir. Kaybettiğiniz kişi hayatınızda bilindik şekliyle artık var olmayacaktır. Kişi bunu tüm benliği ile idrak etmiştir artık. Fakat bu bir unutma değildir. Kaybedilen kişiye ait acı ruhun derinliklerinde hep hissedilir ancak artık kişi bu duyguları sağlıklı bir şekilde yatıştırabilmektedir ve günlük hayatına devam edebilir hale gelir.

Normal süreçte yitime verdiğimiz tepki bu yolu izlese de bazı durumlar kişinin yas tutma becerisini olumsuz etkileyebilir. Bunlar;

1. Kişinin duygusal yapısı: Erken çocukluk dönemlerinde duygusal ihtiyaçları yeterince karşılanmayan kişiler, kayıp karşısında normal bir şekilde keder yaşayamayabilirler. Bu kişiler duygularını hissedemeyecekleri şekilde bastırarak ruh dünyalarını bozguna uğramaktan korurlar. Duyguları bastırmanın onlarca yolu vardır. Bazı insanlar alkol, uyuşturucu gibi maddeler ile bunu yaparken bazı insanlar çok çalışmak, kendini Allah’a adayıp sosyal bir izolasyon içine girerek yapabilirler. Kişinin bu ve bunun gibi onlarcasından hangisini kullanacağı ise yine erken çocukluk döneminde olumsuz duygularını yaşamayı nasıl öğrendiği ile doğrudan ilgilidir.

2.Kaybedilen kişinin geride kalanın dünyasındaki konumu: Kaybedilen kişiye karşı geliştirilmiş aşırı bağımlılık, yas tutma becerisini olumsuz olarak etkiler. Bağımlı olunan maddenin yitimi insan fizyolojisinde nasıl bir durum ortaya çıkarıyorsa bağımlı olunan kişinin yitime de ruh dünyasında benzer bir durum doğurur. Kişi ‘O’ olmadan yaşamına devam etmeyi neredeyse becerememektedir. Bunu tıpkı annesine ihtiyaç duyan 2-3 yaşlarındaki bir bebeğin annesini kaybetmesi gibi düşünebiliriz. Bağımlı olunan bir ilişkide yaşanan kayıp duygusu, 2 yaşındaki bir bebeğin annesini kaybettiğinde yaşadığı duygu ile aynıdır.

3. Kayıp şekli: Ani ve beklenmedik bir kayıp, kaybı daha travmatik bir boyuta taşır. Kişinin ruhunda derin izler bırakan bu kayıp sağlıklı olmayan bir yas sürecini beraberinde getirebilir. Ölüm gerçeğini her ne kadar ruhumuzun derinliklerinde taşıyor olsak da bir savunma mekanizması olarak kötü şeylerin bizim ve sevdiklerimizin başına gelmeyeceğine dair bir inançla yaşarız. Ani kayıplar bir şok etkisi yaratarak kişinin bastığı zeminin sarsılması gibi bir etki yaratır. Bu nedenle beklenmedik (çocuk kaybı, trafik kazası, erken yaşta kayıp vb.) yitimler daha travmatik bir etki bırakabilirler.

4. Kayıp karşısında toplumun dayatmaları: Özellikle Anadolu kültüründe kaybedilen kişiye ait keder duygularının yaşanması ve yas’ın sağlıklı bir şekilde tutulması farklı şekillerde engellenebilir. Örneğin babasını erken yaşta kaybetmiş bir çocuğu cenaze törenine götürmeyebilirler. Buradaki amaç -güya- çocuğun acı çekmesinin ve bu yolla zarar görmesinin önüne geçmektir. Ya da abisini şehit vermiş bir kişinin, ağlamaması ve düşmanları sevindirmemesi yönünde baskılarla yasını yaşaması engellenebilir. Bu durumlar sağlıklı yas’ın önündeki en büyük engeldir ve yası yaşanmamış bir yitim, her an tetikte olan bir silah gibi kişinin ruhunda ateşlenmeyi beklemektedir. Freud’un da söylediği gibi; “İfade edilmemiş duygular asla ölmez, sadece diri diri gömülür ve sonradan korkunç şekilde tezahür ederler.”

NORMAL YAS SÜRESİ NE KADARDIR?

Yukarıda da bahsettiğim gibi her insanın kayıp karşısında verdiği tepki farklılık gösterir. Ancak normal şartlarda bir kişinin yasını 6 ay ile 1 yıl arasında tamamlaması beklenir. Eğer yitimin ardından 1 yıl kadar süre geçtiği halde kişi, yitim karşısında hala yoğun bir keder hissediyorsa ve kendini soysal olarak kişilerden ve dünyadan soyutlamışsa yas sürecinin sağlıklı bir şekilde tamamlanamadığını söyleyebilir. Bu durumda kişinin konunun uzmanı birinden psikolojik destek alması gerektiğini söyleyebiliriz.

EMDR VE YAS TERAPİSİ

EMDR; göz hareketleriyle duyarsızlaştırma ve yeniden işleme olarak bilinir. Aslında EMDR kendi kendini iyileştirme tedavisidir. Tıpkı bedenimizde ortaya çıkan bir yaranın ya da kesiğin kendini tedavi etmesi gibi zihnin de kendini tedavi etme özelliği vardır. Ancak bazı yaşantılar bu sürecin önünü tıkar.

Ülkemize ilk olarak sivil toplum örgütlerinin desteği ile 17 Ağustos depreminde, yakınlarını kaybeden mağdurlar üzerinde kullanılmaya başlanmıştır. Uygulama alanı hızla yaygınlaşan EMDR, travmalar başta olmak üzere bir çok psikolojik rahatsızlıkta etkili ve hızlı sonuç veren bir psikoterapi tekniğidir.

EMDR NASIL TEDAVİ EDER?

Travmatik anılar travmatik olmayan anılardan farklı olarak bellekte uygun olmayan bir biçimde depolanırlar. Bu nedenle normal yaşantılar gibi kolaylıkla geride bırakılamazlar. Birkaç gün önce yenilen yemek, görüşülen kişi vb. çoğu zaman hatırlanamaz. Günlük yaşantılar kolaylıkla zihin tarafından hazmedilmiş ve geride bırakılmıştır. Ancak travmatik yaşantılar, üzerinden uzun zaman geçse de yaşandığı anki haliyle (sevilen kişinin son görüntüsü, yitim haberinin alındığı an vb.) olduğu gibi işlenmemiş olarak kalırlar. Zaman zaman kendiliğinden zaman zaman da tetikleyiciler (hiç tanımadığınız birinin ölüm haberi, aniden çalan bir telefon vb.) etkisiyle anımsanırlar. Bu durumda kişi problem oluşturacak farklı fizyolojik ve duygusal tepkiler verir. Bu yaşantıyı kişinin ruhundaki bir düğüm gibi düşünebilir. Düğüm çözülmeden kişinin huzura ermesi zordur. Bu çalışma sırasında beynin çift yönlü uyarımıyla birlikte kişi, olumsuz yaşantılarını zihninde canlandırdığında sağ beyin küresi ve orta beyin aktifleşir. Özellikle limbik sistemde bulunan amigdalada duygusal canlanma ile ilişkili alanlarda aktivite düzeyi artar. Sağ ve orta beyindeki bu aktivite olumsuz yaşam deneyiminin sekteye uğrattığı adaptif bilgi işleme sürecini harekete geçirir. Çalışma sırasında; sıkıntı veren sahne, düşünce, duygu ve beden duyumuna odaklanması istenerek kişiye çift yönlü uyarım yapılmaya başlanır. Bu uyarım göz hareketleri, dokunma ya da ses kullanılarak yapılabilir. Bu yolla geçmişte harekete geçemeyen adaptif bilgi işleme süreci harekete geçerek duygusal sıkıntıları kaldığı yerden işlemeye başlar. Burada amaç sadece kişinin duygu yükünü boşaltmak değildir. Yaşanan olaylarla ilgili oluşan gerçek dışı negatif inancın da giderilerek yerine olumlu inançların yerleştirilmesini sağlamaktır. EMDR uygulaması boyunca ve sonrasında yaşantıyı hızlı bir şekilde işler ve düğümü çözmeye yardımcı olur. Burada anının unutulması ya da bilinçaltına gömülmesi gibi bir durum söz konusu değildir. Anı kişinin hafızasında varlığını devam ettirir ancak anının olumsuz etkisini artık hissetmez.
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Kayıp ve Yas - Emdr Tekniği ile Tedavisi" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Uzm.Psk.Abdullah ALPASLAN'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Uzm.Psk.Abdullah ALPASLAN'ın izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     4 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Abdullah ALPASLAN Fotoğraf
Uzm.Psk.Abdullah ALPASLAN
İstanbul (Online hizmet de veriyor)
Uzman Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi51 kez tavsiye edildiİş Adresi Kayıtlı
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Uzm.Psk.Abdullah ALPASLAN'ın Yazıları
► Emdr ile Fobi Tedavisi Psk.Gülüm BACANAK
► Sosyal Fobi'nin Emdr ile Tedavisi Psk.Hasan AKALIN
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,976 uzman makalesi arasında 'Kayıp ve Yas - Emdr Tekniği ile Tedavisi' başlığıyla benzeşen toplam 28 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


03:55
Top