2007'den Bugüne 92,262 Tavsiye, 28,210 Uzman ve 19,973 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Stres, Stresle Mücadele Yöntemleri
MAKALE #20321 © Yazan Psk.Halil TÜRKMEN | Yayın Ocak 2019 | 3,998 Okuyucu
Çağımızda veba gibi yaygın ve salgın olarak her türlü psikolojik, ruhsal ve bedensel hastalığı tetikleyen STRES, günümüz teknoloji çağından kaynaklanan ve başta ekonomik ve diğer zor, güç koşulların üstesinden gelemeyerek, çevresi ile uyum sağlama güçlüklerinin yaşanması oranında ortaya çıkmaktadır
İnsan yaşamı sürekli bir mücadeledir. Yaşam mücadelesinde sağlıklı galibiyetler kadar yenilgiler almak olasıdır. Önemli olan yenilgilerden gerekli dersleri kişisel yapıyı bozmadan çıkarmak olmalıdır.
Medeniyet, uygarlık, gelişme, değişme, ilerleme, kalkınma ve daha iyi yaşam koşullarına kavuşmak için verilen günlük yaşam mücadelesinde bir taraftan doğa olaylarının ve doğal afetlerin oluşturduğu olumsuz koşulları denetim altına alarak, insanlara verecek zararı en düşük düzeye indirme çabaları ve uğraşıları verilmektedir. Diğer taraftan insanların çağa uygun, kolay ve daha iyi yaşaması için bilim, bilişim, iletişim ve teknoloji alanların da ani ve hızlı değişikliklerin olumsuz etkileri yani insan eli ile oluşturulan dış canavarların etkilerine karşı mücadeleler verilmektedir.
İnsanoğlunun yaşamı süresince tüm ihtiyaçlarını karşılama mücadelesinde, ihtiyaçların az veya çok, yetersiz oranda karşılanması, hastalıklara karşı direnç düzeyindeki farklılıklar oranında yaşamsal önemi ile ilişkili tahribat oluşturup, psikolojik sorunları ortaya çıkarmaktadır.
Yaşamın kendisi bir mücadeledir ve yaşam mücadelesinin olumsuz koşullarına rağmen, yaşamınıza biçim ve yön vermek tamamen yalnız sizin elinizdedir. Bu nedenle günlük yaşam mücadelesinde, sürekli olarak çok sayıda olumlu ve olumsuz uyaranın bombardımanı altında kalırsınız. “Temel ihtiyaçlar, istek, gereksinim ve beklentiler; iletişim etkileşim ve insan ilişkileri, sosyal, duygusal ilişkiler ve yaşam biçimleri; güç ve yetersiz ekonomik koşullar, yoksulluk, işsizlik ve iş olanaklarının zorluğu; bilim, bilişim, iletişim ve teknoloji alanlarında ani ve hızlı değişiklikler, doğal afetler, doğa olayları ve kazalar, hastalıklar, dağılmış ve parçalanmış aileler, her türlü saldırı, cinsel taciz; ölüm, savaş, katliam, travma, kriz, bunalım; bilim, sosyal, toplumsal olaylar ve olgular gibi ” Karşılaşılan bu ve bunlar gibi olumsuz koşulların ve yaşantı biçimlerinin oluşturduğu yetersizlikler, kısıtlamalar, engeller, güçlüklere uyum sağlama ve zorlukların etkisi oranında; korku ve tehdit oluşturan, kaygı oluşturan, ürküten, huzursuzluk yaratan, kasvet verici, iç karartıcı, sıkıntı verici, iç daraltıcı, bunaltıcı, üzüntü veren, şaşkınlık yaratan, keder oluşturan, endişelendiren, belirsizlik yaratan; bilinçli, bilinçsiz duygusal tepkiler veririz. Bu olumsuz tepkilere karşı kişisel bütünlüğü korumak için olumlu algılamak, pozitif anlamlar yüklemek ve çaba göstermek gerekir. Bu tür günlük sorunların çözümsüz kalması, biriktirilmesi ve defalarca düşünülmesi en küçük olayın abartılarak soruna dönüştürülmesi; yakınları ve değer verdikleri in-sanlar hakkında çevrenin olumsuz görüş, düşünce ve dedikodularından etkilenmek, gerçekle bağdaşmayan hayaller ve kurgulara kapılmak gibi sorunlar; aslında içsel olarak kendi elimizle oluşumuna izin verdiğimiz ve yarattığımız canavarlardır.
Bu canavarlar, umutsuzluk, yetersizlik, karamsarlık ve çaresizlik gibi negatif duyguları geliştirirler. Ayrıca etkisinden bir türlü kurtulması olanaksız olan geçmişteki “Geçmişimizdeki canavarlar” yaşanan kırgınlıklar, dargınlıklar, tehditler, korkular, acılar, kaygılar, pişmanlıklar, olumsuz anılar, kızgınlıklar, sıkıntılar, kin ve nefret duyguları çözümlenmemiş takıntılar oluştururlar. Henüz yaşanmamış ve yaşanması olası olan, gelecek konusundaki kaygı ve düşüncelerin oluşturduğu tedirginlik, endişe, baskı ve bıraktığı etkinin şiddeti ile orantılı olarak duygular, düşünceler, davranışlar ve eylem biçimleriniz etkilenirler. Bu etki o kadar güçlü bir etkidir ki, birey üzerinde egemenlik kurup, benliğini esir alarak, tüm enerjisini tüketir ve halsiz, kırgın, yılgın, dirençsiz, yorgun ve bitap düşürür. Kısaca bireyin kendi kendisi olmasına izin vermez. Sürekli yaşanan negatif koşullar bu gününü, şimdiki anını ve tüm benliğini meşgul ederek olumsuz koşullar üreterek, organizma üzerin de kalıcı tahribatlar oluşturur.“ Geleceğimizdeki Canavarlar”
Duygusal yönünüzün karşı karşıya bulunduğu ve oluşturduğu sıkıntı veren, geren, zorlayan koşullar ise algılamalarınızı, hislerinizi, önsezilerinizi, duyguları, düşüncelerinizi olumsuz tesir edip, etkileyerek; negatif düşüncelerin gelişmesine zemin hazırlar. Duygusal yönden yaşanan çok sayıda olumsuz koşullar, bilinçli, akılcı ve mantıklı düşün-me süreçlerini de etkileyerek, duyguların seline kolaylıkla kapılıp, olumsuz davranış ve eylemlerde bulunulmanızı sağlar. Bütün bu koşullar, aslında kendi elinizle oluşturulan, farkında olarak ya da olmayarak geliştirdiğiniz ancak kontrol altına alamadığınız duygularınızda, düşüncelerinizde oluşumuna kapı aralayıp, izin verdiğiniz kendisi küçük fakat etkisi şiddetli ve güçlü içsel canavarlardır. Aynı zamanda stres kaynağı ve stresi oluşturan, dış ve iç faktörlerdir. Bu dışsal ve içsel canavarlar bireyi zorlar, gerer ve baskı altına alırlar. Süreç içinde kişiliğini ve tüm benliğini olumsuz etkileyerek, bu olumsuz koşulların gücü, şiddeti ve yoğunluğu oranında, birey olumlu ya da olumsuz tepkilerde bulunur. Bu tepkileri pozitif yapamadığı, mücadele edip, denetim altına alamadığı her koşulda birçok rahatsızlık ve ça-ğımızın sorunu olan STRES’ in yaşanması ve stresten kaçınılması olanaksız hale gelecektir.
Stres aslında her canlı varlığın, karşılaştığı olumsuz durumlarla baş etmek için verdiği tepkilerdir. Bu yönü ile düşünüldüğünde her canlı için yaşamsal bir önem taşımaktadır. Aşırı stres ise dış çevrede gelişen ve bireyleri olumsuz etkileyen, duygu ve düşüncelerimizde şekillenen ve oluşan bir psikolojik sorundur. Stres birçok psikolojik, psikosomatik ve bedensel hastalığı tetikleyerek ortaya çıkarmakla kalmaz, organizma üzerinde onarılması güç tahribatlara yol açarak yaşama sevincinizi elinizden alarak, hayatınızı zehir ederek, yaşama tutunma ve mücadele etme gücünü yok ederek, mutsuz olmanıza ve ömrünüzün kısalmasına neden olur. Oluşan her türlü olumsuz veya negatif koşullar karşısında sağlam duruş sergileyerek, ayakta durmayı beceren ve başaran birey, ancak yaşamsal canlılığını devam ettirme olanağına sahip olacaktır.
Bu yönü ile insan temel ihtiyaç ve gereksinimlerini, isteklerini, arzularını, beklentilerini, hayallerini, umutlarını karşılamak amacı ile hedeflerine uygun harekete geçecektir. Yaşam mücadelesinin dikenli ve sarp yollarında, karşılaşması olası olan olgu ve olayların oluşturduğu güçlükler, zorluklar, olumsuzluklar ve negatif koşullara boyun eğmeden, dimdik ayakta kalabilme yetisi olan, göğüs gerip mücadele ede-bilme azmine ve iradesine sahip doğadaki tek canlıdır. Günlük yaşamında karşılaşacağı olumsuzluk yaratan her türlü zorluğa karşı gerekli direnci ve dayanıklılığı kazanması da bundandır. Ayrıca olumlu duygularla beslenen duygusal yönünüzün avantajlarını kullanarak, yaşadığı olumsuz duyguların farkına vararak, kabul ederek, tanıyarak kontrol altına alarak, üstesinden gelerek, bilinçli, akılcı, mantıklı çözüm yolları üreterek, sağlıklı kararlar alma gücü, yeti ve zekasınada sahiptir. Bu özelliğinin yetersiz kaldığı koşullarda sezgilerinin, kalbinin ve vicdanının sesini dinleyerek kendine, çevresine zarar vermeyecek kararlar alarak, olumsuzu olumluya, kötüyü iyiye, aleyhe olanı lehine ve sağlıksız olanı sağlıklıya çevirerek yönetebilme irade ve gücüde kendisindedir. Olumsuz veya negatif duygu ve düşünceleri, olumlu ve pozitife dönüştüğü her koşulda duyguların kölesi olmaktan kurtulup, olumlu veya pozitif düşünceler geliştirileceği unutulmaması ve bilinmesi gereken bir gerçekliktir.
Bu türden çözüm yöntemlerini kendinize rehber edindiğiniz her koşulda, oluşturduğunuz ve şekillendirdiğiniz pozitif, olumlu ve insancıl duygularınız düşüncelerinize, düşünceleriniz davranışlarınıza ve eylemlerinize dönüşerek, olumlu ve sağlıklı yansımakla kalmayacak; o-lumsuz ve ya negatif yaşam koşullarına karşı göğüs gerebilme, gerekli direnç ve dayanıklılık kazanma becerilerini de kazanmış olacaksınız. Süreç için de geçmişe yönelik olumsuz kaygı, anı ve deneyimlerin, geleceğe yönelik hayallerin, beklentilerin ve umutların olumsuz etkisin-den arındırılmış düşünceleriniz doğrultusunda pekiştirilen olumlu, pozitif, sağlıklı, insani davranış ve eylemler kalıcı yaşam biçimine dönüşecektir. Bunun sonucu sevecen, mutlu, huzurlu, sağlıklı, verimli, edil-gen ve üretken, onurlu, umutlu kişilik sahibi bireye dönüşerek; stres ve stresin tetiklediği psikolojik, psikosomatik ve bedensel hastalıklardan korunma ve bağışıklık kazanma becerileri ile donanmış olacaksınız. Sosyal ve toplumsal bir varlık olarak, yaşadığı toplum içinde çevresiyle olumlu ve sağlıklı iletişim, etkileşim ve ilişkilere yansıyan o-lumlu davranışlar ve özellikler edinerek, gerekli sosyal ve insancıl beceriler geliştirilerek, kazanılmış olacaktır. İnsanın insan olmasının gerektirdiği tutum ve davranış biçimleri aynı zamanda kişiliğinin aynası ve temel taşları olacaktır. Bu olumlu ve insancıl özellikler doğ-rultusunda, yaşadığınız toplum içinde sevilen, sayılan, önemsenen, değer verilen bir bireye dönüşmenizi sağlamakla kalmayacak, yaşamın, yaşamanın ne kadar önemli, gerekli, yaşamaya değer olduğunu sezmenize ve anlamanıza, hayata dört elle sarılmanıza vesile olacak-tır. Yaşama karşı geliştirilen olumlu, pozitif, insancıl duygular, düşünceler yaşama sevincini kazanmanızı, yaşama sıkı sıkı sarılmanızı, ya-şamdan haz almanızı, canınıza can katarak huzurlu, neşeli, sevecen, mutlu olmanızı ve sağlıklı, başarılı, kültürlü, kişilikli bir bireye dönüşüp, genç, dinç kalarak, sağlıklı, uzun ömre katkılar sağlayacaktır.
Okuyacağınız bu yapıtta insanın canlılığını koruması ve muhafaza edebilmesi kadar, yaşanan stres ve diğer psikolojik ve ruhsal hastalıklara direnç ve dayanıklılık kazanarak bedensel hastalıklardan korunmak için neler yapmanız gerektiğine yer verilmektedir. Ayrıca yaşadığınız duyguların yol açtığı negatif düşüncelerin farkına vararak, kontrolünüz altına alabilmeniz; lehinize geliştirip, değiştirmek, size zarar vermemesi için ne gibi önlemler almanız, sağlıklı yönetme becerileri kazanmanız gerektiğinin yolları ve yöntemleri açıklanmaya çalışılmıştır. Özellikle insancıl özelliklerle donanmış ve sağlıklı kişilik sahibi bireyler olarak toplum içinde yer almak. Sağlıklı, neşeli, mutlu, huzurlu, sevinç ve sevgi dolu, bağımsız, üretken, özgür, kendisi ve çevresiyle barışık, geleceğine güvenle bakan umutlu bir bireye dönüşerek, günlük yaşamında karşılaştığı güçlüklerle, zorluklarla mücadele edebilen bireye nasıl dönüşebileceği bilgilerine yer verilmiştir. Yaşamın ağır koşulları altında ezilmeyerek, direnerek, mücadele ederek; sorunun bir parçası olmayan, yaşayacağı sorunların farkına vararak, tanıyarak, bilimsel yaklaşımlarla kontrol ve denetim altına alarak, sorun çözücü, çözüm odaklı ve alternatif çözüm yolları üretebilmenin. Pozitif özellikler ışığında kendine ve başkalarına zarar vermeden en olumlu ve insancıl yaklaşımla, gerekli çabayı göstererek, lehine yönetebilme becerilerinin nasıl kazanabileceğinin ilke, yöntem ve koşulları örneklerle işlenerek; uzun yaşamın sırlarına yer verilmektedir.
İnsanlarla sağlıklı ilişkiler, iletişim, etkileşim kurabilmek insancıl davranmakla gerçekleşir. Yargılayıcı değil, bireylerin yerine kendini koyarak empati kurabilen; yıkıcı değil yapıcı yaklaşan; eleştiri kadar özeleştiri verebilen; yalnız olumsuz değil olumlu davranışları da dikkate alan ve süreç içinde yaşam biçimine dönüştüren duygu, düşünce, tutum, davranış örüntülerinin olumlu kazanımları insancıldır. İnsancıl yaklaşan birey uzun yaşamın sırlarını keşfetmekle yetinmeyen, gerekli becerileri kazanarak; uzun süre sağlıklı yaşamanın verdiği avantajlardan yararlandığı bir yaşam biçimi ile ömrünün uzaması olanaklı hale gelip, gerçekleşecektir. Bu yapıtta insana özgü olumlu, sağlıklı kişilik özelliklerinin nasıl kazanılacağı ve yaşamı uzatmanın sırlarına nasıl erişeceği hususunda konular, psikolojik yaklaşımla ele alınıp, işlen-meye çaba ve özen gösterilmiştir.
Sağlıklı, genç, dinç kalarak uzun bir yaşam sürmek için hazırsanız, şimdi aslında kendinizde var olan bazı güçleri lehinize nasıl yöneteceğinizi, bütün bu kişisel özeliklerin nasıl kullanılacağının ve yönetileceğinin yalnız insanın yani kendisinin elinde olduğunu; bu yapıtı okuyup, inceledikçe daha iyi anlayıp, keşfedeceksiniz.

Ama para mutluluk getirmez. Acaba her koşulda ve durumda bu söz ne kadar geçerlidir…
Yukarıda defalarca çeşitli örnekler vererek, insan için önemini belirtmeye çalıştığım en temel ihtiyaçlardan fizyolojik ihtiyaçlar, insanın canlı kalması ve yaşamını devam ettirmesi için gerekli ihtiyaçlardır. Sosyal ihtiyaç ve gereksinimlerimiz ise düşünen, duygusal ve sosyal bir varlık olarak, kişiliğimizi kazanmak ve çevremizdeki insanlarla sağlıklı ve olumlu iletişim, etkileşim ve iliş-kiler geliştirip, kurarak yaşamı anlamlı kılan, insan olmanın gerektirdiği temel değerleri ve özellikleri hayata geçirmek için gerekli olan en temel gereksinimlerimizdir.
Gerek duygular, düşünceler ve davranışlarla ilgili, gerekse de stres konusunda verdiğim ayrıntılı açıklama ve örnekler; sağlıklı bir kişilik oluşumu. Çevresi ve diğer bireylerle olumlu, pozitif ve sağlıklı ilişkiler geliştirmesi, güçlükler, zorluklar, olumsuz ve negatif koşulları kontrol altına alıp, mücadele edip, denetim altına alması için kısaca insanların insan olması için gerekli olan olmazsa olmaz bir ihtiyaçtır.
Toplumda her insana, insan olmasının gerektirdiği temel hak ve öz-gürlüklerin, eşit koşullarda, ayrım yapmadan, ayrıştırıp, kutuplaştırmadan verilmesi ve uygulamalarda yer alması gerektiği bilincinin ve eğitiminin yeterince verilmediği gibi bunlara uygun yasal düzenlemelerin yetersiz olduğu vb. birçok sorunun kaynaklık ettiğini görmekteyiz.
Hele hele uygulamalarda bu hakların genelde ihlal edilerek delindiğini görmemiz, çok az ve ender olarak olumlu uygulamaları benimseyip, tanık olmamız; bu tür insanlık dışı ve insanlık ayıbı durumlar karşısında verilecek tepkilere, olumsuz ve duyarsız yaklaşımlar olayın tuzu ve biberi olmaktadır. Bu tepkilerin çeşitli yöntemlerle sindirilmeye çalışıldığı ve elimizden bir şey gelmemesi ve bizi aşması; hazmedilemediği gibi yapılacak bir şeyin ve alternatifinin olmaması bir insan olarak bizleri derinden yaralamaktadır.
Enflasyon ve tüketim koşullarının yaratıldığı ve sürekli desteklendiği ülkemizde işsizlik, açlık, sefaletin negatif etkileri bencil, bedavacı, egoist, kendinden başka kimseyi düşünmeyen, bana neci, kıskanan, nefret eden, paylaşmayan, yalnız kendini seven- mazoşist, saygısız vb. olumsuz tutum ve davranışların tohumları atılarak. Eğitim yolu ile desteklenerek olumsuz kişilik özelliklerini kazandırıcı nesillerin temellerinin atıldığı kötü tohumlar yeşertilmeye ve desteklenmeye başlandığını görmekteyiz.

STRESLE MÜCADELE-2
Düşünün, öncelikle aç kalan bir insan kendisinin ve sorumlu olduğu aile fertlerinin bu temel ihtiyaçlarını nasıl karşılayacak. Paraya ihtiyacını karşılamak için üretken bir birey olmasına ihtiyaç vardır. Diğer değişle para kazandıracak ya da gelir getirecek bir iş yapmasına veya meslek edinmesine ihtiyacı vardır. Peki, bunu yapmasının koşulları zorlaştırıldığında, bu zorlu koşullarda para kazandıracak ve evi- ne ekmek götürebileceği bir iş bulduğunda; eline geçen para ile kendisinin ve ailesinin beslenme dışındaki barınma, giyinme vb. öncelikli temel ihtiyaçlarını ne derecede karşılayacağı pek düşünülmeyecektir.

Bireyler, temel ihtiyaçlarının, gereksinimlerinin ve beklentilerinin karşılanmaması oranında, STRES eğilimi yaşamaktadır. Daha doğrusu bireyler, fizyolojik dürtü ve sosyal güdülerini gerçekleştirirken, STRES nedeni olan ve stresi tetikleyen faktörler devreye girerek, olumsuz koşullar yaşamaları oranında "STRES" ortaya çıkmaktadır. Çağımızda, yaşam koşullarının güçlüğü ve zorluğu sonucu, bu koşullarla baş başa kalan bireyin bunların üstesinden gelmek, üstesinden gelemeyeceği sorunları çözmek için tüm enerjisini tüketmesine rağ-men sorun kendi potansiyelini ve koşullarını aştığı için sorunu çözemeyerek, geri çekilerek sorunu ertelemesi en akılcı yöntem olmalıdır. Şayet çaba göstermenize rağmen çözümsüz bu sorunlara takılır ve hayallerinizi, düşüncelerinizi meşgul etmeye tüm zamanınızı harcarsanız; kendi elimizle stres girdabına sürüklenmiş olursunuz. Bu nedenle tüm çabalarımıza ve uğraşılarımıza rağmen sorunu çözme olanağımız bulunmuyorsa, sorunu erteleyerek, uygun ve çözebileceğimiz koşulların oluşmasını beklemek en akılcı bir yöntem olmalıdır.
Günlük yaşamımızda ailelerin yapısında ve toplumun bireye bakış şeklinde ki değişiklikler, dağılmış, parçalanmış ailelerin artışı, insan ilişkilerinde ki olumsuzluklar, işsizlik ve iş koşullarındaki olumsuzluklar, hayatın bir sınav ve mücadele oluşu hayat mücadelesinin güçlüğü ve zorluğu, ekonomik koşullarda ki olumsuz koşullar, bireye yüklenen görev ve sorumlulukların yoğunluğu vb. stres kaynağı ve stres yaşama oranını arttırıcı unsurları oluşturmaktadır
Yukarıda Temel İhtiyaçlarımız konusunda ayrıntılı açıklayarak, yer verilen temel gereksinimlerimizin, kendimizden ve çevremizden kaynaklanan sorunlar, evrendeki gelişmeler ve sorunlar; “ Uzay, dünyamız, ülkemiz, ilimiz, yakın ve uzak çevremiz vb.” çevremizle iletişim, ilişki ve etkileşim kurarken yaşadığımız güçlükler. Burada belirtmediğim birçok sorun ve olumsuz koşullarla karşılaştığımız, yaşadığımız ve çözüm üretmekte yetersiz kaldığımız ya da mücadele etmemize rağmen olayların bizi aştığı ve çözümsüz kaldığı her olgu, olay ve durumla doğru orantılı olarak 'STRES' yaşanır. Bireyin karşılaştığı sorunlar ve koşullar ne kadar güç, zor ve olumsuz olursa olsun, bunlara karşı duygularımızın vereceği tepkiler ne kadar ürkütücü olursa olsun bu olumsuz durumun oluşturduğu duygular, düşünceler stresi oluşturan faktörlerdir yani stres kaynaklarıdır. Stres konusunda diğer dik-katleri çekmek istediğim husus şudur. Özellikle bu önemli ve önemli olduğu kadar stresten kurtulmamıza yardımcı olacaktır. Stresi olumsuz algılayıp, şiddetli yaşamamıza neden olan koşullardan en önemlisi de duygularımızın yüklediği anlamlar ve düşüncelerimizde oluşan olumsuz durumlardır. Bu koşullardan kaçarak, uzaklaşamayacakları; bu olumsuz koşulları atlatamayacakları; etkisinden kurtulmak için çaba gösterip, mücadele etmelerinin olası olmadığını ya da yeterli gelmeyeceğine inandıkları ve düşündükleri her negatif durum ve olayda stresi yaşayacak olmaları gerçekliğidir. Bu nedenle stres durumunu, dış çevreden gelen olumsuzluklar kadar, duygu ve düşüncelerimizin yüklediği anlamlarla ilişkili olduğu gerçekliğini unutmamalıyız.
Diğer bir zararı ise olumsuz duygu ve düşüncelerinizin kontrol altına alamadığımız için bunların etkisi altında kalmamızdır. Bu durum da siz duygu ve düşüncelerinizi değil; duygu ve düşünceleriniz sizi yönetmeye başlar ve süreç içinde tüm benliğiniz üzerinde egemenlik kurması sonucu, kişisel bütünlüğünüzü koruyamayacak duruma düşersiniz. Stres bu nedenle dış çevrede gelişen ve bireyleri etkileyen, ancak duygu ve düşüncelerimizde şekillenen ve oluşan bir psikolojik sorundur. Stresi kontrol altına alıp, iyi yöneterek, ortadan kaldırıp sorunu çözdüğünüz oranda stresin verdiği gerginlik, yerini gevşemeye ve rahatlamaya bırakacaktır.
Yaşanan stresin yoğunluğu, yüksekliği ve şiddeti, sürecin uzunluğu oranında bireyde tahribatlar oluşacaktır. Bu tahribat, kişinin tüm benliğini etkilemekle kalmayan, birey üzerinde onarılması güç birçok organ hastalıklarını, çeşitli psikolojik rahatsızlıkların tetiklenerek, özellikle Psikosomatik Rahatsızlıkların ortaya çıkmasına neden olacak-tır. Dikkate değer bir husus ise genetik faktörlerin, bu koşullarda daha erken yaşlarda ve beklenmedik durumlarda ortaya çıkmasıdır. Toplumun bir ferdi olan bireyler bu tür olumsuzlukların yaşaması oranın da, stres eğilimi artmaktadır. İnsanların yaşadığı stresin şiddeti oranında kontrol altına alamamak, stresin neden olduğu olumsuz koşullarla mücadele edememek;” Özellikle A Tipi Davranış, Kişilik Bozukluğuna yatkın kişiler.” Yaşadığı stresi normal düzeye indiremeyeceği için stresi iyi yönetemez, kendi lehine koşullar oluşturamaz. Ancak, insani, pozitif özelliklere, donanımlara ve sağlıklı kişilik özelliklerine sahip olan bireyler her türlü stres koşulları ile mücadele etme becerilerine sahiptirler.
İnsanoğlu yalnız düşünen değil, düşünen, duygusal ve sosyal bir varlıktır. Bu nedenle çevresindeki olayları, olguları, durumları ve gelişmeleri; algılayan ihtiyaçları ve istekleri doğrultusun da hedefe yönelmek, akılcı ve sağlıklı amaçlar belirlemek, kararlar almak ve amaca uygun hedefini gerçekleştirmek için harekete geçme ve devam ettirme yetisine sahip olduğu için diğer canlılardan farklıdır. Bu farklılık bireyden bireye değişiklik gösterir.
Yeri gelmişken stres olayını da bu doğrultuda düşündüğümüzde, organizmanız stresi oluşturan olumsuz koşullar oluştuğunda, bu olumsuz koşullara duygularımızın verdiği tepkiler sonucu gerilir. Yapısın da meydana gelen, tehdit edici, tehlike verici ve olumsuz koşullar ve durumlardan kurtulmak için çaba gösterilir. Diğer değişle stres oluş-turan bu durumdan kurtulmak için verdiği çabalar ve mücadeleler sonucu, gerginlik sona erip, ortadan kalktığında; ortada bir tehdit ve tehlike unsuru kalmayacağı için organizma normal durumunu döner, gevşer ve rahatlarız
Bireyin yaşamının herhangi bir döneminde temel ihtiyaçlardan yoksun kalması, kişiliğinin oluşumun da aksaklıklara yol açarak; ileriki yaşamınızda birçok sorunun yaşanmasına neden olur. Toplumun bir ferdi olarak bir topluluk içinde yaşadığımız gerçeğini dikkate alacak olur-sak, yaşadığımız toplum için de her bireyin, doğumundan geldiği yaşa kadar, her gelişim döneminde farklı beklentileri ve ihtiyaçları olduğu, bunların karşılanmaması ile orantılı aksaklıklar, sorunlar yaşayacağı gerçekliği bilinmelidir. Yine bireyler temel ihtiyaçlarını bir şekilde karşılarken, yaptıkları toplumca onay görmesi ya da aile, çevre, toplum içinde bir yeri olduğu konusunda güvence duyması; sevgi, ilgi, saygı, kabul görmesi ve kendini tehlikede hissetmemesi gerekir. Sosyal çevresi içinde “aile çevresi, arkadaş çevresi, okul çevresi, iş çevresi, evlilik çevresi vb.” kendinin de bir yeri olduğuna ve değerli olduğuna inanması, güven ve öz güven duygusu geliştirmesi açısından önem kazanmaktadır. Bu yönü ile kendimiz başta gelmek üzere her insan önemlidir her insan değerlidir.
Sonuç olarak, bireylerin temel ihtiyaçları, yaşamını sürdürmek ve ayakta durabilmek için gerekli olan ve insana has temel gereksinimleridir. Bu ihtiyaçları güdülenerek, karşılayabiliriz. Dürtüler yaşamımızı devam ettirmek için ihtiyacımız olan en temel gereksinimlerdir. Sosyal Güdüler ise bireyin birey olması ve toplumda bir yeri olmasını gerektiren tüm özellikleri ve unsurları oluşturur. Bireyler bu iki temel ihtiyaçlarının karşılanmaması ve engellenmesi oranında güçlükler, zorluklar, engeller, sorunların artışı ve şiddeti oranında stres yaşarlar. Daha farklı bir ifadeyle; bireylerde, Stres nedeni olan ve stresi tetikleyen faktörler arttıkça, STRES eğilimi artmaktadır.
Yapılan araştırmalar gerçekçi ve gerçekleşme olasılığı yüksek olan beklentilere inanıldığı oranda, beklentilerinizi yaşamınızda veya günlük hayatınızda gerçekleştirme olasılığı güçlü olmaktadır. Genelde in sanlar kendinden üstün gördükleri, sevdikleri, değer verdikleri, önemsedikleri kişilerin istemlerini gerçekleştirmek için ortaya koydukları hedeflere daha fazla inandıkları için bu hedefler yüksek olsalar bile ona erişmek için ve kendini gerçekleştirmek için göstereceği azim ve çabaların yüksek olduğu tespit edilmiştir. Yani beklentilerin gerçekçi olması kadar, bunları koşullar doğrultusunda gerçekleştireceklerine inanmaları oranında, mücadele etmek, çaba göstermek, başarmak, lehine yönetmek kolaylaşacaktır. Bu nedenle yaşamınız süresince, yaşamınızı zehir edecek geçmişin izlerinin düşüncelerinizde yer almasına izin vermediğiniz, geçit sağlamadığınız, kendinize güvenip, inandığınız her koşulda çabalarınız yüksek düzeyde oluşacağı için üstesin-den gelinmeyecek sorun olmayacaktır. Bu koşullarda enerjinizi geçmişteki izlere ve zehir veren negatife değil, beklentileriniz, gereksinimleriniz, istekleriniz doğrultusunda gerçekçi olana, pozitif düşüncelere yoğunlaştırmanız; bedeli er ya da geç, dinç, genç, sağlıklı kalarak, mutlu olmanız, yaşamın uzaması biçiminde geri dönüt olarak ürününü verecektir.
Birkaç kişinin bir arada bulunduğu bir ortamda bireylerin her türlü davranışının dikkat çekmesine karşılık, grup sayısı kalabalıklaştıkça belirli bir davranışın bile dikkatten uzak kaldığı gözlenmiştir. Örneğin Kalabalık arasında acil yardıma ihtiyacı olan birinin yardım isteklerinin pek dikkat çekmediği ve görmezden gelindiği gözlenmiştir.
Bu nedenle, bireylere performansının üstünde çok yükler yüklenmesi koşullarında, (Şimdiki Klasik Eğitim Sisteminin Genel Yapısı) seçenekler çok olduğu için hangisini seçeceği konusun da özgürce davranmasında yaşanan güçlükler, yeteneğine uygun olmayan yüklenen ağır programlar performansı ve kabiliyeti oranında çok az seçimlerde bulunmayı tercih edip, gerçekleştirmesine neden olmaktadır. Ayrıca kendisine sunulan çok sayıda seçeneklerin çok azına cevap vermekle kalınmaz daha az başarılı olmasına neden olduğu için özgürce seçimlerine rağmen daha az mutlu olunmaktadır.
Yine doğumla başlayan ve devam eden bütün bu dönemlerde yani yaşamın her döneminde yaşanan ciddi hastalıklar, işsizlik, boşanma, ayrı yaşama, aile bireylerinden birinin geçirdiği kazalar, doğal afetler, her türlü saldırılar, savaşlar nükleer olaylardan göreceği zararlar. Yine öldürmeye teşebbüs ve ölüm biçiminde elimizde olmadan gelişen, kontrol edilemeyen ve yaşanan önemli değişiklikler stres kaynaklarını oluştururlar
Daha doğrusu stres düşüncelerde başladığına göre, bireyin donanımları ve kişilik özellikleri ile doğrudan ilişkili olan aslında bireyin kendi eliyle oluşturduğu ve içsel canavarların ürünlerinin ortaya çıkardığı etki düzeyiyle doğrudan ilişkilidir.
Stres kaynaklarını tanımlayıp, belirlediğinizde aynı zamanda stres kaynaklarının farkına varmış olmanız, kontrol altına alarak gerekli düzenlemeler yapma olanağını da elde etmenize ve stresin etkileme gücü ve şiddetini kolaylıkla azaltmanıza yardımcı olacak unsuların kazanılmasına yol açacaktır. Bu değişimlere her bireyin güçlü ve zayıf yönlerini oluşturan özellikleri ve dayanıklı, dirençli olup olmaması oranında ortaya çıkan, bireyin kendisinden kaynaklanan tepki ve yanıt biçimlerini oluştururlar.
Günlük yaşamımız da bir gün içinde yapacağımız işler, faaliyet ve etkinlikler; kendiliğin den gerçekleşmez. Günlük işlerimizi gerçekleştirmek ve kendi lehimize çevirmek, gayret ve çaba ister. İnsanlarla iletişim, sağlıklı ve iyi ilişkiler gerektirir. Yapmak için yola çıktığımız iş, eylem ve etkinliklerden bazılarını gerçekleştirmek isterken zorluklar, güçlüklerle karşılaşma ve yaşama olasılığı vardır. Bunları olumlu karşılamak, pozitif açıdan bakmak, çıkabilecek olası sorunları, güçlükleri ve engelleri ortadan kaldırmak için tekrar çaba göstermek gerekir. Yani yaşanan her olumsuzluk ya da talihsizlik, bizim normal halimizi ve yapacağımız görevleri gerçekleştirmek için engel oluşturmamalıdır. Ortaya çıkan sorunları çözmek için gereken çabayı göstermemek, olumsuz koşulların yaşanmasını sağlar. Bu durumda çıkacak sorunlara takılmak, meydana gelen sorunları biriktirmek ya da en küçük sorun ve olayı abartmak, sorun yokken sorunlar oluşturmak, her şeyi sorun haline getirmek. Yakınımız, arkadaşımız ve akrabamız olan kişiler hakkında çevrede söylenenleri, dedikodu lara inanmak, düşünceler de atıp, tutarak sorun haline getirmek veya sorunları olduğundan fazla büyütmek ya da abartmak. Gerçeklerle bağdaşmayacak düzeyde olan hayal ürünlerine, rüyalara takılmak, beklenmeyen senaryolara ve kurgulara kendimizi kaptırmak, yersiz şüphelere kapılmak. Olumsuzluklara açık olmak, gereksiz kuşku ve kıskançlık yaşamak, inandığı değerlere karşı inancını kaybetmek, güven ve öz güven yetersizliği yaşamak, umutsuzluklara kapılmak vb. burada belirtilmeyen birçok sorunu yaşamımıza sokmak yerine, yaşamdan uzak tutmak gerekir.
Tercihimiz, bu gibi olumsuz duygu ve düşünce biçimlerinin yaşantımıza girmesine asla ve asla müsaade etmemek olmalıdır. Yaşanan olumsuzlukları hayatın parçası, yaşam biçimine dönüştürmek daha ileri giderek yaşamımıza, bu günümüze egemen olmasına ve elimiz den almasına izin vermek, en büyük stres faktörlerini oluşturur.
Her insan yaşamında olumsuz durumlar, sorunlar ve koşullarla karşılaşabilir. Önemli olan bu olumsuz durumları normal ve doğal karşılamak, olaylara negatif bakmak yerine pozitif bakmayı tercih etmek ve bunları ortadan kaldırmak için akılcı ve sorun çözücü yaklaşımlar denenmesi önemli olmaktadır. Asla sorun çözme seçeneği bitmeden, öncelikli olarak sorunu düşüncelerde büyüterek, abartarak sorunun bir parçası haline gelinmemelidir. Karşılaştığımız sorunları çözmek için gerekli çaba gösterilmemesi halinde, olumsuz yaşantı biçimlerinin geliştirilmesine yol açan negatif duyguların gelişmesine izin verilmeyecek, yaşamayacak ve kölesine dönüşmeyerek, negatif düşüncelerin olumsuz, istenmeyen ve bize zarar verici davranışlara dönüşümü engellenmiş olacaktır. Hiçbir birey isteyerek negatif duyguların geliştirilmesine izin vermez. Bunların istenerek yaşanmasına yol açan, düşünce biçimlerinden oluşan bir yaşamı da tercih edilmez. Tercihin istenmeden bu yönde yani aşırı duygusallığa yol açarak etkilenip, gelişmesi koşullarında, bilinmelidir ki… Stresin yaşanması, zararlar görülmesi, yaralar alınması, yıpranarak hastalanması ve yaşlanması kaçınılmaz olacaktır. Bununla da kalınmayarak, pozitif yaşam biçimlerini tercih etmek yerine genelde negatif yaşam biçimlerinin tercih edildiği her durumda. Süreç içinde yaşama karşı negatif bakma ve yaklaşma alışkanlığı kazanılmış olur ki; bu yaşam biçiminin bireyi yok etmekle kalmayıp, çevresi ile ilişkilerini ve bağlarını kopararak, süreç içinde yalnızlığa veya yok olmaya sürükleyeceği gerçeği bilinmelidir.
Bireylere, çevrenin ve toplumun verdiği değer oranında, birey kendini tehlikede hissetmeyeceği ve kendini olumsuz etkileyecek koşullar oluşmayacak; sorunların yaşanmaması ile orantılı olarak da zarar verici düzeyde stres oluşup, yaşanmayacaktır
Yukarda belirtilen çok sayıda sorunun yoğunluğu, yüksekliği, şiddeti ve bireyin kaldırma, dayanma, başa çıkmak için mücadele edebilme, çözümler üreterek yönetebilme ve denetim altına alma güçlüklerinin yaşaması oranında stresin tetiklediği çok sayıda psikosomatik veya bedensel hastalığın veya rahatsızlığın tetiklenerek ortaya çıkması kaçınılmaz hale gelecektir.
Özellikle genetik faktörler daha erken yaşlarda ve beklenmedik durumlarda ortaya çıkmaktadır. Toplumun bir ferdi olan bireylerde bu tür olumsuzlukların yaşanması oranında, stres eğilimi artmaktadır. Bu faktörler, stresi tetikleyici koşullar olarak karşımıza çıkmaktadır. Daha doğrusu bireyler, yukarda belirttiğim olumsuz koşulları, yaşadıkları oranla doğru orantılı olarak stres yaşanmakta ve stresin tetiklediği birçok bedensel hastalık ortaya çıkmaktadır. Diğer değişle çağımızda stres düzeyinin şiddeti oranında ve stres sürecinin uzunluğu ile ilişkili olarak, stresin tetikleyerek ortaya çıkardığı Psikosomatik Rahatsızlıklar yaşanması kaçınılmaz olmaktadır.
İşte çağımızın baş döndürücü hızla geliştiği teknolojik gelişmelerin oluşturduğu yaşantı biçimleri, bunlara uyum güçlükleri ile yaşantı biçimlerinin birebir örtüşmesi ve bu sorunun büyük bir toplum kesi-mini ilgilendirmesinden yola çıkarak, ben strese Çağımızın Psikolojik Rahatsızlığı ve Vebası tanımlamasını getirdim. Stresin çağa uygun bir psikolojik sorun olması ve toplumun tüm kesimlerinde çocuk, genç, yetişkin, yaşlı demeden her geçen gün salgın ve yaygın olarak etkileyerek artması anlamında kullanıldım.
Stresin hissedilmesi ve yaşanması koşullarında birey kendini tehlike de hisseder ve bu tehlikeli, zarar veren durumdan kurtulmak için tepkide bulunur. Organizmanın tehlikeyi hissetmesi, algılaması sonucu biyolojik olarak verdiği tepkiler sonucu kan basıncı yükselir, çeşitli hormonlar, özellikle adrenalin hormonu faaliyete geçer ve adrenalin salgılar. Yani vücudun kendi yaşamını tehlikede hissettiği koşullar ve vereceği olumsuz etkilerden korunmak amacı ile vücudun alarm sis-temleri devreye girer ve harekete geçerek, bu yönde tepkiler verirler
Stres bireyin kendine ve çevresine zarar vermeye başlandığının, günlük yaşamını olumsuz etkilediği, vücudun organları ile ilgili şikayet, problem ve sorunlar ortaya çıktığı koşullarda başkaları ya da kendileri tarafından farkına varılabildiğinde stres yaşadığını onaylanabilmektedir. Bu koşullar oluşmadan stres yaşıyor olsa bile başlangıçta birey strese girdiğini, stres yaşadığını, günlük yaşamına olumsuz yandığını ve olumsuz etkilendiğini bilmesine karşı, onu görmezden gelebilmektedir.
Bu nedenle hafif ya da dayanabilecek oranda ve normal düzeyde seyreden stres aynı heyecan ve kaygı olayında olduğu gibi bireyi eğleme geçirten ve ateşleyen güçtür. Bu nedenle yoğun düzeyde veya aşırı yaşanmayan stresin bireye yararı vardır.
STRESLE MÜCADELE-3
Bazen halk arasında yoğun etkilenme koşullarında uyarıcı nitelikte olan ve bireyin yaşadıklarının farkında olmasını sağlayan uyarıcı bazı deyimler bu anlamda kullanılmaktadır.” Çabuk parlıyorsun, hemen sinirleniyorsun, çok sinirli davranıyorsun vb.” Her insan yaşamın güç lüklerine karşı mücadeleler verirken, yaşamını olumsuz etkileyen, teh-likeye düşüren durumlarla ve koşullarla mutlaka karşılaşacaktır. Bu negatif koşulların verdiği, oluşturduğu olumsuz veya negatif koşullardan korunmak, kurtulmak için tepkiler vermesi kaçınılmaz olacaktır. Verilen bu tepkiler her bireyde koşullara uygun ortaya çıkan hafif, normal ve yüksek düzeyde gelişen heyecan, kaygı, stres vb. doğal tepki biçimleridir. Bu tepkilerin normalden saparak, yüksek, şiddetli, yoğun yaşandığı ve süreklilik arz etmesi oranında tehlikeli hal alarak bireye zarar vermesi; psikolojik sorunların ve stresin yaşanması kaçınılmaz olacaktır.
Ayrıca sosyal ve toplumsal olaylar, bilim, bilişim, teknoloji alanındaki hızlı değişim ve gelişmeler vb." tüm bu durumlarla mücadele etmede yaşanan güçlükler ve bu yeni ve alışılmadık çevreye uyum sağlama sorunlarını oluştururlar. Bu sorunlara karşı çözüm üret mede yaşanan güçlük ve zorluklar, bu yeni koşullarla mücadele edememesi sonucunda; günlük sorunları çözemeyerek, çözümsüz kalan sorunları biriktirmek ve defalarca düşünmek, düşünmek, sonunda çözüm üretememekten çaresizlik yaşamak, bazen en küçük olayları abartarak soruna dönüştürmek koşulları oluşur. Stresi oluşturan koşullar, yakınları ve sevdikleri, değer verdikleri insanlar hakkında çevredekilerin eleştirisel görüş ve düşüncelerinden, dedikodulardan etkilenmek. Gerçekle bağdaşmayan hayaller ve hayal ürünü kurgulara sık sık kendini kaptırmak, olmayacak yersiz şüphelere kapılmak. Olumsuz duygu, tutum, düşünce, davranış ve eylemlere açık olmak, gereksiz kuşku ve kıskançlıklara kapılmak, kendine ve çevresine karşı güvensizlik duygu ve tutumları ile baş başa olmak ve bunun dışında belirtmediğim birçok sorunun ortaya çıkması olası olacaktır.
Bu duygusal ve sosyal yönleri, özellikleri dışında stres sosyal, duygusal ilişkilerde kısıtlama, uzak durmak. Olumsuz iletişim biçimleri, isteklerimiz ve beklentilerimizin karşılanmaması, işsizlik ve iş olanaklarının zorluğu, güçlüğü ve iflas koşullarında. Olumsuz veya yetersiz ekonomik koşulların yarattığı sıkıntılar ve yoksulluk, hastalıklar ve bulaşıcı hastalıklar, ailelerin parçalanması her türlü saldırıya uğramak. Ölüm ve öldürme, yas, savaş, katliam, doğal afetler ve kazalar, kriz ve bunalım gibi çok sayıda sorunların bir arada yaşanmasına yol açarlar. Adeta olumsuzlukların çekim gücü ve merkezine dönüşerek, günlük yaşamında duygularının, düşüncelerinin, davranış ve eylem biçimlerinin, egemenlik kurarak, benliğini esir alması ve bunun sonucu kendi kendisi olmasına izin verilmemesine yol açacaktır. Yaşamında oluşturduğu olumsuz etkiler ve tahribatlar yetmezmiş gibi yaşama sevincini, hayatını elinden alarak, yaşamı ona zehir etmesi sorunları ile baş başa kalan birey çaresiz, savunmasız, aciz bir varlığa dönüştürecek koşulları oluştururlar. Bütün bu olumsuz koşullarla her bireyin karşılaşması ve her bireyin yaşaması olasılığı olan olaylar, olgular ve yaşam biçimleri olduğu kadar, bireyleri olumsuz etkileyen ve stres oluşturan ve yaratan kaynaklardır. “ Stresin Olumsuz Yönleri ve Zararları”
Bu stres kaynaklarının bireyleri etkilemesi bireyden bireye değişiklikler gösterir. Özellikle birey üzerinde bıraktığı psikolojik etkiler ve tahribatlar bireyden, bireye değişiklik arz eder. Olumsuz, negatif, zor, güç koşullar, olaylar, olgular ve yaşantı biçimleri, insanda sıkıntı, ü-züntü, korku, endişe, kaygı, acı, tehdit ve tehlike veren vb. biçimlerde algılanır ve bireyi gerer, bu gerginlik yaratan durumlardan kurtulmak için davranışta ve eylemde bulunulur. Bu koşulların bireyi etkilemesinin şiddeti ve sürekliliği oranında stres yaşanır. Her insanın yaşadığı olumsuz koşullar oranında, olumsuz duygular yaşaması, olumsuz düşünceler geliştirmesi, gelişen bu koşullara uygun sorunlar yaşanması normal olduğu kadar doğal kabul edilmeli ve karşılanmalıdır. Asıl olan bu negatif koşulların davranışlara dönüşmeden, zararlar verme-den ortadan kaldırılması için akılcı, bilinçli çözüm yolları üretilmesi için mücadele verilmesi ve çaba gösterilmesini sağlayıcı yaklaşımların denenmesi ve hayata geçirilmesi olmalıdır. Sorun çözücü yaklaşımların tercih edilmesi ve kullanılması gerekirken, duyguların, düşüncelerin ve olayların akışına kapılarak, sorunun parçası olunması, sorunlar üretici ve büyütücü yaklaşımlardan uzak durulması önem kazanır.
Karşılaşılan her sorunu çözmek için girişimde bulunulduğu ve gereken çabaların gösterilmesi oranında çözülemeyecek, çözümsüz kalacak hiçbir sorun bulunmamaktadır. Çünkü bu ilk adımı atmamak hatası olumsuz yaşam biçimlerine kilitlenerek, yaşamın bir parçası haline getirilmesine, bunların kölesine dönüşerek, sizi istedikleri gibi yönetmelerine süreç içinde biriktirilerek, yaşamın çekilmez hale getirilmesi ile kalınmayarak, üstesinden gelinemeyecek, çözüm üretemeyecek direncin kazanılmasına neden olursunuz.
Bu koşullarda negatif duygular konusunda açıklanan çok sayıda duygunun yaşanarak, geliştirilen düşünceler doğrultusunda negatif davranışlarda bulunmakla kalınmaz, çekilemeyecek bir yaşam biçimini tercih etmenin koşullarını oluştururlar. Hiçbir birey bu tür yaşam koşullarını tercih etmek istemez, bu türden yaşam biçimlerinin bireyde egemenlik kurduğu her koşulda psikolojik rahatsızlıklar ve stresin yaşanması mut laka gerçekleşecek ve kaçınılmaz olacaktır. Bu koşullar yerine olumlu duyguların yaşandığı, pozitif yaşam biçimleri ve negatif koşullarda bu koşulları pozitife dönüştürecek koşulların geliştirilmesi yaşamsal öne-me sahip olduğundan tercih edilecektir. Bu tür yaşam biçimini yaşam tarzının bir parçası haline getirildiği her koşulda olumsuzluklar yaşanmayacaktır. Ancak, yaşadığı bu olumsuz koşullar ve koşulların yol açtığı sorunlar karşısında kendini ve tüm benliğini baskı altında hisseden ve duygusal olarak etkilenen “Küçük Adamın” bütün bunlar yetmezmiş gibi hislerinin, duygularının etkilenmesi oranında, yüklediği olumsuz anlamlar ikinci bir güçlük olarak etki gücü oranında bireyi baskı altına alıp, ezmektedir. Bütün bu olumsuz koşulların etkisi, gücü ve şiddeti, anlamlandırmaların ve duygusal yüklemelerle birlikte, bireyin duyguları bazen farkında olduğu kadar, farkında olmadan; bireyin etkilenme gücü oranında bilinçli ya da bilinçsiz tepkiler verirler. Tepkiler doğrultusunda isteyerek ya da istem dışı bulunacağı davranış biçimleri ve seçeceği mücadele biçimleri; stresin verdiği olumsuz koşulları üzerin- den atma çabalarında çoğu zaman yalnız kalması, işinin hiç de kolay olmadığının ve zor ve güç olacağının belirtisidir.
Ayrıca bütün bunlarla baş etmek ve üstesinden gelmek için harekete ya da eyleme geçmesinin ve mücadele etmesinin gerekliliğinin, önün de aşılması gereken dikenli bir yol, sarp, yüksek dağlar gibi engeller olduğunun, bu engelleri aşmaktan başka çaresinin olmadığını, ancak bu engelleri aşması halinde rahata ve huzura kavuşacağının bilincinde olunmalıdır. Bundan dolayı stresi oluşturan yalnız stres kaynağı olan olumsuz durumlar ve koşullar kadar diğer önemli unsurlar, bireyin dışardan gelen uyaranları algılama, duygusal olarak yüklediği düşün-sel anlamlar verdiği tepkiler, beklentilerinin düzeyi ve şiddeti oranlarında stresi olumlu ya da olumsuz yaşayacaktır.
Diğer taraftan bu olumsuz durumların etkisini üzerinden atmak için belirli yaralar almadan bu savaştan galip gelmesinin, sorunları yenerek üstesinden gelmesinin hiç de kolay olmadığının farkına varmalıdır. Ayrıca, kaldırabileceğinden çok büyük yükle yüklenmiş olan bu koşullar ve sorunlar, küçük adamı öğle baskı altına almış, öğle güçlü baskı unsurları oluşturmuştur ki bunlar altında adeta ezilmeye başlamıştır. Bu koşullarda bu baskılar altından, ayağa kalkacak gücü toplayarak, hedefine ulaşması çok zor olacaktır. Yaşam mücadelesinden galip gelebilmesi için mutlaka bu olumsuz durumları tehdit edici negatif koşullardan kurtulması gerektiğine öncelikle inanması ve kabul etmesi gerekmektedir. Daha sonra düşüncelerinde, kendisinin kaldıramayacağı kadar zararlar vereceği düşüncesi değil bu olumsuz, zor ve güç durumlarla mücadele etme gücünün olduğuna inanması ve kendine güven mesi önem kazanmaktadır. Daha sonra bu koşullardan kurtulmak, pozitif koşullara dönüştürmek, çözümler üretmek ve mücadele etmek için gereken çabaların gösterilmesi halinde, sorunları elinden geldiğince yenerek, bertaraf edip, ortadan kaldırarak veya hiç değilse kendisini çok düşük düzeyde etkileme yollarını arayıcı mücadeleler vermesi gerekmektedir.
Bireyin yenemediği ve üstesinden gelemediği durumlarla ilgili çevresinden ya da bir uzmandan yardım ve desteğe ihtiyaç duyması gerektiğinin farkında olmalıdır. Ancak bu destek sayesinde çözemediği sorunlarının tamamını çözmese de, stres sorununun bir bölümünü çözerek. Yaşanan stresin şiddeti ve yoğunluğu oranında vereceği sıkıntı, gerginlik, hayal kırıklığı, acı, keder, üzüntü, bunalım, çile, travma kısmen de olsa ortadan kalkacağı için en azından belirli bir süre de olsa gevşeyip, rahatlayarak, yaşamını normal olarak devam ettirebilecektir. Psikolojik tedavi sonuçlandığında, aldığı galibiyetin verdiği sevinç, mutluluk, haz duygularının beraberinde, kazanacağı her şeye rağmen yaşamın değerli olduğu, kendine güven ve özgüveni, yaşama sevinci gibi öz benlik duyguları en büyük kazanımı olacağı, bu sağlıklı kişilik değer ve özelliklerinin önemini kelimelerle anlatmak olanaksızlaşacaktır. Bunun tersi durumlarda psikolojik birçok rahatsızlığın kapısını çalması olanaklıdır. Yalnız psikolojik rahatsızlıklarla kalınmayacak, stresin bir üst aşaması depresyon kaçınılmaz olacak ve bunların tetiklediği birçok hastalık ortaya çıkacaktır.
Bazen de stres oluşturan yaşam koşullarından bazılarını, kendi elimizle oluştururuz ve bunun farkında bile olmayız. Kendi elimizle oluşturduğumuz bu canavarlardan, ilki geçmişimizle ilgilidir. Özellikle geçmişte yaşadığımız olaylar ve olgular üzerimizde olumsuz etkiler bırakmaya devam ettikleri için bazıları da duygusal yönden şiddetli ve güçlü yaşandığı, bizi yaraladığı ve tahribat verdiği için üzerimiz de iz bırakmıştır. Bu nedenle benliğimizi, duygularımızı, düşüncelerimizi meşgul etmeye devam ederler. Geçmişte yaşadığımız kırgınlıklar, dargınlıklar, tehditler, korkular, kaygılar, pişmanlıklar, olaylar, anılar, kızgınlıklar, kin duymalar vb. olumsuz duygular; çözümlenemediği için takıntılarımız ve üzerimizde bıraktığı etkinin şiddeti ile orantılı olarak; duygularımızı, düşüncelerimizi, davranışlarımızı sürekli etkilemeye ve meşgul etmeye devam ederler. Diğer yarattığımız canavar ise henüz yaşanmamış ve yaşanması olası olan gelecek konusundaki kaygı ve düşüncelerimizdir. Ayrıca gerçekleştirmek isteyip de, gerçekleştiremediğimiz ve sürekli hayal kurmaya devam ettiğimiz, geleceğe yönelik öngörülerimizdir. Bu duygular, isteklerimiz, hayallerimiz, hedeflerimiz, düşlerimiz, kurgularımız, planlarımız, kaygılarımız vb. düşüncelerimizden oluşur. Geçmişimiz ve geleceğimizle ilgili olumsuz duygu ve düşünceler bizi o kadar meşgul eder ki… O anımızı, o günümüzü kendi isteklerimiz doğrultusunda mutlu ve dolu, dolu yaşamak düşüncemizi bizden alır, uzaklaştırır ve götürür. Bu nedenle biz kendimiz olamayız, olmak istesek de isteğimizce yaşayamayız. Kendimize verdiğimiz zarar ve tahribat yetmezmiş gibi çevremizdeki insanları da farkında olmadan ve istemeden kırar ve üzeriz.
Sihirli bir değneğe ya da bir reçeteye ihtiyacımız yoktur. İşte kendi elimizle oluşturduğumuz bu canavarları, bu gizli ve gizli olduğu kadar güçlü ve şiddetli, stres kaynağı ve yaşamımızı bize zindan eden bu canavarları tanıyarak, yaşamımızı olumsuz etkilemelerine izin vermeyerek, onları yenmek için daha fazla zaman kaybetmeden, hemen şimdi mücadele etmeliyiz. Bunun için ilk yapacağımız şey, özellikle geçmişe fazla takılmayarak, günü gününe stressiz ve sağlıklı, mutlu yaşamanın yollarını ve yöntemlerini aramak olmalıdır.
Duygular, düşünceler, davranışlar konusunda ayrıntılı açıklanan canavarlar, geçmiş ve geleceğe ilişkin takıntılarını, kontrol altına alamayıp, devam ettirdiği oranda, günlük yaşamın güçlükleri, zorlukları ve olumsuzlukları ekleneceği için stres yaşamınızın bir parçasına dönüşecektir. Kısacası bireylerin bütünlüğünü bozan bu olumsuz koşullara bireyin vereceği duygusal tepkiler; organizmanın bütünlüğünü bozmaktadır. Bireyler bu bütünlüğü korumak için tüm enerjisi-ni bu tür olumsuz düşüncelere kilitlemektedir. Bu olumsuz koşullar ve sorunlarla boğuşan bireylerin, bazen mücadele çabasında çaresiz kalmaları kaçınılmaz olacaktır. Bireyin yaşamını çekilmez hale getiren, benliğini olumsuz etkileyerek, kendini baskı altında hissetmesine ne-den olmakla kalmayacak; yaşadığı stresin şiddeti oranında, bireyin yaşama bağlanma gücünü ve yaşamdan aldığı hazzın oranını düşmesine zemin hazırlayacaktır. Süreç içinde olumlu duygularının zayıflayarak azalmasına, çözüm üretememesine, yaşama sevincini yitirmesine, gerçek hayattan gittikçe kopmasına, uzaklaşmasına ve hayal aleminde yaşamasına, yalnız kalma isteği duymasına, çevreyle iletişiminin kopmasına, uykularının kaçmasına, iştahının azalmasına…
Sonuçta yaşamın anlamını yitirmekle kalmayıp, yaşadığı stresin şiddeti birçok psikolojik ve psikosomatik hastalığı tetikleyerek, yaşamasıyla kalmayıp, travma ya da tükenmişlik sendromu yaşaması halinde; şoka girme, unutkanlık ve düşünce kaybı yaşamasına, cinnet geçirme, intihar eğilimine bile sebep olmaktadır.
Gelecek, hatta yakın gelecek yarın, daha, daha yakın gelecek bir saat sonrası, hatta bir dakika sonrasının ne olacağını bilemeyiz. Bir da ika önceki geçmişi nasıl geriye döndüremiyorsak, bir dakika sonrasında ne olacağını, olayların belirli oranda kontrol alınmasına karşın, kontrolümüz dışında nasıl gelişeceğini bilemeyiz ve zamanı dur-duramayız, o halde o anı içinde bulunduğunuz şimdiki anı yaşamanıza olanak varken istediğinizce yaşamak tercih edilmelidir. Tüm bu nedenlerle, yaşamın içinde bulunduğunuz o anın önemini bilerek, istediğimizce, gönlümüzce, dolu, dolu yaşamaya çaba gösterelim.
Her şeye rağmen yaşamak güzeldir…
Bireylerin olumsuz ve negatif yaşam biçimlerini yaşandığı, zorlandığı, güçlükler yaşadığı ve kendini baskı altında hissettiği ve tehlike, tehdit olarak algılayıp, anlamlandırdığı, bunun sonucu duygusal yönden olumsuz tepkiler verdiği ve anlamlar yüklediği bilinmektedir. Ayrıca yaşanan her olumsuz veya negatif olay, olgu ve yaşam biçiminde, bireylerin olumsuz etkileneceği ve zarar göreceği türdeki yaşam biçimlerinde, beynimiz serotonin ve ürettiği melatonin adı verilen hormonun doğal koşulları dışında az, düşük ve yetersiz düzeyde salgılamasına neden olacaktır. Tersi durumlarda bu hormonun düşük düzeyde salgısı, direnç ve enerjik olma düzeyini de olumsuz etkileyeceği için negatif koşullara direnme gücü olmayacağı için "STRES' yaşaması kaçınılmaz olacaktır. Bu gerçekliğin bilinmesinde yarar vardır
Tüm insanların ortak özellikleri olmasına karşın, bireyden bireye değişiklikler gösteren hisleriniz, duygularınız, algılarınız, hedefleriniz, amaçlarınız, beklentileriniz, gereksinimleriniz her bireyde farklıdır. Bu farklı özelliğinizle sizi harekete ve eyleme geçiren gücünüz, düşünceleriniz, davranışlarınız, eylemleriniz, iletişiminiz, etkileşiminiz, ilişkileriniz yalnız size ait, size has, size özgü özelliklere ve donanımlara sahiptir.
Her insan günlük yaşamının her anında sürekli dışardan kendisini yani organizmasını etkileyen uyaranlara tepki olarak geliştirilen ve oluşturulan hisleri, algıları, duyguları ve düşünceleri doğrultusunda yön verilerek karşı konulmaktadır. Önce uyaranı hisseder ve algılar, daha sonra üzerinizde oluşturduğu negatif koşulların ve değişimlerin farkına varırsınız. Farkına varılan bu olumsuz koşullardan kurtulmanın yolu ve yöntemi, oluşan değişimleri tanıyarak, kabul ederek, çözümler üreterek, kontrol altına alınmasıyla önem kazanmaktadır. Olumsuz koşullarla mücadele ederek, denetim altına alıcı değişimler arasından kendinize en uygun olanı seçmek, olumsuzların yerini pozitif olanların alması için anlamlar yükleyip kazandırmak, benimsemek, yeri geldiğinde işinize yarayacak biçimde tekrar tekrar kullanmak; olmazsa olmazlarınızı oluşturmalıdır. Kişiler ya da bireyler, günlük yaşamlarını istendik biçimde dolu, dolu yaşamak sağlığına ve kişiliğine zarar vermeden, mutlu olarak devam ettirmek istemlerini oluşturmaları yaşam boyu ola gelmiş ve olmaya devam edecek koşullardır. Günlük yaşamda karşılaştıkları ya da karşı karşıya oldukları çok sayıda uyaran bombardımanı arasından, diğer değişle kendine sunulan seçeneklerden, olanaklardan; kendine en uygun olanı ve işine yarayacak olanları; istemlerine, gereksinimlerine ve beklentilerine uygun olanları seçmeyi gerçekçi hedeflediği oranda pozitif düşünceler, duygular ve davranışlar geliştirmeleri kaçınılmaz olacaktır. Bu koşullarda yaşama sevincini kazanarak, yaşama daha sıkı tutunmaları gerçekleşecektir. Olumsuz koşulların, güçlüklerin oluşup, gelişmesi durumlarında bile, kendisine ve kişilik bütünlüğüne zarar vermeyecek olanları deneyimleri doğrultusunda, farkında olarak seçebilme, kont-rol edebilme, denetim altına alma ve bu doğrultuda en uygun tepkisel davranışta, girişimde ve eylemde bulunma yetisine, gücüne ve beceri-sine her koşulda sahip olacaktır. Yaşantı süresince günlük hayatın her alanında ve anında karşılaşılması olası olan negatif koşullar sonucu stresin yaşanması kaçınılmaz olacaktır.
Kaldıramayacağınız şiddette stresin bedelini vücudunuzda, beyninizde, tüm bedeninizin hayati organlarında tahribat verecek biçimde ağır bedellerle ödememek ve psikolojik, ruhsal zararlar görmemeniz için dikkatli olmanız ve önemsemeniz önem kazanmaktadır.
O halde akılcı olan stresle her yerde, her zaman ve her koşulda karşılaşılabileceğiniz bilinerek, normal düzeyde yaşanacak ya da normale indireceğiniz stresin varlığının da yararlı olduğunun, yaşamın bir parçası olduğunun ve yaşam biçimi olduğunu bilmekte yarar vardır. Önemsemeniz ve farkında olmanız gereken size zarar verecek duruma dönüşmesine izin verme olasılığı olan etkin, şiddetli ve yoğun hissedilen, algılanan ve yaşanan stresi, aslında kendinizin oluşturduğunu önce fark etmeniz, sonra anlamanız, tanımanız ve yüzleşmenizdir.
Diğer değişle günlük hayatınızı elinizden almakla kalmayıp, tüm yaşamınızı olumsuz etkileyen, yaşamınızı size zehir eden yoğun stres koşullarını oluşturan stresin belirtilerini, stresör denilen stres kaynaklarının üzerinizde bıraktığı olumsuz etkilerin, yaşamınızı nasıl çekilmez ve yaşanmayacak koşullara dönüştürdüğünün farkında ve bilincinde olmanız önem kazanmaktadır
Ancak en büyük güçlük, zorluk bilgisizlikten kaynaklanan zorluklardır. Gerekli bilgiler ve deneyimler edinildiğinde farkın da olunup, mücadele edildiğinde başarılmayacak, üstesinden gelinemeyecek hiç bir sorun bulunmamaktadır. Önemli olan, önemsenmesi gereken stresin size zarar verecek koşullar oluşmadan, sorunlar yaratmadan farkına varılmasını sağlayıcı bilgi ve deneyimlere, mücadele edecek güce, yetiye, donanıma ve becerilere sahip olmanız olacaktır.
Streste olduğunuzu, stres yaşadığınızı ve stresi oluşturan koşullara neden olan stres kaynaklarının, stres faktörlerinin, stresin olumsuz et-kilerinin ortaya çıkardığı ve organizmanız üzerinde oluşturduğu değişimleri ve negatif koşulların. Yani üzerinizde oluşan olumsuz etki biçimlerinin hissedilmesi, algılanması, belirtilerinin sezilmesi ve oluşturduğu tehdit ve tehlike yaratan baskı unsurlarının fark edilmesi önemli olmaktadır.
Stres koşulları bakımından çeşitlendirilmek istendiğinde bireyi genelde iki biçimde etkilediğini dikkate alarak çeşitlendirmek istiyorum. İlki, insana faydalı olan normal düzeyde yaşanan olumlu, iyi, yararlı, pozitif olan stresi içeren stres türüdür. Diğeri bireyi kötü, olumsuz, zararlı, negatif, normalin üstünde etkileyen stres türüdür. Stresin yoğunluğunun artması ve stres olayının sürekliliği oranında tükenmeyi, yaşlanmayı, yok olmayı hazırlayan koşullar oluşmaktadır.
Yaşanan her olayda normal yani organizmanın kaldırabileceği oran, düzey ve seviyedeki stres, yaşamımız için hayati veya yaşamsal öneme sahiptir, gereklidir ve mutlaka yaşanması gereken bir durumdur Bireyi karşılaştığı güç, tehlikeli ve zarar verici durumlardan korunmasına yardım eder bireye karşılaştığı olumsuz koşullara karşı direnç ve dayanıklılık, deneyim kazandırdığı için yararlıdır. Bireyler için yararlı, faydalı, olumlu, harekete geçirici, performans arttırıcı tüm özelliklerinden dolayı yapıcı (eustress) adı verilmiştir. Bu özelliklere sahip olan her bireyin kaldırabileceği orandaki veya normal düzeydeki yapıcı stres var olmanın ve yaşamı devam ettirmenin gücüdür
İşte stresin çok sayıda zarar verici özelliğinden dolayı normalin üstünde, şiddetli, yoğun ve uzun süreli yaşanan diğer değişle bireyin kaldıramayacağı orandaki strese yıkıcı ( Dıstress), stres adı verilmektedir. Yıkıcı, zararlı olduğu kadar yok edici etkileri olan bu strese, stres çeşitlerinde ayrıntılı yer verilecektir.
Ancak her bireyin stresten etkilenme düzeyi ve derecesi farklı olacağı için bireysel farklılıklarla, potansiyelleri ve bireysel donanımları ile orantılı olarak bazen kaldırılamayacak yüklemeler bireye yarar vermek yerine zarar vermekle sonuçlanabilirler.
Oysa geçmişteki negatif koşullardan etkilenmeden, stresin normal seviyede yaşanması koşullarında; bireye sağladığı çok sayıda yarar kazandıracağı dikkate alınıp, önemsenmelidir. Bizim yaşama tutunma, hayatta kalma, sorunları çözme, rahatlama, başarı, icat, keşif, yenilikte bulunarak ilerleme, üretken olarak, kendimizi gerçekleştirme, mutlu olma, yaşama sevinci, yaşama yeniden sıkı sıkı tutunma gibi yaşam kaynağımız olan çok sayıda yararı bulunmaktadır.
Yenilgiyi başlangıçta kabullenmek durumunda kalındığında veya geri çekilmenin tercih edildiği her koşulda, yapmak istediklerimizi istesek de yapamaz ve sonuçta yenik düşerek, başarısız oluruz
Mutlu birey aynı zamanda hedefler doğrultusunda kendini belirli oranda gerçekleştirmiş birey olduğu önemsenmeli ve unutulmamalıdır.
Sonuçta karşılaşılan güç, zor ve tehlikeli durumlarla mücadele et-tikçe, üstesinden gelerek, başa çıktıkça organizma direnç ve dayanıklılık kazanacaktır. Zor, güç koşullar ve sorunlarla mücadele gücü kazandıkça, lehinize ve sağlıklı olarak yönetme becerisi kazanılacağı için yaşanılan o andan, içinde bulunulan günden ve süreç içinde yaşamdan tat, zevk ve doyum almaya başlayacaksınızdır. Zorluklar la, sorunlarla mücadele etme gücü kazandıkça kendinize güveniniz ve öz güveninizi artarak, olgunlaşmanıza ve benzer koşullara direnç kazanma yetisini kazanmanıza neden olacaktır. Edindiğiniz deneyimlerle benzer sorunlarla tekrar karşılaşıldığında, sorunu kolaylıkla çözümlemekle kalınmayacak, başarı, pozitif ve insani koşulları yaşam biçimine dönüştürmeniz aynı zamanda, sağlıklı kişilik özellikleri kazanmanıza zemin hazırlayacaktır
Yaşam insanın karşılaştığı olumlu koşullar kadar, olumsuz koşullardan oluştuğu bir bütün olduğuna göre olumsuz koşulları olumlu yapmak için negatif koşullardan kurtulmak vereceği zararlardan korunmak için belirli bir mücadele verilmesi ve çaba gösterilmesi gerekir

STRESLE MÜCADELE-4
Bu nedenle yaşanan olayla ilgili oluşan duygular mutlaka yaşanması gereken ve engellenmesi kaçınılmaz olmasına karşı, duygulara yüklenen negatif düşüncelerle daha etkin hale gelmesi de önem arz etmektedir. Negatif olaylar sonucu yaşanan duygulara özellikle duygular, düşünceler, davranışlar konusu içinde sürekli tekrarlanan geçmişe yönelik anıların düşüncelerde yüklediği negatif koşullar oranında, üstesinden gelinemeyecek ve kaldırılmayacak kadar yoğun etkilerinin gelişip, oluşması ve bireyi etkilemesi ile orantılı olarak stresin veya yoğun stresin yaşanması kolaylaşmaktadır.
Her sorunun çaresi olduğundan yola çıkıldığında, ortaya çıkan her olumsuzluğun çaresi olduğu bilinciyle hareket edildiğinde bu koşullar da bile, yaşanan stresin şiddetli, yüksekliği ve yoğunluğuna rağmen kontrol altına alınabileceği bilinmesi gereken bir gerçekliktir. Bu koşulların farkına varılmaması, kontrol altına alınmaması, mücadele edilmemesi, çözümler üretilerek lehe yönetilmemesi sonucu stresin birey üzerinde tahribata yol açması kaçınılmaz olacaktır. Kişisel olarak zayıf olduğunuz anlarda yaşayacağınız çok güçlü bir strese direnç sağlayamayacağınız oranlarda, yaşanacak bu tür stres ölümcül ve ölümcül olduğu tehlikeli boyutlarda yaşanacaktır. Yine bu koşullarda insanın kişisel bütünlüğünü tehdit eden, bu tehlikeli olduğu kadar tehdit edici durumlar ile mücadele çabalarınız, başarısızlıkla sonuçlandığın da, yetersizlik ve çaresizlik duygularının geliştirilmesine yol açarlar. Bu negatif duygulara uygun geliştirilen negatif düşünceler ve düşünce hataları bu koşulları daha dirençli ve keskin hale getirmeleri nedeniyle daha sonraki süreçlerde, benzeri olumsuz koşullarla karşılaştığınız da, mücadele etme gücünüzü ve direncinizi zayıflatırlar.
Sonuçta, korkak, ürkek, kendine güven ve özgüven duygularınızı zayıflatan, yetersizlik, umutsuzluk, çaresizlik duygularından kaynaklanan özelliklerin benliğinizde egemenlik kurarak; kendi kabuğunuza çekilmenize çevrenizden gittikçe koparak, yalnızlık ve yetersizlik girdabında boğulmanıza yol açarlar. Stresin düzeyi oranı, yoğunluğu ve etkileme düzeyi arttıkça ve süresi uzadıkça; bir şekilde birey üzerinde yıkıma neden olacağı unutulmamalıdır.
Eğer uzun süredir doğru düşünmekte, karar vermekte, dikkatinizi toplamakta, öğrenmekte veya öğrendiklerinizi hatırlamakta zorlanarak, güçlükler yaşıyorsanız. Bütün bu olumsuz değişimlerin farkın da iseniz, kesinlikle stres yaşadığınızı anlamalısınız.
Yine uzun süreli stres koşullarının ve stresin yaşanmasının psikolojik etkileri arasında acı, asabilik, çaresizlik, endişe, huzursuzluk, kaygı, korku, endişe, mutsuzluk, neşesizlik, sıkıntı, umutsuzluk, üzüntü duygularının yaşanmasının eşlik etmesinin kaçınılmaz olacağı bilinmesi gerekmektedir
Oluşan ve kendini olumsuz etkileyen bu negatif koşulların verdiği, oluşturduğu, yarattığı olumsuz etkilerden korunmak, kurtulmak, kaçınmak ve gerekli engel durumlarını ortadan kaldırmak ve eski dengeli durumuna yani normal koşullara dönmek için çaba göstermesi, mücadeleler vermesi ve yeni çözüm yolları üretmesi, bulması, kullanması kadar doğal bir durum yoktur. Bütün bu pozitif koşullar bireyin olumsuz durumunu dengeli duruma ya da pozitife dönüştürmek için verdiği çabalar olduğu için yararlıdır. Bireyi geriye değil ileriye, zararlı olanlara değil yararlı olanlara götürmeye, sağlıksız durumu, sağlıklı duruma dönüştürme ve üretkenliğe yönelik girişim ve eylemlerden oluşur
Ayrıca bireyin daha sonra oluşması olası olan negatif koşullara direnç ve dayanıklılık kazanmasına yol açar. Bütün bu yönleri ile aynı zamanda insana has olan insani özellikler olduğu kadar, kişisel deneyimler edinilmesine ve sağlıklı kişilik özelliklerinin kazanılıp, geliştirilmesine büyük katkılar sağlamaktadır. Tüm bu nedenlerle stresin yaşamımızın vazgeçilemez, onsuz olunamaz ve yaşanamaz bir parçası yani yaşam biçimi olduğu akıldan çıkarılmamalıdır. Önemli olan stresin zarar vermeye başladığını hissettiğiniz, algıladıklarınızın farkına vardığınızda, kontrol altına almanız, mücadele etmeniz ve lehinize yönetmeniz kolaylaşacaktır. Bu negatif koşulları, pozitife dönüştürme yeti ve becerisini kazandığınız her koşulda sorunun bir parçası olma yerine sorun çözücü yaklaşım ve yöntemlere başvurmanız nedeniyle mutlu ve sağlıklı, uzun yaşamanın sırlarını keşfetmiş olacaksınızdır.
Stresin Organizmaya veya Bireye Etkileri
İnsan organizması dışarıdan gelen tehdit, tehlike, korku, endişe, kaygı vb. olumsuz olaylar ve durumlarla baş başa kaldığı oranda; bu olumsuz duygularına, “baskı, zorlanma, gerginlik, endişe, kin, nefret, üzüntü, sıkıntı, öfke, belirsizlik vb. duyguları eşlik eder. Bireyler bu olumsuz duyguların eşlik ettiği oranda; etkilenme gücü ve şiddeti artacaktır. Özellikle organizmanın, mücadele edemediği ve üstesinden gelemediği zorlanmalarda; olumsuz tutum, davranış ve düşünce örüntülerinde de değişiklikler gözlenir. Bazen, çok sık hayale dalarak, ger-çek yaşamın olumsuz etkilerinden kaçış; kararsızlık ve karar verme süreçlerinde güçlükler yaşamasına neden olabilir. Organizmanın dışa vurma, kendine ya da çevresine güvensizlik, yansıtma bastırma, gerileme vb. olumsuz savunma mekanizmalarını kullanmak zorunda kala bilir. Beceriksizlik, yetersizlik, başarısızlık vb. olumsuz duygular, aşırı titizlik ve mükemmeliyetçi tutum ve davranış örüntüleri ortaya çıkabilir. Bu tür olumsuz tutum, tavır, davranış ve düşünce biçimleri organizmanın geçmişteki benzer olayları anlamlandırma durumu ile ilgili olabileceği gibi o an yaşanan olaylar karşısında vereceği anlamlan dırmalarla da ilişkili olabilir. Yine olaylara ve durumlara karşı verilen tepkiler, “ Kişiliğe, sosyal ve yakın çevresinin vereceği tepkilere, eğitim, kültür, örf, adet, gelenek, görenek, çevre baskısı gibi sosyal baskı unsurları gibi” birden çok faktörün etkilemesi oranında değişiklikler gösterir. Eğer bireyin genetik donanımı, kişisel özellikleri stresi kaldıramayacak güçte hisseder ve algılarsa, stres yaşamakla kalmaz, bedenin kan damarlarına daha fazla kan pompalanmasına ve dolmasına neden olacağı için oluşan basınç akciğerleri, kalbi ve beyni olumsuz etkileyebilir.
Bireylerin yaşamında, strese neden olan ve stresi tetikleyen birden faktörün, stres kaynaklarının ve etkilerinin rol oynadığını yukardaki konular içinde ayrıntılı açıklamış bulunuyorum.. Organizma ve her birey üzerindeki etkilerini yeri gelmişken biraz daha açıklamakta yarar görmekteyim. Bireylerin olayları ya da durumları farklı, farklı al-gılamaları ve anlamlar yüklemeleri sonucu, ortaya çıkan yeni koşullara farklı yönde olumlu ya da olumsuz tepki verme, etkisinde kalma, etkilenme biçimleri ortaya çıkmaktadır. “Kaçma, geri çekilme, yansıtma, bastırma vb. olumsuz savunma mekanizmaları kullanabilir.” Stres, ba zen anlık olaylar durumlar karşı karşıya kalınması durumunda da ortaya çıkabilir. Bu nedenle verilen tepkiler, olaydan, olaya; çevreden, çevreye; koşuldan, koşula ve kişiden kişiye değişebilir. Bir anlık veya günlük olan, o an gelişip etkisi kısa sürede sona eren strese kısa süreli stres adı verilmektedir. Günlük ve belirli bir anımızda gelişen olaylar ve durumlar karşısında kişilerin birbiriyle çelişen amaçları, gereksinimleri ve beklentilerinden kaynaklanabilir. Bunların engellenmesi, karşılanmaması sonucu, aile ortamlarında, arkadaş çevresinde, akrabalar arasında, trafikte, iş yerinde karşılaşılan engeller, terslikler, olumsuzluklar, baskı unsurları ve koşulları, zorlanmalar sonucu gerilimlerin yaşanması kaçınılmaz hale gelecektir.
Önemli olan bu negatif koşulların oluşturduğu günlük stresi geride bırakmak ya da çözüme ulaştırmak önem kazanmaktadır. Bu koşulları sürekli düşünerek, düşüncelerde derinleştirerek, kalıcı olmasına ve süreklilik kazanmasına izin vermenizin size hiçbir yararı ve katkısı olmayacaktır. Bugün, şu an, dün olmuş, geçmiş ve geride kalmıştır. Geçmişi şimdiki zamana, şu ana aktarmak yararsız olduğu kadar size zarar vermekten başka bir işe yaramazlar. Lütfen !.. Bunun farkında olunuz ve bilicine varınız… Yaşamın her geçen gün artan talepleri önünüzde dururken, bunlara odaklanıp, yoğunlaşıp, çözmek varken; geçmişe takılarak, bu gününüzün de çözümsüz kalmasına ve sorunlara yol açmasına ve başka bir katkı sağlamamasına izin vermemelisiniz. Siz abartmadığınız ve geçmişe takılmadığınız sürece stres koşulları oluşmayacak ve yaşanmayacak; oluşan stres sizi etkilemeyecek yani geldiği gibi geçip, gidecektir.
Stres koşullarında fizyolojik, duygusal, davranışsal, zihinsel, psikolojik etkilerin hepsi gözlenir. Ancak stresin bu etkileri kısa sürelidir. Eğer strese bireyin bağışıklık sistemlerinin verdiği yanıt ve kişilik özellikleri bakımından dirençli ve dayanıklı özellikler taşıyorsa kolaylıkla stres koşullarını atlatacaktır. Aksi koşullarda bireyin olumsuz koşullar yaşanması ile kalınmayacak, birey üzerinde iz bırakabilecek sonuçlara yol açacaktır. Ani olarak oluşan bu beklenmedik ve olumsuz koşullardan kurtulma ve korunma çabaları olumsuz davranış örüntülerine ve psikolojik patlamalardan kaynaklanan istenmeyen davranışların oluşturduğu çevresel sorunlara yol açabilir.
Organizmanın olayları algılama ve anlamlandırma, yeni anlamlar yükleme süreçleri ilk tepkiden sonra yaşanacak süreçlerdir. Bu algı-lama ve anlam kazandırmalar, olumlu olabileceği gibi ” Olumlu tutum, tavır, davranış ve düşünce biçimleri geliştirebilir.” olumsuz da algılayıp, anlamlandırabilir. Bireyin kişisel özellikleri ve yaşadığı çevrenin koşullarına göre; olumlu ya da olumsuz tepkiler verebilir.
Geliştirilen olumsuz düşünceler sonucu acı, ıstırap, endişe, heyecan, kaygı, korku, tedirginlik, sıkıntı, şüphecilik gibi çok sayıda duygusal tepkilerin yol açtığı negatif duygular geliştirilebilir.

Stres Koşullarında şu hususa önemle dikkat etmeliyiz...

Kısacası, gerek kısa süreli gerekse uzun süreli stres yaşanan koşulların oluşturduğu olayları ve durumları, insanın algılaması, anlamlandırması, çevrenin bakış açısı, tepkisi ve bireyin vereceği tepki, bireyi etkileme düzeyi, kendisine ve çevresine yansıtması vb. şiddeti ve yoğunluğu ile ilişkin bireyden bireye değişiklikler gösterir.
Çünkü her bireyin bu günü ve geleceği, genelde geçmişinin etkileri ile şekillenip, yönlendirilmektedir. Geçmişin anı ve deneyimleri ile beslenen ve güç alan düşünceler sonucu yanlış, hatalı ve negatif özelliklere sahip düşüncelerin stresi güçlendirerek stresin yaşanmasına etkileri olduğu bilinmesi gereken önemli bir husustur.
Bu tepkiler organizmanın olayları ve durumları olumsuz algılama ve anlamlandırması sonucu, kendini savunmak ve dış tehlike ve tehditlerden korunmak için geliştirdiği korkma, kaçma, uzaklaşma, geri çekilme ve olumsuz savunma mekanizmalarını kullanma biçiminde de oluşup gelişebilirler.
Tüm bu yönleri ele alındığında, stresin verdiği olumsuz etkileri asgariye indirmenin ya da ortadan tamamen kaldırmanın yolu; strese neden olan koşulları tanıyarak, kontrol altına alarak, mücadele etmek ve mümkün olduğunca lehimize düzenlemekle mümkündür. Aşağıda stres türlerinde belirteceğim fizyolojik, duygusal, düşünsel, davranışsal, kişisel, sosyal, psikolojik ve ruhsal etkiler, faktörler, kaynaklar stres ve stres türlerinin oluşumları ve gelişimleri dikkate alındığında; bu yönleri doğrultusunda durum irdelenip ele alınıp incelendiğinde, STRES ÖNCELİKLE DÜŞÜNCEDE OLUŞAN bir psikolojik bir rahatsızlıktır. Farkında ve bilincinde olunuz…
Yapıtımın çeşitli bölümlerinde ayrıntılı olarak açıkladığım, yaşanan olayın ve durumun şiddeti, yoğunluğu ve süresinin uzunluğu ile orantılı olarak gelişen stres koşulları, organizmayı tahrip ederek, olumsuz etkilemekle kalmayıp, bağışıklık sistemlerinin de zayıflama-sına ve süreç içinde bireyin tüm gücünü yitirmesine neden olmaktadır.
Aslında stresi oluşturan olaylar her bireyi aynı oranda etkilemezler, bireyden, bireye değişiklikler ve farklılıklar göstermektedir. Bu durum, olayları bireyin nasıl algıladığı, nasıl anlamlandırdığı, duygu ve düşüncelerine nasıl yansıdığı ve ne derecede önemseyip, önemsemediği ile ilişkilidir.

Bununla da yetinmez, bireylerin bu olumsuzluklarla baş etme ve mücadele gücünün bittiği yerde; umutsuzluk, yetersizlik duygularının benliğinde egemenlik kurması sonucu; kolaycı kaçış yollarını seçerek kendini toplumdan soyutlamasına ya da mücadeleden, sorumluluktan kaçarak içki, alkol, uyuşturucu vb. kendini vermesine, ya da kendini bu durumlara getiren kişi veya toplumdan bunların hesabını sormak, öç almak istemleri baskın çıkarak, terör, anarşi yanlısı, sempatizan ya da terörist ya da anarşist olması koşulları gerçekleşebilir.
Bütün bu olay ve olgular, bedensel, duygusal, düşünsel süreçlere etki etmektedir. Çağımızda kitle iletişim araçları, bilgi, bilişim, iletişim, araştırma alanında yaşanan hızlı ve baş döndürücü gelişmelere paralel olarak bilim ve teknolojik gelişmelere yol açmıştır. Bu gelişmeler ile ilişkili düşünen, sosyal bir varlık olan insanın yaşam biçimlerinde, sos yal çevresi ile ilişkilerinde ve bu değişik koşullara uyum süreçlerinde, büyük değişikliklere yol açmıştır…
Stresi yaşanması ile ilişkili Fizyolojik -bedensel , sosyal , psikolojik , iş ve işsizlik , teknolojik, travmatik stresi, süresi ile ilişkili akut, kronik stres vb. Çok çeşitli stres türlerini saymak mümkündür
Bu nedenle, bu koşulların sonucu oluşan stres biçimi; bilişim, kitle iletişimi, enformasyon, teknoloji ve bilimsel gelişmelerde yaşanan hızlı ve baş döndürücü değişiklikler. Bireyleri etkilemekle kalmayıp, tüm toplumu etkilemesi nedeniyle bu stres türüne ben Teknolojik Stres adını vermemin doğru bir tanımlama olacağı düşüncesiyle bir kez daha vesile olmuştur.


YUKARI DA Kİ STRES TÜRLERİNDEN BİRİNİ YAŞAYAN BİREY...
Geçen süreç içinde, eski durumlarına kavuşma, başarılı olma, statü kazanma, saygın ve sevilir birey olma, üretme, değer verilme, kendini gerçekleştirme vb. sosyal güdülerine tekrar kavuşma hayalleri, umutları, çabaları sonuçsuz kalan ya da hüsrana uğrayan birey, artık çaresizdir. Bu olumsuz duygular ve koşullar tüm direnç, çaba ve zorlanmalara karşın yakasını bırakmamıştır. Bütün bu olumsuzluklar yetmezmiş gibi aile, arkadaş, dost ve çevre ilişkilerin de olumsuz değişimler olması sonucu stresin sosyal boyutu da birey üzerinde o kadar yoğun hissedilecektir. Bu bireyin tüm bu olumsuz yaşam biçimlerinin şiddetli ve yoğun stresi daha fazla kaldıramaması sonucu, süreç içinde depresyon ve benzeri birçok psikosomatik hastalık ortaya çıkacaktır. Bu koşulların oluşturduğu travma durumlarına organizma ne kadar direnç gösterebilir.
Tüm stres çeşitlerinde ortak nokta; geçmişte, günümüzde ve gelecekte, strese yol açan faktörlerin rol oynadığı her durum, olay ve olgu ve koşulda yaşanmasıdır. Bütün negatif duyguların, düşüncelerin ve koşulların oluştuğu her durum-da, stresi yaşamak değil, asıl stresi yaşamamak anormal sayılmalıdır.

Her ne kadar her stres türünde belirli oranda travma olayı oluşursa da ağır derecede travma olayları sonucu meydana gelen, oluşan ve yaşanan stres türüne, Travmatik Stres adını vermenin uygun olacağını düşünmekteyim. Diğer değişle yaşamın gelişen durumları ile ilişkili yaşananları tehdit, tehlike olarak algılanan her koşul strese neden olduğuna göre, bu koşulların yoğun ve şiddetli yaşanması ve kendisi dışında çevresini ve toplumu ilgilendirmesi oranında travma yaşanması kaçınılmaz olacaktır


STRESLE MÜCADELE-5

İçinde yaşanan dünyayı zararlı ve yaşanmaz bularak, çevresindeki değer verdiği, önemsediği, sevdiği insanları vb. yok etmeyi seçebilir
Bireylerin yaşama karşı olumsuz tutumları arttıkça, psikolojik rahatsızlıkların çekim merkezi haline dönüşmesi kolaylaşabilir.
Aslında bireyin bir şekilde ve kolaylıkla şiddeti seçmeyi tercih ettiği koşullarda, şiddet yanlısı örgütlere katılarak, iki tür amacını gerçekleştirmiş olacaktır. Birincisi, bu tercihi ile kendisini bu duruma getiren ve acımayan insanlardan veya düzenden intikam ve öç almış olacaktır. İkincisi kendisinin bu davranış ve eylemlerini destekleyen, onurlandıran arkadaşlarınca değerli olduğu, yeterli bir birey olduğu çaresiz ve umutsuz olmadığı yönünde kendini avutucu düşünceler benliğinde taht kurarak, tatmin olacağı bir davranış biçimine onu yöneltmiş olacaktır. Yani kaçışın her türlü biçiminde ya aciz düşerek kendisine ya da acı çektirmek, düşmanlık, öç almak, kin ve nefret duygularını başka insanlara kusarak amacına ulaşmış olacaktır
Bu stres türünde başlangıçta eşya ya da çevreye karşı yansıttıkları olumsuzlukları, süreç içinde kendilerine yöneltmeye ve yansımaya başlarlar. Bu koşullarda olumsuzluk ve zorluklara karşı bütün mücadele gücünü yitirerek, umutsuzluk ve çaresizlik girdabına kapıla-rak, yaşamdan beklentisi kalmayarak. Tüm bu olumsuzlukların sebebi kendileri oldukları, düşüncesi ve suçluluk duygularının egemenliğini ele alışı nedeniyle kendine yöneltilecek biçimde geliştirilen davranış biçimleri, kendi organlarına zarar vermek, hatta kendilerini yok etmeyi, diğer değişle intiharı kolaylıkla seçebilirler.
Gerçeklerle yüzleşme, gerçekleri kabullenme durumu, farkındalık oluşturmakla kalmaz, kurtulmak için harekete geçerek, çaba göstermeye neden olur.
Asıl yapılması gereken, sorunlar oluşup, büyümeden gerekli önlemleri almak olmalıdır. Stresi tanımamız, olumsuz etkilerini ortadan kaldırmak için çözüm üretmemiz, kendimizi telkin etmemiz, stresin olumsuz etkilerinden korunarak, saf dışı etmemiz gerekmektedir
Düşüncelerimizde yoğunlaşan ve sürekli yaşamımızı olumsuz etkileyen zorlanma ve güçlüklerde oluşan stres, süreç içinde, organizmanın ve bağışıklık sistemlerinin dayanma gücü ve direncini zayıf- latan olumsuz durumla orantılı olarak Stres, psikosomatik rahatsızlıkları tetiklemesi ve eşlik emesi sonucu birçok psikolojik kökenli rahatsızlıkların ortaya çıkması kaçınılmaz bir hal alır. Stres durumu, bu aşamalara gelindiğinde çok dikkatli olunmalıdır
Yukarda hayati organlarımızı olumsuz etkileyen ve önemsememiz gereken durum, birçok psikosomatik veya bedensel hastalıkları tetiklemekle kalmayıp, psikolojik ve ruhsal hastalıkların ortaya çıkmasına neden olan koşulların, bireyi olumsuz etkilemesi, olumsuz yaşam biçimlerinin yoğunluğu, şiddeti ve süresinin uzunluğu ile doğrudan ilişkili olmasıdır. Bu negatif koşullara bireyin daha fazla dayanamaması, kaldıramaması ve direnememesinden kaynaklanan koşulları eklediğimizde, stresin olumsuz etkilerinin yaşamsal önemi daha iyi anlaşılacaktır.
Alerji, arterit, astım, diyabet, gastrit, hipertansiyon, kanser, kolit, konuşma güçlükleri ve ülser gibi çok sayıda hastalıklara zemin hazırlar ya da şiddetlendirebilir kanser, felç ve kalp rahatsızlıklarına neden olmaktadır. Bu nedenle kalp hastalıklarına genellikle endişe, gerginlik, öfke duygularının olumsuz etkileri ile en çok etkilenen organlardan birinin kalbimiz olabileceğini ortaya koymuştur. Stresin inme, felce etkisinde açıklanan kasılma koşulları, oksijen ihtiyacını arttırdığı için o bölgeye giden kanın bir hayli zayıflamasına yol açmaktadır. Zamanla kan damarları daralır, tıkanır ve damar sertliği denilen durum ortaya çıkmaktadır. Tıkanma beyin veya karaciğer gibi başka organlarda da görülebilmektedir. İnme kalp krizi ve kanserden sonra ölüme neden olma durumunda üçüncü sırada yer almaktadır. İnmenin en sık görülen şekli beyin damarlarının tıkanmasıdır. Kalp, savaş veya kaç tepkisini hazırlamak üzere yaşamsal organlarımıza daha fazla kanın pompalanmasına yol açtığı için bireylerin farkında olmadan tansiyonun artmasına yol açmaktadır. Oluşan yüksek tansiyon, kalp krizi ve inmeyle ilişkisi bulunmaktadır.
Yukarıda saydığım bütün bedensel hastalıklar stres ve psikolojik sorunlardan, olumsuz etkilenirler. Yaşanan stresin şiddeti ve yoğun baskısına, kişinin verdiği tepkilerin yoğunluğu oranında beynimizin gönderdiği olumsuz ve karmaşık uyarılar sinir sistemini olumsuz etkiler ve psikosomatik hastalıkların ortaya çıkması ve bedensel hastalıklara kıyasla yakalanma riski daha fazla olmaktadır. Bireylerin yaşadığı stresin uzun sürmesi nedeniyle, strese karşı direnci gittikçe azalarak stresin tetiklediği birçok psikolojik ve bedensel rahatsızlıkları ortaya çıkarmakla kalmaz; organizmanın dengesini bozarak, organlarımızda tahribatlar meydana getirir. Stres hastalığı doğurur ve hastalık da stresi arttırır, böylece hastalık koşulları daha fazla ağırlaşır. Hayati organlarımız konusunda önemli ve önemli olduğu kadar bilinmesinin yararlı ve gerekli olduğu durum her organın mutlaka belirli duygulardan etkilendiği ve beslendiği gerçeğidir. Çok üzüntü ve keder oluşturan olaylardan, genelde akciğerler büyük oranda etkilenirler. Böbrekler genelde korku ve şok duygularından olumsuz etkilenirler. Aşırı düşünceler ve endişelendiren koşullar ve olaylar dalağın enerjisini azaltıp, bitirdiği için düşünce, odaklanma ve hafıza işlevlerinden etkilenmektedir
Hamile bayanların fetüs halindeki bebeğinin doğumda, dudak ve damak gelişiminde aksaklıklara yol açmaktadır. “Yarık damak, tavşan dudak” Stresin şeker hastalarında enerji hareketini doğuran hormonların salgılanmasına yol açtığı, meydana gelen enerji hareketiyle kana daha fazla glikozun karıştığı biliniyor. Yine ağır stres koşulları ve bastırılmış bağımlılık ihtiyaçları özellikle otonom sinir sistemini etkileyerek, mide ülserine ve bazı mide hastalıklarına, alerjik reaksiyonlar ciltlerinde görülen akne yapılarındaki lekelerin oluşumuna ve cilt hastalıklarına neden olurlar. Kalp ritim bozuklukları, astım, hipertansiyon koşulları, kalbimizde ritim bozukluklarına ve kalp spazmının geçirilmesine, barsak hareketlerini hızlandırıp, bazı bağırsak ve cilt hastalıkları, hipertansiyon, bazı iç sal-gı bezi hastalıkları, özellikle tiroit bozukluğuna yol açmaktadır. Tiroit bozuklukları aşırı huzursuzluk ve uyku bozukluklarının oluşumunu hızlandırır, astım, aşırı şişmanlık, intihar eğilimi, hipertansiyon ve tümör hastalıkları vb. bazı psikosomatik hastalıkları tetikleyerek, meydana çıkmasına sebep olmaktadır.
Yine stres türlerinde ayrıntılı değindiğim alkol, madde bağımlılığı, canlı bomba, intihar eğilimi, öğrenilmiş çaresizlik, şiddet yanlısı olma, tükenmişlik ve yalnızlık koşulları, zararlı kaçış yöntemlerinin bazen stresle kalınmayarak ( Anksiyete, Depresyon, Panik Atak vb ) çok sayıda psikolojik ve ruhsal hastalığı tetikleyip, gelişip ortaya çıkmasına sebep olduğu bilinmesi gereken bir gerçekliktir.
Çağımızın Psikolojik Rahatsızlığı” tanımlamasını, Stres’ in yukarda belirttiğim birçok psikolojik, psikosomatik veya bedensel olan vücut yapımızdaki rahatsızlığı tetikleyerek, ortaya çıkmasına sebep olduğu için de… Stresin bu çok yaygın ve etki gücünü de dikkate alarak," Çağımızın Vebası” yakıştırmasını yapmış bulunuyorum
Hiçbir birey mükemmel değildir ve her bireyin mükemmel olmasını bekleyemeyiz. Her bireyin olumlu yönleri olabileceği gibi olumsuz yönleri de olabilir. Yine her birey, kendi kişisel donanımı ile farklı bir bireydir.
Her şeyin en mükemmelini yapmak her bireyden beklenemez, her birey kendi potansiyeli “güçlü yönleri, zayıf yönleri olan” ile farklı bir bireydir. Bu nedenle yapabileceklerinin ve yapamayacaklarının sınırı kişiden, kişiye değişir. Her bireyin hata yapabileceği, hatadan dönerek özür dilemenin insana yaraşır davranışlar olduğu bilinmelidir. Çevremizdeki tüm canlıları, özellikle insanları seviniz ve onlara zarar vermemeye çalışınız, ancak herkesin sizi sevmesini beklemeyiniz. Her çaba mutlaka karşılıklı çıkarlara, özveriye dayanmaz. İnsan ilişkilerin de çıkardan önemli, insanların insan olmasının gerektirdiği erdem olan davranışlarla sevilip, değerli, saygın olacaklarını unutmadan bu özelliklerin yaşamı çekilir ve sevilir kılan önemli unsurlardır.
Tabiî ki bunlar insan yaşamında, insanın, insan olmasının gerektirdiği önemli unsurlardır. Bu farklılıkları, olumlu özellikleri ve olumsuz özellikleri ile her birey önemlidir, her birey değerlidir. Önemli olan zorluklar, güçlükler ortaya çıktığında, onlara boyun eğmek ya da kaçmak yerine; onları lehimize çeviren insancıl yollar, çabalar ve mücadeleler vermek olmalıdır. Her bireyin yaşayacağı olumsuz koşullarda bile, insan için erdem olan olumlu davranışlarda bulunması ve insanlar arası iletişimi, ilişkileri mümkün olduğunca iyi ve pozitif yönde sağlaması ve arttırması insan olmanın gereklerindendir.
Kişi karşılaştıkları güçlüklerle, zorluklarla tek başına mücadele edemeyebilir. Üstesinden gelemeyeceği sorunlarda, psikolog, psikolojik danışman, psikiyatr vb. kişilerden ya da uzmanlardan profesyonel yardım alması gerekebilir.
Tüm bu açıklamaların ışığında; stres ayrıca stres bağlı psikosomatik ve organlarımızla ilgili hastalıkları tetikleyerek, ortaya çıkardığı için çağımızın vebası tanımını karşılamaktadır. Stresten uzak bir yaşam alışkanlığı oluşturmak istiyor isek, Strese Dayanıklı olmak gerekmektedir. Strese dayanıklı olmanın en önemli koşulu, sorunsuz, sağlıklı bir kişilik yapısı ve sosyal aktiviteler, spor önemli rol oynamaktadır.
Stres veya birçok psikolojik kökenli sorunların çözümünde şunlar olmazsa olmazlarımız olmalı: Sorunlarınızı çözmek için sorunun parçası olmamak, sorun çözücü yaklaşımlar geliştirmeniz. Sorunu bilinçli algılayarak, farkında olmanız; soruna neden olan faktörleri sorgulayarak, tanımanız; kabul etmeniz, yüzleşmeniz. Düşüncelerinizde akılcı, ,mantıklı ve gerçekçi anlamlar yükleyerek kontrolünüz altına almanız. Olumsuz koşulları iyi yönetip, elinizden geldiğince size ve çevremizdeki insanlara zarar vermeyecek biçimde ve pozitif çözüm yolları üretmeniz. Alternatif çözüm yolları içinden en isabetli ve uygulanacak olanı seçmek için çaba göstermek. Olumsuzu, aleyhinize olanı ve zara verici olanları lehinize ve pozitife çevirme, temizleme, ayıklama, değiştirme, sıfırlama ve iyi yöneltme alışkanlığı ve becerilerini kazanmamız gerekmektedir.
Toplumların sağlıklı nesiller yetiştirmesinde önemsemesi ve olmazsa olmazları; psikolojik yardıma önem vermelerinden geçmektedir.
Bireyin genetik özellikleri, donanımları ve kişilik yapısı, olayları algılaması, tanıması, olaylara vereceği tepkiler, duygularına yansıma biçimleri, olaylarla baş etmedeki yetisi, kontrol altına alma ve baş etme gücü. Oluşan koşullara, çözüm yolları üreterek, çözmek için çaba gösterme yetenek ve becerisi, olaylara karşın göstereceği direnç düzeyi, dayanıklılık seviyesi, sorunu akılcı yaklaşımlarla çözerek, üstesinden gelebilme iradesi, kaygı ve stresle mücadele, yönetme becerisi önem kazanmaktadır. Ancak bu pozitif bireysel koşullar ve özellikler, stresle mücadele koşulları her zaman ve her koşulda mümkün olmamaktadır. Bazen bu olumsuz koşullar gün için de devam ediyor ise hele hele çözmek istemenize ve çaba göstermenize rağmen; olayların akışı sizi aşıyor ya da çaresiz duyguları yaşamanıza sebep oluyorsa, çözmek istemenize rağmen çözecek adımı bir türlü atamıyorsanız....
Sizi aşan sorunları bilinç ve düşüncelerinizden uzaklaştırmayıp, atıp, tutmaya ve sorun haline getirmeye çaba gösteriyorsanız... İşte bu ve benzeri olumsuzluklardan kurtulmanın ve uzaklaşmanın mümkün olmadığını düşündüğünüz, yenmeye gücünüzün yetmediğini ve stresin kaçınılmaz olduğu kadar sizi bırakmamak üzere sıkıca yakanıza yapışmış olacağını hissedip ve algılayacağınız her durumda ve koşulda; stres yaşamanız kaçınılmaz olacaktır. Uzun süreli yaşanan ve gittikçe tehlikeli düzeye gelen bu stres durumları ile karşılaşan bireylerin, mut laka Psikolojik Yardım almaları yararlarınadır. Yukarıda stres ve stresin tetikleyerek ortaya çıkardığı psikolojik, psikosomatik, bedensel ve ruhsal rahatsızlıklarda negatif koşulların yaşanması sonucu ortaya çıkan sorunlara dayanıklılık ve direnç gösteremeyen bireysel özellikler yani kişilik özellikleri etkin rol oynamaktadır. Ayrıca psikolojik rahatsızlıkların oluşumu başlangıçta düşüncelerde oluşmaktadır.
Geliştirilen düşünceler, negatif duyguların yaşanmasına ve bunların etkileri sonucu birey negatif davranışlar biçiminde tepkiler vererek, tepkiler yönünde davranış ve eylemlerde bulunmaktadırlar. Duygular, düşünceler ve davranışlar konusunda ayrıntılı açıklanan pozitif ve negatif duygular, negatif düşünceler ve düşünce hatalarının bireyler üzerindeki pozitif ve negatif etkilerini dikkate almanızı önermekteyim. .
Bütün buraya kadar öğrendiklerinizden yola çıkıldığında stres günlük yaşamın her alnında yaşanması doğal olan, onsuz olunamayan, yaşanamayan normali yararlı, fazlası zararlı olan; özellikle düşüncelerde geliştirilen ve oluşan bir psikolojik sorundur. Bu nedenle stresin düşüncelerde olduğundan fazla büyütülerek, şiddet kazanmasını önlemek ve normal düzeyde yaşanmasını sağlamak önem kazanmaktadır. Yani strese anında, zaman geçirmeden gerekli müdahalelerde bulunulmaması halinde stresin etkileri artmakla kalmaz uzun süreli stres koşulları organizmayı tahribatla sonuçlanacağının farkında olarak, girişim de bulunmanız gerekmektedir. Üst düzeyde ve şiddetli stres koşullarının olumsuzluğunun yanında tek kazancı gerekli direnç ve dayanıklılık kazanılarak, aynı koşulların yaşanmasına direnç gösterilmesidir.
Ancak gerçekçi çözüm bu değildir stres koşullarının farkına varmak, yüzleşmek, sorgulamak, kabul etmek, önemsemek. Daha sonra kontrol altına alarak, mücadele ederek, alternatif çözümler içinden en uygun ve gerçekçi olanı kullanarak, düzeltmek, değişiklik yapmak, pozitife çevirmek yani lehinize ve sağlıklı olana yönetecek biçimde geri dönütler elde etmek önem kazanmaktadır.
Bu nedenle sorunun parçası olmak yerine çözümün merkezine dönüşme beceri ve yetisini kazanmış olmanız gerekmektedir.
Bu yeti, beceri ve donanımlarınızla girişimde bulunduğunuz, negatif düşüncelerle mücadele etmeye çaba gösterdiğiniz ve sağlıklı yöneterek, lehinize çevirebildiğiniz koşullar gerçekleşecektir. Bu nedenle stresin üzerinizdeki oluşturacağı negatif veya olumsuz etkilerin farkına vararak, tanıyarak, mücadele etmeniz kolaylaşacaktır. Buraya kadar, stres konusunda verilen ve açıklanan bilgiler dikkate alınıp, önemsendiğinde; düşüncelerinizde oluşan negatif koşullarla mücadele için göstereceğiniz çabalar ve sağlıklı yönettiğiniz oranda düşüncelerde negatif yüklemeler oluşmayacak ve yaşanan pozitif koşullar, stresi yoğun yaşama koşullarını oluşturmayacak, strese yol açmayacak ve kolaylıkla stresi yenmenize neden olacaktır.
Stres, sürekli vurgulamaya çalıştım düşüncede oluşan bir sorundur.
Tüm bu nedenlerle, stres olaylar olgular durumlar karşısında negatif düşünceler geliştirildiği ve düşüncelere uygun negatif duyguların gelişmesine izin verilen her koşulda ortaya çıkan tepki biçimleridir.
Bu tepki biçimleri bireyin istek ve beklentilerinin karşılanmaması oranında strese neden olurlar. Bu nedenle sürekli yineliyorum Stres düşüncede başlar, bireyin tutum ve inançları ölçüsünde duygularda gelişir ve davranışlarda yön kazanırlar. Bazen duygular düşüncelerin, düşünceler duyguların yerini alabilir.
Günlük yaşamımızda değişikliğe yol açan, sürtüşmeler, çatışmalar oluşturan, sorunlar yaşanmasına neden olan her koşul stres nedenidir. Bu nedenle stres yaşamın bir parçası ve her bireyin bir yaşam şekli ve biçimidir.
Stresten kaynaklanan ve yaşanması olası olan bu negatif koşullar da, bu koşullar doğrultusunda geliştirilen negatif düşüncelerin farkında olunması stres mücadelesinde birinci derecede önem kazanmaktadır. Stres koşulları düşüncelerde oluşmaya başladığı için stres koşullarının oluşumuna bireyin kendisi neden olmaktadır ve bu nedenle sorumlusu da kendisidir. Bu sorumluluk kabul edildiğinde stresin de farkına varılması, yüzlemek ve kontrol altına alınarak, mücadele edilmesi işlevleri de kolaylaşacaktır.

STRESS, STRESLE MÜCADELE-6
Bize zarar vereceğini ve olumsuz etkilendiğimizi hissettiğimiz her koşul negatif ve zarar verici koşulları oluşturduklarından yola çıkıldığında, bunların farkına varıldığında, kontrol altına almak, lehimize olan pozitif koşullara dönüştürmek daha kolay olmakta ve bu koşulları yönetmek kolaylaşmaktadır. İnsan olmamız nedeni ile nasıl hatalar yapma olasılığımız varsa, negatif koşullar, güçlüklerle karşılaşma olasılığımız her zaman olacaktır. Bu koşullarda yaptığımız hatanın farkında olmak, sorgulamak, yüzleşmek, tanımak ve düzeltmek için mücadele etmek kadar, zorlukların, güçlüklerin farkında olmak ve olayları olduğundan fazla büyütmeden, abartmadan mücadele etmek de o kadar önem kazanmaktadır. Bu koşullarda sakin ve soğukkanlı davranmak, mücadele etme ve başa çıkma gücünün farkında olmak, direnç göstermek ve kararlı olmak, başa çıkmada ve mücadele edebilmede önem kazanmaktadır.
Yaşanan stresin farkında ve bilincinde olunması demek stresin kaynağını, stres oluşturan koşulların ve durumların farkına varılıp, bilinmesi demektir. Öncelikle bu koşullarla yüzleşmek kolaylaşır. Yüzleşmesine rağmen stres ortadan kalkmıyor ve kontrol edemediği koşullarda kalıcı çözümler üretilmesi önem kazanmaktadır. Birey kaynağını ve nedenlerini bildiği, yüzleştiği, sorguladığı stresi yaşamasına neden olan, bu tehlikeli ve negatif duyguların yaşanmasına yol açan koşulların etkisinden korunmak ve kurtulmak için tanıması, kontrol altına alması ve mücadele etmesi gerektiğinin bilincine varmalı ve bilincinde olmak için gereken çabaları göstermelidir.
Stresin kontrolünde diğer önemli bir husus, stres oluşturan olayı ve-ya koşulları abartmadan zihnimizde canlandırıp, kurtulmak, korunmak ve düzenlemek için çözüm yollarını keşfetmek ve bulmak olmalıdır. Kendimize zarar vermekle kalmayıp, çevremize zarar veren negatif düşüncelerin bize bedel ödettirmesinin önüne geçmenin tek yöntemi ve yolu, negatif düşüncelerin zihnimizden, aklımızdan, bilinçaltımızdan temizlenmesi gerekmektedir. Temizlenmek demek, süpürmek değildir. Akıldışı, bilinçdışı ve gerçekçi olmayan yüklerden kurtulmak, düzenlemek, olumluya çevirmek, lüzumsuz ve zarar verici olanları ayıklayarak tamamen yok etmek, ortadan kaldırmak, bir daha geri dönmemesini sağlamak ve yaşanmamak üzere köklü bir temizliği içeren çabaları ve mücadele biçimlerini oluşturur. Özellikle geçmişin karanlığına gömülmüş ve bilinçaltı kayıtlarından oluşan faktörlerden beslenerek, güçlenen negatif düşünce biçimleri yeniden canlanarak, bilinçte, zihin süreçlerinde yer alması, etkin roller oynayarak, olduğundan fazla abartılı yaşanarak strese neden olurlar. Negatif düşüncelerin oluşturduğu duygulardan kurtulmak ve kaçmak için negatif, istenmeyen, zarar verici davranışlarda bulunulması kaçınılmazdır.
Bütün bunları önlemenin yolu, çözümü ve yöntemi bu abartılı koşullarla kirlenen, güç kazanan ve zihinsel süreçleri meşgul eden negatif düşünceleri ayıklamak. İşe yaramayacak ve gerçekçi olmayanları temizlemek ve geçmişin karanlığına dönülmemek üzere iade etmek ve oluşan boşlukları pozitif, yararlı ve gerçekçi olan, işe yarayacak olan faydalı düşüncelerle doldurmak tercih edilmelidir.
Bunları engelleme çabaları boş yere zaman harcamaktan, emek vermekten ve enerji kullanmaktan başka bir katkı sağlamazlar. Biz onları bıraksak, bile onlar bizi hiç bırakmazlar.
Koşullar oluşup, açık bulup bir şekilde geçmişin karanlığından umulmadık bir zamanda çıkarak. Yalnız o anı değil yaşamımız süresince zarar vermekle kalmaz, bizi utandırıp, zorda bırakabilirler. Negatif düşünceleri temizlemekle kalmayıp düzeltmek ise negatif ve zarar verici koşulların, normale dönüşümünü gerçekleştirmek ve gerektiğinde olumsuz koşulları olumlu yapma beceri ve yetilerini akılcı, bilinçli, mantıklı kullanarak, soru-nu çözücü yöntemleri kullanmakla gerçekleşecektir. Akılcı ve mantıklı olan düşünce biçimleri gerçeklerle tutarlı bir bağlantı ve ilişkiye sahiptir. Bu nedenle gerçekdışı olanlar ve zara verici bulunanları sorgulayarak, yüzleşerek tespit edilip değerlendirildiğinde, kurtulmak veya korunmak için harekete geçilir ve çaba gösterilerek değiştirilmeye çalışılır. Akıl, mantık kuralları ile çelişen, bağdaşmayan ve gerçekleşme olasılığı düşük olanlar ertelenir veya ret edilerek, kabul görmeyerek gerçekleştirilmezler. Birlikte yürütülen bu değişim ve temizlik işlevi negatif düşüncelerin, yerini alacak ve değiştirilerek pozitif hale dönüştürecek düşünceler ve alternatif çözümler üretilip, geliştirilmesi ve bu yönde değişimin yapılıp, düzenlenmesi sonucunda gerçekleşecektir. Bunun için gerçekçi olanları ve çözüm üretilecekleri belirlemek, gerçekçi olmayan inançların ve düşüncelerin akıl, bilinç ve mantık süzgecinden geçirilmesi önem taşımaktadır.
Onları yok saymak, ret etmek, bilinçaltına atmak görmezden gelmek büyük bir yanılgıdır. Ayrıca hiçbir yarar sağlamadığı gibi biriktirdikçe arttırmaktan, bireye daha büyük zararlar vermekten ve sorunları büyütmekten daha dirençli hale dönüştürmekten başka hiç bir şey kazandırmayacaklarının bilincinde ve farkında olmalısınız.
Kendini tanıyan birey, donanımlarının, bireysel özelliklerinin, güçlü ve zayıf yönlerinin, yaşadığı duygu ve geliştirdiği düşüncelerin farkında davranır ve bu nedenle gerçekçi yaklaşımlar sergiler. Bu koşullar- da birey kendi yaşantı biçimlerinin farkında olmakla kalmamaktadır, aynı zamanda kendi yaşantısını gerçekçi ve olumlu düzenleme yetisine ve becerisine sahiptir. Kendinizi kötü hissettiğiniz ve zorlandığınız durumlarda bu negatif koşullara odaklanmak yerine derin nefes alıp ver meye odaklanıp, sakinleşerek. Daha sonra da bu negatif durumları kafanızdan zihninizden, düşüncelerinizden uzaklaştırmak için pozitif algılamaya çalışarak, olumlu yaklaşınız. Bir anda birden fazla işi yapmak yerine parçalara bölerek önem sırası öncelikli olandan başlayarak tek tek ele almaya ve çözümler üretmeye çalışınız. Bilinçli olarak aceleci olmayın, acelecilik hataları arttırır.
Sakin ve yavaş hareket ederek, olayların farkında olmanız ve isteyerek kontrol altına almanızı kolaylaştırır. Birey kendisi için tehlikeli olan, tehlikeli olduğu kadar kendini tehdit eden, negatif duygular yaşamasına sebep olan etkileri kontrol altına alarak, üzerinde oluşan negatif etkilerin ve zararlı durumların etkilerinin düzeyi ve şiddeti düşürülmeye çalışılır. Bu koşullarda stres yaratan koşulları ve durumları bir başkaları ile paylaşarak, aktararak stresin yükünü başkaları ile paylaşmaya çalışarak, deşarj olarak, yükünü hafifletebilir. Sorununu paylaşmayarak, negatif duyguların yaşanması sonucu oluşan negatif koşulların üzerinde bıraktığı etkileri engellemek için sorun oluşturan koşullardan uzak duracak, uzaklaşacak çabalarda ve girişimlerde bulunabilir. Bu koşullarda olaylarla ilişkili olan insanlardan, kendine zarar verdiklerini düşünerek, negatif duyguların yenilenmesine neden olacakları için uzak durmak ve kaçış yolları bulmak çabalarında artışlar gözlenebilir. Ancak bu koşullarda en tehlikeli kaçış durumu genellemelere giderek çevresindeki tüm insanlardan kaçma ve uzak durma çabaları sonucu yaşadığı ortamı terk etmekle kalmayıp, yaşamını yeniden kurduğu yerde ki dostlarından, insanlardan uzak olan ortamları seçme hali veya durumu tehlike oluşturacaktır.
Diğer bir olumsuz durum olayı ve olayla ilişkili sorumluluk almayı kabul etmeyip, ret etmesi sorumluluğu başkalarına atmaya çalışması koşullarında yaşanan kaçış yollarının tercih edilmesidir. Bu koşullarda kendisi stresi bıraksa bile stres koşullarının kendisinin peşini bırakmayacağının bilincinde ve farkında değildir. Bu yöntemler tedaviyi geciktiren ve birçok psikosomatik veya bedensel, psikolojik, ruhsal hastalıklara davetiye çıkarmakla aynı anlama gelmektedir. Yine birey için en büyük tehlike, tehdit oluşturan koşul savunma mekanizmaları kullanarak kaçış yerine bilinç dışı faktörlere sığınma ve egemenliğine girme yöntemlerini tercih ederek, denemeleridir.
Ayrıca stres çeşitlerinde ayrıntılı açıkladığım zararlı içki ve maddelere sığınarak zararlı bir limana sığınma biçimindeki kaçış, kendi benliğine ve çevreye zarar verici davranışlar ve topluma düşman, toplumdan kaçış, öç almaya yönelik düşmanlılardan kaynaklı siyasi olarak kaçış yöntemleridir.
Gerçeklerden kaçmakla, başka şeylere sığınmak ve medet ummak size hiçbir yarar sağlamayacağı gibi bu kaçış yöntemi sorunlarınızı çözmenizi de katkı sağlamaz. Kaçma geçici bir durumdur, genelde kaygı ve korku oluşturan durumlardan kaçılır. Sorunu çözmek, gevşeyip, rahatlamak, kendinizi iyi, mutlu hissetmek için kaçmak çare değildir. Kaçma koşullarında kaygı, korku oluşturan koşullarla yüzleşmeyi, onlarla mücadele edip kurtulmayı ret ediyorsunuzdur. Ret edip, vazgeçmek sorununuzu azalmamakta, büsbütün kaygı ve korkuyu düşüncelerde büyütmekten, korkunuzu pekiştirmekten ve etkisini güçlendirmekten başka bir şey yapmadığınızın farkında olunuz. Korkunun cesaretle üzerine gitmenizde, yüzleşmenizde, ancak kendinizi korumaya çalışarak, önlem alarak yapmanızda ve yenmek için çaba göstermenizde yaşamsal yararlar bulunmaktadır.
Her insan, yaşamını sağlıklı sürdürmek için kendini gerçekleştirmek ister. Her birey, ailede, çevrede “yakın çevresi, akran arkadaş çevresi, iş çevresi vb.” toplumda, bir yerinin olması, toplum tarafından sevilip, sayılması, beğenilmesi, tasvip edilip, önem ve değer verilmesi vb. kısacası kendini gerçekleştirmek ister. Kendini gerçekleştirmek için örnek gösterilen, erdem olan tutum ve davranış örüntüleri sergilemesi ve toplum tarafından onay görmesi, kendini gerçekleştirme çabasının bir ürünü ve sonucu olacaktır.
Benzeri durumlarda ve koşullarda çocuklar, gençler ve yetişkinler duygularını ve düşüncelerini kontrol etmeyi öğrendiğinde alacağı kararlar ve vereceği tepkiler olumlu olacağı için çevresiyle sağlıklı ilişkiler geliştirme becerisi kazanacağı için kendisi herhangi bir zarar görmediği gibi çevresi de kendisinden bir zarar görmeyecektir.
Farkında olmak olumsuz durumlar ve stres konusunda mücadelenin en önemli aşamasını oluşturmaktadır.
Stresin oluşumun önlemek belki elimizde olmayabilir veya bizi aşa bilir, ancak stresle başa çıkmak için mücadele yollarını öğrenme becerisi kazanılarak, stresin yarattığı, oluşturduğu koşulları ve olumsuz etkileri normal düzeye ve negatifi pozitife çevirebilme yeti ve becerisi bizim elimizde ve kontrolümüzde olacaktır.
Stres sonucu geliştirilen negatif duyguların etkisi ve çekim gücüne kapılarak, hatalı ve yanlış davranışlarda bulunulduğunun fark edildiğinde, yapılması gereken ben bunu nasıl yaptım diye fark edilen olumsuz tutum ve davranışın hatalı, yanlış, zarar verici, ikili ilişkileri bozucu olduğunu kabullenmek gerekmektedir. Daha sonra bu berbat, kötü ve zararlı olduğunu kabul ettiği davranışa neden olan faktörleri bilme- sinde yarar vardır. Bundan sonra sorun oluşturan bu koşulları düzeltmek için korkmadan mücadele için geri adım atmak ve yaptığı hatayı düzeltici davranışlarda bulunmak gerekmektedir. Bu koşullarda yapılan bu davranışlar küçüklük, kişilikten taviz vermek, ezgin olmak değildir, dünyanın sonu anlamına da gelmemektedir. Bu yaklaşımı ve davranışı olgunluğunun belirtisi olduğu kadar insani yönlerinin temel özelliklerini içerdiği için insani bir yaklaşım biçimi olduğu akıldan çıkarılmamalıdır. Yaşanan negatif duygular rahatsızlık vermekle kalmamakta, kendimiz dışındaki kişilere zarar verecek sorunlar oluşturmak-ta ve yaşama tutunma, yaşama hevesi ve sevincimizi de elimizden al-maktadır. Dengemizi bozmak, sorunlar yaşamak, olumsuz davranışlar da bulunmak dışında, çevremize uyum sağlama güçlükleri çekerek, insanlığımız elimizden almaktadır.
Bu önemli sorunu görmezden gelmek, kabullenmemek, yok saymak, ortadan kaldırmaya çalışmanın akıl, mantık ve vicdan kurallarına ay-kırı olduğu kadar, insani olan, insanlıkla bağdaşır izah edilecek bir yönü bulunmamaktadır. Ayrıca stres koşullarını değiştiremeyeceğine inanması ile ilgili oluşan algıları, düşünceleri sorun üretmekten ve kontrol gücünü kaybetmekten ve mücadele gücünü zayıflatmaktan başka bir işe yaramazlar. Akıl, mantık ve vicdan ilkeleri devreye girdiğin de gerçekçi ve pozitif düşünceler geliştirildiği için çoğu zaman stres veren koşulların ve faktörlerin düşünüldüğü kadar korkutucu ve ürkütücü olmadığı ortaya çıkacaktır. Bu nedenlerle karşılaşılan sorunlara, akılcı ve bilinçli bir yaklaşımla, ben elimden gelen her şeyi yap-maya çalıştım. Ancak sorunlar beni aşıyor, beni aşan durumlar ve olaylar için kendimi yıpratmanın, üzülmenin, kendimi suçlayarak, içe atarak kendime zarar ve vermenin. “İçki ve sigaraya sarılmak, umutsuzluk ve çaresizlik düşünceleri, şiddet gösterileri, intihar düşünceleri vb.” tepkisel davranışlar bu bir zayıflıktır, sorunlardan kaçıştır. Bu tür olumsuz sonuçlarının etkisiyle çevreye ya da başka insanlara yansıtarak; onları üzmenin anlamı olmadığı gibi onları da etkilemeye ve üzmeye hiç hakkınız olmadığı vb. durumları düşünerek ve bunların sonuçlarını irdeleyerek, kendinize yönelik telkinlerde bulunarak, özeleştiri getirerek, empati kurarak, olayın üzerimizde ve çevremizde bırak tığı olumsuz etki ve faktörleri atarak; en kısa sürede olayın olumsuz et kilerini üzerimizden atmaya çaba ve gayret göstermekte yarar vardır.
Olaylara ve durumlara karşı ilgisizlik ve duyarsızlık farklı bir şeydir.
Sorunu çözmek için gösterilen tüm çabalara karşın, çözümsüz kalmışsa, yapılacak bir şeyin olmadığı ya da elimizden gelmediği olay, olgu ve sorunlarda; kendimizi geri çekmek, sorunun düşüncelerimizi olumsuz etkilemesine izin vermemek ya da sorunu ertelemek, farklı bir şeydir. Bu ve bunun gibi yaklaşım biçimleri, bireyin kendi benliğine zarar vermemesi için geliştirilmesi zorunlu, en bilinçli ve akılcı bir yaklaşım biçimi olacağı düşüncesindeyim. Stresten ve diğer sorunlarımızdan, yukarda belirttiğim, olumlu duygu, tutum, tavır, davranış ve düşüncelerin ve bilinçli, akılcı çözüm yöntemlerinin kullanılması durumlarında; bireyler strese eğilimli olmamakta ve strese karşı dirençli ve dayanıklı olunmamaktadırlar.
STRESS, STRESLE MÜCADELE
Bu tür olumlu yaşam koşullarının zıttı ve olumsuz yaşam koşulların egemen olduğu aile, çevre ve ortamlarda yaşayan kişilerin çevre ile olumlu, etkili ve sağlıklı ilişkiler ve iletişim kuramayan, olumlu duygu, düşünce, yaklaşım ve alışkanlıklardan yoksun özelliklere sahiptirler. Hayalci, gerçek dışı düşünceye ve yaklaşım örüntülerinin egemen olduğu bireylerde, güven ve öz güven duyguları yeterince gelişmediği ve yetersiz olduğu için kendilerine güvenemedikleri gibi başkalarına da güvenemezler ve empatik yaklaşım sergileyemezler.
Bu kişiler bir sorun çıktığında, sorunu çözmekten çok sorunun parçası olma ve gerçekdışı güçler ya da olaylarla bağdaştırma, medet umma, hayal etme ve bu duygu ve düşüncelerini yeniden düzenlemekten yoksun ve aciz bir kişiliğe bürünürler.
Önemli olan düşüncelerde gelişen ve davranışlarınıza yansıyan özelliklerin hangisinin size zarar verdiğinin ve sizi zorladığının, size zarar vermekle, zorlamakla kalmayıp çevrenize zararlar verdiğinin, iletişiminizi ilişkilerinizi, etkileşiminizi etkilediğini bilmeniz ve farkına varmanız olacaktır. Stres koşullarında yarar gördükleriniz ile zarar gördüklerinizi birbirinden ayırmak, farkında ve bilincinde olmak büyük bir önem kazanmaktadır. Daha sonra zarar verici olarak bulduğunuz ve tespit ettiğiniz sorunları, zarar vermeyecek biçime dönüştürmek için mücadele vermek, çaba ve gayret göstermek, emek vermek gerektiğini aklınızdan çıkarmayınız. Stres anında sizi zorlayan, gerilmenize yol açan, güçlükler ve sorunlar yaşamanıza neden olan ve performansın üzerinde ağır yükler yükleyen, dengenizi bozan, uyum güçlükleri yaşamanıza yol açan negatif koşullar oluşur ve bu koşullardan kaçınmak olanaksız olur.
Bütün bu sorunları dışardan birileri değil yalnız siz çözebilirsiniz.
Onun için kendi kişisel özelliklerinizi bilmeniz, kendinize inanmanız, güvenmeniz ve özgüveninizi kaybetmemeniz gerekmektedir.
Yani kontrol altına alınabilecek koşullar hemen hemen her bireyin, belirli oranda kontrol alına alarak değiştirebileceği özelliklere sahipken, kontrol altına alınması güç ve kontrolü aşan koşulların düzeltilmesi değiştirilmesi; zarar vermeyecek ve etkilemeyecek normal düzeyde tutulmasını sağlamak, bireysel özelliklere göre kişiden kişiye farklılık gösterecektir. Kontrolü zor ve bireyi aşan stres koşulları ile başa çıkmak, mücadele etmek ve yönetmek için daha yoğun ve fazla çabalar göstermek gerektiği unutulmamalıdır. Ayrıca bireyin sorun çözeceğine olan inancı, yaklaşımları, çözüm üretme yolları, becerileri önem kazanırlar. Beklentiler, istekler, özlemler ve yapılmak istenenlerle ilgili oluşturulan düşünceler değiştirildiğinde, gereğinden fazla beklentilerin oluşturduğu ve geçmişin negatif anı ve deneyimleri ile beslenen negatif düşüncelerin, negatif duyguların geliştirilmesine zemin hazırlayarak, bireyi olduğundan fazla etkileyerek, negatif davranışlar geliştirmesine neden olduğu anlaşılacaktır.
Aslında bireyin hayattan beklentileri, hayalleri, umutları ve geleceğe ilişkin kaygıları oranında düşüncelerde geliştirilen bir rahatsızlıktır stres…
Bunun farkında olmalıyız ve yapılan hataları, yanlışları kabullenip, kendimizle yüzleşmek önem stresle mücadelede, başa çıkmada ve stres yönetiminde önem kazanmaktadır. Ayrıca yapılan hatayı görmek, kabullenmek insani olduğu kadar hatasından dolayı hatasını onarmak, korkmadan üstesinden gelmek amacı ile adım atmak ve girişimde bulunmak, kontrol altına alacağına inanmak, oluşan negatif duygulardan hiçbir şekilde korkmadan, çekinmeden kendine güvenerek eyleme geçmek, erdem olan davranışlar, insanın insan olmasını gerektiren en önemli özellikleridir. Bu adımdan sonra sorunu çözmek, ortadan kaldırmak ve başa çıkmak için yapılan mücadeleler ve girişimler kendiliğinden gelecektir. Kendisine ve başkalarına karşı böyle bir tutum ve davranış içinde olması sağlıklı kişilik özelliklerini oluşturmaktadır.
Stres gibi birçok psikolojik sorunun çözümünde ve mücadelesinde sorun veya problem oluşturucu yaklaşımlar tercih edilmemeli, sorun çözücü veya problem çözücü yaklaşımlar tercih edilmelidir.
Bu nedenle stresle baş etmenin en etkin ve verimli yöntemi bazen koşullar gereği oluşan, bazen de bu koşulların gelişmesine kendimiz ne-den olduğumuz. Stres sorununun farkında olunması ve kabul edilme si, stres oluşturan stres kaynaklarının bilinmesi ve tanınması, meydana gelen stresle yüzleşmek stresin sorumluluğunun alınıp, kabul e-dilerek, önlemler alınması ve tartışılmasından geçmektedir. Stresi kabullenmemek, sabırsız davranmak, küçümsemek, yok saymak, görmezden gelmek başa çıkma ve mücadele yolunda en büyük engelleri oluştururlar.
Bu koşullarda şu hususu önemsemek ve bilincinde olmak önem kazanmaktadır. Strese, stresle baş etme ve mücadele etmeye karşı gerek-li önemin verilmemesi stres süresinin uzamasına ve daha büyük ve üstesinden gelinemeyecek sorunların oluşmasına neden olurlar. Yine stresin birey üzerindeki etkileri genetik özellikleri ve kişilik özelliklerine göre verilecek tepkiler ve başa çıkma, mücadele etme yöntemleri de farklı olacaktır. Bu nedenlerle stresle baş etmek, mücadele etmek için oluşan çabalar bireyden bireye değişiklikler göstermektedir.
Bazı bireyler stres yaşadıklarını fark ederek, sorun oluşturmaya başladığını görür ve bilincine varır. Bazı bireyler ise stresin farkında olmaz ya da küçümsediği için görmezden gelebilir, ancak kendisi dışın- da çevresindekilere zarar verdiği koşullarda, çevresindekiler tarafından fark edilerek, uyarıldıkları zaman gerçekten stres yaşadıklarını fark ederek, önemsemeye başlarlar. Bazı bireyler ise stresi yaşadığının farkında olmasına ve çevre tarafından uyarılar alıp, eleştirilmesi-ne karşı yok saymaya veya baş edemeyeceği, üstesinden gelemeyeceğine inanarak mücadele etmeden kaçınabilirler.
Çoğu zaman insanların büyük çoğunluğunca stresin, diğer insanların kendilerine yaptığı yanlış, hatalı, olumsuz, kötü davranışlarından kaynaklandığını, bunlara verilen tepki biçimleri olarak geliştirilen ve oluşan negatif yüklü düşünceler, negatif duyguların yaşanmasına yol açtığı ve bu doğrultuda negatif davranışları tetiklediği için stresin oluştuğuna inanır ve düşünürler. Genelde stresle başa çıkmak ve mücadele etme davranışları eyleme veya davranışa dönüşerek kendine ve çevresine zarar verecek koşullar oluştuğunda duyarsız kalmayarak, bu zarar verici koşullardan kurtulmak ve korunmak için birey harekete ve eyleme geçmekte oldukları gözlenmekte ve bilinmektedir. Aslında stres koşulları düşüncelerde oluşmaya başladığı için stres koşullarının oluşumuna bireyin kendisi neden olmaktadır ve bu nedenle sorumlusu da kendisidir.
Bu sorumluluk kabul edildiğinde stresinde farkına varılması ve kon trol altına alınarak, mücadele edilmesi işlevleri de kolaylaşacaktır.
Olumsuz düşünceleri geliştirmenize yol açan dışardan gelen negatif koşulları hissettiğiniz durumda, ben şundan dolayı kendimi kötü his-settim, sinirlendim, kızgınlık vb. negatif duygular yaşadım. Diyebildiğiniz ve farkında olduğunuz her koşulda nelerden, hangi koşullardan ve durumlardan bu tepkiyi verdiğinizin de farkında olmanız kolaylaşacaktır. Çoğu zaman kendi kontrolünüze alamadığınız ve kontrol edemediğiniz ve ya kontrol etmeyi düşünemediğimiz, göze alamadığımız durumlar ve koşullar stres yaşanmasına neden olur. Bunun tersi özelliklere sahip olan aşırı kontrol odaklı olan bireylerde stresin ortaya çıkması kaçınılmazdır. Bize zarar vereceğini ve olumsuz etkilendiğimizi hissettiğimiz her koşul negatif ve zarar verici duruma dönüşeceği; düşüncesinden yola çıkıldığında, bunların farkına varıldığın da, kontrol altına almak ve lehimize olan pozitif koşullara dönüştürmek daha kolay olmakta ve yönetmek kolaylaşmaktadır.
İnsan olmamız nedeni ile nasıl hatalar yapma olasılığımız varsa, negatif koşullar, güçlüklerle karşılaşma olasılığımız her zaman olacaktır. Bu koşullarda yaptığımız hatanın farkında olmak ve düzeltmek için mücadele etmek kadar, zorlukların, güçlüklerin farkında olmak ve olayları olduğundan fazla büyütmeden, abartmadan mücadele etmek de o kadar önem kazanmaktadır. Bu koşullarda sakin ve soğukkanlı davranmak, mücadele ve başa çıkma gücünün farkında olmak, direnç göstermek ve kararlı olmak, sağlıklı mücadele edebilmede önem kazanmaktadır. Stresle mücadelede yaşamın kendisinin bir mücadele olduğunu, mücadele edilmeden emek verilmeden çaba gösterilmeden hedefe ve amaca ulaşılamayacağı ve istenilen, arzulanan, beklenen şeylere kavuşulamayacağı akıldan çıkarılmamalıdır. Zor ve güç koşullarda başkalarından medet ummak, olmayacak hayal ürünü şeylere sığınmak size yarar getirmekten çok zarar getirecektir.
Çözüm yolları üretirken bunlardan hangilerinin düşüncelerde oluşan olumsuz koşulları ortadan kaldıracağı, negatif duyguları ve negatif duyguların geliştirdiği davranışları ve bu negatif koşulların yaşanması sonucu stresin tetiklenerek ortaya çıktığı koşullarının normal veya kaldırabilecek düzeyde tutulabileceği konusunda geri bildirimler verilen, gerçekçi çözüm yolları tercih edilmelidir. Yine sürekli vurguladığım gibi duygular bir şekilde yaşanacaktır, duyguların yaşanmasını engellemek elinizde değildir, ancak duyguların seline kapılmamanız ve onun kölesine dönüşmemeniz sizin elinizdedir. Negatif duygular konusunda ayrıntılı değinilen tüm duyguları kontrol altına alarak, lehinize yöneteceğiniz açıklanmıştır. Duygular yaşanacaktır, yaşanması gereklidir, yaşanmadan olumsuz duygulara direnç göstermeniz, dayanıklılık kazanmanız ve yaralar almadan kurtulamayacağınız bilinmeli; en küçük ve zararsız yaralarla atlatmanız önemsenmelidir. Yine bir duyguyu yaşadığınızda ne hissettiğiniz, nasıl karşıladığınız, ne gibi negatif tepkiler verdiğiniz ve ne gibi olumsuz düşünceler geliştirdiğiniz ve nasıl düşünce hatalarına kapıldınız. Bütün bunların etkileri sonucu nasıl davranış ve eylemlerde bulunduğunuzun farkına varmanız, ortaya çıkan sorunlar ve rahatsızlıklar yaşadığınızı bilmeniz önem kazanmaktadır
Stres ve tüm sorunların çözümü aşamalarında, sorunların farkın da olmak, bilgi edinmek ve kontrol altına almak, mücadele etmek, çözümler üretmek ve yönetimi aşamalarında öncelikle atılacak ilk adım kendinizden geçtiği için kendinizi tanımanız önem kazanmaktadır.
Stresle mücadelede ve başa çıkmada gösterilecek çabanın, gayretin bütün olumlu koşullarını oluşturacak güç, enerji, kuvvet, performans dışardan birinin yönlendirmesi ile değil yalnız sizin çaba ve gayretlerinizle gerçekleşecektir. Çözüm yalnız sizdedir.
Yani meydana gelen sorunların, özellikle sizin düşüncelerinizde, geçmişteki benzeri olayların etkisi ile olduğundan fazla abartılarak geliştirildiği. Düşüncelerin, negatif duyguların yaşanması koşullarını oluşturduğu bilinmelidir. Düşüncelerde oluşan sorunların üstesinden gelmek için gerekli mücadeleleri vermek, oluşan negatif düşünceler yerine bunları kontrol altına alarak pozitif düşünceler, duygular ve davranışlar geliştirmenin, kendinizle barışık olduğunuz kadar, sosyal çevrenizle barışık olmanız, kısaca insan olmanızın yine yalnız sizin elinizde olduğunun far-kına varınız ve anlayınız. Stresle başa çıkmanın ve mücadele vermenin kazançları, stresi iyi, lehinize ve sağlıklı yöneterek, ürünü sağlıklı yaşam beceri oranında sağlıklı kişiliğin kazanılması biçiminde size geri dönütler verecektir. Ancak tüm çabalarınıza rağmen sorunun devam ettiği koşullarda psikolojik destek alınmasını önermekteyim.
İşte benim strese çağımızın vebası yakıştırmamın gerekçesi bütün bu özelliklerinden yola çıkılarak verilmiş olmasıdır.
Çağımızın içinde bulunduğu ekonomik ve yaşam koşullarının güçlüğü ve zorlanmalar. Ülkemizde eğitim üretim için düzenlenmediği, bilinçsiz tüketim toplumu oluşturulduğu, mesleki ve mesleki teknik eğitime gerekli ve yeterli önem verilmediği, üniversite programları çağın koşullarına ve ihtiyaçlarına uygun düzenlenmediği, kontenjanlar arz- talep dengesine cevap verecek biçimde yeniden yapılandırılmadığı. Ayrıca bu koşullar çağdışı, ezberci, eleyici sınavı endeksli, üretkenlikten çok tüketici yetiştiren, işsiz kalmanın, cahil bırakılmanın desteklendiği eğitim politikaların teşvik edilmesi, birinci derecede stres koşullarının eğitim eli ve yaşam biçimi ile çocuklarımıza ve gençlerimize zorla dayatılarak aşılanmasının, empoze edilmesinin temellerini oluşturmaktadır.
Çocukluktan başlayarak, ergenliğe hatta yetişkinlik yaşlarına kadar eğitim alan öğrencilerin, eğitimin her aşamasında bireysel ayrıcalıklarına uygun bir eğitim sisteminin yaşama geçirilmemesi diğer değişle ezberci, kuru ve yaşamında işine yaramayan bilgi yükleyici, yeteneği olsa da, olmasa da her türlü bilginin öğretilmesinin dayatılması, eğitimin Akademik Başarı "IQ" endeksli üst programlara yönlendirici yapısı gereği öğrenciyi programlara geçişinin sağlanması, EQ – Duygusal Zeka, ilgi, istek, bireysel ayrıcalıkları ve özellikle yetenekleri ye terince dikkate alınıp, önemsememesi, bir çok soruna yol açan sınav endeksli ve eleyici yapısı vb. negatif koşulların eğitimde önem kazanması yetmezmiş gibi yıllarca ebeveynlere bağımlı kalarak, tüketici ol-maktan kurtulmak için en az on iki, ortalama on dört ile on altı yıl eğitim alarak, eğitimde verilen bu kadar çabanın sonunda, üniversite eğitimini tamamlamasına karşı üretken olamamanın hayal kırıklığı ile işsiz kalması ve çok sayıda sorunu göğüslemek zorunda bırakılması, bu koşullarda bir genç ne yapacaktır !.. Kısaca ülke politikalarının niteliksiz ve işsiz bireyler yetiştirme işlevinden kaynaklanan güçlükler, eğitimdeki en büyük açmazları ve sorunları oluşturarak; sorunlu gençler yetiştirerek, stres koşullarını oluşturmaktadır.
Temel ihtiyaçlar ve eğitim konusunda değindiğim, Mesleki ve Mesleki Teknik Eğitimin ülkelerin kalkınmasında büyük roller üstlendiği bilinmesine ve önemi kanıtlanmasına karşı. Ülkemizin yapısı, zenginlik kaynaklarının çeşitliği oranında her alanda gereken kalifiye, ara eleman gücünü oluşturan elamanlara ihtiyacı büyük oranlardadır. Çağımızda eğitim sistemlerinde mesleki, mesleki teknik, işe ve hayata hazırlayıcı çok sayıda programa yer verilmemesi yetmezmiş gibi… Mevcutlarında eğitim alan gençlerin aldıkları mesleki, mesleki teknik, işe ve yaşama yararlı programlardan mezun olmalarına karşı, işe alınma güçlükleri yaşamaları, işe girenlerin İş Güvencesinin olmadığı, yeterince önemsenmediği, kendine yeterli bireye dönüşemediği, üst eğitimle uzmanlaşması sağlanamadığı ve burada belirtmediğim birçok olumsuz koşullarla boğuşmaları adeta desteklenmektedir. Bu koşullar stres yaşanmasına ve stresin birçok psikolojik, psikosomatik ve bedensel, ruhsal hastalıkların tetiklenerek gelişmesi ve insanların rahatsızlanarak, hastalıkların ortaya çıkması için gerekli koşulları ve zemini oluşturularak, adeta eğitim eliyle işe yaramaz, kaldırım mühendisi, niteliksiz, psikolojik sağlığı ve kişiliği bozuk nesillerin, toplum yapısı içinde yetiştirilmesi işlevini gerçekleştirmekle kalmayıp, adeta temellerinin atılmasına vesile olmaktadır.
Toplumda yaygın ve salgın bir şekilde hızla yayılarak, sağlıksız toplumun oluşumuna yol açan bu negatif koşullar bireylere ve topluma geri dönüt olarak ürününü vermektedir. Geçmişte yaygın olan VEBA benzetmesi, günümüzde geleceğimiz ve yarınlarımız olan çocuklarımız dan başlayarak, gençlerimizin ve yetişkinlerin sürekli yakasını bırakmadığı için veba kadar tehlikeli salgın ve yaygın bu psikolojik sorun, Çağımızın Vebası tanımı, aynı zamanda stresi tanımlamaktadır. Bu şekli ve koşulları ile Stres, ayrıca strese bağlı Psikosomatik, bedensel hastalığı tetikleyerek, sağlıksız toplumu ortaya çıkardığı için Çağımızın Vebası tanımını karşılamaktadır.

STRESS, STRESLE MÜCADELE
Yine tüm hatalı, yanlış, negatif duygu ve düşüncelerin anası kötülüktür. Sevgi ise tüm pozitif veya olumlu duyguların iyiliklerin babasıdır. Sevginin önünde eğilmeyecek, teslim olmayacak, dize gelmeyecek, bağlanmayacak, iyileşmeyecek, sağlık, mutluluk, iyi ve pozitif olmayı engelleyecek hiçbir kuvvet veya güç bulunmamaktadır.
Bu nedenlerle bir anlık hazzın, mutluluğun sihirli gücüne kapılarak, esiri veya kölesi olarak kendimize ve çevremize verdiğimiz zararların, tahribatın yani yıkıcılığın benliğinizde egemenlik kurduğunu görmek. Bize zarar vermekten başka bir işlevi ve rolü olmayan negatif duygu, düşüncelerin farkında olmak, onlara yeri geldiğinde dur diyebilmek, karşı koyarak mücadele edebilmek, olumsuz koşulları olumluya dönüştürmek. Düşüncelerde biriken çöplerden, kirlilikten ve zehirden kendinizi temizlemek ve arındırmak, negatif koşulları pozitife, sağlıklıya ve lehe yönetebilme yeti ve becerisi yalnız insana has bir özellik ve güç olduğunu unutmamalısınız. Olumlu duygu ve duyguların oluşturduğu pozitif düşünceler yaşama lezzet veren tatlı, şirin, istendik, haz veren, mutluluk veren lezzet kaynakları olduğunu; negatif duyguların ve düşüncelerin yaşamın tuzu, biberi, çeşnisi yani acı lezzet kaynakları olduğunun bilincinde olmalısınız.
Gereğinden fazla yaşamda kullanılan bu acı lezzetlerin acıyı, ıstırabı, kederi, sıkıntıyı, üzüntüyü beraberinde getireceği bizi yaşamdan her geçen gün uzaklaştıracağı, yaşamı çekilmez hale getireceği, stres ve psikolojik, psikosomatik ve bedensel hastalıkları tetiklemekle kalmayarak, yok oluşumuzu hazırlayacağının farkına varınız.
Negatif duygu ve düşüncelerle yüklü bir yaşamı tercih ederek, mücadele için tüm yaşamımızı ayırmamız yerine daha çok pozitif düşünce ve duyguların yaşanmasını tercih etmeniz ve yaşam biçimine dönüştürme-ye çaba göstermek; gerektiğinin önemini kavramalıyız.
Stres insanda büyük bir enerjiye sebep olur ve enerji birikimi arttıkça gerilime, gerilim halsizliğe, ağrıya ve hastalığa yol açar. Önemli olan bu enerjinin nasıl kullanıldığının nasıl harcanması gerektiğinin bilinmesi ile doğrudan ilişkilidir. Olumlu veya pozitif ve yarar verici olarak mı? Yoksa zararlı ve negatif yönde harcanacağı önem kazanmaktadır. Yararlı biçimde kullanılması tercih edildiğinde mücadele edilip, çaba gösterildiğinde enerji olumlu kullanılarak, gerginlik ortadan kalkıp, gevşeyerek, rahatlayıp, mutlu olunacaktır
Her negatif gelişen koşulla ilişkili olarak, yaşanan duyguları engellemek sizi aşabilir. Ancak duyguların üzerinizde oluşturduğu olumsuz düşünceleri değiştirmek, olumluya çevirmek, her koşulda tamamen sizin elinizde yani kontrolünüz altında, olduğunu unutmayınız
Yoğun stres koşullarından uzak ya da kontrol altına alınmış, olumsuz koşullardan temizlenerek arındırılmış, tertemiz pozitif duyguların egemenlik kurduğu yepyeni, mutluluklar-la dolu, sağlıklı bir yaşam biçimi geliştirmeniz; aynı zamanda, uzun yaşamın sırlarını keşfederek, uzun bir yaşam sürdürme yeti ve becerisinin ve kişiliğin kazanılması anlamını içermektedir.
Köhnemiş, eskimiş, zarar verici, kirlilik oluşturan beyninizdeki ve bacalarınızdaki, duygu ve düşüncelerdeki negatif birikimleri temizleme işlevi sizin oluşturduğunuz olanak ve fırsatlar oldukları için şans ve lütuf olarak görülmemelidir. Bu sizin verdiğiniz emeklerin ürünü olan tamamen gerçek yaşamı kap sayan bir yetinin, becerinin pozitif ürünleri olarak tekrar size geri dönüt olarak dönmesi için bu yapıtta edinilen bilgilerin ışığında zaman kaybetmeden işe koyulmanızın zamanı gelmiştir ve geçmektedir.
Negatif koşullarla yüklü stresi size zarar vermeyecek, bilakis yarar sağlayacak koşullara dönüştürmek ve lehinize yönetmek yalnız sizin elinizdedir, yeter ki buna inanın yani kendinize güvenin ve bunun için girişimde bulunmak için ilk adımı atmak ve çaba göstermek için yola çıkın, gerisi kendiliğinden gelecektir.
Şüphesiz en isabetli ve en önemli mücadele biçimi olumsuz koşulları olumlu yapmak, girişimde bulunmak için elinizden gelen çabaları göstermek en akılcı, bilinçli ve mantıklı bir davranış biçimi olacaktır. Negatif duygular her ne kadar bireye dayanıklılık, direnç kazandırıcı özelliği bünyesinde barındırıyor olsa da mümkün olduğunca negatif özellikle aykırı duyguların üzerine gitmeniz, sorgulamanız, yüzleşmeniz ve işini bitirmeniz gerekmektedir. Aksi takdirde yaşamınızda yer alma ya devam ederek, sıklıkla yaşamanıza yol açarak size rahatsızlık verir ve sorun oluşturur. Negatif duygular yaşanacaktır, yaşanması kaçınılmazdır hiç bir şey yapamıyor ve elimizden bir şey gelmiyorsa; kaldırabilecek düzeye, normal ve olumlu seviyeye getirmek için başa çıkma becerilerini geliştirmek gerekmektedir. Ancak başara biliyorsak, elimizden geldiğince duyguları iyi ve sağlıklı yöneterek; negatif duygulardan çok pozitif duyguları yaşam biçimine dönüştürmek için çaba ve gayret göstermeliyiz. Kısacası kendi içimizde duygu ve düşüncelerde yarattığımız stres canavarına geçit vermemek için olumlu duyguları yaşam biçimine dönüştürmek önem kazanmaktadır. Ayrıca yaşamımız süresince, elimizden geldiğince ve bize zarar vermeyecek ise genelde hayır kelimesi yerine evet demeyi tercih etmek yarar getirecektir.
Çünkü her koşulda, mükemmel olanı hedeflemek kolaydır, ancak mükemmel olanları yakalamak ve erişmek hiçte kolay değildir. Mükemmel olana erişmek için çaba gösterin ancak, kendinizi çok fazla germeden, zorlamadan yeri geldiğinde, yeterli olanda karar kılmanız da yarar vardır. Aşırı mükemmeliyetçilik yarar getirmekten çok bireylere zarar verici koşulların oluşumuna yol açarlar. Zaman zaman ha-yal kırıklıkları yaşanabilir, bu doğal karşılanmalı büyütülmemeli, sıkıntı, dert haline getirilerek, soruna dönüştürmekten kaçınılmalıdır. Değişimlere uyum sağlamaya çaba gösterilmeli ve açık olunmalıdır. Başarısızlıklar yıldırmamalı, başarısızlık sağlayan hatalar gözden geçirilip, önlemler alınmalıdır. Bu koşullar dünyanın sonu da değildir, istendiğinde girişimde bulunulduğunda, çaba gösterilip, mücadele edildiğinde mutlaka başarı sağlanacak, sorun çözüme ulaşacaktır. Çözümsüz kalan koşulları boş ver demeyip, önemseyip, mücadele edip, yönetmek önemli olmaktadır ve tercih edilmelidir.
Bu koşullarda stresin verdiği tahribatları önleyebilmek ve ortadan tamamen kaldırmak için stres oluşturan problemleri çözmek için alternatif çözüm yolları üretmek ve bu koşullardan kurtulmasını sağlayacak olan çözüm yolunu tercih edip, kullanarak sorunlardan kurtulmak önem arz etmektedir. Sürekli dile getirdiğim stresle ilgili önemli hususu defalarca tekrarlamakta yarar görmekteyim.
Stres yaşamımızın bir parçasıdır, stres olmadan yaşayamayız. Stres koşullarından zararlar görmemek ve tahribatlar yaşamamak için yaşamımızda var olan, yaşamımızın bir parçasını oluşturan, onsuz olunamayan ve yaşanamayan stresi. Düşüncelerde yoğunlaştırılıp, olduğundan fazla gerçekçi olmayan biçimde abartılarak, zararlı hale geldiğinin farkında olmak, farkında olunan bu gerçeklerle yüzleşmek, kontrol altına alarak, ortadan kaldırıcı kalıcı çözüm yolları üretmek yani stresi iyi ve sağlıklı yönetmek önem kazanmaktadır.
Stres çeşitlerinde belirtilen yoğun ve şiddetli yaşanan özellikle süreklilik arz eden stres (Kronik) zararlıdır ve acilen önlem alınmalıdır.
Stresle mücadele edip, stresi yönetirken kendinizi asla küçümse-meyiniz çünkü insanoğlu istedikten sonra başaramayacağı, ortadan kaldıramayacağı hiçbir engel yoktur. Koşulları olumluya çevirme, alternatif çözüm yolları üretebile, bunlar arasında en uygun ve yararlı olanı tercih edip, kullanma yeti ve becerisine sahip doğadaki tek canlı olduğu unutulmamalıdır. Sorun oluşturucu değil sorunları çözücü yaklaşımlar denendiğinde mutlaka sorun bir şekilde ve belirli bir düzeyde ortadan kalkacak ve düzelme olacaktır.
Ayrıca değişimin gücüne inanmak ve değiştirmek için belirli bir enerji harcamak, belirli bir çaba göstermek, belirli bir emek vermek gerektiğinin bilincinde olarak yola çıkıldığında; kaldırılamayacak bir engel olmadığı gibi sorunlar belirli düzeyde de olsa çözümlenerek, ortadan kalkacaktır.
En azından verilen emekler boşa gitmeyerek, organizmanın normal denge koşullarını yakalamanız, stres öncesi koşullara dönmeyi başarmış olmanız, sağlamanız ve gerçekleştirmiş olmanız sizin beceriniz olacaktır. Asıl övünülecek ve gurur duyulacak başarı ise meydana gelen olumsuz veya negatif düşüncelerin değiştirilerek, iyi ve sağlıklı yönetilerek yerlerini pozitif düşüncelere bırakması ile gerçekleşecektir. Bu düşüncelere uygun istek ve beklentileri karşılayacak koşulların oluşumu pozitif duyguların gelişmesine yol açacakları için stres yoğun yaşanamayacak, normal düzeye, dengeli haline dönüşen stres bu yönü ile insana yararlı olacaktır. Normal yaşanan stres, bireyi faaliyete geçiren, tetikleyen bir güçtür. Yoğun stres, başlangıçta bireye zarar verecek koşullar oluşur. Bu koşulların negatiften pozitife dönüştürüldüğü oranda, stres koşulları birey için yararlı hale dönüşmüş olacaktır.
Bu negatif koşullarla baş başa kaldığınız durumlarda telaşa kapılmadan, sakin davranarak; vücudunuzun ve hissettiğiniz duyguların size iletmek istediği mesajları doğru olarak algılar ve ne değişimler yaşadığınızın farkına varırsanız. Oluşan koşulları kontrol altına almanız, çözmeniz ve normale dönmeniz kolaylaşacaktır
Birey çevresel baskıların etkisinde kalmadan, psikolojik sağlığını düşünerek, en küçük bir sorunda olaya olumlu bakmalıdır. Sağlığı gereği psikolojik, gerekse psikosomatik sorunlara yol açmadan, acilen bir uzmandan yardım almasında yarar bulunmaktadır. Çünkü her sorun da erken tanı ve destek çok önemlidir. Her birey sağlığının önemli olduğundan yola çıkarak, sağlığı tehlikeli boyutlara gelmeden Psikolojik, Psikosomatik veya Bedensel açıdan daha büyük sorunların tetiklenerek ortaya çıkarak, tehlike boyutunda açmaza girmeden üstesin den gelemeyeceği sorunlar yaşamadan acilen bir uzmandan yardım almasında, yarar bulunmaktadır.
Günümüzde yine gelenek, görenek ve batıl inançlar, çevre ya da Mahalle Baskısı daha baskın çıkarak, çevresindeki kişilerin dolduruşlarından, olumsuz görüşlerinden etkilenmek. Bu nedenle medyum, şeyh, falcı, şifacı gibi kişilerde çare arama ya da türbe ziyareti, muska yazdırma, bez bağlama gibi dinsel açıdan adeta tanrıya şirk koşucu ve bilim dışı tedavi sağlamayan, kişi ve yerlerden şifa umma girişimleri ve çabaları gelişmemiş toplumların tedavi yöntemleri olarak yaygınlaşmıştır. Kendini boş yere avutmanın ve bir anlık rahatlamanın dışında işe yaramayan, kalıcı olmayan yöntemler olduğu bilinmelidir. İnanç önemlidir ve inanç sorunları hafifletebilir. Aldığımız ilaçlarda bile, bu ilacı aldıktan sonra ben iyileşeceğim. Mesajının zihnimizde algılanması, düşüncelerde tekrarlanması, pozitif duyguları oluşturur. Buna psikolojik olarak inanmak bir anlık rahatlamada önemli olmaktadır.
Yani olumsuz olaylara pozitif bakarak, yaklaşmamız; yine sorunumuzu birileri ile paylaşarak, deşarj olmamız bile o an için kendimizi daha iyi hissetmemizi sağlayacaktır. Bazen kendimizi sorgulamak istediğimizde, özelliklede çaresiz kalındığı koşullarda hata yapmadansa manevi inançlara ya da dine sığınılmaktadır. Bu ibadet ya da bir tel-kin yöntemi olabilir. Ancak rahatsızlığımızı tedavi edici faktörler değildir. Özellikle bu kesimler, Psikologdan yardım almaya sıcak bakmazken, uzman olmayan kişilerden ya da kendilerine hiç bir yarar getirmeyecek inanç temelli cansız nesnelerden, duygu sömürücülerinden, üstelik ücret ödeyerek, çare ve yarar beklerler. Ülkemiz açısından bu bilimle bağdaşma-yan ve çelişen sığınma, medet umma, iyileşeceğini sanma yöntemlerinin yaygınlığı düşündürücü olduğu kadar büyük bir yanılgıdan ibarettir...
Normalde, ülkemizdeki her sağlık kurumu ya da devlet hastanesin de; görevli uzmanlardan gerekli desteği almaları hem kolay, hem de daha bilimsel olduğu için Psikolojik Sağlığımız için bu özveri kendimize yapılmalıdır. Bu nedenlerle, kalıcı iyileşme ve tedavi için olaylara bilimsel olarak yaklaşmalıyız. Günümüzde yapılan bilimsel araştırma ve çalışmalar sonucu, Stresi ortadan kaldırıcı üç yöntem bulun-maktadır. İlaçlı Tedavi ve Psikoterapi, Psikoterapi ve Psikolojik Danışma, Sosyal Etkinlikler, Çeşitli Gevşeme Teknik ve Yöntemlerinin bir kaçı paralel olarak yürütüldüğünde stresle mücadele ve stres yöne timinde başarı sağlanması günümüzde etkili olmakta ve olumlu sonuç alınmaktadır. Deneyimlerime dayanarak en etkili yöntem şayet ilaçlı tedavi gerektirecek sorun yok ise, Psikoterapi Psikolojik Danışma yöntemidir. Stresle Başa Çıkma, Stresin Üstesinden Gelme, Strese Dayanıklılık Direnç Kazanma, Kişisel ve psikolojik yapımızı denetim altına almak vb. konularda gerekli bilinçlenme ve yeni alışkanlıklar kazandırılan danışanlar, psikoterapi süreci sonunda; Stres oluşturan negatif koşulları ve durumları kendi kontrolleri altına alabilmektedirler. Ağır vakalarda sıklıkla ilaçlı tedavi ve psikoterapi bir arada yürütüldüğü zaman daha sağlıklı sonuçlar alınmaktadır. Bazen de yürüyüş gevşeme teknikleri, aktivite, sosyal faaliyetlerden oluşan pozitif yaşam sal düzenlemeler psikoterapi süreci ile paralel yürütülmesi halinde stres ortadan kalkmaktadır
Psikoterapi Sürecinin en önemli boyutlarından biri stresin farkında olmak, kabullenmek ve strese karşı organizmayı dış tehlikelerden koruma yöntemlerini öğrenilmesidir
Bireyin kişilik özellikleri, zihinsel ekası (IQ) ve duygusal zekası-( EQ), içinde bulunduğu ve geçmişteki yaşam koşulları, stresle başa çıkmasında büyük rol oynar. Ayrıca strese dayanıklı olmak ya da olmamak kişiden kişiye değişir. Gözlemlerim ve deneyimlerime dayanarak edindiğim izlenimler sonucu bireyler, günümüzde tüm bu çabalarına rağmen Psikolojik Destek almak istememektedirler. Daha doğrusu bedenimizin her han-gi bir organında rahatsızlık oluştuğunda çok kolaylıkla ilgili hekime ya da uzmana görünürken. Psikolojik sorunlarımızın çözümsüz kalması ya da ileri aşamalarda birçok hastalığa yol açacağı gerçeği bilinmediğinden. Psikolojik Destek ya da Yardım almak için pek duyarlı olunmamaktadır Bu nedenle bireyler, günümüzde her insanın başına gele bilecek ve yaşaması olası olan, psikolojik sorunlara “Özelikle Stres“ konusunu önemsemeyip, hafife alarak tedaviye yanaşmaya isteksiz kal maktadır. Tüm uyarılara ve yardım alma çabalarına rağmen Psikolojik Destek almak istememektedirler. Psikolojik Destek veya Yardım al maktan kaçınanlara bir uyarım olacaktır.
Kişiyi yoğun stres koşullarının etkilemeye devam etmesi halinde, yukarıda açıkladığım psikosomatik kökenli rahatsızlıklara yatkın oluna cağı ve süreç içinde her an kapısını çalabilecektir. Stresin gücünü en çok hissettirdiği ve en önemlisi de, bireyin bu aşamadan sonra mücadele edecek gücünün kalmadığı aşamalardır. Daha doğrusu insanın kendini en çaresiz hissettiği ve kesinlikle destek, yardım alması gereken boyutta sorunları olduğu konusunda sinyaller, mesajlar bağışıklık sistemleri vermektedir. Bu mesaj, ileri boyutta stres bağlı birçok psikosomatik rahatsızlıkların ortaya çıkmasının yaklaştığı ya da süreç içinde yaşanılmasının kaçınılmaz olduğu mesajlarıdır Yukarıda açıklanan uyarı ve mesajlar kesinlikle psikolojik Yardım ve Destek almak için aslında geç kalınmış mesajlarıdır. Ancak, olayın ne kadar vahim ve önemli olduğu hiç değilse bu aşamada anlaşılmalıdır. Her sorun gibi psikolojik kökenli sorunlarımız için tedaviye sıcak bakmalıyız. Psikolojik sorunundan dolayı Psikolojik Destek ya da Yardım almak için gereken duyarlılık gösterilmelidir. Şimdi Stres ve Stresin Organizmaya Olumsuz Etkilerine kısa başlıklarla dikkatinizi çekerek, önemini belirtmek daha sonra, açıklayıcı bilgiler sunmak istiyorum. Stressiz bir yaşam biçimi arzulayıp, isteyip, düşünüyorsanız; stres konusunda yazdıklarımı, stresle mücadele ve yönetimi becerilerini kazanmanıza katkı sunacak Stresle Mücadele Yöntemleri adlı 3. kitabımı basımı yapılınca, okumanızı önermekteyim.
Danışanın bu aşamada tek yapacağı şey, mutlaka ve acilen Psikolojik destek, Psikoterapi yardımı alınması konusunda, harekete geçmesi olmalıdır. Organizma gerekli tehlikeye bireyin dikkatini çekmiştir. Gerekli psikoterapi desteğinin alınmaması halinde ve uzun dönemli etkilemelerde Stres Kronikleşir. Psikosomatik hastalıklar ortaya çıkar Yapılacak ilaçlı tedaviler yetersiz kalabilir. Bireyin, bu aşamadan sonra Anksiyete, Depresyon, Panik Atak eğilimi artar ve bedensel hastalıkları tetiklemesi kaçınılmaz olur.
Yıllardan beri çevre baskısı sonucu küçültücü, eksiklik arayışı, çevrenin olumsuz bakış ve yüklemeleri vb. yanlış algılanan ve baskı altına alınarak, egemen olan bu duygu ve toplumun yanlış algılayışı; 'Psikolog/ Psikolojik Danışman ya da Psikiyatrist yardımı alan, almak iste-yen herkese yanlış yakıştırmalarda bulunulduğuna yukarda değinmiştim. Bu nedenle bireylerce bu alana pozitif yaklaşılmamakta, önemsenmemekte, uzak durulmakta, iyileşeceği konusunda kendine güvenilmeyerek yardım almaya sıcak bakılmamaktadır. Oysa her alanın uzmanından yardım almak bir noksanlık olmadığı gibi sağlığa kavuşmada yararı dikkate alındığında her dalın uzmanı önem kazanır.
Günümüzde yine çevrece desteklenen ya da mahalle baskısı daha baskın çıkarak; çevresindeki kişilerin dolduruşlarından ve görüşlerinden etkilenerek batıl ve yanlış inançların baskın çıktığını gözlemlemekteyiz. Falcı, büyücü, medyum, şeyh vb. kişilerde çare arama ya da tür-be ziyareti, muska yazdırma, bez bağlama biçiminde nesnelerden, astroloji ve fallardan medet ummak vb. bilim dışı tedavi sağlamayan, sağaltım, iyileşme ve düzeltme gerçekleştirmeyen kişi ve yerlerden şifa umulmaktadır. Bu tedavi yöntemleri kesinlikle bilimsel olmadığı gibi tedavi edici yöntemler değildir. Bireyin kendini bir an rahat hissetme-sini sağlayan, kendini oyalaması dışında hiçbir işe yaramayan tedavi biçimleridir. Bazen de manevi inançlara ya da dine sığınılmaktadır. İnanç önemlidir. İnanç bazı sorunları hafifletebilir. “Aldığımız ilaçlar da bile bu ilacı aldıktan sonra ben iyileşeceğim. Mesajını zihnimize vermemiz ve inanmamız önemli olmaktadır” Bu ibadet ya da bir telkin yöntemi olabilir. Ancak bu yöntem inançlarımız gereği yapılması gereken sorumluluk ve görevlerimizdir. Bunun dışında psikolojik rahatsız-lığımızı tedavi edici faktör ve yöntemler asla değildir ve olmamalıdır.
Aslında kendi sağlığımız için gerekli özveriyi yapmamız, yine kendimizden beklenen bir davranış biçimi olmalıdır. Birey çevresel baskıların etkisinde kalmadan ve kendini baskı altında hissetmeden, psikolojik sağlığını düşünerek, en küçük bir sorunda olaya olumlu bakıp açısı ile yaklaşarak; gereken yardımı çekinmeden uzmandan almalıdır. Çünkü her türlü hastalığımızı tetikleyerek “Psikolojik, Psikosomatik ve Organlara bağlı vb.” rahatsızlıkları ortaya çıkaran bu sinsi ve tehlikeli hastalıktan kurtulmanın tek ilacı ve yöntemi, erken tanı ve psikolojik destek ve yardımdır. Birey için sağlığın her şeyden önemli olduğu bilinciyle, yola çıkarak, sağlığı tehlikeli boyutlara gelmeden ve daha büyük sorunlara yol açmadan, acilen bir uzmandan yardım almanın yollarını aramasında; hayati önem ve yarar bulunmaktadır. Sıklıkla yenilediğim Psikoterapi ve Psikolojik Danışma yönteminin Stres ve psikolojik rahatsızlıkları düzeltmede önemli katkıları, psikologluk mesleğini diğer mesleklerden ayırıcı en önemli yönünü oluşturur. Çünkü psikiyatri alanı tanılama ve ilaçlı, şok ve diğer yöntemlere ağırlık vererek iyileştirme çabalarından, psikoterapiye ayıracak zaman bulamaz. Bu noktada devreye psikolog, psikolojik danışman girerek, ilaçlı tedaviye ek psikoterapilerle hastada kalıcı iyileştirmeler sağlamaktadır. Kişisel ve psikolojik yapımızı denetim altına almak vb. konularda gerekli bilinçlenme ve yeni alışkanlıklar kazandırılan danışanlar, psikoterapi süreci sonunda; 'STRES' koşullarının bireyce kontrol edebilme becerisi edinmektedirler. Bazen de İlaçlı Tedavi ve Gevşeme Teknikleri Stresle Mücadelede Psikoterapi Süreci ile paralel yürütülmelidir.
Bireylerde ki stresin şiddeti artığı ve süreci uzadığı oranda, bireyin mücadele etme gücü azalır. Ortada endişe edilir ve sorun haline gelmemiş, küçük ve etkisiz şeyleri düşüncelerde büyüterek, etkili hale getirerek zararlı çıkacak biri var ise siz olduğunuzu unutmayınız. Düşün celeriniz de yoğunlaşan ve sürekli yaşamınızı olumsuz etkileyen zorlanmalar güçlükler sonucu oluşan stres, süreç içinde, organizmanın ve bağışıklık sistemlerinin dayanma gücü ve direnci zayıflatır, Bu olumsuz durumla orantılı STRES psikosomatik rahatsızlıkları tetikler ve eşlik etmesi sonucu birçok psikolojik kökenli rahatsızlıkların ortaya çıkması kaçınılmaz bir hal alır. Stres durumu, bu aşamalara gelindiğinde çok dikkatli olunmalıdır. Asıl olan bu noktalara gelmeden stresi tanımak, olumsuz etkilerini ortadan kaldırmak için çözüm üretmeniz, kendinizi telkin etmeniz, stressin olumsuz etkilerinden korunarak, saf dışı etmeniz önem kazanır. Her türlü psikolojik rahatsızlığın çözümü her koşulda sizdedir. Yeter ki iyileşmek için ilk adımı atıp, farkına varıp, düşüncelerinizde abartmadan kurtulmak ve sorunlarınızla yüzleşmek için gerekli çabayı gösteriniz. Ayrıca onu alt ederek, hastalığı yeneceğinize inanın; gerisi kendiliğinden gelecektir.
Yaşamınızı sağlıklı bireyler olarak sürdürmek ve ömrünüzü uzatarak daha uzun yıllar sağlıklı ve mutlu yaşamak düşüncesindeyseniz. Yapa-cağınız şey, her hangi bir sorun çıktığında, sorunun parçası olmak yerine sorunu bilinçli algılayarak, farkında olmak ve tanımak ilk adımınız olmalıdır. Daha sonra stres oluşturan negatif koşullara, sorun çözücü yaklaşımla, alternatif çözümler üreterek, mücadele ederek; stresi lehinize yöneterek. Akılcı ve gerçekçi anlamlar vererek ya da yükleyerek, elinizden geldiğince size ve çevrenizdeki insanlara zarar vermeyecek biçimde, ürettiğiniz çözüm yolları doğrultusunda çaba göstermek. Becerilerini hedefinize ulaşmada amaç edinme alışkanlığını yaşam biçimi haline dönüştürmeniz gerekmektedir. Sonuç olarak, yaşamınızı sürdürürken zorluklar, güçlükler ve sorunlarla karşılaşılması doğaldır. Yaşama gerçekçi yaklaşılarak, insan yaşamının gelip, geçici olduğunu, bu gün varsak yarın olmayacağınız gerçekliği asla akıldan çıkarılmamalıdır. Birde bakmışsınız ki yıllar su gibi akıp, geçmiş, yaşlanmış ve ölümün eşiğine gelmişsinizdir.
Bu nedenle iyisiyle, kötüsüyle her anımız ve günümüz değerlidir, önemlidir. Her nesneyi biriktirebiliriz, ancak zamanı biriktiremeyiz, dünü bile geriye döndüremeyiz, hatta bir dakika öncesini geri dön-dürmek, şu anı durdurmak istesek de durduramayız…
Zamanı biriktirmenin olası olmadığından yola çıkıldığında, geçen zamanın, hatta dakikanın bile geriye dönüşü mümkün olmadığı, durdurmak ve geriye almak olası olmadığının bilincine ve farkına varılacak- tır. Bu düşünceler oluştuğunda içinde bulunacağınız her anın, zamanın ne kadar önemli ve değerli olduğunu anlayacaksınız. Yaşamın her anı gelip, geçici olan, geriye dönüşü olmayan, durdurulamayan ve geriye alınamayan ve buna gücünüzün yetmeyeceği; sizin dışınızda işleyen ve akıp giden bir süreçtir aslında… O halde yapmanız ve önemse-meniz gereken şey içinde bulunduğunuz ve yaşadığınız her sürenin anlamını, önemini ve değerini bilerek her an geçecek, geçmişte kalacak, günün birinde zaman su gibi geçerek, kendinizi yaşlanmış göreceğiniz ve ölebileceğinizi düşünerek, kendinize ve çevrenize gereken önemi ve değeri vermeliyiz. Geçmişin pişmanlıkları ve keşkeleri oluşmadan, olanaklar ölçüsünde, elinizden geldiğince; sevgi ile mutlulukla her anınızı dolu, dolu gönlünüzce, isteğinizce geçirmeniz önem kazanmaktadır.

Sağlıklı, mutlu günler dileklerimle...

Not: Yukarıdaki Stres konusundaki makaleler, 2006 yılında yazımına başlanarak, 2012 yılında basımı yapılacak konuma getirilen; ancak yıllarca halkımızın hizmetine sunulmak için basımı yapılamayan (STRESS, STRESLE MÜCADELE KİTABIMIN )çeşitli bölümlerinde alınarak aktarılmıştır.

Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Stres, Stresle Mücadele Yöntemleri" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.Halil TÜRKMEN'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.Halil TÜRKMEN'in izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     Beğenin    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.Halil TÜRKMEN'in Yazıları
► Bilişsel Terapi Modeli ile Stresle Mücadele Psk.Dnş.Halil İbrahim ÇABUK
► Stres ve Stresle Baş Edebilme Dr.Psk.Dnş.H.Hüseyin DOĞAN
► Stres ve Stresle Başetme Psk.Bayram ŞİMŞEK
► Stres ve Stresle Başa Çıkma Psk.Emine Lamiser ATİK
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,973 uzman makalesi arasında 'Stres, Stresle Mücadele Yöntemleri' başlığıyla benzeşen toplam 21 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Demokratik ve Çağdaş Eğitim ÇOK OKUNUYOR Mayıs 2023
◊ Stres Testi Aralık 2008
◊ Unutkanlık Testi - Unutkanlık Ölçeği ÇOK OKUNUYOR Ağustos 2008
◊ Beck Anksiyete Ölçeği Ağustos 2008
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


18:37
Top