2007'den Bugüne 92,313 Tavsiye, 28,222 Uzman ve 19,980 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Buırun Fonksiyonları
MAKALE #20419 © Yazan Prof.Dr.Selçuk ONART | Yayın Mart 2019 | 2,858 Okuyucu
BURUN FONKSİYONLARI:

1- SOLUNUM
A - SOLUNUM HAVASININ ŞARTLANDIRILMASI

Solunum’un fizyolojik şartlar içinde ve sağlıklı yapılabilmesi için, burun’un üç ana görevi vardır:
§ Solunum havasını ISITMA,
§ Solıunum havasını NEMLENDİRME ve
§ Solunum havasını yabancı cisimlerden süzerek FİLTRE ETMEK.

Solunum havasını ısıtma, konka adını alan ve burun boşluklarının lateralinde üst,orta ve alt olarak yukarıdan aşağıya sıralanan üç çift, hipererektil yapıların şişerek, bazen de küçülerek, solunum havasının yüzeylerine temas etmesi ile yüzeylerine sürtünen havanın ısınmasını temin eden yapılarca olur.

Konkalara sürtünen hava aynı zamanda nemlenir ve içindeki kaba partiküllerde filtre edilir. Nemlenme müköz bezlerin salgısı ve müköz blanket ile olur. Tozların ve kaba partiküllerin tutulması ise burun delikleri çevresindeki kıllar ve nemli müköz blanketle olur.

Bu fonksiyonları gözden geçirecek olursak;

Isıtma:
Nazal kavitedeki kan damarlarının karışık sistemi ve hele konkaların erektil yapı özellikleri (ki bir radyotöre benzetilir). İnspire edilen havayı ısıtmada çok önemli rol oynar. Konkadaki kavernöz boşlukların genişleme ve daralma kabiliyeti vardır. Günde inspire edilen 500 kübik feet havayı ısıtmak için 700 kalori gerekir. Bu vücutta yapılan total ısının %2.5’u kadardır. Ekspiratuvar hava akımı nazal mukoza ısısının küçük bir miktarını sağlar veya respirasyonun bu fazında oluşacak ısı kaybını durdurabilir.

Nemlendirme:
Müküs, epitel tabakasındaki Kadeh (Goblet) hücreleri ve lamina propriadaki müköz ve seröz bezler tarafından salgılanır.

Klinik olarak normal yetişkinlerin nazal pasajında pH 5.5-6.5 dur. Çocuklarda pH 5.5-6.7 dir. Sıcak uygulaması nazal pasajı asit, soğuk uygulaması alkali yapar. Uzun süre istirahat ve uyku nazal pH’ı asit yöne çevirir. Nazal sekresyonda mevcut lizozim asit ortamda daha etkilidir. Müküsün % 95’i su olup müsin, glikoprotein ve karbonhidrat içerir, ayrıca müküste lizozim ve immunoglobulin A da bulunabilir. Müküs vestibülümden koanaya ve nazofarenkse kadar bütün mukozayı örter. Müköz örtü, burnun değişik bölgelerinde, değişik oranlarda olmak üzere, siliyalar tarafından geriye nazofarenkse doğru taşınır. Bu hareketin oranı değişik bölgelerde değişik miktarda müküs salgılanmasına bağlıdır.

Burnun ön tarafında müküs sekresyonu az miktarda olup geriye doğru atılma hızı saatte 1-2 mm’dir. Koana yakınında her 10 dakikada bir müküs yeniden yapılır ve 10 mm/saat hızla hareket eder. Her hücrede 12-20 silya vardır ve bunlar hareketlerini senkron olarak değil daha ziyade matakron olarak yaparlar.

Siliyer aktiviteyi kontrol eden mekanizma henüz tam olarak anlaşılmamıştır. Ancak nöral bir mekanizma da pek sorunlu tutulmaz. Siliyalar her dakika 100’lerce defa çabuk ve kuvvetli bir şekilde hareket eder ve her hareketi yavaş bir geriye dönüş takip eder.

Isı, ozmotik basınç ve pH siliyaların fonksiyonlarını etkiler:

§ En iyi gaz değişimi % 85 nemlilikte olur.
§ Nazofarenks havası 33°C ise siliyalar aktiftir.
§ 18 °C dan düşük, 40 °C dan yüksek ısılarda siliyer hareket yavaşlar.
§ 7 °C dan düşük, 45 °C dan yüksek ısılarda siliyer hareket durur.
§ pH 7-8 siliyalar için uygun.
§ pH 6.5’dan az ortamda siliyer aktivite yavaşlar.
§ Oksijen miktarının azalması siliyer hareketi yavaşlatır.
§ Kan oksijeninormal olsa bile oksijen miktarının artması siliyer vurum hızını % 30- 50 oranında arttırır.

Nemin sağlanması mekanizması tartışmalıdır. Bazıları nemin nazal sekresyonla salgılandığını iddia ederken, bazı araştırıcılar mukoz membran damar ve kapillerlerinden çıkan seröz transüda ile sağlandığını iddia ederler. Günlük nazal sekresyon 1-1.5 lt dir.

Ekspirasyonda neme çok yardım eder. Ekspirasyon esnasında, ısı ve nem mukozayı terk eder. Bu solunum havasından nem kaybolmasına engel olur.
Nemlendirme ve ısıtma mekaniğinde değişmeler sadece nazofarengeal mukoz membranın irritasyon ve kuruluğunu etkilemez. Üst solunum yolunun diğer kısımlarını da etkiler. Kuruluk birçok akut nazal enfeksiyonun başlangıcıdır.

Filtrasyon:
Hava, burun kıllarının filtre edici etkileri ve müköz örtüsünün yabancı cisimleri tutucu etkisi sonucu temizlenir. Mikroskopik partiküller burun kılları tarafından tutulurken,15 mikronun altındaki daha küçük parçacıklar ise burun mukozası tarafından havadan toplanırlar. 4.5 mikrona kadar olan partiküllerin %85’i temizlenir, ancak 1 mikron büyüklüğündeki partiküllerin ancak %5’i burun tarafından tutulabilir.


B - BURUN SOLUNUM HAVASI YOLU

Hava geçiş hareketleri nazal kavitenin yapısına bağlıdır. Naresler küçüktür ve konumları yere horizontal durumdadır. Bu havanın, yukarı-aşağı ve konkaların medialine doğru yönelmesine sebep olur.

Konkalar daha geniş ve vertikal pozisyonda oldukları için havaya karşı dirençleri daha azdır. Ön ve arka burun deliklerinin farklı olması ve burun boşluklarının yapısı, inspiryum ve ekspiryumda, burun içinden geçen, soluk havasında sirkülasyonlar daireler meydana getirir. Bu sirkülasyonlar, inspirasyon ve ekspirasyonda değişiktir.

İki intranazal hava akımı vardır, biri inspirasyon diğeri ekpirasyon esnasındadır. Genel olarak inspire edilen hava burun deliklerinden koanalara düz bir yol izlemez. Burun deliklerinden inhale edilen hava, açıklığı aşağı bakan, yukarı-aşağı ve yüksek, kubbe şeklinde bir yol izler. Olfaktör fissürden ve sfenoidin ön yüzünden geçerek posterior koanalarına varır. Sfenoidin yüzü ve konkalar üzerinde, hipertrofik konka, adenoid vejetasyonlar, deviye septumlar, polipler, nazal kavitede ve olfaktor bölgede havanın dağılımını değiştirirler.

Ekspire edilen hava inferior meatuslar yolu ile direkt olarak posterior koanadan nostrillere (burun deliklerine) gelmez, bu gerçek değildir. Çünkü birkaç küçük sirkülasyonun eklenmesi ile ekspire edilen hava, inspire edilen havanın izlediği yolu izler. Aralarındaki fark, inspiryumda solunum havası nazal kaviteye girişte orta meadan geçmez. Ekspirasyonda ise bir kısım hava orta konkanın arka ucu ile orta meaya doğru yönelir. Sonuç olarak orta meadaki ostiumlar sadece sıcak, nemli havaya maruz kalırlar, fakat inspire edilen soğuk ve kuru hava buraya uğramaz.

2-OLFAKSİYON

Çeşitli kokuların burun üst kısmına ulaşması ile koku end organı stimüle edilir ve koku duyulur. Koku mukozası 2.4 cm kadardır. Burada olfaktor sinir hücreleri sayısı 100 milyon kadardır.

Koku mukozasında, koku hücreleri, destek hücreleri ve bazal hücreler olmak üzere üç tip hücre vardır. Koku hücreleri destek hücrelerinin arasına yerleşmişlerdir. Periferik uzantıları epitelin yüzeyine, santral uzantıları sfenoidin lamina kribrozasına uzanır. Aralarında çok sayıda seröz bowman bezleri vardır.

Koku partiküllerinin koku sinirlerini nasıl stimüle ettiği tam olarak açıklanamamakla birlikte, bazı teorilerle açıklanmaya çalışılmıştır:

  • Korpüsküler teori: Koku maddelerinin partikülleri, difüzyonla havaya yayılır ve olfaktuar hücrelerin üzerine varınca kimyasal bir reaksiyon meydana gelir.
  • Dalga teorisi: Enerji dalgaları, ışık gibi, sinüs dalgaları gibi gelir.
  • Stereo-Kemikal teori: Kimyasal teorinin bir başka açıklamasıdır. Burada kimyasal maddenin fizik şekli önemlidir. Reseptörleri muayyen şekildeki moleküller uyabilir. Antijen, antikor gibi adapte olan molekül bağlandığı reseptörü uyarır.
  • Modern Vibrasyonel teori: Bu teoriye göre her maddenin molekülleri vibrasyonlar oluşturur. Yani bu teoride dalga uzaktan gelmemekte, reseptörle temas eden şimik madde dalgalar yaparak potansiyel oluşturmaktadır.
  • Penetrasyon ve Puncturing teori: Kokusu alınabilecek maddelerin büyük rijit ve karmaşık şekilli moleküller olması gerekiyor. Ancak böyle bir madde olfaktor membranı delebilmektedir. Delinme iyon değişmesine neden olarak kısa devre ile eksitasyonu başlatmaktadır. Kokunun kalitesi difüzyonun hızına ve açılan deliğin iyileşme zamanına bağlıdır. Olfaktuar sinir uçlarının periferde stimüle edilmesinden sonra impulslar, olfaktor sinirler yoluyla bulbus olfaktoryusa iletiler. Buradan stimulus hipokampus ve unkusa yerleşmiş olfaksiyonun santral organlarına iletilir. Buradan da serebral korteksle ilgili olan liflerle sinaps yapar.

Koku teorilerinin geçerliliği saptanamadığı için, henüz geçerli genel bir akseptansla uygulanabilen bir olfaktör testte yoktur. Bazı objektif gibi görünen testler güvensizdir (Pupiller, kardiovasküler, respiratuvar, psiko galvanik ve elektroansefalografik). Subjektif metodlar dezavantaja rağmen yine de kullanılabilir. Uygulanan testlerin genel prensipleri hastaya tanıdığı kokular birer birer sağ ve sol burun deliğinden koklatılarak kokunun şiddeti ve ne kokusu olduğu sorulur.

Koku almayla ilişkili patolojik durumlar:
  • Anosmia: Koku alma duyusunun tam kaybı, havanın burnun üst arka kısmına, area kribriformise ulaşamaması veya bu bölgenin tahrip olması
  • Parosmia: Kokuyu yanlış algılama
  • Hiposmia: Az koku duyma
  • Cacosmia: Mevcut olmayan kokuları duyma (Özellikle kötü kokular).
3- REZONATÖR ORGAN:

Bilindiği gibi ses prodüksiyonu gırtlakta yapılır. Bu sesin büyütülme ve artikülasyon gibi birtakım işlemlerden geçmesi gerekir. Bu (artikülasyon) rezonans olayına burun ve paranazal sinüsler eşlik ederler.
Şöyle ki:
Akciğerlerden yükselen primitif hava sütunu, ses tellerinden geçerken kişinin, o andaki emosyonel durumuna göre (a,e,i,o,u gibi) sesler oluşur. Bu primitif hava sütunu ses tellerinden yükselirken epiglot, dil kökü, tonsiller, ağız içi, dişler, yumuşak damak, nazofarenks, koanalar, burun içi ve sinüslere çarpar, sürtünür ve artiküle olur. Rezonasyon meydana gelir. Bizde ortaya çıkan ses prodüksiyonundan o sesin kimin sesi olduğunu anlarız.
Kişiye özel ses karakterini burundaki patolojiler bozabilir:
§ Hiponazalite; Burun, gereğinden az rezonasyona katılıyorsa oluşur, burun içinde obstrüksiyon yapan patolojilere bağlı oluşur.
§ Hipernazalite; Burun, gereğinden fazla rezonasyona katılıyorsaoluşur, damak yarıkları ve velofarengeal yetmezliklerde görülür.

4- ORTA KULAĞIN HAVALANMASI:

Ön ve arka burun deliklerinin farklı olması ve burun kavitesinin yapısı, solunum havasında akımlar ve girdaplar meydana getirir. Bu akımlar inspirasyon ve ekspirasyonda değişiktir. İnspirasyonda bir patoloji varsa, bu orta kulak ventilasyonunu olumsuz yönde etkiler. Bu nedenle, obstrüktif nazal patolojilere, orta kulak bozuklukları eşlik eder.

5- PARANAZAL SİNÜSLERİN BOŞALIMI:

İçerisi mukoza ile kaplı her boşluğun ostiumu olması şarttır. Çünkü mukoza sekresyonlarının devamlı olarak taşınması ve boşaltılması gerekir. Burada basınç değişmeleri, gravite ve siliyer hareket, boşaltımda önemli rol oynar. Bu ancak sinüs içinde havanın bulunması ile mümkün olabilir. Sonuç olarak nazal boşluk havası ile sinüs havası arasında geçiş şarttır. Sinüs pasajlarını tıkayıcı patolojiler, sinüzitlerin gelişimine neden olur.

Nazal sinüslerde hava akımının önemsiz olduğuna inanılır ve sinüslerle nazal boşluklar arasında, hava değişimi son derece azdır;
  • İnspirasyonda, hava akciğerlere girer, fakat sinüslerden çıkar.
  • Ekspirasyonda, hava akciğerlerden çıkar, fakat sinüslere girer.
Sinüs ostiumları açıksa ve solunum normalse, sinüs içindeki ve burundaki basınç arasında çok küçük bir fark vardır. Muhtemelen her respirasyonda, sinüs içindeki hava burundaki gibi değişmektedir. Aslında sinüslerin tümü ile havalanması oldukça zaman alır. Çoğu vakada bu 1 saate yakındır.

6- REFLEKSLER

a- Hapşırık Refleksi:

Glandların sekresyonu, burun damarlarının şişmesi, şimik, fizik, mekanik uyarılar bu refleksi başlatabilir. Refleksin amacı, burun pasajını açık tutmaya yöneliktir.

Hapşırıkta cevap, ya bir tek derin nefes alma veya birbirini izleyen kuvvetli derin nefes almaları takiben, çok güçlü olarak, solununum havasının burun yoluyla dışarı atılması hareketidir. Yumuşak damak açık ve gergindir. Hava şiddetle, ağız, daha çok burun tarafından dışarıya atılımı sağlanır. Böylece nazofarenks ve burun boşlukları, endojen ve eksojen maddelerden temizlenir. Bu nedenle, hiperprodüksiyonlu üst solunum yolları enfeksiyonları ve allerjilerde hastalığa hapşırık eşlik eder.

b- Isı Regülasyon Refleksi:

İnspire edilen havanın nareslerden koanaya gelmesi ¼ sn alır. Hava farenkse geldiğinde rölatif nemliliği %75 veya daha fazladır.

Konkalar radyotör gibi havayı ısıtır ve inspire edilen hava nazal kaviteler tarafından 36-37°C’ye ısıtılır. Isıyı ayarlama görevi önemli bir nazal görevdir. Burnun ısı değişikliklerinden, vücudun diğer bölümlerinde olduğu gibi, talamus ve hipotalamus sorumludur.

Dış ortamda ısı düştüğünde, burun potensi azalarak ısının korunmasını sağlar. Dış ortamda ısı arttığında, burun geçirgenliği artacak, sıcak kanı vücut yüzeyine getirerek, ısı kaybolmasına neden olacaktır.

İnspiryum havasının nem oranı da, ısı kaybına neden olur. Çünkü buharlaşma meydana gelmektedir. 24 saatte 1000 cc su inspiryum havasına verilebilir.

Philips ve Raghavanın 1970 yılında, yaptıkları çalışmada, nazobukkal bölgenin termoregülasyon üzerine etkisini araştırdılar. Çevre sıcaklığı sabit tutulduğunda, solunum havası sıcaklığında meydana gelen artma, solunum hızının artması ile sonuçlanmıştır. Bu hızlı solunum, üst solunum yollarındaki sıcağa duyarlı reseptörlerin uyarılmasına bağlamıştır. Aynı şekilde, üst solunum yollarında bulunan, soğuğa duyarlı reseptörlerin uyarılması da, solunum hızında düşmeye sebep olur.

c- Nazo Pulmoner Refleks:

Burun boşluklarının primer fonksiyonlarından biri de, inspire edilen havanın sıcaklık ve nemini artırarak, akciğerlere ulaşmadan, respiratuvar pasajlar için hazırlanmaktadır. Pulmoner alveoller nem olmadıkça havadan oksijen alıp karbondioksit veremezler.

Nazal kavite epiteli, ekspireedilen hava ile şartlandırılmıştır. Epitel, inspire edilen havadan daha çok nem içerir. Hava yüzeyden geçerken, nazomüköz membran üzerinde, nem depo edilir. Nazal membran, inspire edilen havayı tamamen satüre etme kabiliyetinde değildir. Ek nemlenme, hava trakeadan geçerken olur.

İnspire edilen hava, negatif basınç altında iken, ekspire edilen hava, pozitif basınç altındadır. Burundan, inspirasyon esnasında, basınç hafif azalır, ekspirasyon esnasında hafif artar.

Nazo-pulmoner refleks hakkında gittikçe artan, iyi dökümante edilmiş kaynakların bulunması, nazal problemleri medikal veya cerrahi olarak tedavi eden kulak burun boğaz hekimleri için önem taşımaktadır.

Epistaksis için, anterior ve posterior tamponman uygulanmış hastalarda, parsiyel karbondioksit basıncında değişiklik olmaksızın, parsiyel oksijen basıncında belirgin bir azalma olduğu gösterilmiştir. Bu bulgu sedasyonla ilgili değildir. Pulmoner hipertansiyonlu ve waldeyer halkası lenfoid dokusunda belirgin hipertrofi olan çocuklarda, waldeyer halkası çıkarıldığı zaman, pulmoner hipertansiyon düzelmektedir.

d- Nazal Siklüs:

Burnun, solunumla olan ilişkisinde görevi, havayı zor geçirme mekaniklerine göre düzenlenmiştir. Buna nazal direnç adı verilir. Nazal direnç, burunun fonksiyonlarını yapabilmesi için fizyolojik bir gereksinimdir.

Nazal mukoza, otonom sinir sistemi etkisi altında, aktif dinamik bir organdır ve değişik eksternal ve internal stimuluslarla reaksiyon gösterme yeteneğindedir.

1895’de Kayser nazal mukozasının sabit bir konjesyon ve dekonjesyonunu gözlemiş, buna nazal siklüs adını vermiştir.

Siklus esnasında konkalara ne olduğu henüz fazla araştırılmamıştır. Mukozanın şişmesi, arteryel hiperemiye, venöz dolgunluğa, ödeme ve bunların kombinasyonuna bağlı olabilir.

Burunun spontan konjesyon ve dekonjesyonu, 3 saatlik sikluslar halinde meydana gelir. Bu fizyolojik bir fenomendir.

Bir siklus periferik refleks ve mekanizmalardan çok santral sinir sistemi tarafından kontrol edilir.

Yer çekimi venöz dolgunluğu arttırır ve kişi aşağı doğru eğildiği zaman nazal rezistans % 15 artar. Tek taraflı burun tıkanıklığı olan hastalar o taraf üzerine yatarak uyumaktan kaçınırlar. Egzersiz, bazı emosyonel durumlar ve seks hormonları, nazal rezistansı etkiler.

7- TAT DUYUSUNA OLAN ETKİSİ

Tat duyusunun iyi algılanabilmesi için koku fonksiyonlarının iyi olması gerekir. Örneğin; grip ve nezle olduğumuz zaman, yediklerimizden bir tat alamayız. Aynı şekilde nazal pasajı kapatan nedenlerde de aynı duygu vardır.

Bu nedenle, çok eskiden beri mutfak sanatında gıda maddelerine tadın yanında koku verilmesinin nedeni de budur.

8- BAKTERİSİD BAKTERİOSTATİK ETKİSİ


Burun sekresyonlarının içerdiği immunglobulinler ve enzimler sayesinde mikroorganizmalara karşı korutucudur. Ayrıca siliyer fonksiyon bu mikroorganizmaları bu bölgeden uzaklaştırır.

Ancak bazı hallerde enfeksiyon ile:
  • Burun sekresyonu azalır
  • Siliyalı epitelin fonksiyonu bozulur
  • Siliyalı epitelin fonksiyonunun bozulması ve burun sekresyonunun
azalması ile
ü Bakteriler ve kaba partiküller nazofarenkse sevkedilemez
ü Burun içinde enfeksiyonlar gelişir
ü Nazofarenks, Hipofarinks, Larenks ve bronşlara ajan patojenler
ü yerleşir.


9- ESTETİK



Burun, coğrafi bölgelere ve ırklara bağlı olarak çeşitli şekiller gösterir. Siyahi ırkta, basık ve yayvan, kuzey ırklarında ise küçük burun tipi vardır. Memleketimizde, Karadeniz bölgesine has, iri burun tipini, bölgesel burun şekillerine bir örnek olarak verebiliriz.

Burun yapısındaki şekil bozuklukları, psikozlara ve bunalımlara yol açarak, kişileri, cerrahi tedavilere zorunlu kılmaktadır. Ancak, bu çeşit operasyonlara girmeden önce, kişinin estetik probleminin, gerçekten bir sorun teşkil edip etmediği, kendi kişisel karakterini veren normal fonksiyone bir burun olup olmadığı, ileride karşılaşılacak problemler yönünden araştırılması gerekir.

10- SEKS



Burun koku fonksiyonu, bilhassa aşağı omurgalılarda, eşini bulma ve neslini devam ettirme için gelişilmiş organdır. Bazı canlılar, çıkardıkları kokular vasıtası ile, karşı cins tarafından kolayca bulunur veya karşı cinsin ilgisini çekerler.

İnsanda bu fonksiyon gelişmemiştir. Ancak, yüzyıllardır devam eden parfüm ve koku tüketimi doğadaki gereksinmenin bir taklidi gibidir.
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Buırun Fonksiyonları" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Prof.Dr.Selçuk ONART'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Prof.Dr.Selçuk ONART'ın izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     Beğenin    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Selçuk ONART Fotoğraf
Prof.Dr.Selçuk ONART
Bursa
Doktor "Kulak, Burun, Boğaz - KBB"
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi17 kez tavsiye edildiİş Adresi Kayıtlı
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Prof.Dr.Selçuk ONART'ın Makaleleri
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,980 uzman makalesi arasında 'Buırun Fonksiyonları' başlığıyla eşleşen başka makale bulunamadı.
► Deri ( Cilt ) Tümörleri Eylül 2013
► Hıçkırık Eylül 2013
► Lenfatik Sistem Eylül 2013
► Denge ve Araç Tutması Eylül 2013
► Otoskleroz Mayıs 2013
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


03:40
Top