Sorunların Karşısında Gerçekten Çaresiz Misin?
Bugünkü yazımın konusu sorunlarımızla nasıl baş ettiğimiz, bunları nasıl öğrendiğimiz ve bu baş etme stratejilerinin değişip değişmediği üzerine olacak.
Öncelikle herkes muhakkak bir sorun yaşıyor. Sanırım bunda hemfikiriz. Ben hayatımda sorunla karşılaşmıyorum diyen var mıdır bilmiyorum ama böyle diyenlerin de samimiyetine pek inanmam. Ancak yaşadığımız sorunlar karşısında baş etme stratejierimiz farklılaşabiliyor. Kimimiz sorunu karşısında oturup ağlıyor, kimisi içine kapanıyor, kimisi arkadaşlarına anlatıyor kimisi de bununla alakalı oturup resim yapıyor, kitap yazıyor.
İlk olarak biraz geçmişe, çocukluk yıllarımıza geri dönelim. 1 yaşında bir çocukken oyuncağın yatağın altına kaçtığında ne yapıyordun? Hatırlamanı beklemiyorum elbet, ancak anneni, babanı ya da sana bakan kişiyi ağlayarak yardımına çağırdığını söyleyebiliriz sanırım. Bu hepimizin doğuştan getirdiği ilk ve tek baş etme stratejisiydi. Yıllar geçip fiziken büyüyüp güçlendik ve ruhsal olarak olgunlaştıkça değişik baş etme stratejileri kazandık. Bugün bir eşyamız yatağın altına kaçtığında ne yapıyoruz? Aramızda hala ağlayarak anne babasından destek isteyen kalmış mıdır? Sanmıyorum. Dedim ya zamanla güçlendik ve sorunlarımızla baş etmek için yeni çözüm yolları öğrendik. Artık biz 1 yaşındaki çocukken kullandığımız stratejileri kullanmıyoruz. Yeni çözüm yollarını aktif olarak üretiyor ve uyguluyoruz.
Peki bunu nasıl yapıyoruz?
Yeni çözüm yollarının uygulanması öğrenme temeline dayanır. Literatürde bu yeni öğrenmeleri de açıklayan iki baskın teori mevcut. Bunlardan ilki Bandura isimli bir bilim adamının sosyal öğrenme adını verdiği öğrenme yaklaşımıdır. Bandura’ya göre çocuk sosyal ortamda özellikle akranlarından gördüğü çözüm yollarını kullanarak yeni karşılaştığı durumlarla baş etmeye çalışır. Bu bizim hala güncel olarak kullandığımız bir baş etme stratejisidir. Eskiden evlerimizdeki tüplü televizyonları hatırlayanınız vardır. Yayın bozulduğunda şöyle elimizle birkaç sefer televizyona vurup yayını düzeltirdik. Peki, bunu nasıl öğrendik dersiniz? İşte bu bir sosyal öğrenmeydi. Çevremizden ki genellikle aile ya da arkadaşlarımızdan gördüğümüz şeyleri hayatımıza aktardık, içselleştirdik ve oturup ağlamak yerine televizyona bir iki vurarak durumu düzelttik.
Peki yaşadığın soruna benzer bir sorunu yaşayıp çözen birisini görmezsen ne yaparsın? Oldu ya, bir sorunla karşılaştın ancak bu sorunu senden önce yaşayıp çözmüş kimseyi görmedin. İşte anlatacağım ikinci teori de bununla alakalı. Deneme yanılma yoluyla öğrenmeyi açıklayan teorisyenler ise sorunun çözümü için sosyal ortamda olumlu bir örneğini göremediğimizde, deneme-yanılma yoluyla yaşadığımız soruna bir çözüm bulmaya çalıştığımızı söyler. Bu, sosyal öğrenmeye göre daha risklidir çünkü yeni bulduğumuz çözüm yolunun işe yarayıp yaramayacağını bilmiyoruz. Adından da anlaşılacağı üzere bunu ancak deneyip görebiliriz.
Buraya kadar iki temel öğrenme kuramından bahsettim. Hangi öğrenmeyi daha fazla kullandığını ise senin yetiştirilme tarzın belirliyor. Gelin, şimdi biraz hayal kuralım. İki farklı ailede yetişmiş yaşıt iki çocuğu düşünün. Birinin ailesi çocuğu her ağladığında yardımına anında koşuyor. Onun için sorununu çözüyor, çocuk yeni bir şeyi deneyerek sorununu çözmeye çalıştığında kızım, ne gerek var ben yaparım sen otur şöyle diyor. Ağlamasına hiç kıyamıyor. Çocuk ola ki kendi başına bir şey yapmaya çalıştığında elinden alıp doğrusunun nasıl yapılacağını gösteriyor. Aman tanrım ne müthiş bir aile değil mi? Çocuklarına kıyamayan, el bebek gül bebek büyütülen ancak evleneceği zaman bizim kız bir yumurta bile kırmayı beceremez diyen annelerin kızları ya da bir türlü araba sürmeye cesaret edemeyen, ya da bir işe girip çalışma konusunda bir türlü isteği gelmeyen insanlar işte böyle ailelerde yetişiyor.
Şimdi ikinci çocuğu düşünelim. Bu hikayenin kahramanı olacak esas oğlana. Çocuk yardım istediğinde ailesi anında yardımına koşmuyor. Aile, çocuğunun sorununu kendisi çözmesi için bir süre bekliyor ve çocuğun başarması için fırsat veriyor. Sorunu çözemeyecek gibiyse çocuğuna destek vererek çocukla beraber sorunu çözüyor. Çocuk yaşadığı sorunların çözümü için uğraştığında ailesinden takdir görüyor. Başardığı şeyler için onunla birlikte sevinen ve gururlanan bir ailede büyüyor. Denediği şey olmazsa bile olsun be kızım sen yaparsın, tekrar dene diyerek sırtını sıvazlayan bir babanın çocuğu oluyor bunlar genellikle.
Şimdi bu iki çocuğu büyütelim. 35-40 yaşına gelmiş yetişkin bireyler olsun. Sizce hangisi sorununu daha kolay çözebilir ya da yeni çözüm yollarını bulmakta daha heveslidir demeyeceğim çünkü cevap gün gibi ortada. Ama bunu yine de bir düşünün derim. Bu arada bu yazıyı okuyanlar arasında özellikle 0-6 yaş arasında çocuğu olanlar varsa eşine, ailesine ve dostlarına da okutmalarını özellikle tavsiye ederim.
Burayı da uzmanlık alanım olan evlilik ilişkilerine kısaca bağlayıp sonuç kısmına geçeceğim. Terapiye gelen çiftlerden bazıları eşlerinin düşünceli davranmadığından yakınıyor. Şimdiye kadar alışık olmadıkları ya da annesine - babasına hiç benzemeyen bir insanla evlenen çiftler buna adapte olamıyor. İlla annenize ya da babanıza benzer birini bulun demiyorum tabi, ancak sorunlarla baş etme stratejisi sizin baş etmenize yakın biriyle evlendiğinizde "sorunlarımızı konuşamıyoruz", "her yaşadığı sorunda depresyona giriyor" ya da "çok sinirli" gibi şikayetleri daha az yaşıyor olursunuz. Çünkü her sorunu karşısında sinirlenen, depresyona giren ya da oturup konuşarak çözemeyen insanlar çocukluk yaşamlarında maalesef doğru bir rol model ile karşılaşmadıklarından sorunlarını bu şekilde çözebilmeyi öğrenmiş oluyorlar.
Ama sevindirici kısmı şu ki yeni çözüm yolları her daim öğrenilebilir. En umutsuz evliliklerde bile sorunlarla baş edebilmek için öğrenilecek yeni stratejiler yeri geldiğinde hayat kurtarıcı olabiliyor.
Yazıyı çok uzatmadan bunu gündelik yaşamımızdaki sorunlarla nasıl baş ettiğine bağlayıp bitirmeye çalışayım.
Sorunlarlarımızla nasıl baş ettiğimizi terapilerde bir metaforla açıklıyoruz.
Metafor şöyle; Herkesin evinde bir takım çantası vardır. Kiminin bu takım çantası içerisinde bir çekiç ile bir pensesi olur, kiminin takım çantasında ise bunların yanında tornavida, yankeski, bant gibi başka aletler de bulunur. Yaşadığı sorunlar karşısında herkes takım çantasındaki aletleri kullanarak baş eder. Düşünsenize bir vidayı sökmek için takım çantasında sadece çekici olduğunu düşünen bir insan ne yapabilir? Özellikle sadece çekici olduğunu düşünen diyorum çünkü gerçek hayatta kimsenin takım çantasında tek bir alet olmuyor. Ama bazen karamsar ve depresif zamanlarda alet çantamızdaki diğer aletleri göremiyoruz.
Yazımın başında söylediğim gibi sen artık çocuk değilsin. İkinci verdiğim örnekteki gibi bir ailede yetişmemiş olabilrisin. Bu senin suçun değil. Ancak bunu değiştirmek senin elinde. İşe yaramayan çözüm yollarını bırakmanın zamanı çoktan geldi. Belki önünde sana olumlu örnek olacak birilerini bulamadın. Ama neden ısrarla hala işe yaramayan çözüm yollarını kullanmakta direniyorsun?
Çevrenden gördüğün ancak işe yaramayan çözüm yollarını artık bırak. Sen annen, baban ya da ilkokul arkadaşın değilsin. Sorunlarını çözerken takım çantandaki aletlere tekrar bir bak bakalım. Belli mi olur belki göremediğin bir alet orda bir yerdedir. Ama sana lazım olan alet orada değilse artık o aleti senin üretebileceğini, deneyip doğru aleti bulabileceğini biliyorsun. Bunun için ihtiyacın olan sadece biraz cesaret ve motivasyon.
Öncelikle herkes muhakkak bir sorun yaşıyor. Sanırım bunda hemfikiriz. Ben hayatımda sorunla karşılaşmıyorum diyen var mıdır bilmiyorum ama böyle diyenlerin de samimiyetine pek inanmam. Ancak yaşadığımız sorunlar karşısında baş etme stratejierimiz farklılaşabiliyor. Kimimiz sorunu karşısında oturup ağlıyor, kimisi içine kapanıyor, kimisi arkadaşlarına anlatıyor kimisi de bununla alakalı oturup resim yapıyor, kitap yazıyor.
İlk olarak biraz geçmişe, çocukluk yıllarımıza geri dönelim. 1 yaşında bir çocukken oyuncağın yatağın altına kaçtığında ne yapıyordun? Hatırlamanı beklemiyorum elbet, ancak anneni, babanı ya da sana bakan kişiyi ağlayarak yardımına çağırdığını söyleyebiliriz sanırım. Bu hepimizin doğuştan getirdiği ilk ve tek baş etme stratejisiydi. Yıllar geçip fiziken büyüyüp güçlendik ve ruhsal olarak olgunlaştıkça değişik baş etme stratejileri kazandık. Bugün bir eşyamız yatağın altına kaçtığında ne yapıyoruz? Aramızda hala ağlayarak anne babasından destek isteyen kalmış mıdır? Sanmıyorum. Dedim ya zamanla güçlendik ve sorunlarımızla baş etmek için yeni çözüm yolları öğrendik. Artık biz 1 yaşındaki çocukken kullandığımız stratejileri kullanmıyoruz. Yeni çözüm yollarını aktif olarak üretiyor ve uyguluyoruz.
Peki bunu nasıl yapıyoruz?
Yeni çözüm yollarının uygulanması öğrenme temeline dayanır. Literatürde bu yeni öğrenmeleri de açıklayan iki baskın teori mevcut. Bunlardan ilki Bandura isimli bir bilim adamının sosyal öğrenme adını verdiği öğrenme yaklaşımıdır. Bandura’ya göre çocuk sosyal ortamda özellikle akranlarından gördüğü çözüm yollarını kullanarak yeni karşılaştığı durumlarla baş etmeye çalışır. Bu bizim hala güncel olarak kullandığımız bir baş etme stratejisidir. Eskiden evlerimizdeki tüplü televizyonları hatırlayanınız vardır. Yayın bozulduğunda şöyle elimizle birkaç sefer televizyona vurup yayını düzeltirdik. Peki, bunu nasıl öğrendik dersiniz? İşte bu bir sosyal öğrenmeydi. Çevremizden ki genellikle aile ya da arkadaşlarımızdan gördüğümüz şeyleri hayatımıza aktardık, içselleştirdik ve oturup ağlamak yerine televizyona bir iki vurarak durumu düzelttik.
Peki yaşadığın soruna benzer bir sorunu yaşayıp çözen birisini görmezsen ne yaparsın? Oldu ya, bir sorunla karşılaştın ancak bu sorunu senden önce yaşayıp çözmüş kimseyi görmedin. İşte anlatacağım ikinci teori de bununla alakalı. Deneme yanılma yoluyla öğrenmeyi açıklayan teorisyenler ise sorunun çözümü için sosyal ortamda olumlu bir örneğini göremediğimizde, deneme-yanılma yoluyla yaşadığımız soruna bir çözüm bulmaya çalıştığımızı söyler. Bu, sosyal öğrenmeye göre daha risklidir çünkü yeni bulduğumuz çözüm yolunun işe yarayıp yaramayacağını bilmiyoruz. Adından da anlaşılacağı üzere bunu ancak deneyip görebiliriz.
Buraya kadar iki temel öğrenme kuramından bahsettim. Hangi öğrenmeyi daha fazla kullandığını ise senin yetiştirilme tarzın belirliyor. Gelin, şimdi biraz hayal kuralım. İki farklı ailede yetişmiş yaşıt iki çocuğu düşünün. Birinin ailesi çocuğu her ağladığında yardımına anında koşuyor. Onun için sorununu çözüyor, çocuk yeni bir şeyi deneyerek sorununu çözmeye çalıştığında kızım, ne gerek var ben yaparım sen otur şöyle diyor. Ağlamasına hiç kıyamıyor. Çocuk ola ki kendi başına bir şey yapmaya çalıştığında elinden alıp doğrusunun nasıl yapılacağını gösteriyor. Aman tanrım ne müthiş bir aile değil mi? Çocuklarına kıyamayan, el bebek gül bebek büyütülen ancak evleneceği zaman bizim kız bir yumurta bile kırmayı beceremez diyen annelerin kızları ya da bir türlü araba sürmeye cesaret edemeyen, ya da bir işe girip çalışma konusunda bir türlü isteği gelmeyen insanlar işte böyle ailelerde yetişiyor.
Şimdi ikinci çocuğu düşünelim. Bu hikayenin kahramanı olacak esas oğlana. Çocuk yardım istediğinde ailesi anında yardımına koşmuyor. Aile, çocuğunun sorununu kendisi çözmesi için bir süre bekliyor ve çocuğun başarması için fırsat veriyor. Sorunu çözemeyecek gibiyse çocuğuna destek vererek çocukla beraber sorunu çözüyor. Çocuk yaşadığı sorunların çözümü için uğraştığında ailesinden takdir görüyor. Başardığı şeyler için onunla birlikte sevinen ve gururlanan bir ailede büyüyor. Denediği şey olmazsa bile olsun be kızım sen yaparsın, tekrar dene diyerek sırtını sıvazlayan bir babanın çocuğu oluyor bunlar genellikle.
Şimdi bu iki çocuğu büyütelim. 35-40 yaşına gelmiş yetişkin bireyler olsun. Sizce hangisi sorununu daha kolay çözebilir ya da yeni çözüm yollarını bulmakta daha heveslidir demeyeceğim çünkü cevap gün gibi ortada. Ama bunu yine de bir düşünün derim. Bu arada bu yazıyı okuyanlar arasında özellikle 0-6 yaş arasında çocuğu olanlar varsa eşine, ailesine ve dostlarına da okutmalarını özellikle tavsiye ederim.
Burayı da uzmanlık alanım olan evlilik ilişkilerine kısaca bağlayıp sonuç kısmına geçeceğim. Terapiye gelen çiftlerden bazıları eşlerinin düşünceli davranmadığından yakınıyor. Şimdiye kadar alışık olmadıkları ya da annesine - babasına hiç benzemeyen bir insanla evlenen çiftler buna adapte olamıyor. İlla annenize ya da babanıza benzer birini bulun demiyorum tabi, ancak sorunlarla baş etme stratejisi sizin baş etmenize yakın biriyle evlendiğinizde "sorunlarımızı konuşamıyoruz", "her yaşadığı sorunda depresyona giriyor" ya da "çok sinirli" gibi şikayetleri daha az yaşıyor olursunuz. Çünkü her sorunu karşısında sinirlenen, depresyona giren ya da oturup konuşarak çözemeyen insanlar çocukluk yaşamlarında maalesef doğru bir rol model ile karşılaşmadıklarından sorunlarını bu şekilde çözebilmeyi öğrenmiş oluyorlar.
Ama sevindirici kısmı şu ki yeni çözüm yolları her daim öğrenilebilir. En umutsuz evliliklerde bile sorunlarla baş edebilmek için öğrenilecek yeni stratejiler yeri geldiğinde hayat kurtarıcı olabiliyor.
Yazıyı çok uzatmadan bunu gündelik yaşamımızdaki sorunlarla nasıl baş ettiğine bağlayıp bitirmeye çalışayım.
Sorunlarlarımızla nasıl baş ettiğimizi terapilerde bir metaforla açıklıyoruz.
Metafor şöyle; Herkesin evinde bir takım çantası vardır. Kiminin bu takım çantası içerisinde bir çekiç ile bir pensesi olur, kiminin takım çantasında ise bunların yanında tornavida, yankeski, bant gibi başka aletler de bulunur. Yaşadığı sorunlar karşısında herkes takım çantasındaki aletleri kullanarak baş eder. Düşünsenize bir vidayı sökmek için takım çantasında sadece çekici olduğunu düşünen bir insan ne yapabilir? Özellikle sadece çekici olduğunu düşünen diyorum çünkü gerçek hayatta kimsenin takım çantasında tek bir alet olmuyor. Ama bazen karamsar ve depresif zamanlarda alet çantamızdaki diğer aletleri göremiyoruz.
Yazımın başında söylediğim gibi sen artık çocuk değilsin. İkinci verdiğim örnekteki gibi bir ailede yetişmemiş olabilrisin. Bu senin suçun değil. Ancak bunu değiştirmek senin elinde. İşe yaramayan çözüm yollarını bırakmanın zamanı çoktan geldi. Belki önünde sana olumlu örnek olacak birilerini bulamadın. Ama neden ısrarla hala işe yaramayan çözüm yollarını kullanmakta direniyorsun?
Çevrenden gördüğün ancak işe yaramayan çözüm yollarını artık bırak. Sen annen, baban ya da ilkokul arkadaşın değilsin. Sorunlarını çözerken takım çantandaki aletlere tekrar bir bak bakalım. Belli mi olur belki göremediğin bir alet orda bir yerdedir. Ama sana lazım olan alet orada değilse artık o aleti senin üretebileceğini, deneyip doğru aleti bulabileceğini biliyorsun. Bunun için ihtiyacın olan sadece biraz cesaret ve motivasyon.
Yazan
|
Bu makaleden alıntı yapmak
için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir: "Sorunların Karşısında Gerçekten Çaresiz Misin?" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Uzm.Psk.Berat Onur TAŞBAŞI'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır. Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Uzm.Psk.Berat Onur TAŞBAŞI'nın izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz. |
3 Beğeni
Yazan Uzman
|
Makale Kütüphanemizden | ||||
|
bandura, sosyal öğrenme, sosyal öğrenme yaklaşımı, deneme yanılmayla öğrenme, sorun çözme, sorun çözme yetisi, sorun çözmeyi öğrenme, çocukta sorun çözme, çocuklarda sorun çözme, sorun çözme yöntemleri, sorun çözme yaklaşımları
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak
hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir
yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.