2007'den Bugüne 92,260 Tavsiye, 28,210 Uzman ve 19,973 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Üniversite Öğrencilerinin Kaygı Düzeylerinin Kardeş Sayısı Değişkenine Göre İncelenmesi
MAKALE #20791 © Yazan Psk.Aysu ŞAHİN | Yayın Eylül 2019 | 1,655 Okuyucu
ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİNİN KAYGI DÜZEYLERİNİN KARDEŞ SAYISI DEĞİŞKENİNE GÖRE İNCELENMESİ
Aysu Şahin Acıbadem Üniversitesi
Özet
Bu araştırma, üniversite öğrencilerinin kaygı düzeyleri üzerinde kardeş sayısı değişkeninin farklılık yaratıp yaratmadığının belirlenmesi amacıyla yapılmıştır. Bu amaçla 15 tek çocuk olanlara ve 15 çok çocuk olanlara Durumluk-Sürekli Kaygı Ölçeği uygulanmıştır. Tek çocuk ve çok çocuk olmanın kaygı düzeyleri üzerinde farklılık yaratıp yaratmadığını incelemek için bağımsız (ilişkisiz) grup t testi uygulanmıştır. Gerçekleştirilen t testinde grupların (tek-çok çocuk) kaygı ortalamaları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunamamıştır.
Anahtar kelimeler: Kaygı düzeyi, kardeş sayısı, üniversite öğrencisi
Kaygı (anksiyete) sözcüğünün kökü eski yunanca "anxietas" olup; endişe, korku,
merak anlamlarına gelmektedir (Köknel, 1989). Kaygı iç ve dış dünyadan kaynaklanan bir
tehlike olasılığı ya da kişi tarafından tehlike olarak algılanıp yorumlanan herhangi bir durum
karşısında yaşanan duygudur (Işık, 1996 dan aktaran Çakmak ve Hevedanlı, 2005:115).
Kaygı ile ilgili çok sayıda çalışması olan Öner (1977) kaygıyı, bireyin tehlikeli ya da tehdit
edici olarak algıladığı, etkilerinin hoş olmadığını umduğu çevresel kaynaklı bir uyarıcıya
bağlı olan bireyde oluşan bir ruh hali olarak tanımlar (Çakmak ve Hevedanlı, 2005: 116).
Kaygı, kişinin dış dünyasından veya iç dünyasından gelen biruyaranla karşılaştığında
yaşadığı, bedensel, duygusal ve zihinsel tepkilerdir. Bir başka deyişle kişinin karşılaştığı
durum ve olaylar karşısında duyduğu ve engellemekte zorluk çektiği aşırı endişe ve
uyarılmışlık halidir Kaygı bilinmezlik durumuna karşı yaşanılan bir duygudur. Kaygı
yaşayan bireylerde birçok fiziksel belirtiler görülürken en önemli belirtiler psikolojik
alanlarda ortaya çıkar. Streslilik hali, gerginlik, anksiyete ve depresyon görülebilir (Ebert vd.,
1
Yazışma Adresi: Aysu Şahin Acıbadem Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü Küçükbakkalköy / İstanbul
E-posta: aysu.sahin@live.acibdem.edu.tr
2003: 338). Kaygının olumsuz yönlerine rağmen organizmayı uyarıcı, koruyucu ve edici özellikleri de vardır. Olumlu kaygı bireyi toplum içinde önemli konumlara gelmeye motive etmekte ve öğrenmeye karşı istekli kılmaktadır (Akgün, Gönen ve Aydın, 2007: 284). Kaygı bireylerde görülme şekillerine göre durumluk kaygı ve sürekli kaygı olmak üzere iki alt boyuta ayrılmaktadır. Bireyler kendilerini ilgilendiren bazı anlık olaylar
karşısında o olayın etkisi altında kaldıkları süre içerisinde kaygı yaşayabilecekleri gibi, bazen de yaşamları boyunca içten kaynaklanan sürekli bir kaygı durumu içerisinde olabilmektedirler. Durumluk kaygı bireyin içinde bulunduğu stresli durumdan dolayı hissettiği subjektif korku; sürekli kaygı ise bireyin kaygı yaşantısına olan yatkınlığı, içinde bulunduğu durumları genellikle stresli olarak algılaması ve/veya yorumlaması şeklinde tanımlanmıştır (Öner ve Le Compte, 1985). Bireyin içinde bulunduğu ortamı, tehlikeli ya da tehlike olma ihtimali yüksek şeklinde algılamasından kaynaklanır. Bireylerin yaşadığı geçici ve normal kaygılar, tehlikeli koşulların kişide yarattığı durumdan kaynaklanır. Stresin yoğunlaştığı durumlara bağlı olarak kaygıda yükselme, stresin azaldığı ya da bittiği durumlarda ise kaygıda düşme meydana gelir (Alisinanoğlu ve Ulutaş, 2000).
Sürekli kaygı; korku, gerilim ve otonom sinir sisteminin harekete geçmesi gibi duygu eğilimlerinin tecrübe edildiği durumları içerir. Belirli bir seviyede, belirli durumlarda, kendine özgü bir şekilde yaşanan sınav kaygısı, matematik kaygısı, istatistik kaygısı gibi kaygı türleri de literatürde yer almış, üzerinde çalışılması gerekli kaygı türlerindendir (Fırat,2015)Aynı zamanda, kişinin sürekli kaygı seviyesinin yüksek olması durumluk kaygı düzeyinin de daha yüksek olmasına etki edebilir. Sürekli kaygının fiziksel tehlikeden çok psikolojik tehdit içeren durumlarında durumluk kaygı derecesini artırdığı öngörülmektedir. Ayrıca, sürekli kaygı seviyesinin düşük olmasının kişinin özsaygı derecesinin yüksek olması ve daha canlı bir yapıya sahip olması ile ilişkili olduğu da düşünülmektedir (Fırat, 2015).
Kaygıyı etkileyen etmenler ; yaş, cinsiyet, anne–baba tutumları, anne-baba eğiti durumu, sosyo-ekonomik durum, anne-baba mesleği, kardeş sayısı gibi çeşitli değişkenler kaygı düzeyini etkileyebilmekte. Kardeş sayısı ; çeşitli araştırmalarda, çocukların tek çocuk veya çok kardeşli olmalarının kaygı düzeylerini önemli derecede etkilediği görülmüştür. Çok kardeşli çocukların kaygı düzeylerinin az olduğu, tek çocukların anne ve baba kaybı yaşadıklarında çok kardeşi olanlara oranla daha fazla kaygı yaşadıkları görülmüştür. Kardeşleri olan çocuklar anne ve babalarını paylaşmak durumundadır. Oysa tek olan çocuklarda böyle bir durum söz konusu değildir (Fırat,2015).
Kardeş sayısı ailenin tutum ve davranışlarına ve ekonomik duruma bağlı olarak kaygıyı etkileyebilir. Ebeveynlerin çocuğu yeni kardeşe hazırlamalı, kardeşler arasında ayırım yapmamaları, eşit olmayan tutumlar, kardeşler arasında anne ve babanın sevgisini kazanamama gibi kıskançlıktan doğan kaygılar oluşturabilir. Ekonomik düzeyi yetersiz olan ailelilerdeki çocukların ihtiyaçlarının karşılanamaması da kaygı yaratabilir.Kardeş sayısı arttıkça çocuk sadece anne-babasının ilgisini değil, odasını, eşyalarını, kitaplığını, harçlığını paylaşmak zorunda kalmaktadır. Odasına çekilip kendi başına kalmak isteyebilir, kardeşlerine ters davranabilir ve tartışmalar yaşanabilir. Bu koşullar da onun kaygı seviyesinin yükselmesine yol açabilir.Çocuğun tek çocuk olmasi veya kardeşinin olmasi onun kaygı düzeyini etkileyebilmektedir. Kardesler arasi kiskançliklar, çekemezlikler, anne-babanin ilgisini paylaşamama kaygı oluşumuna temel teşkil edebilir (Alisinanoğlu ve Ulutaş, 2000).
Üniversite öğrencisi olmak; bağımsız olmak, yeni arkadaşlıklar edinme, iş sahibi olmaya hazırlanma, problemlerle karşılaşma ve bu problemleri çözme denemelerinin olduğu zamanlar olduğundan, üniversite öğrencileriyle ilgili değişik çalışmalar yapılmıştır (Kacur ve Atak, 2011; Kaya vd., 2012; Sardoğan vd., 2006).
Üniversiteli genç, çocukluk döneminin getirdiği aileye bağımlı olma durumundan çıkıp, kendi sorumluluklarının farkına vardığı ve kendisi ile ilgili kararlar konusunda yetkin olduğu bir dönemi yaşamaktadır. Bu durum kişiye mutluluk vermesine rağmen verdiği kararların sorumluluğundan dolayı kaygı duygusu yaşatabilmektedir. Üniversite öğrencileriyle yapılan çalışmada, üniversite öğrencilerinin daha çok aceleci kararlar verdikleri ve karşılaştıkları sorunlarla ilgili kararların detaylarını araştırmadan sonuca gittikleri görülmektedir. Üniversite öğrencisinin etkili karar vermemesinin sonucu oluşabilecek sonuçların sorumluluğu kaygı halini arttırabilmektedir. Ayrıca ailenin patolojik yapısı, bireyin uygun olmayan sorun çözme becerilerini geliştirmesinde bir risk oluşturabilmektedir (Sardoğan vd., 2006: 92). Çocuğun tek çocuk olması ve kardeşinin olması kaygı düzeyini etkileyebileceği düşüncesinden hareketle bu araştırmada üniversite öğrencilerinin kaygı düzeyleri üzerinde kardeş sayısı değişkeninin (tek-çok), öğrencilerin kaygı düzeylerinde farklılık yaratıp yaratmadığının incelenmesi amacıyla yapılmıştır.
Yöntem
Örneklem
Araştırma İstanbul ili merkezinde bulunan üniversite öğrenimine devam etmekte olan öğrenciler ile yürütülmüştür. Araştırmaya, 18-25 yaş aralığında bulunan 23 kadın, 7 erkek olmak üzere toplam 30 öğrenci gönüllü olarak katılmıştır. Tek çocuk olanlar ve kardeşi olanlar araştırma kapsamına alınmıştır. Veri Toplama Araçları
Araştırmacı tarafından katılımcılara ilişkin çeşitli sosyo-demografik bilgilere ulaşmak amacıyla aşağıdaki ölçeğe ek olarak Kişisel Bilgi Formu oluşturulmuştur. Bu formda; öğrencinin cinsiyeti, yaşı, kaç kardeş olduğu, kaçıncı çocuk olduğu, hangi bölümde okuduğu, kaçıncı sınıfta okuduğu, gibi değişkenlerden oluşan kişisel bilgiler yer almaktadır.
Durumluk-Sürekli Kaygı Ölçeği. Öner ve Le Compte (1983) tarafından Türk kültürüne uyarlanan, geçerlik ve güvenirlik çalışmalarıyla birlikte norm çalışmalarının da oluşturulduğu Durumluk-Sürekli Kaygı Envanteri; Yirmi maddeden oluşan Durumluk Kaygı Ölçeği ile Yirmi maddeden oluşan Sürekli Kaygı Ölçeği olmak üzere toplam kırk maddeden oluşmaktadır. Durumluk Kaygı Ölçeği (STAI-I), bireyin içinde bulunduğu durum ve koşullara bağlı olarak yaşadığı öznel hislerdir. Birey stresli durumlarla karşılaştığında otonom sinir sisteminde birtakım fiziksel değişimler (titreme, terleme, kızarma gibi) görülür. Sürekli Kaygı Ölçeği (STAI-II) ise bireyin zaman içinde yaşadığı ya da yaşayacağı kaygı durumlarında kendini nasıl hissettiğini belirler. Ölçek maddelerinde ifade edilen duygu ve davranışlar şiddet derecesine göre 1 ile 4 arasında puanlanır. Her durum “hemen hemen hiç”, “bazen”, “sık sık” ve “hemen her zaman” şeklinde yazılmıştır.
Her iki ölçekten elde edilen puanlar kuramsal olarak 20 ile 80 arasında değişir. Büyük puan yüksek kaygı seviyesini, küçük puan düşük kaygı seviyesini ifade eder. Puanlar yüzdelik sırasına göre yorumlanırken de aynı durum geçerlidir. Yani düşük yüzdelik sıra (1, 5, 10 ) kaygının az olduğunu gösterir. Uygulamalarda belirlenen ortalama puan seviyesi 36 ile 41 arasında değişmektedir.
Bulgular
Katılımcılara ait demografik bilgiler Tablo 1’de verilmiştir. Araştırma,23’ü kadın (% 76,7), 7’si erkek (% 23,3) olmak üzere toplam 30 öğrenciye uygulanmıştır. Katılımcıların yaş ortalaması 19,06 olarak tespit edilmiştir. Araştırmaya katılan öğrencilerin 15’i (% 50) tek çocuk, 15’i ise çok kardeşli bulunmuştur. Çok kardeşli olan öğrencilerin 6’sı birinci çocuk (% 20), 5’i ikinci çocuk (% 16,7) ve 4’ü üçüncü çocuk (% 13.3) olarak tespit edilmiştir. Araştrmaya katılan öğrencilerin bölümleri incelendiğinde ise 22’si psikoloji bölümü (% 73.3), 5’i tıp fakültesi (% 16,7) ve 3’ü diğer bölümlerde (% 10) (1 sağlık yönetimi 1 plastik sanatlar 1 çeviri bilim) okudukları bulunmuştur.
Tablo 1. Demografik Veriler Değişkenler N Kadın 23
S
76,7 23,3 19,06 50
50 20 17,7 13,3 73,3 16,7
10
Erkek
Yaş Ortalaması Tek Çocuk
Çok Çocuk Birinci Çocuk İkinci Çocuk Üçüncü Çocuk Psikoloji Bölümü Tıp Fakültesi
Diğer Bölümler
7
30
15
15
6
5
4
22
5
310
10
Tablo 2. Kardeş Sayısına Göre Kaygı Ortalamaları
Değişken
Kaygı Ortalamaları Tek Çocuk Çok Çocuk
Ort.
46,33 48,73
S
3,88 4,67
Kardeş sayısına göre kaygı ortalamaları ve standart sapmaları Tablo 2’de verilmiştir. Kardeş sayısına göre kaygı puanlarına bakıldığında tek çoçukların kaygı düzeylerinin (46,3) çok çocukların kaygı düzeylerinden (48,7) düşük olduğu bulunmuştur.
Tablo 3. Kaygı Ortalamaları
Kaygı t df Sig.-2 Mean std
Ortalamaları -,395 28 ,696 -2,40000 6,08208
Tek çocuk ve çok kardeş olmanın kaygı düzeyi üzerinde etkisinin olup olmadığını belirlemek amacıyla Tablo 3’te bağımsız (ilişkisiz) grup t testi uygulanmıştır. Üniversite öğrencilerinde kaygıyı etkileyen etmenlerden kardeş sayısı değişkeninin sınandığı çalışmada, tek çocuk olma ve çok kardeş olmanın kaygı düzeyinde farklılık yaratıp yaratmadığını incelemek amacıyla gerçekleştirilen t testinde grupların kaygı ortalamaları arasında anlamlı bir fark bulunamamıştır (t=0,696; p>.05). Tartışma
Kaygıyı etkileyen etmenlerden kardeş sayısı değişkeninin araştırıldığı çeşitli çalışmalar yapılmış ve farklı sonuçlar bulunmuştur.
Alisinanoğlu ve Ulutaş (2003) yaptıkları çalışmada 4 ve daha fazla kardeşi olan çocukların, durumluk-sürekli kaygı düzeylerinin daha yüksek olmasma rağmen, çocukların kaygı düzeyleri üzerinde, kardeş sayısının önemli bir farklılığa neden olmadığını saptamışlardır.
Peker (1999) tek çocuk olanlar ile kardeşi olan çocukların, durumluk-sürekli kaygı düzeyleri ile sınav kaygılarını araştırmak amacıyla yapmış olduğu çalışmasında, tek çocuk olanların sürekli kaygı puanlarının ve sınav kaygısı puanlarının kardeşi olan çocuklardan anlamlı olarak yüksek olduğunu belirlemiştir.
Yang ve diğerleri (1995) ailede tek çocuk ya da kardeşe sahip olmanın korku, kaygı ve depresyon düzeyi üzerindeki etkisini inceledikleri çalışmalarında, kardeşi olan çocukların korku, kaygı ve depresyon düzeylerinin tek çocuklarınkinden yüksek olduğunu belirlemişlerdir.
Aile içindeki ilişkiler, çocuk sayısından önemli ölçüde etkilenmektedir. Çocuk sayısı arttıkça, genellikle anne- baba ve çocuk etkileşiminde bir azalma, çocuklar arası etkileşimde ise artma görülmektedir. Tek çocuk, anne ve babasından gereğinden fazla ilgi görmektedir. İhtiyaçları anne ve babası tarafından karşılanarak, yaşamın gerçeklerinden uzak bir şekilde yetiştirilmektedir. Bu tür tutumlar da, onun bu koşullan bulamadığı durumlarda, şiddetli kaygı yaşamasına neden olabilecektir. Kardeş sayısının arttığı evlerde, her şeyin paylaşılması kardeşler arası sorunlara neden olmaktadır. Özellikle kardeş sayısının 4’ten fazla olduğu durumlarda, anne-baba sevgisinden ve ilgisinden uzak kalma, ihtiyaçlannın karşılanamaması, kıskançlık gibi kaygıyı arttıran durumlar daha çok görülebilmektedir (Yörükoğlu, 1992; Saik, 1993; Gander ve Gardiner, 1995, Aktaran Alisinanoğlu 2003). Bu nedenle, kardeş sayısının çocukların kaygı düzeylerinde farklılık yaratabileceği düşünülmüştür.
Özetlenecek olursa tek çocuk ve çok çocuk olmanın kaygı düzeyleri üzerinde etkili olmadığı bulunmuş ve çalışmamız literatürde yapılan araştırmalarla paralellik göstermektedir.
Kaynaklar
Akgün, A., Gönen, S., ve Aydın, M. (2007). İlköğretim fen ve matematik öğretmenliği öğrencilerinin kaygı düzeylerinin bazı değişkenlere göre incelenmesi. Elektronik
Sosyal Bilimler Dergisi, 6(20), 283-299.
Alisinanoğlu, F. ve İ. Ulutaş (2000), “Çocuklarda kaygı ve bunu etkileyen etmenler”, Milli Eğitim Dergisi, 145, 15-19
Çakmak, Ö. ve Hevedanlı, M. (2005). Eğitim ve fen edebiyat fakülteleri biyoloji bölümü öğrencilerinin kaygı düzeylerinin çeşitli değişkenler açısından incelenmesi. Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi, 4(14), 115-127.
Ebert, M. H., Loosen, P. T. & Nurcombe, B. (2003). Current Psikiyatri Tanı ve Tedavi. Sunar Birsöz, Taha Karaman (Çev. Editörleri). Ankara: Güneş Kitabevi.
Fırat, B. (2015), “Ayrılma anksiyetesi belirtisi gösteren çocuklarda kaygı ve depresyon düzeyinin incelenmesi” , Yüksek Lisans Tezi, İstanbul
Işık, E. (1996). Nevrozlar, Kent Matbaası, Ankara.
Kacur, M. & Atak, M. (2011). “Üniversite öğrencilerinin sorun alanları ve sorunlarla başetme yolları: erciyes üniversitesi örneği”, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsı̈ Dergisi, 2(31), 273-297.
Kaya, A., Bozaslan, H. & Genç, G. (2012). “Üniversite öğrencilerinin anne-baba tutumlarının problem çözme becerilerine, sosyal kaygı düzeylerine ve akademik başarılarına etkisi”, Dicle Üniversitesi Ziya Gökalp Eğitim Fakültesi Dergisi, 18: 208- 225.
Köknel, Ö. (1989) Genel ve Klinik Psikiyatri, Nobel Tıp Kitabevi, İstanbul.
Öner, N. ve Le Compte A. (1985). Durumluk-sürekli kaygı envanteri el kitabı, İstanbul: Boğaziçi Üniversitesi Yayınları.
Öner, N. (1977). Durumluk ve sürekli kaygı envanterinin türk toplumundaki geçerliliği, doçentlik tezi, Ankara.
Sardoğan, M. E., Karahan, T. F. & Kaygusuz, C. (2006). “Üniversite öğrencilerinin kullandıkları kararsızlık stratejilerinin problem çözme becerisi, cinsiyet, sınıf düzeyi ve fakülte türüne göre incelenmesi”, Mersin Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 2(1), 78-97
     Beğenin    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler  
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,973 uzman makalesi arasında 'Üniversite Öğrencilerinin Kaygı Düzeylerinin Kardeş Sayısı Değişkenine Göre İncelenmesi' başlığıyla benzeşen toplam 20 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
 
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


20:32
Top