2007'den Bugüne 92,260 Tavsiye, 28,210 Uzman ve 19,973 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Sosyal Kaygı Bozukluğu
MAKALE #21139 © Yazan Psk.Cemre ÖZCAN | Yayın Şubat 2020 | 1,372 Okuyucu
Sosyal kaygı bozukluğu, toplumsal kaygı bozukluğu veya sosyal fobi olarak adlandırılmakta olan rahatsızlık kişinin, başkaları tarafından değerlendirilebilecek olduğu bir ya da birden çok durumdan mantığa uymayan bir biçimde korku duyma, utanç, sıkıntı yaşama durumu olarak tanımlanmaktadır. Sunum yapma, topluluk önünde konuşma gibi performans gerektiren durumlarda veya yeni insanlarla tanışma gibi günlük hayatın sosyal kısımlarında sosyal kaygı bozukluğuna sahip bireyler yoğun bir kaygı ve sıkıntı yaşamaktadırlar. Bireyler toplum içerisinde başkaları tarafından yargılanabileceği kaygısını yoğun bir biçimde yaşarlar. Mahcup ve rezil olacakları yönünde sürekli ve belirgin bir korku duyarlar. Yaşadıkları bu yoğun sıkıntılar, kişileri rahatsız oldukları durumlardan kaçınmaya teşvik ederek bireylerin yalnızlaşmasına ve toplumdan uzaklaşmasına sebep olabilmektedir. Bireyler, yoğun yaşadıkları sosyal korku ve kaygıları nedeniyle yeteneklerinin daha altında olan işlerde çalışabilmekte ve sosyal durumlarla baş etmekten ziyade onlardan kaçınarak daha az memnun oldukları ancak daha az sosyal talep gerektiren işlerde hayatlarını devam ettirebilmektedirler.
Sosyal kaygı bozukluğu olan birey, rahatsızlık duyduğu bir ortama girdiğinde en belirgin yaşadığı belirtiler çarpıntı, titreme, terleme, gerginlik, midede rahatsızlık hissi, ağız kuruluğu, ağlama hissi, yüzün kızarması olmaktadır. Bireyler bu hisleri kendi bedenlerinde yaşarlar ve bu belirtilerin dışarıdan da görülüp fark edileceğini düşünürler, buna yoğun bir biçimde odaklanırlar. DSM-V tanı kriterlerine göre korku, kaygı ya da kaçınma sürekli bir durumdur ve 6 ay veya 6 aydan daha uzun sürebilmektedir. Bireyler, dışsal ipuçlarından çok içsel belirtilerine daha çok dikkat etmektedirler. Örneğin 50 kişilik bir sınıfa sunum yapmaya çıkan bir kişi, sunum yaparken karşıdakilerin ne düşündüğünden çok kendi fiziksel belirtilerine odaklanmaktadır (titreme, kızarma, kaygı, korku vb.).

Sosyal kaygı bozukluğunun ortalama başlangıç yaşı 13-20 yaş arasında değişmektedir (Karamustafalıoğlu ve Yumrukçal, 2011). Tedaviye başvurma yaşı ise genellikle problemin başlangıcından 15-20 yıl sonra olmaktadır. Bu gecikmenin sebebi sosyal fobinin tedavi edilebilir bir rahatsızlık olduğunun bilinmemesi ve sosyal kaygı bozukluğu yaşayan bireylerin bu rahatsızlığı kişiliklerinin bir parçası olarak görmeleri olabilmektedir (Dilbaz, 1997).
Düşük eğitim düzeyi, işsizlik, düşük sosyoekonomik düzey, hiç evlenmemiş olmak, hastalığın erken dönemlerinde sosyal destek eksikliği, genetik yatkınlık ve travma rahatsızlığın başlıca risk etmenleri içinde sayılmaktadır (Wittchen ve Fehm, 2001). Kadınlardaki görülme sıklığı erkeklerden daha sık olmaktadır (Ohayon ve Schatzberg, 2010).

Sosyal kaygı bozukluğu ile başka bir patolojik bozukluk görülme sıklığı oldukça yüksektir. Başta duygudurum bozuklukları (major depresyon, bipolar bozukluk) olmak üzere agarofobi, özgül fobi, obsesif kompulsif bozukluk (OKB), alkol bağımlılığı ve çekingen kişilik bozukluğu gibi çok sayıda patolojik bozuklukla birlikte sosyal kaygı bozukluğu görülebilir (Ohayon ve Schatzberg, 2010; Acarturk, de Graaf, van Straten, Have ve Cuijpers, 2008; Schneier, Johnson, Hornig, Liebowitz ve Weissman, 1992).

Sosyal Kaygı Bozukluğu Tedavi Edilebilir Mi?
Sosyal kaygı bozukluğu tedavisinde ilaç tedavisi kullanılabilir ancak yeterli değildir. Klinik görüşmelerle yapılacak olan bir tedavi programı bireyler için oldukça etkili olmaktadır. Bu noktada bireysel veya grup terapileri devreye girmektedir. Uzun dönemli hedeflerimiz arasında; bireyin anksiyete ve gereksiz korku olmaksızın sosyal olarak etkileşim içerisinde olmasını sağlamak, korku ve anksiyete olmaksızın sosyal performans gerektiren görevlere katılmak, bireyin ilişkilerinin kalitesini arttıracağı sosyal beceriler geliştirmesini sağlamak, iyileşme ve destek sisteminin arttırılacağı, ilişkilerin yapılandırıldığı beceriler geliştirmek olmalıdır (Jongsma, Jr, Peterson ve Bruce ,2014).

Bireysel terapilerde, sosyal kaygı bozukluğu yaşayan kişilerin öncelikle olumsuz düşünceleri belirlenir. Bu olumsuz düşünceler genelde çarpıtılmış ve doğru olmayan düşüncelerdir. Bu aşamada bilişsel çarpıtılmış düşüncelerin düzenlemesi yapılır. Birey zaten korkusunun aşırı ya da anlamsız olduğunun farkındadır. Başlangıçta bireyin zihninde yer alan ‘yetersizim’, ‘aptalım’, ‘beceriksizim’, ‘zayıfım’ gibi temel inançlar ve ‘heyecanlandığımı/kızardığımı anlayacak’, ‘aptal olduğumu düşünüyor olmalı’, ‘herkes bana gülecek’ gibi otomatik düşünceler üzerinde çalışılarak bu düşüncelerin rasyonelize edilmesi yani mantığa uygun bir hal alması sağlanır. Ardından ikinci aşama olarak bireylerin süreç içerisinde davranışları üzerinde çalışılır. Danışan ve terapist ortak işbirliği ile davranışsal hedefler belirlenir ve bireyin davranışsal aktivasyonunu sağlamak adına ev ödevleri verilir. Sosyal kaygı bozukluğu yaşayan birey için bu ödevler genelde yeni birileriyle tanışmak, topluluk içerisinde sunum yapmak, tek başına dışarıda yemek yemek gibi daha çok sosyal aktiviteleri kapsayan ödevlerdir.

YAZAN
Psk. Cemre ÖZCAN

KAYNAKLAR
Acarturk C, de Graaf R, van Straten A, Have MT, Cuijpers P. Social phobia and number of social fears, and their association with comorbidity, health-related quality of life and help seeking: A population-based study. Soc Psychiatry Psychiatr Epidemiol 2008; 43:273-279.

Dilbaz, N. (1997). Sosyal fobi. Psikiyatri Dünyası, 1(1), 18-24.

Black, D. W., & Grant, J. E. (2014). DSM-5® guidebook: the essential companion to the diagnostic and statistical manual of mental disorders. American Psychiatric Pub.Jongsma A. E., Jr., L. M. Peterson ve T. J. Bruce (2014). Yetişkin Psikoterapisi Tedavi Planlayıcısı (s. 382). Nobel Yayınları.

Karamustafalıoğlu, O., & Yumrukçal, H. (2011). Depresyon ve anksiyete bozuklukları. Şişli Etfal Hastanesi Tıp Bülteni, 45(2), 65-74.

Ohayon MM, Schatzberg AF. Social phobia and depression: Prevalence and comorbidity. J Psychosom Res 2010; 68:235–243.

Schneier FR, Johnson J, Hornig CD, Liebowitz MR, Weissman MM. Social phobia: Comorbidity and morbidity in an epidemiologic sample. Arch Gen Psychiatry 1992; 49:282-288.

Wittchen HU, Fehm L (2001) Epidemiology, patterns of comorbidity, and associated disabilities of social phobia. Psychiatr Clin N Am, 24: 617-641.
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Sosyal Kaygı Bozukluğu" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.Cemre ÖZCAN'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.Cemre ÖZCAN'ın izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     1 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.Cemre ÖZCAN'ın Makaleleri
► Sosyal Kaygı Bozukluğu PDF Psk.Taşkın KARAMAN
► Sosyal Kaygı Bozukluğu Psk.Huriye ÇEVİK
► Sosyal Kaygı Bozukluğu Psk.Kumru ŞERİFOVA
► Sosyal Kaygı Bozukluğu Psk.Bahar ÖZKAN
► Sosyal Kaygı Bozukluğu Psk.Gonca BAĞLAR
► Sosyal Kaygı Bozukluğu Nedir? Psk.Serhat ÖNCÜLER
► Sosyal Anksiyete (Kaygı) Bozukluğu Psk.Çiğdem KINIK
► Sosyal Kaygı (Fobi) Bozukluğu Psk.Ahmet YILMAZ
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,973 uzman makalesi arasında 'Sosyal Kaygı Bozukluğu' başlığıyla benzeşen toplam 18 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Depresyon Nisan 2020
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


09:06
Top