2007'den Bugüne 92,260 Tavsiye, 28,210 Uzman ve 19,973 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



İlişkilerimizi Şekillendiren, İlişkideki Davranışlarımızı Belirleyen En Önemli Etken: Bağlanma Stilimiz
MAKALE #22148 © Yazan Uzm.Psk.Beliz EREREN | Yayın Şubat 2021 | 1,470 Okuyucu
Başta romantik ilişkilerimiz olmak üzere ilişkilerdeki bizi belirleyen, ilişkiden ve partnerimizden beklentilerimizi, onlara yaklaşımımızı, kendimize ve diğer insanlara olan bakışımızı ve hayattaki duruşumuzu belirleyen en önemli etkenlerden birisi bağlanma stilimizdir.

Bağlanma, iki kişi arasında kurulan özel ve duygusal bağ ile oluşur. İnsanlar, özellikle hayatlarının ilk bir yılında anneleriyle/bakım vereniyle özel ve güçlü duygusal bir bağ kurarlar. Kurulan bu bağın niteliği hem kişinin kendisini bireysel olarak var edişinde hem de diğer insanlarla ileride kuracağı ilişkilerde önemli bir yer tutar. Bütün bunlar bir noktada bağlanmanın niteliğine göre şekillenir.

Bağlanmanın niteliğini belirleyen temel etkenler;

•Annenin/bakım verenin çocuğun verdiği sinyallere olan duyarlılığı,
•Bu sinyallere verdiği tepkinin düzeyi,
•Çocuğun ihtiyacı olduğunda bakım verenin ulaşılabilir olması ve verdiği tepkinin kalitesi,
•Çocuğuna değer vermesi ve bunu hissettirmesi,
•Çocuğu duygusal olarak kabul etmesi,
•Çocuğun çevresini aktif bir şekilde keşfedebilmesi için ona imkan tanımasıdır.

Bağlanma teorisinin kuramcısı John Bowlby, bebeğin anneyle yakın ilişkide olarak bağ kurma çabası içinde olduğunu ve bunun en temel nedenlerinden birisinin de kendisini tehlikelerden koruma içgüdüsü olduğunu ileri sürer. Buna göre eğer anne, çocuğun verdiği sinyallere karşı duyarlıysa, bunları görüyor ve ihtiyaçlarını doğru şekilde karşılıyorsa çocuk annesini güvenilir bulur. Bu duygusunu diğer insanlara da yansıtır ve onlara da güvenmeyi öğrenir. Sonrasında da çevresini keşfetmeye başlar. Ancak bu süreçte bazı şeyler sekteye uğrar, anne çocuğun verdiği sinyallere duyarsız kalırsa, bunları görmez ya da tutarsız bir şekilde cevap verirse çocuk annesiyle güvenli bir bağ kuramaz. İhtiyaçlarının karşılanmaması, ona göre tehlikeli anlarda ona destek olunmaması çocuğun güvensiz bağ kurmasına neden olur. Bunun sonucunda çevresini tehlikelerle dolu bir yer olarak algılar ve bunlara karşı yalnız olduğu inancı doğar. Sonuç olarak kendisini güvende hissetmez.

Bağlanma teorisinden sonra yapılan çalışmalarda, kurulan bu bağın sadece bebeklik dönemi ve ebeveynle olan ilişkiyle sınırlı kalmadığı ortaya konmuştur. Yetişkinlik dönemindeki ilişkilerin bebeklik dönemde ebeveynle olan ilişkiyle ciddi benzerlikler gösterdiği görülmüştür. Özetle yetişkinlik dönemindeki ilişkiler, bebeklik döneminde kurulan bu bağı temel alır.

Bağlanma Stilleri ve İlişkilerdeki Konumları

Mary Ainsworth ve arkadaşları tarafından yürütülen deneylerde bebekler ve anneleriyle birlikte bir çalışma yapılmıştır. Bu çalışmada bebek ve annesi bir odaya alınmış, daha sonra anne odadan ayrılmış ve bebek kısa süreliğine bir yabancıyla yalnız bırakılmıştır. En sonunda anne odaya geri dönmüştür. Deney sırasında bebeklerin, anneleri gittiklerinde, bir yabancıyla yalnız kaldıklarında ve anneleri geri döndüklerinde verdikleri tepkiler gözlenmiş ve bunların sonucunda 3 farklı bağlanma stili belirlenmiştir; güvenli bağlanma, kaygılı bağlanma ve kaçıngan bağlanma.

Güvenli Bağlanma

Güvenli bağlanan bebekler, anneleri odadan ayrıldıklarında kaygılanır ve ağlamaya başlarlar. Ancak anne odaya geri döndükten kısa bir süre sonra sakinleşirler. Sakinleştikten ve annesiyle vakit geçirdikten sonra çevresini incelemeye, keşfetmeye yönelirler. Annesi gittikten sonra korkup ağlamasına rağmen döndükten kısa süre sonra sakinleşmesinin nedeni anneyle kurduğu güvenli bağdır. Anneyle güvenli bağ kuran çocuk, annesinin gitse de döneceğini, ihtiyacı olduğunda ona ulaşabileceğini bilir. Bu nedenle annesinin orada olduğunu gördükten sonra kolayca rahatlar ve dikkatini başka şeylere rahatça yönlendirebilir.

Güvenli bağlanan çocuklarda bakım veren/anne, çocuğun ihtiyaçlarına karşı duyarlıdır. Çocuğun verdiği işaretleri doğru zamanda algılar, doğru şekilde yorumlar ve işaretlere uygun şekilde karşılık verir. En önemlisi de bunları tutarlı bir şekilde yapar. Anne, çocuk için her zaman ulaşılabilir bir yerdedir. Bunun sonucunda çocuk annesine güvenir. Ona ihtiyacı olduğu zaman ulaşabileceğini, annesinin onun yanında olduğunu ve olası tehlikelere karşı onu koruyacağı sonucunu çıkarır. Anneyle kurulan bu bağ, yetişkinlikte yakınlık kurulan diğer kişiler için de geçerlidir. Bu kişiler, ilişki yaşadıkları kişilere güvenir ve onlara ihtiyacı olduğu zamanda orada olacaklarını bilirler. Başkalarına güvenmeye hazırlardır.

Güvenli bağlanan kişilerin hem benlik algıları hem de diğerlerini algılama biçimi olumludur. Kendilerini sevilmeye değer görürken diğer insanları da güvenilir, destek veren, iyi niyetli olarak algılarlar. Bu sayede diğer insanlarla yakınlık kurabilirler, aynı zamanda özerkliklerini koruyabilirler. Güvenli bağlanan kişiler, ihtiyacı ifade etmenin ve karşılanmasını beklemenin bir sorun olmayacağını öğrenmişlerdir. Bu nedenle yardım istemek ve yardım etmek onlar için oldukça normal ve olağan bir durumdur. Bundan özellikle kaçınmazlar.

Özgüvenleri ve öz yeterlilikleri yüksek olan bu kişilerin sosyal ve duygusal becerileri de yüksektir. Sosyal ortamlarda kendilerini güvende ve rahat hissederler. Romantik ilişkilerinde de durum aynı şekilde ilerler. İlişkileri güvene dayalı ve güçlüdür. Partnerlerinin, ihtiyaçları olduğunda yanlarında olacaklarını bilirler ve bunu beklerler. Bağ kurmakta ve bir ilişkiyi yürütmekte zorlanmazlar. Romantik ilişkileri hakkında iyimser beklentileri vardır. Partnerlerini ilgi göstermediğinde ya da mesafeli davrandığında bunu anında bir sorun olarak görmez ya da direkt ilişkiye dair olumsuz bir çıkarımda bulunmazlar. Kesin bir yargıya varmadan önce kendilerinden bağımsız bir açıklama getirebilirler. Örneğin, zor bir gün geçirmiş, işte birileriyle tartışmış ya da bunlara benzer başka bir durumun yaşanmış olabileceği ihtimalini göz önünde bulundururlar. Partnerleriyle arada anlaşmazlıklar yaşamayı, araya kısa süreli mesafe girmesini bir problem olarak algılamaktansa ilişkinin bir parçası olarak görürler.

Kaçıngan/Kaçınmacı Bağlanma

Kaçıngan bağlanan bebekler, yapılan deneyde anne odadan ayrıldığında herhangi bir tepki göstermezler. Annenin nereye gittiğine ya da geri gelip gelmediğiyle ilgilenmezler. Anne odaya döndüğünde ise tepkisizliği aynı şekilde devam eder. Ancak bu tepkisizlik sadece dışarıdan görülen kısmıdır. Anne odayı terk ettiğinde bebeklerde içsel olarak kaygının arttığı gözlemlenir. Ancak bunu dışarı yansıtmazlar.

Kaçıngan bağlanmanın oluştuğu ilişkilerde anne mesafeli, duygusal olarak ulaşılması zor ve tepkisizdir. Çocukla seyrek fiziksel temasa girer ve duygusal olarak soğuk yapısı vardır. Çocuğun ihtiyacına istikrarlı bir şekilde cevap verir. Ancak verilen cevap ilgisizliktir. Bu ilişkide bakım veren, çocuğun ihtiyaçlarını kolayca fark etmez, fark etse de bu ihtiyaçlara karşı tepkisiz kalır. Çocuklar da aynı şekilde ebeveyninin varlığına tepkisiz kalır. Bu tepkisizlik yetişkinlik döneminde diğer ilişkilerine de yansır.

Kaçıngan bağlanan kişilerin kendilerine güvenleri yüksek, başkalarına karşı güvenleri de bir o kadar düşüktür. Bu nedenle yakınlığın ve bağ kurmanın tehlikeli olduğuna dair bir inançları vardır. Daha sonra acı çekmemek için o yakınlığın en baştan önünü keserler. Özgürlüklerine çok önem verirler. Fazla yakınlık ve samimiyetten bunalırlar. Bu kişilerin öz yeterlilikleri oldukça yüksektir. Çünkü zor durumda kaldıklarında ya da birine ihtiyaç duyduklarında kimsenin orada olmayacağına varsayarlar. Bu sebeple kendilerine yetmeleri gerektiğine inanırlar ve bu konuda başarılılardır. Başkalarına ve yakın ilişkilere olan ihtiyacı reddederler. Ne kadar zor durumda olursa olsunlar yardım ve destek istemekten kaçınırlar. Son ana kadar durumla kendileri başa çıkmaya çalışırlar.

Kaçıngan bağlanan kişiler ilişki kurmakta ve yürütmekte zorlanırlar. Herhangi biriyle kurulan yakınlığın tehlikeli olduğuna inandıkları için ilişkileri genellikle sığ ve kısa sürelidir. İlişkinin derinleşmesinden rahatsız olurlar ve ilişkiyi bir tehdit olarak algılarlar. Bağlanmayı reddettikleri için mesafeli dururlar. Partnerleriyle duygusal yakınlığa daha az meyilli olurlar. Kontrolcü yapıları nedeniyle duygularını paylaşmaktan kaçınırlar. Sadece duygularını değil, dertlerini, düşüncelerini, hayatlarını paylaşmaktan da aynı şekilde kaçınırlar.

Kaygılı Bağlanma

Kaygılı bağlanan bebekler, anneleri odadan çıktıktan sonra huzursuz olur ve ağlarlar. Anneleri dönene kadar nerede olduklarına, gelip gelmediklerini kontrol ederler. Anne odaya geldikten sonra ise sakinleşmeleri kolay olmaz. Anne döndüğü için rahatlarlar ama bir taraftan da yoğun öfke duyarlar. Bu öfkelerini yönetemedikleri için de rahatlayamazlar. Kaygılı bağlanan bebeklerin sakinleşmelerinin bu kadar zor olmasının nedeni bebeğin, annenin dönüp dönmeyeceğinden, döndükten sonra da kalıp kalmayacağından emin olmamasıdır.

Kaygılı bağlanmanın oluştuğu ilişkilerde anne, çocuğun ihtiyaçlarına karşı tutarsız ve istikrarsız cevap verir. Çocuk, ihtiyaç anında anneye kimi zaman ulaşabiliyorken kimi zaman da ulaşamaz. Bu da çocuğun belirsizlik içinde kalmasına neden olur. Bu ilişkide anne çocukla senkronize olamazken şaşkın, tutarsız ve kararsız davranışlar sergiler. Belirsizlik içinde güvensiz hisseden çocuk, ebeveynlerinin ilgisini ne zaman çekebildiğini test eder. Genellikle çok yoğun sinyallerin gönderildiği anlarda ilgi gördüğünü fark ettiğinde sürekli bu yoldan ilerler. Sürekli yardıma ihtiyacı olduğu, zor durumda olduğu mesajını verir. Çünkü ancak bu zamanlarda istediği desteği görebiliyordur. Bu ilişki yapısı yetişkinlik dönemindeki ilişkilere de yansır.

Kaygılı bağlanan kişilerin zayıf benlik algıları varken başkalarını güçlü olarak algılarlar. Sorunlarla başa çıkma becerilerinin düşük olduklarına inanırlar. Bu sebeple başkalarına ihtiyaç duyarlar. İlişkilerinde de sürekli kaygılı bir konumdadırlar. Bu kişiler için ilişkilerindeki yakınlık hiçbir zaman yeterli düzeyde değildir. İlişkilerinin bitiş nedeni genellikle ilişkinin soğuk ve mesafeli olmasıdır. Kaygılı bağlanan kişiler partnerlerinin kendilerini sevdiklerinden tamamen emin olamazlar. Bu nedenle sürekli kanıt arar, ilişkiyi kontrol etme ihtiyacı hissederler. Çünkü ilişkide kendilerini güvende hissetmezler. İhtiyacı olduğunda partnerinin yanında olacağından emin olamazlar. Bu da sürekli kaygıya ve tetikte olmaya neden olur. İlişkide partnerle yaşanan en ufak tartışma ya da araya giren ufak mesafe bu kişiler tarafından çok büyük bir sorun, ilişki için büyük bir tehdit olarak yorumlanır. Duygularını yoğun bir şekilde yaşadıkları ve kontrol etmekte güçlük çektikleri için verdikleri tepkiler de büyüktür.

Bağlanma stilleri, insanların ilişkilerindeki konumlarının şekillenmesinde önemli bir etkendir. Ancak tek etken değildir. İlerleyen zamanlarda ilişkilerimizde yaşadığımız şeyler, karşılaştığımız durumlar, yaşadığımız toplumun özellikle cinsiyetlere yükledikleri roller ve normlar da ilişkilerimizi yürütürken verdiğimiz tepkilerde, hissettiklerimizde bir o kadar önemlidir.

Unutmamak gerekir ki; bağlanma stili bebeklik döneminde şekillenmiş olsa da bu bir daha asla değişmeyeceği anlamına gelmez. Aksine bağlanma stilimizi, bununla birlikte ilişkilerimizde hangi duyguyla, hangi dürtüyle hareket ettiğimizi, hangi eksikliğimizi tamamlamaya çalıştığımızı fark ettiğimizde bunu değiştirmek için büyük bir şansımız olur. Karşıdan gelen bir tepkiyle içimizdeki hangi duygunun tetiklendiğini fark etmemiz, bunun üzerine düşünmemize ve çeşitli anlamlar çıkarmadan önce daha sağlıklı bir şekilde ele almamıza olanak sağlar.

Beliz EREREN
Uzman Klinik Psikolog
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"İlişkilerimizi Şekillendiren, İlişkideki Davranışlarımızı Belirleyen En Önemli Etken: Bağlanma Stilimiz" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Uzm.Psk.Beliz EREREN'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Uzm.Psk.Beliz EREREN'in izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     1 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Beliz EREREN Fotoğraf
Uzm.Psk.Beliz EREREN
İstanbul (Online hizmet de veriyor)
Uzman Klinik Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi21 kez tavsiye edildiİş Adresi Kayıtlı
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Uzm.Psk.Beliz EREREN'in Makaleleri
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,973 uzman makalesi arasında 'İlişkilerimizi Şekillendiren, İlişkideki Davranışlarımızı Belirleyen En Önemli Etken: Bağlanma Stilimiz' başlığıyla benzeşen toplam 40 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


09:02
Top