2007'den Bugüne 92,307 Tavsiye, 28,219 Uzman ve 19,976 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Duygu Odaklı Terapi ve Duygu Regülasyonu
MAKALE #22495 © Yazan Uzm.Psk.Emin KOMŞAL | Yayın Eylül 2021 | 2,006 Okuyucu
Duygu Odaklı Terapi ve Duygu Regülasyonu

İnsanın kendisini dingin hissedebilmesi için hemostasis dediğimiz denge halinde olması gerekir. Bunun en ideal hali anne rahminde bebeğin her türlü ihtiyacı karşılandığı için bebek huzurludur. Diğer taraftan doğumdan sonra ihtiyaçlarını kordon bağı ile karşılanması kesileceği için açlık ve tokluğa bağlı olarak değişen kan şekeri oranı bu denge durumunu tehdit eder. Kan şekerimizin ayarlanması, tansiyonumuzun ayarlanması biz farkında olmadan vücudumuz yapıyor. Fakat şeker değerimiz bir eşiğin altına düştüğünde ya da üstüne çıktığında biz bunları hissetmeye başlarız. Bunun gibi vücudumuzda birçok değerimizin alt ve üst eşik değerler arasında bulunması gerekir. Duygular insanları fizyolojik olarak uyarır aynı zamanda her duygu da kimyasal olarak farklı şekillerde uyarır. Bu uyarımlar vücudumuz belli organlarında hareketlenme oluşturur. Mesela öfkelendiğimizde başımızın üst kısmında bir yanma hissederiz. Utandığımızda yüzümüz kızarır. Duyguların aşırı hissedilmesi durumunda kontrolümüzü yitirdiğimizi hissederiz. Duyguları hissedemediğimizde duygusal ketlenme yani küntlük dediğimiz durumu oluşabilir. Duyguların belli bir aralıkta yaşanması gerekmektedir. Ne de kişinin küntleşmesini nede bilincini yitirmesini bekleriz.
İnsan sosyal bir varlık olduğu için aynı zamanda doğada korunmaya en çok ve en uzun süre muhtaç canlı olduğu için hayatını sürdürürken diğer insanlarla birlikte yaşama mecburiyeti içerisindedir. Bu sebeple diğer insanlarla ilişki kurmaya ihtiyacımız vardır. Bebeklerin doğuştan böyle bir donanımla geldiği beynimizde bu şekilde özelleşmiş alanlar olduğu tespit edilmiştir. Ayna nöronları vasıtasıyla bebek doğduğu andan itibaren insanın yüzünü tanımaya programlı bir halde dünyaya gelir. Bu bebeğin bakım veren kişilere bağlanma gerçekleştirmesini sağlar. Bebeğin bağlandığı annesi(Genellikle bebeğe ilk bakım veren kişi anne olduğu için bu şekilde ifade edilmiştir. Ancak metinde geçen anne kavramı dünyaya getiren değil bebeğe bakım veren kişidir.) duygu regülasyonunu sağlayacak olan kişidir.
Bireylerin gelişim süreçleri içinde sağlıklı duygu regülasyonu becerisini edinebilmeleri için annenin de bu açıdan birtakım becerilere-yetkinliklere sahip olması gerekir. “insanın gelişim sürecinde duyguların doğruluğunun onaylanmasına, kabul edilmesine ve böylece duyguların yatıştırılma işlemine “ duygu regülasyonu “denir. “ Anne yahut bakıveren; bebeğin doğal ve doğru tepkilerinde bunu onaylayacak, kabul edecek, “ senin duyguların sahici ve gerçek” mesajını verecek, “seni görüyorum üzülüyorsun, öfkeleniyorsun. Bu öfkenin bir kısmını ben yatıştıracağım. Korkunun bir kısmını ben alacağım “ mesajını ileterek onun duygu regülasyonunu gerçekleştirmiş olur.
“ Duygusal anlamda doğuştan getirdiğimiz duygu regülasyonu potansiyellerimizi bizim dışımızdaki nedenlerle gerçekleştirememiş olabiliriz. Çocukken yetiştirme yurdunda büyümüş olabiliriz, istenmeyen bir evlilikten doğmuş olabiliriz, anne ya da babanın ağır ruhsal rahatsızlıkları olabilir, özellikle annenin ağır depresyonları, kişilik bozuklukları olabilir. Duygu regülasyonu için kritik olan zamanlarda bakımverenlerden kaynaklı benzer handikaplar sonucu duyguların onaylanmaması ve kabul edilmemesi ile duygusal düzenleme için doğal potansiyellerimizi kullanamamış biri olabiliriz. Böylece bebeklik ve çocuklukta yatıştırılmayan, sakinleştirilmeyen, onaylanmayan kişilerde doğal duygulanım altyapısı yerine bozuk bir duygulanım altyapısı oluşur. Doğal insanı ortamın duyguları yerine bozuk ortamın duyguları yerini alıyor. Annenin kendi yetiştirilme tarzı sonucu olan çatışmaları bebeğe sağlıklı bir duygu regülasyonu yapmasına engel olabilir. Şöyle ki; bakım veren kişiler kendi duygularını regüle edemiyor, evlilikleri çatışmalı, kendi aralarında kavgalı olabilir. Böyle bir durumda annemiz bizim doğal olarak ortaya koymuş olduğumuz temel duygularımızı yaşarken bize bunlar hakkında yanlış mesajlar verecektir. Bu da bebeğin duygularını regüle etme becerisini olumsuz etkileyecektir. Bizim noranal ağlarımızın sağlıklı bir şekilde gelişebilmesi için ihtiyacımız olan annemizin duygu regülasyonunu sağlayacak içimizde kontrol edemediğimiz öfkemizi, korkumuzu üzüntümüzü bakım veren insanların sakinleştirmesi gerekir. Duygularını doğal yaşayan bir anne diğer tarafta da henüz duygularını regüle edememiş bir bebeğin duygularının nöranal ağlarının daha fazla gelişmesine aylar ve yıllar içerisinde eşlik etmesi gerekir. Mesela; yoğun bir öfkeniz var, anneniz sizin içinizdeki o fazla öfkeyi, üzüntüyü, sizden alacak, farkına varacak, tanımlayacak ve yatıştırarak bebeğe geri iletecektir. Bir müddet sonra ayna nöronları vasıtasıyla aynı bölgede ateşlenmesiyle beraber çocuk içindeki duyguları anne olmadan da kontrol edebilecek bir olgunluğa ulaşacak ve böylece duygu regülasyonu becerisini kazanmaya başlar. Anneden aldığımız yapıyla sağlıklı biyolojik yapının oluşmasıyla tamamen doğal insanı bir özle ilintilidir.

Regülasyon sistemi nasıl bozuluyor?

Eğer insanlar doğal duygularıyla yani doğuştan getirdikleri 7 temel(Korku, Öfke, Üzüntü, tiksinti, Utanç, Neşe ve Şaşırma) duyguyu yaşarlarsa ve bakım veren insanlar da o doğal duyguları kabul ederler, desteklerse kişi duygularının sahici olduğunu hisseder, kabul edildiğini hisseder. Bu aşamadan sonra bakım veren kişinin yanında olması dolayısı ile duygu regülasyon kısmı süreç içerisinde sağlıklı bir şekilde içinde dizayn edilir. Ama bu duygu regülasyonu yapılamıyorsa, bu duygular onaylanmıyorsa, bu duygular ayıplanıyorsa ve tersi cevaplar veriliyorsa doğuştan doğal bir şekilde getirmiş olduğumuz 7 duygu yavaş yavaş bozuk bir hal almaya başlar.
Duygu Odaklı Terapi kurucusu Leslie Greenberg doğal insani özümüzden gelen duyguların doğru yerde, doğru şekilde, doğru miktarda aktarılması durumuna Birincil Duygular olarak tanımlamaktadır. Burada ki birincil duygular çevrenin bakışıyla, çevrenin bizim duygularımızı kabul etmesi ve onaylaması ve sahici olarak nitelendirmesi ile biz daha büyük bir duygu türlerine doğru sürece giriyoruz. Yedi duygunun zaman içerisinde deneyime dayalı olarak belirli bağlam ve öznellikte kullanılması çeşitli his ve yaşantılarımızı muhtelif duygu şemalarımızın oluşmasını sağlayan yaşantılar haline gelir.
Greenberg duygusal sistemi bir ağaca benzetmektedir. Duygulanım gövde, duygular ağacın dalları, hisler de yapraklarıdır. Anne ile çocuk arasındaki ilişkide temel yedi duygu ortaya çıkarken yapılacak hatalar bu duyguların bebeğin hayatında duygusal sistemin sağlıksız olarak ortaya çıkmasını sağlar. Birincil duygular onaylanmamışsa, kabul edilmemişse, anne tarafından fazlalıkları düzenlenmemişse duygu regüle edilmemişse çocuk bu duyguların bir nevi esiri olur. Yaşadığı duyguları onaylanmayan çocuk bu duyguları bastırabilmek, yatıştırabilmek için bir başka duyguyla örtmekte, kapatmak zorundadır. Yani öfkesi varsa ve öfkesi kontrol edilemez bir hale geliyorsa, anne duygu regülasyonunu yapmamışsa veya duygusu ayıplanmışsa haklı öfkesini kişi saklamak mecburiyetini hisseder. Çocuk “öfkelenmemeliyim diyerek” başka bir duygu ile belki bir korku ya da bir utanç ile öfke duygusunu kapatır, örter. Çocuğun duygusunun kapatılması da doğal süreci bozmuş olur. İçeride bizim haklı bir öfkemiz, dışarıda bir korku ve utanç olarak hissedildiği için diğer insanlar bu alttaki duyguları algılayamadıkları için sizi destekleyemiyorlar, ihtiyacınızı karşılayamıyorlar, sizi daha çok utandırıyorlar. Aramızdaki ilişki bozuluyor, çünkü insanı yaşantımıza has temel duygumuz olan öfkeyi yerinde, yeterince çıkaramadığımız için insanlar bize saygı duymuyorlar. İnsanlar bize saygı duymadığı için aşağılanıyoruz. Haklı olduğumuz yerlerde hakkımız yeniliyor. Çünkü çocukken haklı öfkesini her dile getirdiğinde korkutulduğu, utandırıldığı ve bu öfkesini dile getiremediği içinde aile ve toplum içerisinde saygı göremez.
O zaman şiddetin olduğu, işgalin olduğu, ihmalin olduğu, sömürülen bir çocuğun ilerde yakın ilişkilere girdiğinde hissettiği duygu hep aşağılanacak, dayak yiyecek, sömürülecek, kullanılacak, taciz edilecek. Böyle birisi yakın bir ilişkiye girmesi, bir hayat arkadaşı, bir sevgilisi, bir yakın dostu olması çok zor olur hatta hiç olmayabilir. Yakın dostluktan bildiği şey zulmedilmektir. O zaman yapacağı tek savunma kendisini geri çekmek, olabildiğince insanlarla az temas etmek, kendi içerisinde kendini yatıştırabilmek gibi bir fonksiyon edinmektir. Bunun bedeli doğal bir insan grubunun içerisinde yaşayamamak. Böyle bir durumda birincil doğal duygu olması gerekirken maladaptif(Uyumsuz) dediğimiz uyumlu olmayan bir duygu ağı gelişmiş oluyor. İşte bunlara da birincil maladaptif duygular deniliyor. Bu duygular aile ortamında travmatik yaşantılarla ortaya çıkan duygulardır.
Üçüncü olarak kişiler ihtiyaçlarını doğrudan dile getirdiklerinde 7 tane temel duygu kaynağından sağlıklı bir şekilde deneyimlendiğinde diğer insanlar içlerinde otomatik olarak bir diğer kişinin ihtiyacını karşılama yönünde içlerinde baskı hissederler. Korkan birisini yatıştırmaya, üzüleni teselli etmeye, öfkeli kişiye saygı duymaya başlarlar. Böyle olmadığında kişi ihtiyacını dile getirdiğinde diğer insanlar yani çevremizdeki insanlar ihtiyaçlarımıza cevap vermiyorsa o zaman zihin tarafından bilinçli bir şekilde manipulatif dediğimiz aracı duyguları ortaya koyar. “Ne yaparsam annemi kandırırım, ne yaparsam isteklerimi elde ederim” arayışına girer. Sahte bir duygusal yapıya gider. Bunlara aracı manipulatif duygular denir. Mesela dilencilerin takındıkları mazlum, aciz hal gibi.
Duygu odaklı terapiye göre duygular primer duygular, sekonder duygular, maladaptif primer duygular ve aracı duygular şeklinde 4 farklı şekilde kategorize edebiliriz. Burada doğal ve doğru olan birincil adaptif duygulardır. Diğer duygular sağlıklı değildir ve düzenlenmesi ya da değiştirilmesi gerekir.
İkincil duygular birincil duyguların regüle edilemediği ihtiyaçların karşılanmadığı durumlarda başka bir duygu ile onun üzerini örtme ya da kapatma çabalarıdır. İşin ilginç tarafı ise şudur, ikincil duygular birincil duyguları örtmek için ortaya çıkar ama birincil duygumuz hala arka planda orada duruyordur. Öfkemizi bastırmak için korku duygusu ikincil duygu olarak yaşansa bile öfke duygusu bedenimizde var olmaya devam eder.
İnsanlar hem duyguları tarafından harekete geçirilmeye, hem onları yatıştırabilmeye, hem de bu duygular üzerinde durup düşünebilmeye ihtiyaç duyarlar. Duygu düzenlemesinin ilk aşaması bedensel olarak hissettiğimiz duyguları ve karmaşık hisleri yaratan hareket eğilimlerini, farkında olarak sembolize edebilme kapasitesini kapsamaktadır.

Kendi KendinizeDuygu Regülasyonu Nasıl Yapılır?


İnsanların duygu regülasyon sistemlerini kurmaya yönelik olarak kendi başlarına ve diğerleri ile birlikte yapabilecekleri bir takım etkinlik ve faaliyetler aşağıda sıralanmaya çalışılmıştır. Bunların duygu regülasyon bozukluğunun spekrumal yani 0-100 arasında puanlanabileceğini unutmadan değerlendirmeniz önemlidir.
Greenberg duygu durum düzenlemesinin temel gelişimsel bir beceri olduğunu ve küçük bebeklerin parmaklarım emerek kendilerini sakinleştirmelerinde ya da küçük çocukların karanlıkta ıslık çalarak korkularını dindirmelerinde açıkça görüldüğünü ifade ediyor.
Daha önce de bahsettiğim gibi bize kendimiz iyi hissettiren insanlarla yakın olarak ve kötü hissettirenlerden uzaklaşarak duygularımızı düzenlemeye çalışırız.
Greenberg duygularımız ortaya çıktığında, duygularını üç yolla düzenleyebileceğimizi söylüyor: (a) kendilerini maruz bıraktıkları durumların üstesinden gelme, (b) durumu tekrar gözden geçirip tepkilerini dönüştürme ya da (c) tepkilerini baskılama ya da daha yoğun bir hâle getirmeye çalışabiliriz demektedir.
Duygusal zekâmızın yüksek olması duyguları düzenlemede bize iyi bir yardımcı olmaktadır. Duygularımı açığa çıkıp kabul edildikten sonra, durumu tekrardan değerlendirerek yeni anlamlar yaratmak ve olaylara daha geniş bir perspektiften bakmak durumun üstesinden gelmeye çalışmak duygusal zekânın önemli özelliklerindendir.
Düşüncelerimizi gözden geçirmek duygularımızı düzenleme konusunda bize yardımcı olmaktadır. Burada etkili olan olumsuz düşüncelerin kötü hisler yaratması değil, bu hislerin devam ettirilmesini ve yoğunlaşmasına sebep olmalarıdır. Düşüncelerimizi değiştirdiğimizde kısır döngü de sona erecektir.
Yine duygularımız üzerine mantık yürütmek ve mantığı duyguyla birleştirmek duygu düzenlemede bize yardımcı olur. Duygularımızla savaşmak onlara sahip olmaya çalışmak ya da uzaklaştırmaya çalışmak duygu düzenleme sistemini bozucu etki yapar. Bunun yerine duygularımızı kabullenmek, onlarla beraber çalışmak ve bedenimizdeki etkilerini tanımak bizi bir bütün insan haline getirecektir.
Bir duygu günlüğü tutmanın, acı veren anıların üstesinden gelmeye yardımcı olduğu ve hem bağışıklık sistemine hem de sağlığa iyi geldiği bulunmuştur (Pennebaker, 1990). Aynı zamanda, yaşantıları sembolize edip, tekrardan organize etmekte, bu deneyimler üzerinde düşünmeye ve onlarla ilgili daha iyi hissetmemize de yardımcı olmaktadır. Böylece, bu deneyimleri, var olan anlam yapılarıyla özümlememiz kolaylaşır.
Yukarıda bahsedilen teknikler duygusal regülasyon bozukluk derecesine göre size yardımcı olur. Eğer düzenleme becerisi zayıfsa ve travmatik yaşantılar fazla ise bu işlevselliğinizi aksatıyorsa terapi sürecinde bunları ele almanız gerekebilir.
İnsanlar duygularını düzenlemeyi; matematik, biyoloji öğrenir gibi değil, bu beceriyi dolaylı bir şekilde, bu beceriye sahip başka bir kişinin varlığı sayesinde ve yardımıyla öğrenmektedirler.

Kaynakça

Greenberg, L. (2014). Duygu Odaklı Terapi 1. Atölye Çalışması Metinleri. İstanbul: Psikoterapi Ensititüsü Eğitim Yayınları.
Greenberg, L. S. (2014). Duygu Odaklı Terapi. İstanbul: Psikoterapi Enstitüsü Eğitim Yayınları.
Leslie Greenberg, J. C. (2019). Depresyonun Duygu Odaklı Terapisi. İstanbul: Psikoterapi Enstitüsü Eğitim Yayınları.
Leslie Greenberg, L. R. (2020). Duygu Odaklı Terpaide Süpervizyonun Temel Esasları. İstanbul: Psikoterapi Enstitüsü Eğitim Yayınları.
Leslie Greenberg, N. T. (2020). Psikodinamik Bilişse Davranışçı ve Duygu Odaklı Terapide Duygularla Çalışma. İstanbul: Psikoterapi Enstitüsü Eğitim Yayınları.
Özakkaş, T. (2018). Duygu Odaklı Bireysel Terapi Eğitim Notları Haziran. İstanbul: Psikoterapi Enstitüsü Eğitim Yayınları.
Özakkaş, T. (2018). Duygu Odaklı Bireysel Terapi Eğitim Notları Mart. İstanbul: Psikoterapi Enstitüsü eEğitim Yayınları.
Özakkaş, T. (2018). Duygu Odaklı Bireysel Terapi Eğitim Notları Mayıs. İstanbul: Psikoterapi Enstitüsü Eğitim Yayınları.
Özakkaş, T. (2018). Duygu Odaklı Bireysel Terapi Eğitim Notları Nisan. İstanbul: İstanbul: Psikoterapi Enstitüsü Eğitim Yayınları.
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Duygu Odaklı Terapi ve Duygu Regülasyonu" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Uzm.Psk.Emin KOMŞAL'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Uzm.Psk.Emin KOMŞAL'ın izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     2 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Emin KOMŞAL Fotoğraf
Uzm.Psk.Emin KOMŞAL
Denizli (Online hizmet de veriyor)
Uzman Klinik Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi3 kez tavsiye edildiİş Adresi Kayıtlı
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Uzm.Psk.Emin KOMŞAL'ın Makaleleri
► Duygu Odaklı Terapi Psk.Dnş.Hasan DAĞ
► Duygu Odaklı Çift Terapisi Psk.İshak BÜYÜKYILDIRIM
► Duygu Odaklı Çift Terapisi Dr.Mehmet TEKNECİ
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,976 uzman makalesi arasında 'Duygu Odaklı Terapi ve Duygu Regülasyonu' başlığıyla benzeşen toplam 22 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Temel Duygular Eylül 2021
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


14:35
Top