2007'den Bugüne 92,227 Tavsiye, 28,206 Uzman ve 19,962 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Düşünce mi Yoksa Duygu mu Belirleyici?
MAKALE #22503 © Yazan Uzm.Psk.Emin KOMŞAL | Yayın Eylül 2021 | 5,931 Okuyucu
Düşünceler mi Duygular mı daha belirleyicidir?

Duygu olmadan bilgi olmaz. Leslie Greenberg

İnsan psikolojisini oluşturan faktörler, düşünceler, davranışlar, duygular ve fizyolojik yapıyı içeriyordu. Düşünceler oluştuğunda bir duyguya, bir duygu bir davranışa neden oluyor.
Düşünceler mi duygulara sebep oluyor, duygular mı düşüncelere sebep oluyor. Bizler duyguları, davranışları ve düşünceleri de olumlu ve olumsuz ya da negatif ya da pozitif diye ikiye ayırıyoruz. Biz düşünceleri, duyguları ve davranışları bize verdikleri etkiye göre olumlu ya da olumsuz diye ayırıyoruz. İster olumlu ister olumsuz olsun düşünceler davranışları, davranışlar duyguları, duygular da düşünceleri etkiler. Bu çembersel yapı da tartışılan konu düşünce mi duygulara sebep olmakta, duygular mı düşüncelere sebep oluyor. Yani biz hislerimize göre mi düşünüyoruz, düşüncelerimize göre mi duygular yaşıyoruz. Ya da terapotik açıdan farklı bir soru sorarsak, düşünceler mi yoksa duyguları mı ele almalıyız? İşte burada iki psikoterapi ekolü karşı karşıya gelmektedir; bilişsel psikoterapi ve duygu odaklı terapi. Psikopatoloji açısından baktığımızda psikolojik şikâyetlerimizin arka planında düşünce ve duygu alında yaşadığımız kısır döngülerin yattığını görmekteyiz. İnsanların bu kısır döngüleri tekrarlayıp durdukları görülmektedir.
Nörobiyolojik çalışmaların ortaya koymuş olduğu sonuçlara bakıldığında 0-2 yaşına kadar insan beyni nonverbal(Sözsüz) olarak sağ beyinden sağ beyine anne(Bakım veren) çocuk arasında bir ilişki ağı vardır. Bu ilişki ağı 30 mili saniye gibi çok kısa bir sürede anne ile çocuk arasında beyin etkileşimi olur. Mimiklerdeki hafif değişimler iki beyinde beliri bölgelerin uyarılmasını sağlar. Annenin ses tonu, annenin kokusu, annenin beden dili karşılıklı olarak ciddi bir etkileşim içerisine girerler. Bu sürecin sonunda çocukta dil gelişimi sonradan gelişir ve çocuk 2 yaşına kadar sağ beynindeki yapılanmayı kelimelere dökmeye başlar. Sağ beyin; nonverbal daha çok duyguya dayalı olan, duygu regülasyonuna dayalı olan bir beynimizdir. Sol beyin ise, daha çok anlama büründüren, kelimelere büründüren, olayı mantık perspektifinde izah eden simgeleştiren beynimizdir. Sağ beyin deneyimler, sol beyin simgeleştirir.
Duygularımız beden dedir, düşüncelerimiz bedende değildir. (Gottman, 2019) aktardığına göre “Anneler ve üç aylık bebekleriyle yapılan çalışmalar, bebeklerin, duygusal iletişim kurmakta son derece yetkin ve becerikli olduğunu ortaya koymuştur. Araştırmacı Edward Tronick, "Hareketsiz Yüz Oyunu" ("The Stili Face Game") adlı deneyinde, annelerden bebeklerine bakmalarını ama yüzlerini herhangi bir şekilde oynatmamalarını istemiştir. Annelerinin bu alışılmadık tepkisizliğiyle karşılaşan bebekler, "sohbeti" kendileri başlatmayı denemişler, yüzlerine arka arkaya farklı ifadeler yerleştirmişlerdir. Yapılan gözlemlere göre, bebekler, pes etmeden önce ortalama dört farklı strateji denemişlerdir. Ebeveyn depresyonunun üç aylık bebekler üzerindeki etkisini saptamaya yönelik bir başka deneyde ise Tronick, annelerden biraz üzgün ve bunalmış görünmelerini istemiştir. Annenin ruh halindeki bu küçük değişim bile bebekler üzerinde devasa etkiler yaratmıştır. Daha olumsuz bir duygu hali deneyimlemişler, daha içe çekilmişler ve çevreye daha az yanıt vermişlerdir. Bu araştırmalar göstermektedir ki, bebekler, henüz üç aylıkken bile, ebeveynlerin duygusal bağ kurmasını ve kendilerine yanıt vermesini istemektedir.” https://www.youtube.com/watch?v=apzXGEbZht0 deneyi buradan izleyebilirsiniz. Deney göstermektedir ki, insan daha bebekken hem alıcı hem de verici bir şekilde davranmaktadır. Deney yapılan bebeğin yaş itibari ile sözel olarak annem bana garip garip bakıyor ben bu durumda biraz üzüleyim yada annemi neşelendireyim gibi bir sözel becerinin ortada olmadığı aşikardır.
Greenberg’in aktardığına göre “LeDoux’a (1996) göre, beyinde, duyguyu üreten iki yol vardır: (a) amigdala bir tehlike hissedip beyine ve vücuda aciliyet ve tehlike sinyalleri yolladığında harekete geçen “düşük” yolak ve (b) aynı bilgi talamus sayesinde neokorteks’e taşındığında harekete geçen, diğerine göre daha yavaş olan “yüksek” yolak. Düşünen beyin, duygusal tepkiyi durdurmak için zamana müdahale edemez çünkü daha kısa olan amigdala yolu (yolak), sinyalleri neokorteks yolundan iki kat daha hızlı iletir.” Böylece otomatik duygusal tepkiler, ister kişi yılan görüp geriye doğru zıplıyor olsun, isterse duyarsız eşine karşı öfkeli bir biçimde konuşuyor olsun, kişinin durdurmasına fırsat vermeden ortaya çıkarlar. Biz daha bilişsel düzeyde olayın en olduğunu anlamadan harekete geçmemize yardımcı oluyor. Mesela köpek gördüğünüzde bilgi hipotalamusa, görme merkezine bilgi gider. Amigdalaya da bilgi gider savaş, kaç veya donma tepkisi oluşur. Amigdalaya giden sinirsel yolaklar görme merkezine gidenin iki katı miktardadır. Yılanı görmeden önce tepki verilir.
Bilişsel Terapi’nin önermesi, Otomatik düşünceler ve bilişler bir duruma yönelik değerlendirmeleri yansıtır ama aynı zamanda duygu da üretirler. Örneğin, bir nesneden korktuğumuzu düşünebiliriz ve bu da bizim savunmacı bir moda geçmemizi sağlar. Ancak sözel düzlemde, orbito frontal korkteks tarafından üretilen duygular limbik sistem ve diğer otomatik süreçlerimiz tarafından üretilen duygular kadar önemli değildir. Otomatik duygu üretici sistemler -sözel düşünce düzleminde olmayan- daha çok organizmanın ihtiyaçları ve endişelerine hizmet edecek hayati duygular üretirler. Yenilik, tehlike, hedefe uygunluk, kontrol gibi durumlara ilişkin sözel olmayan bu duygular genelde örtüktür ve değiştirilmesi oldukça güç duygulardır.

Duygular düşünce üretebilir ama her düşüncenin bir duygusu yoktur. Duygular mantığın çözmesi için sorunu ortaya koyar. Duygularımın ortaya koyduğu şekilde sorunu çözeriz. Düşünmemizin sebebi duyguların ortaya koyduğu sorunu çözmeye çalışmamızdır. Düşüncelerimizin arkasındaki duyguları bulmakta bizim için önemlidir.

Sonuç
Aslında, ihtiyaç duyulan şey, insanoğlunun aktif olarak kendi gerçeklik algısını inşa ettiğini ve kendi deneyimini yaratmak amacıyla birçok seviyeden bilgiyi kendini organize eder bir biçimde sentezlediği dinamik sistemler olarak hareket ettiğini savunan entegre bir görüştür (Greenberg & van Balen, 1998; Guidano, 1991; Mahoney, 1991; Thelen & Smith, 1994).
Psikoterapide, bilişsel ve duygusal sistemin nasıl beraber çalıştığı ve birbirlerine nasıl uyum sağladıkları hakkında düşünmek, hangisinin önce geldiğini sorgulamaktan daha faydalıdır.
Aslında, ihtiyaç duyulan şey, insanoğlunun aktif olarak kendi gerçeklik algısını inşa ettiğini ve kendi deneyimini yaratmak amacıyla birçok seviyeden bilgiyi kendini organize eder bir biçimde sentezlediği dinamik sistemler olarak hareket ettiğini savunan entegre bir görüştür (Greenberg & van Balen, 1998; Guidano, 1991; Mahoney, 1991; Thelen & Smith, 1994.
İnsan beyni anatomisi, iki önemli sürecin sonucu olarak görülür: duyguya sahip olma yeteneği ve bu duygular üzerine derinlemesine düşünme yeteneği. Bu nedenle, yaşam, iki ana değerlendirme içermektedir. İlk değerlendirme, duygu sistemimiz tarafından, dil olmadan, farkında olmaksızın, otomatik olarak yapılır. Bu değerlendirme, bize, şeylerin bizim için iyi ya da kötü olup olmadığını söyler ve ilgi, yenilik-değişiklik, tehdit, ihmal, kayıp ve başarı elde etme gibi belli başlı değerlendirmeler temeline oturur. Bu değerlendirme, organizmal zekâ için temel olarak ve Rogers'ın (1959) büyüme sürecine rehberlik eden organizmal değerlendirme sürecine hizmet eder. Sonra, bilinçli olarak tepki verdiğimiz, çok sıklıkla dilimizde, birinci değerlendirmenin bir ürünü olarak ikinci bir değerlendirme süreci daha ' vardır. Temel olarak, eğer yapabilirsek, değerlendiririz ve yapmalıyızdır da, birinci değerlendirmeyi takiben önerilen yönlendirmeleri takip etmeliyiz. Temel duygularımıza güvenebilirsek, eğer bize rehberlik etmeleri konusunda doğruluklarına güvenebilirsek ve eğer biz, sahiden istediğimiz şeyi gerçekten istersek, onlara erişebiliriz. İkinci değerlendirme süreci ise, kendilerinden sorumlu olduğumuz, aktör olarak rol aldığımız ve kararlarımıza bağlı olan süreçtir (Taylor, 1990).
DOT, hem insanların duygularının farkına varması ve kabullenmesine odaklanır hem de insanoğlunu diğer canlılardan ayıran karakteristik bir özellik olan kendi duygu, arzu ve ihtiyaçları üzerinde düşünebilme kapasitesine odaklanır.

Kaynakça
Gottman, J. (2019). Duygusal Zekası Yüksek Çocuklar Yetiştirmek (3 b.). İstanbul: Görünmez Adam Yayıncılık.
Greenberg, L. (2014). Duygu Odaklı Terapi 1. Atölye Çalışması Metinleri. İstanbul: Psikoterapi Ensititüsü Eğitim Yayınları.
Greenberg, L. S. (2014). Duygu Odaklı Terapi. İstanbul: Psikoterapi Enstitüsü Eğitim Yayınları.
Leslie Greenberg, J. C. (2019). Depresyonun Duygu Odaklı Terapisi. İstanbul: Psikoterapi Enstitüsü Eğitim Yayınları.
Leslie Greenberg, L. R. (2020). Duygu Odaklı Terpaide Süpervizyonun Temel Esasları. İstanbul: Psikoterapi Enstitüsü Eğitim Yayınları.
Leslie Greenberg, N. T. (2020). Psikodinamik Bilişse Davranışçı ve Duygu Odaklı Terapide Duygularla Çalışma. İstanbul: Psikoterapi Enstitüsü Eğitim Yayınları.
Özakkaş, T. (2018). Duygu Odaklı Bireysel Terapi Eğitim Notları Haziran. İstanbul: Psikoterapi Enstitüsü Eğitim Yayınları.
Özakkaş, T. (2018). Duygu Odaklı Bireysel Terapi Eğitim Notları Mart. İstanbul: Psikoterapi Enstitüsü eEğitim Yayınları.
Özakkaş, T. (2018). Duygu Odaklı Bireysel Terapi Eğitim Notları Mayıs. İstanbul: Psikoterapi Enstitüsü Eğitim Yayınları.
Özakkaş, T. (2018). Duygu Odaklı Bireysel Terapi Eğitim Notları Nisan. İstanbul: İstanbul: Psikoterapi Enstitüsü Eğitim Yayınları.
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Düşünce mi Yoksa Duygu mu Belirleyici?" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Uzm.Psk.Emin KOMŞAL'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Uzm.Psk.Emin KOMŞAL'ın izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     Beğenin    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Emin KOMŞAL Fotoğraf
Uzm.Psk.Emin KOMŞAL
Denizli (Online hizmet de veriyor)
Uzman Klinik Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi3 kez tavsiye edildiİş Adresi Kayıtlı
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Uzm.Psk.Emin KOMŞAL'ın Makaleleri
► Düşünce-Duygu İlişkisi Psk.Dilara PEPEDİL
► Düşünce ve Dil Psk.Dnş.Abdurahman ÇAVDAR
► Düşünce Hataları Psk.Merve EKŞİ
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,962 uzman makalesi arasında 'Düşünce mi Yoksa Duygu mu Belirleyici?' başlığıyla benzeşen toplam 22 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Temel Duygular Eylül 2021
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


05:34
Top