2007'den Bugüne 92,301 Tavsiye, 28,216 Uzman ve 19,976 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Bir Kendini Aldatma Hikayesi
MAKALE #22701 © Yazan Uzm.Psk.Funda DOĞAN | Yayın Mart 2022 | 1,410 Okuyucu
Yolda yürürken ne görüyorum, kendimin hangi yanıyla karşılaşıyorum? Birini tanımaya bu sorular ile başlanabilir.
Bir kişi vardı şimdi tepede durmuş, geldiği yollara bakan, gideceği yolları kestirmeye çalışan. Kenarlarda ağaçlar, su yolları, taşlar, kurumuş çiçekler nice şeyler vardı. Ne görüyordu acaba? En çok hangisine bakıyordu? En sık ne ile karşılaştığını düşünüyordu? Kendisinin hangi sureti ona hangi duraklarda eşlik ediyordu?
Düşündü. O hangi taraflara sahipti? Güçlü, başarılı, otoriter, saygı duyulan ben’ler vardı onu oluşturan. Projeler vardı mesela yolunun üzerinde, bir de çok iyi iş çıkaramayan ekip arkadaşları. Çok çalışkan ve tertipli bir ben’i görüyordu bu durakta. Uzun çalışma saatlerinde kontrollü bir ben, grup buluşmalarında popüler bir ben vardı. Kendisiyle yakın olmak isteyen partnerler vardı, sevilen ama bir türlü kimseyi beğenemeyen bir ben duruyordu orda da.
Biraz daha geriye bakınca neler vardı? Çocukken yolunun üzerinde öfkeli ve şiddet eğilimli bir baba, çaresiz bir anne vardı. Buz gibi duran ve geri adım atmayan bir ben ile karşılaşıyordu o güzergâhta. Annesi o kadar çaresizdi ki ona dayanmak isterdi. Annem gibi değilim ve güçlüyüm diyen bir ben buluyordu öyle anlarda. Okulda çok başarılı olduğu için taktir alıyor ve seviliyordu. Özel hisseden bir ben görüyordu orda da.
Bir gün yolda görmekten hoşlanmadığı bir siluet ile karşılaştı. Özlem hisseden, pişman olan biri ona bakıyordu ve yanından ayrılmıyordu bir türlü. Her zamanki gibi başlayan bir ilişki, her zamanki gibi bitmişti nerdeyse. O sıkılmaya başlayınca partneri pat diye uzaklaşmıştı bu sefer farklı olarak. O uzaklaşan ama aranan bir ben’e alışkındı. Oysa kolay da bitti bu sefer diye sevinmişti başta. Sonra özlem gibi bir duygu basmıştı, kimdi bu ben? Kimdi bu acıyı hisseden? Şimdi dibinde duran bu kişiyi tanımıyordu.
Yol artık yabancı, karşılaştıkları tekinsiz, ben’ler parçalıydı. Tanıdık yerlerin bilindik havası yoktu. Güzergâh bilinmeyince, henüz sorulmamış sorulara yönelik keskin cevapları da bir işe yaramaz olmuştu. Cevapsız soruları ile kalmıştı bu yabancı yerde.
Cevabını bulamadığı soruları sonunda birisine sormak istedi. Nereye geldim? Nasıl geldim bu noktaya? Bu karşılaştığım ben değilim dedi. Zaman geçtikçe o siluet ben’im ama onu sevmedim dedi. Daha da zaman geçtikçe o siluet bir parçam ondan nasıl kurtulurum? dedi.
Koparıp atmanın mümkün olmadığını anladığında sorularını sorduğu ama cevaplarını onun yardımı ile kendi bulduğu kişiye durumu anlamak için sorular sormaya başladı. Bir gün bu kişinin farkı neydi? dedi. O zaman anladı ki kendisi uzaklaşırken onun da uzaklaşması ona reddedilmiş hissettirmişti. Ret edilmeye tahammülüm yok diye karar verdi. O zaman toplantılardaki baskın tavrını anımsadı bir an. Acaba fikrinin kabul edilmemesi de mi ona benzer bir şey hissettiriyordu?
Zamanla başka bir soru belirdi. Birisi onu reddetti diye önemli olabildiyse, birilerine bu şekilde önem verebiliyor muydu? Ama ya daha önceki ilişkileri? Ona hep yalnızlığı seviyor gibi gelmişti ama yoksa başka bir anlamı mı vardı?
Başka soru takip etti hemen, onun birilerine ihtiyacı mı vardı? Bu proje yürütmeye benzemezdi. Bir işi devraldığında çok çalışır ve her detayı düşünürdü. Ama başkasının duygularını yönetemezdi ki. Kaygılandı. Ne soruyu sorulmamış gibi yapabiliyordu ne de cevaplardan memnundu.
İhtiyacını hala açıkça kabul edemese de seziyordu artık. Toplantılardaki tavrının altındaki ihtiyacını derinlerde bir yerlerde görüyordu. Mesela bir projede fark etmediği bir noktayı birisi söyleyince hemen onu kapatmak için giriştiği cevapları, emin olduğunu düşündüğü noktalardaki ısrarcılığını, hep kendinden emin duruşunu fark ediyordu şimdi. O kaba haklılık duyguları altında saklanmış olan taktir alamamaktan duyduğu korkuyu duyumsuyordu. Taktir almazsa sanki onu aşağılayacaklar ve istemeyeceklerdi. Ne de çok korkuyormuş şaşkınlıkla görüyordu.
Dünyasını başka bir noktaya taşıyan bu cevaplar başka bir soruyu doğurdu. O zayıf mıydı şimdi? Çünkü ihtiyacı vardı ve demek birilerine muhtaçtı. Sorularını dinleyen kişi bir soru ile karşılık verdi, ihtiyaç duymanın zayıflık olduğunu nasıl öğrendin? dedi. Çok soru çok cevap oldu arada.
Diğer insanlarla bağ kurma ihtiyacını kabul edince başka kırılgan duygular arkasından geldi. Artık zaman zaman terk edilmiş ve yalnız hissettiğini fark ediyordu. Sorusu artık bu duygular niçin bu kadar ağır olmuştu. Şimdi işyerindeki toplantılar yine farklı görünmeye başladı ona. Aslında toplantılar onun beklediği akışta gitmediğinde kendini o ortamdan kopmuş hissediyordu. Tüm asiliği bu yüzdendi. Çünkü tam olarak yetkin olmadan birileriyle bağlantıda kalmayı öğrenememişti. Aslında tekrar onların arasına dahil olabilmek için baskın olmaya çalışıyordu.
Sonra başka bir soru başka bir çarpıcı cevap geldi. Bu kadar çok ihtiyacı varken neden birisiyle daha önce derin romantik bir bağ kurmamıştı? Bağlanmak demek kaybedecek birisinin de olması demekti. Bağlanmaya ihtiyaç duymazsam birisini de kaybetmekten korkmam diye düşündüğünü anladı.
Artık zihni çok fazla soru soruyordu. Ya arkadaşları? Orda da baskındı, kendisine karşı rahat konuşamazdı çoğu kişi. Çoğunlukla iş arkadaşlarıyla olan toplu organizasyonlarda sosyalleşiyordu. Grup içinde rahat hissediyordu kendisini ama birebir yakınlık kurmuyordu kimseyle. Az sayıdaki diğer arkadaşları da çok değerli değildi onun için. Yakınlıklardan korktuğunu görüyordu. Kendini daha iyi koruyabilmek için alttan alan yapısı olan kişileri arkadaş ve partner olarak ancak seçebiliyor ama böyle olunca da onlara çok değer veremiyordu.
Yola başladığında güçlü bir ben vardı. Hâkim, yetkin ve haklı. Şimdi eksik ve yetersiz hissediyordu. Hayranlık uyandıran bir ben ile çıkmıştı yola. Şimdi değersizlik duyguları ile doluydu. İhtiyacı olmayan bir benden çaresiz hissettiği bir kişiye dönüşmüştü. Kendini nasıl da kandırmıştı tüm hayatı boyunca. Çocukken inşa ettiği bir hayalin üzerine kurmuştu sanki tüm benliğini. Şimdi güçlü surların arkasındaki kendisini koruduğunu sandığı ama aslında korunmuş olan yalnızlığına bakıyordu. Ve sanki o güçlü surların içinde hala korunmasız bir çocuktu. Surların kapıları aralandıkça o çocuğu görüyor ve o çocuğu ona yardım edemeyen annesi ile öfkesi dışında duygusu olmayan babası ile bir odaya kapatmış gibi hissediyordu. Şimdi anlıyordu ne dünyası değişebilmiş ne o büyüyebilmişti. Şimdi anlıyordu ki o büyümeye başlayacaktı önce ve kendisine gösterilmeyen sevgiyi o kendisine verecekti önce, sonra almayı bilmediği sevgiyi almaya başlayabilecekti ve bu şekilde dünyası değişecekti.
Sorularını sorduğu kişiye son ama daha çok kez tekrarlayacağı sorusunu sordu, nasıl büyüyeceğim?
…………..
Kendimizi Nasıl Aldatırız?
Çocukken yaşadığımız zorlayıcı olaylara müdahale etmek için çok sınırlı bir gücümüz vardır. Olayları anlamlandırmak ve baş edebilmek için yetişkinlerin desteğine ihtiyaç duyarız. İhtiyacımız yetişkinler tarafından görülmediğinde veya kabul almayıp eleştirildiğinde bu koşullarda edindiğimiz öğretiler ihtiyacımıza duyarsız olur. İhtiyacımıza duyarsız öğretiler dengeli bir öğreti de olamaz. Mesela öğrenilmiş mesajlar zayıfsın üzülüyorsun der, ancak koşulların üzücülüğü ve bundan kaynaklı üzülmenin doğallığı arasında bir bağlantı kuramaz. Durumun üzücülüğü karşısında ne kadar zorlanmış olabileceğimize empati geliştiremez, bu yüzden şefkat de duyamaz. Bu tarz ihtiyaca duyarsız, olağan dışı beklentileri olan ve bu beklentiler karşılanmadığında cezalandırıcı olan yanımıza eleştirel taraf (eleştirel mod) diyebiliriz.
Hikâyenin kahramanı için de eleştirel sesin varlığı metinde fark ediliyor. İsimsiz kahramanımız için evde yaşadığı olayları anlamlandırmasına yardım edecek bir yetişkin bulunmuyor. Babasından korkuyor, annesinin onu koruyamayacağını biliyor. Dahası annesi ona derdini anlatmaya çalışan bir kadın, kendi yükü yeterince ağır olan çocuk kahramanımız bu yüzden annesinden de uzaklaşmaya çalışmış gibi görünüyor. İhtiyaçların görülmediği bu ortamda büyümek duygusal yoksunluk şemasının gelişmesine sebep olmuş olmalı. Kahramanımız terapisti ile konuşurken bazı eleştirel sesler yakalanıyor. Mesela, kahramanımızın eleştirel yanı için çok güçlü olmamak zayıf olmak, hata yapmak açık vermek, bir şeyler istemek muhtaç olmak, beklenilen dışında bir şey yapmak zarar görmek anlamlarına geliyor. Kahramanımız bu eleştirel tarafı ile aşırı telafi yolu ile baş ediyor. Yani bu sesin beklentilerini çok iyi şekilde yerine getirerek mümkün mertebe bu sesi konuşturmayacak şekilde yaşamaya çalışıyor. Açık verip zarar görmemek için her şeyi en iyi şekilde yapmaya, muhtaç ve zayıf hissetmemek için kimseye ihtiyaç duymamaya ve toplantılarda farklı fikirlerde kalıp güvensiz hissetmemek için fikirlerini ısrarla anlatmaya ve kabul ettirmeye çalışıyor.
Bu eleştirel tarafın muhatabı var bir de incilmiş çocuk. Bu ses temelde bir şeyler geçmişteki gibi olacak dediği için korku, çaresizlik, değersizlik gibi çocukken yaşadığı duyguları tekrarlı şekilde yaşıyor. Toplantılarda fikirleri kabul edilmeyince, şimdi seni beğenmeyecekler ve işler kötüye gidecek diyen iç ses konuşunca korkuyor, geçmişte babası onun yaptığını beğenmediğinde korkulacak biri oluyordu çünkü. İhtiyacı olunca kaygılanıyor, çünkü ihtiyacın karşılanabilir bir şey olduğunu bilmiyor. Tam olarak yetkin olmazsa bir konuda tedirgin oluyor, yetkin olmak sayesinde yani başarılı bir öğrenci olarak kendini tek koruyabilmiş. Eleştirel ses tam da geçmişin bu kodları ile konuşuyor ve riski hissettiği her an da devreye giriyor. Bu sistemde kahramanımız başkalarının yanında hata yapıp bir şey olmadığını görmek, duygularını dile getirip kabul edilmesi gibi deneyimlerden mahrum kalmış oluyor. Yani bu sistem yoluyla çocuklukta oluşmuş duygusal yoksunluk şeması da devam ediyor. Kimse ona yeterince yakın duramıyor. O gün güvenli şekilde yakın olabilecek kimse yoktu, bugün yakın olabilecek kimseler iç dünyaya dahil edilemiyor. Arkadaş ilişkileri ve romantik ilişkiler bu durumu açıkça gösteriyor. Duygusal yoksunluk şeması ile de aşırı telafi yoluyla baş eden kahramanımız ihtiyacım yok derken çok yalnız ve bu konuda umutsuz aslında.
Kahramanımız ihtiyaçlarına ve kırılgan duygulara kopuk korungan mod vasıtasıyla duyarsız hale gelmiş. Bu mod aktifken ihtiyaç hissetmiyor ve kırılganlığını fark etmiyor. Sarsılmış hissettiği anlarda da Büyüklenmeci mod vasıtası ile kontrolü kaybettiği yerlerde geri almaya çalışıyor gibi duruyor. Yani olur da kırılır ve kopuk korungan devreye girmezse büyüklenmeci mod devreye giriyor ve kendisini haklı hissediyor. Bu döngüde kendisini güçlü hissederek yıllarca yaşamış.
Oysaki beklenmedik bir ayrılık onu nasıl da zorluyor. Özlese bile bunu da diyemiyor gibi ki o kişiyle konuşmayı denemeden terapiste gidiyor. Muhtemelen barışmak istemek de eleştirel sese göre küçük düşürücü ve yapamıyor. Yani aslında daha istediği şey için adım atacak kadar kendi hayatında etkisi yok. O kaba gücün altında aslında böyle bir etkisizlik saklı. Bu nokta işte onu hala o eski küçük dünyasında tutsak tutuyor. O hala özgür değil, sert kurallar ile yaşıyor. Hala herkes anne ve babası gibi olduğu için bu kadar kontrollü. Yeni dünyada dekorlar farklı, sanki başka bir dünya imajı verilmiş ama aslında kaçtığı yere çok benzeyen bir dünya. Bu da kahramanımızın dünyasındaki diğer bir aldatmacası.
Kahramanımızın bir yanı bilmediğin bir şeyler oluyor ve birisine danış diyor. Kendisini korumak için yaptığı bu hamle onu terapiye getiriyor. Terapide olanları anlamasına ve farklı yolları kullanmasına yardımcı olan bu yanı sağlıklı yetişkin.
Bilinçdışı oluşumu bebeğin sağlıklı gelişiminin bir parçası. Bu şu demek, idealde biraz karanlıkta kalan yanımız hep olacak. Ya hep ya hiç durumu farkındalık kazanmak konusunda da geçerli değil yani. Ama kendimizi ne kadar tanırsak gerçeğe o kadar yakın bir hayat süreriz. Aksi halde yerine getirilmesi mümkün olmayan hedefler ile onlara karşı geliştirdiğimiz baş etme yöntemleri kıskacında ömrümüzü sürdürme ihtimalimiz var.

İyi Hissetmek dergisi Aldatma sayısında yayınlanmıştır.
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Bir Kendini Aldatma Hikayesi" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Uzm.Psk.Funda DOĞAN'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Uzm.Psk.Funda DOĞAN'ın izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     6 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Funda DOĞAN Fotoğraf
Uzm.Psk.Funda DOĞAN
İstanbul (Online hizmet de veriyor)
Uzman Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi10 kez tavsiye edildiİş Adresi Kayıtlı
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Uzm.Psk.Funda DOĞAN'ın Yazıları
► Aldatma Hikayesi Psk.Ali BIÇAK
► İyi ve Kötünün Hikayesi (Mükemmeliyetçilik) ÇOK OKUNUYOR Psk.Funda DOĞAN
► Kısa Bir Terapi Hikayesi Psk.İzzet GÜLLÜ
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,976 uzman makalesi arasında 'Bir Kendini Aldatma Hikayesi' başlığıyla benzeşen toplam 20 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► İçimizdeki Barış: Şefkat ÇOK OKUNUYOR Kasım 2023
► Saygı-Parçalı Ayna Haziran 2023
► Aşkın Yitik Hali Haziran 2021
► Travma ve İyileşme Ocak 2018
◊ Terapi Yolculuğu 1 Ocak 2020
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


10:20
Top