2007'den Bugüne 92,262 Tavsiye, 28,210 Uzman ve 19,973 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Adil Dünya İnşası- Daha İyi Duyabilmek Dileğiyle
MAKALE #22916 © Yazan Uzm.Psk.Funda DOĞAN | Yayın Mart 2023 | 680 Okuyucu
Adil bir dünyanın inşası nasıl olur sorusu benim için karmaşık ve yanıtlaması zor olacaktır. Ama daha adil hissedebileceğimiz bir iç dünyanın tesisi için ihtiyaç duyabileceğimiz gereksinimlerden söz edebilirim. Dış dünyaya olan katkımız da iç dünyamızdan geleceği için dışarıda adalete, içeride adeleti deneyimlemeden ulaşılacağını sanmıyorum. Dolayısıyla dışarıdaki adaleti de konuşabilmek için öncelikle içerideki adalete bakmaya ihtiyacımız var.

İçsel adalet duygusu geliştirebilmemiz için, deneyimlerimize tanık bulabilmek, görülmek, duyulmak ve anlaşılmak önemli bir rol oynar. Adalet mücadelesinin de büyük kısmının olanları aktarabilmek ve dinleyecek muhataplar bulabilmek adına verildiğini düşünüyorum. Psikoterapide de kişinin gerçekliğini tüm yönleri ile konuşabilmesi için iyi bir dinleyici olmaya çalışırız. Dinleyicilerin olmadığı yerde tek başına konuşmanın gücünden söz edemeyiz. Dolayısıyla iç ve dış dünyada adaleti tesis edebilmek için tanıklar önemli bir rol oynar.

Ancak kendimizin ve ötekinin yaşantılarına cesaretle tanık olmak her zaman mümkün olmuyor. Bu süreçteki aksaklıkları anlatan, gerçek hayattan uyarlanan ‘Our Father’ isimli belgesel filmde ötekinin gerçekliği karşısında sendeleyişimizi görmek mümkün. Filmde, hastalarını bilgileri dışında kendi spermiyle hamile bırakan bir jinekoloğun hikâyesi aktarılmaktadır. Yıllar sonra, durumdan habersiz kardeşlerden birisinin evde DNA testi yaptırarak, çevrimiçi sisteme yüklemesi ile skandal aralanır. Çevrimiçi sistemde başka DNA eşleşmeleri ile karşılaşan ve başka kardeşleri olduğunu anlayan kardeş, araştırmalara başlar ve tüm eşleşen kişileri birbirine ortak noktada bağlayan özelliğin annelerin aynı jinekoloğa gitmesi olduğunu fark eder. Araştırma sürecinde başka kardeşler de listeye eklenir. Belgesel çekildiğinde sayı 94 kardeşe ulaşmıştır. Çok geniş olmayan bir bölgede birbirini de tanıyan kişiler kardeş çıkmaya başlar. Konu kamuoyunun haberi olan bir noktaya taşınır. Kardeşler televizyonda hikâyelerini ve bu durumun kendilerinde ve ailelerinde meydana getirdiği travmayı aktarma şansını zor da olsa bulurlar.

Doktorun yaptığı tam bir suç kapmasına sokulamaz ve dava açılamaz. Doktor bu süreçte konuyu kamuoyuna taşımaya çalışan kardeşlerden birisini tehdit eder ve onların kendi çocukları olmadığı şeklinde savcılığa gerçeği yansıtmayan bir ifade verir. Bu eylemlerinden kaynaklı ancak adalete engel olmak gerekçesi ile dava açılabilir. Bu süreçte doktora zorunlu DNA testi yaptırılır ve kendi spermlerini verdiği belgelenir. Süreç mahkemeye taşınınca, kardeşler kamuoyundan yaşlı, tonton bir amcayı mahkeme solanlarına sürüklemek ve üzmekle ile ilgili suçlandıkları tepkiler alırlar. Mahkemeyi yürüten yargıca doktor için birçok destek mektubu atılır. Destek mektubu yollayanlar arasında bir savcı da vardır. Yargıç kararı duyururken; karar ne olursa olsun sizi seven insanlar olduğunu asla unutmayın diyerek doktora destek olur. Karar adaleti engellemek suçundan 500 dolar para cezasıdır.


Bu şekilde kamuoyundan mağdura değil, fail olan doktora yönelen empati nadir görülen bir eğilim değildir. Arno Gruen faille empati yaparak, mağdurun acısının görmezden gelindiği birçok örneği Empatinin Yitimi isimli kitabında aktarır. Kadın cinsel istismarı sonrasında gelen kadına yönelik suçlamalar çoğumuz için tanıdıktır. Çocuklukta yaşadığı istismarı güç bela bakım verenine aktaran bir çocuğun ebeveyni tarafından veya toplum tarafından yalan söylemekle suçlanması nadir değildir. Çoklu cinayet suçu ile tutuklu bulunan hükümlülere giden aşk ve destek mektupları zaman zaman kamuoyuna yansır. Toplumsal travmaların iması bile nesiller sonra dillendirenlere yönelik yoğun bir öfkeye ve haklılık duygularına sebebiyet verebilir. Bu örneklerin ima ettiği gibi, travmatik gerçekliği göz ardı etme eğilimi taşıyoruz. Psikoterapi alanındaki çalışmalar sayesinde de biliyoruz ki göz ardı edilen travmatik yaşantı, kendi kendini tekrarlama gücüne sahiptir. Dolayısıyla bu durum adil bir iç ve dış dünya inşasında büyük bir engel oluşturur.

Peki neden travmatik gerçekliği görmekte zorlanıyoruz? Ötekinin travmatik yaşantısı ile karşılaşmak, bize kendi çocukluğumuzdaki çaresizlik, kontrolsüzlük ve zarar görebilirlik duygularını anımsatır. Dolayısıyla duygularımızın üzerini örtmüşsek, başkalarının yaşadığı dehşet duyguları karşısında o duygulara tanıklık etmek bizim için zor olur.

Ebeveynlerimiz esnek ve yer açıcı olmadıklarında çocuk olarak bizler için çok korkutucu olurlar. Onların sevgisine ihtiyacımız vardır ve sert oldukları zaman öfkelerinden korunmamız gerekir. Dolayısıyla ebeveynlerimiz esnek olmadığı durumda, biz kendi duygularımızı yok sayarak bir şekilde onlar ile uzlaşma yoluna gideriz. Şema ve modların gelişim öyküsünü barındıran bu süreçte, kendi acımıza yabancılaşırız. Bu yabancılaşma yollarımız da bugün kendimizin veya ötekinin yaşadıkları karşısında tanıklık etmekte zorlanmaya sebep olur.


Travmatik gerçekliği çeşitli yollar ile görmezden geliriz. Bir yol, kopuk korungan mod vasıtasıyla kendi duygularımızı ve örselenmiş ihtiyaçlarımızı yok sayarak çocukluktaki ve günceldeki acı deneyimlerden uzaklaşmaktır. Bu yol ile duyguların bize sunacağı bilgiden de yoksun kaldığımız için, iyi gelen ile kötü geleni ayrıştırmada zorluk yaşarız. Mesela bize iyi gelmeyen bir ilişkiyi, ne kadar acı verdiğini fark edemediğimiz için sürdürebiliriz. Aynı şekilde ötekilerin hayatında da iyi olan ve iyi olmayanı ayırt etmek, dolayısıyla travmatik gerçekliğe tanıklık etmek güç olur. Mesela, tüp bebek tedavisi ile çocuk sahibi olan bir ailenin, yıllar sonra çocuklarının genetik babasının farklı biri olduğunu böyle bir skandal ile öğrendiğinde yaşayacağı dehşet duygusunu görmezden gelebildiğimizde, bu olay bizi çok etkilemez, hatta ilgilendirmez. Yeterince ilgilendirmezse bu tarz bir durum için önlem de talep etmeyiz veya edenlere destek olmayız. Bir şekilde korunmasızlık döngüsü devam etmiş olur.

Travmatik durum karşısındaki dehşet duygularından kendimizi korumanın başka bir yolu mağdurun hak ettiğini ve suçlu olduğunu düşünmek olur. Aşırı telafi kanalından travmatik yaşantıya maruz kalanı suçlayarak, kontrolü elinde bulunduran failin yanında yer alırız. Bu durumun mağdur ile ilgili olduğunu düşünmek incinmiş çocuk modumuzun tetiklenmesini engeller. Böylece eğer yanlış bir şey yapmazsak güvende olacağımız yönüne bir yanılsamayı güçlendirmiş oluruz.

Diğer bir yolsa, fail ile empati yapmak olabilir. Mağduru ıskalayarak, fail ile empati yaptığımızda, onun olay esnasında ne kadar bunalımda olduğu, çocukluk travmaları veya şu an ne kadar üzgün olduğu gibi kısımlara odaklandığımızda faile daha yakın durmuş oluruz. İhtiyaç eğrisi sadece bir tarafa kaymışsa, uyumlu teslimci bir moddan söz edebiliriz. Filmdeki kamuoyu tepkisi uyumlu teslimci bir yaklaşımı andırıyor. Mağdur tarafların yaşadığı travma göz ardı ediliyorken, failinki öne çıkarılıyor. Hatta mağdur taraflar, ses çıkarttıkları için öfkeye hedef oluyor.


Bu baş etme yolları bir şekilde fail ile uzlaşmayı sağlayan yollardır. Travmatik bir yaşantı ile karşılaşma yukarıda sözü edildiği gibi çocukluktaki engellenmiş ve çaresiz hissettiğimiz durumları tetikleyebilir ve benzer bir şeyi deneyimleme kaygısı yaratabilir. Eleştirel ebeveyn modlarımız, bizi çocukluktaki kadar çaresiz ve yardımsız konumlandırdığı için, bu modlar tetiklendiğinde duygularımızın şiddeti çok yoğunlaşır ve travmatik yaşantıyı görmezden gelme eğilimimiz artar.

Baş etme modlarının engellerini aşarak, travmatik yaşantıyı görebildiğimiz noktada, öteki ile duygudaşlık kurabiliriz. Empati yapmak bizde durumu düzeltme isteği ve sarsılan güvenlik duygumuzu iyileştirmek için içsel veya eylemsel onarıcı bir şeyler yapma arzusu doğurabilir. Faile karşı gelme arzusu, fantezide bile olsa, bu arzuya yönelik bir kaygının tetiklenmesini sebep olabilir. Faile karşı gelmek, çocuklukta ebeveynlerimiz ile yaptığımız uzlaşıyı bozmak demektir ve bu noktada eleştirel sesler eski güvenlik yollarımızı bırakmamamız için çok sert tetiklenir.

Faile karşı gelmekten duyduğumuz bu kaygı, yani birisinin bize kızmasından, suçlamasından veya onaylamamasından duyduğumuz kaygı aktif tanıklık sürecinde çok büyük bir engeldir. Çünkü travmatik bir yaşantıyı dile getirmek belgesel filmde de tanık olduğumuz gibi toplumun belli kesimi tarafından direnç ile karşılanır. Judith Herman’ın da ‘Travma ve İyileşme’ kitabında aktardığı gibi tanıklar çoğunlukla olayın üzerini örtmeye yardımcı olacak şekilde konumlanır. Dolayısıyla toplum kötülüğü engellemek konusunda her zaman istekli olmaz ve bir çatışma buradan doğar. Daha çok kişi bu çatışma halinden korkup geride durdukça, artan sayıda tanık olanları görmezden gelmeye devam eder ve mağdurlar ve destek olmak isteyenler yalnız kalır. Travmatik yaşantıların münferit olaylar olmadığını, Judith Hermann’ın ifadesi ile nerdeyse olağan kabul edilebilir sıklıkta meydana geldiğini düşünürsek, travmatik yaşantıyı ne kadar çok sıklıkta göz ardı ettiğimiz gerçeği ile karşılaşırız. Arno Gruen de mağdurun duyulmamasını sağlayan fail ile empatiyi adaletin önündeki en büyük engel olarak tanımlar. Dolayısıyla adaletin iç ve dış tesisindeki başlıca ihtiyaçlardan birisi kendimize ve ötekine yönelik tanıklık etme sürecindeki korkularımızı yatıştırmaktır.

Korkularımızın derinliği eleştirel sesten gelir. Eleştirel sesler bizi iyi ve kötü, güçlü ve zayıf diye böler. Bu sebeple, ben’den veya biz’den gelen zararı tolere etmemizi güçleştirir. Bu sesin bana veya bize kendimizi çok kötü birisi gibi hissettirmemesi için, iyi olmak adına kötülüğün sürmesine katkı sağlayabiliriz. Ben’in veya biz’in korkularını ve zarar görebilir yanını kabul edemezsek, tamamen zayıf hissetmemek için yaşananları yok saymak durumunda kalabiliriz. Bu beklentiler ile bir araya gelmiş bir topluluksak, birbirimizden de bu sessizlik yeminine katılmasını bekleriz. Toplum beklentileri sertleştikçe, tanıklara yönelik tepki de sertleşir.

Bu sebeple, eleştirel sesin beklentilerine sınır koymak ve sağlıklı yetişkin kanalından doğamıza uygun gerçekçi beklentiler oluşturmak aktif tanıklık sürecimiz için gereklidir. Mesela haklı olmayı değil, olaylar karşısında sorumluluk alabilmeyi, hatasız olmayı değil payımızı kabul edebilmeyi önde tuttuğumuz değerler haline getirebiliriz. Sorunsuz görünmeye değil, olayların bizdeki karşılıklarını yakalayabilmeye değer verebiliriz. Zayıf veya zarar görebilir görünmekten utandıran yana karşı, bunu fark edip dile getirebilmenin cesaretini onurlandırabiliriz. Bireysel ve toplumsal olarak değer verdiğimiz değerlerde değişikliklere ihtiyacımız var.

Güncel hayatımıza bu değişimi ne kadar çok dâhil edebilirsek, travmatik olay gibi doğası gereği olağandışı olan durumlar karşısında daha donanımlı kalırız. Travmatik olayın yükü tek başına aşmak için çok ağırdır. Bu sebeple, toplumsal destek mekanizmaları şarttır. Sadece iyi, güçlü veya haklı olduğu için bir arada bulunan bir topluluk olmamalıyız. Böyle bir beklenti ile bir aradaysak, bu beklentiye zarar verecek travmatik yaşantıları görmezden gelme eğilimi taşırız. Mesela faillere hemen insan değil yakıştırması yapmamız, insan topluluğu olarak bir ötekine zarar verebilir yanımızı kabul edememekle ilgili. Elisabeth Roudinesco’un ‘İçimizdeki Karanlık Yan’ kitabında söylediği gibi aslında bu durum tamamıyla insaniyken, hayvanlarda sadece içgüdüsel yıkıcılık varken, bize ait olanı başka canlıya yansıtarak kendimizden uzaklaştırıyoruz. Veya travmatik bir yaşantı sonrası hızla adalet taleplerine musallat olan cezalandırma arzuları, failin eylemlerini engellemek gibi işlevsel bir amaca yönelik olmaktan daha fazlasını barındırıyor. Faili hemen derdest ederek, hatta onu idam ederek güvenli insan topluluğu algımızı sürdürmeye devam etmek istiyoruz. Birhan Keskin’in, ‘..adaletin içinde bir zalim oturur…’ dizeleri zaman zaman birbirine karışan adalet ile bedel ödetme arzularımızı ifade ediyor gibi. Kısacası bizi bir arada tutacak gerekçeler daha gerçekçi olmalı ki, bizi bir arada tutan bağlar travmatik gerçeklik karşısında çözülmesin.

Adaletin tesisi tanıklığın güçlendirildiği yerde mümkün olacaktır. Mağdur ancak tanıkların bir üçüncü olarak şahitlik yapabildiği yerde sesini yükseltecek ve fail-mağdur ikileminden çıkabilecek gücü bulabilir. Fail, kolektif sessizliğe güvenemediği yerde eylemlerini icra edecek gücü bulamayacaktır. Her failin, çocukluğunda mağdur olduğu düşünülürse, böyle bir farkındalık kötülük doğuran karanlığı aydınlatacak güçtedir. Dolayısıyla toplumun yeterince tanıklık edebildiği yer, fail için de koruyucudur. Kendimizden vazgeçmek zorunda kalmadan yer bulabildiğimiz ilişkilerimiz artıkça, içsel adalet duygumuz da gelişir. Kendisine bağımsız bir yer verebilenler ötekinin farklılığını da kolaylıkla kabul edebilir. Bu ilişki biçimi geliştikçe ve yaygınlaştıkça, dış dünyada adalet duygusunu derinden sarsacak travmatik durumlar yaşandığında, tanıklık etmek tanıklar için eskisi kadar korkutucu olmayacaktır.

Klinik Psikolog Funda Doğan

İyi Hissetmek dergisi 'Adalet' sayısında yayımlanmıştır.

Kaynakça
Herman, J. (2020). travma ve iyileşme. İstanbul: Literatür.
Gruen, A. (2012). empatinin yitimi. İstanbul: Çitlembik.
Roudinesco, E. (2013). içimizdeki karanlık yan. İstanbul: Say.
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Adil Dünya İnşası- Daha İyi Duyabilmek Dileğiyle" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Uzm.Psk.Funda DOĞAN'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Uzm.Psk.Funda DOĞAN'ın izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     4 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Funda DOĞAN Fotoğraf
Uzm.Psk.Funda DOĞAN
İstanbul (Online hizmet de veriyor)
Uzman Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi10 kez tavsiye edildiİş Adresi Kayıtlı
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Uzm.Psk.Funda DOĞAN'ın Yazıları
► Çocuğumuzu Duyabilmek, Dinleyebilmek… Psk.Gözde EMİK AKSOY
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,973 uzman makalesi arasında 'Adil Dünya İnşası- Daha İyi Duyabilmek Dileğiyle' başlığıyla benzeşen toplam 51 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► İçimizdeki Barış: Şefkat ÇOK OKUNUYOR Kasım 2023
► Saygı-Parçalı Ayna Haziran 2023
► Aşkın Yitik Hali Haziran 2021
► Travma ve İyileşme Ocak 2018
◊ Terapi Yolculuğu 1 Ocak 2020
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


16:06
Top