2007'den Bugüne 92,260 Tavsiye, 28,210 Uzman ve 19,973 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Bağlanma Nedir?
MAKALE #22947 © Yazan Psk.Dnş.Furkan BAYRAM | Yayın Mayıs 2023 | 508 Okuyucu
Bağlanma teorisi, yetişkinlikerin romantik ilişkilerinde yakınlığı algılayışı ve tepkileriyle ilgili olarak çocukluktakine paralel üç ana “bağlanma” stili olduğunu ortaya koyar. Bunlar:
1- Güvenli Bağlanma
2- Kaçıngan Bağlanma
3- Kaygılı Bağlanma
Basitçe, güvenli bağlanma modeline sahip insanlar yakınlık konusunda rahattır, çoğunlukla sevecen ve sevgi doludur. Kaygı ve endişeler normal düzeydedir. Oluşan kaygıları çözmek konusunda becerileri yüksektir.
Kaygılı insanlar yakınlık ihtiyacındadır, zihinleri genelde ilişkileriyle ve ilişkileri ile ilgili davranışlarla meşguldür ve partnerinin sevgisine karşılık verip veremeyeceği konusunda endişe duyma eğilimindedir. Partnerlerinin kendilerini sevip sevmediklerine yönelik sık sık sorgulama davranışları geliştirirler. Her an sevildiklerinden emin olmak isterler.
Kaçıngan insanlar yakınlığı özgürlüğün kaybedilmesiyle eş tutar ve yakınlığı sürekli asgari düzeyde tutma çabasındadır. Sevgilerini gösterdikleri takdirde özgürlüklerinin zarar göreceğini düşünebilir ve bu sebeple ilişkide derinleşmekten kaçınırlar. Yüzeysel ilişki kurmaya eğilimlidirler.
Farklı bağlanma stillerine sahip insanların ayrıldıkları yerler
• Yakınlığa ve birlikteliğe bakışları
• Çatışmayla başa çıkma yöntemleri
• Cinselliğe karşı tutumları
• İstek ve ihtiyaçlarını ifade etme becerileri
• Partnerlerinden ve ilişkilerinden beklentileri
Toplum içinde yaşayan insanlar ister 7 yaşında ister 70 yaşında olsun, ister 40 yıllık evli ister yeni sevgili olsun, bu bağlanma stillerinden birine sahiptir veya kaygılı-kaçıngan karışımı bağlanmaya sahiptir. İstatistiksel olarak baktığımızda insanların yarısından fazlası güvenli bağlanma, yaklaşık yüzde 20’si kaygılı, yaklaşık yüzde 25’i kaçıngan geri kalan yüzde 2-3’lük kısım kaygılı-kaçıngan karışımı bağlanma stiline sahiptir.
John Bowlby bu kuramı ortaya attığında çocukluktaki bakım veren ile oluşan bağlanma stilinin yetişkinlikteki romantik ilişkilerimizde etkili olduğu öngörüyordu ancak bunun ispatını 30 yıl sonra Cindy Hazan ve Philip Shaver gerçekleştirdi. Yapılan araştırmalar Amerika, Avustralya, Kanada, Almanya, İsrail, İtalya, Portekiz, Hollanda ve İngiltire’nin içinde olduğu pek çok ülkede doğrulandı.
Bağlanma stillerini anlamak; yetişkinlikte ilişkilerimizin yapısını anlamanın ve öngörmenin kolay ve güvenilir bir yoludur. Bu teorinin ana mesajı, ilişkilerimizde önceden belirlenmiş bir şekilde davranmaya programlı olduğumuzdur. Buna bakarak şu yorumu yapabiliriz:
"Yetişkin hayatımızdaki ilişkilerimiz, geçmişte yetiştiriliş tarzımızdan temel alır. Bunu değiştirmek ve geliştirmek için geçmiş yaşantılarımızdaki anlamlandırmalarımızı gözden geçirmemiz gerekir."
Bağlanma Stilleri Nereden Gelir?
Önceden, yetişkin bağlanma stillerimizin temelinde yetiştirilme şeklimizin olduğu düşünülürdü. Dolayısıyla bağlanma stilimizin bebekken bize nasıl bakıldığyla ilgili olduğu sanılırdı:
-Ebeveynlerimiz hassas, ihtiyaç duyduğumuzda yanımızda ve duyarlı insanlarsa, güvenli bir bağlanma stilimiz olur.
-Duyarlılıkları değişkenlik gösterdiyse kaygılı bağlanma stili geliştiririz.
-Uzak, sert ve duyarsız bir tavır sergilediyse kaçıngan bağlanma geliştiririz.
Bu bilgiler kısmen doğru olsa da yetişkin bağlanma stilimizin yapısında sadece bunlar yok. Şunu unutmamak gerekir: Ebeveynlerimizin bize bakma tarzları yetişkin bağlanma stillerimizi etkileyen etmenlerden yalnızca bir tanesidir.
İlişki Davranışlarını Çözümlemek Üzerine Örnekler
Şimdi size birkaç örnek yazacağım. Bu örnekleri okuduğunuzda belki kendinizden belki de çevrenizdeki insanlardan parçalar bulacaksınız. Bir Psikoterapist olarak problemleri çözmek için insanın geçmiş yaşamını, önceki ilişkilerini, kişilik yapılarını, probleme dahil olanları çok iyi tanımak gerektiğini düşünürüm. En azından böyle öğrendik ve buna inandık. Ta ki aşağıya yazacağım sorunların daha basit bir açıklaması olduğunu görene kadar. Makalelerimde bağlanma kuramına bol bol yer vermeye çalışacağım. Konu üzerine yazdığım örneklere bir bakalım.
Öykü 1
Sadece iki haftadır o adamla çıkıyorum ve daha şimdiden çekici bulup bulmadığı, arayıp aramayacağı konusunda çaresizce endişelenmeye başladım. Yeterince iyi olmadığım konusundaki korkularım başlar başlamaz da o kendini gerçekleştiren kehanetin yaşanacağını, bir ilişki şansını daha mahvedeceğimi biliyorum! Ben iyi olmadığımı düşündükçe, iyi olmadığıma yönelik düşünce ve davranışlarımın arttığını hissediyorum.
Öykü 2
Benim derdim ne? Gayet başarılı, kariyer sahibi, yakışıklı, akıllı bir adamım. Verecek çok şeyim var. Birkaç harika kadınla çıktım ama kaçınılmaz şekilde, birkaç hafta içinde kendimi tuzağa düşmüş hissetmeye başlıyorum. Dengim olan birini bulmak bu kadar zor olmamalı.
Öykü 3
Kocamla yıllardır evliyiz, yine de kendimi yalnız hissediyorum. Benimle duygularını ya da ilişkimizi konuşmazdı zaten ama her şey gittikçe daha da kötüleşiyor. Hafta içi her akşam işyerinde mesaiye kalıyor ve haftasonları ya da arkadaşlarıyla okey oynamaya gidiyor ya da televizyonda spor kanalına takılıp kalıyor. Bizi bir arada tutan hiçbir şey yok. Belki de yalnız olsam daha iyi.
Bu hikayelerde birçok ortak nokta var. Ortak noktalardan bir tanesi ise çok acı verici ve insanların hayatlarındaki en derin noktalara dokunması. Fakat hiçbir açıklama sorunu çözüme kavuşturmuyor. Her öykünün kendine has durumları var. Her biri sonsuz sayıda olası temel sorunlardan kaynaklanıyor. Nedenleri çözümlemek için, konuya dahil olan insanları çok iyi tanımak gerekiyor.
Bağlanma Teorisi ve Evrim
Konuya bir de evrim kuramı açısından baktığımızda karşımıza ilginç bir hikaye çıkıyor. John Bowlby bağlanma kuramını ortaya koyarken, evrimdeki yerini de düşünerek teorisinin temellerini oluşturmuş. Bu temelin insanların yakınlık kurma ihtiyacının olmasından kaynaklı olduğunu belirtmiştir. Nasıl mı?
Bir eşe bağlı olarak yetiştirildik. Bu ihtiyaç rahimde başlar ve ölünce sona erer. Genetik seçilim, bağ kuranlardan yana oldu. Tarihöncesi devirlerde tek başına olmayı seçen, yalnızca kendisine güvenen ve kendilerini koruyacak kimsesi olmayan insanlar av olmaya daha yatkındı. Kendisiyle yakından ilgilenen birine sahip olanların hayatta kalma şansı arttı ve yakın bağ kurma tercihlerini yavrularına da aktardı. Özel birine yakın olma ihtiyacı o kadar önemli ki beynimizde bize yakın olanlarla (ebeveynler, çocuklar, partnerler) bağ kurma ve yakın olma mekanizmalarımız var. Bu mekanizma sayesinde, sevdiklerimizin yanındayken güvende olmayı ve korunmayı sağlayan davranış ve duyguları yaşarız. Bu mekanizma, bir çocuğun, annesinden ayrıldığında neden paniğe kapıldığını, annesini bulana kadar çılgınca aradığını ve onunla yeniden bağlantı kurana kadar çılgınca ağladığını açıklar. Bunlara tepkisel davranışlar denir ve yetişkinler olarak bunları hala sergileriz.

“Tarihöncesi zamanda partnere yakın olmak bir ölüm kalım meselesiydi ve bağlanma sistemimiz bu tür bir yakınlığı kesin gereklilik görecek şekilde geliştirdi.”

Partnerinizin Kocaeli’ye giden bir uçakta uçtuğu bir akşam, uçak kazası haberine denk geldiğinizi düşünün. Midenize çöken o hisle birlikte gelen histerik hal, bağlanma sisteminizin iş başında olduğuna işaret eder. Telaş içinde havalimanını arayışınız, sizin tepkisel davranışınızdır.
Şu bir gerçek ki, modern toplumda bizler atalarımız gibi avcılar tarafından kovalanmıyoruz, fakat evrimsel olarak, olayların bu döngüsünden sadece azıcık uzaktayız. Duygusal beynimiz bize, tamamen farklı bir dönemde yaşayan Homo Sapiens’ten miras. Duygularımız, onların karşılaştığı tehlikeler ve yaşam tarzları üzerinden şekillendi. Günümüzde ilişkilerdeki duygu ve davranışlarımız, ilk atalarımızınkinden pek farklı değil.
Çeşitli çalışmalar, birbirine bağlanan iki kişinin tek bir fiziksel birim oluşturduğunu söylüyor. Partnerimiz tansiyonumuzu, nabzımızı, solunumumuzu ve kanımızdaki hormon seviyesini düzenleyebiliyor. Artık iki ayrı varlık değiliz. Günümüzdeki birçok psikolojik yaklaşımlarının çoğunun yetişkinler arası ilişkilerde bireyselliğe, sınırlara ve ayrışmaya yaptığı vurgunun biyolojik açıdan akla yatkın bir yanı yok gibi gözüküyor. Bağlılık, bağlanma ise bir gerçektir; bir tercih ya da bir seçenek değildir.

Bizler bağlanma stillerimizi anladıkça, bu stillerimize yönelik anlamlandırmalarımızı düzenleyebiliriz. Böylece ilişkilerimizde yaptığımız döngüsel hataları tekrarlamaktan uzaklaşabiliriz.
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Bağlanma Nedir?" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.Dnş.Furkan BAYRAM'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.Dnş.Furkan BAYRAM'ın izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     Beğenin    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Furkan BAYRAM Fotoğraf
Psk.Dnş.Furkan BAYRAM
Kocaeli (Online hizmet de veriyor)
Psikolojik Danışman
TavsiyeEdiyorum.com Üyesiİş Adresi Kayıtlı
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.Dnş.Furkan BAYRAM'ın Makaleleri
► Bağlanma - Çocuklarda ve Yetişkinlerde Bağlanma ÇOK OKUNUYOR Psk.Mehmet Enver BAYATLI
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,973 uzman makalesi arasında 'Bağlanma Nedir?' başlığıyla benzeşen toplam 18 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Obsesif Kompulsif Bozukluk (Okb) Nedir? ÇOK OKUNUYOR Ağustos 2023
► Terapistten Notlar: Özgüven ve Özsaygı ÇOK OKUNUYOR Mayıs 2023
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


07:47
Top