Kendilerine Zarar Veren Ergenlerin Duygu Kontrolü
KENDİLERİNE ZARAR VEREN ERGENLERİN DUYGU KONTROLÜ
Kendine zarar veren ergenlerin duygularını dengelemekte diğer ergenlere göre daha çok zorlanmalarının çeşitli nedenleri vardır.
Kendine zarar veren ergenlerin duygularını tanımlama, onların farkında olma ve onları ifade etmekte güçlük yaşadıkları görülür. Hissettikleri yoğun duygulanım içinde büyük bir kaos yaşayarak o duyguların etkisinden bir an önce kurtulmak isterler. Özellikle o duyguları tanımlamak çok güç olduğu için büyük bir belirsizlik, panik ve duygularının şiddeti altında ezilirler ve bir an önce o histen uzaklaşmanın yoluna bakarlar. Bunu da en çok kendilerini keserek( özellikle ön kol) kurtulmaya çalışırlar. Bu yüzden keşfettikleri bu kesme davranışı ile adeta içsel/tanımsız/şiddetli duygulara karşı acil müdahale yaparlar.(Tabi ki ilkel bir müdahaledir).
Bu ergenler çocukluk dönemlerinde, duygularını tanımlama ve duygularını fark etme ve onları anlama konusunda yeterince desteklenmemiş olma ihtimalleri vardır.
Duyguları ifade etme bütün insanlar için önemli olmakla birlikte, kendilerine zarar veren ergenlerin duygularını ifade etme konusunda önemli bir yetersizlikleri vardır. Duygularını sözlü ve sözsüz ifade etmeyi yeterince öğrenememiş ya da duyguları ifade etmek bir utanç olarak tanımlanmış olabilir.
Duygularını tanımlayamayanların dışsal olayların, etkenlerin yarattığı baskı ile baş etmede yetersizlik yaşarlar. Stresle baş etme konusunda uyaranlara karşı kalkanları ya çok zayıftır ya da nasıl kullanıldığını bilmiyor olabilirler. Dolayısıyla strese karşı da dayanıksızlık ve içten gelen şiddetli , yüklü duygulanımlar birbirine karışınca genel anlamda kesme ya da diğer zarar verme nedenlerini dışsal etkenlere bağlama eğilimleri gerçekleşir..(Erkek yada kız arkadaşımdan ayrıldım o yüzden zarar verdim , ebeveynlere karşı öfkelendim ve bu yüzden kendime zarar verdim) .Bu ve buna benzer dışsal olaylarla, kendilerine zarar verme davranışlarını açıklamaya çalışırlar. Çünkü ergen içten gelen duygulanımlara karşı farkındalığı olmadığı için bir neden bir gerekçe bulmak zorundadır. Kendine zarar veren ergenlerin depresif ve yoğun anksiyete yaşadıkları görülmektedir. Bu yüzden bu ergenleri ‘dikkat çekmek için yapıyor’, ‘ bizi üzmek için yapıyor’ ve buna benzer ithamlar ergenin kendisini daha çok suçlu hissetmesine ve içinde bulunduğu tablonun derinleşmesine neden olur. Yaşadıkları depresif duygulanım ve yoğun anksiyete de bu içsel tanımsız duyguların yarattığı çatışmanın sonucu olarak düşünülebilir.
Ergenlikte kendine zarar vermenin bir çok nedeni vardır. Bu ergenlerin duygusal farkındalığı zayıf olduğu için daha çok dürtüsellik hakimdir. Fakat dürtüsellik bir sonuçtur.
Çocukluk çağında yaşanan travmalar, olumsuz yaşam deneyimleri; ihmal ,istismar gibi olumsuz ve o çağda oldukça ağır hissedilen bu tür deneyimler duygusal yükün ağırlığı nedeniyle duygu düzenleme becerilerini engeller ve gelişmesine engel olur.
Çocukluk çağında çocukların gelişiminde ebeveyn ilgisi , desteği ve olumlu model teşkil etme ve duygusal destek ve onaylamanın kalitesi ergenin nasıl bir ergenlik geçireceğinin de göstergesidir.
Tekrar söz konusu olan ergenlerin duyguyu dengeleyememe konusuna dönersek, en çok görülen kendine zarar verme formu olan kesme davranışı esnasında yoğun bir fiziksel ağrı oluşturarak duygusal acı ile takas yapar ve fiziksel ağrı ile yoğun tanımlanamayan ve baş edilemeyen ruhsal acı /şiddetli duygusal baskı ile daha rahat tolere edebileceklerini düşünürler. Kesme davranışı sanki söz konusu ergenlerde içsel yoğun acıyı deşarj eder ve rahatlatır. Kendilerine zarar veren ergenlerin acı duymadıklarını tam tersine rahatladıklarını söylemelerinin nedeni budur. İçsel gerilim ve baskıyı boşaltmış olurlar.(Tabi ki bir sonraki yoğun duygusal atak gelinceye kadar).
Kesme davranışının diğer bir fonksiyonu ise içten gelen yoğun duygulanım anlaşılmıyorsa onu kontrol edebilirim düşüncesidir. Fiziksel acı yaratılarak içsel şiddetli duyguyu kontrol altına alınmış olur(Madem ki, farkında değilim ve tanımlayamıyorum, o zaman bende ‘fiziksel ağrı’ yaratarak ‘acı’ yı kontrol altına alırım.
Kesme davranışı diğer yandan duygusal kopukluk(disosiyasyon) anından çıkabilmeyi adeta bireyi kendisine gelmesini sağlar.
Yani ergenlerin içsel durumlarına, içlerinde yaşadıkları fakat neden hissettiklerini bilmedikleri yoğun içsel duygusal deneyimlerine göre kesme ve diğer zarar verme formlarının anlamı değişir.
Vücuda yazılan yazılar, deriye kazınan sembol ve işaretler, kesme davranışının bedendeki yeri yapılış biçimi onların içlerinde yaşadığı duyguların, ifade edilmeyen malzemenin ilkel bir temsili gibi düşünmek gerekir.
Yapılan bir edimin, davranışın görüntüsü, görünüşü ne kadar olumsuz ve kötü olarak gözükse de ifade ettiği bir anlam ve ergenin bize söylemek istediği bir şey vardır.
Bu ergenlerin bu yaptıkları baş etme yolunun işlevsel gibi görünse de aslında işlevsel olmadığı bilmedikleri ve belki de hiç öğrenmedikleri sağlıklı iletişim ve baş etme metotlarını keşfettiklerinde kesme davranışı ortadan kalkar ve belki de bu içsel yoğun duygulanım yaratıcılığa dönüştürülebilir.
Kendine zarar veren ergenlerin duygularını dengelemekte diğer ergenlere göre daha çok zorlanmalarının çeşitli nedenleri vardır.
Kendine zarar veren ergenlerin duygularını tanımlama, onların farkında olma ve onları ifade etmekte güçlük yaşadıkları görülür. Hissettikleri yoğun duygulanım içinde büyük bir kaos yaşayarak o duyguların etkisinden bir an önce kurtulmak isterler. Özellikle o duyguları tanımlamak çok güç olduğu için büyük bir belirsizlik, panik ve duygularının şiddeti altında ezilirler ve bir an önce o histen uzaklaşmanın yoluna bakarlar. Bunu da en çok kendilerini keserek( özellikle ön kol) kurtulmaya çalışırlar. Bu yüzden keşfettikleri bu kesme davranışı ile adeta içsel/tanımsız/şiddetli duygulara karşı acil müdahale yaparlar.(Tabi ki ilkel bir müdahaledir).
Bu ergenler çocukluk dönemlerinde, duygularını tanımlama ve duygularını fark etme ve onları anlama konusunda yeterince desteklenmemiş olma ihtimalleri vardır.
Duyguları ifade etme bütün insanlar için önemli olmakla birlikte, kendilerine zarar veren ergenlerin duygularını ifade etme konusunda önemli bir yetersizlikleri vardır. Duygularını sözlü ve sözsüz ifade etmeyi yeterince öğrenememiş ya da duyguları ifade etmek bir utanç olarak tanımlanmış olabilir.
Duygularını tanımlayamayanların dışsal olayların, etkenlerin yarattığı baskı ile baş etmede yetersizlik yaşarlar. Stresle baş etme konusunda uyaranlara karşı kalkanları ya çok zayıftır ya da nasıl kullanıldığını bilmiyor olabilirler. Dolayısıyla strese karşı da dayanıksızlık ve içten gelen şiddetli , yüklü duygulanımlar birbirine karışınca genel anlamda kesme ya da diğer zarar verme nedenlerini dışsal etkenlere bağlama eğilimleri gerçekleşir..(Erkek yada kız arkadaşımdan ayrıldım o yüzden zarar verdim , ebeveynlere karşı öfkelendim ve bu yüzden kendime zarar verdim) .Bu ve buna benzer dışsal olaylarla, kendilerine zarar verme davranışlarını açıklamaya çalışırlar. Çünkü ergen içten gelen duygulanımlara karşı farkındalığı olmadığı için bir neden bir gerekçe bulmak zorundadır. Kendine zarar veren ergenlerin depresif ve yoğun anksiyete yaşadıkları görülmektedir. Bu yüzden bu ergenleri ‘dikkat çekmek için yapıyor’, ‘ bizi üzmek için yapıyor’ ve buna benzer ithamlar ergenin kendisini daha çok suçlu hissetmesine ve içinde bulunduğu tablonun derinleşmesine neden olur. Yaşadıkları depresif duygulanım ve yoğun anksiyete de bu içsel tanımsız duyguların yarattığı çatışmanın sonucu olarak düşünülebilir.
Ergenlikte kendine zarar vermenin bir çok nedeni vardır. Bu ergenlerin duygusal farkındalığı zayıf olduğu için daha çok dürtüsellik hakimdir. Fakat dürtüsellik bir sonuçtur.
Çocukluk çağında yaşanan travmalar, olumsuz yaşam deneyimleri; ihmal ,istismar gibi olumsuz ve o çağda oldukça ağır hissedilen bu tür deneyimler duygusal yükün ağırlığı nedeniyle duygu düzenleme becerilerini engeller ve gelişmesine engel olur.
Çocukluk çağında çocukların gelişiminde ebeveyn ilgisi , desteği ve olumlu model teşkil etme ve duygusal destek ve onaylamanın kalitesi ergenin nasıl bir ergenlik geçireceğinin de göstergesidir.
Tekrar söz konusu olan ergenlerin duyguyu dengeleyememe konusuna dönersek, en çok görülen kendine zarar verme formu olan kesme davranışı esnasında yoğun bir fiziksel ağrı oluşturarak duygusal acı ile takas yapar ve fiziksel ağrı ile yoğun tanımlanamayan ve baş edilemeyen ruhsal acı /şiddetli duygusal baskı ile daha rahat tolere edebileceklerini düşünürler. Kesme davranışı sanki söz konusu ergenlerde içsel yoğun acıyı deşarj eder ve rahatlatır. Kendilerine zarar veren ergenlerin acı duymadıklarını tam tersine rahatladıklarını söylemelerinin nedeni budur. İçsel gerilim ve baskıyı boşaltmış olurlar.(Tabi ki bir sonraki yoğun duygusal atak gelinceye kadar).
Kesme davranışının diğer bir fonksiyonu ise içten gelen yoğun duygulanım anlaşılmıyorsa onu kontrol edebilirim düşüncesidir. Fiziksel acı yaratılarak içsel şiddetli duyguyu kontrol altına alınmış olur(Madem ki, farkında değilim ve tanımlayamıyorum, o zaman bende ‘fiziksel ağrı’ yaratarak ‘acı’ yı kontrol altına alırım.
Kesme davranışı diğer yandan duygusal kopukluk(disosiyasyon) anından çıkabilmeyi adeta bireyi kendisine gelmesini sağlar.
Yani ergenlerin içsel durumlarına, içlerinde yaşadıkları fakat neden hissettiklerini bilmedikleri yoğun içsel duygusal deneyimlerine göre kesme ve diğer zarar verme formlarının anlamı değişir.
Vücuda yazılan yazılar, deriye kazınan sembol ve işaretler, kesme davranışının bedendeki yeri yapılış biçimi onların içlerinde yaşadığı duyguların, ifade edilmeyen malzemenin ilkel bir temsili gibi düşünmek gerekir.
Yapılan bir edimin, davranışın görüntüsü, görünüşü ne kadar olumsuz ve kötü olarak gözükse de ifade ettiği bir anlam ve ergenin bize söylemek istediği bir şey vardır.
Bu ergenlerin bu yaptıkları baş etme yolunun işlevsel gibi görünse de aslında işlevsel olmadığı bilmedikleri ve belki de hiç öğrenmedikleri sağlıklı iletişim ve baş etme metotlarını keşfettiklerinde kesme davranışı ortadan kalkar ve belki de bu içsel yoğun duygulanım yaratıcılığa dönüştürülebilir.
Yazan
|
Bu makaleden alıntı yapmak
için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir: "Kendilerine Zarar Veren Ergenlerin Duygu Kontrolü" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Dr.Psk.Fatih SÖNMEZ'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır. Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Dr.Psk.Fatih SÖNMEZ'in izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz. |
Beğenin
Yazan Uzman
|
Makale Kütüphanemizden | ||||
|
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak
hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir
yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.