Ölümle İlgili Atasözleri ve Ölümle Başaçıkma Tutumları
Geçmişten bu yana insanlar, ölüm karşısında takındıkları tutum ve davranışları, sözlü veya yazılı bir şekilde ifade etmiş; bu noktada ölümün türlü yanlarını vurgulayan atasözü, deyim, beddua/dua, ağıt, destan, efsane, masal gibi birçok edebi ürün meydana gelmiştir. (Karaca, 2000: 15). Bu yazıda ölümle ilgili atasözlerinden örnekler verilerek, ölüm ile başaçıkma tutumları açıklanacaktır.
Atasözleri tanım olarak insanoğlunun uzun denemelere dayalı geliştirdikleri yargılarını bilgece düşünce, öğüt ya da genel kural şeklinde düsturlaştırılan ve kalıplaşmış biçimlerde bulunan, toplumca benimsenmiş özsözler olarak ifade edilmektedir. (Aksoy, 1993) Başka bir tanımda ise atasözleri, bir toplumun dünya görüşünü, tecrübelerini, anlatım gücünü ve bilgeliğini yansıtan ve uzun yıllar varlığını sürdüren sözler olarak açıklanmaktadır (Ünalan, 2004). İnandırmak, aşılamak ya da önemsetmek istediğimiz bir düşünceyi, bir nasihati geçmişten yararlanarak geçerli kılma çabasında kullandığımız bir halk hikmeti şeklinde ele alınmıştır. (Eyüboğlu, 1973) Atasözleri insana dair geniş çaplı bir belleği içermekte olup insanın iç dünyasını, yaşamından damıttığı tecrübelerini yansıtan önemli kaynaklardan birisidir. (Kurt, 1989: 2).
Ölüm, en genel anlamıyla “ruhun bedenden ayrılması suretiyle kişinin maddî hayat kaynağını yitirmesi”(Gürkan, 2007) olarak tanımlanmaktadır.Ölüm düşüncesi kimi için bir stres kaynağı iken, kimi için stresten kurtulma yolu; kimine göre bir yok oluş iken, kimine göre de ölümsüz bir hayatın başlangıcıdır. Bu bakış açısı sonucunda kimi insan, ölüm karşısında çok kaygılanırken; kimi sevinç duyabilmektedir. (Geçtan, 1990). Kimileri de daha önce ölmüş sevilen bir kişiye kavuşma, onunla yeniden birleşme inancını dile getirmektedir. Ölümü bir son, hiçlik, yok oluş, kişiliğin sona ermesi olarak görenler için ölüm, yaşamı ve ilişkileri kesen, bozan, sona erdiren bir düşman anlamına gelmektedir. (Karakuş, Öztürk ve Tamam, 2012).
Ölümle ilgili olarak bazı atasözlerinde eldeki her şeyi kaybetmeyi; her türlü bitişi, sonu ifade etmek için metaforik kullanımlar görürüz
Ağaca dayanma kurur, adama (insana) dayanma ölür.
Hiçbir destek sürekli olmaz. Bunun için insan yapacağı işte başkalarının desteklemesine güvenmemeli, yalnız kendi gücüne dayanmalıdır.İnsan yapacağı işte başkalarına değil, kendine güvenmelidir.
Horoz ölür, gözü çöplükte kalır.
Birinci Anlamı: Hırslı ve açgözlü kişiler ölünceye kadar istediklerinin peşinde koşarlar. Sahip oldukları şeyler onları hiçbir zaman tam anlamıyla mutlu etmez. Bu nedenle ölene kadar sürekli arayış içerisinde olurlar.
İkinci Anlamı: Kişi ne kadar yaşlanırsa yaşlansın gençlik günlerini hatırlamaya devam eder. Geri gelmeyeceğini bilse bile o günleri özlemle yad eder.
İmam evinden aş, ölü gözünden yaş çıkmaz.
Anlamı: Bir şey alınması olanağı bulunmayan yerden bir şeyler vermesini beklemek boştur.
Kör ölür badem gözlü olur, kel ölür sırma saçlı olur
Bir kimse veya bir şey yok olduğunda değer kazanır.
Dünya ölümlü, gün akşamlı
Hiçbir durum sürekli değildir, her iyi durumun bir sonu vardır.
İnsan kendini beğenmezse çatlar (ölür).
Atasözünün Ayrıntıları:
İnsan: Kendini beğenmiş kişiyi temsil eder.
Kendini beğenmek: Kendi kusurlarını görmezden gelmek ve kendisini başkalarından üstün görmek anlamına gelir.
Çatlamak: Kırılmak, parçalanmak anlamına gelir.
Ölmek: Hayatı sona ermek anlamına gelir.
Atasözünün İncelenmesi:
Aşırı kibir ve kendini beğenmişlik, bir insanın sosyal ilişkilerini zedeleyebilir ve onu yalnızlığa itebilir. Kendini beğenmiş insanlar, genellikle başkalarına karşı saygısız ve kibirli davranırlar. Bu durum, etraflarındaki insanların onlardan uzaklaşmasına ve onlarla iletişim kurmak istememesine neden olur.( https://www.researchgate.net/publication/334537445)
Bazı atasözlerinde ölümün mutlak yok oluşu ifade etmekten ziyade, çoğu zaman bir kurtuluş ya da çözüm olarak görüldüğüne şahit oluruz.
Borcun iyisi vermek, derdin iyisi ölmek
Anlamı: Borçlu ve dertli bir biçimde yaşanılmaz; borçtan kurtulmanın yolu onu vermek, onulmaz dertten kurtulmanın çıkar yolu ise ölmektir.
Ağlama ölü için ağla diri için
Anlamı: Ölüp giden aslında dünyanın bütün dert ve sıkıntılarından kurtulmuştur onun adına üzülmek yersizdir, esas dünyada kalan ve onun sıkıntısını çekenler için üzülmek gerekir.
Aç gezmekten tok ölmek yeğdir
Anlamı:Yoksulluk ölümden de beterdir. ( https://www.researchgate.net/publication/334537445)
Bazı atasözlerinde ölüm gerçek anlamının yanı sıra, her türlü kötü durumu kapsayan bir algılanışa sahiptir.
Atın ölümü arpadan olsun.
Anlamı: Çok sevilen bir şey yapılırken veya sevilen bir yiyecek yenilirken sonuç kötü de olsa zor veya kötü şeylere katlanılır.
Cins kedi ölüsünü göstermez.
Gururlu ya da soylu insanlar acınacak ve kötü duruma düştükleri zaman, bunu göstermemek için elinden geleni yaparlar. Özellikle içinde bulundukları kötü durumu belli etmemeye çalışırlar.
Ölümü gören hastalığa razı olur.
Anlamı: Küçük bir zararı kabul etmeyen kimse çok büyük bir zarara uğrayacağını anlarsa, bu küçük zararı kabul eder.
Kara gün kararıp kalmaz (durmaz), (koç yiğit bunalıp ölmez).
Anlamı: insanın sıkıntılı zamanı sürüp gitmez, arkasından iyi günler de gelir.(https://www.researchgate.net/publication/334537445)
Ölüm Korkusu İle Başetme Yolları
Ölüm korkusuyla baş etmek için bireylerin kullandığı iki tür psikolojik mekanizma olduğu ileri sürülmüştür. (Hökelekli, 2010). Bunlardan ilki, bireylerin kendilerini tamamen yoğun biçimde hayatın içerisindeki koşturmaca ve işlerle meşgul ederek, geriye ölümü düşünecek küçük bir an bile bırakmamasıyla tarif edilen maskelemedir. Diğeri ise, bastırmadır. İlkinin tam tersine, ölümü bilinç dışında tutabilmek için kişinin adeta hayatını ve aktivite alanını dondurmasıyla birlikte, zamanını gerektiği gibi değerlendirip hayata aktif biçimde uyum sağlayamayan bir profil çizmesidir. Her iki grupta da ölüm korkusunun yoğun biçimde yaşandığı düşünülmüştür.
Ölüm karşısındaki tutumlar farklı şekillerde tezahür edebilir; ancak bunlar genel olarak ölümü inkâr etme, ölüme meydan okuma, ölümü isteme ve ölümü kabullenmedir. Ölümü inkâr etme, ölüm düşüncesinden kaçınmadır; ölümü hatırlatacak her şeyden uzak kalmadır. Ölüme meydan okuma, kazalardan sağ kurtulanlarda görülebilir, bunlar kendilerini gereksiz yere tehlikeye atabilirler. Ölümü isteme, insanın kendi iç derinliklerine doğru tehlikeli bir özlem, kendi iç kaynaklarında yok olup gitme eğilimidir; sakinliğe duyulan arzudur. Ölümü kabullenme ölümü hayatın parçası olarak kabul etmedir. (Hökelekli, 1991: 159–161).
Ölümü İnkar Etme
Ölüm karşısında sergilenen tutumlardan ilki ve en yaygın olanı onu inkar etmektir. Çoğu insan öleceğini duyduğu an bunu kabullenemez .“Hayır, bendeğilim, bu gerçek olamaz” diye tepki verir. (Ross, 1969: 38). Hatta durumu daha da ileriye götürerek, doktor doktor gezerek ölmemeye çare arar. (Göka, 2010).
Ölüme Meydan Okuma
Ölüme meydan okuma tutumunun günümüz dünyasında hızla artmakta olduğunu görülmektedir. Zira ölüm olgusunu kabule yönelik en şiddetli karşı çıkış soğuk tedavi yönteminin gelişmesiyle ortaya çıkmıştır. Yine biyomedikal bilimlerin bir gün yaşlanmayı önleyeceği ve bir hastalık gibi görünen ölümü ortadan kaldırılacağına inananların sayısı oldukça fazladır. Bu inançlarla ABD’de ölümün yok edilmesi komitesi oluşturulurken, Fransa’da da 1976 yılında ölümsüzlük şirketi kurulmuştur. Bu kuruluşların amacı her insana sonsuz bir yaşam vermek için araştırmalar yapmaktır. (Thomas, 1991).
Ölümü İsteme
Ölümü isteme denince akla ilk gelen şüphesiz intihardır. Fakat bunun haricinde intiharın değişik bir hali olan ötenazi, ölümle birlikte Tanrı’ya kavuşacağı için ölümü temenni etmekle birlikte şehitlik mertebesine nail olabilmek için de ölmek, ölümü istemenin başka çeşitleridir. Ölümü düşünce olarak temenni etmek ve şehit olma arzusu çoğunlukla dindarların ölümle ilgili bir tutumu olmasına rağmen, intihar ve ötenazi daha çok inançsızlar veya zayıf inanca sahip kişilerin tutumlarıdır .(Karaca, 2000)
Ölümü Kabullenme
Fiili olarak ölüm sürecine girmemiş, ölümü bir ihtimal olarak değerlendiren insanların ölüm karşında sergilemiş oldukları kabullenme tutumu ise daha çok dindar insanların ölüm karşısında sergilemiş oldukları bir tutumdur. Zira ölüm karşısında bu tip bir tutumun gelişmesinde, onu tabi bir fenomen olarak görmenin yanında dini inançların büyük tesiri bulunmaktadır. (Karaca, 2000: 237).
Yaşam ve ölüm, bir bütünün iki parçası gibidirler. Yaşamın olduğu yerde, mutlaka ölüm de vardır; ancak yaşamın olduğu yerde, umut her daim vardır. Nitekim bunu Türklerin ölümle ilgili atasözlerinde de görmek mümkündür: Tr. Çıkmadık canda umut vardır. (Aksoy, 1988: 218), Trkm. Ölümden başka her şeyin sonu mutluluk (Ölümden başgasınıñ ertesi yagşı)
(Şahin, 2018: 302), Kum. Ahirete acele etme. (Aḫıratġa alġasama) (Öztürk ve Uyanık, 2006: 43), Kar.-Malk. Can çıkana kadar hayattan umut eksik olmaz. (Can çıkgınçı caşavdan umut kurumaz) (Tavkul, 2001: 93), Özb. Hayatından bir günün kalsa da pilav ye, pulundan bir pulun kalsa yine pilav ye. (Kuniñdan bu kuniñ qolsa palov ye, puliñdan bir puliñ qolsa, palov ye ). (Yoldaşev ve Gümüş, 1995: 98),
Kaynakça
Aksoy, Ö. A. (1993). Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü-Atasözleri Sözlüğü 1 (7. Baskı). İstanbul: İnkılâp Kitabevi Yayınları
Aksoy, Ö. A. Asım, (2009) Bölge Ağızlarında Atasözleri ve Deyimler I-II, TDK Yayınları, Ankara
Erdem, S. (2010) “Atasözlerinde Metaforların İşleyişi”, Milli Folklor Dergisi, S. 88, ss. 33-37
Eyüpoğlu, E. K. (1973). On Üçüncü Yüzyıldan Günümüze Kadar Şiirde Ve Halk Dilinde Atasözleri ve Deyimler. İstanbul: Doğan Kardeş Matbaacılık.
Geçtan, E. (1990). Varoluş ve Psikiyatri, İstanbul: Metis Yayınları.
Göka, E. (2010). Ölme: Ölümün ve geride kalanların psikolojisi. 2. Baskı, İstanbul: Timaş Yayınevi.
Hökelekli, Hayati (1991). Ölüm ve Ölüm Ötesi Psikolojisi. Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 3/3, 151–165.
Hökelekli , H.: 2010 Din Psikolojisi, 8. Bs. Ankara, Türk Diyanet Vakfı.
Karaca, F. (2000). Ölüm Psikolojisi, İstanbul: Beyan Yayınları
Karakuş, G., Öztürk, & Z. Tamam, L. (2012), “Ölüm ve Ölüm Kaygısı”, Adana Arşiv Kaynak Tarama Dergisi, 21(1), 42-79.
Kurt, İ. (1989). Türk Atasözlerine Psikolojik Bir Yaklaşım. (Yüksek Lisans Tezi). Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara
Öztürk, R. V. - Uyanık, O. (2006). Kumuk Atasözleri ve Deyimleri. Konya: Çizgi
Kitabevi.
Şahin, S. S. (2018). Türkmen Türklerinde Ölüm: Geleneksel Uygulamalar ve Söz
Varlığı. Modern Türklük Araştırmaları Dergisi, C. 15, S. 2, (Haziran 2018), 285-
306.
Tavkul, U. (2001). Karaçay-Malkar Atasözleri. Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları.
Tekin, F.(2021) Türklerin Ölümle İlgili Atasözleri Üzerine Bir İnceleme, Sosyal Bilimler Işığında Doğa, İnsan, Toplum ve Kültür | 130-147
Ünalan, Ş. (2004). Dil ve Kültür. Ankara: Nobel Yayınevi
Yoldaşev, İ. ve Gümüş, M. (1995). Türkçe Açıklamalı Özbek Atasözleri, Ankara. Engin Yay.
Atasözleri tanım olarak insanoğlunun uzun denemelere dayalı geliştirdikleri yargılarını bilgece düşünce, öğüt ya da genel kural şeklinde düsturlaştırılan ve kalıplaşmış biçimlerde bulunan, toplumca benimsenmiş özsözler olarak ifade edilmektedir. (Aksoy, 1993) Başka bir tanımda ise atasözleri, bir toplumun dünya görüşünü, tecrübelerini, anlatım gücünü ve bilgeliğini yansıtan ve uzun yıllar varlığını sürdüren sözler olarak açıklanmaktadır (Ünalan, 2004). İnandırmak, aşılamak ya da önemsetmek istediğimiz bir düşünceyi, bir nasihati geçmişten yararlanarak geçerli kılma çabasında kullandığımız bir halk hikmeti şeklinde ele alınmıştır. (Eyüboğlu, 1973) Atasözleri insana dair geniş çaplı bir belleği içermekte olup insanın iç dünyasını, yaşamından damıttığı tecrübelerini yansıtan önemli kaynaklardan birisidir. (Kurt, 1989: 2).
Ölüm, en genel anlamıyla “ruhun bedenden ayrılması suretiyle kişinin maddî hayat kaynağını yitirmesi”(Gürkan, 2007) olarak tanımlanmaktadır.Ölüm düşüncesi kimi için bir stres kaynağı iken, kimi için stresten kurtulma yolu; kimine göre bir yok oluş iken, kimine göre de ölümsüz bir hayatın başlangıcıdır. Bu bakış açısı sonucunda kimi insan, ölüm karşısında çok kaygılanırken; kimi sevinç duyabilmektedir. (Geçtan, 1990). Kimileri de daha önce ölmüş sevilen bir kişiye kavuşma, onunla yeniden birleşme inancını dile getirmektedir. Ölümü bir son, hiçlik, yok oluş, kişiliğin sona ermesi olarak görenler için ölüm, yaşamı ve ilişkileri kesen, bozan, sona erdiren bir düşman anlamına gelmektedir. (Karakuş, Öztürk ve Tamam, 2012).
Ölümle ilgili olarak bazı atasözlerinde eldeki her şeyi kaybetmeyi; her türlü bitişi, sonu ifade etmek için metaforik kullanımlar görürüz
Ağaca dayanma kurur, adama (insana) dayanma ölür.
Hiçbir destek sürekli olmaz. Bunun için insan yapacağı işte başkalarının desteklemesine güvenmemeli, yalnız kendi gücüne dayanmalıdır.İnsan yapacağı işte başkalarına değil, kendine güvenmelidir.
Horoz ölür, gözü çöplükte kalır.
Birinci Anlamı: Hırslı ve açgözlü kişiler ölünceye kadar istediklerinin peşinde koşarlar. Sahip oldukları şeyler onları hiçbir zaman tam anlamıyla mutlu etmez. Bu nedenle ölene kadar sürekli arayış içerisinde olurlar.
İkinci Anlamı: Kişi ne kadar yaşlanırsa yaşlansın gençlik günlerini hatırlamaya devam eder. Geri gelmeyeceğini bilse bile o günleri özlemle yad eder.
İmam evinden aş, ölü gözünden yaş çıkmaz.
Anlamı: Bir şey alınması olanağı bulunmayan yerden bir şeyler vermesini beklemek boştur.
Kör ölür badem gözlü olur, kel ölür sırma saçlı olur
Bir kimse veya bir şey yok olduğunda değer kazanır.
Dünya ölümlü, gün akşamlı
Hiçbir durum sürekli değildir, her iyi durumun bir sonu vardır.
İnsan kendini beğenmezse çatlar (ölür).
Atasözünün Ayrıntıları:
İnsan: Kendini beğenmiş kişiyi temsil eder.
Kendini beğenmek: Kendi kusurlarını görmezden gelmek ve kendisini başkalarından üstün görmek anlamına gelir.
Çatlamak: Kırılmak, parçalanmak anlamına gelir.
Ölmek: Hayatı sona ermek anlamına gelir.
Atasözünün İncelenmesi:
Aşırı kibir ve kendini beğenmişlik, bir insanın sosyal ilişkilerini zedeleyebilir ve onu yalnızlığa itebilir. Kendini beğenmiş insanlar, genellikle başkalarına karşı saygısız ve kibirli davranırlar. Bu durum, etraflarındaki insanların onlardan uzaklaşmasına ve onlarla iletişim kurmak istememesine neden olur.( https://www.researchgate.net/publication/334537445)
Bazı atasözlerinde ölümün mutlak yok oluşu ifade etmekten ziyade, çoğu zaman bir kurtuluş ya da çözüm olarak görüldüğüne şahit oluruz.
Borcun iyisi vermek, derdin iyisi ölmek
Anlamı: Borçlu ve dertli bir biçimde yaşanılmaz; borçtan kurtulmanın yolu onu vermek, onulmaz dertten kurtulmanın çıkar yolu ise ölmektir.
Ağlama ölü için ağla diri için
Anlamı: Ölüp giden aslında dünyanın bütün dert ve sıkıntılarından kurtulmuştur onun adına üzülmek yersizdir, esas dünyada kalan ve onun sıkıntısını çekenler için üzülmek gerekir.
Aç gezmekten tok ölmek yeğdir
Anlamı:Yoksulluk ölümden de beterdir. ( https://www.researchgate.net/publication/334537445)
Bazı atasözlerinde ölüm gerçek anlamının yanı sıra, her türlü kötü durumu kapsayan bir algılanışa sahiptir.
Atın ölümü arpadan olsun.
Anlamı: Çok sevilen bir şey yapılırken veya sevilen bir yiyecek yenilirken sonuç kötü de olsa zor veya kötü şeylere katlanılır.
Cins kedi ölüsünü göstermez.
Gururlu ya da soylu insanlar acınacak ve kötü duruma düştükleri zaman, bunu göstermemek için elinden geleni yaparlar. Özellikle içinde bulundukları kötü durumu belli etmemeye çalışırlar.
Ölümü gören hastalığa razı olur.
Anlamı: Küçük bir zararı kabul etmeyen kimse çok büyük bir zarara uğrayacağını anlarsa, bu küçük zararı kabul eder.
Kara gün kararıp kalmaz (durmaz), (koç yiğit bunalıp ölmez).
Anlamı: insanın sıkıntılı zamanı sürüp gitmez, arkasından iyi günler de gelir.(https://www.researchgate.net/publication/334537445)
Ölüm Korkusu İle Başetme Yolları
Ölüm korkusuyla baş etmek için bireylerin kullandığı iki tür psikolojik mekanizma olduğu ileri sürülmüştür. (Hökelekli, 2010). Bunlardan ilki, bireylerin kendilerini tamamen yoğun biçimde hayatın içerisindeki koşturmaca ve işlerle meşgul ederek, geriye ölümü düşünecek küçük bir an bile bırakmamasıyla tarif edilen maskelemedir. Diğeri ise, bastırmadır. İlkinin tam tersine, ölümü bilinç dışında tutabilmek için kişinin adeta hayatını ve aktivite alanını dondurmasıyla birlikte, zamanını gerektiği gibi değerlendirip hayata aktif biçimde uyum sağlayamayan bir profil çizmesidir. Her iki grupta da ölüm korkusunun yoğun biçimde yaşandığı düşünülmüştür.
Ölüm karşısındaki tutumlar farklı şekillerde tezahür edebilir; ancak bunlar genel olarak ölümü inkâr etme, ölüme meydan okuma, ölümü isteme ve ölümü kabullenmedir. Ölümü inkâr etme, ölüm düşüncesinden kaçınmadır; ölümü hatırlatacak her şeyden uzak kalmadır. Ölüme meydan okuma, kazalardan sağ kurtulanlarda görülebilir, bunlar kendilerini gereksiz yere tehlikeye atabilirler. Ölümü isteme, insanın kendi iç derinliklerine doğru tehlikeli bir özlem, kendi iç kaynaklarında yok olup gitme eğilimidir; sakinliğe duyulan arzudur. Ölümü kabullenme ölümü hayatın parçası olarak kabul etmedir. (Hökelekli, 1991: 159–161).
Ölümü İnkar Etme
Ölüm karşısında sergilenen tutumlardan ilki ve en yaygın olanı onu inkar etmektir. Çoğu insan öleceğini duyduğu an bunu kabullenemez .“Hayır, bendeğilim, bu gerçek olamaz” diye tepki verir. (Ross, 1969: 38). Hatta durumu daha da ileriye götürerek, doktor doktor gezerek ölmemeye çare arar. (Göka, 2010).
Ölüme Meydan Okuma
Ölüme meydan okuma tutumunun günümüz dünyasında hızla artmakta olduğunu görülmektedir. Zira ölüm olgusunu kabule yönelik en şiddetli karşı çıkış soğuk tedavi yönteminin gelişmesiyle ortaya çıkmıştır. Yine biyomedikal bilimlerin bir gün yaşlanmayı önleyeceği ve bir hastalık gibi görünen ölümü ortadan kaldırılacağına inananların sayısı oldukça fazladır. Bu inançlarla ABD’de ölümün yok edilmesi komitesi oluşturulurken, Fransa’da da 1976 yılında ölümsüzlük şirketi kurulmuştur. Bu kuruluşların amacı her insana sonsuz bir yaşam vermek için araştırmalar yapmaktır. (Thomas, 1991).
Ölümü İsteme
Ölümü isteme denince akla ilk gelen şüphesiz intihardır. Fakat bunun haricinde intiharın değişik bir hali olan ötenazi, ölümle birlikte Tanrı’ya kavuşacağı için ölümü temenni etmekle birlikte şehitlik mertebesine nail olabilmek için de ölmek, ölümü istemenin başka çeşitleridir. Ölümü düşünce olarak temenni etmek ve şehit olma arzusu çoğunlukla dindarların ölümle ilgili bir tutumu olmasına rağmen, intihar ve ötenazi daha çok inançsızlar veya zayıf inanca sahip kişilerin tutumlarıdır .(Karaca, 2000)
Ölümü Kabullenme
Fiili olarak ölüm sürecine girmemiş, ölümü bir ihtimal olarak değerlendiren insanların ölüm karşında sergilemiş oldukları kabullenme tutumu ise daha çok dindar insanların ölüm karşısında sergilemiş oldukları bir tutumdur. Zira ölüm karşısında bu tip bir tutumun gelişmesinde, onu tabi bir fenomen olarak görmenin yanında dini inançların büyük tesiri bulunmaktadır. (Karaca, 2000: 237).
Yaşam ve ölüm, bir bütünün iki parçası gibidirler. Yaşamın olduğu yerde, mutlaka ölüm de vardır; ancak yaşamın olduğu yerde, umut her daim vardır. Nitekim bunu Türklerin ölümle ilgili atasözlerinde de görmek mümkündür: Tr. Çıkmadık canda umut vardır. (Aksoy, 1988: 218), Trkm. Ölümden başka her şeyin sonu mutluluk (Ölümden başgasınıñ ertesi yagşı)
(Şahin, 2018: 302), Kum. Ahirete acele etme. (Aḫıratġa alġasama) (Öztürk ve Uyanık, 2006: 43), Kar.-Malk. Can çıkana kadar hayattan umut eksik olmaz. (Can çıkgınçı caşavdan umut kurumaz) (Tavkul, 2001: 93), Özb. Hayatından bir günün kalsa da pilav ye, pulundan bir pulun kalsa yine pilav ye. (Kuniñdan bu kuniñ qolsa palov ye, puliñdan bir puliñ qolsa, palov ye ). (Yoldaşev ve Gümüş, 1995: 98),
Kaynakça
Aksoy, Ö. A. (1993). Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü-Atasözleri Sözlüğü 1 (7. Baskı). İstanbul: İnkılâp Kitabevi Yayınları
Aksoy, Ö. A. Asım, (2009) Bölge Ağızlarında Atasözleri ve Deyimler I-II, TDK Yayınları, Ankara
Erdem, S. (2010) “Atasözlerinde Metaforların İşleyişi”, Milli Folklor Dergisi, S. 88, ss. 33-37
Eyüpoğlu, E. K. (1973). On Üçüncü Yüzyıldan Günümüze Kadar Şiirde Ve Halk Dilinde Atasözleri ve Deyimler. İstanbul: Doğan Kardeş Matbaacılık.
Geçtan, E. (1990). Varoluş ve Psikiyatri, İstanbul: Metis Yayınları.
Göka, E. (2010). Ölme: Ölümün ve geride kalanların psikolojisi. 2. Baskı, İstanbul: Timaş Yayınevi.
Hökelekli, Hayati (1991). Ölüm ve Ölüm Ötesi Psikolojisi. Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 3/3, 151–165.
Hökelekli , H.: 2010 Din Psikolojisi, 8. Bs. Ankara, Türk Diyanet Vakfı.
Karaca, F. (2000). Ölüm Psikolojisi, İstanbul: Beyan Yayınları
Karakuş, G., Öztürk, & Z. Tamam, L. (2012), “Ölüm ve Ölüm Kaygısı”, Adana Arşiv Kaynak Tarama Dergisi, 21(1), 42-79.
Kurt, İ. (1989). Türk Atasözlerine Psikolojik Bir Yaklaşım. (Yüksek Lisans Tezi). Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara
Öztürk, R. V. - Uyanık, O. (2006). Kumuk Atasözleri ve Deyimleri. Konya: Çizgi
Kitabevi.
Şahin, S. S. (2018). Türkmen Türklerinde Ölüm: Geleneksel Uygulamalar ve Söz
Varlığı. Modern Türklük Araştırmaları Dergisi, C. 15, S. 2, (Haziran 2018), 285-
306.
Tavkul, U. (2001). Karaçay-Malkar Atasözleri. Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları.
Tekin, F.(2021) Türklerin Ölümle İlgili Atasözleri Üzerine Bir İnceleme, Sosyal Bilimler Işığında Doğa, İnsan, Toplum ve Kültür | 130-147
Ünalan, Ş. (2004). Dil ve Kültür. Ankara: Nobel Yayınevi
Yoldaşev, İ. ve Gümüş, M. (1995). Türkçe Açıklamalı Özbek Atasözleri, Ankara. Engin Yay.
Yazan
|
Bu makaleden alıntı yapmak
için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir: "Ölümle İlgili Atasözleri ve Ölümle Başaçıkma Tutumları" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Uzm.Psk.Dnş.Banu BEYAZ'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır. Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Uzm.Psk.Dnş.Banu BEYAZ'ın izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz. |






Yazan Uzman
|
Makale Kütüphanemizden | ||||
|
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak
hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir
yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.