2007'den Bugüne 93,487 Tavsiye, 28,447 Uzman ve 20,189 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Bağlanma Tarzını Fark Et
MAKALE #23429 © Yazan Uzm.Psk.Osman İLHAN | Yayın Ağustos 2025 | 338 Okuyucu
BAĞLANMA STİLİNİ FARK ET
Yaşam serüveninde kaşımıza bir çok insan, durum, olay çıkmaktadır. Hayat, dinamik yapısıyla akış içinde, maceracı yapısıyla keşfe açık, heyecan vericidir. Kimi zaman da ön görülemeyen değişkenleri karşısında korkutucu, kaygı vericidir. Aynı hayatı faklı pencerelerden gören biz insanlar için görecelilik vaz geçilmez yaşam gerçeği olarak, karşımızda durmaktadır. Aynı yaşam olayından, birimiz heyecan duyuyorken diğerimiz acı çekiyorsak, bu zıtlığın bir sebebini de bağlanma stillerimizde bulabiliriz diye düşünüyorum. Psikolog John Bowlby bağlanmayı, bebekle bakım veren kişi arasında oluşan duygusal bir yakınlık olarak tanımlamıştır. Bağlanmanın ve bu bağlanma davranışın kişiyi beşikten mezara kadar karakterize ettiğini vurgulamıştır. Hazan ve Shaver’ın çalışmaları da çocuklukta gözlenen davranış örüntülerinin benzer dinamiklerle romantik ilişkilerde, yetişkin insan ilişkilerinde de gözlenebileceğini göstermiştir.
Bağlanma stillerinin üçlü modelinin (güvenli, kaygılı, kaçıngan) yanı sıra aynı zamanda dörtlü bir modeli de vardır. Bu kuramda ise içsel modellerden bahsedilmiştir. İlki ‘benlik’ modelidir; kısaca bireyin kendisini ne derece değerli olduğu ve sevilmeye layık gördüğü ile ilgili olan inançlarıdır.
İkincisi ise ‘başkaları’ modelidir. Kişinin birlikle olduğu insana ihtiyaç duyduğu kadar ulaşılabilir olacağı ve kendisine yardımcı olabileceğine dair kişisel bir inançtır. Bartholomew ve Horowitz geliştirdikleri kuramda, bireyin kendisi ve başkaları hakkında olumlu ya da olumsuz temsillere sahip olmasını kullanarak yetişkinlik dönemindeki bağlanma süreci için dörtlü bir model önermiştir. Bu modele göre güvenli bağlanma stilindeki bireyler hem kendilerine hem de başkalarına ilişkin olarak olumlu bilişsel modellere sahiptir. Bu kişiler başkalarına güvenmekte zorlanmamaktadırlar, kolayca güven duygusuna sahip olabilirler ve diğer kişilerin kendilerine güvenmelerinden de rahatsız olmamaktadırlar.
Saplantılı bağlanma stilindeki bireyler ‘olumsuz benlik, olumlu başkaları’ modeline sahiptir. Bu kişiler kendilerini sevilmeye layık görmezler, özgüvenleri düşüktür ancak tam tersi bir şekilde başkaları ile ilgili olumlu düşüncelere sahiptirler. Bu bireylerin tipik özelliklerine bakıldığında bağımlılık, duygusallık, onay ihtiyacı, kendini açma; tipik olmayan özellikleri arasında ise duygusal olmama, mesafeli olma, kendine güven ve soğukkanlı davranma sayılabilir.
Kayıtsız bağlanma stilindeki bireyler olumlu benlik olumsuz başkaları modeline sahiptir. Bu kişiler yakın ilişkileri gerekli görmezler. Onlar için özerklik önemlidir. Son olarak korkulu bağlanma stilindeki bireyler ise ‘olumsuz benlik ve olumsuz başkaları’ modeline sahiptirler. Bundan dolayı bu kişiler kendilerini değersiz görürler, diğer insanlara da güvenmezler ve reddedici olarak görürler. Sosyal alanlardan uzak durdukları için başkaları tarafından reddedilme olasılıklarını düşürdüklerine inanırlar.
Bu durumda bağlanma stilleri ele alındığında ‘olumlu kendilik’ modeli, yüksek bir öz değer, öz saygı ve sevilebilme duyguları ile bağlantılıdır. Kişinin kendisi ile ilgili olumlu düşünceleri olduğu için bu duyguları yüksektir. Tam tersi bir şekilde ‘olumsuz kendilik’ modeline sahip kişilerin bu duyguları düşüktür, kendileri hakkında olumsuz düşüncelere sahiplerdir.
‘Olumlu başkaları’ modeline sahip kişiler, başkaları ile ilgili olumlu düşüncelere sahip oldukları için diğer insanları güvenilir, gerektiğinde ulaşılabilir ve yardıma hazır olarak görmektedirler. Diğer bir yandan ‘olumsuz başkaları’ modeline sahip kişiler ise diğer insanlarla ilgili olumsuz düşüncelere sahip oldukları için ilişkilerinde insanlara yakın davranmaktan kaçınarak kayıtsız davranmaktadırlar.
Çocukluk çağımızda ebeveynlerimizle yaşadığımız sevgi görme ilişkisi, yetişkinlik zamanlarımızın insan ilişkilerinin alt yapısını belirler. Çocukluk dönemi, somut işlem dönemi olarak kişinin içinde yaşadığı aile, sosyal, kültürel çevreninin normlarını doğrudan içselleştirdiği bir evredir. Çocuk, çevresinde olanları koşulsuz ve filtresiz kayıt ederek ilk yaşam deneyimlerini kazanır. Bu dönemde maruz kalınarak öğrenilenler çok güçlü öğrenmelerdir. Kişinin yaşam boyu kullanacağı insanlar arası ilişki stillerini doğrudan etkilerler. Kişi yetişkinlik dönemi bilişsel kazanımları ile, analiz yeteneği ile, iç görü yeteneği ile geçmişin yanlış öğrenmeleriyle oluşmuş sabote edici ilk yaşam deneyimlerini tekrar organize edebilir. Yaşam içindeki olasılıksal fırsatlar, psikoterapi sürecinden geçmek, felsefi-entelektüel olarak olgunlaşmak, deneyimsel birikim, manevi donanım alanları geliştirmek, güçlü sosyal bağlar ile onarılmak gibi bir çok etmen kişiyi baştan yaratabilir. Her zaman yeni bir hikaye yazmak mümkündür. Arayışta olmak, esneklik kazanmak, iç görü gelişimine yatırım yapmak altın kurallardır.
Çocukluk yaşantılarıyla öğrenilmiş kaygılı, kaçıngan, saplantılı bağlanma stilleri kaderiniz olarak, doyumlu ilişkiler kurmanızı engellemesin. Kendi bağlanma stillerini keşif et, üzerine çalış, kendini eğit ve ısrarla dengeli olanın arkasından giderek ona yatırım yap. Kendine zaman ayır, emek ver ve bolca araştır. İç görü gelişimi, hayat boyu öğrenci olup aydınlanmak ile doğru orantılıdır. Psikolog John Bowlby’nin bağlanma kuramında ortaya koyduğu bilimsel gerçekler, yaşamımızın kaliteli ilişkiler kurma ödevinde, bize bir çok ip uçları verecektir. Bağlanma kuramı üzerinde derin araştırmalar üzerine girmiş ruh sağlığı uzmanlarından Amır Levıne ve Rachel Heller’in bağlanma isimli kitapları, anlamlı ilişkiler kurmak, sürdürmek ve büyütmek için büyük bir fikir vermesi açısından değerlidir.
Güvensiz bağlanma nedir?
Bir çocuk, bakımını veren yetişkinden güven duygusunu aldığında, dünya güvenli bir yer olmalı diyerek tüm yaşama genelleme yapar. Dünyanın güvenli bir yer olduğu mesajını, bakım vereninin davranış, duygu, düşünce örüntülerinin alt metinlerinden okur. Çocuk, savunmasız ve yardım almaya muhtaç bir canlı olarak, onu koruyacak tüm güçlü bir yetişkinin himayesine muhtaçtır. Bu himayenin devam etmesi, istikrarlı olması, ön görülebilir olması çocuk için hayati öneme sahiptir. Çocuk bu ortalama ideallikteki şartlar altında güvenli bir bağlanma stili geliştirir. Keşif edilecek, heyecan duyulacak, sabırsızlıkla gözlenmesi gerek bir dünya algısı oluşturarak, kendisini yaşam kaosunun orta noktasındaki dengeli huzur alanına yerleştirir. Algısı olumsuzlukları görmekten ziyade olumlu olanlara odaklanma eğilimine geçer. Yaşamın vermiş olduğu bir çok farklı mesaj içinden, dengeli iyi oluşa hizmet edecek pozitif mesajları yakalamak, çocukluğun ilk güvenli bağlanma stillerinde gizlidir. Güvenilir bağlanan kişilerin yakın ilişkiler kurmakta hiçbir sorun yaşamadıklarını, başkalarını güvenilir olarak gördüklerini ve terk edilmekten korkmadıklarını ifade etmişlerdir. Diğer bir ifadeyle bu kişiler kendilerini değerli görürler ve yakınlık kurma konusunda ilişkilerinde kendilerini rahat hissederler. Güvenli bağlanan bireylerin ilişkileri incelediğinde güvenli, mutlu ve eşlerinin hatalarını rahatlıkla kabul eder tutumlar ortaya koyduğu bulunmuştur.
Tam tersi durumda, bakım veren çocuğun ihtiyaçlarına ilgisiz, tutarsız yada korkutucu bir yapıda ise güven bağı sarsılır. Yakın ilişki güvenli değil inancı gelişir. Çocuğun öğrenen zihni, yakın ilişkilere karşı çarpık bir harita çizer. Yol gösterici olmayan, iz takibi yapılamayan çarpık bir bilişsel harita, çocuğa hayat serüveninde yardımcı olamayacaktır. Sevgi, yakın ilişki, ilgi ve beklenti tehlikeli olabilir öğrenmesi gelişir. Bu inançla büyüyen çocuk, yetişkin ilişkilerinden ya kaçar, ya çok yapışkan olur, yada hem sever hem de aynı anda korkar. Karmaşa, arada kalmışlık, sosyal çekilme, terk edilme korkusu, yalnızlık korkusu gibi bir çok olgu bu alandan zemin bulur. Bu olumsuz duyguları yaşamamak için yakınlaşmanın kendisi rahatsız edici bir deneyim olarak duyumsanabilir. Ortaya çıkan izole yalnızlıktan korkar, yakın ilişkiden boğulur duruma gelebilir.
Kaygılı Bağlanan çocuk, bazen yakın davranıp yüzünde gülücükler açan, bazen uzak durup karamsarlığa boğulan duygu durum tutarsızlığı içindeki ebeveynlerle büyümüşlerdir. Bu zıt duygu durum ortamında çocuk, sevilmem bir anda bitebilir korkusunu duyumsar. İlişkinin her an, hiç beklenmedik bir anda bitebileceği inancı, kırılgan çocuk zihnini sarar. Bu kırılgan çocukluk öğrenmelerini zihninde ilk izleri ile taşıyan yetişkinin yaşamı zorlaşır. İçine girdiği ilişkilerde, sürekli onay, ilgi ve güvence arayışı içinde kalarak, yaşam akışı kesintiye uğrar. Sürekli tetikte ve olası ayrılıkların, terk edilmelerin, yalnızlığın, sevgisizliğin ihtimalleri içinde duygusal olarak hassaslaşır. İlişkide olduğu insanların, küçük uzaklaşmalarını bile tehdit olarak algılar. Empatik duyumsama ile karşısındaki insanın da sorunları olabileceğini, zihninin meşgul olabileceğini, kendi iç dünyasını dengelemek için sosyal ortamdan çekilmiş olabileceği gibi bir çok alternatifi analiz edemez. Bu durumların sonucunda insanlar beni sevmiyor, sen beni sevmiyorsun, yeterince ilgi göstermiyorsun krizleri yaşanır. İlişkide olduğu insanlara sürekli mesaj atar, onları arar ve onların orada olduğundan emin olmak için ısrarcı davranışlar içine sürüklenir. Çünkü, sevgi daima kaybedilecek bir şeymiş gibi yaşanmaktadır. Onu kayıp etmemek için de sürekli aksiyonda, korumada, tetikte kalmak gerektiği yanlış inancı gelişir. Terk edilmemek için, yalnız kalmamak için, bakım verici sevgiden mahrum kalmamak için, kendi sınırlarını feda eder. Yanımda ol da bana ne yaparsan yap, hakaret et gerekirse diyenlerin içine düştüğü panik bu sebepledir.
Saplantılı bağlanmanın temellerini yine çocukluğun ilk öğrenme alanlarında aramamız gerekmektedir. Çocuklukta bakım veren yetişkinlerin duygu-düşünce -davranış kalıpları tutarsız ve ön görülmezdir. Bir gün sevgi dolu, ertesi gün mesafeli ya da kayıtsızdır. Bu ikircikli durumdan çocuğun adlığı mesaj; sevgi evet var ancak her an gidebilir korkusu oluşur. Bu olası kaybın korkusu, ilişkilerde yoğun bağlılık ve sürekli terk edilme korkusunu geliştir. İlişkisel yakınlık hem arzulanır hem de terk edilme ihtimalinden dolayı korkutucudur. Bu inançla yetişkinliğe ulaşmış bir kişi, sevgiye çok fazla ihtiyaç duyar ancak aynı zaman da ondan korkar. Bana yaklaş ama çok da yaklaşma der gibi davranır. İlişkide olduğu kişiye yapışır, sonra bir anda uzaklaşabilir. Aklı sürekli, beni gerçekten seviyor mu? Sorusuyla meşguldür. Bu şüpheciliğinden kıskancında çoğu zaman da araştırma içine düşerek akışta bir ilişki yaşayamaz. İlişkisi bir gün çok tutkulu, ertesi gün kopmak üzeredir.
Kaçıngan bağlanan kişilerin, ilişkisel izlerini yine çocukluğun yaşantısında aramamız gerekir. Kaçıngan bağlanan çocuk, duygusal yakınlık gördüğünde geri çekilen, mesafe koyma ihtiyacı duyan bakım veren ile büyümüştür. Çoğunlukla kendi çalkantılı iç dünyaları ile meşgul yetişkinler tarafından ihmal edilmişlerdir. Bu ortam içinde çocukta, başkasına ihtiyaç duyarsam reddedilirim, yanlış inancı gelişmiştir. İnançlar , kişinin otomatik davranışlarının alt yapısındaki duyguları ve düşünceleri şekillendirerek, fark edilinceye kadar, inananın yaşamını etkilemeye devam edecektir. Kaçıngan bağlanma stiliyle yetişkinliğe ulaşabilmiş kişi, yakınlık kurmaktan korkar. Aşık olduğunda kontrol kaybı hisseder. Boğuluyorum hissi yaşar. İlişkilerinde mesafe arar, duvarlar örerler. Zayıflık göstermekten çekinirler. Sorun olan ortamdan uzaklaşır, konuşarak çözüm yolu üretmekten kaçınırlar. Kendime yetmeliyim ve kimseye muhtaç olmamalıyım algısını geliştirmişlerdir.
Psikoterapi seanslarımda, çalışma fırsatı bulduğum danışanlarımın, genel yaşam öykülerinin anemnezini aldığımda, bağlanma stilleri açısından bir çok ip ucu yakalamaktayım. İlk çocukluk yaşantılarında gizli kalmış, travmatik bakım veren yaklaşımlarıyla öğrendikleri ilk insanlar arası ilişki dinamiklerini sürdürdüklerini görmekteyim. Yetişkinliğin bilişsel olgunluğu sayesinde, kısmi iç görü geliştirme manevraları ile ortaya çıkan, bu durumda bir terslik var, gerçekten bu ben değilim, kontrol edemediğim içsel bir dürtü beni harekete geçiriyor, farkındalığımın yetmediği bu karanlık alanları aydınlatmalıyım diyerek psikoterapi uygulamasına baş vuruyorlar. En ideal başvuru yöntemlerinden olan, sorunların içsel sistemlerinden kaynaklandığını fark eden öz kabul olgunluğu sayesinde zaman içinde yol alarak daha dengeli bir yaşantıya geçiyorlar. Mutluluğun bir anda sihirli değnekle var edilemeyeceğini anlayan bu kişiler, içsel süreçlerinde kat ettikleri yol sayesinde ruhsal dengeye yaklaşıp, öz şefkatli iyi oluş tanımlamaya başlıyorlar. Genel iç seslerinin, kelime literatürüne giren psikolojik keşiflerle ortaya çıkan yeni farkındalık, olgun yol gösterici iç sesi eğitiyor. Eğitilmiş iç ses, sabote edici yapısından çıkıp dengeleyici, sakinleştirici, orta yolu gösteren, affedici, uyanık bir yapıya dönüşerek, kişinin hayat serüvenindeki rehberi oluyor. Güvenilir bir rehberle çıktığınız yaşam macerası korku ve kaygı üretmekten çok heyecan vererek, yaşam yolculuğunu kaliteli hale getiriyor. Doğup, büyüdüğünüz, yaşadığınız ve öldüğünüz kısıtlı yaşam döneminden sıkıntıyla bahsetmek yerine, olgun bir sakinlikte tat aldığınız anılara odaklı hissedişi inşa etmek, kesinlikle verilen emekler sonucunda oluşuyor.
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Bağlanma Tarzını Fark Et" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Uzm.Psk.Osman İLHAN'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Uzm.Psk.Osman İLHAN'ın izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     Beğenin    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Osman İLHAN Fotoğraf
Uzm.Psk.Osman İLHAN
İstanbul
Uzman Klinik Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi88 kez tavsiye edildiİş Adresi Kayıtlı
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Uzm.Psk.Osman İLHAN'ın Yazıları
► Bağlanma - Çocuklarda ve Yetişkinlerde Bağlanma ÇOK OKUNUYOR Psk.Mehmet Enver BAYATLI
► Sorun Çıkarınca Fark Edilmek Psk.Fatma ÇAKIR ÇALIŞKAN
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 20,189 uzman makalesi arasında 'Bağlanma Tarzını Fark Et' başlığıyla benzeşen toplam 18 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Mutlu Olmak Dengede Olmak Demektir. ÇOK OKUNUYOR Ağustos 2025
► Kendini Sabote Etmek Ağustos 2025
► Bilinçaltını Dönüştür Ağustos 2025
◊ Umut Koydum Adını Şubat 2018
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


11:12
Top