2007'den Bugüne 92,313 Tavsiye, 28,221 Uzman ve 19,980 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



İmplantın Tarihçesi
MAKALE #241 © Yazan Dt.Murat KANLI | Yayın Eylül 2007 | 10,307 Okuyucu
İmplant sözcüğü Latince ‘in=içerisine, içerisinde’ ve ‘ planto =ekme, dikme yerleştirme’ anlamına gelen sözcüklerin birleşiminden oluşur. Anlam olarak ise ‘bir fonksiyon elde etmek amacıyla, uygun bir yere yerleştirilen organik veya inorganik cisim’ everilen addır ve Fransızca’dan diğer dillere geçmiştir. Tıpta, implantasyon bir materyalin vücut içerisine yerleştirilmesi anlamına gelir.

Günümüzde, vucudun kayba uğrayan herhangi bir kısmını suni olarak tamamlayan, iyileşmesine yardımcı olan ve protez ismi verilen kavram da gözönüne alınırarak, sözü edilen bu amaçlara yönelik doku içerisine yerleştirilen sunni yapılara ‘implant protezi’ adı verilmektedir. Bunlara örnek olarak, kardiovasküler cerrahide kullanılan kalp kapakçığı protezlerini, ortopedik cerrahide kullanılan eklem protezlerini, travmatoloji ve tümör cerrahisi sonrası kemik dokularının tespiti için kullanılan RIF(Rigid Internal Fiksasyon ) implant protezlerini görebiliriz. Diş eksikliğini gidermeye ve ağız bölgesinde kayba uğrayan kısımları tamamlamaya yönelik implant protezleri ise, çene kemiğinin içine veya üzerine yerleştirilen ve implant adı verilen bir alt yapıdan dayanak ve tutuculuğunu sağlayan protezlerdir. Oral implantoloji oldukça eskilere dayanmaktadır.

Tarihçe

Oral implantolojinin tarihine baktığımızda, geçen yüzyılın sonlarına ve bu yüzyılın başına kadar gelişmelerin daha çok tranplantasyon ve reimplantasyon denemeleri şeklinde olduğu dikkat çekmektedir.

Diş implantlarına yönelik en eski bilgi, Çin imparatorlarından Chin-Nong’un M. Ö. 3216 ve Han-Ang-Tu’nun 2637 yıllarında akupunktur, altın ve gümüş iğneler, diş implantasyonlar ve reimplantasyon denemeleri şeklinde olduğu dikkat çekmektedir. Maya Uygarlığı döneminde inorganik materyallerin de insanlarda eksik dişlerin yerlerine implante edildiğine vurgulanmaktadır. 1931’de Papanoe Honduras’ta M. S. 600 yıllarında ait bir alt çene kemiği bulunmuştur. Bugün Harward Arkeoloji ve Etnoloji Müzesi’nde saklanan bu çene kemiğinde, eksik olan üç kesici dişin yerine , deniz hayvanlarının kabuklarının diş formu verilmiş bir şekilde implante edildiği gözlenmiştir.

12. yüzyılda Cordoba’da Abulcosisdi Zaero dile getirdiği cerrahi bilgilerinde, çekilen bir dişin yerine bir inek dişinin transplante edilebileceğini ifade etmiştir. Fransa’da ise Pare tarafından 1500’lü yıllarda bir dişi çekilen prensesin çekilen dişinin yerine hizmetkarlarından birinin dişi transplante edilmiştir. Fransız Dianis 1714’te çekilen bir dişin hangi şartlarda olursa olsun reimplante edildikten sonra, hiç bir zaman eski haline alamayacağını savunmuştur.

18. yüzyılda Fauchard, 1757’de yazmış olduğu kitabında diş implantasyonunun da detaylı bir şekilde ele almıştır. 1771’de Bourdet, o dönemde diş implant ve transplantasyonlarının çok yaygın yapılan bir işlem olduğunu vurgulamıştır. Aynı yüzyılda Oliver Ledain, çene kemiğinin bir bölümünü desteklemek için metalik bir implant geliştirmiştir. Lecluse, 1780’de molar dişleri çektikten sonra, içlerini kurşunla doldurmuş ve tekrar alveol içerisine yerleştirmiştir. Uygulamadan 8 gün sonra bu dişlerin tabii dişler gibi fonksiyon görebildiğini ve hastaların ağrı şikayetlerinden yakınmadılarını ifade eden araştırıcı, bu şekilde yaptığı 300’den fazla vakasının olduğunu dile getirmiştir.

19. yüzyılda reimplantasyon ve tranplantasyon çalışmalarının yanısıra implantasyon yaklaşımı denemeleri söz konusu olmuştur. 1880’de California’da Harris, 1886’da New-York’ta Edmonds demirden kemik içi imlant yapmayı denemişlerdir. 1889’da Lewis ise, diş çekiminden sonra çekim yerinin ölçüsünü alıp, bu boyutlarda implant yapma girişiminde bulunmuştur.

Bu yüzyılın başında ise 1909’da Greenfield, alveol kemiği içerisine üzerine kapalı olarak yerleştirilen ve böylelikle kemikle tutunması beklenen kafes tarzında implant geliştirmiştir. Daha sonra ise Leger-Dorez, birkaç parçadan oluşan ve bir vida ile birleştirilen implant modeli ortaya atmıştırBu yaklaşımlar, yüzyıllardır süren reimplantasyon ağırlıklı yaklaşımlardan sonra, alloplastik implantlar devrini açmıştır. . 1900’lü yıllarda altın, porcelen, gütta-percha ve platin impant materyali olarak kullanılmıştır.

Bugünkü İmplantolojinin Doğuşu

1938’de Strock ilk defa içi dolu vida şeklinde bir implant geliştirmiştir ve ayrıca 1940’da endodontik implantı geliştirmiştir. 1938’de Dahl, implantı kemiğin içine değil, kemiğin üstüne yerleştirmek fikrinden hareketle ilk subperiotal implantı geliştirmiştir.

1947’de Formiggini, kemiğin implantın kıvrımlarının arasına girmesini sağlamak ve böylelikle implantın sabitleşmesini elde etmek amacıyla içi boş vida şeklinde bir implant geliştirmiştir. 1953’de Sollier ve Chercheve, kemik içi implantın vertikal yönde boyunun uzatılarak kemiği de geçmesi ve kemiğin ötesinden çıkan ucunun, dolayısıyla tüm implantın, vidalarla sabitleştirilmesi düşüncesinden hareketle, alt çenede endikasyon bulan transosseos implantı geliştirmişlerdir.

1962’de Perron-Andre Formiggini’nin vida şeklindeki implantına çok benzeyen, ama onun daha geliştirilmişi olan bir implant ortaya atmıştır. Bu araştırıcı, aynı zamanda, birçok histolojik araştırma da yapmıştır ve bu çalışmaların sonunda, eğer implant yerinde travmaya maruz kalmadan tutulabiliyorsa, implantın kıvrımlarında bir kemik entegrasyonu olduğunu ifade etmiştir. Yine bir yazısında, implant travmaya maruz bırakılmadan sabit olarak en az bir yıl yerinde bırakıldıktan sonra kemik ile entegrasyon safhasına varıldığına dile getirmiştir.

1968’de Linkow Blade implantları geliştirmiştir. O döneme kadar alveol kemiğinin sadece iki boyutu değerlendiriliyordu. Derinlik boyutu(vida şeklinde implantlar) ve yüzey boyutu(subperiostal implantlar). Linkow ise alveol kemiğinin genişlik boyutunuda değerlendirmiş ve bunun sonucunda blade implantlar geliştirmişler (Oral İmplantoloji Yrd. Doç. Dr. Barış Tunalı 9-17)

Bu güne kadar çok sayıda implant sistemi geliştirilmiştir ve uzun dönem kullanılan osteointegre oral implantların bilimsel litaratürleri çok sayıdadaır ve artmaktadır. Esposito ve arkadaşları implant sınıflamasını şu şekilde yapmışlardır. (Eur J Oral Sci 1998;106:527-551)

· Subperiosteal implantlar
· Ramus Frame implantlar
· Endosseous implantlar
· Transosteal implantlar
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"İmplantın Tarihçesi" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Dt.Murat KANLI'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Dt.Murat KANLI'nın izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     1 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Murat KANLI Fotoğraf
Dt.Murat KANLI
Trabzon
Diş Hekimi
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi6 kez tavsiye edildiİş Adresi Kayıtlı
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Dt.Murat KANLI'nın Makaleleri
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,980 uzman makalesi arasında 'İmplantın Tarihçesi' başlığıyla benzeşen toplam 18 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Dişhekimliğinde Laser Şubat 2011
► Dental İmplant Nedir? Şubat 2011
► Diş Beyazlatma Şubat 2011
► İmmediate Yerleştirme Eylül 2007
► Osseointegrasyon Eylül 2007
► Estetik Diş Yeni Trend Eylül 2007
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


18:56
Top