2007'den Bugüne 92,313 Tavsiye, 28,222 Uzman ve 19,980 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Savunma Düzenlerimizin Oluşumuna Farklı Bir Bakış
MAKALE #3089 © Yazan Psk.Zeliha AKKOÇ | Yayın Mayıs 2009 | 5,222 Okuyucu
SAVUNMA DÜZENLERİMİZİN OLUŞUMUNA FARKLI BİR BAKIŞ

John Welwood, Sevgi ve Uyanış adli kitabında içimizdeki dünyayi tasvir etmek için bir sato benzetmesini kullanir. Uzun koridorlari ve binlerce odasi olan muhtesem bir sato oldugunuzu hayal edin. satonun her odasi mükemmeldir ve özel bir armagana sahiptir. Her bir oda farkli bir ozelliginizi temsil eder ve tüm o mükemmel satonun ayrilmaz bir parçasidir. Bir çocukken, siz satonuzun her bir kösesini utanmadan ya da yargilamadan arastirdiniz. Korkusuzca her odanin mücevherlerini ve gizemini kesfettiniz. Bu ister bir salon, ister bir yatak odasi , ister bir banyo ya da kiler olsun, her bir odayi sevgiyle kucakladiniz. Her oda kendine özgüydü, benzersizdi. satonuz isik,sevgi ve harikalarla doluydu. Sonra bir gün, biri satonuza gelip size odalarinizdan birinin kusurlu oldugunu , onun kesinlikle sizin satonuza ait olmadigini söyledi. O, eger kusursuz bir satoya sahip olmak istiyorsaniz bu odanin kapisini kapatip kilitlemeniz gerektigini bildirdi. Siz sevilmek ve kabullenilmek istediginizden, hemen o odayi kapattiniz. Zaman içinde, giderek daha çok insan satonuza geldi. Hepsi size odalarla ilgili kendi kanilarini bildirip, hangilerinden hoslanip hangilerinden hoslanmadiklarini söyledi. Ve yavas yavas siz birbiri ardina kapilari kapattiniz. Harika odalariniz kapatildilar, isiksiz birakilip karanliga gömüldüler. Böylece bir kisirdöngü basladi.

O zamandan itibaren, siz her türlü nedenle, giderek daha çok kapiyi kapattiniz. Koktugunuz için ya da odalarin çok cesur olduklarini dusundugunuz icin. Siz cok tutucu olan odalarin kapilarini da kapattiniz. Gördügünüz diger satolar sizinki gibi bir odaya sahip olmadigi için de kapilari kapattiniz. Dini liderleriniz, ögretmenleriniz, müdürleriniz, anneleriniz, babalariniz belli odalardan uzak durmanizi söyledikleri için de kapilari kapattiniz. Siz toplumun ölçütlerine ya da kendi idealinize uymayan her odanin kapisini kapattiniz.

Satonuzun sonsuz ve geleceginizin heyecan verici ve parlak göründügü günler çok geride kalmisti. Siz artik her odaya ayni sevgi ve hayranlikla bakmiyordunuz. Bir zamanlar gurur duydugunuz odalarin simdi artik ortadan kalkmalarini istiyordunuz. Bu odalardan kurtulmanin yollarini bulmaya çalistiniz, ama onlar satonuzun yapisinin bir parçasiydilar. Artik hoilanmadiginiz her odanin kapisini kapatmis oldugunuzdan, birgün geldi siz o odalari hepten unuttunuz. ilk basta ne yaptiginizin farkinda degildiniz. Bu sadece bir aliskanlik haline gelmisti.Herkes size muhtesem bir satonun nasil görünmesi gerektigi konusunda farkli mesajlar veriyordu ve tüm satonuzu seven iç sesinize güvenmek yerine onlara kulak vermek çok daha kolaydi. Bu odalari kapatmak aslinda sizin kendinizi güvende hissetmenizi saglamaya başlamıştı.

Çok geçmeden kendinizi sadece birkaç küçük odada yasar buldunuz. Yasami nasil kapatacaginizi ögrenmistiniz ve bunu yapmaktan rahatlik duyuyordunuz. Bir çogumuz o kadar çok odayi kapattik ki, sonunda, bir zamanlar bir sato oldugumuzu bile unuttuk. Sadece küçük, iki odali, tamire muhtaç bir ev oldugumuza inanmaya basladik.

Simdi, satomuzu iyi ve kötü tüm benligimizi barindirdigimiz yer olarak düsünelim ve gezegende var olan her özelligin bizim içimizde de bulundugunu hayal edelim. Odalarimizdan biri sevgi , biri cesaret, biri incelik,ve bir baskasi da zarafettir. Orada sayisiz oda vardir. Yaraticilik,disilik, dürüstlük, bütünlük, saglik, iddialilik, seksilik, güç, ürkeklik, nefret, açgözlülük, kiskanclik, sogukluk, tembellik, küstahlik, hastalik ve kötülük satomuzdaki odalardir. Her bir oda yapinin asli bir parçasidir ve her bir oda satonuzun biryerlerinde zit bir kutuba sahiptir. Allahtan, biz olmaya muktedir olduiumuzun daha azi olmaktan asla doyum hissetmeyiz. Kendimizden hosnutsuzlugumuz bizde satomuzun tüm kayip odalarini arama güdüsü yaratir. Biz ancak satomuzun tüm odalarini açarak kendi benzersizligimizin anahtarini bulabiliriz.

Bu sato size benliginizin büyüklügünü kavramaniza yardimci olmak için sunulmus bir mecazdir. Her birimiz içimizde bu kutsal yere sahibiz. Eger biz tüm benligimizi görmeye hazir ve istekli isek oraya kolayca girebiliriz. Çogumuz bu kapilarin ardinda bulacagimiz seyden korkariz. Böylece, heyecan ve harika dolu gizli benligimizi bulmak için bir serüvene girisecegimize, bu odalar yokmus gibi davranmayi sürdürürüz. Böylece bu kisir döngü sürer gider. Ama, eger yasamimizin yönünü degistirmeyi gerçekten istiyorsak, satomuza girip yavas yavas her kapiyi açmamiz gerekir. Bizim içsel evrenimizi arastirip kesfetmemiz ve sahiplenmedigimiz her seyi yeniden sahiplenmemiz gerekir. Ancak tüm benligimizin mevcudiyetiyle biz satomuzun ihtisamini takdir edebilir ve yasamimizin bütünlügünün ve benzersizliginin tadini çikarabiliriz. “

Debbie Ford’un ışığı arayanların karanlık yanları adlı kitabından alıntı yaptığım yukarıdaki yazı zihnime milyonlarca düşüncenin dolmasına yol açtı bunlardan birisi de savunma düzenlerinin oluşumu ile ilgili oldu. Kendime sorduğum soru şu acaba doğduğumuz andan itibaren en doğal duygularımızdan utanmayı, suçluluk duymayı değil de onların varlığını kabullenmeyi öğretebilselerdi bize, öğretebilseydik çocuklarımıza yine de kişiliğimiz bilinçsizce savunma düzenleri oluşturur muydu? Yoksa var olan doğal güdülerimizi geliştirerek dönüştürerek kendimize, yaşadığımız topluma ve insanlığa yaralı olabilecek hale getirebilir miydik?

Ben, eğer doğuştan var olan zenginliklerimizi yok saymayıp geliştirebilseydik başarılı savunma düzenleri geliştirmesek dahi başarılı olabileceğimizi, başarısız savunma düzenleri geliştirmeye gerek olmayacak şekilde mutlu olabileceğimizi düşünüyorum.

Savunma düzenleri, özellikle iç çatışmalardan kaynaklanan kaygı karşısında, bir sınır içinde, kişiliği korur. Bilindiği gibi, çatışma içten gelen güçlerin başlatmak istediği bir davranış ve eylemin, yine içten gelen güçler tarafında engellenmesidir. (Köknel, 1982:166)

Savunma düzenlerinin kaynaklandığı iç çatışmalar nereden kaynaklanır? İnsan neden iç çatışma yaşar? Doğduğu andan itibaren kendi olmasına izin verilseydi yine de bu iç çatışmalar ortaya çıkar mıydı? Sürekli aklıma Halil Cibran’ın ( “Çocuklarınız sizin değil kendini özleyen hayatın kız ve erkek evlatlarıdır sizden dünyaya gelmiş olabilirler ama sizin değildirler” Ve “Onları kendinize benzetmeye çalışmayın sakın mümkünse siz onlara benzemeye çalışın çünkü onlar geleceğin sarayında yaşarlar ve siz onlara düşlerinizde bile ulaşamazsınız”) dizeleri takılıyor. Kızım 3 yaşında iken, bir gün çiçekçilerin yanından geçiyorduk ve ben her zamanki gibi çok sevdiğim papatyalardan alırken O’ na da almak istedim ve papatyaların ne kadar güzel çiçekler olduğundan bahsederken bana dönüp hayır ben papatya istemiyorum sana göre çok güzel olabilirler ama bana göre en güzel çiçek gül dedi. Bunu öyle bir tarzda söyledi ki ben o zamana kadar O’na hiç hangi çiçeği sevdiğini sormadığımı, sanki O’ nun da papatyayı sevmesi kadar doğal bir şey olamayacağını zannettiğimi fark ettim. O olaydan sonra acaba ben böyle bir şeyi anneme söyleyebilir miydim diye düşündüm ve acıyla fark ettim ki ben çocukluğumda sevilmeme, onaylanmama korkusuyla ifade edemediğim duygu ve düşüncelerim nedeniyle, geliştirdiğim başarılı savunma düzenleri yüzünden, neleri sevip neleri sevmediğimin gerçek anlamda farkına varamamışım. Annem biz ailece tatlı sevmeyiz demiş ben tatlı sevmemişim?( bunun farkına vardığımda aslında tatlı sevdiğimi de fark ettim) 17 yıllık başarılı bir şekilde mali ve idari işler yöneticiliği kariyerinden sonra biraz geç de olsa gönlümün asıl isteği olan psikoloji konusunda yüksek lisans yapmaya cesaret etmem de farkına vardığım iç zenginliklerimden birini daha dışa yansıtma çabası. Görebildiğim kadarıyla başarılı savunma mekanizmaları insanın toplumsal kişiliğinin başarılı olmasını sağlıyor ancak kendi gerçek benliğine yabancılaşmasına neden oluyor.

“Bir benliğin yitirilmesi nasıl olanaklı olabilir? İhanet, bilinmez ve düşünülemez, çocukluktaki gizli psişik ölümle başlar –sevilmediğimiz takdirde ve sevilmediğimiz ve içten gelen dileklerimizden koparıldığımız zaman. (Düşünün:geriye ne kaldı?) Ama bekleyin, -söz konusu olan yalnızca bu psişe katli değildir. Bunun etkisi silinebilir, hatta küçük kurban bunu aşabilir bile- o da yavaş yavaş ve bilmeyerek bunun bir parçası olduğu zaman ortaya kusursuz bir çifte cinayet çıkar. Olduğu gibi, kendisi olarak kabul edilmez “ Ah, onu ‘severler’ sevmesine ama farklı olmasını ister, onu farklı olmaya zorlar ya da ondan bunu beklerler!” Bu nedenle, kabul edilemez olmalıdır. Kendisi de buna inanmayı ve hatta en sonunda verili görmeyi öğrenir. Kendini gerçek anlamda terk etmiştir. Artık onlara baş eğiyor, sıkı sıkıya tutunuyor ya da baş kaldırıyor da olsa, kendini geri çekiyor da olsa önemli olan davranışları, yaptıklarıdır. Ağırlık noktası “onlardadır”, kendi içinde değil. Gördüğü kadarıyla bunun da gayet doğal olduğunu düşünecektir. Her şey tümüyle akla yakındır; tamamen görünmez, otomatik ve anonim.!

“Kusursuz paradoks işte budur. Her şey normal görünür; ortada cinayet, ceset, suç falan yoktur. Tek gördüğümüz güneşin alışıldığı üzere doğduğu ve battığıdır. Ama (gerçekte) ne olmuştur? Çocuk, yalnızca onlar tarafından değil, kendisi tarafından da reddedilmiştir. (Aslında bir benliğe de sahip değildir.) Yitirdiği nedir? Kendisinin biricik ve gerçek yaşamsal parçası: Gelişme kapasitesi olan kendi olumlama duygusu, kök dizgesi. Ama ne yazık, ölmedi. Yaşam devam etmektedir ve o da yola devam etmelidir. Kendisini terk ettiği andan itibaren ve terk ettiği ölçüde, hiç bilmeden kendine sahte bir benlik yaratmaya ve bunu sürdürmeye başlar. Fakat bu (çıkarlarına uygun) bir araçtır –istekleri olmayan bir ‘benlik’. Onun hor görüldüğü yerde bu (sahte-benlik) sevilecek (ya da kokulacak), zayıf olduğu yerde o güçlü olacaktır; devinimler (ah, oysa bunlar devinim karikatürleridir!) eğlence ya da neşe içinde değil, hayatta kalmak için yaşanacaktır; gerçekten istediği için değil itaat etmek zorunda olduğu için hareket edecektir. Bu zorunluluk yaşam –kendi yaşamı- değil, ölüme karşı bir savunma mekanizmasıdır. Aynı zamanda, ölüm makinesidir. Artık varlığından gelen tüm devinimler, tüm anlık fesihler bütünlüğü bilinçdışı gereksinimleri tarafından karşılanacak ya da bilinçdışı çatışmalar tarafından felç edilecektir ve tüm bunlar olurken o normal bir insan gibi görünecek, davranacaktır!
“Kısacası bir sahte benlik, bir benlik dizgesi arayan ve bunu koruyan nevrotikler oluruz. Benlik-siz olduğumuz ölçüde de nevrotiğizdir.” (Maslow,2001:238,239)


KAYNAKÇA
  • Köknel Ö. (1982) Kaygıdan Mutluluğa Kişilik, İstanbul: Altın Kitaplar Yayınevi
  • Maslow. (2001)İnsan Olmanın Psikolojisi, İstanbul: Kuraldışı Yayıncılık
  • Ford, (2001) Işığı Arayanların Karanlık Yanları, İstanbul:Akaşa Yayıncılık
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Savunma Düzenlerimizin Oluşumuna Farklı Bir Bakış" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.Zeliha AKKOÇ'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.Zeliha AKKOÇ'un izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     Beğenin    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.Zeliha AKKOÇ'un Makaleleri
► "Otizm" E Farklı Bir Bakış Değer ÇAĞLI METE
► Empatiye Farklı Açılardan Bakış Psk.Bengisu Nehir AYDIN
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,980 uzman makalesi arasında 'Savunma Düzenlerimizin Oluşumuna Farklı Bir Bakış' başlığıyla benzeşen toplam 26 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
--
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


01:31
Top