2007'den Bugüne 92,825 Tavsiye, 28,317 Uzman ve 20,069 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Obezite ve Diyet Tedavisi
MAKALE #3139 © Yazan Uzm.Dyt.Merve TIĞLI | Yayın Haziran 2009 | 7,390 Okuyucu
OBEZİTE ve DİYET TEDAVİSİ

Aşırı kilo ve obezite günümüzde, kilo biriminden vücut ağırlığının, vücut uzunluğunun metre biriminden karesine bölünmesiyle bulunan beden kitle indeksi (BKI) temel alınarak tanımlanmaktadır. Sağlıklı bir BMI, 18.5- 25 kg/ m2 olarak tanımlanır. Aşırı kilo, 25- 29. 9 kg/ m2, obezite ise BMI ≥ 30 kg/ m2 olarak tanımlanır. Her ne kadar BMI vücuttaki yüzdelik yağ oranıyla doğrudan ilgili olsa da, vücut oluşumuyla ilgili veri sağlamaz. Herhangi bir BMI’ de vücuttaki yağ oranı kişiden kişiye değişiklik gösterir.

Aşırı yağ dokusunun vücutta yerleşimine göre android (yağ ağırlıklı olarak karında ve göğüste birikir) ve gynoid (yağ ağırlıklı olarak kalça ve uylukta toplanır) tipleri vardır. Obezitenin etyopatogenezinden çevresel, genetik, yapısal etmenler ve sekonder hastalıklar sorumludur. Etyolojisi ne olursa olsun, neden olduğu metabolik hastalıklar, hipertansiyon, ateroskleroz, kalp fonksiyon bozuklukları, tip 2 diyabet ve lokomotor sistem hastalıklarının önlenmesi ve tedavisi mutlaka multidisipliner olarak yapılmalıdır. Özellikle kilolu ve obez kişiler, normallere göre kardiyovasküler hastalıklar ve tip 2 diyabet gibi sağlık sorunlarına daha fazla yakalanma riski taşırlar.

Obezite genelde çocukluktan itibaren başlamaktadır. şişman çocukların yağ hücre sayısının normal çocukların yaklaşık üç katı kadar olduğu hesaplanmıştır. Yağ hücre sayısı çocuklukta artar, puberteden sonra ise sayısı pek değişmez ancak hacim kazanırlar. Normal anne ve babanın çocukları arasında obezite sıklığı %8-9, anne babadan birinin şişman olduğu ailelerde %40, her ikisi şişman olan ailelerin çocuklarında %80’dir. Genellikle bu ailelerin yemeklerinin enerji değeri yüksektir ve
bütün fertler fazla enerjili beslenmektedir. Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) 1976- 1980 yılları arasında yapılan toplum taramalarında, kilolu insan ortalama dağılımı %33.4 olarak saptanmış, 1976’dan itibaren dört yıl içinde görülme sıklığının %25 oranında arttığı görülmüştür. ABD’de toplumun %50’sinin şişmanlardan oluştuğunu ve 20’li yaşlarda görülme sıklığının diğer dekadlara oranla yüksek olduğunu bildirmiştir. Bu dağılım içerisinde çocuk obezlerin oranı %13’tür.

Eaton ve Eaton, 1909-1970 yılları arasında kilolu ve obezite görülme sıklığının giderek artışını, kalorik beslenmenin azalmasına karşın sedanter yaşamın endüstriyel gelişime paralel olarak artmasına bağlamışlardır. Devlet Planlama Teşkilatı Sağlık Özel İhtisas Komisyonu’nun bölgesel araştırmalara dayalı olarak 2001’de hazırladığı raporda yetişkin kadınların %33’ünün kilolu, %19’unun şişman, yetişkin erkeklerin ise %10’unun şişman olduğu bildirilmiştir.

Klinikte vücutta yağ oranını belirlemede kullanılan pratik yöntemler arasında; boy ve ağırlıkla hesaplanan vücut kütle indeksi (VKİ) (ağırlık/boy*boy), deri kıvrım kalınlık ölçüleri, bel kalça ölçüm oranları uygulanmaktadır. Kadın ve erkekte vücut yağ oranı kilo durumlarına göre değişir. Deri kıvrım ölçümleri, başparmak ve işaret parmağı arasında sıkıştırılan cilt altı yağlı dokunun pergelle milimetre cinsinden ölçülmesidir. Triseps, biseps ve karın adalelerinden ölçüler alınır. Obezitenin tanımlanmasında diğer bir değerlendirme yöntemi de VKİ’sine göre sınıf I, II, III gibi sınışara ayırarak yapılmıştır. Buna göre sınıf I VKİ 30-34.9 kg/m2, sınıf II VKİ 35- 39.5 kg/m2, sınıf III VKİ 40 kg/m2 üzerindeki değerleri içermektedir.

Bel kalça oranı fizyolojik şartlarda kadınlarda 0.8, erkeklerde 1.0’dir. Bu değerlerin üzerindeki rakamlar obezite olarak kabul edilir. Obezitede çocukların ailelerinin beslenme düzeni, toplumların yeme alışkanlıkları, yaşadıkları ortam, genetik, iş koşulları, eğitim düzeyleri görülme sıklığını etkiler. Öğünlerde alınan gıda miktarı, öğün sayısı, karbonhidratların aşırı tüketimi aşırı kalori alınışına neden olur.

Yirmi birinci yüzyılda, ekonomik koşullar, oyun alanlarının azlığı, kitap okuma alışkanlığı, bilgisayar karşısında saatlerce kalma, fiziksel aktiviteyi azaltmakta ve kilo alımına yol açmaktadır. Alınan enerjinin kullanılmasını, bazal metabolizma hızı, fiziksel aktivite, beslenmenin termik etkisi belirler. Yirmi dört saatlik enerji harcanması
nın, %73’ünü bazal metabolizma, %15’ini termik etki, %12’sini şziksel aktivite sağlar. Bazal metabolizma ilerleyen yaşla azalır.[8] Kızlarda puberteden sonra kilo alımı erkeklere oranla daha fazladır. Gebelik ve emzirme dönemlerinde alınan kilolar da verilememekte ve obezitenin görülme sıklığı yükselmektedir. Yaşın ilerlemesi her iki cinsiyette de aktivite azalması sonucu, enerji harcanmamasına neden olmaktadır.
Obezlerin genelde damak zevkleri yüksek, yemeğe yönelişleri de aşırıdır. Aldıkları kaloriyi daha ekonomik harcarlar.

OBEZİTE NEDENLERİ

a)Şişmanlığın Patolojik Nedeni Olarak Beslenme Regülasyon Bozukluğu:
Normalde yemek yeme hızı vücuttaki yağ ve karbonhidrat depolarıyla orantılı olarak
düzenlenmektedir. Normal bir insanda bu depolar optimal düzeyi aştığı zaman aşırı depolanmayı önlemek amacıyla beslenme hızı azaltılmaktadır. Ancak obez kişilerde bu durum gerçekleşmez. Bu kişilerde besin alımı vücut ağırlığının çok üzerine çıkmadığı sürece azaltılamaz. Bu durum ya düzenlenmeyi etkileyen psikolojik faktörlerden ya da düzenleyici sistemin kendisinde ki anormalliklerden kaynaklanabilir.

b)Psikojenik Şişmanlık:
Şişmanlığın en yaygın nedeni sağlıklı beslenmenin günde sadece üç öğün şeklinde ve eksiksiz olması gerektiği düşüncesidir. Birçok çocuk aileleri tarafından buna zorlanır ve hayatları boyunca da bu alışkanlığı sürdürürler. Oysa sağlıklı beslenme için esas olan abartıdan kaçınmak suretiyle 3 öğün alınan normal diyetin hafif ara öğünlerle desteklenmesidir. Ayrıca bir yakının ölmesi, ağır hastalık, stres gibi durumlarda ya da mental depresyonda insanların büyük ölçüde kilo aldığı sık görülen
bir durumdur. Yemek yeme gerilimden kurtulma çaresi olarak görülmektedir.
2.3. Şişmanlığa Neden Olan Nörojenik Bozukluklar:
Hipotalamusun ventro-medial çekirdeklerinde görülen lezyonlar hayvanda aşırı yeme
sonucu şişmanlığa neden olur. Bu lezyonlar aynı zamanda aşırı insülin yapımına da neden olur. İnsülin ise yağ depolanmasını sağlar. Ayrıca hipotalamusa doğru uzanan hipofiz adenomu olan kişilerin birçoğunda gelişen ilerleyici şişmanlık insanlarda hipotalamus lezyonları sonucu şişmanlama eğilimi gelişebileceğini kesin olarak göstermektedir. Bununla birlikte şişman insanlarda hemen hemen hiçbir hipotalamik hasara rastlanmaması, hipotalamusun foksiyonel organizasyonunun ağırlık artışıyla değişebileceğini gösterebilir. Beslenmenin temel mekaniği beyin sapındaki merkezler tarafından kontrol edilmektedir . Beyin hipotalamusun altından ve mezensefelonun üzerinden kesilirse çiğneme, yutma gibi davranışlar etkilenmez. İştahı etkileyen diğer bir merkez de hipokampusla yakından ilişkili olan amigdala ve prefrontal kortekstir. Amigdalanın lezyonları bazı alanlarının beslenmeyi artırdığını bazı alanlarının ise beslenmeyi azalttığını göstermektedir . Ayrıca amigdalanın bazı alanlarının uyarılması beslenmeyi mekanik olarak kolaylaştırır. Amigdalanın her iki yanlı harabiyetine ilişkin en önemli etki besinlerin seçimi ile ilgili olarak ortaya çıkan sorunlardır. Diğer bir deyişle amigdala harabiyetine maruz kalan hayvanlar ve belki de insanlar yediği besin türünü ve kalitesini ayıramayabilir.

Şişmanlıkta Genetik Faktörler:

Şişmanlığın ailelere özgü bir durum olduğu kesindir. Genler beslenme derecesini çeşitli yollardan etkilerler. Bu yollar:
• Beslenme merkezinin enerji deposunun düzenlenmesindeki anormallikler,
• Bir rahatlama mekanizması olarak iştahı açan ya da kişiyi yemeye sevkeden anormal ve kalıtsal psikolojik faktörler.
• Karbonhidrat ve yağ depolanmasıyla ilgili genetik bozukluklar olarak sıralanabilir.


Obezitenin genetik yönü ile ilgili çalışan bazı araştırmacılar yalnız diabete yatkınlığı
değil aynı zamanda şişmanlama eğilimini de etkilediği sanılan bir geni (OB geni) tanımlamıştır. Bu çalışmada tanımlanan genin bulunmadığı farelerin, şişmanlıkla ve yüksek yağ içerikli diyetle yakından bağlantılı olan tip 2 diabetin belirtilerini göstererek şişmanladıkları ve ne kadar yerse yesinler doymadıkları gözlenmiştir.
Aynı araştırmacılara göre insanlarda da aynı gen varsa yalnız diabet için değil obezite tedavisinde kullanılan ilaçlar için de iyi bir hedef oluşturabilir.
ennedy ve arkadaşları ise PTP-IB (peroksizom tiyoesteraz proteini) geninin iki
kopyasının da mevcut bulunduğu fareleri (normalde farelerde iki tane bulunuyor)
inceleyerek genetik mühendisliği teknikleriyle genin bir ya da her iki kopyasının çıkarıldığı farelerle karşılaştırmış ve daha sonra bu farelere 10 hafta boyunca son derece şişmanlatıcı bir diyet uygulamıştır. McGill Üniversitesi'nden bir ekibin de bulunduğu araştırmacılar, "Yüksek miktarda yağ içeren diyet uygulanan, genin bir ya da iki kopyası eksik olan farelerin kilo artışına dirençli olduğunu ve insüline duyarlılığın korunduğunu, öte yandan normal farelerin hızla şişmanladığını ve insüline direnç kazandığını " bildirmişlerdir. Kennedy'nin ekibine göre PTP-İB geni yağ metabolizmasını etkilediği anlaşılan peroksizomal tiyoesterazların yapımını kodlar. Bu geni taşımayan farelerin yağ ve şeker metabolizmasını etkileyen insüline duyarlılığı artmıştır.
Obezitenin genetiği ile ilgili çalışmalar genellikle ikizler üzerinde yapılmış; vücut kitle
indeksinin genetik geçişle aktarılabileceği düşünülmüştür . Evlat edinilen ve kendi ailesiyle yaşayan ikizler gözlendiğinde vücut kitle indeksleri ve yağ oranlarının %25- 40 farklı olduğu rapor edilmiştir. Bu sonuçlar “Danish Adoption Study” nanalizlerinden elde edilen verilerle de onaylanmıştır . Daha yakın zamanda yapılan çalışmalar da vücut kitle endeksinin (BMİ) kalıtımla aktarılabileceğini göstermiştir. Obez olma riskini konu alan birçok araştırmada obez çocukların sıklıkla obez ebeveynlere sahip oldukları gösterilmektedir. Özetle ailesinde obezite hikayesi olan insanlarda obezite riski ortalama iki-üç kat artar. Sonuç olarak ağırlık artışının otozomal olarak kalıtımla geçebildiği düşünülmüştür. Bazı çalışmacılar obezite için tek gen hipotezini öne sürmüştür. Belirlenen genlerin haritası çıkarılmış ve bazı mutasyonlar belirlenmiştir. Belirlenen bu kromozomlar 11 (11q21-q22) ve 3 (3p24.2- p22) tür. Günümüzde edinilen bulgulara göre OB geni 7q31.3 bölgesine yakın bulunmaktadır.

OBEZİTENİN FİZYOLOJİK SONUÇLARI

Obezite, birçok sistemi etkiler ve istenmeyen sonuçlara neden olur. Solunum sisteminde; alveoler hipoventilasyon, Pickwick sendromu, üst solunum yolu daralması, horlama, uyku-apne sendromu ve akciğer kanseriyle karşılaşılabilir. Dolaşım sisteminde; ateroskleroz, hipertansiyon, korpulmonale, varisler, tromboembolizm, bacak ülserleri görülebilir. Gastroentestinal sistemde; yağlı karaciğer, safra taşları, konstipasyon eşlik edebilir. Kas iskelet sisteminde ise osteoartrit, gut, kalkaneal epin, selülit, ayak ve diz deformiteleri en sık karşılaşılan sorunlardır. Obeziteye bağlı olarak organizmayı etkileyen vertikal kuvvetin artması sonucu omurlar üzerine binen yük artar, subkondral kemiklerde dejeneratif olaylar tetiklenirken, intradiskal basınç yükselir, spondiloz gelişir, lomber lordoz artar. Faset eklemlerde vertikal, horizontal subluksasyon, artrozik değişimler, spondilolistezis, ayak bileği ve kalça eklemlerinde de erken yaşlarda dejeneratif değişimler tetiklenir. Özellikle ileri yaşlarda kas kuvveti, dayanıklılık ve koordinasyon zayıflar. Ayrıca obezite ve ileri yaş, maksimum aerobik kapasitedeki azalmanın da başlıca nedenidir. Obezlerde öncelikle fiziksel sağlık, fonksiyonel bağımsızlık ve yaşam kalitesi önemlidir .

1.3.OBEZİTENİN TEMEL TEDAVİSİ

Obezitede; Eğitim, diyet, psikoterapi, ilaçlar, fiziksel tıp ve rehabilitasyon yöntemleri, cerrahi yaklaşımlar temel tedavi yöntemlerini oluşturur. Obez çocukları olanlara, obez genç ve erişkinlere, şişmanlığın zararları öğretilmeli, kişilerin gelecekte sağlıklı olabilmeleri için motivasyon kazandırılarak kilo verme programlarına katılımları sağlanmalıdır. Eğitim ve psikoterapi ile, obezlerin kendi sağlık şartlarına uygun olan
ve yalnızca diyetisyen tarafından düzenlenen, doktor kontrolündeki sağlıklı beslenme programlarının çok uzun süreler uygulanmasının gerekliliği öğretilmelidir. Kısa sürede fazla kilo verdiren diyet programlarının yarar yerine zarar verdiği, diyet programlarının durdurulmasından sonra verilen kiloların fazlasıyla geri alındığı anlatılmalıdır. Kalori içeren gıdalardan tamamen uzak tutularak yaptırılan açlık diyetleri tıbbi gözetim altında uygulandığında hastalarda günlük 0.5-1 kg kayıp elde edilebilir, ancak bunun önemli yan etkileri vardır .

Obez kişinin zayıflamasında, psikolojik olarak kendini hazır hissetmesinin ve motivasyonunun sağlanması gerekir. Depresyon, anksiyete, uykusuzluk gibi bulgular programın başarısını engeller. Kişinin eğitilmesi, obezite risklerinin anlatılması, ailenin uyarılması gibi girişimler diyet ve egzersiz programının düzgün uygulanmasını sağlar.
Tüm obez hastalara, ilaç tedavisi veya cerrahi tedavi planlanıyorsa bile temel tedavi yapılmalıdır. Temel tedavi kalori kısıtlaması, davranış tedavisi ve fizik aktiviteden oluşmalıdır. Diyet, uygulanabilir olmalı ve yeme davranışlarında pratik değişiklikler üzerine kurulu olmalıdır. Diyet önerileri kişinin yeme alışkanlıkları, yaşam biçimi, etnik ve kültürel özelliklerine, diğer hastalıkların varlığına ve kullandığı ilaçlara uygun yapılmalıdır. Günde 500-1000 kcal kalori azaltılması yaklaşık ayda 3-4 kg kilo kaybı sağlar. Alkol gereksiz kalori alımına ve gerekli besin maddelerinin alımının azalmasına neden olur. Proteinler, bitkisel kaynaklardan ve yağsız hayvan etinden sağlanmalıdır. Sebzeler, meyveler ve baklagiller vitamin mineral ve lif içeren kompleks karbonhidrat kaynağıdır. Açlık hızlı kilo kaybına neden olsa da, kas dokusunun kaybına da neden olmaktadır.Obezite tedavisinde bu güne kadar açlık, çok düsük kalorili diyetler ve içeriği değisik düsük kalorili diyetler önerilmistir. Prensip olarak 800 kcal/gün altındaki diyetler obezite tedavisinde tercih edilmemelidir. Tüm diyetlerin uzun dönem basarıları kisilerin diyeti uygulamamaları ve bırakmaları nedeniyle düsüktür. Diyet planı kisiye özel olmalıdır. Diyet tedavisindeki amaç enerji alımının azaltılması ve tüm besin gruplarını belli oranlarda içermek olmalıdır.

Dyt. Merve TIĞLI
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Obezite ve Diyet Tedavisi" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Uzm.Dyt.Merve TIĞLI'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Uzm.Dyt.Merve TIĞLI'nın izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     Beğenin    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Merve TIĞLI Fotoğraf
Uzm.Dyt.Merve TIĞLI
Ankara
Uzman Diyetisyen
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi149 kez tavsiye edildiİş Adresi Kayıtlı
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Uzm.Dyt.Merve TIĞLI'nın Makaleleri
► Fenilketonüri ve Diyet Tedavisi Dyt.Zühal AYNACI BAYEL
► Osteoporozda Diyet Tedavisi Dyt.Gül Özlem ERTÜRK
► Şişmanlık ve Diyet Tedavisi Dyt.Gamze KAÇAR BOZKURT
► Ülserde ve Kabızlıkta Diyet Tedavisi Dyt.Zeynep Işıl KÜÇÜKGÖNCÜ
► Reaktif Hipoglisemide Diyet Tedavisi Dyt.Halide Elif ÖZKELEŞ
► Aşırı Zayıflık ve Diyet Tedavisi Dyt.Perran AYDEMİR
► Hipertansiyonda Tıbbi Diyet Tedavisi Dyt.Şule DOĞAN BEYAZ
► Piridoksin ve Eksikliğinde Diyet Tedavisi Dyt.Şule DOĞAN BEYAZ
► Crohn Hastalığı ve Diyet Tedavisi Önerileri ÇOK OKUNUYOR Dyt.Perran AYDEMİR
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 20,069 uzman makalesi arasında 'Obezite ve Diyet Tedavisi' başlığıyla benzeşen toplam 44 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Dondurma Mart 2016
► Kışın Kilo Almayın Aralık 2014
► Harika Besin:Kinoa Mayıs 2012
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


08:53
Top