2007'den Bugüne 92,260 Tavsiye, 28,210 Uzman ve 19,973 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Sınav Kaygısı: Çocuğun Kaygısından Anne Babalar mı Sorumlu ?
MAKALE #3496 © Yazan Psk.Dnş.İlksen GÜZELCİK | Yayın Ağustos 2009 | 8,162 Okuyucu
SINAV KAYGISI

Çocukların Kaygısı Dururken Neden Anne Babalara Yöneliyoruz? Çocukların kaygısından ana babalar mı sorumlu?

Çocukların yaşamında önemli gördükleri kişiler arasında onların davranışlarının değişmesine neden ve byardımcı olma gücüne en çok ana baba sahiptir. Dolayısı ile kaygının oluşumunda da ortadan kaldırılmasında da en büyük veetkili güç anne babalardadır.

Çevremizdeki ilişkilerimizi olaylara verdiğimiz anlamlara göre ayarlarız. Bir olaya ‘’kötü’’ veya ‘’tehlikeli’ ’ anlamını vermişsek ondan kaçınırız. ’’iyi’’ ve ‘’güzel’’ anlamını verdiğimiz olaylara yaklaşırız.

Yaşamımızdaki iyi ve kötü dediğimiz şeyleri öğreniriz. Bu öğrenmenin başladığı ilk ortam ailedir. Çocuklar için anne babalar uzunca bir süre dünyaya bakış pencereleridir. Düşünceleri, değerleri, davranış biçimleri çocukları tarafından çok uzun bir süre sorgulanmadan doğru kabul edilir. Anne babanın belirli bir olayla ilgili bakış açısı ya da tutumu değiştiğinde çocukların da onlarla birlikte , farkına dahi varamadıkları bir değişim geçirdiklerini gözleriz. Çünkü çocuklar en çok anne babaların tutum ve davranış değişimine duyarlıdır. Anne baba değişmeden değişme cesareti gösteremezler.

Sınav kaygısı yaşayan öğrenciler ve aileleri ile çalışırken ‘’ yumurta mı tavuktan, tavuk mu yumurtadan’’ deyimi hep aklıma gelir. Gelecek sınav için kaygılanan çocuk mu yoksa ebeveyn midir?

Ebeveyne rağmen çocuğun kaygısına yardımcı olmaya çalışmak, o görüşme ve ondan kısa bir zaman için yararlı olmanın ötesine geçemiyor. Kısa bir süre sonra tekrar kaygı başlıyor. Ancak ebeveynin kaygısıyla baş etmesine yardımcı olunduğu zaman anne babası ile birlikte çocuğun kaygısı da azalıyor.
Yani çocuğa ulaşabilmek için anne babaya ulaşmak gerekiyor. Anne babaların bazı düzenlemeler yapması, yeni düşünce ve davranış seçeneklerini samimi bir şekilde değerlendirmesi, benimsemesi gerekiyor.

Çocuğunuz Sizin İçin Çok Önemli Olduğunu Hissediyor mu?

Çocuğumuzu bizim için değerli kılan sahip olduğu özellikler değil elbette. Onu her özellik ve koşulda seviyor ve değerli buluyoruz. Ancak zaman zaman günlük hayatın zorlamaları karşısında, sıkıştığımız anlarda , amacımızı aşan iletilerle eleştirilerimizin dozunu kaçırabiliyoruz. Olumsuz söylemlerimize bir kaç defa (bazen bir defa bile yeterli olabiliyor) maruz kalan çocuğun kendine bakış açısı; “Her bir başarı beni çevremde daha değerli, sevilen ve sayılan biri yaparken her bir başarısızlık bana verilen değer, sevgi ve saygıdan alıp götürür” şeklinde olabiliyor.

Kaygı mantığı ile haşır neşir olmuş çocuklar; başarısızlıkla ilgili hoşnutsuzluğu kendilerinden hoşlanmamaya , başarı ile ilgili hoşlanmaları da kendilerinden hoşlanmaya tercüme edebiliyorlar. Çünkü anne babaların öyle yaptığına inanıyorlar.

Çocuğun notları, sınav sonuçları kötü ise bunun anlamı tercih edilen bilgi düzeyinin henüz yakalanamamış olmasıdır. Başarısızlık karşısında duyulan hoşnutsuzluk yada başarı karşısında duyulan memnuniyet, onun bir çocuk veya öğrenci olarak kişiliğinden hoşnutluk veya hoşnutsuzluk olmadığının ayırt edilmesi gerekir. Memnun olunmayan sonuçlardır kendisi değil. Kendisi her koşulda biricik ve özeldir.

Yapılan Hatalar Güce Dönüştürülebilir

Hatalar yapılması yasak olmayan ama arzu da edilmeyen şeylerdir. Hatalar aslında yaptığımız şeyi daha iyi yapmamızı sağlayan öğrenme araçlarıdır. Hata yapabilmeyi kendine yasaklayan çocuklar hataları ‘’ öğrenmeye yardımcı veriler’’ olarak değil ‘’ kaçılması gereken yasaklar ve öcüler’’ olarak görürler. Böyle düşünen çocukların hata yapma ihtimali yüksektir.

Bu yüzden anne babaların çocukları hatalardan öğrenme oyununa davet etmeleri önemlidir. Çünkü herhangi bir hata veya bilgisizlik karşısında ‘’ bunu nasıl yaparsın’’ yerine ‘’ bu hatanın bize öğrettiği nedir bulalım’’ tavrı ile yaklaşmak çocuğun hatalarından öğrenmesine yardımcı olur.

Amaçlarla ulaşmada hataların tercih edilmediği ama yinede karşımıza çıkıyorlarsa bundan yararlanabileceği anlayışının hakim olduğu bir evde yetişen çocuk hatalarından korkmak yerine yararlanmayı öğrenecektir.

Beklentilerimiz Çocuklarımız İçin Mi? Yoksa .....?

Anne babaların beklentilerinde hakları olabilir. Ama çocuğun beklentilerini öğrenmek ve bu beklentinin nedenini düşünmek önemlidir. Belki çocuğun beklentileri içinde ailenin de haklı bulunacağı nedenler vardır. Ör: Arthur Miller satıcının ölümü
Ne yazık ki anne babalar çoğu zaman kendi özlemlerini çocuğunun sınavda gösterdiği başarı üzerinden gidermeye çalışırlar.

Başarısızlık Değil Başarıya Odaklanma

Girilen sınav iki şekilde değerlendirilir. -Bilinen soruların yüzdesi -Bilinmeyen soruların yüzdesi. Sınav sonrasında bu yüzdelerin hangisi üzerinde durulmalı? Genel eğilim hatalar, bilinmeyenler ve başarısızlık üzerinde durmaktır.

Özellikle başarısını kişiliğinin değeri olarak gören öğrenciler hata düzeyini görme eğilimi baskındır. Bu çocuklar sınav sonunda kaç yanlış yaptıkları ile ilgilenirler. . 50 sorunun 25’ini doğru yapmışsın denildiğinde bildiklerine, 25’ ini yapamamışsın denildiğinde bilmediklerine yoğunlaşılır. Oysa yanlışlara değil, doğrulara dikkat çekilmelidir.

Çocuğa kendisine güvenebileceği duygusu kazandırmak için gözümüzü yapabildiklerine başarılarına ve gayretli davranışlarına çevirmemiz gerekir. Amaç bilgi düzeyini yükseltmekse bunu başarının olumlu ve teşvik edici gücünü kullanarak daha iyi yapabiliriz. Ör: Bir sınavdan sonra başaramadığı soruları nasıl azaltacağı yerine , başarılmış soru sayısının nasıl artırılacağı üzerinde duruluyorsa; çocuk anne babanın teşvikiyle yapabildiklerini görecek “başarabileceğine inancını ve kendine güvenini’’ koruyacaktır. Böylece başarıyı arttıracak arayışlara girecektir.

Başarısızlığı gündemde tutmak ise, başarısızlığı ortadan kaldıracak tedbirler almaya iter. Çocuk nasıl daha başarılı olurum yerine, nasıl başarısız olmam sorusu ile meşgul olur. Başarısızlıkla uğraşan zihnin başarılı olma düşüncelerine zamanı olmayacaktır.

Başarı yerinde hataları gündemde tutulan çocuklar genellikle zorlandığı bir soruda takılıp kalma eğilimindedirler. Bu hem zaman kaybına yol açmakta hem de diğer sorulara verilmesi gereken zihinsel enerjiyi o zor soruya vermesine neden olmaktadır.

İstemediğimizi Değil İstediğimizi Görme

İnsan beyni gelecekle ilgili çevirdiği filmleri oynama eğilimindedir. “Başaramayacağım” diyen birinin beyni başaramamayı canlandırır. Başaramama resimleri seyreden beyin, davranış olarak başaramama olasılığını arttırır. Dikkat et düşeceksin dediğimiz çocuklar bizim inadımıza düşerler. Çünkü bu çocukların beyinleri düşeceksin uyarısı aldığında düşme resmi görür.

Düşünceleri ne istediğinde odaklanan kişiler hedeflerine ulaşmada başarılı olurlar. Ne istemediğine odaklanıldığında istenilmeyen gerçekleşir. Ör: Kendimize “ endişe etme dediğimizde” beyin “ endişe ” sözcüğünü seçip ona programlanır. “Rahat ol kendine güven” dediğimizde “ rahatlık ve güven” kelimelerini seçerek ona göre program yapar.
Seçme sınavında arzu etmediğimiz facialar yerine başarıların filmlerini çevirebilirse beynimizin o yönde davranma eğilimi artırabiliriz.

Görünmeyen Gelecek Yerine Görülebilen Şimdiyi Düşünme

Geleceğin belirsizliği çoğumuz için gerilim kaynağıdır. Geleceğe doğru yürümek sisli bir yolda yürümeye benzetilebilir. Birkaç metre sonrası görünmez.
Sis karşısında bazı insanlar sorun sayılmayacak rahatsızlıklar yaşarlar. İkişer metrede olsa ilerlerler.

Bazıları ise yoğun korkular yaşarlar. Onlar birinci metrede durup 6. , 25. , 50. metrede neler olduğunu merak ederler. Bununla da yetinmeyip bu metrelerde neler olduğunu hayal ederler. (Tabi ki tehlikeli şeyler canlanır gözlerinin önünde )

Seçme sınavına giren çoğu öğrenci bu gruptadır. Sınava ilerleyen yolun 20. metresinde durup 95. metreyi gözlerinde canlandırırlar. Onlar bir tür karamsar falcılık yaparlar. Üstelik zihnin gözlerinde canlandırdıkları kazandırma gibi bir faciadır.

Beklenen başta durup sisli yolun sonunu hayal etmek değil her adımı gereği gibi atmaktır. Ör: Önümüzdeki hafta bir deneme sınavı yapılacak. Sınavda şu koşullar değerlendirilecek. Bunun için su kadar saat bu konuya, şu kadar saat şu konuya ayırmalıyım diyen bir öğrenci sisli yolun 20. ve 30. metreleri arasındakileri görebilen bir öğrencidir.

Anne babaların 100. metrenin ancak 95 metreden görülebileceğine inanmaları, inandırmaları gerekir. Bu alışkanlığı edinen çocuk sınavda sonuca ilişkin faciaları göreceğine sonraki soruları yapıp yapamayacağına ancak o soruları görünce karar verir.

Önce Çalışmanı Yap Sonra Keyfine Bak

Yapılan bir işte iyi sonuç almanın yolu amaca hizmet etmeyen davranışları bir yana bırakıp sadece hedefe hizmet eden uğraşlara yönelmektir. Yani zihin enerjisini tek bir noktaya toplamaktır. Ancak aşırıya kaçıldığında verim düşer.

Bugün çocuklarımızın yaşamına baktığımızda okulda, evde, dershanede SBS hazırlığı yaparken keyif aldıkları uğraşların sayısı ve zamanlarının azaldığını görüyoruz. Keyif almayı özler haldeler. Hatta bir kısmı zevkli uğraşlara zaman ayırdığında suçluluk duyuyor.

Oysa başka bir işle uğraşmayıp sadece dersle uğraşması gerektiğine inanmış çocuk masa başında çoğu zaman oturur. Sadece oturur. Çünkü kendinden beklenen odur.

Böylece katılmadığı faaliyetleri hayal gücünde yaşamaya başlar. Tabi ki hayal kurması sakıncalı değildir. Sakıncalı olan çalışarak geçirmesi gereken zaman hedefinden uzaklaşarak geçirmesidir.

Ders çalışsın diye başka uğraşları yasaklamak, çalışmanın kalitesini düşürür. Yoğun bir şekilde çalışan öğrencinin mola vermeye ve enerji toplamaya ihtiyacı vardır.Peki, nasıl hem çalışıp hem eğlenecekler ?

Çocuklarda önce keyifli uğraşları tercih etme eğilimi vardır. Çalışmak ve oynamak gibi iki seçenekte karşılaştıklarında “önce keyfini al sonra dersini çalış” mantığıyla hareket ederler. Burada ebeveynin devreye girip bu mantığı tersine işletmesi , “ önce dersini yap, sonra keyfine bak” anlayışını kazandırması gerekir. Tercih ettikleri uğraşın her zaman çalışma sonrası gelebileceği anlatmalı ve uygulamalıdır. Önce Tercih ettikleri faaliyeti yaptıklarında sonraki ders çalışma için itici güçleri kaybolur.

Aile içi bağlılık diplomadan çok daha önemlidir.

Zaman zaman ( çoğu zaman de pek iddialı olmazdı) çalışmak ve sınav kazanmak uğruna anne babanın çocuğuyla olan yakınlığı tehlikeye atılmaktadır. Oysa ailenin birbirine yakınlığı sınavın kazanılıp kazanılmamasından çok daha önemlidir. Sınav kazanma uğruna yapılan mücadele çocuk ile aile arasında soğuk rüzgarlar esmesine neden olmaktadır.

Eğer çocuğunuz ile ilişkiniz yumuşak ve iyi ise , ölçülü miktarda çalışmasını hatırlatmak ve çalışma şartlarını hazırlamak sorumluluğunu yerine getirmesi için yeterli olacaktır.

Ancak aile çocuk arasındaki ilişki iyi gibi görünse de sık sık sertleşiyorsa o zaman çalış uyarısı gerginliğin dozunu artıracaktır. Böylece anne baba ve çocuğun birbirine kızmak için özel bir nedene ihtiyacı kalmayacak, eğitim ve diplomadan daha önemli bir şey; aile içi iletişim, sıcaklık bozulacaktır. Ya da tamamen kaybolacaktır. Aile içi bağlılık amaç sınav araç olduğu unutulmamalıdır.

Bu günün neredeyse hepsi test uzmanı çocukları sayısal sözel yuvarlanıp giderken, çocukluk dönemi borç olarak geleceğe aktarılan çocuklar. Gelecekte eğer fırsat bulabilirlerse çocukluklarını yaşayacaklar.

Onlar sisli yolun yolcuları. Yorgunlar, kızgınlar. Üstelik ergenler. Sınav kazanmak uğruna ödeyecekleri bedel anne babalarından uzaklaşmak ise eğer, çok ağır bir bedel değil midir? Ödenen bedel kazanılan başarıdan büyükse eğer, o başarı başarı sayılabilir mi?.

Sınav kazanmak uğruna, kendine güvenini, yaşama sevincini, iletişim becerilerini kaybederek bedel ödemek zorunda kalan çocuklar yetiştirmemeniz dileği ile.

İlksen GÜZELCİK
Psikolojik Danışman
İzmit/KOCAELİ
Yazan
Psk.Dnş.İlksen GÜZELCİK
 
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Sınav Kaygısı: Çocuğun Kaygısından Anne Babalar mı Sorumlu ?" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.Dnş.İlksen GÜZELCİK'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.Dnş.İlksen GÜZELCİK'in izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     Beğenin    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Psk.Dnş.İlksen GÜZELCİK
Psikolojik Danışman
 
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.Dnş.İlksen GÜZELCİK'in Makaleleri
► Sınav Kaygısından Kurtulmak Psk.Nihal ARAPTARLI
► Sınav Kaygısı ve Anne Baba Tutumları Psk.Romina KUYUMCUOĞLU
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,973 uzman makalesi arasında 'Sınav Kaygısı: Çocuğun Kaygısından Anne Babalar mı Sorumlu ?' başlığıyla benzeşen toplam 17 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Kendimi Değiştiriyorum Nisan 2013
► Kim Korkar Sınavdan Mayıs 2011
► Okulda Başarı Ocak 2010
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


03:14
Top