2007'den Bugüne 92,313 Tavsiye, 28,221 Uzman ve 19,980 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Ailede Güven İlişkisi
MAKALE #3794 © Yazan Psk.Ülkü AYTİŞ | Yayın Kasım 2009 | 10,706 Okuyucu
AİLEDE GÜVEN İLİŞKİSİ

Modern toplumlarda aile gittikçe küçülmekte. Çekirdek aile olarak kabul edilen anne, baba, çocuk(lar) olan yapı taşı 21. yüzyılda artan boşanmalar nedeni ile daha da küçülmüştür. Anne- çocuk ya da baba -çocuk olarak minimize olmuş durumdadır. Bu durum da doğal olarak çocuklardaki psikolojik yapılanma ve gelişimi farklılaştırmaktadır. Bu anlamda en çok etkilenen alan da “ailedeki güven ilişkisi” olmaktadır.

Çocukta güven duygusunun oluşumu anne karnından itibaren başlamaktadır. Sakin geçen gebelikle birlikte annenin duygusal anlamda rahat olması, stres oluşturacak faktörlerden uzak olması, sakin iş yaşantısı, eşi ile olan uyum ve güven ilişkisi bebeğin de anne karnında sakin bir 9 ay 10 gün geçirmesi demektir. Bu süreç sağlıklı bir şekilde atlatıldığında dünyaya gelen yeni birey de kendinin güvenli bir ortama geldiğini hissedecektir. Temel ihtiyaçları (beslenme, öz bakım, sevgi) karşılanan bebek psikolojik gelişim olarak da oldukça sağlıklı bir şekilde yaşantısına devam edecektir.

Çocukların gelişim süreçlerinde 0-6 yaş dediğimiz zaman dilimi oldukça önemlidir. Bu dönemde çocuğa verilecek temel değerler( ahlak, sevgi, güven, inanç, vs) kalıcı olup, çocuğun aynı zamanda vicdan yapılanmasını sağlamaktadır. Bu dönemde çocuklarımıza dürüst olmalı, yapabileceğimiz şeyler için söz vermeli, zaman kavramını yaşatarak öğretmeli, ve onu karşılıksız severken, ödül- ceza ilişkisini kaliteli tutmalıyız. Yani kısaca; söylediklerimizle yaptıklarımız aynı olmalı, tutarlı olmalıyız. Böylece ebeveyn olarak inandırıcılık özelliğimiz ve yaptırım gücümüz kuvvetli olurken, çocuğumuzla aramızdaki güven ve sevgi ilişkisi de oldukça kaliteli olacaktır.

Peki güven duygusu sağlıklı gelişmeyen bir çocukta neler gözlenir? Öncelikle güven duygusu olmayan bir çocuk özgüven duygusunu tam olarak geliştiremez. Kendine olan güven duygusu tam olmadığı için de sorumluluk üstlenmez, ya da kendisine verilen ödev ve işleri tam istenildiği ya da ondan beklenildiği gibi gerçekleştiremez. Okul çağında, sınıfta arkadaşları ile uyum problemi ve davranış sorunları yaşar. Başarı odaklı çalışmalarda genelde yetersiz kalırlar. Gelişimi yaşından beklenin üzerinde olan çocuklar ise bu durumla baş edebilmek için genelde biz yetişkinlerin kurnazlık , haşarılık diye adlandırdığımız davranış modelleri geliştirirler. Yalan söylemeye meyilli olurlar. Kendilerine göre oluşturdukları hayal dünyalarında yaşarlar ve bunu kendi gerçekleri kılarlar.

Özellikle parçalanmış aile yapısı içinde büyüyen çocuklar sevgi ihtiyaçlarını yeterince karşılayamadıkları için bu duyguyu alabilecekleri ortam yaratma peşindedirler. Bu durumu yaratırken de küçük yalanlar yada oyunlara başvurmaktan çekinmezler. Çünkü amaçları anne ve babayı bir araya getirmek ve eksik olan sevgi ve güven ilişkisini tamamlamaktır. Somut –soyut kavramı zaman zaman karışan bu çocuklarda öfkeli bir ruh hali hakim olmaktadır. Genelde olaylar karşısında suçlu aramaya meyilli olan bu çocuklar cezalandıracak birilerini mutlaka bulurlar. Kimseyi cezalandıramazlar ise kendilerine ceza vermekten çekinmezler. Ergenlik çağında ise güven duygusundan uzak, inatçı, kural tanımayan, sınır kavramı olmayan birer bireye dönüşürler.

Ülkemizde parçalanmış ailelerin temelinde ise ne yazık ki iki ailenin evlenememesi yatmakta. Ülkemiz için konuşacak olursak, onaylanmamış bir evlilik gerçekleşmişse gelin yada damat hangisi onaylanmammışsa o birey aile dışında tutulmaya meyillidir. Bu duruş biçimi davranışlarla yeni oluşan çekirdek aileye hissettirilir. Aynı şekilde bu tarz kurulmuş aileden dünyaya gelecek olan yeni nesillere de mesafeli davranmak bu kurulan aile yapısının geniş aile içinde kabul görmediğinin gösterilme biçimi olarak hala ülkemizde sürdürülmektedir. Bu tarz yaşamlarda oluşan travma da zaman içinde bireylerin ruh sağlıklarını bozmaktadır. Anne ve babanın ruh sağlığı bozulmuş ise bu çocuğa da geçmektedir. Evdeki huzursuzluk, güven eksikliği, sözel şiddet, fiziksel şiddet, kabul görmeme gibi durumlar çocukların oyunlarına, okuldaki yaşantılarına, ders başarılarına, grup arkadaşlıklarına, iletişim becerilerine maalesef olumsuz olarak yansımaktadır.

Aile içinde yaşanan travmanın kendisi topluluk için de bulaşıcıdır. Sözlü ve de sözsüz iletişim içinde bulunan bireyler travmayı birbirlerine bir şekilde aktarırlar. Evden mutsuz çıkan baba iş yerinde iş arkadaşlarını ya da müşterilerini mutsuz bir yüz ile karşılayacaktır. Her ne kadar “güler yüz maskesi” takınsa da beden dili maalesef kendisini ele verecektir. İstemeden çıkan yüksek ses tonu, kontrol edilemeyen agresil el-kol hareketler gibi. Bu tarz yaşantı bir müddet sonra toplum içinde kabul görmeyecek ve kişi dışlanmaya başlayacaktır. Dolayısı ile toplulukta kabul görmeyen bir birey için bu durum bir travmadır. Kişi bu travmayı da zamanla çevresindeki bireylere sağlıksız bir şekilde aktarmaya başlar. Bu süreç içersinde zaten bozuk kurulmuş olan ilişkiler daha da bozularak ve bu bozuk ilişkiler birbirine eklenerek çoğalırlar. Çözümlenmeyen bu süreç içersinde, insan doğası gereği, kişide hastalıklı davranış biçimleri olarak gözlemlenir. Örneğin, kabul görmemişliği somatize edebilir, bu kabul görmemişliği ki sık sık bedenin herhangi bir yerinde nüks eden ağrılardan şikayet eder şeklinde dile getirebilir. Yada kişilik yapısında değişiklikler oluşabilir, uyku bozukluğu, yeme bozukluğu gibi rahatsızlıklar da ortaya çıkabilmektedir

Psikolojik yapı içinde bireyin bilinçüstü “ben hastayım” derken, bilinç altı da “kabul görmediğim yerde yaşayamam, varlığımı sürdüremem” demekte ve bunu artık bedensel rahatsızlık şeklinde dile getirerek çevresinden yardım istemektedir. Kocası tarafından fiziksel şiddet gören kadın bunu ifade edemediğinde bedeni bu durumu bir şekilde ortaya koyacaktır. Psikolojik rahatsızlıkların temeli olan “yok sayma” bireyin kabul görmediği yaşam alanında varlığını sürdürmeye çalışması durumunu sadece ailelerde görmeyiz. Örneğin, üniversiteye yeni başlamış bir gencin yurtta oda arkadaşları tarafından dışlanması, istenmediğini hissetmesi ve bunu yaşaması, askerde koğuş arkadaşlarınca dışlanan bir birey, iş yerinde çalışma arkadaşlarınca grubun dışında tutulan, mobing uygulanan kişiler de bu duruma birer örnek ve yaşadıkları çatışmanın şiddeti doğrultusunda da psikolojik olarak yıpranmakta ve psikolojik rahatsızlıklara maruz kalmaktadırlar.

Ailemize yeni katılacak birey yada bireyleri oldukları gibi kabul etmeyi öğrenmeliyiz. Hele de bizim gibi çoklu kültürleri bir arada barındıran sosyal yapılar kültürel farklılıkların tadına varmayı bilen topluluklar olmalılar. Bireylerde bu yapının içinde üstlerine düşeni yapmalılar. Farklı olan daima korkunç, tü kaka, kötü, ulaşılmaz değildir. Farklı olan tad katandır. Onların yaşam içinde getirdiklerinin tadına bakmalıyız ki, belki yeni keşiflere yolculuk yapabiliriz. Bu yeni bir yemek çeşidi olabileceği gibi bambaşka bir davranış modeli de olabilir.

Yukarıda yazdıklarımdan yola çıkarak diyebiliriz ki; sağlıklı topluluklar, kendi içlerinde birbirlerini oldukları gibi kabul eden ve de yaşam alanı sunan bireylerden oluşmaktadır. Ve bu bağlam da bu toplulukların aile yapıları ve aile bireyleri ruhsal anlamda sağlıklı bireylerdir. Ve bu topluluklar yeryüzünde uzun süre var olabilmekte, ekonomik ve de toplumsal yapı olarak da güçlü medeniyetler oluşturabilmektedirler

Sonuç olarak diyebiliriz ki, çocuklarımıza vereceğimiz sağlıklı güven ve sevgi ile onların birer birey olarak geleceklerini yapılandırıyoruz. Biz yetişkinler kendi davranışlarımızla yeni nesillere örnek oluşturuyoruz. Yeni dünyaya getireceğimiz bebeklerimiz de daha anne karnındayken bu güvenli, sevgi dolu, anlayışlı, mutlu ortamı hissetmektedir. Kendi içinde bir dinamiği olan her aile zaman zaman yorulabilir, iletişim kanallarını tıkayabilir. Böyle durumlarda değiştirmeden sevmek, kabullenmek, sorumluluklardan kaçmamak çıkış noktasını bulmakta bize yardım edebilir. Bunun içinde yapmamız gereken tek şey, “minimize olmuş bir aile yapımız olsa bile” aile üyelerimize sevgimizi ve güvenimizi tutarlı ve onların ihtiyacını karşılayacak kadar vermektir. Bunun dozu da ne çok az olmalı onları cezalandırmak için, ne de çok fazla sunulmalı daha çok başarı ve ya iyi davranış için.
Psikolog Ülkü Alaca Aytiş
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Ailede Güven İlişkisi" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.Ülkü AYTİŞ'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.Ülkü AYTİŞ'in izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     Beğenin    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.Ülkü AYTİŞ'in Yazıları
► Kariyer ve Güven İlişkisi Psk.Dnş.Erkan ÖZ
► İlişkilerde Güven Duygusu - Yeniden Güven Kazanmak Mümkün mü? ÇOK OKUNUYOR Psk.Dnş.Filiz OKUŞ TEZEL
► Ailede Disiplin Psk.Sabahat ERLER
► Ailede Disiplin Psk.Dnş.Alaaddin DEBGİCİ
► Parçalanmış Ailede Yaşamak Psk.Ali BIÇAK
► Başarı Ailede Başlar Psk.Gülçin DÖNMEZ FİDAN
► Boşanan Ailede Çocuk Olmak Psk.Emine Lamiser ATİK
► Ailede Etkili İletişimin Koşulları Psk.Duygu KARAKULAK TAKVİM
► Ailede Birbirimizi Neden Yanlış Anlarız Dr.Psk.Dnş.Ayfer SUMMERMATTER
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,980 uzman makalesi arasında 'Ailede Güven İlişkisi' başlığıyla benzeşen toplam 27 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Önce Ebeveyn Olmak Kasım 2009
► Oyun Danışmanlığı Ekim 2009
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


18:15
Top