2007'den Bugüne 92,260 Tavsiye, 28,210 Uzman ve 19,973 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Erektil İşlev Bozukuğunun Dinamik Nedenleri
MAKALE #3945 © Yazan Prof.Dr.Doğan ŞAHİN | Yayın Kasım 2009 | 9,881 Okuyucu
EREKTİL İŞLEV BOZUKLUĞUNUN DİNAMİK NEDENLERİ

GİRİŞ

Dinamik yaklaşım her hangi bir belirtiyi ortaya çıkaran bilinç dışı kuvvetleri ve bunların arasındaki ilişkileri anlamaya çalışır. Dinamik yaklaşıma göre derinde yatan başlıca nedenler çözülmemiş ödipal problemler ve eşlik eden seksle ilgili korku ve suçuluk duygularından kaynaklanan bilinçdışı intrapisişik çatışmalardır.

Erektil işlev bozukluğunda ilk önce incelenmesi gereken etmenler şunlardır:
1-Anneye (ya da güncel olarak anneyi sembolize eden bir nesneye) yönelik bilinçdışı cinsel arzular.
2-Babaya ( ya da babayı sembolize eden nesnelere) yönelik rekabet ve agresif arzular
3-Babanın cezaladıracağına ( kastre edeceğine) dair korkular
4-Anne ve baba ile toplumsal değerlerin ve yargıların oluşturduğu süperegodan kaynaklanan anneye duyulan arzuların yarattığı suçluluk duyguları.

Erektil işlev bozukluğu bilinçdışı arzuların ve çatışmaların neden olduğu anksiyeteyi ortadan kaldırmaya yönelik bir savunma tepkisidir. Alternatif bir hipoteze göre ise sebebinin ne olduğundan bağımsız anksiyetenin bir bileşenidir. Yani hastanın psişik defansları anksiyetenin ortaya çıkmasını engelleyemediği zaman erektil işlev bozukluğu oluşur.

Açıktır ki cinsel uyanmaya özellikle de gelişme yıllarında olumsuz duygular eşlik ediyorsa ereksiyon zorlukları olabilir. Bu olumsuz olasılıkların çekirdeğinin ölüm veya kastrasyon gibi ensestiyoz impulslarda yattığı söylenebilir.

Cinsel aktiviteyle ilgili korku, utanç veya ceza beklentisinin çeşitli nedenleri olabilir. Eğer çocuk her mastürbasyon yaptığında babasının onu döveceği, cehenmeme gideceği ya da zarar göreceği korkuları içinde olursa, cinsel dürtüler annesine ya da bitişik komşudaki kıza yönelik olsun farketmez anksiyete uyandıracaktır.

Cinsellikle ilgili dinsel algıların da tetiklediği suçluluk, günah ve utanç yanında bilinçdışı cinselliğin agresyonla identifikasyonu bizim kültürümüzde ereksiyon zorluğu yaratan nedenlerden biridir. Hatta cinselliğin agresyonla identifikasyonu zaman zaman bilinçli de olabilmektedir. Eğer cinsellik kadını aşağılamak, kirletmek gibi anlamlar içeriyorsa sevdiği bir kadını böylesine aşağılamktansa ve onu sevilesi olmaktan çıkarmaktansa ereksiyon zorluğu tercih edilebilir.

Bilinçdışı arzular ve çatışmalara bağlı cinsel ketlenme, karşı cinse yakınlaşmakta hafif bir çekingenlikten, tam bir isteksizliğe kadar varabilir. Ketlenme cinsel eylemlere karşı bir antipati veya bir ilgisizlik şeklinde hissedilebilir ve kişi tarafından farkedilmeksizin etkili olabilir (örneğin kişi gerçekte aktif olarak eş bulmaktan kaçındığı halde, bir eş bulmasının tamamen rastlantıya bağlı olduğunu düşünebilir); veya ketlenme kendisini, kişi bilinçli olarak doyumu arzuladığında ortaya çıkan uyarılma ya da orgazm olamamak şeklinde gösterebilir.

Ketlenme cinselliğin tümünü veya sadece bazı yönlerini kapsayabilir. Örneğin, yalnız şevheti, yalniz sevecenliği, yalnız uyarılmayı, yalnız orgazmı, yalnız bazı tip eşleri veya bu ketlenmeye eşlik eden ve çağırışım yoluyla çocuklutaki cinsel korkulara bağlı bazı özellikleri içerebilir. Ketlenme ya çocukluk korkularını uyandıran koşulların ortaya çıkışında ya da sadece örneğin bazı özel güvencelerin yokluğu gibi bazı koşullarda etkili olur.

Görünür ketlenme, bazı bilinçdışı güdülere şekil değiştirmiş bir çıkış yolu olanağı sağlayabilir. Ereksiyon zorluğu bazan kadınsı-reseptif ya da mazohistik bir tutumun anlatımı olabilir.

Erektil işlev bozukluğu egonun tehlikeli görülen içgüdüsel bir eylemin gerçekleşmesini engelleyen savunucu bir etkisinden doğan bir bozukluktur. Ego, cinsel zevkin çok büyük bir tehlikeye bağlı olduğuna inanırsa, bu zevkten vaz geçer. Bir kural olarak söz konusu temel tehlike kastrasyondur; buradaki bilinçdışı fikir, penisin vajina içindeyken yaralanabileceğidir. Bir sevgi yitimi korkusu erektil disfonksiyonun nedeni olarak çok az rol oynar. Buna karşılık kendi uyarılmasından korkma, kastrasyon anksiyetesine karışık hale getirebilir.

Çocukluk cinselliğinin çekirdek kompleksi oedipus kompleksidir. En basit ve en yaygın tipinde erektil işlev bozukluğu anneye bilinçdışı bir cinsel bağlılığın devamına dayanır. Cinsel partner bir yandan anne olmadığı için yeterince çekici olmaz fakat aynı zamanda anneyi sembolize ettiği için de cinsel arzunun inhibe edilmesini zorunlu kılar.
Bilinçdışı kadınsı yönelimi olan bir erkek, anksiyete nedeniyle cinsel fonksiyonlarını yapmaktan da kaçınacaktır ve feminen identifikasyon en inatçı erektil işlev bozukluğu vakalarının patojenezide önemli bir rol oynar.

Kuşkusuz korkulan bütün diğer çocukluk cinselliği amaçlarının, yani pregenital fantazilerin reddi de erektil işlev bozukluğu yapabilir.

Bir çok erkek, tek bir kadın ya da tek bir kadın tipi karşısında ereksiyon sağlayamazlar. Bu tip erkekler, çoğu zaman şevheti şefkatten izole ederler ve sevdikleri karşısında ereksiyon sağlayamazlar. Birçok erkeğin subjektif aşk koşulları vardır; yani cinsel zevke karşıt olan bilinçdışı anksiyeteyi gidermekte araç olarak bazı koşullara gereksinim duyarlar. Bu koşullar, örneğin eşin belirli vücut tipini veya eşten beklenen bir davranış biçimi şart koşabilir. Bu koşulların gereklilik derecesi, basit bir yeğlemeden, olmadığı zaman tam bir ereksiyon kaybına yol açan zorluklara kadar değişebilir.
Erektil işlev bozukluğunun dinamiğinde rol alan etkenler aşağıdaki gibi sınıflandırılabilir:

A-YATKINLIK YARATICI FAKTÖRLER

1-Çözümlenmemiş Ödipal Sorunla İlgili Faktörler :
Karşı cinsten ebeveyne yönelik libidinal yatırımın çözümlenmemiş ve aynı cinsten ebeveyne yönelik hasmane duyguların devamı kişinin cinsel partneriyle ilişkisinde çeşitli zorluklara yol açabilir.
a) Anne veya anneyi sembolize eden bir nesneye yönelik çözümlenmemiş bilinçdışı cinsel arzu : Yüzeysel olarak hiçbir cinsel bağlılık tam olarak çekici değildir; çünkü eş hiç bir zaman anne değildir, daha derin bir düzeyde, her cinsel bağlılğın inhibe edilmesi gerekir, çünkü her eş aynı zamanda anneyi temsil etmektedir.
b) Baba veya babayı sembolize eden bir nesneyle ilişkili agresif ya da rekabetçi arzular : Baba ya da babayı sembolize eden güncel bir nesneye yönelik agresif ve rekabetçi bilinçdışı arzular Bunların yaratacağı misilleme korkusu nedeniyle cinsel başarıdan vazgeçmeyi gerektirebilir. Herhangi bir şekilde babayı yenme ya da geçme veya babanın kadınına sahip olma arzusu beraberinde korkuyu da barındırır. Bu korku kısaca kastrasyon anksiyetesi olarak adlandırılmaktadır ancak bu korkunun ya da kastrasyonun genel bir cezalandırma korkusu, başarısızlığa uğrama endişeleri şeklinde olabileceği de unutulmamalıdır.
c) Kastrasyon korkusu : Kastrasyon anksiyetesi cinsel sorunların odağında bulunan ya da çeşitli çatışmaların bir tür son ortak yolu gibidir. Aynı şeyi aşağıdaki diğer nedenler için de söyleyebiliriz. Çünkü çeşitli çatışmalar sonuçta çözümlenmemiş ödipal sorun etrafında kümelenmekte, bilinçdışı suçuluk duyguları, ensest korkusu aynı sorunun değişik boyutları olarak kendilerini göstermektedirler.
i) babanın kastrasyonu : cinsel ilişki veya anneye duyulan arzu dolayısıyla baba tarafından cezalandırılacağına ve kastre edileceğine ilişkin bilinçdışı korku cinsel hazdan veya ilişkiden vazgeçmeye neden olabilir.
ii) annenin kastrasyonu : Kastrasyon sadece baba değil aynı zamanda tehlikeli, yaralayacı, yutucu bir anne imgezi tarafından da uygulanabilecek bir ceza olarak tasarlanabilir. Özellikle penisin vajina içindeyken gizli dişleri olan bir vajina tarafından koparılabileceği ya da cinsel ilişkinin penise zarar verici olacağına ilişkin bilinçdışı korkular ereksiyor zorluklarına neden olabilir.

d) Negatif Ödipal Kompleksi : Cinsel kimliğin gelişimine ait sorunlar şiddet derecesine göre heteroseksüel ilişkiye olanak vermeyecek ölçüde kendini gösterebilir ya da ancak özel durumlarda ilişki mümkündür.

2-Süperego kaynaklı suçluluk duyguları :

Karşı cins ebeveyne yönelik yatırım ve eş seçimindeki benzerlikler cinsel ilişkiyi olanaksız kılabilecek ölçüde anksiyete yaratabilirler.
a) Ödipal suçluluk:
Kişinin sevdiği biriyle cinsel tatminden haz duyması ve böyle yaparsa cezalandırılacağı korkusu arasındaki bilinçdışı çatışma, psikalitik teorinin cinsel sorunlarla ilgilgi açıklamasını çekirdeğini oluşturur. Özellikle çocukken öğrenilmiş olan cinsel deneyimlere verilmiş cezalara ilişkin eski korkular yeni yaşantılarla uyanır. Yetişkin bu korkuların kurbanı olur ve çocukluk korkuları ile halihazırdaki sorunu arasındaki ilişkiyi bilmemesine rağmen bazı ödünler verir. Bir arzu bilinçdışına itilse de yok olmaz , şöyle ya da böyle bir ifade olanağını bulur. Yasak istekler değişik bir şekilde doyum ararlar böylelikle ego anksiyete ile alert olmaz. Seks bir çatışmaya konu olduğunda cinsel istek inkar edilir ve sonraya ertelenir, ayrıştırılır ve çarpıtılmış nevrotik yollarla ifade edilir.Cinsel zevk almakla ilgili suçluluk duyguları kişi farkına varmadan cinsel işlevi bozar.

Cinsel semptom oluşumundan sorumlu olan mekanizma, hastanın farkında olmadığı ve sessiz bir şekilde duran çatışmalarının hali hazırdaki yaşantısıyla aktive olmasıdır.Yetişkin bir kadınla aşk yapmak üzereyken eski kastrasyon korkuları ortaya çıkar ve ereksiyonu engeller. Bu baskılanmış cınsel çatışmalarının ortaya çıkması yetişkin cinsel sorunlarının nedenidir.

b)değerler, kurallar/ cinsel arzular arasındaki çatışma

Bizim kültürümüz cinsel haz ve cinsel yaşam kişinin özgürce ve istekleri doğrultusunda yaşamasına olanak vermeyen sınırlayıcı öğelerle doludur. Cinsel ilişkiye giden yolda kişilerin kendi özgün eğilimlerini perversiyon kırıntılarını yaşamaları gene kültürümüzde sınırlandırıldığından bir çok kişi cinsel ilişki sırasında kendini bu sınırların içinde hareket etmeye zorunlu hisseder. Oysa insanlar bir çok eğilimi perversiyon sınırında olmadan taşıyabilir v cinsel yaşamlarının yelpazesini bunlar oluşturabilir. Bu tür eğilim ve istekler bastırıldığında cinsel haz da ketlenebilir.

c) genel olarak kurallar/haz araındaki çatışma : Kültürümüz sadece cinsel hazzı değil her türden eğlence ve haz karşısında da sınırayıcı öğelerle doludur. Akranlarıyla oyun oynayan bir çocuk ebeveynlerinin tutumu sayesinde her an cezalandırılabiliceği endişesi içinde olabilir ve her türlü eğlence ve haz yaratıcı eylem karşısında aynı suçluluğu duymaya devam edebilir. Obsesif karekterli kişilerin haz ile kurallar ve verimlilik arasinda süregiden bir çatışmaları vardır. Obsesif karekterler gerek çevrelerini gerekse ilişkilerini kontrol altında tutmaya çalışarak, kendi duygularını bırakmamak böylece nevrotik çatışmalarını kontrol etmek arzusu içindedirler.

Bazan kirlilik obsesyonları cinsel ilişkiye önemli ölçüde engelleyici olabilmektedir. Bir hastamızın eşi sevişmeden evvel tüm çarşafları değiştiriyor, altlarına muşamba serdiriyor ve uzun ve titiz bir şekilde temizlenmelerine karşın herhangi bir kirlilik bulaşabilir düşüncesiyle eşine dokunmuyor ve eşinin de kendisine dokunmasına izin vermiyordu.

3-Pregenital Sorunlar ( Cinsel gelişimin erken dönemlerinde fiksasyon) :Şiddetli pregenital fiksasyonlar cinsel ilişkiye çoğunlukla izin vermezler. Cinsel ilişkinin mümkün olduğu durumlarda da çeşitli perversiyonlarla kendini gösterir. Çok defa cinsel birleşme herhangi bir kısmi dürtünün aktivasyonundan sonra mümkün olabilmektedir.

a) cinsel nesneye yönelik bilinçdışı agresif fanteziler
Cinsel nesneyi parçalama, öldürme, yaralama gibi bilindçdışı fateziler erken çocukluk dönemindeki patolojik nesne ilişkilerinden kaynaklanır ve bunların sevgi ve iyi nesne tasarımları ile nötralize edilemeyip süreklilik arz etmeleri ya perversiyonlar ya da cinsel işlevlerin ketlenmesi şeklinde kendini gösterir.

b) cinsel nesneye yönelik bilinçdışı persekütif fanteziler

Aynı şekilde enken çocukluk döneminde patolojik nesne ilişkileri annenin yaralayıcı, yutucu ve öldürücü tasarımlarını içerir. Anne veya anneyi sembolize eden kadınlarla yakınlaşma ortadan kalırılacağı ya da zarar göreceği fantezilerini alevlendireceğinden cinsel yakınlaşma ve ilişki olanaksız olabilir.

b) agresyon inhibisyonu

Daha nevrotik düzeyde, bir kısım hasta cezalandırıcı ebeveyn ve bunlara bağlı süperego çekirdeklerinin baskısı altında her türlü agresyonu bastırmak ve ketlemek zorunluluğu duymuşlardır. Cinsel dürtünün agresyon bileşeninden yoksun olması dolayısıyla cinsel ilişkiyi de olanaksız kılacak biçimde girişimler engellenmiş olur.

c) parsiyel dürtülerin baskınlığı

Ereşkinin olgun genital cinselliğine giden yolda çocuk bir çok parsiyel ve pervers arzular döneminden geçer eğer bu olgunlaşma gerçekleşmemiş ve cinsel dürtü parsiyel dürülerin egemenliği altındaysa fetişizm, gözlemecilik, teşhircilik gibi cinsel ilişkiye gitmeyen perversiyonlar görülür.

4- Cinsel gelişim basamaklarının erken dönemlerine regresyon:

Çeşitli çatışmalar ve zorlanmalar kişileri psikoseksüel gelişmenin erken dönemlerine regerse edebilir ve regrese olmuş kişinin temel güvenlik ile ilgili kaygıları cinsel ilişkiye izin vermeyecek boyutlara ulaşabilir. Evlilik de bazan regresyon nedeni olabilmektedir. Evliliğe kendini hazır hissetmeyen, evliliğin getireceği sorumlulukları alabilecek kadar olgunlaşmamış kişilerde çeşitli hipkondriak semptomlar, somatizasyonlarla birlikte erektil disfonksiyon ortaya çıkabilmektedir. Hatta bazan evlilikle ortaya çıkan regresyon, psikotik boyutlara ulaşır. Evliliğin hemen öncesinde başlayan yoğun anksiyete bunun habercisi olabilir. Bizim klinik deneyimimiz bu tür vakaların tedavilerinde seks terapisinden önce kişiyi girdiği regresyondan çıkaracak bir tedavinin öncelikli olmasının gerektiği yönündedir.

B-EREKTİL DİSFONKSİYONA YOL AÇABİLECEK GÜNCEL DİNAMİK FAKTÖRLER

1)Cinsel eşin anne figürü olarak algılanmasını kolaylaştıran bir olayın ya da durumun oluşması :

Evlilik ilişkisinde rollerin ebeveyn-çocuk ilişkisine evrilmesi cinsel isteksizliğe ve işlev bozukluklarına neden olabilmektedir.
a) Hamilelik, doğum : Eşin hamile kalması ya da doğum yapması çözümlenmemiş odipal sorunu olan bir erkekte eşin anneyi sembolize etmesini tetikler ya da artırabilir ve ortaya çıkan çatışma erektil işlevi bozabilir.
b) Projektif identifikasyon ve entrojeksiyon süreçlerinin çocuk-ebeveyn paternini yerleştirmesi: Bağımlı erkekler evlilik ilişkisinin içinde karşılıklı işleyen projektif identifikasyon ve entrejeksiyon süreçlerinin bir sonucu olarak zamanla anne/oğul ilişkisini yeniden kurarlar. Bu süreç çoğunlukla eşe karşı cinsel isteksizlik ve ilgisizlik şekinde kendini gösterir ve ereksiyon zorlukları buna eşlik eder.

2)Kastrasyon anksiyetesini yeniden ortaya çıkaran bir olayın meydana gelmesi

a) bir otorite tarafından cezalandırılma ya da cezalandırılma tehdidi: Yaşanan herhangi bir cezalandırma ya da cezalandırılma tehdidi eski kastrasyon korkularını tetikleyebilir
b)ilişkide üçüncü bir kişinin gerçek ya da fantastik olarak varlığı: Eşinin başka birine ilgi duyacağı ya da zaten duyduğu, aslında kendisinin yetersiz olduğu gibi yorumlayabilecekleri olaylar karşısında gene eski üçgen ve onun uyandırdığı korkular ortaya çıkıp erektil işlevi bozabilirler.
c) raslantısal başarısızlık: Kastrasyon korkusu içinde olan bir erkek yaşadığı bir rastlantısal erektil zorluğu kastre oluşunun ve iktidarını yitirişinin işareti olarak alabilir ve ereksiyon sorunu bu nedenle davamlılık kazanabilir.
d) sünnet, kirvelik vb gibi sembolik anlamı olan olaylar: Kastrasyonu doğrudan işaret eden veya çeşitli düzeyden sembolize edici bir takım olaylar kastrasyon korkularının alevlenmesine ve bu da ereksiyon zorluğuna neden olabilir.

3)Ödipal Yenilgi Olarak Algılanan Bir olayın meydana gelmesi

a) aldatılma: aldatılma yarattığı narsisitik yaralanma, eşe yönelik agresyon, sevgi yitimi gibi nedenler yanında olayın ödipal bir yenilgiyi sembolize edebilmesi dolayısıyla da ereksiyon zorluğuna neden olabilir.
b)raslantısal başarısızlık: yaşanmış bir rastlantısal ereksiyon zorluğu kastrasyon anksiyetesini provoke edebileceği gibi aynı zamanda kendi yetersizliğinin bir göstergesi olarak da algılanabilir.
c)başkalarının abartılı cinsel deneyimlerinin öğrenilmesi ve mitler: Mitler ve yanlış inanışlar yanında insanların cinsel deyimlerini abartarak birbirlerine anlatmaları gibi, kişinin kendi cinsel “performansını” başkalarıyla kıyaslamasına neden olur. Gerek mitler ve yanlış inanışlar gerekse de bu tür anlatımlar karşısında bir erkek kendini yetersiz ve eksik hissedebilir ve bu da eski yetersiz erkek çocuğu imgesini uyandırabilir. Yetersizlik ve aşağılık duygusu içindeki bir erkeğin cinsel istek ve ereksiyon işlevi bozulabilir.
d) partnerde cinsel işlev bozukluğu özellikle istek azlığı ve anorgazmi: Bir erkek eşinin cinsel isteksizliğini veya haz alamayışı ya da orgazm olamayışını kendi yetersizliğinin bir göstergesi olarak algılayabilir.

4)Engellenmiş parsiyel dürtüler ve “perversiyon” arzuları

İnsanlar çocuklukluklarından bir çok pervers eğilim birlikte taşırlar. Bunlar güçlerini yitirmişler ve erişkin olgun cinsel arzulara hizmet edecek şekilde denetim altına alınmışlardır. Ancak çekingenlik, utanma ve iletişim eksiklikleri cinsel yaşantıya bunların dahil edilmesini engelleyebilir ve bu da cinsel hazzı azaltarak ereksiyon zorluklarına neden olabilir.

5)Narsisistik sorunlar

a)Yaşlanma
b)Cinsel çekiciliğinden kuşku duyma
c)Yakın ilişkiye girme korkuları
d)Narsisistik yaralanmalar

6)Depresyon ve Anksiyete

a)Depresyon : Depresyon ruhsal enerjinin yetersizliği ve her turlu hazzın ortadan kalkması dolayısıyla cinsel isteksizlik ve ereksiyon zorluğu yapmaktadır.
b)Anksiyete : Nedeni ne olursa olsun yoğun anksiyete cinsel işlevleri de ketleyebilir. Kişinin kendini tehlike ve tehdit altında hissettiği bir koşulda enerjisinden tasarruf edebileceği ilk işlevlerin başında cinsel işlevler gelir.

c)Psikotik anksiyete: Dağılma korkusu ve buna karşı sürdürülen savunma cinsel işlevlerin ihmal edilmesini gerektirdiğinden dolayı gene cinsel isteksizlik, ilgisizlik ve ereksiyon zorluğu ortaya çıkabilir.

7)Travmatik deneyimler
Travmatik yaşantılar özellikle çocuklukta yaşanmış cinsel travmalar bir çok cinsel işlev bozukluğuna bu arada ereksiyon zorluklarına da neden olabilir. Bazan da çocukluk çağında yaşanmış ve bastırılarak unutulmuş ya da dissosiye edilmiş bir travmatik yaşantı güncel bir travma ya da travmayı anımsatan bir olay travmatik yaşantıları yeniden canlandırabilir ve ereksiyon zorluğuna neden olabilir. Herhangi bir çocukluk çağı travması olmaksızın erişkinlikte ortaya zıkan ağır travmalar da yarattıkları anksiyete ve narsisistik savunmalar dolayısıyla ereksiyon zorlukları yaratabilirler.

Tablo-1: Cinsel nesneye uzanan cinsel dürtünün iki temel olumsuz duygulanımla (kastrasyon anksiyetesi ve suçluluk duyguları) ketlenmesi:

Kastrasyon Anksiyetesi

Cinsel Dürtü Cinsel Nesne
Cinsel Uyarının Ketlenmesi (a)ilgi, istek fazında, b)uyarılma fazında, c)orgazm fazında)
Suçluluk Duyguları


C-DEVAM ETTİRİCİ FAKTÖRLER

1)Genel ilişkideki sorunlar

Birçok çift için cinsellik ile sevgi ve genel uyum çok sıkı bir ilişki içindedir ve bunların herhangi birindeki sorun diğerlerine de yansır. Eğer partnerlerden biri diğerine karşı ilgisini kaybetmişse veya gücenmişse tatminkar bir cinsel ilişki genellikle sürdürülemez.
Oldukça muhafazakar bir ortamdan gelen ve genel ilişkileri oldukça bozuk bir çiftin erkek üyesi cinsel isteksizlikten ve ereksiyon zorluğundan yakınmaktaydı. İki tarafın aileleri de çiftin evliliği ile çok ilgiliydi. Çiftin erkek üyesi bu “mutlu ve örnek aile ilişkisi”ne karşın eşinden memnun değildi ancak rahatsızlıklarını eşine söyleyemiyordu. İletişimlerindeki bozukluk erkeği ayrılma kararına götürmüş ancak bunu da eşine söyleyemiyordu. Eşinden ayrılabilmesi kendi sosyal ortamı ve ailesi tarafından kabul edilmeyecekti. Ailesine karşı çıkabilecek ölçüde bireysel davranabilmesi de olanaksızdı. Sonuçta eşiyle cinsel ilişkide zevk alamamak ve ereksiyonu temin edememek gibi bir yakınması gelişmişti.

2)Partnerler arasındaki çekicilik kaybı:

Partnerler arasındaki çekicilik kaybı genellikle cinsel işlevlere yansır. Değişim kendiliğinden olabileceği gibi yaşlanma veya fizikel değişikliklerle de (obesite, sakatlayıcı ameliyat, kötü hijyen) ortaya çıkabilir.

3)Partnerler arasındaki zayıf iletişim:

Cinsel işlev bozukluğu gelişen bir çok çift cinsel ilişkilerini konuşamamaktadır. Böylelikle partnerler hem cinsel ihtiyaçlarını ve anksiyetelerini ifade edemezler hem de herbiri karşışındakinin düşünce ve duygusunu tahmin etemeye çalışır. Bu tür tahminler ciddi yanlış anlamalara yol açabilir ve cinsel zorlukları daha da artırabilir. Örneğin doğumu takiben cinsel ilgisi azalmış bir kadın partnerine artık uyarılmak için daha nazik bir ilgiye ihtiaç duyduğunu söylemeyebilir, partneri de eşinin cinsel ilgi azlığını kişisel bir red olarak algılayabilir ve aşk yapmaktan geri çekilebilir veya partnerinin bir an önce kurtulmak istediğini düşünerek acele edebilir.

Özellikle cinsel işlev bozukluğunu karşı tarafın hassas olabileceği için gizleme, ya da karşı tarafın cinsel işlev bozukluğundan yakınmama sık rastlanır. Bazı taleplerin gerek genel ilişkide gerkese de sevişmeke ilgili olarak iletilememsi veya istenmyen bazı şeylere hayır denememsi kızgınlık, öfke gibi nedenlerden ya da engellenmişlik nedeniyle cinsel isteksizlik veya cinsel işlev bozukluğuna neden olabilceği gibi sürdürücü de olablir.

4) Başarısızlık korkusu:

Cinsel işlev bozukluğu olan çoğu çiftin cinsel deneyim sonucunda hoşnutsuz bir yaşantı beklentisi vardır. Bir başarısızlık diğerini takip eder ve sonnuçta çift başarısızlığı bekler bir duruma gelir. Bu kısır döngü kalıcı probleme ya da cinsel ilginin kaybına neden olabilir.

Daha önce olmuş bir aksamanın tekrarlanacağı korkusu hem uyarılmayı hem de diğer işlevleri bozabilmektedir. Endişe içinde ilişkiye başlayan kişi, kendini gerçekleştiren kehanet ile yeniden başarısız olmakta ve böylece bir kısır döngü başlayabilmektedir.

5)Suçluluk duygusu:

Cinsel porblemi olan insanlar arasında çeşitli nedenlere bağlı suçluluk duyguların sık rastlanır. Örneğin kısıtlayıcı yetiştirilme koşullarında büyütülmüş birinin cinsel ketlenmelerini yansıtabilir. Erotik hazzı yaşamak bu nedenle imkansız olabilir. Suçluluk cinsel işlev bozukluğunun partner üzerinde algılanan etkileri nedeniyle de hissedilebilir. Çocuk doğumu sonrasında seks isteğini kaybeden bir kadın partnerinin cinsel tatminini redderse suçluluk duyacağı için yine de ilişkiye girebilir fakat bu onun daha da gücenmesine yol açar ve normal cinsel ilginin düzenini bozabilir.

Çeşitli kaynaklı suçluluk duyguları cinsel işlevleri etkileyebilir. Ensestiyöz suçluluk duyguları olabileceği gibi, başka biriyle gizli bir ilişkiden, başka birine ilgi duymaktan kaynaklanan veya eşe karşı ilgisizlik ihmal gibi nedenlerle de olabilir.

6)Yakın ilişkiye girme korkusu:

Yakın ilişki kurmaktaki zorluklar cinsel problemlerin sık bir nedenidir Yüksek derecede yakınlık olan ilişkilerde cinsel mutluluk da vardır. Yakınlıkla başa çıkma zorluğu olan bireylerin geçmişlerinde de bir sevgi ve sıcaklık problemi vardır. Kaplan yakınlık zorluğu olan kişilerin belli bir yakınlığa kadar ilişki kurduğunu ondan sonra ilişkide yıkıcı olmaya başladığını ileri sürmektedir.

Partnerlerden biri karşılıklı yakınlaşma ve uyarılmanın tehdit edici olduğunu hissediyorsa ilişkide aceleci olabilir ve cinsel işlev bozukluğunun devamında önemli bir rol oynar. Hem kalıcılık hem de kötüleşmeyi sağlayabilir. Yakınlaşma korkusu terapinin erken safhalarında çift zevk alma egzersilerine başladığında ortaya çıkar.

Bazı kimseler cinsel ilişkinin yarattığı yakınlığı istemezler. Çıplak olarak görülmeyi anksiyete içinde yaşarlar. Narsisistik ve şizoid karekterlede görülebilecek çeşitli yakınlaşma zorlukları bazan cinsel ilişki sırasında da hem iletişim açısından hem de taleplerin karşılıklı iletilmesi açısından zorluklara neden olabilmektedir. Bu da bir cinsel sorunun ortaya çıkmasına ya da sürmesine neden olabilmektedir.
Bir keresinde sadece delikli külotlarla soyunmadan sevişen bir çift görmüştüm. Çift birlikte banyo yapmıyorlar birbirlerinin yanında soyunup giyinmiyorlardı. Bu çiftin yakınlaşmakla ilgili zorlukları çeşitli düzeylerde bir hayli yaygındı. Seks terapisine geçmeden önce çiftin uzunca bir zaman, yakınlaşmalarını temin etmek gerekmişti.

7) Bozuk kendilik algısı:

Cinsel işlev bozukluğu bir kez oturduğu zaman bunun bireyin kendilik algısı üzerine etkisi cinsel sorunun devamına veya kötüleşmesine yol açabilir. Bir erkeğin erkeklik duygusu erektil disfonksiyonla çökebilir ve böyle duygularla proveke olan anksiyete erektil zorluğun devamına katkıda bulunabilir.

8) Kısıtlı önsevişme/sevişme:

Erken boşalması olan bir erkekte uyarılmayı azaltmak için önoyunlardan kaçma eğilimi uyarılma ve ereksiyon zorluklarına neden olabilir.

9) Psikiyatrik rahatsızlıklar:

Birçok pskiyatrik rahatsızlığın cinsel istek, ilgi ve işlevlerde sorunlara yol açabildiği bilinmektedir. Cinsel sorun psikiyatrik bozukluğa sekonder olarak gelişmişse öncelikle psikiyatrik sorunun tedavi edilmesi gerekir. Ancak bazan cinsel sorunun halledilmesi psikiyatrik sorunun çözmünü de kolaylaştırabilir.

Prof. Dr. Doğan Şahin
İstanbul Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı
Sosyal Psikiyatri Servisi
Cinsel Yaşam, Sorunları ve Tedavileri Programı

KAYNAKLAR

Abraham K: Ejaculatio Praecox. Selected papers, Institute of Psychoanalysis and Hogarth Press. London, 1927.
Bancroft J: Human sexuality and its problems, Edinburg, Scotland, Churcill Livingstone, 1983
Fenichel O : Nevrozların psikanalitik teorisi. Çev: S Tuncer, Bornova, İzmir. Ege Üniveristesi Matbaası, 1974.
Freud S : Three essays on the theory of sexuality (1905) in the Standard Edition of the Complete Psychological Works of Sigmund Freud. Vol 7. Translated ad edited by Strachey J. London, Hogart Press, 1953
Hawton K: Sex Therapy-A Practical Guide. Oxford University Press New York 1985.
Kaplan HS: The new sex therapy- active treatment of sexual dysfunctions. Brunner/ Mazel Pub. New York, 1974
Kinsey AC,Pomeroy WB, Martin CE: Sexual behavior in the human male. Philadelphia, PA, WB Saunders, 1948
Leiblum SR, Rosen RC : Principles and practice of sex therapy : An update for the 1990s. New York, Guilford, 1989
Loewenstein, R.: Phallic Passivity in Men. Journal of Psychoanalysis, XVI, 1935.
Masters WH, Johnson VE: Human sexual inadequacy., Little & Brown ,Boston, 1970.
Sadock VA :Normal human sexuality and sexual dysfunction’s, in Comprehensive Text-book of Psychiatry, 5th Edition. Ed Kaplan HI, Sadock BJ, Bamtimore MD, Williams & Wilkins,1989
Scharff DE :The sexual relationship, A Tavistock/ Routledge Publication, New York 1982
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Erektil İşlev Bozukuğunun Dinamik Nedenleri" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Prof.Dr.Doğan ŞAHİN'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Prof.Dr.Doğan ŞAHİN'in izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     Beğenin    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Prof.Dr.Doğan ŞAHİN
İstanbul
Doktor "Ruh sağlığı ve hastalıkları - Psikiyatri"
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi1 kez tavsiye edildiİş Adresi Kayıtlı
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Prof.Dr.Doğan ŞAHİN'in Makaleleri
► Erektil İşlev Bozukluğunun Terapisi Prof.Dr.Doğan ŞAHİN
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,973 uzman makalesi arasında 'Erektil İşlev Bozukuğunun Dinamik Nedenleri' başlığıyla benzeşen toplam 90 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Kişilik Testi Ocak 2020
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


03:34
Top