2007'den Bugüne 92,301 Tavsiye, 28,216 Uzman ve 19,976 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Özgün Bir Model: Ruh Sağlığı Alanına Savcı - Hakim Modeli
MAKALE #3955 © Yazan Psk.İzzet GÜLLÜ | Yayın Aralık 2009 | 5,201 Okuyucu
RUH SAĞLIĞI ALANINA SAVCI -HAKİM MODELİ GEREKİYOR "Yukarıda filler tepişir, aşağıda çimler ezilir." Afrika Atasözü Bu yazı, "Çimlerin ezilmemesi için" özgün bir proje önerisinden kısa bir alıntıdır. (Devamı...) ESKİ USÜL HASTA BAKILMAYA DEVAM EDİLMESİNİN NE TÜR SAKINCALARI VARDIR?

Bunun o kadar ciddi sakıncaları vardır ki! Bir defa, ruh sağlığı alanında salt ilaç merkezli tedavi demek, eksik tedavi demektir. Eksik tedavi ise, kalıcı sonuç vermeyen ve aylara, hatta yıllara uzayan tedaviler anlamına gelmektedir. Psikiyatrik ilaçların beklenen etkisinin genellikle 3 - 6 ay gibi uzunca bir süre sonra ortaya çıkıyor olması ve bir de tedavinin salt ilaca indirgenerek eksik bırakılması nedeni ile tedavilerin çok uzadığı, yıllara yayıldığı, ilaç tüketiminin çığ gibi arttığı, yine ilaç kullanımının çocuk yaşlara düştüğü çok ciddi bir tablo ortaya çıkmaktadır. (Ayrıca bu ilaçların kısa ve uzun vadeli bir çok yan etkileri vardır Bu nedenle, bahsi geçen ilaçları kullanmak istemeyen insan sayısı her geçen gün artmaktadır.)

Sözgelimi, ebeveyn çocuğa yanlış yaklaşımlar göstermektedir. Doğal olarak çocukta bir takım ajite / sıra dışı tepkiler gözlenmektedir. Ebeveyn çocuğu alıp gidebileceği tek adres olan kliniğe – uzman hekime götürmektedir. Hekim ise zorunlu olarak semptomlara bakmak, mesela "uyum bozukluğu" tanısı koymak ve ilaç vermek zorunda kalmaktadır.

Soruyorum, burada çözüm ilaçta mıdır?

Bu, anlaşılabilir bir durumdur. Çünkü psikiyatri hekiminin ebeveyni karşısına alması, birebir ilgilenip sorunun asıl kökenine yönelik ve kalıcı çözüm sağlayan birebir psikolojik yaklaşımlarda (terapi, danışmanlık, eğitim, destek vs) bulunamamaktadır. Çünkü zaman alan bu uygulamalara vakti yoktur. Her gün kapısında bekleyen 50 - 60, hatta 80 - 100 hasta vardır. Sürekli yeni hasta kabulü, ağır - kronik hastaların kontrolleri, ilaç yazımı vb. rutin işleri zaten uzman hekimlerin sınırlı vakitlerini fazlası ile almaktadır. Hastayı gönderebileceği, ilaç dışı birebir yardım isteyebileceği, psikolojik yardım talep edebileceği başka hizmet adresleri de yoktur. Mecburen sadece ilaç ile tedavi cihetine gitmek zorunda kalmaktadır.

Yine Örneğin, ani bir kaza ile eşini kaybeden, dolayısı ile doğal bir yas dönemi yaşayan (bu, son derece sağlıklı bir süreçtir aslında. Hastalık demek, depresyon demek değildir mesela) bir kişi bu zor süreci kısaltmak, destek almak için gidebileceği tek adres olan muayenehaneye yahut kliniğe gider. Konuşmak, bu süreci nasıl daha az örselenerek atlatabileceğini öğrenmek, içini dökmek, telkin almak, öneri almak, rahatlamak istiyordur. Yoğun bir paylaşma gereksinimi içersindedir.Sonuç: Kişi çok büyük olasılıkla psikolojik destek değil, ilaç almak zorunda kalır. "Depresyon" ya da "anksiyete" tanısı konur kendisine.

Dikkat! Çok Önemli Bir Tespit!

(Tanı konulmayınca ilaç verilemediği için, ilaç dışı yaklaşımlara da vakit olmadığından, bu durum, zorunlu olarak her sorunun hastalık olarak kabul edilmesi gibi bir yanlışa da sebep olmaktadır. O yüzdendir ki, 3 - 4 gün belirti gösteren ve klinik açıdan hastalık tablosuna oturmayan kişilerin çok kolay bir şekilde depresyon; biraz hareketi olan çocukların ise hemencecik hiperaktivite tanısı aldığı vaka örnekleri azımsanamayacak kadar çoktur.

12 yıldır alanda çalışan deneyimli bir psikolog olarak, en önemlisi de ağzımdan çıkanı kulağım duyarak iddia ediyorum: Bugün psikiyatri kliniği çıkışında kişiler üzerinde araştırma yapılsın. Hastalık teşhisi alanların, ilaç başlanılanların önemli bir kısmının şikayetlerinin aslında hastalık tablosu oluşturmaktan çok uzak olduğu görülecektir. Bahsini etmeye çalıştığım ruhsal yardım işleyişi / süreci hekimleri bu sonucun doğmasına mahkum etmektedir.

Bu tespitimi Türkiye Psikiyatri Derneği Başkanı Dr. Şerif Özer de bir röportajında açıkça teyit etmektedir. Bu röportaja www.hurriyet.com.tr. ya da www.izzetgullu.tr.gg adlı sitelerden ulaşılabilir)

Vahim Bir Tespit Daha
(Bilindiği üzere Psikiyatride bugün onlarca hastalıktan sözedilmesine karşın her sorunun spesifik bir ilacı yoktur. Antidepresanlar, Antipsikotikler ve Anksiyolitikler olmak üzere temelde 3 grup ilaç söz konusudur. O yüzden, yukarıda bahsettiğim uygulamaların doğal bir sonucu olarak, ilacı olmayan sorunlarda bile bu üç grup ilaçtan birinin verilmesi gibi çok vahim bir garabet de sözkonusudur. Örneğin, çocuğun ya da kişinin sorunu iletişimsel olduğu halde konulan teşhis -sözgelimi- depresyon, başlanan ilaç da antidepresan olabilmektedir. Yine kemelik vb. konuşma bozuklukları psikologlarca verilen "konuşma terapisiyle" büyük oranda düzelebilen bir bozukluk olmasına karşın konulan teşhis anksiyete, başlanan ilaç da anksiyolitik türü bir ilaç olabilmeketdir.)

Yukarıda da değindiğim gibi, bu durumu aslında yadırgamamak gerekiyor. Çünkü sorumlu hekim, kendisine bir yakınma ile baş vuran her kişiye yardımcı olmak, bir şeyler yapmak, çözüm üretmek zorundadır. Sorunu “hastalık” boyutunda görmediğinde ya da şikayetçi olunan sorunun spesifik bir ilacı olmadığını söylediğinde başvuran kişilere tedavi dışı, ilaçla tedavi dışı yardım talep edebileceği, bu kişileri yönlendirip zaman alan, birebir ilgi gerektiren yardım şekillerini, örneğin psikolojik danışmanlık, psikolojik destek, psikoeğitim vb. hizmetleri talep edebileceği ne başka bir hizmet adresi ne de başka bir uzman vardır.

Mühim Bir Not!

(Aslında böyle bir uzman vardır. Ancak bu çağın sorunlarıyla birinci dereceden alakalı çağın mesleğinin uzmanları bugün ülkemizde işlevsiz bırakılmış, onca ihtiyaca rağmen çalıştıkları kurumlarda (şahsımın da şanslı olarak içinde yer aldığı bazı istisnalar hariç) öncelik arzetmeyen işlerde istihdam edilerek atıl durumda körelmeye terkedilmişler, en heyecanlı yaşlarında, çoğu etik olmayan bazı nedenlerle mesleklerine büyük ölçüde küstürülmüş durumdadırlar. Bu uzmanlar, tıpkı psikiyatristler gibi bir ruhsal yardım mesleği mensupları olan psikologlardır.)

Dediğim gibi, zorunlu olarak tanı koymak, ilaç vermek mecburiyetinde kalınmaktadır. Aile sorunları, iletişim sorunları, uyum sorunları, okul sorunları, ergenlik problemleri gibi büyük ölçüde ilaç dışı psikolojik yaklaşımların gerektiği birçok problem için bile ilaç kullanımı tavsiye edilmek zorunda kalınmaktadır.

Bu tür örnekler her gün binlercesi yaşanan ve etkisi milyonlarca insanın yaşamında bizzat gözlenen gerçeklerdir.

Soruyorum:

İnsan sağlığı bu kadar ucuz; ülkemiz ekonomisi bu kadar zengin midir?

PEKİ SAĞLIKLI BİR ÇÖZÜM İÇİN NE YAPILMALIDIR?

Çözüm için tek bir seçenek vardır: Psikologlara tedavi süreci öncesinde, sırasında ve sonrasında rol vermek! Artık bir diş hekimi gibi, bir avukat gibi, bir mühendis gibi fakülte mezunu olan psikologları vasıfsız, sanki lise mezunu elemanlar olarak görmekten artık milyonlar adına vazgeçmek! Psikologların psikiyatri teknikeri / teknisyeni olmadıklarını, ayrı, bağımsız, uygulama alanı son derece geniş ve pozitif bir bilimin, psikoloji biliminin uzmanları olduklarını, ayrıca, sadece psikiyatrinin değil; psikoloji biliminin de bu ülke insanlarına çok şeyler vereceğini gelişmiş batı ülkeleri gibi artık kabul etmek!

Koskoca bir ruh sağlığı alanının yükünü tek başlarına omuzlarında ve tekellerinde tutan sınırlı sayıdaki psikiyatri uzmanları dışındaki bu uzmanlara da alanda bazı yetkiler ve sorumluluklar tanımak!

“Hastayı hekim tedavi eder” gibi, 1920’li yıllara ait ve ruh sağlığının gerek doğasını, gerekse günümüz gerçeklerini yansıtmayan, ruh sağlığı alanındaki her yardım talebini hastalık, her yardım talep edeni hasta, her yardımı sadece ilaçla tedavi olarak gören ve alanda tedavi dışı ruhsal yardım şekillerinin de olduğu gerçeğini yadsıyan yanlış ve eksik algılamalardan, kabullerden bir an evvel kurtulmak gerekmektedir.
Çözüm için şu iki alternatif modelden en az birisinin hayata geçirilmesi gerekmektedir.


ÖNERİLEN ALTERNATİF MODEL
( A )
PSİKOLOG OFİSLERİ VE AİLE PSİKOLOGLUĞU


Sonuçta bütün insanlar bir aileye mensuptur. Bu nedenle, her psikolog belli sayıda aile ile irtibatlandırılmalı, bu uzmanların ailelere psikolojik eğitim (örneğin, periyodik aile içi seminer vb.) psikolojik danışmanlık ve psikolojik destek hizmeti sunmaları sağlanmalıdır. Yani aile hekimliğinde olduğu gibi Aile Psikologluğu uygulamasına geçilmelidir.

Psikologların, aile ve birey merkezli koruyucu, eğitici, geliştirici, destekleyici, çözümleyici ve yönlendirici nitelikli ve bugüne dek ihmal edilen 1. basamak ruh sağlığı hizmetleri sunmaları konusunda acilen yasal adım atılmalıdır.

Bu amaçla psikologlara ruh sağlığı alanında, pratisyen hekimlerin beden sağlığı alanındaki işlevlerine benzer bir işlev verilmeli, her sorusu ve sorunu olan hemen ve direkt olarak uzman hekime gitmek zorunda bırakılmamalıdır.

Böylece, psikiyatri uzmanı hekimlerin daha önemli ve gerçek hastalık boyutlu ruhsal sorunlarla daha kaliteli bir biçimde uğraşmaları temin edilmelidir.

(Not: Ruhsal yardım konusunda Sağlık Ocaklarının ilk basamak olarak fazla bir rolü yoktur, Çünkü orada yapılan da uzman hekimin yapmak zorunda kaldığından pek farklı değildir. Yukarıda bahsi edilen psikolojik hizmetleri sunmak için ise pratisyen hekimlerin gerek eğitimleri gerekse vakitleri yeterli değildir.)

Ruhsal Tedaviyi Bütünleme Görevi

Bu şekilde hem psikiyatri hekimleri gerçek hastalık durumlarıyla daha kaliteli bir biçimde ilgilenmiş olacaklar, hem de ruhsal tedavi olması gerektiği şekilde, yani bütüncül bir biçimde verilmiş olacaktır. Böylece örneğin, uzman hekim teşhis koyup tedavi başladığı hastalarına, "...Şimdi git, bu süreçte bir psikologdan psikolojik destek al ki tedavi etkinliğin artsın, iyileşme sürecin kısalsın, sonra bana tekrar kontrole gel" diyebilecektir.

Ayrıca Tıbbi Tedaviye Destek İşlevi

Ayrıca bu ofisler, dahiliye vb. kliniklerde muayene olan, hastalığına sebep olarak herhangi bir organik bulguya rastlanılmayan, hastalığının stres ve benzeri psikolojik faktörlerden kaynaklandığı söylenen ve kendi kendisinin doktoru olması öğütlenen hastalar ilgili uzman hekimler tarafından bu ofislere yönlendirilebilmeli, böylece bu ofisler insanların stresle, hastalığını kabullenme vb. sorunlarla nasıl başa çıkılacağını öğrenebilecekleri, bu ve benzeri konularda psikolojik destek alabilecekleri "Psikolojik Destek Merkezleri / Birimleri" haline getirilmelidir.

Unutulmamalıdır ki, beden sağlığı ve tıbbı iyileşme, ruh sağlığından ve psikolojik faktörlerden ayrı ve bağımsız değildir. Literatürlerde, uygun psikolojik yaklaşımlarla organik bir hastalık olan kanserin bile yenilebildiğinden bahsedilmektedir.
Kısaca bu yerler; “psikolojik eğitim, psikolojik danışmanlık, psikolojik destek ve psikolojik tedavi” olmak üzere 4 temel ruh sağlığı hizmetinin, diğer bir ifadeyle koruyucu, eğitici, geliştirici, destekleyici, çözümleyici ve yönlendirici nitelikli ruh sağlığı hizmetlerinin verildiği "1. basamak psikolojik hizmet adresleri" haline getirilmelidir.

ÖNERİLEN ALTERNATİF MODEL
( B )
"TOPLUM RUH SAĞLIĞI
MERKEZLERİ"


Yukarıda ifade edilen 2 basamaklı (Psikolog Ofisleri ve Psikiyatr Muayenehaneleri) hizmet yapılanmasının tek çatı altında olduğu "Toplum Ruh Sağlığı Merkezleri" modeline geçilmelidir.

Mevcut psikiyatr muayenehaneleri, salt hekim merkezli, salt ilaç ve tedavi merkezli sınırlı ruh sağlığı hizmetinin paralı olarak sunulduğu, dolayısı ile sınırlı sayıda insanın istifade edebildiği yerler olmaktan çıkarılmalı, bu yerler tedavinin yanında bu güne dek hep ihmal edilen eğitici, geliştirici, yönlendirici ve destekleyici nitelikli 1. basamak ruh sağlığı hizmetlerinin de verildiği, psikiyatri hekimlerinin alanın diğer uzmanı olan psikologlarla birlikte bir ekip işbirliği içersinde çalıştıkları ve işlevleri daha geniş olan “Toplum Ruh Sağlığı Merkezleri”ne dönüştürülmelidir.

Bu oluşum kanımca dayatılmamalı, teşvik cihetine gidilmeli, bu yönde adım atan hekimlere ve psikologlara merkezlerine baş vuran insanlar adına devlet ödemesi imkanı getirilmelidir. Bu merkezler küçük Ruh Sağlığı Hastanesi gibi, Dal Hastane gibi düşünülmelidir. Bir çok özel hastanenin finansmanını sağlayan devlet, ülke genelinde sayıları çok da fazla olmayacak bu tür son derece faydalı hizmetlere vesile olacak ruh sağlığı merkezlerini çok rahat bir şekilde finanse edebilecektir diye düşünüyorum. Bugün Avrupa’da böyledir: Kişiler psikologa ya da psikiyatri uzmanı hekime giderler (oralarda bu iki uzman ayrı çalışırlar), ücretlerini devlet öder. Devlet sadece uzmanlara hasta / danışan taksimini yapar, sağlık alanını tamamen ticari rekabetin acımasız pençesine terk etmez. Hizmetlerin sağlıklı yürümesini, işleyişi temin eder. Bu uygulama sosyal devlet olmanın da bir gereğidir. Özel hastanecilik uygulamaları ülkemizin de bu yolda olduğunun göstergesidir.

DEVLET HASTANELERİNDE AYRICA
“PSİKOLOji KLİNİKLERİ”
(PSİKOLOJİK DANIŞMA VE DESTEK BİRİMLERİ) KURULMALIDIR

Sağlık genel anlamda "beden sağlığı" ve "ruh sağlığı" olmak üzere ikiye ayrılır. Beden sağlığı alanında birçok branş ve farklı uzmanlar / uzmanlıklar varken koskoca bir ruh sağlığı alanında sadece psikiyatri uzmanı hekimlerinin yetkili kılınması, insanlarımızın bu alandaki ihtiyaçlarına sadece, “Hasta, hastalık ve tedavi” olarak bakılması, tedaviden de salt “ilaç merkezli” ruhsal tedavinin anlaşılması büyük bir eksikliktir ve sonuçları itibariyle çok büyük sakıncalar taşımaktadır.

Bu yanlışın bedelini, bireysel, ailevi, toplumsal boyutlu ve sürekli artan pek çok sorunla insanlarımız ödemektedir. Buna artık “Dur!” denilmelidir.

Tamamına yakını büyük şehirlerdeki modern ve ileri seviyeli üniversitelerden mezun olan psikologların görev ve sorumlulukları net bir biçimde tanımlanmalı, meslek yasaları çağın ihtiyaçalrını da dikkate alarak acilen çıkarılmalı, bir çok konuda verebilecekleri çok şeyleri olan bu uzmanların işlevleri, hastanelerde, hekimlerin kişisel inisiyatiflerine ve insaflarına terk edilmemelidir

Dolayısı ile, bahsi edilen uygulamalara ek olarak bütün hastanelerde psikiyatri klinikleri yanında ayrıca “Psikoloji Birimleri / Klinikleri” açılmalıdır ( hastanemizde böyle bir yapılanma vardır, ancak bu yerel bir uygulamadır ).

“Çünkü devlet hastaneleri, özellikle Anadolu’da halkın hem psikologlara kolayca ulaşabilecekleri hem de yetişmiş / deneyimli psikologların bulunduğu yegane kaynaktır.”

( Not: Yıl 2009’dur. Çalışmamın giriş bölümünde de değindiğim çağın sorunları almış başını gitmektedir. Ancak bu çağın sorunlarıyla birinci dereceden alakalı çağın mesleğine bugün direkt başvurabilmek ne yazıktır ki mümkün değildir.

Örneğin, genç yaşta bir çocuk herhangi bir suç ya da cinayet işlediğinde hemen gözler gençler ve aileleri üzerine odaklanmakta, anında ebeveynler ve çocuklarına yaklaşım biçimleri gündeme gelmekte, onların yanlış çocuk yetiştirdikleri üzerinde yoğunlaşan bazı söylemlerde bulunulmaktadır.

Peki bu anne – babalar, özellikle Anadolu’da bu hizmeti nerede ve kimden alacaklardır? İşleri insanlara zaman ayırmak, onları etkili bir biçimde dinlemek ve bilimsel metodlarla yönlendirmek olan psikologlardan... Peki bu mümkün müdür?

Bugün insanlarımızın bilhassa Anadolu’da psikoloğa ulaşabilecekleri yegane yer / kaynak olan devlet hastanelerinde psikiyatri kliniklerine gitmeden, ilgili hekimlerin oluru – yönlendirmesi olmadan (ki bu kişiler hasta yahut sağlıklı birer danışan olsun) hiç bir kimsenin bir psikologla görüşebilmesi, bu uzmanların danışmanlık, destek, eğitim vb. psikolojik hizmetleirnden yararlanabilmesi mümkün değildir. Bu, tamamen ilgili hekimlerin kişisel insiyatiflerine terkedilmiş durumdadır )

Halkın Büyük Çoğunluğunun Hizmet Aldığı Devlet Hastanelerinde Mesai Sonrası Psikolojik Danışmanlık Hizmeti Verilmesini Mümkün Kılan Bir Düzenlemeye Gidilmelidir.

Devlet Hastanelerinde ayrıca, psikologların mesaiden sonra da klinikte çalışabilmelerini, mesleki görüşme yapmalarını sağlayan, bunu teşvik edan / özendiren bir düzenlemeye gidilmelidir. Buna, özellikle hafta bir olmak üzere bir kaç seans görüşmeye gelmesi gereken ancak okulları olan çocukların ve gençlerin, bilhassa da çalışan ailelerin / ebeveyenlerin çok büyük gereksinimi vardır.


ÖZELLİKLE DEVLET DEVLET HASTANELERİNDE,
İKİ RUHSAL YARDIM MESLEĞİ ARASINDA
SAVCI – HAKİM MEKANİZMASINA BENZER BİR ÇALIŞMA SİSTEMİ TESİS EDİLMELİDİR!

Hem toplumun çok geniş bir kesimine hitap etmesi hem de öncü olması, model oluşturması amacıyla bu alanda, alanın yukarıda arzettiğim özel doğasını da dikkate alan, daha nitelikli ve bütünleyici bir ruhsal yardımın tesis edilebilmesi ve yine sözünü ettiğim vahim sonuçların ortadan kaldırılabilmesi maksadıyla iki ruh sağlığı yardım mesleği arasında “Savcı – Hakim” ilişkisine benzer bir mekanizmanın kurulması gerekmektedir.

Psikiyatri klinikleri 3 - 5 dakikada hem değerlendirme yapılıp teşhis konulan, hem de tedavi yapılan (!) yerler olmaktan çıkarılmalıdır. Nasılki günümüzde hekimler ayaküstü bir biçimde hemen teşhis koymuyor, neredeyse hastaları artık rutin bir biçimde evvela laboratuvara gönderip tahlil istiyor, aynı işleyiş ruh sağlığı alanı için de geçerli olmalıdır. Buna bu alanda diğer alanlardan çok daha fazla ihtiyaç vardır.

Bu nedenle, sözkonusu kliniğe yardım için başvuran herkes evvela testlerle, ilgili gözlem / görüşme form ve teknikleriyle daha sağlıklı bir biçimde nesnel olarak değerlendirilmek üzere psikoloğa sevkedilmelidir. ( Bugün psikiyatrideki hemen her sorun için geliştirilmiş, bazı hekimler tarafından da kullanılan objektif test ve envanterler mevcuttur. )

Bu şekilde psikologlar, nesnel ölçüm için kaçınılmaz olan form ve tekniklerle ruhsal değerlendirme için kaçınılmaz olan zamanı ayıracak, böylece normal / anormal; hastalık / güncel sorun ince ayrımını net bir biçimde ortaya konabilecektir.

Bu objektif uygulama sonucunda, belli puanın üstünde çıkan, yani hastalık teşhisi için gerekli olan tabloyu gerçekten oluşturan vakalar direk ilgili uzman hekime yönlendirilmeli; altında kalan, yani hastalık görünümü taşımayan ancak kişilere sıkıntı da veren şikayetler için psikologlarca hem önleyici hem de çözümleyici ve yönlendirici nitelikli psikolojik danışmanlık ve destek hizmeti verilmelidir.

Not: ( İleri akıl hastalıkları, sözgelimi psikotik rahatsızlıklar hariç, özellikle duygu durum bozukluklarında ve davranış problemlerinde medikal tedavi yapılsa, ilaç reçete edilse bile kesinlikle psikolojik yaklaşım için psikoloğa da sevk mecburi tutulmalıdır. Bu alandaki sorunların büyük oranda biyo-psiko-sosyal bir kökene ve işleyişe sahip olduğu gerçeği gözardı edilmemeli, ruhsal alanda en etkin sağaltım şeklinin ilaç + terapi olduğu bilimsel kaidesi gözden ırak unutulmamalıdır. Dolayısı ile bu alandaki sorunlara multifaktöriyel, yani çok eksenli yaklaşımların eş güdüm halinde sunulmasına yönelik ciddi adımlar atılmalıdır. Kağıt üzerinde hep anlatılan ancak pratikte bugüne değin ihmal edilen bu “bütüncül” yaklaşım / uygulama hem tedavi sürecini kısaltacak, ilaçtan tasarruf sağlayacak, hem de sağaltımın başarı oranını çok daha fazla yükseltebilecektir. )

Aksi takdirde, her şikayet (semptom) bir hastalık demek olmadığı halde hastalık olarak görülmeye; yine ruhsal yardım demek sadece ilaçla tedavi demek olmadığı halde ruhsal yardım salt ilaçla yardıma indirgenmeye; en az medikal tedavi kadar önemli ve gerekli olan psikolojik danışmanlık, psikolojik destek, psikolojik eğitim gibi hem koruyucu hem de çözümleyici ve yönlendirici nitelikli psikolojik yardım yöntemleri ihmal edilmeye devam edecektir.


HEM MOTİVASYON AŞISI OLMASI HEM DE HAKKANİYET OLGUSUNUN BİR GEREĞİ OLARAK PSİKOLOGLARIN ALANDA ÇALIŞIRKEN UZMANLAŞMASINI TEMİN EDEN BİR SİSTEM GETİRİLMELİDİR.

Ülkemizde lisansüstü eğitim için pratik alanın ihtiyaçları değil, daha çok üniversitelerin akademik gereksinimleri baz alınmakta, bu nedenle de son derece sınırlı sayıda yüksek lisans kadrosu açılmaktadır. Devlet hastanelerindeki psikologlar bu yüzden yıllardan beri lisans mezunu oldukları halde yaptıkları iş esas alınarak “klinik psikolog” kadrosunda istihdam edilmektedir. Çünkü psikologların hastanelerde sundukları hizmet, uygulamaya dönük klinik bir yardımdır. Dolayısı ile, uygulamalı bir alanda yıllardan beri uygulamacı / klinisyen olarak çalışan, her türden yüzlerce, binlerce vaka görerek işin içinde gelişen / pişen deneyimli psikologlara gerek motivasyon aşısı olması gerekse hakkaniyetin bir gereği olarak ( örneğin ) 5 yıllık bir çalışmışlığın sonunda uzman psikolog, 10 yılın sonunda da uygun görülecek daha başka ünvanlar (örneğin, başpsikolog, yüksek psikolog vb.) verilmesi yönünde düzenlemeler yapılmalıdır.

"Akademik Alanda” geçen her senenin ve yapılan bazı çalışmaların, mesela yapılan çevirilerin yahut yazılan makalelerin yükselmek için merdiven basamağı işlevi gören bir değeri olurken akedemi de dahil olmak üzere aslında herşeyin kendisi için olduğu bir alanda, yani uygulama / hizmet alanında (“Pratik Alanda”) çalışanların, özellikle de Anadolu’da, hasta yoğunluğunun ve sirkülasyonunun fazla olduğu hastane ortamında, halkın geneline yönelik olarak psikolojik hizmet sunan sınırlı sayıdaki yetişmiş psikologların yaptıkları çalışma ve hizmetlerin, kazanılan onca bilgi, birikim ve deneyimlerin bu türden bir karşılığının olmaması adilane bir yaklaşım olmasa gerektir.

Dolayısı ile, tıpkı öğretmenlere getirilen “stajer öğretmen, uzman öğretmen, başöğretmen” sistemi gibi ya da emniyet teşkilatında ve askeriyede halihazırda geçerli olan “yükselme hıyerarşisi” gibi bir kademe uygulaması getirilmelidir.

Buna göre de psikologlara, yaptıkları iş (hekim olmadıkları halde hekim gibi klinik bir hizmet sunma istisnai durumları ve emek odaklı - yorucu bir işçilik hizmeti sunmaları) baz alınarak özlük haklarında hakkaniyeti esas alan bazı düzenlemelere gidilmelidir.

Not: Bu çalışma “BÜYÜK RUH SAĞLIĞI PROJESİ” Adlı çalışmamdan alınmıştır. Çalışmamın geniş özetine www.izzetgullu.tr.gg adlı kişisel web adresimden ulaşılabilir.

Psk. İzzet GÜLLÜ
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Özgün Bir Model: Ruh Sağlığı Alanına Savcı - Hakim Modeli" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.İzzet GÜLLÜ'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.İzzet GÜLLÜ'nün izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     5 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
İzzet GÜLLÜ Fotoğraf
Psk.İzzet GÜLLÜ
Sakarya (Online hizmet de veriyor)
Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi18 kez tavsiye edildiİş Adresi KayıtlıTavsiyeEdiyorum.com'u sıkça ziyaret ediyor.
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.İzzet GÜLLÜ'nün Yazıları
► Özgün Dil Bozukluğu Nedir? Özlem BİLGİLİ
► Model Alarak Öğrenme Psk.Çağla GÜNAY
► Gençler Neden Silahı Model Alıyor? Psk.Nilüfer ŞİŞMAN
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,976 uzman makalesi arasında 'Özgün Bir Model: Ruh Sağlığı Alanına Savcı - Hakim Modeli' başlığıyla benzeşen toplam 59 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
◊ Bir Veda Yazısı Haziran 2018
◊ Bu Yazıyı İyi Anla ÇOK OKUNUYOR Haziran 2018
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


04:21
Top