2007'den Bugüne 92,309 Tavsiye, 28,219 Uzman ve 19,977 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Osteoporoz Nedir? Kemiklerde Zayıflama ve Kolay Kemik Kırılması
MAKALE #4094 © Yazan Dr.Erdal DUMAN | Yayın Aralık 2009 | 31,553 Okuyucu
Çoğu kez; genç bir insan için espri konusu olabilen bir hapşırığın yaşlı anneannenizde sıkıntılı ağrılarla birlikte gözlenen kaburga kırıklarına neden olduğunu duymuşsunuzdur. Lise yıllarındaki genç bir erkeğin sokakta; buzlu bir zeminde kayarak düştükten sonra ayağa kalkıp çoğu kez hiçbir şey olmamış gibi yoluna devam etmesine karşın; biraz sonra aynı yerde yaşlıca bir beyefendinin düşmesinin büyük bir çoğunlukla hastaneye kaldırılmasına neden olacak şekilde önemli kırıklara neden olabileceğini görmüşsünüzdür. Kuşkusuz gençliğimizin en hareketli yıllarında sahip olduklarımızın bazen farkında olmayız. Çünkü yaşamımızı tehdit eden tehlikelerin çok uzağında bulunduğumuzu sanırız. Yaşlanma, sadece güzel anılarla değil, onarımı daha da güç bir vücudun sıkıntılarıyla karşılaşmamızı sağlar. Sağlığımızla ilgili bazı korkularımız çok erkenden gelişmektedir. Bende kanser gelişirse? Alzheimer hastalığına yakalanırsam? İleride ciddi kalp veya şeker hastası olursam? Nedense yaşamımızda bu hastalıklardan daha da sık gözlenen osteoporoz ya da halk arasındaki yaygın kullanılan adıyla kemik erimesi o kadar sık bir kaygı olarak karşımıza çıkmamaktadır. Çünkü osteoporozu uzak ve bize kolaylıkla yaklaşan bir tehlike olarak görmeyiz. Bir kadının meme kanserine yakalanma riski %10’dur. Menapozdan hemen sonraki birkaç yılda ise kadınların yarısına yakınında osteoporoz vardır.

Kemiklerimizin bilinmeyen yönleri?

Ayaklarımızın üzerinde dik durmamızı, hareket etmemizi, bir eşyayı kavramamızı sağlamada; kemiklerden, eklemlerden ve kas sisteminden oluşan hareket sistemimiz önemli görevler üstlenmiştir (iskelet sistemi). Kemikler yaşamsal organlarımızın korunmasını sağlar. Kemikler, kalsiyumla sarılmış bir protein çatıdan oluşmaktadır. Bağırsaklardaki besinlerden emilip büyük bir oranda kemiklerimize ve dişlerimize getirilen kalsiyumun yüzde on kadarı ilk anda diğer dokular tarafından kullanılmaktadır. Vücudumuzdaki kalsiyumun %99’u kemikte yer almaktadır.

Kemiğin içerisinde kemiğin beslenmesini de sağlayan damarların yer aldığı, kemiğe esneklik ve direnç sağlayan birçok kanallar vardır. Bu damarlar ayrıca vücudun enerji sisteminde, pıhtılaşmada, kasların kasılmasında ve birçok maddenin yapıtaşı olan kalsiyuma, ihtiyaç duyulduğunda kalsiyumun kemikten alınıp vücudun ihtiyaç duyulan yerlerine götürülmesine neden olan bir banka işlevini görmektedir. Kemikler; kan yapımının sağlandığı ilik dokusunu taşımaktadırlar. Yağlı ilik dokusu yağ içeriğinden dolayı enerji deposu olarak da işlevini de görmektedir.

Kemikler, müzelerdeki fosil kemikleri gibi durağan yapılar olmayıp sürekli bir yapım ve yıkımla birlikte vücudumuzun diğer sürekli yenilenen deri, saç gibi dokulara benzer şekilde sürekli bir canlılık göstermektedir. Bu yapılanma yaşam boyunca devam etmektedir. Yapım evresinde daha çok kemiğin dışına doğru yer alan osteoblast, yıkım evresinde ise daha çok kemiğin içine doğru yer almış bulunan osteoklast dediğimiz hücreler görev almaktadır. Osteoklastlar; kemikte kaviteler oluşturarak kemik dokudaki kalsiyumun vücudun kullanımına sunarlar. Osteoblastlar ise bu oluşan boşlukların tamirini ve kalsiyumun kemik dokusuna yerleşmesini sağlamakla yükümlüdürler. Bu dengenin sağlanmasında büyüme hormonu, parathormon, D vitamini, kalsitonin, östrojen ve testesteron gibi hormonlarında katkısı vardır. Yeterince kalsiyumun alımı, ek hastalıkların olup olmaması, yaşam tarzı da, dengenin sağlanmasında önemli rol oynar.

Yetişkin dönemine kadar, kemik yapımı yıkımından daha fazladır. Kalsiyuma yoğun şekilde ihtiyaç duyulur. Yaşın ilerlemesiyle yapım ve yıkım dengelenmektedir. Otuzlu yaşların ortasında ise yıkımın yapımın yerini almaktadır. Doruk kemik kitlesi dediğimiz ve kişinin yaşamı boyunca sahip olduğu en yüksek mineral yoğunluğuna sahip kemik kitlesi düzeyine oluşur. İleri yaşlarda ayrıca kadınlarda menapoz dediğimiz yumurtlama döneminin sona ermesi ile yıkımının daha da hızlandığı bir döneme girilmektedir. Menapozdan sonraki ilk 5-7 yılda yıllık kemik kütlesinde kayıp ortalama olarak %3-4 kadardır. 5 yılın sonunda yaklaşık olarak %20 kadar bir kayıp söz konusudur. 60-70 yaş arasındaki 9 kadından sadece 1 tanesi normal kemik dansitesine sahiptir. Kadınların %40 yaşamları boyunca omur veya kalça kırıkları ile karşı karşıyadırlar.

Menapozla kemik miktarı ve kalitesinde azalma gözlenmektedir. Başlangıç evresinde ağrısız küçük kırıklar oluşmaktadır. Bu küçük kırıklar özellikle omurlarda çökmelere neden olur. Her omurdaki çökme, yaklaşık olarak boyumuzda 1 cm’lik kısalma olarak kendini göstermektedir. 66 yaşındaki Ayşe hanımın boyundaki 4 cm’lik kısalma, yaklaşık olarak 4 omurda çökme kırığının olduğunu göstermektedir. Boydaki kısalma ve kocakarı kamburu denilen biçimsiz omurganın ortaya çıkması ve daha ciddi kırıkların gelişmesiyle ağrılar da yaşamın bir parçası haline gelmektedir. Osteoporozdaki kırıklar; omur çökme kırıkları, kalça kemiği ve el bileği kırıkları, kaburga kırıkları olarak daha sık olarak gözlenmekle birlikte vücudun diğer kemiklerinde de kırıklar gözlenmektedir.

Osteoporoz bir hastalık mıdır yoksa doğal bir süreç midir?

Osteoporoz; kemiklerin kalsiyum kaybederek zayıflamasına yol açan küçük bir zorlanmada bile kırıklarla karşı karşıya kalınmasına neden olabilen ve bazen bu kırıklar yüzündende yaşam kalitesini düşüren ve hatta öldürücü olabilen bir hastalıktır. Kişi, başkalarının yardımına ihtiyaç duyar. Üretimden uzaklaşır. Hareket kısıtlılığı bağlayıcı olur. Ek hastalıkların ortaya çıkmasına hatta ölüme kadar gidebilen bir süreci başlatmaktadır.

Osteoporoz düşük kemik kütlesine, kemikteki mikroskopik dokunun bozulmasına ve bunların sonucunda gerekli önlemler sağlanamazsa ağrı olmaksızın kemik kırıklarına kadar ilerleyebilen ‘’kemiklerin sessiz hırsızı’’ da denilen bir hastalıktır.

Dünya Sağlık Örgütü kemik mineral yoğunluğunun, genç sağlıklı nüfusa göre 1 standart sapma göstermesini normal, 1 ile 2.5 değer arasında standart sapma göstermesini osteopeni (ılımlı azalmış kemik kütlesi), 2.5 standart değerin altında olanlara ise osteoporoz, 2.5 standart değerin altında olup ta birlikte kırık olanlara da yerleşmiş osteoporoz olarak tanımlamıştır. Her ülkenin kendine göre bir kemik dansite standartını çıkartması gereklidir. Etnisiteye, cinsiyete ve yaşa bağımlı olup ayrıca osteartroz (kireçlenme), kemik ve vucuttaki metal protezlerden etkilenebilir. Çekim döneminde radyolojik ilaç ve opak madde kullanımı çekim kalitesini etkileyebilir.

Osteoporoz sadece kadınlarda değil erkeklerde de gözlenebilir. Elli yaşın üzerindeki her sekiz erkeğin birinde osteoporoz vardır. Osteoporoz, gençlerde de gözlenebilmektedir. Özellikle yeterli doruk kemik kütlesinin oluşmadığı veya genç yaşta olmasına karşın kemik yıkımının yapımından daha da fazla olduğu kişilerde ciddi kırıklarla karşılaşılmaktadır. Gençliğinde yeterince oluşmamış kemik kütlesine sahip olanlarda ileride daha sık ve şiddetli kırıklarla karşılaşma riskine sahiptirler. Yaşlanmakla birlikte vücuttaki yapısal değişiklikler de osteoporozun gelişimine katkıda bulunur

Osteoporoz önlenebilir, tedavi edilebilir bir hastalıktır. Osteoporoz; belirgin kemik kırığı oluşmadan önlenir ve tedavi edilirse başarı şansı daha da yüksek olan bir tedaviye yol açar. Komplikasyonların önlenmesinin yanında komplikasyonlara bağlı maliyetin azalması da önemli bir ekonomik kazancın sağlar. Osteoporozdan korunmak çok genç yaşta hatta çocuklukta başlayan önlemlerle sağlanır.

Osteoporozun sonuçları nelerdir?

En sık olarak omurga ve kalça kırıkları görülür. Ancak 1/3 oranında gözlenen kalça kırıkları daha yaşamsal öneme sahiptirler.

ABD’de Osteoporoza bağlı yıllık toplam kırık gelişen hasta sayısı 1.500.000 kadardır. Her yıl ABD’nde 300.000 kalça kırığı tedavisi olmaktadır. Osteoporoza bağlı kırıkların ABD’e yıllık ekonomik maliyeti ise 15 milyar dolar kadardır. Kalça kırıkları; bu maliyetin içerisindeki en yüksek oranı tutar. 50 yaşın üstündeki kadınların %14’ünde ve erkeklerin %5’inde kalça kırığı vardır. 50 yaşın üstündeki kalça kırıklarında %10-60 arasında gözlenen ölüm ve sağ kalanlarda büyük ölçüde uzunca süre hastaneye yatma, tek başına yaşamını devam sürdürmede güçlük ve kalıcı sakatlık hali sık olarak gözlenmektedir. Solunum yolu enfeksiyonları, büyük kemik kırıklarına bağlı gelişen pıhtıların yaşamsal organlarda doku ölümüne (infarktüslere) neden olması kişinin yaşamını tehdit eden önemli sorunlardandır.

Omurga kırıkları ile omurda çökme ve bazen omurda ileri düzeyde bir yassılaşma şeklinde gözlenir. Boyda kısalma, kamburlaşma, ayakta kalmakla belirginleşen ağrı yakınması gözlenir. Kaburgalar karın içi organlara temas ederek zarar verebilir. Sindirim sistemi sorunlarının ortaya çıkmasına neden olur.

El bileği kırıkları kadınların %20’de görülmektedir. Gündelik işlevlerin yerine getirilmesinde zorluklarla karşılaşılmasına neden olur.

Risk altında mıyım?

Riskler, bir hastalığın ortaya çıkma şansını gösterir. Osteoporozun gelişiminde de önemli riskler vardır. Riski saptamak ve gereken önlemleri almak çıkabilecek sonuçlarla karşılaşmamızı azaltır. Riskler değiştirilebilir ve değiştirilemeyenler olarak iki gruba ayrılır.

Değiştirilemeyenler;

1.Her şeyden önce, kadın olmak (kadınlar erkeklere görece daha az ve ince bir kemik dokusuna sahiptirler),
2.İlerlemiş yaş (50 yaş ve üstü ) kemik kalitesinde ve yoğunluğunda azalmaya neden olmaktadır. 35 yaşından sonra ortalama olarak her yıl sadece yaşlanmaya bağlı olarak, %1 kadar kemik kütlesinde kayıp gözlenir. 50 yaşın üstündeki kadınların %40’ında erkeklerin ise %13’ünde osteoporoz vardır.
3.Beyaz ve sarı ırklarda, osteoporoz daha sık gözlenmektedir. Zencilerde ise daha az sıklıkla gözlenmektedir.
4.Ailede kırıklı osteoporoz öyküsünün bulunması
5.Daha erken yaşlarda ortaya çıkmış bir kırık öyküsünün varlığı
6.Bunama (demans)
7.Anreoksiya gibi bir sağlık sorunu olanlarda veya beden kitlesi olarak ileri düzeyde zayıf olanlarda
8.Uzun boylu ince olanlar, kilolu ve kısa olanlara görece daha sık olarak osteoporoz riski ile karşılaşırlar
9.Bazı genetik kökenli hastalıklar (kromozom hastalıkları, doğuştan kaynaklanan bazı kansızlıklar ve metabolizma hastalıkları gibi)

Kısmen olarak değiştirilebilenler;

1.Östrojen yetersizliği
a.Erken menapoz;
b.45 yaşından önce kadınlarda yumurtalıkların cerrahi olarak alınmış olması
c.1 yıldan daha uzun süre adet görememe (ileri derecede zayıf bazı kadınlarda olduğu gibi)

2.Yakın geçmişte sigara içim öyküsünün olması
3.Yoğun düzeyde alkol alımı
4.Kafeinli ve kolalı içeceklerin yoğun tüketilmesi (günde 3 fincan kahveden fazlası önerilmemektedir)
5.Yaşam boyunca yeterince kalsiyumun alınmamış olması (yeterli kalsiyumun kemik deposunda yer almaması).
6.Hareketsiz bir yaşam.
7.Görme bozukluğu
8.Yeterince güneşlenmemek
9.Tekrarlayan düşmeler

Risklerin birden çok olması kırık gelişme şansını artırır. Daha yakından takip ve tedaviye bir an önce başlanmasını gösterir.


Ayrıca

·D vitamini eksikliği (yeterince güneşlenmemek, süreğen sindirim sistemi hastalıkları, yetersiz ve dengesiz beslenme)
·Bağırsak ve mide cerrahisi öyküsünün bulunması
·Erkeklerde, testislerde erkeklik hormonu olan testesteronun daha az üretilip salgılanmasına neden olan hastalıklar
·Uzun süreli yatağa bağlı yaşamak (6 ay veya daha fazla bir süre)
·3 ay ve daha fazla uzun süre kortizon ve benzeri ilaçlar almış olmak
·Tiroid bezinin aşırı çalışmasından kaynaklanan bir hastalığın bulunması veya ihtiyaçtan fazla olacak şekilde tiroid hormonun alınması
·Şeker hastalığı
·Romatizmal hastalıklar
·Süreğen karaciğer hastalıkları
·Kalsiyumun olması gerekenden daha fazla atılmasına neden olan bazı böbrek hastalıkları
·Aşırı tuzlu veya yoğun protein içerikli beslenme şekilleri
·Bazı ilaçlar (sara/epilepsi ilaçları, kanser ilaçları, pıhtılaştırmayı önleyen ilaçlar (heparin, warfarin gibi), mide ilaçları, alüminyum) uzun süreli kullanımı sayılabilir.
·Tiroid bezi içerisinde yer alan paratiroid bezlerinin birinin veya birden fazlasının aşırı çalışması yada bir paratiroid bezi adenomunun oluşması kemiklerden kalsiyumun kana çekilmesine neden olacaktır. Ayrıca bazı hormonal hastalıklar (Cushing gibi)

Yukarıda saydıklarımız herhangi bir hastalığa veya ilaç kullanımına bağlı olarak gelişen ikincil (sekonder) osteoporoz olarak da adlandırdığımız gruba girmektedir.

Şişmanlık, kemik kütlesini koruyan olumlu bir etkendir. Estrojen dönüşümünün yağ dokusunun katkısı ile fazla olması kemik yapımını artırır. Kemiklere yoğun yük binmesinin kemik kütlesinin artışına neden olur. Şişmanlarda zayıflara görece osteoporoz daha az rastlanır.

Osteoporozun tanısı nasıl konur?

Osteoporozun tanısında; öykü, fizik bakı, laboratuar ve görüntüleme yöntemleri yer alır. Öykü risk etkenlerini göstermesi bakımından önemlidir. Fizik bakıda kamburluğun bulunması, omuz kalça yüksekliğinin kalça ayak uzunluğuna göre azalmış olması omurgada osteoporozun olduğunu gösterir.

Direk röntgen filmlerinde ışın geçirgenliğinin artmış olması osteoporozun olduğunu gösterir. Ancak, direk filmlerle osteoporoz saptandığında osteoporoz yerleşik düzeydedir. Ortalama %40’a varan bir kemik kaybı söz konusudur. Osteoporozun tanısında direk röntgen filmleri öncelikli olarak osteoporozun tanısında kullanılmaz. Yerleşik bir ağrı varsa, bunun nedenini incelemek için kullanılmaktadır.

Osteoporozun tanısında bütün dünyada kabul edilen tanı yöntemi kemik dansitometresi denilene kemiğin mineral yoğunluğunu ölçen yöntemin kullanılmasıdır. Bu yöntem ile vücuda herhangi bir madde dışarıdan verilmez. Çabuk uygulanabilen, düşük radyasyon dozu içeren ve az hata oranına sahip bir yöntemdir. Dansitometre denilen cihazlarla tanı işlemi gerçekleştirilmektedir. Günümüzde DEXA denilen gelişmiş modelleri tercih edilmektedir. Tanıda olduğu kadar takipte de etkin bir yöntemdir. Erken tanıda önemlidir. Bu yöntemde osteartroz denilen kireçlenme olarak da bilinen hastalıkta yanlışlıkla kemik mineral yoğunluğu bazen abartılı göstererek hatalı sonuçlara neden olmaktadır.

Ultrasonla özellikle ayak topuğundan kemik mineral yoğunluğunu ölçmek radyasyon içermeyen, ucuz, taşınabilir bir sistemle sağlanmaktadır. Toplum sağlığı taramalarında yararlıdır.

Bunların dışında çeşitli nükleer tıp yöntemleri, kantitatif manyetik rezonans (QMR), manyetik rezonans spektroskopi (MRS), bilgisayarlı tomografi (BT) gibi yöntemlerle de kemik mineral yoğunluğu görüntü olarak ölçülebilmektedir. Ancak bu yöntemler bazen daha duyarlı olmalarına karşın daha pahalı, daha zor ve bazıları daha fazla radyasyon içeren yöntemlerdir. Bazı olgularda gereğinde kemik dokusunda elde edilen biyopsi materyalinin incelenmesi de osteoporoz hakkında bilgi vermektedir.

Görüntüsel tanı yöntemi olarak günümüzde daha çok tercih edilenler DEXA ve ultrasonografi yöntemleridir.

Ne kadar sıklıkla dansitometre çekilmelidir?

Menapozun ilk yıllarında yılda 1 kez DEXA ölçümü ve izlemde de 2-3 yılda 1 kez DEXA ölçümü yeterlidir. Hızlı kemik yıkımı olan olgularda örneğin yoğun ve uzun süreli kortizon tedavisi gören hastalarda DEXA ölçümleri 6 ayda bir yapılması önerilmektedir. Daha önce bahsi geçen risk gruplarında olanlarda, DEXA çekimleri çok erken yaşlarda da uygulanmaktadır.

Osteoporozdaki diğer laboratuar testleri nelerdir?

Her şeyden önce kişinin genel sağlık durumunu gösteren biyokimyasal testlerin yapılması gereklidir. Bunlar tam kan sayımı, eritrosit çökelme hızı (sedimantasyon), karaciğer fonksiyon testleri, böbrek fonksiyon testleri, albumin/globulin oranı, açlık kan şekeri, serum kalsiyum, serum fosfat, Alkalen fosfataz düzeyleri ve tam idrar testleridir. Bu testler yeterli değilse; 24 saatlik idrarda kalsiyum, PTH, TSH, D vitamin düzeyleri, serum kortizol, FSH, LH, prolaktin, testesteron düzeyi gibi bazı testler hekiminiz tarafından istenebilir. Bu testlerle ikincil osteoporoz nedeni olabilecek bir çok hastalık dışlanabilmektedir.

Kemiğe özgü biyokimyasal belirleyiciler nelerdir?

Kemik döngüsünü göstermeleri açısından önemlidirler. Kemik yapımında ve yıkımında rol oynarlar. 3 aylık veya 6 aylık takiplerde kemik döngüsü hakkında görüntüleme yöntemlerine görece daha fazla bilgi verebilirler. Uygulanan tedavinin etkinliğini, dozunu değerlendirmede önemlidir. Başlıcaları şunlardır.

Kemik yapımında (kanda);
·Kemiğe özgün alkalen fosfataz
·Osteokalsin
·Prokollajen peptidler
Kemik yıkımında (idrarda);
·Hidroksiprolin
·Piridinolin ve deoksipiridinolin
·Tip I kollajen peptidleri

Osteoporozdan korunabilir miyiz ?

Doruk kemik kütlesine ulaşmak önemlidir. Önleme tedavi etmeden daha da önemlidir. Önleme bebekliğin ilk dönemlerinden başlar yaşam boyunca de sürer. Korunmada çok erkenden risklerin saptanarak önlemlerin alınması önceliklidir.

·Risk etkeni olarak soy geçmişimizi ve cinsiyetimiz elbette değiştirmek olanaklı değildir.
·İdeal vücut ağırlığında yer almak. İleri derecede zayıf olmak önemli bir risk etkenidir.
·Sigarayı kesinlikle azaltmalı en doğrusu da tamamen kesmeliyiz. Sigara, doğrudan kemik yapımını azalttığı gibi, östrojen gibi yapımı doğrudan etkileyen hormon ve maddelere de olumsuz katkısı vardır
·Kahve tüketimi gün içerisinde 3 fincanın altında olmalıdır. Kahve ve kafein içeren gazlı içecekler idrarla kalsiyumun atılımını artırırlar.
·Egzersiz önemlidir. Çok erken yaşlardan itibaren egzersiz ve spor gündelik yaşamın bir parçası haline getirilmelidir. Doruk kemik kitlesinin artmasını erken yaşlarda artmasını sağlar. İleri yaşlarda dengenin sağlanması kemik kitlesinin ve kas kitlesinin korunması açısından da egzersiz gereklidir. Gün içerisindeki 2 km’lik düzenli yürüyüş osteoporozdan korunmak için büyük bir adım atmamızı sağlar (gün içerisinde 30-60 dakikalık yürüyüş)
·Beslenmede düzenli olarak kalsiyumun yer alması. Ergenliğe kadar gün içerisinde en az 1200 mg kadar kalsiyum, erişkin yaş grubunda ise 800-1000 mg kadar ve menapozdaki kadınlarda 1500 mg kadar kalsiyuma ihtiyaç vardır. Süt ürünleri düzenli olarak ihtiyacımız olan kalsiyumun dörtte üçünü sağlar. Süt ürünleri ayrıca D vitamini de içerir. 1 bardak yağlı sütte 290 mg, 1 kap yağsız yoğurtta 450 mg, 1 dilim kaşar peynirinde 200 mg, 1 porsiyon börülcede 165mg, 1 porsiyon soya fasulyesinde 225 mg, 1 porsiyon sardalye balığında 325 mg kadar kalsiyum vardır. Soya fasulyesi gibi bazı bitkisel besin kaynaklarında bitkisel östrojenlerin osteoporozu önlemede katkısı vardır. Osteoporoz riski olanlarda ise günlük kalsiyum ihtiyacı 1500 mg kadardır. Günlük besinlerle alınan kalsiyumu ağızdan alınan kalsiyum tabletlerle takviye edebiliriz. Böbrek taşı öykünüz varsa tedavinizi sürdüren hekime belirtiniz.
·Yeterli D vitamini alınız. D vitamininin üretim duraklarından biriside derimizdir.Yaklaşık olarak D vitaminin yarısıderi dokusundan sağlanır. Bunu sağlamanın en iyi yolu da bol bol güneşlenmektir. Kışın bile güneşlenmek önemli bir gereksinimdir. Kapalı ortamlar, kapalı giyim yeterli D vitamini sağlamamızı engeller. Günlük D vitamini ihtiyacımız en az 400 birim kadardır. Doktorunuza danışarak gereğinde D vitamini içeren bir tablet alabilirsiniz. Ancak unutmayın, D vitamini yağda eriyen ve fazlası vücut için zararlı olabilen bir vitamindir.
·Yeterli flor, selenyum, magnezyum, çinko gibi iz elementler, kemiğin gelişimi için gereklidir. Sularda veya meyvelerde, tahıllarda sağlanabilirler
·Aşırı alkolden kaçınınız. Günlük alkol alımınız 1-2 kadeh şarap veya 2 biranın altında olsun.
·Tuzlu beslenmekten, asildi yiyeceklerden kaçınınız. Tuzlu ve aşırı proteinli beslenme kemiklerden kalsiyumun dolaşıma ve böbrekler aracılığıyla idrar yoluyla kaybına neden olmaktadır. Sadece proteinlerden oluşan bir beslenme yerine günlük besin listenizin %50-55’ı karbonhidratlardan, %30’u yağlardan, %20’i proteinlerden oluşacak şekilde düzenleyin
·Osteoporoza yol açan her hangi bir ilaç almanız gerekiyorsa, en asgari dozlarda alınması tercih edilmelidir. Doktorunuz bunu düzenleyecektir. Gereğinde doktorunuzca sizde o an osteoporoz olmasa bile osteoporoz tedavisinde kullanılan ilaçları başlayıp çok erkenden osteoporozun gelişimi önlenebilmektedir (kortizon, sara ilaçları gibi).
·Barsak ve Mide operasyonları, yeterli kalsiyum ve D vitamini emilimi/üretimi sağlanamamaktadır. Eksiklikler önceden saptanıp yerine konarak osteoporoz önceden önlenebilir.
·Erken menapoz veya menapoza girerken, hekiminizin önerisi ile östrojen tedavisine başlanabilir. Tedaviye başlarken yakın aile bireylerinde veya sizde meme veya rahim kanseri öyküsü olup olmaması tedavi başlatma tedaviyi devam ettirme açısından önemlidir. Bunun tespiti için meme ultrasonu, mamografi, pap-smear gibi incelemeler yapılmalıdır. Ancak damarlarda pıhtı sorunu, kontrolsüz şeker hastalığı, trigliserit yüksekliği, karaciğer bozukluğu ve migreniniz varsa östrojen tedavisi sorun yaratabilir. Östrojen tedavisi yaşam kalitenizin düzelmesini sağlayan bir tedavi yöntemidir.

·Düşmelerin önlenmesi kırık gelişimini önlemek açısından önemlidir.

  • Düşme riskini artırabilen kalp ritim bozuklukları, denge sistemi, beyin damar hastalıkları ve ruh sağlığı ile ilgili hastalıklarının yakından izlenmesi ve kan basıncıyla ilgili değişikliklerin düzenlenip dengede tutulması önemlidir
  • Düşme riskini yaratan ilaçlardan özellikle kaçınılmalı
  • Gereğinde yardımcı yürüme cihazların kullanılmasını önerebiliriz
  • Uygun ayakkabı ve giysileri kullanın. Yüksek ökçeli kaygan ayakkabılarla kırık riskiyle karşılaşabilirsiniz
  • Kaygan olmayan malzemelerle yaşadığınız ortamların zeminlerin kaplanmasını sağlayınız
  • Ortamda bol yeterli ışık olmalıdır
  • Tehlike oluşturacak kablo vb eşyaların ortadan kaldırılması
  • Merdivenlere, banyolara, tuvaletlere tutunma desteklerinin konulması önemlidir
  • Daha az eğilmeyi sağlayan çantaların, araçları tercih ediniz
  • Öne eğilerek çalışma, yükseğe uzanma, ağır eşya taşıma gibi işlerden uzaklaşmayı sağlayanız.

Osteoporoz tedavi edilen bir hastalık mıdır?

Evet, osteoporoz tedavi edilebilen ve daha ortaya çıkmadan gerekli önleyici yaklaşımlarla tedavisi başlayan bir hastalıktır. Tedavide önleyici önlemler anlatıldı. Yaşam tarzının, çevrenin düzenlenmesi, beslenmenin gözden geçirilmesi, düzenli egzersiz, risk etkenlerinin saptanıp azaltılması tedavinin temel koşullarıdır. Belirli aralıklarla sağlık kontrolü ve gereğinde ilaç tedavisi osteoporozu tedavi edilebilir bir hastalık düzeyine indirgemiştir. Buradaki en önemli nokta, erken ve geç kalmadan tedavinin başlanmasıdır.

Osteoporoz tedavisi bir takım işidir

Tedavide hastanın katılımı ve uyumlu önemlidir. Tedavi yaşam boyu devam eden bir süreçtir.Osteoporoz tedavisi bu konuda uzman olan bir hekimin kontrolünde olması gereken bir tedavidir. Gereğinde bir çok değişik uzmanlıktaki hekim bu tedavi sürecinde ve takipte görev alır. Endokrinoloji ve metabolizma hastalıkları uzmanı, iç hastalıkları uzmanı, kadın doğum hastalığı uzmanı tedaviyi öncelikli takip etmesi gereken hekimlerdir. Fiziksel tıp ve rehabilitasyon uzmanı, ortopedi uzmanı gereğinde bir meme cerrahı, bir beslenme uzmanı, egzersiz uzmanı ve bir psikiyatri uzmanı da bu takımda yer alabilir.

Hastanın uyumu verilen tedavi programlarını uygulaması önemlidir. Yoğun sigara içen, ilaç tedavisini aksatan, egzersiz yapmayan bir hasta tedavi programından yeterince yarar sağlamayabilir. Belirli aralıkla kontrollerin yapılması, tedavi ajanlarının tedaviyi izleyen hekimce verilip doz ayarının yapılması önemlidir. Kendi başınıza ilaç almayınız.

Osteoporoz tedavisinde hangi ilaçlar kullanılır?

Nedene yönelik olarak tedavinin düzenlenmesi önemlidir. Bütün osteoporozlularda standart olarak kalsiyum ve gereğinde ağızdan alınan D vitaminleri tedavide yerleşik olarak ilk basamağı oluşturmaktadır. Günlük olarak besinlerle alınan kalsiyuma ek olarak 500-700 mg arası elementer kalsiyuma ihtiyaç duyulmaktadır. Ek olarak alınan kalsiyum ayrıca osteoporoz tedavisi için verilen bir çok ilacın etkisini de artırmaktadır. Günlük ihtiyacımız olan D vitamini 400-600 ünite kadar olup menapoz sonrası bu ihtiyaç günlük olarak 800 üniteye kadar çıkabilmektedir. Yaşlılarda da D vitamini ihtiyacı artmaktadır. Böbrek ve karaciğer hastalığı olanlarda yada ileri derecede kırığı olan bazı hastalarda aktif D vitamini olan kalsitriolun verilmesinde yarar sağlanmıştır. E4k olarak çinko ve magnezium da eklenmesi yarar sağlamakdadır.

Hormon replasman tedavisi/hormon yerine koyma tedavisi (HRT) nedir?

Kadınlarda osteoporozun en sık nedeni menapozdur. Menapozda yumurtlamanın kesilmesi ve kemik yapımına da katkısı olan östrojen hormon düzeyinde azalma gözlenir. Kadınlarda östrojen ve progesteron tedavisinin birlikte verilmesi bir yerine koyma/tamamlama tedavisidir. Bu tedavi ile menapoza girenlerde gözlenen al basmaları, ateş basması, terleme, titreme, depresif mizaç değişikliği ve cinsel sıkıntılar ortadan kaldırılabilmektedir. Hap, deriye yapıştırılan yama bantlar, burun spreyleri, krem gibi değişik uygulama şekilleri halinde bulunurlar. Progesteronun östrojene eklenmesi östrojenin rahim üzerindeki etkilerini azaltır.

Erkek hastalarda da bazen erkeklik hormonu olan testesteron düzeyinde yaşla uyumlu olmayacak şekilde düşme gözlenebilir. Kasa uygulanan, deriye yapıştırılan yama bantlar ve hap şekillerinde bulunan hormon tedavisi ile osteoporoz dışında cinsel isteksizlik, kas kitlesinde azalma, yaşam kalitesindeki bozulma da düzeltilir. Belirli aralıklarla prostat bakısını yaptırtmak yararlıdır

Hormon tedavilerinin bazı sakıncaları da vardır. Meme ve rahim kanseri geçmişi olanlarda veya 1. derece yakınlarında meme veya rahim kanseri öyküsü olanlarda hormon tedavileri verilmez. Belirli aralıklarla mamografi, Karın ultrasonografi, jinekolojik bakının, pap-smear bakısının yapılması önemlidir. Ayrıca belirli aralıklarla lipid düzeyleri, karaciğer fonksiyon testleri, açlık kan şekeri gibi testlerin de bakılması gereklidir. Son dönemlerde HRT’nin yaşam kalitesindeki artışa, cinsellikle ilgili sıkıntıları düzeltmesine ve osteoporoza yönelik olumlu katkısına karşın kalp-damar hastalığında riski azaltmadığı söyleyen çalışmalar vardır. Emboli ve tromboz öyküsü olanlarda bu ilaçları kullanmaması önerilmektedir.

Osteoporoz tedavisinde güncel olarak kullanılan diğer ilaçlar nelerdir ?

Osteoporoz tedavisindeki güncel olarak kullanılan ilaçların çoğu kemik yıkımını azaltan ilaçlardır. Bu ilaçlar osteoklastların etkisini azaltır. Bu ilaçların başlıcaları şunlardır;

·Kalsitonin; tiroid bezi içerisinde yer alan bazı hücrelerde de üretilen protein yapıda bir hormondur. Önceleri iğne formu olan ilacın günümüzde burun spreyi formu kullanılmaktadır. Günlük 200 ünitelik bir sprey sıkımıyla tedavisi sağlanır. Uzun süreli tedavilerde tercih edilmez. Kalça kırıkları üzerindeki etkisi omurga kırıkları kadar belirgin değildir. Bifosfonat olarak adlandırılan diğer ilaçlar kadarda etkili oldukları söylenemez.

·Bifosfonatlar; doğal pirofosfat analoglarıdır. Bifosfanatlar osteaklastların aktivitesin ve yaşamını etkileyerek kemik yıkımını azaltır. Kemikte mineral çökmesini sağlar. Etidronat, alendronat ve risedronat ülkemizde en sık kullanılan formlarıdır. Etidronatın mineral çökelti kusurlarına neden olduğu söylenmektedir. Osteoporoz üzerine ve kemik kırığını azaltmada en önemli etki Alendronat ve Risedronata aittir. Her ikisi sadece omur kırıklarını azaltmada değil kalça kırığı üzerine de osteoporoz tedavisinde kullanılan diğer ilaçlardan daha etkilidirler. Alendronat 10 mg ve Risedronat 5 mg tablet formlarındadır. Her ikisi de sadece ülkemizde değil tüm dünyada yaygın şekilde kullanılmaktadır. Sindirim sistemi ile ilgili yakınmalara, deri döküntülerine, mide ince barsaklarında ülser veya kanama riskine az da olsa neden olmaktadırlar. Günlük alınan tablet formlarının yanında günümüzde haftada 1 kez alınan tablet formları da vardır (Alendronat 70 ve Risedronat 35 mg haftalık tablet form). Haftada 1 kez alınan formlarla daha az mide ve bağırsak sorunları ile karşılaşılmaktadır. Mide kanaması daha az bildirilen bir yan etki olmuştur. Her ikisinde de sabah aç karnına alınmalıdır. En az 30 dakika kadar uzanılmamalıdır. Bu mide içeriğindeki asidin yemek borusuna zarar vermemesi için gereken bir uygulamadır. O gün için kahvaltıda kalsiyum içeren besinlerin öğle veya akşam yemeğine aktarılması önemlidir. Koruyucu tedavide Alendronatın 5 mg tablet formu da bulunmaktadır. Alendronat ve risedronat kortizon tedavisine bağlı osteoporozda kullanılmaktadır. Günümüzde aylık 1 kullanımlık bifsofoanatlar da kullanıma girmiştir. Yıllıkla yakında kullanıma girecektir. Bifsofoantların D vitamini ile birlikte olan kombinasyonlarında da yarar sağlanmıştır.

·İpriflavonlar, osteablastları uyarıp osteoklastları baskılar, yaygın kullanımı yoktur. Östrojene benzer etkisi vardır. Kırık üzerine katkısı net değildir.
·Statinler, Kolesterolü düşürmek üzere kullanılan ilaçlardır. Kemik yıkımını da azaltıcı etkisi gösterilmiştir. Yaygın kullanım için daha geniş çalışmalara ihtiyaç vardır.

·SERM’ler, Bu ilaçlar kemikte ve kalp dokusunda östrojene benzer olumlu etkide meme rahim dokusunda ise östrojene karşıt bir etki göstermektedir. Bu çift etki ile hem osteoporozu önlediğimizi gibi hem de meme ve rahim kanserinde koruyucu etki de sağlanmış olacaktır. İlk örneği şu an için meme kanseri tedavisinde yaygın olarak kullanılan tamoksifen’ dir. Ancak Tamoksifen rahim kanseri riskini artırır. Bu grup ilacın içerisinde en yaygın olarak kullanılanı ve ülkemizde de şu anda tek örnek olarak bulunanı Raloksifen’dir. Bu ilacın osteoporozda özellikle omurga kırıklarında olumlu bir katkısı vardır. Omurga dışı kırıklarda belirgin bir katkısı olduğu söylenemez. Rahim kanserinin gelişimine neden olmaz. Östrojen reseptörü pozitif olan meme kanserinde olumlu tedavi edici katkısı vardır. Kötü huylu kolesterolü düşürür. Menapozun erken döneminde kullanıldığında menapoz yakınmalarını artırır. Hormon replasmanı tedavisindeki gibi trombo-emboli şansını artırır.

·Tibolon, SERM lere benzemekle birlikte aynı grupta yer almaz. Menapoz yakınmalarını geriletir. Kemik mineral yoğunluğunu artırır. Kırık gelişme üzerine olan katkısı ile ilgili yeterli veri yoktur.
Parathormon, floridler kemik yapımını uyarırlar.

·Floridler kemik yapımını artırır. Ancak yoğun kullanımı kemik yapısında bozulmalara yol açabilir. D vitamini ve kalsiyumla birlikte kullanılmalıdır.

·Parathormon, tiroid bezi içerisinde yer alan paratiroid bezlerinden salınır. Normalden fazla bulunduğunda osteoporoza neden olur. İleri yaşlarda, yoğun osteoporozu olanlarda düşük dozda cilt altı enjeksiyon olarak kullanıldığında önemli düzeyde kemik yapımının arttığı gözlenmiştir. Diğer osteoporoz ilaçları ile de birlikte kullanılmaktadır. Yakında ülkemizde de kullanıma sunulacaktır.

·Anabolizanlar, nadiren kullanılırlar. Kemik kütlesinde artışa neden olmakla birlikte yan etkilerinden dolayı uzun süreli kullanımları pek tercih edilmemektedir.

·Büyüme hormonu, gelecekte kullanımı daha yaygın olacak ajanlardan birisidir. Kemik yapımını artırmaktadır.

·Stronsiyum günümüzde özelikle kemik yapımını artırıcı etkisinden yararlanılarak kullanıma sunulmuştur. Ancak dünyada bifosfonatlar kadar yaygın değildir.

·Bazı sitokinlerle ilgili çalışmalar devam etmektedir.

Osteoporozda fiziksel aktivite nasıl olmalıdır?

Egzersize başlamadan önce hekiminiz tarafından fizik bakınız ve gereken tetkikleriniz yapıldıktan sonra gerekirse bir fizik tedavi ve rehabilitasyon uzmanı veya bir spor hekimi ile birlikte hekiminizce size en uygun programın hazırlanması önemlidir.

·Varolan sağlık sorunlarınız bu programın sınırlarını saptayacaktır
·Uygulanan egzersiz kapasitenize ve beğenilerinize uygun olmalıdır
·Zorlanmadan başlamalı ve devam ettirebilmelisiniz
·Eğlenerek egzersiz yapabilmelisiniz. Egzersizle müzik birlikte olabilir
·Hoşlandığınız egzersizleri tercih edin böylece süreklilik sağlamış olursunuz
·Küçük ama gerçekleşebilir hedeflerle egzersize başlayın. Unutmayın siz bir profesyonel futbolcu, bir Naim Süleymanoğlu değilsiniz
·Haftada 2-3 gün önce birkaç yüz metre ardından aşamalı olarak 1-2 kilometre uzunluğundaki bir mesafeyi kapsayan yürüme egzersizini daha sonra uygunsanız her güne yayabilirsiniz
·Otobüse, metroya bir durak önce binin ve inin. Kısa mesafelere araçla gitmeyin. Ayaklarınıza güvenin. Arabanızı mümkünse biraz daha uzağa park edin
·Kapalı mekânlarda da egzersiz yapabilirsiniz.
·Egzersizle birlikte göğüs ağrısı ve kas ağrısı gibi sağlık sorunlarınız olursa doktorunuza başvurmaktan çekinmeyiniz
·Egzersiz yaparken esnek rahat ayakkabı ve elbiseler giyiniz. Topuklu ayakkabıyla yürümeyi denemeyin. Dar, terletici, sizi sıkan ve mevsime uygun elbiselerle de kendinize yeni sağlık sorunlarını oluşturabilirsiniz
·Yüzme ve diğer su sporlarını yoğun şekilde uygulamak osteoporozu yer çekim gücünden uzaklaştığımız için artırabilir.


Egzersizle;
·Osteoporozda egzersiz yapılarak kemik kütlesindeki kayıp hızı yavaşlatılır
·Var olan kemik kaybında düzelme sağlanır. Böylece kırık riski azalır
·Kemiğin esnekliği sağlanır, direnci artar
·Denge düzenlenir, düşmeler azalır. Düzgün duruş sağlanır
·Kas gücü artar
·Kilo alma önlenir
·Daha dengeli bir beslenmeye eğilim artar
·İyi huylu kolesterolde artış, trigliserid ve kötü huylu kolesterol oranında azalma gözlenir
·Kan basıncı daha dengeli düzeyde seyreder, kalp ve akciğer gibi yaşamsal organların daha verimli çalışması sağlanır
·Ruhsal sağlık olumlu yönde etkilenir,depresyon görülme sıklığı azalır
·Sosyal yaşama katılım, iş performansı artar

Çevrenizde ve gündelik yaşamınızda değişiklikler yapınız
·Otururken vücudunuzun doğal duruşunu korumaya özen gösteriniz. Masaya doğru eğilmeyiniz. Uygun boyda masa ve sandalye kullanınız. Yumuşak bir zeminde oturmayın. Oturmak zorunda kalırsanız, bir yastıkla belinize destek yapınız. Boynunuzu koruyan koltukları tercih ediniz. Oturan kişinin ayakları yere değecek şekilde olmalıdır. Otururken ayağa aniden kalkmayınız.

·Ayakta dururken vücudunuzun doğal eğriliğini koruyacak şekilde durmaya çalışınız. Başınızı dik, çenenizi geride tutup karnınızı içinize çekiniz.

·Ağır yükleri kesinlikle kaldırmayınız. Yük kaldıracaksanız, ayaklarınızı düz ve ayrık tutunuz. Kollarınızı vücudunuza yakın tutup bel eğiminizi koruyarak yükü kaldırınız. Öne eğilerek bir eşyayı kaldırmak yerine, dizlerinizi bükerek eşyayı alınız.

·Ayakkabı ve çorap giyerken çok fazla eğilmeyiniz. Gereğinde ayağınızı bir tabure veya sandalyeye koyarak belinize binen yükü azaltarak ayakkabınızı bağlayınız. Giyinirken belinizden değil kalçanızdan eğiliniz.

·Çekme ve itme ile ilgili bir iş yapacaksanız belinizi bükmeyiniz, dizlerinizi bükünüz.

·Öne eğilerek yapılan hareketler omur kırıklarına neden olabilir.

·Yataktan kalkarken önce bir süre oturunuz, daha sonra yavaşça ayağa kalkınız.

·Buzlu ve ıslak zeminlerde yürümeyiniz. Düşük topuklu, lastik ve geniş tabanlı esnek ayakkabıları tercih ediniz

·Evinizde az ışıklı yerler varsa aydınlatma için lamba koyunuz.

·Evinizde hareket etmenizi engelleyen, düşmenize neden olabilecek, kullanmadığınız eşyalarınızı kaldırınız

·Banyoda kaymayı, düşmeyi önleyecek şekilde yer döşemesini ve duvar kaplamalarınızı düzenleyiniz. Tutunmanızı sağlayan destekler yerleştiriniz.

·Yürüme ve denge ile sıkıntınız varsa gerekirse bir baston veya benzer bir cihaz kullanmaktan çekinmeyiniz

·Herhangi bir düşmede gerekirse doktorunuza veya en yakın acil servise başvurunuz


Unutmayın

Osteoporoz bir son değildir

Osteoporoz önlenebilir, tedavi edilebilir bir hastalıktır
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Osteoporoz Nedir? Kemiklerde Zayıflama ve Kolay Kemik Kırılması" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Dr.Erdal DUMAN'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Dr.Erdal DUMAN'ın izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     5 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Erdal DUMAN Fotoğraf
Dr.Erdal DUMAN
İzmir
Doktor "Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları"
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi57 kez tavsiye edildiİş Adresi Kayıtlı
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Dr.Erdal DUMAN'ın Makaleleri
► Kemik Erimesi - Osteoporoz Prof.Dr.Metin ÖZATA
► Menopoz ve Osteoporoz(Kemik Erimesi) Dr.Derya Zerrin GÖKAY
► Menopoz ve Kemik Erimesi (Osteoporoz) Prof.Dr.Metin ÖZATA
► Erkeklerde Osteoporoz (Kemik Erimesi) Prof.Dr.Metin ÖZATA
► Çocuklarda Osteoporoz (Kemik Erimesi) Doç.Dr.Ergun ÇETİNKAYA
► Tırnak Kırılması, Tırnak Soyulması ve Tiroid (Guatr) ÇOK OKUNUYOR Prof.Dr.Metin ÖZATA
► Kolay Dıyet Prof.Dr.Metin ÖZATA
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,977 uzman makalesi arasında 'Osteoporoz Nedir? Kemiklerde Zayıflama ve Kolay Kemik Kırılması' başlığıyla benzeşen toplam 71 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Ramazan Ayında Beslenme Mayıs 2019
► Nodüler Guatr Ekim 2008
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


04:47
Top