Tırnak Yeme, Saç Yolma, Kirpik Çekme Problemleri: Bir Analiz, Bir Öneri
Tırnak yeme, kirpik yolma gibi takıntılarla aynı kabileden olan bazı problemli davranışlarda bilinmesi gereken en temel psikoloji ilkesi şudur:
Her davranış, ardındaki enerjiden beslenir. Bu enerji, davranışı harekete geçirmeye, eskilerin tabiriyle kuvveden fiile çıkarmaya zorlar. Bir davranış ifade bulduğu takdirde ise bu sefer ardındaki enerji güçlenir. Böylece daha kuvvetlice bu davranışları itmeye başlar. Sonuç olarak kişinin dünyasında fasit bir daire, kısır bir döngü oluşur. Tıpkı ağaçların sudan beslenmesi, sonra da ağaçların yol açtığı bol yağışlardan bu suların tekrar çoğalması gibi.
Yine çok önemli bir psikoloji ilkesine göre, ardındaki itici güce rağmen eğer bir eğilim davranışa dönüşememiş ise, diğer bir ifadeyle enerji var ama davranış ortaya çıkmamış yahut çıkmıyor ise bu durumda davranışın arkasındaki itici enerji gücü önce zayıflamaya, sonra ise sönmeye başlıyor. Bu enerji sönünce ondan beslenen davranış da artık haliyle ortaya çıkmaz oluyor, kaybolup gidiyor.
Tırnak yeme, kirpik çekme gibi davranışlarda bu temel psikoloji ilkesinden faydalanabiliriz. Artık biliyoruz ki, ağzımıza değen her tırnak hareketi ya da yolduğumuz her kirpik tanesi altındaki enerjiyi (davranış suyunu kaynatan ateşi) körüklüyor, kazanın içindeki suyu fokurdatıyor. O halde, bu güçlü eğilime rağmen elimizin ağzımıza ve kirpiklerimize bir süreliğine gitmemesi gerekiyor.
Peki bu nasıl olacak? Kişi bu güçlü kasırga karşısında nasıl direnecek? Bazı sorunlarda çözümü aslında psikoloji biliminin kuramsal yöntemlerinin uzun ve labirentli koridorlarında değil, günlük yaşamın içindeki bazı basit, pratik yöntemlerinde aramak gerekiyor. Mesela tırnak yeme davranışının yinelenerek pekişmesini önlemek, böylece davranışın sönmesini sağlamak için tırnaklara acı oje sürülmesi ya da bir süreliğine eldiven takılması, yine kirpik yolmada ise gözlük kullanılması gibi.
Günlük yaşamın içindeki basit / pratik çözümler deyince aklıma yıllar önce televizyonda izlediğim bir program geldi. Sanırım Karabük veya Zonguldak ilindeydi. Bir şahıs tuttuğu bir büroda insanlara içinden çıkamadıkları muhtelif sorunlarında yol göstermeye, yardımcı olmaya çalışıyordu. Bir nevi psikolojik danışmanlık yapıyordu. Bu kişi ilkokul mezunuydu, mesleki bir ehliyeti yoktu ve bu işi ruhsatsız olarak yürütüyordu. Zaten görüntüler gizli kamerayla elde edilmişti. Vatandaşlar kapısında tek sıra halinde kuyruk olmuş bekliyorlardı. Karşısındaki şahıs eşiyle olan sorunlarına bir çözüm bulma umuduyla gelmişti.
Danışan, eşinin asi yapılı olduğunu, kendisini hiç dinlemediğini, kafasına göre iş yaptığını, bundan çok rahatsız olduğunu anlatmaya çalışıyor, ne yapması gerektiğini soruyor, bir çözüm bekliyordu.
Kişiye "Alaylı Danışmanımızca" önerilen sıra dışı çözüm yolu şuydu:
"Şimdi eve git ve eşine bir yerde hazine bulduğunu söyle. Kadınlar parayı çok severler! Ama bu hazineyi hemen çıkaramayacağız, 4 - 5 sene beklememiz lazım, o gün geldiğinde ailecek çok zengin olacağız" de. Böylece eşin sana 4 - 5 sene boyunca iyi davranır."
Zaten eşin sana bu kadar süre iyi davranırsa alışır, o gün geldiğinde hazine çıkmasa dahi bir şey olmaz, çünkü sorun çözülmüş, "Atı alan Üsküdar’ı çoktan geçmiş olur" demek istiyordu besbelliki.
Doğru ya da yanlış! Bilimsel ya da değil! Zekice veya çok saçma! Bence önemli olan bunlar değil! Bu, hayatın içinden pratik çözümler bulma yaklaşımı aslında bazı sorunların çözümlerinin öyle uzaklarda ya da bilinçaltının soğuk, uzun, karmaşık koridorlarında değil; hayatın içindeki son derece basit, pratik yöntemlerinde saklı olabileceğini, çözümlerin bazen buralarda da aranması gerektiğini hatırlatıyordu sanki bize.
Biz galiba, günlük yaşamın kıyısında - köşesinde barınan ve asırlar içinden süzülmüş, ta bugünlere kadar gelebilmiş basit, pratik yöntemleri çok mu küçümsüyor, fazla mı gözardı ediyoruz, ne dersiniz!
Esas olan çözüm ise bu uğurda geniş açılı olmak, yöntemden ziyade faydayı esas almak lazım diye düşünüyorum. Bunun içinse her şeyden (en çok da insanlığın ortak deneyimleriyle zaman içinde doğrulanan ampirik bilgilerden de) istifade etmeye çalışmayı bir celsede yabana atmamak gerek!
Unutmayalım: "Görünen çözüm, tek çözüm değildir." ( ...?... )
Ve yine unutmayalım ki, "Hac yolunda deve hacı içindir, hacı deve için değil." (Gazali)
Psk. İzzet Güllü
Her davranış, ardındaki enerjiden beslenir. Bu enerji, davranışı harekete geçirmeye, eskilerin tabiriyle kuvveden fiile çıkarmaya zorlar. Bir davranış ifade bulduğu takdirde ise bu sefer ardındaki enerji güçlenir. Böylece daha kuvvetlice bu davranışları itmeye başlar. Sonuç olarak kişinin dünyasında fasit bir daire, kısır bir döngü oluşur. Tıpkı ağaçların sudan beslenmesi, sonra da ağaçların yol açtığı bol yağışlardan bu suların tekrar çoğalması gibi.
Yine çok önemli bir psikoloji ilkesine göre, ardındaki itici güce rağmen eğer bir eğilim davranışa dönüşememiş ise, diğer bir ifadeyle enerji var ama davranış ortaya çıkmamış yahut çıkmıyor ise bu durumda davranışın arkasındaki itici enerji gücü önce zayıflamaya, sonra ise sönmeye başlıyor. Bu enerji sönünce ondan beslenen davranış da artık haliyle ortaya çıkmaz oluyor, kaybolup gidiyor.
Tırnak yeme, kirpik çekme gibi davranışlarda bu temel psikoloji ilkesinden faydalanabiliriz. Artık biliyoruz ki, ağzımıza değen her tırnak hareketi ya da yolduğumuz her kirpik tanesi altındaki enerjiyi (davranış suyunu kaynatan ateşi) körüklüyor, kazanın içindeki suyu fokurdatıyor. O halde, bu güçlü eğilime rağmen elimizin ağzımıza ve kirpiklerimize bir süreliğine gitmemesi gerekiyor.
Peki bu nasıl olacak? Kişi bu güçlü kasırga karşısında nasıl direnecek? Bazı sorunlarda çözümü aslında psikoloji biliminin kuramsal yöntemlerinin uzun ve labirentli koridorlarında değil, günlük yaşamın içindeki bazı basit, pratik yöntemlerinde aramak gerekiyor. Mesela tırnak yeme davranışının yinelenerek pekişmesini önlemek, böylece davranışın sönmesini sağlamak için tırnaklara acı oje sürülmesi ya da bir süreliğine eldiven takılması, yine kirpik yolmada ise gözlük kullanılması gibi.
Günlük yaşamın içindeki basit / pratik çözümler deyince aklıma yıllar önce televizyonda izlediğim bir program geldi. Sanırım Karabük veya Zonguldak ilindeydi. Bir şahıs tuttuğu bir büroda insanlara içinden çıkamadıkları muhtelif sorunlarında yol göstermeye, yardımcı olmaya çalışıyordu. Bir nevi psikolojik danışmanlık yapıyordu. Bu kişi ilkokul mezunuydu, mesleki bir ehliyeti yoktu ve bu işi ruhsatsız olarak yürütüyordu. Zaten görüntüler gizli kamerayla elde edilmişti. Vatandaşlar kapısında tek sıra halinde kuyruk olmuş bekliyorlardı. Karşısındaki şahıs eşiyle olan sorunlarına bir çözüm bulma umuduyla gelmişti.
Danışan, eşinin asi yapılı olduğunu, kendisini hiç dinlemediğini, kafasına göre iş yaptığını, bundan çok rahatsız olduğunu anlatmaya çalışıyor, ne yapması gerektiğini soruyor, bir çözüm bekliyordu.
Kişiye "Alaylı Danışmanımızca" önerilen sıra dışı çözüm yolu şuydu:
"Şimdi eve git ve eşine bir yerde hazine bulduğunu söyle. Kadınlar parayı çok severler! Ama bu hazineyi hemen çıkaramayacağız, 4 - 5 sene beklememiz lazım, o gün geldiğinde ailecek çok zengin olacağız" de. Böylece eşin sana 4 - 5 sene boyunca iyi davranır."
Zaten eşin sana bu kadar süre iyi davranırsa alışır, o gün geldiğinde hazine çıkmasa dahi bir şey olmaz, çünkü sorun çözülmüş, "Atı alan Üsküdar’ı çoktan geçmiş olur" demek istiyordu besbelliki.
Doğru ya da yanlış! Bilimsel ya da değil! Zekice veya çok saçma! Bence önemli olan bunlar değil! Bu, hayatın içinden pratik çözümler bulma yaklaşımı aslında bazı sorunların çözümlerinin öyle uzaklarda ya da bilinçaltının soğuk, uzun, karmaşık koridorlarında değil; hayatın içindeki son derece basit, pratik yöntemlerinde saklı olabileceğini, çözümlerin bazen buralarda da aranması gerektiğini hatırlatıyordu sanki bize.
Biz galiba, günlük yaşamın kıyısında - köşesinde barınan ve asırlar içinden süzülmüş, ta bugünlere kadar gelebilmiş basit, pratik yöntemleri çok mu küçümsüyor, fazla mı gözardı ediyoruz, ne dersiniz!
Esas olan çözüm ise bu uğurda geniş açılı olmak, yöntemden ziyade faydayı esas almak lazım diye düşünüyorum. Bunun içinse her şeyden (en çok da insanlığın ortak deneyimleriyle zaman içinde doğrulanan ampirik bilgilerden de) istifade etmeye çalışmayı bir celsede yabana atmamak gerek!
Unutmayalım: "Görünen çözüm, tek çözüm değildir." ( ...?... )
Ve yine unutmayalım ki, "Hac yolunda deve hacı içindir, hacı deve için değil." (Gazali)
Psk. İzzet Güllü
Yazan
|
Bu makaleden alıntı yapmak
için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir: "Tırnak Yeme, Saç Yolma, Kirpik Çekme Problemleri: Bir Analiz, Bir Öneri" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.İzzet GÜLLÜ'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır. Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.İzzet GÜLLÜ'nün izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz. |
14 Beğeni
Yazan Uzman
|
tırnak yeme, tırnak, saç çekme, kirpik çekme, takıntı, takıntılar, tırnak yeme takıntısı, saç çekme takıntısı, kirpik çekme takıntısı
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak
hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir
yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.