Uzman Ebeveyn Yazıları: Sağlıklı Çocuk Yetiştirme İşinin Bir Başka Boyutu / Madalyonun Arka Yüzü
Kıymetli anne - babalar!
Pozitif düşünmek değil, gerçekçi düşünmektir önemli olan. Negatif düşünmeye tepki olarak gelişen bir anlayışın sonucudur, her koşulda ve durumda pozitif düşünme telkinleri... Yani biri ifrat ise, diğeri de tefrittir. Oysa doğru olan, her zaman için orta yoldur.
Aynı anlayışın bir ürünü olduğunu düşündüğüm ve son yıllarda çok popüler olan, bir çok kişinin sorgusuzca diline pelesenk yaptığı "İnsan istedikten sonra her şeyi yapabilir, çok isterse başarabilir" vb. türdeki sözler de böylesi bir yanlış algının sonucu olup, aslında bir gerçeği değil, sadece kuru bir temenniyi ifade eder.
Ne kadar istersek isteyelim, ne kadar çok çalışırsak çalışalım, yine de başaramayacağımız o kadar çok şey vardır ki yaşamda! Kaldı ki, başarabileceğimiz türdeki işlerde bile salt çok istemenin, salt çok çalışmanın yetmediği, bunda bizim dışımızdaki faktörlerin de belirleyici olduğu, dolayısı ile yapmanın, etmenin, başarmanın sadece çok istemeye vs. değil, birçok faktörün her defasında son derece cömert bir şekilde bir araya gelmesine bağlı olduğu gerçeği işin bir başka boyutudur. Anlatmaya çalıştığım bu olgu, çocuk yetiştirme işi için de geçerlidir.
Kıymetli anne - babalar, demek istediğim şudur:
Ne yaparsanız yapın, ne kadar titiz, doğru ve sağlıklı yaklaşımlar gösterirseniz gösterin, bu; istediğiniz özelliklere sahip çocuklar yetiştirme işinde tek başına yeterli olmayabilecektir. Çünkü her çocuğun nasıl biri olacağı, hangi kişilik özelliklerini taşıyacağı büyük oranda genetik kodlarında kayıtlıdır. Tıpkı bir ağacın cinsinin, ne kadar uzun olacağının, hangi meyveleri ne kadar miktarda vereceğinin vb. bir dizi özelliklerinin bu ağacın küçücük çekirdeğinin içinde çok önceden şifrelenmiş olması gibi. Buna karşın sizin yapıp edebilecekleriniz ise sınırlıdır. Aynı, meyve ağacı yetiştiren bir çiftçinin yapabileceklerinin ağaca suyunu vermekle, çapasını yapmakla, onu korumakla vs. sınırlı olması gibi...
Ne kadar çok su verirseniz verin, bu, o ağacın (diyelimki ağaç kayısı ağacı ise) kayısı ağacı olma vasfını asla değiştirmeyecektir. Yine, dibini ne kadar sık ve ne kadar güzel çapalarsanız çapalayın, hangi marka suni gübreyi ne miktarda verirseniz verin, bu işlemleriniz sözkonusu ağacı başka özelliklere sahip bir ağaca asla dönüştürmeyecektir. Dolayısı ile, çocuk yetiştirirken meseleye bu bağlamda bakılmalı, çocuk yetiştirme işinin sadece ve sadece sizin ne yapıp ettiğinize ya da neyi yapıp etmediğinize yüzde yüz oranda bağlı olmadığı gerçeğini gözden ırak tutmamalısınız. Aksi takdirde çocuğa fayda değil, zarar vermiş olursunuz.
Haddizatında her çocuk ayrı bir meyvedir. Kimisi elma, kimisi muz, kimisi kayısı, kimisi kiraz, kimisi de hurma... Son yıllarda çok para ediyor diye bir elma fidesinden kayısı ağacı olmasını, dolayısı ile de kayısı meyveleri vermesini bekler, bunun sadece size ve ağaca bağlı olduğunu zanneder, ..."Biz suyunu çok iyi verirsek ve ağaç da isterse..." bu beklentimiz kesinlikle gerçekleşir diye düşünürseniz, sahip olduğunuz ağaç kesinlikle kayısı meyveleri vermeyecektir. Üstelik bu yolda verdiğiniz yahut vereceğiniz aşırı su ve her gün yaptığınız abartılı çapalar bu ağacı kurumaya yüz tutturabilecek, kimbilir, belki de örseleyebilecektir. Böylece siz, kayısı ürünü alamayacağınız gibi elinizdeki elmadan da olacaksınız haliyle. Birnevi Midyada pirince giderken evdeki bulgurdan olmak misali!
O yüzden, doğal akışın (siz gereksiz müdahaleler yapmazsanız her nehir kendi yatağını bulur. Ve bu yatak, en doğru yatak olur) ve fıtri / içgüdüsel eğilimlerin daha esas olduğu çocuk yetiştirme işinde çok detaya dalmayın, 100 sene öncesine kadar yeryüzünde uzman olmadığını anımsayın. Evet, ilk insandan bugüne kadar dünya üzerinde milyarlarca çocuk yetiştirildiğini tekrar en derinden anımsayarak, bu işe her bir yönü ile çok "teknik" bir mühendislik meseleymiş gibi yaklaşmayın.
"Sürekli sivrisineğin sesini dinleyerek başınızı ağrıtmayın" (Mevlana). Sivrisineğin tabii kanat seslerini derhal giderilmesi gereken bir bozuklukmuş gibi lanse eden dünyalık avcılarına itibar etmeyin. Sinek dediğin kanatsız, kanat dediğin hareketsiz, hareket dediğin sessiz olur mu!
Bu süreçte siz, sadece ve sadece temel doğrulara ve temel yanlışlara dikkat edin. O nedenle, çocuk yetiştirmedeki rolünüzü küçümseyin demiyorum, lakin abartın da.
Her zaman ve her şey için en doğru olanın "orta yol" olduğunu hiç unutmayın. Dediğim gibi, siz sadece ve sadece temel doğrulara ve temel yanlışlara dikkat edin. Gerisini, çocuğunuzun genetik kodlarında şifreli olan muhteşem programın hükmünü tıkır tıkır sürmekte olduğunu bilerek zamana bırakın.
Gemi ile seyahat ettiği halde yükünü yere koymayıp sırtında tutmaya devam eden kişi gibi davranıp da gereksiz yere yüklenmeyin, anlamsız kaygı yükünü omuzlarınıza. Oturun şöyle uygun bir yere. Yükü de koyun bir kenara. Gemi sizi de, yükünüzü de götürecektir nasıl olsa gideceğiniz yere.
Bilinçaltından uzanarak zihninizi bir ahtapot gibi saran "herşey sizin elinizde" türü telkinlerden kurtarın artık kendinizi. Hayır, herşey sizin elinizde değil! Bilakis çok, çok az şey sizin elinizde, bunu aklınızdan hiç çıkarmayın.
O yüzden, birçok velide gözlemlediğimiz üzere, "...Çocuğumu sağlıklı bir birey olarak yetiştirmek için daha başka ne yapabiirim" diye sormak, sürekli bir şeyler yapmaya odaklanmak kadar zihninizi biraz da yapılmaması lazım gelen şeyler üzerine yoğunlaştırın. Bu noktaya yoğunlaşınca çocuklarınızın sessiz haykırışları arasından işiteceğiniz en dikkat çekici söz kesinlikle şu olacaktır:
Anneeeee!
Babaaaa!
Duyun sesimizi!
Anlayın bizi!
Size sesleniyoruz!
Gölge etmeyin, yeter!
Başka ihsan istemiyoruz!
(Not: Günümüzün çalışan, bilinçli, modern ebeveynlerinin en büyük zaafı - handikapı işte maalesef bu: "Daha iyisi, çok daha mükemmeli..." diyerek habire bir şeyler yapmaya çalışmak! Böylece, farkında bile olmadan çocuğun gelişiminin doğal akışına sürekli müdahale etmek, gölge olmak! Bunu çok iyi bilen, bildiği için de mahirce kullanan, anne - babaları adeta "periyodik bakım" diyerek (oysa periyodik bakım makinalarda ve araçlarda olur. Hem onun bile arası çok sık -örneğin ayda bir gibi- değildir. İnsan yapısı için bu böyle ise Allah yapısı olan çocuklar için hayda hayda böyledir) haraca bağlayan öyle zalim uzmanlar (!) tanıyorum ki! Onun için ömrümü alanın ayarını korumaya, dengede tutmaya, bu türden vicdansızlarla mücadeleye adamış bulunuyorum. Herkes çocuk, cinsel sorunlar, aile, hipnoz vs. uzmanı olurken ben "ayar uzmanı psikolog" olarak kalmayı yeğliyorum. Çünkü bu daha hayırlı bir iş gibime geliyor.)
Psk. İzzet Güllü
("Uzman Ebeveyn" Adlı Kitabından)
Pozitif düşünmek değil, gerçekçi düşünmektir önemli olan. Negatif düşünmeye tepki olarak gelişen bir anlayışın sonucudur, her koşulda ve durumda pozitif düşünme telkinleri... Yani biri ifrat ise, diğeri de tefrittir. Oysa doğru olan, her zaman için orta yoldur.
Aynı anlayışın bir ürünü olduğunu düşündüğüm ve son yıllarda çok popüler olan, bir çok kişinin sorgusuzca diline pelesenk yaptığı "İnsan istedikten sonra her şeyi yapabilir, çok isterse başarabilir" vb. türdeki sözler de böylesi bir yanlış algının sonucu olup, aslında bir gerçeği değil, sadece kuru bir temenniyi ifade eder.
Ne kadar istersek isteyelim, ne kadar çok çalışırsak çalışalım, yine de başaramayacağımız o kadar çok şey vardır ki yaşamda! Kaldı ki, başarabileceğimiz türdeki işlerde bile salt çok istemenin, salt çok çalışmanın yetmediği, bunda bizim dışımızdaki faktörlerin de belirleyici olduğu, dolayısı ile yapmanın, etmenin, başarmanın sadece çok istemeye vs. değil, birçok faktörün her defasında son derece cömert bir şekilde bir araya gelmesine bağlı olduğu gerçeği işin bir başka boyutudur. Anlatmaya çalıştığım bu olgu, çocuk yetiştirme işi için de geçerlidir.
Kıymetli anne - babalar, demek istediğim şudur:
Ne yaparsanız yapın, ne kadar titiz, doğru ve sağlıklı yaklaşımlar gösterirseniz gösterin, bu; istediğiniz özelliklere sahip çocuklar yetiştirme işinde tek başına yeterli olmayabilecektir. Çünkü her çocuğun nasıl biri olacağı, hangi kişilik özelliklerini taşıyacağı büyük oranda genetik kodlarında kayıtlıdır. Tıpkı bir ağacın cinsinin, ne kadar uzun olacağının, hangi meyveleri ne kadar miktarda vereceğinin vb. bir dizi özelliklerinin bu ağacın küçücük çekirdeğinin içinde çok önceden şifrelenmiş olması gibi. Buna karşın sizin yapıp edebilecekleriniz ise sınırlıdır. Aynı, meyve ağacı yetiştiren bir çiftçinin yapabileceklerinin ağaca suyunu vermekle, çapasını yapmakla, onu korumakla vs. sınırlı olması gibi...
Ne kadar çok su verirseniz verin, bu, o ağacın (diyelimki ağaç kayısı ağacı ise) kayısı ağacı olma vasfını asla değiştirmeyecektir. Yine, dibini ne kadar sık ve ne kadar güzel çapalarsanız çapalayın, hangi marka suni gübreyi ne miktarda verirseniz verin, bu işlemleriniz sözkonusu ağacı başka özelliklere sahip bir ağaca asla dönüştürmeyecektir. Dolayısı ile, çocuk yetiştirirken meseleye bu bağlamda bakılmalı, çocuk yetiştirme işinin sadece ve sadece sizin ne yapıp ettiğinize ya da neyi yapıp etmediğinize yüzde yüz oranda bağlı olmadığı gerçeğini gözden ırak tutmamalısınız. Aksi takdirde çocuğa fayda değil, zarar vermiş olursunuz.
Haddizatında her çocuk ayrı bir meyvedir. Kimisi elma, kimisi muz, kimisi kayısı, kimisi kiraz, kimisi de hurma... Son yıllarda çok para ediyor diye bir elma fidesinden kayısı ağacı olmasını, dolayısı ile de kayısı meyveleri vermesini bekler, bunun sadece size ve ağaca bağlı olduğunu zanneder, ..."Biz suyunu çok iyi verirsek ve ağaç da isterse..." bu beklentimiz kesinlikle gerçekleşir diye düşünürseniz, sahip olduğunuz ağaç kesinlikle kayısı meyveleri vermeyecektir. Üstelik bu yolda verdiğiniz yahut vereceğiniz aşırı su ve her gün yaptığınız abartılı çapalar bu ağacı kurumaya yüz tutturabilecek, kimbilir, belki de örseleyebilecektir. Böylece siz, kayısı ürünü alamayacağınız gibi elinizdeki elmadan da olacaksınız haliyle. Birnevi Midyada pirince giderken evdeki bulgurdan olmak misali!
O yüzden, doğal akışın (siz gereksiz müdahaleler yapmazsanız her nehir kendi yatağını bulur. Ve bu yatak, en doğru yatak olur) ve fıtri / içgüdüsel eğilimlerin daha esas olduğu çocuk yetiştirme işinde çok detaya dalmayın, 100 sene öncesine kadar yeryüzünde uzman olmadığını anımsayın. Evet, ilk insandan bugüne kadar dünya üzerinde milyarlarca çocuk yetiştirildiğini tekrar en derinden anımsayarak, bu işe her bir yönü ile çok "teknik" bir mühendislik meseleymiş gibi yaklaşmayın.
"Sürekli sivrisineğin sesini dinleyerek başınızı ağrıtmayın" (Mevlana). Sivrisineğin tabii kanat seslerini derhal giderilmesi gereken bir bozuklukmuş gibi lanse eden dünyalık avcılarına itibar etmeyin. Sinek dediğin kanatsız, kanat dediğin hareketsiz, hareket dediğin sessiz olur mu!
Bu süreçte siz, sadece ve sadece temel doğrulara ve temel yanlışlara dikkat edin. O nedenle, çocuk yetiştirmedeki rolünüzü küçümseyin demiyorum, lakin abartın da.
Her zaman ve her şey için en doğru olanın "orta yol" olduğunu hiç unutmayın. Dediğim gibi, siz sadece ve sadece temel doğrulara ve temel yanlışlara dikkat edin. Gerisini, çocuğunuzun genetik kodlarında şifreli olan muhteşem programın hükmünü tıkır tıkır sürmekte olduğunu bilerek zamana bırakın.
Gemi ile seyahat ettiği halde yükünü yere koymayıp sırtında tutmaya devam eden kişi gibi davranıp da gereksiz yere yüklenmeyin, anlamsız kaygı yükünü omuzlarınıza. Oturun şöyle uygun bir yere. Yükü de koyun bir kenara. Gemi sizi de, yükünüzü de götürecektir nasıl olsa gideceğiniz yere.
Bilinçaltından uzanarak zihninizi bir ahtapot gibi saran "herşey sizin elinizde" türü telkinlerden kurtarın artık kendinizi. Hayır, herşey sizin elinizde değil! Bilakis çok, çok az şey sizin elinizde, bunu aklınızdan hiç çıkarmayın.
O yüzden, birçok velide gözlemlediğimiz üzere, "...Çocuğumu sağlıklı bir birey olarak yetiştirmek için daha başka ne yapabiirim" diye sormak, sürekli bir şeyler yapmaya odaklanmak kadar zihninizi biraz da yapılmaması lazım gelen şeyler üzerine yoğunlaştırın. Bu noktaya yoğunlaşınca çocuklarınızın sessiz haykırışları arasından işiteceğiniz en dikkat çekici söz kesinlikle şu olacaktır:
Anneeeee!
Babaaaa!
Duyun sesimizi!
Anlayın bizi!
Size sesleniyoruz!
Gölge etmeyin, yeter!
Başka ihsan istemiyoruz!
(Not: Günümüzün çalışan, bilinçli, modern ebeveynlerinin en büyük zaafı - handikapı işte maalesef bu: "Daha iyisi, çok daha mükemmeli..." diyerek habire bir şeyler yapmaya çalışmak! Böylece, farkında bile olmadan çocuğun gelişiminin doğal akışına sürekli müdahale etmek, gölge olmak! Bunu çok iyi bilen, bildiği için de mahirce kullanan, anne - babaları adeta "periyodik bakım" diyerek (oysa periyodik bakım makinalarda ve araçlarda olur. Hem onun bile arası çok sık -örneğin ayda bir gibi- değildir. İnsan yapısı için bu böyle ise Allah yapısı olan çocuklar için hayda hayda böyledir) haraca bağlayan öyle zalim uzmanlar (!) tanıyorum ki! Onun için ömrümü alanın ayarını korumaya, dengede tutmaya, bu türden vicdansızlarla mücadeleye adamış bulunuyorum. Herkes çocuk, cinsel sorunlar, aile, hipnoz vs. uzmanı olurken ben "ayar uzmanı psikolog" olarak kalmayı yeğliyorum. Çünkü bu daha hayırlı bir iş gibime geliyor.)
Psk. İzzet Güllü
("Uzman Ebeveyn" Adlı Kitabından)
|
Yazan
|
Bu makaleden alıntı yapmak
için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir: "Uzman Ebeveyn Yazıları: Sağlıklı Çocuk Yetiştirme İşinin Bir Başka Boyutu / Madalyonun Arka Yüzü" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.İzzet GÜLLÜ'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır. Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.İzzet GÜLLÜ'nün izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz. |
6 Beğeni 
Yazan Uzman
|
sağlıklı çocuk yetiştirme, çocuk yetiştirmek, çocuk yetiştirme, çocuk, çocuk gelişimi, çocuk eğitimi
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak
hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir
yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.
