2007'den Bugüne 92,301 Tavsiye, 28,216 Uzman ve 19,976 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Eşler Arası Sorunların Doğasına Aykırı Bir Bakış: Çözüm Terapide mi Yoksa Felsefede mi?
MAKALE #4281 © Yazan Psk.İzzet GÜLLÜ | Yayın Ocak 2010 | 6,056 Okuyucu
Çoğu uzmanın aksine, ben evlilik sorunlarının çözümünün -istisnai bazı durumlar dışında- büyük ölçüde "aile terapisi" türü yüzeysel psikolojik yaklaşımlarda değil (belki "yüzeysel olduğunu nerden çıkardın, biz derinlere, bilinçaltına kadar iniyoruz" diyenler olabilir. İnilmiş, geri büyük ölçüde eli boş dönüldükten sonra); büyük ölçüde "felsefede" yattığını, bunun ancak "uygun" felsefi bir zemin üzerinde mümkün olduğunu düşünüyorum. Tabiki bu bilimsel - nesnel bir gerçeğin ifadesi değil; benim kendi, şahsi düşüncem! Yanki kendi öznel klinik kanaatim!

(Yazılarımın tamamına yakınını okuyanların bir bölümü sırf farklı olma adına böyle aykırı tespitler yaptığımı zannedebilirler. İnanın, hatta şerefimi temin ederek söylüyorum; böyle bir derdim yok. Bazı gerçekler hakikaten daha farklı görünüyor gözüme. Bu bir güzellikse güzellik, eksiklikse eksiklik, onu da bilmiyorum.)

İnsanların kemikleşmiş, şahsi doğruları üzerinde temellenmiş, ölçü aldığı ve gönülden bağlı olduğu ortak bir mihenk taşı bulunmayan, sadece "sana göre öyle ama bana göre de böyle..." diyerek işin içinden kolayca sıyrılıverme savunma mekanizmalarıyla da donatılmış "temel hayat felsefeleri" iki - üç - beş seansta değişmeyeceğine göre, bu işin ancak çocukluktan başlayacak doğru bir hayat, insan, evlilik ve yaşam felsefesi eğitimiyle ancak mümkün olabileceğini değerlendiriyorum. Sözünü ettiğim bu felsefi zemin ise bütünüyle hayata olan temel bakışımızla ilgilidir.

(Günümüzün "bireyciliği, hazcılığı, kolaycılığı, maddeciliği, sınırsızlığı ve doyumu" esas alan etkin yaşam felsefesi maalesef ki bireylere gizli yahut açıktan ama ısrarla evliliğin devamını mümkün kılmayacak, eninde sonunda yıkılmaya mahkum kalacak ilkeler telkin etmekte; bu saldırılara karşı pek çok kişi salt eski - geleneksel uhdelerle bu işi ite kaka yürütmeye çalışmakta, dolayısı ile de derin bir bocalama yaşamaktadır.)

Tıpkı yüzmenin ancak doğru bir zeminde, sadece suda (havuzda yahut denizde) mümkün olması, hangi teknik ne kadar etkin bir şekilde bilinirse bilinsin kumun ve toprağın üzerinde yüzmenin mümkün olmaması misali. Yüzmek için evvela doğru iklimde, sözgelimi bir havuz kenarında yahut deniz kıyısında olmak gerekiyor. Bu nedenle ben günümüzde çok yaygın olan bazı evlilikleri, "herkes yüzüyor, biz niye yüzmeyelim ki" diyerek, sırf bu sayikle / mantıkla hareket ederek ancak bulunduğu bölgeyi - coğrafyayı (temeldeki felsefi zemini) hiç hesaba katmayarak içanadoluda, Sivas'ta, dağ başında yahut düz bir ovada mayo ile toprakta yüzmeye çalışmaya benzetiyorum.

Yüzmek için uygun bir coğrayfa, doğru bir yer ve zemin gerekir.

Mutlu bir evlilik için de uygun bir dünya görüşü - yaşam felsefesi!

Düşünün:

Bir insan hayata ve içindeki gerçeklere çocukça ve basitçe bakıyorsa, vefa duygusu zayıfsa, kadirşinas değilse, merhamet duygusu eksikse, sorumluluk duygusu ona ağır ve anlamsız geliyorsa, sabır duygusundan yoksunsa ve bu temel duygu kendisine anlamsız, çok saçma bir "aptalca katlanma süreci" gibi görünüyorsa; bu dünyayı iki gün sonra bitecek, dolayısı ile asla kaçırılmaması, sonuna kadar ve sınırsızca yaşanması gereken bir fırsatlar deryası olarak görüyorsa, "abi ne yaşadınsa kar" mantığını güdüyorsa, bir süre sonra herşeyine alıştığı, böylece duyarsızlaştığı, duyarsızlaştığı için de öyle eskisi gibi artık arzulamadığı / heyecan duymadığı (erkekler için maalesef ki böylesi bir eğilim her zaman için ihtimal dahilindedir. Ancak geçici olan böyle zamanlarda kişiyi aile yuvasına bağlayan daha başka, daha istikrarlı şeyler olmalıdır: Mesela sevgi, saygı, vefa, sabır, kanaat, maneviyat gibi) eşini böylesi bir hayatın önündeki anlamsız ve gereksiz bir engel gibi görmeye başlıyorsa söyleyin kim, hangi terapist ne yapabilir? Ne yapsın?

İntihar ve Kriz biriminde çalışan kıymetli meslektaşımın çok güzel ifade etiği gibi "henüz en temel insani ihtiyaçları bile karşılanmamış, uzun süredir karnı, en önemlisi de evde çocukları aç olan bir insanın krizine ben ne yapayım? demesi misali. Yaşam felsefesini evliliği mümkün kılmayacak bir temel üzerinde bina edenlere biz psikologlar söyleyin, ne yapalım? "Hayat öyle değil, vallahi de, billahi de böyle..." diye yalvaralım mı?

Dediğim gibi, maalesef herşey hayata, insanlara, dünyaya ve yaşama bakışımızdaki genel bozulma ile; daha maddeci, çıkarcı, bireyci, mutluluk, aşk, haz ve nefisperest merkezli olarak evrilen bu temel bakışımızdaki eksen kayması ile başladı. Tıpkı pek çok çevresel sorunun doğadaki dengede bozulma ile başlaması gibi. Doğada oksijen azalmışsa bir insan oksijen maskesi ile ne kadar yaşayabilir ki!

Kolayca yadsınamayacağını zannettiğim bu yaygın olguya rağmen, evlilik gibi alttan alta kendisini sürekli besleyebilecek nitelikte bir "doğru felsefi zemin" olmadığı halde var-mış gibi kabul ederek (yahut edilerek) evlenenlerin (veya evlendirilenlerin) aslında salt yüzeysel - sosyal kaygılarından (artık yaş geldi vs.) ve bireysel çıkarlarından (cinsel paylaşım, birlikte çalışarak ev alma, hayatını kurtarma, daha özgür olabilme, çocuk yapma gibi) dolayı evlendikleri görülmektedir.

Bu durumda, meşhur bir düşünürün ifade ettiği gibi "ilkel bir mantıkla evlenenler maalesef ki ilkel bir mantıkla da boşanmayı tercih etmet" durumunda kalmaktadırlar.

Aslında çoğu sorun görünürdeki yüzeysel şikayetler kadar basit değildir. Çünkü çoğu problem dışa vuran bir kaç basit görünümlü belirtiden ibaret değildir. Onlar bir nevi ağacın dallarıdır, lakin ağacın aslı ana gövdesi ve daha da önemlisi, toprağın altında saklı koca bir kökü vardır. Kök dururken yapraklarla uğraşmak, tek sorun "iki üç dal parçası" zannetmek yanıltıcı olmaktadır. Oysa aysbergin görünmeyen asıl kütlesi suyun çok altında, derinlerdedir.

Yoğun klinik deneyimim ve temel bazı psikoloji bulguları çerçevesinde meseleye baktığımda eşini basit - gündelik detaylarla bile sürekli suçlayan, sürekli şikayet eden, sürekli hata arayan ve eşine dünyayı anlamsız kaprisleriyle adeta zindan eden kişilerin aslında bunu bir savunma mekanizmasının gereği olarak yaptıklarını zannediyorum. (Yanılıyor da olabilirim.)

Evet, çoğu aile sorunlarının altında yattığını düşündüğümüz ve "iletişim hataları" dediğimiz şey uzmanlar da dahil çoğu kişinin zannettiği üzere "kaynak nedir, hedef nedir, iletişimin ana unsurları nelerdir" bilgilerini bilmemekten değil; aslında kökü çok derinlerde ve karmakarışık olan bir tür pesettirme mantığından kaynaklanmakta diye düşünüyorum. Dünyayı eşlerine dar eden kişilerin genellikle altta yatan başka hesaplarının -en çok boşanma arzusu, hükmetme ve bütün ipleri eline alma duygusu, nadiren de olsa aldatma isteği gibi- olduğuna, yaptıklarıyla sadece bunun vicdani zeminini oluşturmaya çalıştıklarını düşünüyorum. (Öneri: Bu durumda siz -her ihtimale karşı- eşinize karşı o kadar iyi olun ki bu savunma mekanizması olasılığı geri tepsin! :))

Aile ve sorunları gibi daha çok sosyal yönü ön planda olan meselelerde "yüzde yüz" diye bir şey yoktur. O halde yeri geldiğinde yardım almaktan asla geri durmayın. Aile sorunlarında alacağınız yardım daha çok danışmanlık eksenli ve ikna odaklı bir yardım olacaktır. Dolayısı ile, "ikna olmaz ki" gibi bir önyargıya ve genellemeye gitmeden; ayrıca yardım alınacak kişinin hem dışarıdan biri hem de güvenilecek bir uzman olması gibi hususların ikna sürecini kolaylaştırabilecek unsurlar olduğunu da hesaba katarak her zaman için yardım alınması daha doğru olacaktır.

Unutmayın: Yıllar içinde kökleşerek kemikleşen pek çok sorunlu felsefenin (huy, kişilik, bakış açısı, sorun algısı, iletişimsel yanlışlar vs.) bir anda adeta sihirli bir değnek değmişçesine değişiverdiğinin örneği hiç de az değildir literatürümüzde. Bu azımsanamayak sayıdaki şanslı kişilerden - evliklerden biri de siz ve kendi evliliğiniz neden olmasın?

Psk. İzzet Güllü
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Eşler Arası Sorunların Doğasına Aykırı Bir Bakış: Çözüm Terapide mi Yoksa Felsefede mi?" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.İzzet GÜLLÜ'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.İzzet GÜLLÜ'nün izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     7 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
İzzet GÜLLÜ Fotoğraf
Psk.İzzet GÜLLÜ
Sakarya (Online hizmet de veriyor)
Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi18 kez tavsiye edildiİş Adresi KayıtlıTavsiyeEdiyorum.com'u sıkça ziyaret ediyor.
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.İzzet GÜLLÜ'nün Yazıları
► Eşler Arası İletişim Çatışmaları ve Çözüm Yolları ÇOK OKUNUYOR Psk.Gözde EMİK AKSOY
► Eşler Arası İletişim Psk.Namık ACAR
► Eşler Arası İletişim Psk.Dnş.Onur AKKOCA
► Evlilikte Eşler Arası Uyum Psk.Namık ACAR
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,976 uzman makalesi arasında 'Eşler Arası Sorunların Doğasına Aykırı Bir Bakış: Çözüm Terapide mi Yoksa Felsefede mi?' başlığıyla benzeşen toplam 24 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
◊ Bir Veda Yazısı Haziran 2018
◊ Bu Yazıyı İyi Anla ÇOK OKUNUYOR Haziran 2018
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


02:42
Top