2007'den Bugüne 92,262 Tavsiye, 28,210 Uzman ve 19,973 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



İlişki Terapileri
MAKALE #4555 © Yazan Uzm.Psk.Seliyha DOLAŞIR | Yayın Şubat 2010 | 6,162 Okuyucu
İLİŞKİ TERAPİLERİ İLE İLGİLİ RÖPORTAJ


İNSANLAR İLİŞKİ TERAPİSİ DENDİĞİNDE NEYİ ANLAMALI?
İlişki terapisi doyum verici bir ilişkiyi gerçekleştirmeye yönelik psikolojik destek alma sürecini ifade etmektedir. TERAPİDE TEMEL AMAÇ; DOYUM VEREN, İLETİŞİMİN SAĞLIKLI KURULDUĞU, ÇATIŞMALARIN YÖNETİLEBİLİNDİĞİ, İLİŞKİDEKİ BEKLENTİLERİN VE İLİŞKİDEN ELDE EDİLENLERİN DENGEDE OLDUĞU KARŞILIKLI ETKİLEŞİM ZEMİNİ OLUŞTURABİLMEKTİR.

İlişki terapisinden kastedilen çoğunlukla kadın ve erkek arasındaki özel, duygusal ilişkidir. Ancak insan ilişkileri çok çeşitli şekillerde kendini gösterebilir, arkadaş ilişkisi, işçi-işveren ilişkisi, ebeveyn-çocuk ilişkisi gibi. İlişki terapisinde her türlü insan-insana ilişki ele alınabilir.

Başvuru sıklığına bakıldığında ise yaşam döngüsüne uygun bir şekilde; genç erişkin döneminde sıklıkla aşk ve/veya akran ilişkileri ve farkındalık geliştirme konularında, erişkinlik döneminde ise genellikle aile ve/veya çift terapisi ile farkındalık geliştirme konularında psikolojik destek eğiliminin yüksek olduğunu görmekteyiz.

Ailenin üyeleri arasında ortaya çıkan bir ilişki problemi, çocuk eğitimi, ebevyn-çocuk çatışması, çocukluk ve ergenlik dönemi psikolojik problemleri, boşanma aile terapisinde başlıca başvuru sebepleridir. Çocuk olmadan aileden söz edilemeyeceği için, aile terapileri özellikle çocuk ruh sağlığı ve hastalıkları uzmanı ile aile terapileri eğitimleri almış deneyimli çocuk psikologları tarafından yapılabilir.

İletişim çatışmaları, aldatılma, terk edilme, evlilik kararı, boşanma süreci, cinsel problemler ise çift terapisinin başvuru sebepleri arasında yer almaktadır.

Ayrıca medeni durumu ne olursa olsun özel ilişkilerini düzgün yönetememe, ilişkilerde ifade yetersizliği, aşırı kıskançlık, aşırı bağımlılık gibi konularda ilişki terapilerinin başlıca bireysel başvuru sebepleridir.

Bu konularda alınan psikolojik destekle; bireyin kendini tanıyıp, farkındalığını geliştirmekte dolayısıyla doyum veren özel ilişkiler kurabilmekte ve yürütebilmektedir.

BİREYSEL FARKINDALIK GELİŞİMİ İÇİN SIKLIKLA BAŞVURU ALMANIZI NASIL DEĞERLENDİRİYORSUNUZ?

Günümüzde artık psikiyatri merkezilerine ve ruh sağlığı profesyonellerine gitmek için hasta olmak gerekmiyor. Aksine hizmet verdiğimiz kişilere baktığımızda sıklıkla hayatlarında başarılar elde etmiş, iyi bir konumda ve iyi bir kültür seviyesinde olan ancak bunlarla yetinmeyip bireysel farkındalıklarını arttırmak, kendilerini daha iyi tanımak ve hayatlarını daha verimli kılabilmek için ruh sağlığı profesyonellerine başvuran kişiler olduklarını söyleyebiliriz. Gerçekten de belli entelektüel kapasiteye sahip, değişime açık bireylerin sıklıkla psikoterapötik süreçten çok fazla yararlandığını görmekteyiz. Maalesef modern günümüz koşullarında hala, “Bir psikiyatriste/ bir psikologa gitsem bana ne yapacak, ben de mantıklı olanın ne olduğunu biliyorum, dünyayı mı değiştirecek” tarzı düşünceler bazı insanlarda sıklıkla görülmektedir. Örneğin obsesif kişilik zemini olan insanlar dürüstlerdir, güvenilirlerdir, çalışkanlardır, mükemmeliyetçilerdir. Bu mükemmeliyetçilikteki kişi, bir sorunla baş edemediğinde, yukarıda bahsettiğim benzer düşüncelerden dolayı başvurudan sıklıkla çekinir. Oysaki ruh sağlığı profesyoneli bu kişinin sorunlarını çözebilir, üstelik dünyayı değiştirmeden. Burada bizim aradığımız mantık değildir, bireylere açacağımız başka ufuklar vardır.

Bu konuda vurgulamak istediğim bir şey daha var, psikiyatri profsyonelleri eskiden sadece hastalara bakardı. Oysa şimdi çoğunlukla ilişki sorunları, boşanma, aile tedavileri, evlilik öncesi danışmanlık, sınav kaygısı, ergenlik sorunları, farkındalık geliştirme, danışmanlık, yaşam koçluğu gibi sorun ve konulara da bakmaktadır. Bireylerin başvuru nedenlerine bakıldığında insanların daha çok bu sorunlar ile bize geldiğini görmekteyiz. Bu bizlere daha bilinçli bir nesil, daha bilinçli anne babalar, daha bilinçli bireylerin sayısının her geçen gün artığını göstermektedir ve bu durum sevindiricidir.

PEKİ, İLİŞKİ TERAPİLERİ?

Özel ilişkiler, yakın arkadaş- akran ve aile ilişkilerinde sıklıkla konuşulan, tartışılan, kafa patlatılan bir konudur. Hatta cinsiyet farklılığı olmadan en fazla öneri alınan/sorulan konuların başında geliyor diyebiliriz. Ancak unutulmamalıdır ki, aile ya da arkadaş objektif olamaz, insanlar karşısındakinin ”kalbini kırıcım” korkusuyla gerçek duygularını karşı tarafa ifade etmez. HATTA KARŞI TARAFA MORAL OLSUN DİYE, ONUN HEP İYİ ÖZELLİKLERİNİ VURGULAR BÖYLECE KARŞI TARAF GERÇEĞİ BAZEN HİÇ GÖREMEZ. SONUÇTA BU İNSANI ÖNEMLİ BİR YANLIŞA GÖTÜRÜR. Burada kast etmek istediğim terk edilen, aldatılan veya ilişkisi bozulan bireyin kötü özelliklerinin olduğu ya da sadece bu özelliklerin vurgulanması değildir. Evliliğinde fedakâr, aile bütçesini düşünen, eşinin ailesine ve eşine hep iyi davranmış ama terk edilmiş ya da aldatılan kişiler azımsanmayacak kadar fazladır. Ailenin ve yakın arkadaşların kişiyi kırmamak için vurguladığı olumlu özellikler onun terk edildiği/aldatıldığı gerçeğini değiştirmemekte, hatta vurgulardan “daha fazlasını yapmam gerekiyor demek ki” diye bir sonuç çıkararak ilişki için daha fazla olumsuz sonuç doğuracak gereksiz bir çabaya sebep olmaktadır. Hâlbuki burada bireyin profesyonel bir destekle kendini tanımasına ve tekrar aynı ilişki döngüsünü yaşamamak için neler yapması gerektiği konusunda objektif, yargısız geri bildirimlere gerekiyorsa kendini yeniden yapılandırmaya ihtiyacı vardır.
Bir örnek vermek istiyorum; bazı insanlar hep terk edilirler, bazıları ise hep terk eden taraftır. İnsanların çoğu bunu “kader” olarak yorumlarlar. HÂLBUKİ BU KİŞİNİN HAYATTA ÜSTLENDİĞİ ROLLE İLGİLİDİR VE BU ROL, İLİŞKİLER DE MUHAKKAK HEP AYNI SONUCU ÇAĞIRIR. İlişki, beklentileri ve elde edilenleriyle çok daha ince detaylar ile ilgili bir konudur. İnsanların ilişkilerini doyum verici yaşamaları için kendilerini tanımaya ihtiyaçları vardır. Bu da ancak psikiyatrist ve deneyimli yetişkin psikologları gibi ruh sağlığı profesyonelleriyle birlikte yapılır.

Burada vurgulamak istediğim çok önemli bir konuda; terk edilme, aldatılma, boşanma psikiyatride “durumsal yaşam krizleri” kapsamında değerlendirilmektedir. Kişi böyle durumlarla; aile-arkadaş gibi sosyal desteklerle ya da kendi başına başa çıkmak yerine muhakkak yardım almayı denemelidir. Çünkü bu tarz kriz durumları insanların kendileri ve hayatları adına yeni kararlar aldığı, yeni yapılanmalara gittiği dolayısıyla değişime açık olduğu en önemli dönemlerdir. Bu dönemlerde profesyonel destek almak, KRİZİ FIRSATA ÇEVİRMEK İÇİN en önemli faktördür.

İLİŞKİLERDE HEP AYNI SONUCU ÇAĞIRDIĞINI BELİRTTİĞİNİZ VE KİŞİLERİN ÜSTLENDİĞİ ROLLER NELERDİR?

Aslında bu çok kapsamlı bir konu, ancak kısaca açıklamaya çalışayım. İnsanların dünya’ya gelmesiyle birlikte, anne/babamız, bakım verenimiz, içinde doğduğumuz sosyo-demografik ve kültürel yapı; kendimizi, diğerlerini ve dolayısıyla dünyayı algılama ve anlamlandırma şeklimize temel olur. İyi bakım veren ebeveyn, travmatik deneyimlerin azlığı, uyaranın fazla olduğu dış dünya gibi yaşantılar kendimizi, ötekileri ve dünyayı algılamamızda olumlu “temel inançlara” neden olur. İlişkileri bozan ise, olumsuz “temel inanışlar” dır. Bu olumsuz inanışlardan başlıcaları; terk edilme, kuşkuculuk, sosyal izolasyon, bağımlılık, başarısızlık, kendini feda etme, karamsarlık, cezalandırıcılık, onay arayıcılık, boyun eğicilik, yüksek standartlar ‘dır. Temel inançlar değişime dirençlidir, insanların farkına varamayacağı düzeyde bilinçaltına atılmışlardır. İnsanlar olayları değerlendirirken bu temel inançlar bir süzgeç görevini görmeye başlar ve dolayısıyla olumsuz değerlendirme kaçınılmazdır. Tabi bu olumsuz inançlar özellikle yakın ilişkilerde duygusal yatırım söz konusu olduğu için, kendini çok daha fazla belli eder. Bu inanışlar her ne kadar insanın hayatını zorlasa da, aynı zamanda hayatını “bilindik” hale getirmektedir (kendini doğrulayan kehanet). Daha önce örnek olarak verdiğim, hep terk edilen bireylerin bunu “kaderleri” olarak nitelendirmesi gibi.

Mesela “terk edilme” temel inancına sahip kişiler; yakınlarının ya da bağlanacakları kişilerin kendilerini bir başkası için bırakıp gideceğine dair inanç duyarlar. Onlar için ilişkileri “elbet bitecektir, üstüne üstlük terk edileceklerdir”. Bu tür kişiler doğru insanlarla bile yakın ilişkiden kaçınırlar, incinmekten ya da kaybetmekten korkarlar. Ya da bir ilişki söz konusuysa eşin ölmesi, aldatılma korkusu nedeniyle aşırı kaygı duyarlar. Eşlerin söylediği ya da yaptığı şeyler, terk edilme isteğine dair işaretler olarak algılanır, aşırı tepkiler verirler. Aşırı kıskançlardır, çünkü tüm dikkat kaçınılmaz sonuca karşı (terk edilme) önlem almaya verilmiştir. İçten içe eşlerine öfke duyarlar, onu cezalandırma isteği hissederler. Dolayısıyla sıklıkla duygusal dalgalanmalar, şiddetli kavgalara sebebiyet verme, eşini kendi terk edilmeden terk etme, pişman olup geri dönme gibi ilişkiyi bozucu davranışlar sergilerler. Dolayısıyla aslında yaptıkları “bilindik” dünyaya tekrar merhaba diyebilmek için, terk edilmeye yönelik bilinçsiz çabalardır. Bu ve yukarıda saydığım temel inançlar sadece, bir psikiyatrist/psikolog tarafından verilen psikoterapi desteğiyle farkına varılabilecek ya da olumlu yeniden yapılandırma ile çözüme ulaşılabilecektir.

EVLİLİKLERİNDE İLETİŞİM PROBLEMLERİ YAŞAYAN ÇİFTLERE NELER ÖNERİRSİNİZ?

Bir ilişkinin sağlıklı olarak devam etmesi, çiftlerin anlaşmazlıklarını çözebilme yeteneğine ve isteklerine bağlıdır. Evlilik kendi içinde belirli dönemleri içerir, örneğin ne kadar flört edilmişse edilsin evliliğin ilk iki yılı birlikte yaşamaya alışma, eş rolünü öğrenme, eşin ve eşin ailesinin bireyden beklediği görevleri yerine getirme gibi başlıca baş edilmesi gereken, baş edilemediğinde evlilikte sorunlara sebebiyet veren durumsal krizlerdir. Evliliğin daha sonraki aşamasında ortak bir gelecek için yatırım yapma, ebeveyn rolünü öğrenme, duygusal yatırımın devamı için çaba gösterme başlıca durumsal krizlerdir. Dolayısıyla iletişim yaşayan çiftlerin evliliklerinde hangi yaşam döngüsünde oldukları, sorunların açık ve net tespiti çok önemlidir. Ancak genel olarak evlilik içi durumsal krizlerle baş etmede, sağlıklı iletişim kurma esastır.

Sağlıklı iletişimi bozan en ciddi tehlike, eşlerin hep hatayı karşısındakinde araması ve değişmesi gereken biri varsa o kişinin eşi olduğu konusundaki derin inançlarıdır. Genellikle çiftler ortak kararla terapiye gelseler bile, geliş amaçları daha çok eşinde soruna kaynak olarak gördüğü davranış örüntülerini değiştirmektir. Oysaki terapide esas değişim; bu tutumu bırakıp sorunları objektif olarak net bir şekilde belirledikten sonra, eşlerin kendilerine “ben bu sorunları çözebilmek ya da bu sorunlara sebebiyet vermemek için ne yapmalıyım” şeklinde düşünmeye başlamaları ve bunu için çaba göstermeleridir. Bu eşler arası çatışmayı, koalisyona dönüştüren önemli bir faktördür.

Sıklıkla görülen bir diğer hatalı iletişim ise anlaşmazlıklar hakkında konuşurken eşlerin “sen” dilini kullanmaları ve çatışmaların kendilerini etkileyen durumlarından bahsetmekten daha çok karşı tarafı savunmaya geçirecek tarzda suçlama eğilimleridir. Karşınızda sizi suçlayan bir olduğunu düşünün, eminim en son aklınıza gelecek şey ona hak vermek olacaktır, çünkü insan haklı ya da haksız karşısındaki tarafından suçlandığında otomatik olarak savunmaya geçmektedir. Ve suçlamaya karşı en temel savunma, sizin de karşı tarafı suçlamanızdır. Dolayısıyla küçücük anlaşmazlıklar bile çok sıklıkla bu sebeple kavgalara bazen fiziksel darbelere dönüşmektedir. Çok klasik ama unutulmaması gereken bir deyiş vardır “neyi söylediğinizden çok, nasıl söylediğiniz önemlidir”. Dolayısıyla eşlerin iletişim kurarken özellikle “ben” dilini kullanarak, sorunların kendileri üzerindeki etkilerinden bahsetmeleri, karşı tarafın savunmaya geçmeden dinlemesine ve yine karşı tarafın kendi duygu ve düşüncelerini de konuşmaya teşvik edilmesine sebebiyet verecektir. Özellikle kadınlarda, eşin konuşmaya dair direnci önemsenmediklerini hissetmeye sebep olmaktadır. Oysaki bazen eşlerin konuşmama eğilimi olası daha büyük bir çatışmanın önüne geçmek olabilmektedir. Unutulmamalıdır ki, evliliklerde anlaşmazlıklar her zaman olacaktır. Bunu engelleyemezsiniz, ancak uygun bir psikolojik destekle çatışmayı yönetebilmeyi öğrenebilirsiniz.

PSİKOLOGLARA BAŞVURAN GENÇLER HAKKINDA NE DÜŞÜNÜYORSUNUZ?

Şimdi ki gençler çok bilinçli davranıyorlar. Eskiden belirgin sorunu olmayan bir gencin, hayatlarında hayallerini gerçekleştirebilmek, doğru tercihler yapabilmek, doğru ilişkiler kurabilmek amacıyla bir psikiyatriste/psikologa gitmesi ülkemizde hayal bile edilemezdi sanırım. Tabi daha enteklektüel, daha özenli yetiştirilmiş gençler hayata aktif olarak atılmadan önce psikiyatri merkezlerine gelmekte ve kendilerini hayata hazırlamaktalar. Kendi adıma gençlerle çalışmaktan çok zevk alıyorum. İstediğim eğitimi alabilecek miyim kaygısından, üniversiteye girme heyecanlarına; yaşadıkları müthiş aşk duygusundan, iş hayatına hazır mıyım telaşlarına kadar gençlerle ilgili her konuda keyifle çalışıyoruz. Gençlerle çalışırken biz profesyonellerin bence şanslı olduğu en önemli nokta; hayatlarında önemli bir yerde olabilmemize izin vermeleridir. Dolayısıyla değişime daha açık olabiliyorlar, bu da onların hayatlarında çok daha iyi noktalara gelmelerine zemin hazırlıyor. Bu sebeple bizlerle çalışan gençlerin ailelerinin içi her zamankinde daha rahat olmaktadır. Tüm bunları düşündüğümüzde gençlerle çalışan profesyonellerin sorumluluğu çok fazla, çünkü karşınızda tüm samimiyetiyle size kendini anlatan, fikirlerinize ihtiyaç duyan, belki de sadece sizin yanınızda ağlayan, çoğu zaman sizi örnek alan pırıl pırıl bir geleceği hak eden biri var.

Değinmeden geçemeyeceğim bir konu daha var, çünkü benim ve meslektaşlarımın çok hoşumuza giden bir şey. Gençlerin psikiyatriye başvurmaktan bırakın çekinmesini, bilinçliliklerini gösteren en ciddi örnek bekli de. Üniversitede okuyan bir grup genç arasında “Psikologum var” diye ciddi bir moda mevcut son zamanlarda. Bunu gençlerin ailelerinden ve kendilerinden sıkça duyuyoruz. Bu çok sevindirici.

UZMAN PSİKOLOG
SELİYHA DOLAŞIR
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"İlişki Terapileri" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Uzm.Psk.Seliyha DOLAŞIR'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Uzm.Psk.Seliyha DOLAŞIR'ın izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     Beğenin    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Seliyha DOLAŞIR Fotoğraf
Uzm.Psk.Seliyha DOLAŞIR
İstanbul
Uzman Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi4 kez tavsiye edildiİş Adresi Kayıtlı
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Uzm.Psk.Seliyha DOLAŞIR'ın Yazıları
► Evlilik ve Çift Terapileri Psk.Dnş.Kıvanç TIĞLI
► Evlilikte Uyum ve Çift Terapileri PDF Psk.Esra AYDINLI
► İdeal İlişki ve İlişki Terapisi Dr.Psk.Fatih SÖNMEZ
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,973 uzman makalesi arasında 'İlişki Terapileri' başlığıyla benzeşen toplam 20 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
◊ Yeni Aile Modeli Ağustos 2015
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


17:07
Top