2007'den Bugüne 92,312 Tavsiye, 28,221 Uzman ve 19,979 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Obezitede Enerji ve Yağ Dengesi - Fiziksel Aktivitenin Enerji ve Yağ Dengesi Üzerindeki Etkileri
MAKALE #4888 © Yazan Uzm.Dyt.Merve TIĞLI | Yayın Nisan 2010 | 6,110 Okuyucu
Fiziksel Aktivitenin Enerji ve Yağ Dengesi Üzerindeki Etkileri

Geleneksel anlayış, fiziksel aktivitenin obezitenin önlenmesinde ve enerji harcanması üzerindeki etkilerine odaklanılmasının hesaba katılmasıdır. Sanayileşme ve bilgisayarla otomasyonun fosilleştirmeye başladığı dünyada aktif yaşamın olmaması belki de abartılı bir durum değildir. Bu durum, Singh ve arkadaşlarının, genelde geleneksel yaşam tarzındaki enerji maliyetinin sanayileşmiş ülkelerde görülenden daha çok olduğunu gösteren çalışmalarına çok iyi bir örnek olmaktadır. Teorik olarak enerji harcamasıyla ilişkili fiziksel aktivitenin azalması, pozitif enerji dengesi ve kilo kazanımı için risk gösterir. Vücuttaki enerji açığıyla uyum içerisinde olan egzersizden önce ve egzersiz sırasında fazla kalorinin harcanması mutlaka doğal bir sonuç olarak önerilir. Bununla birlikte, ortaya çıkan en son veriler potansiyel olarak hatalı gibidir. King ve arkadaşları, egzersiz sonrası yüksek yağlı diyetin bulimik etkisinin, egzersiz süresince ve egzersiz sonrası durumlarda gereğinden fazla harcanan enerjiyi tamamen telafi edebileceğini gösteren çalışmalar yapmışlardır. Bu gözlem egzersiz uyarıcısının enerji maliyeti üzerinde önemli olan tek odak noktası olmaması hakkında ipucu verir.
Fiziksel aktivite potansiyeli, enerji ve yağ dengesini etkiler, ayrıca enerji alımı ve harcanmasının, ya da tam tersinin, eşleştirilmesini kolaylaştırıcı sürecin düzenlenmesini belirli bir biçimde etkileme yeteneği vardır.

Antrenmanlı insanlar genelde, antrenmansız insanlarla mukayese edildiğinde katekolaminlere daha büyük yağ hücreleriyle cevap verirler. Deneysel kanıtlar ayrıca, verilen serbest yağ asitleri için egzersiz süresince lipit kullanımının antrenmanlı insanlarda antrenmansız insanlardan daha büyük olduğunu gösterdi. Sonuçlardaki bu tezatlık, dolaşan serbest yağ asit düzeyinin artmasına rağmen zayıf kontrollerle karşılaştırıldığında egzersiz süresince yağ oksidasyonunun indirgenmesiyle karakterize eskiden obez olan bireylerden elde edilmiştir. Egzersiz eğitimi doğru verilmese de yağ oksidasyonundaki bu apaçık görünen hata hala kararlıdır. En son alınan deneysel veriler, verilen adipoz doku düzeyi için antrenmanlı insanlarda leptin düzeyinin azaldığını gösterir. Bu hormonun termogenezisi desteklediği ve sempatik canlandırma yaptığı bilindiğinden beri, antrenmanın leptinin enerji metabolizmasındaki hassasiyetini artırdığı sonucunu çıkarırız. Özetle; bu gözlemler, aerobik fiziksel aktivite gibi enerji ve yağ dengesinin bazı bileşenlerinin düzenlenebilmesi, düzenli fiziksel aktivite yapan bireylerde, sedanter bireylerden daha verimlidir. Daha çok pratik yapılan dönemlerde, termogenezisin yükseltme yeteneğinden yansıyan bu verim, substrat eğimlerini ve/ veya hormon düzeylerini indirgeyen oksidasyon ve lipit metabolizması kadar iyidir .
Bazı araştırmacılar, yağ oksidasyonunun kilo kaybından sonra zayıfladığını bildirmişlerdir. Yağ oksidasyonu, vücutta bulunan yağ oranı ile doğru orantılı olmasına rağmen; Larson ve diğerleri, postobez deneklerde %30 yağ diyeti yapıldığında (yemek bölümü=0.866) kilo vermemiş yağsız (kontrol grubuna) kıyasla daha az yağ oksidasyonu olduğunu görmüşlerdir. Yağ oksidasyonundaki azalma, kilo veren kişileri kilo almaya daha açık hale getirerek pozitif bir yağ dengesi sağlaması açısından önemli olabilir. Fiziksel aktivitenin artırılması, toplam yağ oksidasyonunu artırmak için iyi bir yöntemdir ve kilo kaybıyla ortaya çıkan yağ oksidasyonu bozukluklarını kısmen dengeleyebilir .

Vücut Yağ Artışı ve Enerji ile Yağ Dengesinin Düzenlenmesi

Yağ artışı; insülin rezistansı ve diyabet, hipertansiyon, dislipidemi ve diğer sağlık problemleri gibi metabolik komplikasyonlarla ilişkili olmasından dolayı genellikle istenilmeyen bir olgu gösterir. Bu gözlemlere rağmen, vücut yağ kazanımının vücut homeostazisini ve makro besinlerin metabolizmasının altüst edilmesini gerçekleştiren, bir adaptasyon göstermesi çok net değildir. Diyetle aşırı yağ alımıyla, trigliseritlerin fazlasının adipoz dokuda yedeklendiğini aksi takdirde kanda dolaştığını ve/veya diğer dokularda depolandığını bilmekteyiz.

Doğrusu; obezite, plazma serbest yağ asidi konsantrasyonu ve yağ oksidasyonun artmasıyla ilişkilidir. Vücut yağ kitlesi arttığında, dinlenme halinde ve günlük yağ oksidasyonunun artışını serbest yağ asitlerinin desteklemesinin artması tutarlı bir düşüncedir. Buna ek olarak, serbest yağ asitlerinin akışının artması insülinin hepatik açıklığını azaltır, bu beklide obeziteyi tanımlamaktan daha çok hiperinsülinemide önemli bir belirleyici etkendir .

Hiperinsülineminin sempatik sinir sistemi aktivitesinin yükselmesine neden olmasından beri, termogenezisi artırdığı, harcamaya bağlı enerji alımının azaldığı bilinmektedir, obezitede oluşan hiperinsülineminin uzun dönem enerji dengesi regülasyonuna katkıda bulunduğu muhtemeldir. Geçen zamanda hiperinsülineminin ağırlık kazanımı riskinin indirgenmesiyle ilişkili olduğunu gösteren veriler uyum içindedir.

Adipozitenin yükselmesi, ayrıca plazma leptin düzeyinin yükselmesiyle ilişkilidir. Üstte gösterildiği gibi bu yeni bulunan hormon termogenezisi ve sempatik stimülasyonu desteklemektedir. Dahası stimüle edilen iskelet kas yağ asidi oksidasyonuyla enerji alımının azaldığı bilinmektedir. Birlikte alınan bu gözlemler, enerji ve yağ dengesinin regülasyonunu kolaylaştıran fiziksel aktivite yapmamanın vücut yağ kazanımı için bir alternatif olabileceğini önerir. Bu bağlamda, adipoz doku yalnızca trigliseritlerin tamponu gibi görünmez, o ayrıca uzun süreli periyotlarda, pozitif enerji ve yağ dengesine maruz kaldığında vücut ağırlığı dengesinin düzenlenmesiyle yakından ilgili aktif bir organdır. Sonuç olarak, adipoz dokunun düzenleyici payının artmasının empoze edildiği sağlıksız çevre üzerinde kastedilen obezite tedavisinde müdahalenin hedeflenmiş olması bu mantığın doğal sonucudur .

Enerji Gereksinmesi, Enerji Harcanması ve Vücut Ağırlığı Arasındaki Denge

Bireyler arasında fiziksel aktivitenin farklılıkları, enerji gereksinmesindeki değişkenliklerin geniş kaynaklarını gösterir. Fiziksel aktivitedeki uzun süreli değişiklikler eğer telafi edilemezse enerji gereksinmesinde uzun süreli değişiklikler üretir, vücut ağırlığı ve vücut kompozisyonu düzeylerinin geçen zamanda korunması değişikliklere yol gösterebilir. Enerji ve makro besin dengesinin değişmeyen durumlarda nasıl korunduğunu anlamak için ve uygun dengeli durumlarda fiziksel aktivitenin ve enerji gereksinimindeki değişikliğin potansiyel etkilerini resimle gösterebilmek için iskelet gibi hizmet edebilen modelimize göre, fiziksel aktivitedeki uzun süreli değişiklik, yeniden bulunabilen dengeli uygun durumlarda enerji ve substrat kullanımına diğer bakış açılarındaki değişiklikleri güçleştirir.Fiziksel aktivite değişikliklerinin enerji gereksinmesindeki net etkileri, yeni dengeli duruma hangi zaman periyotlarına nasıl ulaştığına bağlıdır. Enerji gereksinmesinde, vücut ağırlığında ve vücut kompozisyonunda fiziksel aktivitedeki değişikliklerin kesin etkilerini hiçbir bireyde tahmin edememize rağmen, bizim modelimiz enerji gereksinmesini etkileyen faktörlerinin ek çalışmasının iskeletini sağlar.

Anoreksiya nevroza ve obezite gibi vücut ağırlığı bozuklukları ve vücut ağırlığının düzenlenmesini anlamanın anahtarı, insanın enerji gereksinmesine karar vermemizi sağlayan faktörleri anlamaktır. Enerji gereksinmesindeki bireysel farklılıkların altını çizen mekanizmanın çalışması, bizim, benzer insanların vücut ağırlıklarının korunmasında alınan enerji miktarları arasında niçin belirgin bir fark olduğunu ve bazı bireylerin kilo kazanımına niçin diğerlerinden daha duyarlı olduğunu anlamamızı sağlar. Vücut ağırlıklarını ve vücut kompozisyonlarını değişmeden koruyan yetişkin bireylerin enerji gereksinimlerinin çalışmasına başlanması en kolay durumdur. Bu bireylerin aldıkları enerjinin kompozisyonları ve miktarları eşit şekilde vücuda alınmalı ve bu enerji eşit miktarda ve kompozisyonda yayılmalıdır. Böyle durumlarda, enerji gereksiniminin dengeli şekilde korunduğuna, enerji alımını ve harcanımı ölçülerek karar verilebilir. Enerji ve makro besin dengesinin sabit olduğu yetişkin bireylerin değiştirilen enerji gereksinimlerine katkıda bulunan çalışmafaktörleri için kuramsal bir iskelet görevi olan kavramsal bir model geliştirilmiştir. Bu model vücut ağırlığı regülasyonunun konseptini göstermektedir. Vücut ağırlığı ve vücut kompozisyonunun uzun süre korunmasına güncel çevresel koşullar ve bireylerin fonksiyonel fenotipleri tarafından karar verilmiştir. Fonksiyonel fenotip, geçmiş çevresel deneyler ve genetiğin etkileşimiyle karar verilmesi gibi bireylerin davranışsal ve metabolik özelliklerini gösterir. Örneğin bir bireyin, genetik faktörlerinin ve egzersiz alışkanlıklarının kombinasyonuyla karar verilen, maksimum aerobik kapasitesi fonksiyonel fenotipinin tanımlanmasına katkıda bulunur. Fonksiyonel fenotiplerin farklılıklarından dolayı iki bireyin özdeş besin alımları ve fiziksel aktiviteleri farklı işaretleme noktalarını savunabilir.

Besin alımı ve /veya fiziksel aktivitedeki değişiklikler, işaretleme noktalarını ve fonksiyonel fenotipe bağlı etkilerin büyüklüğünü etkileyebilir. Sonuç olarak, model, diğer bileşenleri etkileyebilen herhangi bir bileşenin değişmesi için, enerji ve makro besinlerin kullanımını etkileyen sistemin bileşenleri birbirleriyle ilişkili olduğunu gösterir .
Yaklaşık 50 yıldan beri Mayer ve arkadaşları, kesin olarak yüksek düzeyde fiziksel aktivite yapan bireylerin enerji dengelerinin kontrol mekanizması hipotezini sundular fakat sedanter bireyler bu fiziksel aktivitenin (kontrol mekanizması kesin olmamakla birlikte) eşik değerinin altındaydı. Bu hipotez, toplam enerji harcamasındaki zorluklardan dolayı insanlar üzerinde denenmemişti. Çifte Etiketli İşaretleme Yönteminin gelişmeye başlamasıyla, hipotez insanlar üzerinde denenmeye başlandı. Çifte Etiketli İşaretleme Yöntemiyle yetişkinlerde yapılan çalışmadan alınan kesitsel veriler, erkeklerde Mayerin çalışmasını destekledi fakat kadınlarda bu destek sağlanamadı. TEH>≈1.75 kere BMH dan büyük olan erkekler düşük enerji harcanmasından daha düşük beden kitle indeksine sahipti. Bundan başka hipoteze destek öncelikle obez kadınlarda yapılan uzun süreli çalışmalardan elde edildi. TEH / RMR oranları >≈1.75 olan kadınlar düşük enerji harcamasından daha düşük kilo kazanımına sahiplerdi. Daha az aktif kadınlar egzersiz grubuna alt küme gibi yerleştirildiklerinde TEH: BMH = ≈1.75 e yükseldi ve kilo kazanımları durdu. Egzersiz programı bittiğinde kilo kazanımları tekrar başladı. Sonuçlar genellikle, Mayerin kilo kazanımını önleyen fiziksel aktivite eşiği hipotezini desteklemektedir. Uzun süre devam eden ve karşılaştırmalı olarak yapılan benzer çalışmalar tekrar gözden geçirildiğinde, fiziksel aktivitenin azalmasıyla fazla kilo prevelansı, ortalama vücut kas indeksleri veya ortalama vücut yağ artışları artış gösteriyor. Özellikle dikkate alınan Mayerin fareler üzerinde yaptığı çalışmada, farelerin koşu bandı üzerinde egzersizleri gösterildi. Bu fiziksel aktivite bölgesine kompensatuvar bölge denildi, çünkü egzersiz süresi arttıkça diyetle besin alımı da arttı ama vücut ağırlığı sabit kaldı, fiziksel aktivitenin yüksek düzeyi, besin alımdaki artıştan yüksek değildi ama çok aktif fareler kilo kaybetti. 1 saatten az fiziksel aktivite yapan fareler, 1 saatten fazla fiziksel aktivite yapanlarla karşılaştırıldığında enerji alımı ve kilo artışı gözlendi. Bu olayda şişmanlığın artmasıyla enerji alımı regülasyonunun bozulması gibi açıklanmıştır .
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Obezitede Enerji ve Yağ Dengesi - Fiziksel Aktivitenin Enerji ve Yağ Dengesi Üzerindeki Etkileri" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Uzm.Dyt.Merve TIĞLI'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Uzm.Dyt.Merve TIĞLI'nın izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     1 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Merve TIĞLI Fotoğraf
Uzm.Dyt.Merve TIĞLI
Ankara
Uzman Diyetisyen
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi149 kez tavsiye edildiİş Adresi Kayıtlı
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Uzm.Dyt.Merve TIĞLI'nın Makaleleri
► Ramazanda Enerji Dengesi Dyt.Nil ŞAHİN GÜRHAN
► Enerji Arttıran Beslenme Tarzı Dyt.Orçun KÜRÜM
► Fiziksel Aktivitenin Önemi Dyt.Turgay KÖSE
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,979 uzman makalesi arasında 'Obezitede Enerji ve Yağ Dengesi - Fiziksel Aktivitenin Enerji ve Yağ Dengesi Üzerindeki Etkileri' başlığıyla benzeşen toplam 82 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Dondurma Mart 2016
► Kışın Kilo Almayın Aralık 2014
► Harika Besin:Kinoa Mayıs 2012
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


20:28
Top