2007'den Bugüne 92,313 Tavsiye, 28,222 Uzman ve 19,980 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Boşanma Nedenlerinde Sevgisizliğin Önemi
MAKALE #4933 © Yazan Psk.Dnş.Ayla KETRE | Yayın Mayıs 2010 | 10,786 Okuyucu
Türk aile yapısında görülen somut bir gözlem var. O da çocukluğunda erkek çocuklarının kız çocuklarına oranla sevgiyi daha yoğun bir biçimde alabildikleri. Bu nedenle de kendilerini daha değerli hissedebildikleri temel kabulü. Bu temel kabulden hareketle de ortaya şöyle bir sonuç çıkmaktadır. Çocukluğunda sevgiye doyan erkekler yetişkinlik dönemlerinde sevgi açlığı gibi bir eksiklik hissetmemekte ve evliliklerinde ciddi bir sevgi açlığı içinde olmamaktadırlar. Ancak aynı durum bayanlarda geçerli değildir. Kız çocukları, çocukluklarında, sevgiyi tam ve tutarlı bir biçimde aillerinden sevgiyi alamamışlarsa çocukluklarında, yetişkinlik dönemlerinde flört ilişkilerinden başlayıp evlilik ilişkilerine kadar uzanan bir süreçte sürekli dalgalanan ve çatışmalı bir ilişki yaşarlar karşı cinsle.

Bunun ana nedenlerini biraz sorgulayacak olursak dinamiklerini irdelemekte fayda var. Küçük bir kız çocuğunu düşünelim. Özdeşim nesnesi olarak annesini kendisine eşdeğer seçtiği bir dönemde annesi ya işi ile ya sorunları ile çok meşgul ya da anne de sevgiyi alıp veremeyen donuk bir anne modeli olduğunda, küçük kız sevgi alışverişi yapacak bir nesne bulamıyor kendisine bu durumda da küçük yaşta geliştirmesi gereken nesne ilişkisini kuramıyor ve gelecek yıllarda hep erkeklerden kaçınan bir ilişki biçimi kurarak ilişki kuruyor. Yani etrafınızda aslında görürsünüz, aslında sevgilinizdir, eşinizdir, nişanlınızdır ama size çok uzaktır size bir türlü bağlanmaz. Soğuk ve mesafelidir ama sizinledir. Bir türlü içine giremezsiniz. Sanki aranızda aşılmaz duvarlar var gibi hissedersiniz. İşte bunlar çocukluğunda anneleri ile güvenli bir sevgi ilişkisi kuramayan çocuklarıır.

Tabi her zaman böyle olmaz, sevgiye ve ilgiye aç kadın figürleri de çokçadır etrafımızda. Annesinden alamadığı sevgi ve ilgiyi karşı cinsten almayı bekleyen ve hatta fazlasıyla karşı cinsi bu nednele bunaltan, ilişkiyi bitirme noktasına getiren, karşı cinsi suçlu hissettiren, yetersiz hissettiren cümlelerle iiletişimizn sınırlarını zorlayan kadınları da görmek mümkün. Bunun da altında yine çocukluğunda annesinden ilgi ve sevgi alamayan kadınlar görülmektedir. Sevgiyi alamayan kız çocuğu, yetişkinliğinde eşine, eşinden gördüğü en küçük bir ilgiye bile büyük bir tutkuyla sarılıvermektedir.

Merkezimize başvuranlarla görüşmelerimizde dikkatimizi çeken dialogları aktaracak olursak; " Tabi ki ben eşimden ilgi ve sevgi bekleyeceğim. Ondan değil de kimden bekleyeğim. Aile sorunlarımı, iş yerinde olan sorunları ona anlatmazsam, kız arkadaşlarımla yaşadığım geçimsizliklerin sancılarını onunla paylaşmazsam, kariyer beklentilerimi hayallerimi onunla paylaşmazsam kiminle paylaşacağım. Eş olmanın sorumlulukları var değil mi?" diye bir paylaşımda bulunur hanımefendi. Ama aslında beklentilerde ciddi bir yanılsama vardır. Çünkü hanımefendinin eşinin bir psikolog olma sorumluluğu ya da bir danışman olma yükümlülüğü yoktur. Her kahrı, her sancıyı çekeceksin bakış açısı, tüm ilgini ve enerjini bana yönelteceksin beklentisi kadını ciddi bir mutsuzluğa sürükler. Bugün görülen mutsuz evliliklerin büyük oranda nedeni kadınların çocukluklarında göremedikleri sevgisizlikten kaynaklandığını bilmekte fayda görmekteyim.

Kadınların evlilikten beklentilerine baktığımızda yine çocuklukta anne ya da baba figürlerinden hangisinden sevgi ögesini almak istediyse ve alamadıysa aksine bir otorite figürü olarak anne-babayı kendisne bir figür olarak gördü ise aynısını eşinden de beklemektedir. Eşinin kendisi üzerinde bir otorite gücü olmasını istemektedir. Bunu sağlayamayan eş yine yetersiz hissettirilmektedir.

Boşanmaların büyük nedeni anlaşmazlık. Peki eşler neden anlaşamıyor? Çünkü hanımefendiler eşlerine ve evliliklerine inanılmaz büyük anlamlar yüklüyorlar. Beni sevecek, ama çok sevecek, bu sevginini içinde bir tek beni sevecek, en çok beni sevecek, başka hiç bir hobisi olmayacak, hiç bir arkadaşı olmayacak, anne babasını da sevmeyecek artık, işini de eskisi kadar sevmeyecek, ben ah dediğimde o da ahhh diyecek, ben düşünürken o benden daha evvel düşündüklerimi anlamış ve yerine getirmiş olacak, tüm ilgi ve ihtiyaçlarımı bilecek, en ufak bir sorunum olduğunda hemen çözmeye çalışacak, beni asla kendi halime bırakmayacak, beni herkesten ve herşeyden kıskanacak, bir tek biz olacağız dünyada önemli olan vs vs vs. Liste bu şekşlde uzayıp gidiyor elbetteki patolojik bir liste olarak. Eş önceleri bunu yerine etirip barışı sağlamaya çalışsa da bir süre sonra kendisini içi boşaltılmış bir korkuluk gibi hisstiğini ifade etmektedir.

Elbette kadının cephesinden de duruma bakmakta fayda var. Eşinden istediğini alamayan kadının kendisini yalnız veya terkedilmiş hissetmektedir. Kadın, aynı zamanda kendisini yeterince anlaşılmamaış hissetmektedir ve eşiyle kendisini doğru bir biçimde anlatabilmek adına eşiyle çok sert tartışmalara girebilmektedir. Kadının, eşinden beklediği bu tarz şeyler hem çok fazladır hem de gerçekleştirilmesi patolojik düzeyde zordur. Bu istekler erkeğin dünyasında çok ciddi bir işgale sebep olmaktadırve tüm bunlar, çiftler arasında uzaklaşma, çatışma, anlaşamama gibi bir durum oluşturmaktadır. Bazen erkek derin bir nefes alır ve denemek, eşinin bu isteklerine hak verip tüm bunları yerine getirmek ister, yaşananlara eşinin gözü ile bakıp eşinin beklentilerini erçekleştirmeye yönelir ancak bu kararı aldığında farkında olmadan çok ağır bir yükün altına da girmiş olur. Bir süre sonra bu yükler öylesine ağır gelir ki erkek ağır bir depresyona girerek evlilikten sıkıldığını ve bitirmek istediğini söyleyerek ayrılma yoluna gidebilmektedir.

Türk Toplumunda Erkek, Gücü Temsil Etmektedir.

Türk toplumunda erkeğin aynı zamanda da gücü simgelediği yönünde baskın bir inanış olduğunu bilmekteyiz. Toplumumuzda halihazırda erkek ögesi, rol olarak, aileyi koruyan, ailenin ihtiyaçlarını gideren ve onların güvenlik ihtiyaçlarını karşılayan bir güç olarak algılanmaktadır. Erkek, temel bir direk olmasının yanında evde gücü sembolize eden bir yapı olarak da öne çıkmaktadır. Genel anlayışı baktığımızda, ne olursa olsun evin içinde bir erkek olsun, bir yere gideceksen yanında bir erkek bulunsun türünden düşüncelerin insanların kafasında olduğuna tanık olmaktayız. İşte bu tip nedenlerle de erkek çocuğu halen ülkemizde ailelerin rağbet gösterdiği cinsiyet olarak da karşımıza çıkmaktadır.

Dikkat çekmek istediğim bir başka konu da çocukluğunda sevgiden yoksun kalan bireyler, bu yoksunluğunu başka şekillerde çok fazla efor sarf ederek kapatmaya çalıştıklarıdır. Bu noktada da kişinin kullanmış olduğu; '-meli' ya da '-malı' ile biten sözcüklere çok dikkat etmesi gerekmektedir. Kişinin o '-meli, -malı' kalıpları içinde kendinin yüklenmiş olduğu çok ağır şeyler varsa bu o kişinin hayatında çok büyük bir yüktür. Muhtemelen toplumda değerli olabilmek için kişi çok çalışıyordur. Bu nedenle -meli, -malı kalıplarımızın da farkında olmamızda büyük fayda vardır.

Eşler, evlenmeden önce geldikleri aile özellikleri hakkında doğru bilgiye sahip olurlarsa evliliklerinde daha az sorun yaşayabilirler. Bu nedenle de ilk bakmaları ereken yer de kendi çockluklarıdır. Nasıl bir aile ortamında büyüdükleri, nasıl bir anne ve baba figürüne sahip oldukları, sevgiyi nasıl aldıkları ya da alamadıkları bugünkü karşı cins ilişkilerinin biçimini doğrudan etkilemektedir. Bu bilinçte olduğu takdirde bir yetişkin bireyin önce kendi sevgi kurma biçimini düzenlemesi, karşının değişmesi beklentisinden daha da sağlıklı görünmektedir. Bu ana konunun düzelmesi ve düzenlenmesi, umuyoruz ki boşanma oranlarını daha da azaltacaktır.
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Boşanma Nedenlerinde Sevgisizliğin Önemi" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.Dnş.Ayla KETRE'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.Dnş.Ayla KETRE'nin izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     1 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Ayla KETRE Fotoğraf
Psk.Dnş.Ayla KETRE
İçel (Mersin)
Psikolojik Danışman
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi11 kez tavsiye edildiİş Adresi Kayıtlı
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.Dnş.Ayla KETRE'nin Yazıları
► Boşanma ve Boşanma Kararı Psk.Gökül KARLUK ER
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,980 uzman makalesi arasında 'Boşanma Nedenlerinde Sevgisizliğin Önemi' başlığıyla benzeşen toplam 16 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Sapıklık ve Sapkınlığın Nedenleri ÇOK OKUNUYOR Nisan 2010
◊ Umuttur İnsanı Vareden Aralık 2009
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


03:20
Top