2007'den Bugüne 92,313 Tavsiye, 28,222 Uzman ve 19,980 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Aile Danışmanlığı ve Evlilik Terapilerinde Kullanılan Teknikler
MAKALE #5087 © Yazan Psk.Dnş.Filiz OKUŞ TEZEL | Yayın Haziran 2010 | 25,816 Okuyucu
ÖNCELİKLE EVLİLİKTE DOYUMU BELİRLEYEN FAKTÖRLERİ ELE ALALIM

Kişisel Özellikler (Kişilik Özellikleri, Tutum ve Beceriler)
Olumsuz
·Stresle Başa Çıkma
·Dürtü Kontrolü: Davranışların sonucunu düşünmeden davranma
·Kızgınlık/öfke
·Depresyon
·Kaygı
Olumlu
·Sosyallik
·Özgüven
·İlişki/İletişim/Problem Çözme Becerileri

Türkiye’de yapılan bir çalışmada, çiftlerin kişilik özellikleri ile evliliklerindeki uyum arasındaki ilişki araştırılmıştır.

16PF Kişilik Envanteri ve Evlilikte Uyum Envanterinin kullanıldığı bu çalışmada, evlilikte uyumlu olduğu belirlenen kadınların, evlilikte uyumsuz olduğu belirlenen kadınlara göre Strese Tolerans, Canlılık, Sosyal Girişkenlik, Mükemmeliyetçilik kişilik özelliklerinin daha yüksek, Kendini Sorgulama ve Gerginlik kişilik özelliklerinin ve Endişe Düzeylerinin daha düşük seviyede olduğu bulunmuştur.
Diğer taraftan, evliliklerinde uyumlu olarak nitelendirilen erkeklerin, uyumsuz erkeklere oranla, Sıcakkanlılık, Kendini Sorgulama, Değişime Açıklık ve Endişe Düzeyi puanları daha düşük; Strese Tolerans, Canlılık ve Sosyal Girişkenlik puanları ise daha yüksektir.
Özellikle çiftlerin Sıcakkanlılık ve Problem Çözme özellikleri farklılık gösterdikçe, evlilikte uyumun arttığı bulunmuştur.
Yapılan bu çalışmanın da gösterdiği gibi, evliliklerde uyumun sağlanmasında, eşlerin kişilik özellikleri önemli bir rol oynamaktadır.
Evlilikte neler etkili?
-- Kişisel Geçmiş
  • Travmatik yaşantılar ( Şiddet, cinsel taciz, ihmal, terk edilme vb)
-- Aile İlişkileri
  • Güvenli, Huzurlu, Destekleyici
  • Adaletsiz, Kaygı Doğurucu, İstikrarsız
  • Aileyle İlişkide Sorunlar
  • Ailede Çatışma Tarzı
  • Şiddet, İtme, Kakma, Hakaret, Aşağılama, Alay, Küçük Düşürme
  • Cinsel Taciz
--İlişkinin/Beraberliğin Özellikleri (Biyografik veriler vd.)
  • Evlilik yaşı
  • Gebelik, evliliğe zorlanma
  • Yaş farkı
  • Eğitim farkı
İlişkinin/Beraberliğin Geçmişi
  • Güvenli, Huzurlu, Destekleyici
  • Adaletsiz, Kaygı Doğurucu, İstikrarsız
  • Çatışma Tarzı
  • Şiddet, İtme, Kakma, Hakaret, Aşağılama, Alay, Küçük Düşürme
  • Cinsel Taciz
Boşanmaya Doğru: Evlilikler Niye Kötüye Gider?

Tartışmalara Kaba ve Sert Başlamak:
“Yapma yaa...”
“Bayılıyorum bu bulunmaz Hint kumaşı hallerine”
“Anasının eteğinin altından çıkamayan bilmem neyi nasıl yapacak”
“Ona buna dalaşacağına önce bir aynaya bak”
“Ya hayatta bir şeyi de becerdiğini görelim”

Mahşerin Dört Atlısı:
Tartışmalar sürerken çiftlerin durmadan suçlama, küçük görme, savunma ve içine kapanma arasında gidip geldiği görülüyor.
a.Suçlama: Tartışmalarda şikayeti suçlamadan ayırmak gerekiyor. Şikayet dediğimiz zaman; eşime ilettiğim şunu yap ya da yapma tarzında önerileri anlıyoruz: “Akşamları ben de senin kadar yorgun oluyorum. Eve geldikten sonra lütfen bana yardımcı ol”. Bunlar kızgın bir ses tonuyla da söylenmiş olabilir. Suçlama dediğimiz zaman; karşımızdakinin kişiliğine, karakterine yönelik söylenenler anlaşılıyor. “Anlamıyorum bu kadar nasıl vurdum duymaz, bencil olabiliyorsun. Bana yardım edeceğine defalarca söz verdin”.

b.Hor görme: İğneleyici, küçük düşürücü sözler, hor görme, aşağılama, şaka ile dokundurmalar ve bunlara eşlik eden beden dili bu kategoriye giriyor. Bu yöntem en kötüsü. Eşim durmadan onu aşağıladığımı ve küçük gördüğümü düşünüyorsa herhangi bir sorunu oturup çözmemiz mümkün olmaz. Bu stil genellikle eşler arasında yaşanan çatışmalar uzun süreler aşılmamışsa daha sık kullanılıyor.

Bu arada, birbirlerini hor gören ve aşağılayan çiftlerin enfeksiyon hastalıklarına(nezle, grip vd.) daha sık yakalandıklarını söylemeden geçmeyelim. Yani sağlığa da zararlı.

c.Savunma: Suçlanan bir insanın kendini savunması doğaldır. Ama evlilik ilişkisinde kişinin karşı suçlamaya girmeden de olsa kendini savunması, ne yazık ki bir işe yaramıyor. Tersine, savundukça karşı taraf suçlamalarına devam ediyor. Çünkü aslında, kendimi savunduğumda karşımdakine, ‘problem bende değil sende’ demiş oluyorum. Doğal olarak bu oyun yukarıdaki sırayla oynanmıyor. Taraflar duruma göre birini bırakıp diğerini kullanabiliyor.

d.
İçine Kapanma/Duvar Örme: Tartışmanın bir noktasında taraflardan biri ilişkiden çekilir, tepki vermemeğe başlar. Yani etrafına bir duvar örer. Gottman’a göre bunu daha çok erkekler kullanıyor. Oran %85. Bu tarz genellikle evliliklerin daha ileri yıllarında devreye giriyor. Uzun yıllar evliliklerinde suçlama, savunma, aşağılanma yaşayan kişinin bir noktada ilişkiden çıkıp duvarını örmesi doğal bir savunma yolu olarak görülebilir. Doğal olmasına doğal olabilir ama, karşı tarafı ne yazık ki rahatlatmaz. Normal bir ilişkide, taraflar karşısındalini dinlediğini, anladığını belli eden işaretler verir. Duvarını ören kişi hiçbir tepki vermez. Eşinden uzaklaşırken evliliğinden de uzaklaşır.

Taşma/Boğulma:
Taraflardan biri bazan diğerinin gırtlağına sarılabilse de burada kastedilen, eşlerden birinin eleştiri, suçlama, küçük görme, hatta savunmalar karşısında kendini boğulmuş, dayanamaz hissetmesidir. Yapabileceği tek şey, oyunu terketmek, ilişkiden de duygusal olarak istifa etmektir.

Fizyoloji:

Kendini artık iyice sıkışmış, dayanamaz hisseden tarafın fizyolojisi de köklü bir biçimde değişiyor. Kalp atışları 100’ün üzerine, bazan 135’e kadar çıkıyor. Bol adrenalin salgılanıyor. Bu da ‘vur veya kaç’ tepkisini tetikliyor. Kan basıncı yükseliyor. Bu durum o kadar yoğun yaşanır ki, kişinin boşanmaya doğru gitmesi şaşırtıcı olmaz. Boşanma, iki nedenden ötürü kaçınılmaz hale gelebilir. Birincisi, bu durumu yaşayan kişinin hem çok rahatsız olması ve kendini çaresiz hissetmesi, ikincisiyse iş bu hale geldiğinde yaşanan sorunların aşılmasının olanaksız olmasıdır. Tartışmalar artık sorunları daha da derinleştirmekten başka bir işe yaramayacaktır.

Evliliklerin %85’inde duvarı ören ve kapanan erkek oluyor. Bu durum erkeklerin karakter yapısıyla değil, büyük olasılıkla evrimle ilgili. Çocuğu olanlar bilir, sütün düzenli ve bol gelmesi annenin huzuruyla yakından ilgilidir. Yani, türün devamı annenin çok heyecanlanmaması ve heyecanlanırsa da bir an önce kendini toparlamasına bağlı. Evrim erkekten farklı bir tepki bekliyor. Milyon yıl önce erkek avcılar çabuk uyarılırlarsa ve bu durumu daha uzun süre sürdürürlerse hayatta kalabiliyorlardı. Yani adrenalini hemen ve bol miktarda salgilayan ve çabuk rahatlamayan erkeklerin yaşama şansı daha yüksekti.

Bu nedenlerden ötürü, yapılan ölçümlerde erkeklerin nabzı çok daha çabuk hızlanıyor ve stress yaşadığında durulması daha geç oluyor. Aynı olgu kan basıncı için de geçerli. Berkeley Üniversitesinden Levenson ve Carter’ın, Alabama Üniversitesinden Zillman’ın yaptığı çalışmalar Gottman’ın sonuçlarını doğruluyor. Erkeklerin genellikle bir 20 dakikaya gereksinimleri oluyor rahatlıyabilmek için. Kadınlarsa çok daha çabuk toparlanabiliyorlar. İlgi çekici bir bulgu; eğer kadınlar geri çekilmeye zorlanırlarsa kan basınçları yine yükseliyor. Erkekler bu süre içinde olumsuz düşüncelerle rahatlamalarını geciktiriyorlar: “Tanrım bunları hak etmek için ben ne yaptım? Bu kadarı da fazla” gibi. Kadınlarsa kendilerini rahatlatacak sözleri tekrarlıyorlar. Kısacası ilişkiyle ilgili sorunlarda, yukarıda dile getirilen koşullar oluştuğunda erkekler daha çabuk havlu atabiliyorlar. İş boşanmaya gitmese bile evlilik paralel bir evliliğe dönüşüyor.

Doğal olarak yukarıda söylenenler tüm kadınları ve erkekleri kapsamıyor. Ancak Gottman’a göre, genetik fark genellikle geçerli. Belki de bu nedenlerle, yani kadınların stresi daha iyi tolere etmesinden ötürü, evlilikle ilgili duyarlı konuları genellikle kadınlar gündeme getiriyorlar. Çiftler bir problem çözme formatı oluşturamamışlarsa, erkek kendini kapatıyor. Kapattıkça kadın üsteliyor. Üsteledikçe erkek kaçıyor.

İlişkide bu döngünün oluşması ille de çiftleri boşanmaya veya ilişkiden soğumaya götürmüyor. Önemli olan Mahşerin Dört Atlısı ne yoğunlukta ve sıklıkta evin içinde dolanıyor. Yoğunluk ve sıklık bir çok durumda olduğu gibi burada da önemli.

Tamir Girişimleri:

Bir evliliği çökertmesi için Mahşerin Dört Atlısının epey ortalarda dolanması gerekiyor. Ama yine de, yeni evli bir çiftin bir tek tartışmasını dinlemek bile evliliğin nereye gideceğini belli ediyor. Gottman tartışan bir çiftin videosunun ilk 10 dakikasını dinleyerek, o çiftin boşanacaklarını %91 doğrulukla önceden kestirebildiğini söylüyor. Bu döngünün en önemli kısmı, tamir girişimlerinin başarılı olup olmadığı. Tamir girişimlerinden anlaşılan; çiftlerin hassas bir konuyu tartışırlarken gerilimi azaltacak girişimlerde bulunması ve dolayısıyla doyum noktasına gelişi önlemek. “Biraz ara verelim sonra devam ederiz, konudan ayrılıyoruz, ne olur bağırma, çok yoruldum biraz ara verelim” gibi sözler tırmanmayı önlemeye yetebiliyor.

Ne yazık ki, Mahşerin Dört Atlısı işini görürken, tamir girişimleri pek işe yaramıyor. Mahşerin Dört Atlısı kendi başına boşanmaların %82’sinden sorumlu. Tamir girişimlerinin başarısızlığı bu oranı %90’lara yükseltiyor.

Kötü Anılar:

Terapi seanslarında beni en çok hüzünlendiren şeylerden biri de, büyük bir aşkla ve sevgiyle başlamış bir ilişkide, tarafların geriye baktıklarında yaşadıkları güzelliklerden çok az şeyi hatırlamaları olur. Tersine geçmişle ilgili olumsuz ufacık olaylar durmadan gündeme getirilir. Bir anlamda çiftler tarihlerini yeniden yazarlar. Bu noktada taraflar artık evliliklerinde ciddi bir problem olduğunu düşünürler, sorunları konuşmak anlamsız gelir, paralel bir yaşam başlamıştır ve kişiler kendilerini yalnız hissederler. Terapiye de genellikle bu noktada başvurulur. Buraya kadar saydıklarımızın herhangi biri duygusal kopmaya ya da boşanmaya yetebiliyor.

TERAPİDE KULLANILAN TEKNİKLER
SİSTEMİK YAKLAŞIM
STRATEJİK YAKLAŞIM
BİLİŞSEL DAVRANIŞÇI TERAPİ
EMDR

SİSTEMİK YAKLAŞIM

Teoriye göre her sistem kendi aralarında organik bağları olan parçalardan oluşur. Parçaların bütün içinde bir fonksiyonu vardır. Parçaların (aile bireylerinin) kendi aralarındaki ilişkiler (iletişim), sistemin (ailenin) tümü için geçerli olan "kuralları" (yapıyı) meydana getirir. Kurallar, sistemin (ailenin) bütünlüğünü (homeostatik dengesini) korumaya yöneliktir. Ama aile sistemi kendi dışındaki sistemlerle ilişki içindedir ve dolayısı ile değişmek zorundadır. Eğer buna uyum sağlayamazsa, üyelerden biri veya birkaçı, yani sistemin parçaları ailenin homeostatik dengesini korumak için harekete geçer. Bu bazan "Patolojik" bir davranış biçiminde olabilir. Yani, "patalojinin" ailenin homeostatik dengesini korumak gibi bir fonksiyonu vardır.

Eğer terapist "değişmelerini" önerirse, aile karşı koyar. Bu yüzden "değişmemelerini", kabul edilebilir bir rasyonelle önerir. Hedef, ailenin buna karşı koyup değişmesidir. Bu nedenle aileye sistemik açıdan yaklaşan terapistler "paradoksal", yani şikayet konusu davranışların aile tarafından tekrarını bir müdahale tekniği olarak sıklıkla kullanırlar.

STRATEJİK TERAPİ

Terapisine ilk kez "stratejik' adını veren ve terapide somut hedeflerin en çok altını çizen Jay Haley oldu.

Pratiğinin temelinde iletişim teorisinin temel prensipleri yatar. Buna göre insanlar iletişim kurarken yalnızca bilgi alış verişinde bulunmazlar, ilişkiyi tanımlarlar da. Yani ilişkide nelerin yer alacağını ve nelerin yer almayacağını da belirtirler.

Burada hemen bir kez daha belirtmek gerekir: 'Güçlü olmak' iletişim teorisi açısından ille de kaba kuvvet kullanmak ya da zorla bir şeyi kabul ettirmek demek değil, ilişkinin tanımını yapan taraf olmak ve dolayısı ile ilişkinin yönünü belirlemek demektir. Örneğin bir ilişkide zayıf kalarak son derece güçlü olmak mümkündür.

Ör: Kurtlar kavgaya girdikleri zaman düşmanının boğazına yönelir. Yenileceğini anlayan taraf yere yatar ve boğazını düşmanına açar. Yenen taraf kavgayı keser ve uzaklaşır. İşte Haley'e göre, görünüşte yere yatan zayıftır ama bu zayıflığını kullanarak düşmanını uzaklaştırmıştır. İletişim teorisi açısından, ilişkiyi tanımlayan ve yön veren taraf olduğu için ilişkide 'güçlü' olan odur. İlişkiyi belirleyen taraf güç kazanmakla, ilişkiyi kontrol da etmiş olur. Bu aynı zamanda ona hiyerarşik açıdan daha üstün bir pozisyon kazandırmıştır. Güç kazanma, ilişkiyi kontrol, ve hiyerarşi Haley'nin pratiğine yansıyan en temel kavramlardır.

Gücün kimin elinde olduğu aile ilişkilerinde çok önemlidir. 5 yaşında bir çocuk, anne babasının kavgasını (ayrılmalarını) astım krizi geçirerek önlüyorsa, Haley'e göre çocuk 'sahip olmaması gereken' bir güce sahip olmuştur. Çünkü aile içinde bu çeşitten önemli kararları çocuklar değil büyükler almalıdır.

Görüldüğü gibi Haley'in yaklaşımı normativ bir yaklaşımdır. Haley'e göre sağlıklı ve sağlıksız aileler vardır ve ölçüsü de aile ilişkisinde hiyerarşinin bozuk olup olmadığı ve gücün kimin elinde olduğudur. Terapistin işi; ailenin organizasyonunu, yani bozuk hiyerarşiyi ve güç dağılımını bir semptoma ihtiyaç duymayacak biçimde yeniden düzenlemektir.

STRATEJİK TERAPİ

GÜÇLÜK VE PROBLEM

Terapistin, öncelikle kişinin ya da ailenin bir güçlüğü mü yoksa bir problemi mi dile getirdiğine karar vermesi gerekir.

Yaşamın akışı içinde herkes veya her aile şu veya bu şekilde bir takım güçlüklerle karşılaşır. Örneğin çocuğun ilkokula başlaması, sonra bitirmesi, kardeşinin dünyaya gelmesi, ilk kez kız arkadaşı olması, üniversiteye girişi, meslek seçimi, evden ayrılma, evlenme gibi her ailenin ve bireyin geçirdiği dönemler kişilerin uyum göstermekte değişik dozlarda zorlandığı ama aştığı dönemlerdir. Ayrıca beklenmedik olaylar da yaşanır.
İşten ayrılma, bir yakının ölümü gibi. Tüm bu süreç içinde kişiler ve aileler şu veya bu şekilde makul bir süre içinde bu güçlükleri aşarlar. Terapist bu güçlükleri eğer sorun olarak ele alırsa normal bir süreci problem haline getirmiş olur.

SORUNLARIN OLUŞUMU

Stratejik terapiye göre sorunlar normal bir güçlüğün yanlış ele alınmasıyla oluşur. Yani insanlar, olmayan bir problemi problemmiş gibi çözmeye çalışırlar ve gerçekten problem haline getirirler, ya da gerçekten ortada problem vardır ama bunu hayatın normal güçlüklerinden biri gibi görürler.

Böylece problem, kişinin veya ailenin o problemi aşmak için başvurdukları stratejinin veya tekniklerin kendisidir. Stratejik terapide uygulanan müdahale teknikleri kişilerin başvurdukları ama problemin devamına neden olan çarelerle doğrudan ilgilidir.

STRATEJİYİ BELİRLEME

Stratejiyi belirleme ve bu strateji doğrultusunda hangi tekniklerin uygulanacağı, özellikle ilk seans edinilen verilere dayandırılır.

a. Problemin Tanımı:
Problem mümkün olduğu kadar somut ve üzerinde çalışılabilir bir biçimde formüle edilir. "Depresyon geçiriyorum" ya da "Kendime güvenim yok" gibi şikayetler problem olarak kabul edilmez. Terapist bu gibi durumlarda "kendinize güveniniz olsaydı yapamadığınız ne gibi şeyleri yapıyor olurdunuz ?" diye sorarak problemin somut bir biçimde tanımlanmasını sağlar.

b. Problemi Aşmak İçin Neler Yapılıyor:
İnsanlar bir problem yaşadığı zaman o problem ile ilgili olarak mutlaka bir şeyler yaparlar. Başvurdukları çare ya problemin aşılmasına yardımcı olur ya da zaman içinde problemin devamına neden olan en önemli faktör haline gelir. Ders çalışmayan çocuğun başına yıllarca dikilip ders çalıştırmak, durmadan nasihat etmek, panik atağı yaşayacağından korkup evden çıkmamak buna örnektir. Terapistin genellikle ana stratejisi; kişi işe yaramayan ve problemin devamına neden olan ne yapıyorsa onu bloke etmek ve genellikle bunun tersini yaptırmaktır. Bu, terapistin aynı zamanda stratejisini saptarken ve müdahale tekniklerini uygularken nelerden uzak durması gerektiğini de belirler. Herkesin yapıp başaramadığının aynısını, terapistin yapıp başarması genellikle olanaksızdır.

c. Terapinin Hedefini Belirleme:
Terapinin hedefi, tanımı net ve somut bir biçimde yapılan problemin, yani hastanın şikayetlerinin ortadan kalkmasıdır. Ayrıca daha işe başlarken bir alt hedef belirlenir. Bu hedef küçük bir adım gerektirir ama atıldığında terapinin doğru yolda olduğunu gösterecektir. Bunun yanında hastanın dikkatini bir türlü ulaşamadığı ve ürktüğü hedeflerden, ulaşılabilir ve daha kolay bir hedefe odaklamasını sağlar.

GENEL MÜDAHALELER

Bu gruba, problem ile direkt ilgisi olmayan ama sıklıkla kullanılan teknikler girer.

1. Yavaş git
Kişi terapiye sorunlarının acilen halledilmesi arzusu ile gelir. Bazen bu "aciliyet hissi" problemi pekiştiren bir rol oynar:

"Doktoramın süresinin bitmesine altı ay var ve ben ne zaman masaya otursam, 'bitiremiyeceğim' hissi ile hiç bir şey yapamıyorum". Ya da "Panik olacağım diye işime gücüme gidemiyorum. Üstüne gideyim diyorum daha beter oluyor" Terapist " Bu problemi hızla aşmak istemenizi anlıyorum ama bizim işimizde değişme genellikle düz bir grafik çizmez. Daha çok borsa grafiği gibi inişli çıkışlı olur. Yani geriye dönüşler oldukça sıktır. Eğer dikkat etmez de hızla değişirseniz, geriye dönüşlerde hayal kırıklığı o ölçüde çok olur. 'İşte yine başaramadım' hissi hemen insanı yakalar. Onun için sizden önümüzdeki hafta değişmek için ciddi adımlar atmamanızı istiyorum. Eğer korkunuzun üstüne gitmek için dayanılmaz arzular duyarsanız en fazla evinizin kapısını açıp sokağa bir adam atın ama hemen içeri girin. Bunu da öyle sık denemeyin".

Bu yaklaşım aynı zamanda terapistin pozisyonunu da korur. Eğer hasta kapıyı açıp sokağa çıktığında, "çıkmışken bakkaldan bir de sigara alayım" demiş ve "hiç korkmamışsa", terapinin ana hedefi doğrultusunda gidilmiş olur. Eğer hasta "hiç bir değişiklik yok, korkular aynı" derse, zaten "yavaş git" dendiği için terapistin uzmanlığı gündeme gelmemiş olur.


2. Değişmenin zararları
Yavaş git'in değişik bir versiyonudur. Kişiye, değişmenin ne gibi tehlikeleri olduğu sorulur. Hasta genellikle problem aşıldığında rahatlayacağından söz eder. Bu durumda terapist değişmenin kendisi veya bir yakını için bazı tehlikeleri içerebileceğini söyler.

Eğer depresyondan çıkarsa karısının bir süredir duran dırdırlarının yine başlayabileceği, dayanamayıp yine çok çalışacağı; çocuğun problemi aşılırsa dikkatinin kocasına ve dolayısıyla mutsuz olan evliliğine yöneleceği, gibi tehlikeler daha önce edinilen verilere de dayandırılarak ileri sürülür. Bazen terapiye olan direnci kırmak için de kullanılır:

"Anladığım kadarıyla nedeni belli olmasa da geçen haftaki ödevi yapmamışsınız. Belki de bilinçaltınız, eğer bu problem aşılırsa karşılaşacağınız tehlikelere karşı sizi uyarıyordur".

Böylece üstü örtülü de olsa hastaya, "eğer sen değişmek için uğraşmazsan ben de uğraşmam" denmiş olur.


Eğer eşlerden biri terapiye gelmek istemezse;
Bu sorunun çözülmesi için danışanın eşinden de yardım talep ediliyor. Eğer danışanın eşi terapi sürecine dahil olmak istemezse, ona eşine yardımcı olunabilmesi için kendisinin yardımına ihtiyaç duyulduğu ve bir kereye mahsus terapiye gelip gelemeyeceği sorulabilir. Bu şekilde bir açıklama yapıldığında, danışanın eşi, sorunun kendisinden kaynaklanmadığını ve terapi sürecinde kendisinden, eşinin yaşadığı sorunla ilgili olarak bir çeşit hesap sorulmayacağı mesajını almış olacaktır. Danışanın eşiyle gerçekleştirilecek olan seansta terapistin yargılayıcı ve hüküm verici bir tavır sergilememesi gerekir. Her iki tarafın da kendisini rahat hissetmesi ve terapistin taraf tutmadığından emin olması çok büyük bir önem taşımaktadır.

Referanslar
Bernstein, A.J. (2001). Duygusal Vampirler. Alfa
Gottman, J.M. (1994). What Predicts Divorce?: The Relationship Between Marital Process and Marital Outcomes. Lawrence Erlbaum Assoc.
Gottman, J.M., Silver, N. (1999). Evliliği Sürdürmenin Yedi İlkesi. Varlık Yayınları A.Ş.
Larson, J.H. (2000). Should We Stay Together. Jossey-Bass Inc.
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Aile Danışmanlığı ve Evlilik Terapilerinde Kullanılan Teknikler" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.Dnş.Filiz OKUŞ TEZEL'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.Dnş.Filiz OKUŞ TEZEL'in izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     2 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Filiz OKUŞ TEZEL Fotoğraf
Psk.Dnş.Filiz OKUŞ TEZEL
İstanbul (Online hizmet de veriyor)
Psikolojik Danışman
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi47 kez tavsiye edildiİş Adresi Kayıtlı
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.Dnş.Filiz OKUŞ TEZEL'in Yazıları
► Aile ve Evlilik Danışmanlığı Psk.Dnş.İnci AYDIN
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,980 uzman makalesi arasında 'Aile Danışmanlığı ve Evlilik Terapilerinde Kullanılan Teknikler' başlığıyla benzeşen toplam 24 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
◊ Öfke Kontrolü Eğitimi Programı ÇOK OKUNUYOR Mart 2013
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


19:01
Top