2007'den Bugüne 92,307 Tavsiye, 28,219 Uzman ve 19,976 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Evlat Edinme ve Psikoloji: Evlatlık Olduğu Çocuğa Söylenmeli Mi/Nasıl Söylenmeli?
MAKALE #5106 © Yazan Psk.Serap DUYGULU | Yayın Haziran 2010 | 48,492 Okuyucu
Çocuk bir aileyi tamamlayan en önemli unsurdur.Çiftler çocuk sahibi oldukları zaman gerçek bir aile olduklarının bilincine varırlar.Kendilerinden başka bir varlığın sorumluluğunu üstlenmek,karşılıksız ve tanımlanamaz bir biçimde sevmek dünyaya gelen bu minik varlığın hayata kattığı anlam eşlerin yaşamlarını ciddi olarak değiştirmektedir.Yapılan araştırmaların da ortaya koyduğu sonuç;çocuk sevgisinin yerini hiçbir şeyin tutmadığıdır.
Çiftler evlendiğinde yakın aile bireyleri tarafından beklenen sağlıklı çocuklara sahip olmalarıdır.Aile büyükleri torun sahibi olmak,eşler de anne baba olmak hevesindedirler ve her hangi bir sağlık sorunu yoksa genellikle doğal yollarla beklenen bebeğin aileye katılması gecikmez.

Ancak bazen her şey bu kadar kolay olmaz ve eşler çok istemelerine rağmen çocuk sahibi olamayabilirler.Bazı sağlık sorunlarının oluşturduğu olumsuz koşullar nedeniyle uzun tedaviler görülmesine rağmen sorun çözülmez.Bazen görünen herhangi bir problem olmamasına karşın çocuk sahibi olmak imkansız hale gelebilir.
Böyle bir durumda düşünülen tek çözüm evlat edinmektir.Gerçekten de uzun tedavilere ve çabaya rağmen çocuk sahibi olunamamışsa en doğru çözüm de budur.
Evlat edinmek söylendiği kadar kolay bir iş değildir.Gerek resmi işlemler sırasında gerekse evlat edindikten sonra ortaya çıkması muhtemel pek çok sorun yaşanabilir.
Bu karara varmış eşlerin kararları konusunda ne derecede gerçekçi olduklarını,beklentilerini çok iyi sorgulamaları gerekir.
Uzun işlemlerin ve beklemenin ardından bir çocuğu evlat edindikten sonra vazgeçmek mümkün değildir.
Evet vazgeçilebilir ama bunun vicdani sorumluluğunu taşımak kolay değildir.
Aslında bir çocuğu evlat edindikten sonra eğer evlatlık alınan çocuk bebekse çocuğun eve geldiği andan itibaren olanlar yeni doğmuş öz evladın eve gelmesiyle aynıdır.Tek fark sadece ailenin bildiği o minik sırdır.Bu çocuk aslında başkasının genlerini taşımaktadır ama büyütecek olan aile onu sahiplenen ailedir.
Bu gerçekten çok önemli bir karardır ve en ufak bir şüphe bile varsa gelecekte ciddi sıkıntılara yol açabilir.
O nedenle evlat edinmek isteyen bir aile,konunun hukuki ve vicdani boyutunu enine boyuna düşünerek karar almalı.Duygusal boyutu ise ayrı bir sorumluluktur.
Bir çocuğu evlat edinmek onu her şeyiyle benimsemek demektir.
Başarılarıyla ve başarısızlıklarıyla; olumlu ve olumsuz karakter özellikleriyle, sağlıklı ve hasta haliyle,uyumlu ve uyumsuz yönleriyle bir bütün olarak kabul etmek ve bir hayat boyunca ona aile olmak demektir.
Bilinmelidir ki kendi çocuğuna sahip olunca yaşanan sorunlar neyse onlar evlat edinilen çocukta da yaşanılacaktır.Bir çocuğun aile için getirdiği bütün yükümlülükler aynen geçerlidir.Sevgi ve kabullenme ise hem evlat edinilen çocuğun yaşı ve durumuyla hem de ailenin beklentileriyle yakından ilişkilidir.
Daha açık bir ifadeyle doğal yollardan ya da dolaylı yollardan çocuk sahibi olmak önemli bir karardır ve ailelere çok önemli sorumluluklar yükler.



EVLAT EDİNİLEN ÇOCUĞUN AİLEYE/AİLENİN ÇOCUĞA ALIŞMA SÜRECİ



Bütün resmi işlemlerden sonra nihayet bir çocuğu evlat edinebilmek çok heyecan verici bir durumdur.Özellikle ilk karşılaşma...
Eğer bebekse o durumun farkında bile olmayacaktır.Tipik bir bebeğin verdiği tepkileri verecektir.Eve gelindiğinde elbette ki aile bu duruma ayak uydurmak konusunda biraz zorlanacaktır.Bu zorluk aslında evde bir bebekle yaşamanın getirdiği zorluklardır.Burada evlatlık olması ya da öz çocuk olması pek bir şeyi değiştirmez.Gece uykusuzlukları ve beslenme saatleri düzene girene kadar bazı sıkıntılar yaşanması normaldir.Ama bebek yaşadığı aileyi çabuk benimser ve bebek açısından problem çıkmaz.
Burada ailenin duruma bakışı çok önem taşır.Pek çok aile ilk günlerin ve bebek olmasının getirdiği sıkıntılar nedeniyle pişmanlıklar yaşayabilirler. Özellikle uykusuzluk aile için yorucudur ve tahammül sınırlarını zorlayabilir.
Bu küçük varlığı gerçekten sevip sevemeyecekleri yönünde kuşkular duyabilirler ya da ona yeteri kadar iyi bakabilecekleri konusunda bir güvensizlik hissedebilirler.
Bütün bunlar normaldir.Geçiş ve uyum süreçleri olarak düşünülmelidir.
Bir çocuk evlat edinen ailelerin ilk yaşadıkları sıkıntı çok ilginç bir biçimde ortaya çıkar.Bu çocuğu kime benzeteceklerini bilemezler.Öz çocuklar için kullanılan ‘gözleri tıpkı babası’ ya da ‘bu huyunu annesinden almış’ türü benzetmeleri yapamamak anne babayı üzer.Ama ilginç olan bir diğer nokta evlatlık alınan çocukların da aynı öz çocuklar gibi aile bireylerinden birisine benzeyebileceğidir.Huy ve karakter konusunda bilinmesi gereken en önemli konu ise her çocuğun kendi kişilik özellikleri ve farklılıklarıyla dünyaya geldiğidir.Dolayısıyla ister öz olsun ister evlatlık alınmış olsun her çocuk anne ve babasından farklı bir karakter geliştirebilir.Önemli olan ailenin benimsediği tutum ve oluşturduğu davranış kalıplarıdır.Çocuk sağlıklı bir aile ortamında büyüdüğünde ılımlı ve uyumlu bir çocuk olması beklenir.Buna bağlı olarak da yetişkinliğinde de sorumluluklarının bilincinde bir birey olur.

Evlat edinilen çocuk ve aile arasında çocuk bebekse çok fazla sorun beklenmez dedik ancak eğer çocuğun yaşı büyükse farklı etkenler devreye girer.Özellikle 2-3 yaş sonrası çocuklar durumun farkında olabilirler.Bu yaş çocuklarında iki tip davranış beklenebilir.Çocuk ya aileyi çok sevecek ve çabuk benimseyecektir.Ya da reddedecektir.Zor şartlar altında yaşamış ve bir kurum tarafından evlat verilmiş bir çocuk genellikle aileye daha rahat uyum sağlayabilir.Ancak ortam değiştiği için biraz şaşkındır.Anne baba çocuğu izlerken aslında çocuk da aileyi izlemektedir. Nasıl kabul göreceği,nasıl karşılanacağı,nasıl davranılacağı bu alışma süreciyle doğrudan ilgilidir.Daha önce kendisi gibi pek çok çocukla bir arada yaşamış olan çocuk bir anda geldiği aile tarafından yoğun ilgi bombardımanına tutulursa içe kapanabilir.Bazı davranış bozuklukları ortaya çıkabilir.O nedenle çocuğa gösterilecek ilginin dozu çok iyi ayarlanmalıdır.Her tür ihtiyacı karşılanacak şekilde düzenlenmiş bir evde çocuğun kendi başına kalabileceği alanlar yaratmak önemlidir.Onun da içine girdiği bu ortama alışması için zamana ihtiyacı vardır ve durumu gözlemleyip değerlendirmeler yapacağı unutulmamalıdır.

Yaşı daha büyük çocukların durumu biraz daha farklıdır.Öncelikle bilinmelidir ki o artık belirgin kişilik özellikleri olan bir bireydir.Keskin yargılara sahiptir. Değerlendirmelerinde katıdır.Önceden görerek,tanıyıp severek geldiği bir aileye uyumu daha kolay olur.Ancak geçmiş deneyimleri ve yaşamıyla ilgili çok sık kıyaslamalar yapabilir ve değerlendirmelerinde çok acımasız davranabilir.Ailenin hassasiyetini kullanma yoluna gidebilir.Ancak aileyle uyum ve alışma sürecindeki sıkıntılar aşıldıktan sonra büyütülmesi bir bebeğin evlat edinilmesine göre daha kolaydır.Evlat edinilmiş bir çocuk olduğunun nasıl söyleneceği gibi bir sıkıntı yaşanmayacaktır.O zaten durumu anlayacak bir yaştadır.Niçin evlat edinildiği ya da gerçek ailesinin niçin ona bakamadığı gibi sorularına da bir kez açıklık getirildikten sonra aynı soruları bir daha sormayacaktır. Üstelik sağlıklı bir aile ortamında sevgi ve ilgi görerek büyüdüğünde daha mutlu bir çocuk olacaktır.

Evlat edinilen çocuğun yaşı kaç olursa olsun mutlaka bir alışma süreci ve buna bağlı olarak sıkıntıların olması çok doğaldır.En önemli konu ailenin çocuğa olan yaklaşımı ve kabullenme düzeyindeki istikrar ve kararlılıktır.


EVLAT EDİNİLDİĞİ ÇOCUĞA SÖYLENMELİ MİDİR? Bir çocuğu evlat alan ailelerin en büyük sıkıntısı budur.Çocuk gerçeği bilmeli midir?
Böyle bir sorunla karşılaşacağını düşünen ailelerin bir çoğu sırf bu nedenle çok küçük yaşta bir çocuğu,mümkünse bir bebeği evlat edinmek isterler.Artık ailenin kalıcı bir bireyi olacağı için olabilecek en erken dönemlerde almak ve ailenin kendi yapısına uygun yetiştirmek amacıyla tercih edilen bu yöntemin daha mantıklı olduğu düşünülse de gerçek her zaman böyle olmayabilir.Bebekken evlat alınan bir çocuğa gerçek durumun söylenmesine gerek kalmayacağı varsayılır.Çünkü o yaşamının ilk aylarından itibaren onu evlat edinen aileyle büyüyeceği için yıllar sonra bu konunun unutulacağı umulur.Yakın aile bireyleri dışında gerçek durum başkalarıyla paylaşılmaz ve çocuk gerçeği öğrenmeden büyür.Ta ki hiç beklenmedik bir biçimde öğrenene kadar.Maalesef böyle bir risk her zaman vardır ve çocuk bunu dolaylı yollardan öğrenirse sonuçları çok yıkıcı ve can yakıcı olur.
Ayrıca o kendi isteği dışında dünyaya gelmiş olsa da gerçeği öğrenme hakkına sahiptir.
O nedenle evlat edinildiği çocuğa söylenmeli midir sorusuna verilecek cevap kesinlikle evet! ‘ dir.

Çünkü durum göründüğü kadar basit değildir.Genleri,DNA’sı farklı bir çocuğun gelecekte yaşayabileceği bazı hastalıklar sırasında yapılacak bir takım tahliller sonucu hiç beklenmedik bir anda çocuk durumu öğrenebilir. Ya da organ nakli veya doku uyumu gerektiren bir durumla veya genetik bir hastalıkla karşılaşıldığında hiç istenmese bile gerçek aile aranıp bulmak zorunda kalınabilir.

İnsanların hayatında çocuk sahibi olmak ya da bir çocuğu evlat edinmek çok önemli kararlardır ve böyle şeyler çabuk duyulur.Üstelik zamanla unutulması gibi bir durum söz konusu olamaz.Durumu bilen bazı art niyetli insanlar yoluyla çocuk evlatlık olduğunu öğrenebilir.Genellikle de çocuğun öğrenmesi böyle olur.İlgisiz birileri söyler ve özellikle çocuk olmak üzere aile ciddi bir travma yaşar.Çevremizde bu tip hikayeleri çok sık duyarız. Dolayısıyla böyle sarsıcı bir sonuçla karşılaşmamak için çocuk olabilecek en erken yaşlarda ve ailesi tarafından söylenerek durumu öğrenmelidir. Var olan riskin boyutu ve bu sıkıntının ömür boyu taşınmaya değecek olup olmadığı değerlendirilmeli ve durum gerekirse bir uzmanın yardımıyla söylenmelidir.

Aslında bu ‘söylenmeli mi , söylenmemeli mi? ‘ ikileminin arkasında ailelerin kendilerine göre haklı gerekçeleri olduğu da bir gerçektir.Çocuk evlatlık olduğunu öğrendiğinde ailelerin hissettiği ‘ya bizi istemezse,ya gerçek ailesini arayıp bulmak ve onlarla yaşamak isterse’ gibi duygular anlaşılabilir ve son derece insani duygulardır.Yıllarca kendi kanlarından, canlarından olmayan bir varlığa bakıp büyütmek, her türlü cefayı ve sıkıntıyı çekmek,sonra da çocuğa bu durumu söyleyip seçimi ona bırakmak kolay değildir.
Ancak bütün kuşkulara rağmen gerçeği bilmek de çocuğun en doğal hakkıdır.






EVLATLIK OLDUĞU ÇOCUĞA NE ZAMAN/NASIL SÖYLENMELİDİR?


Bir çocuğa evlatlık olduğunu söylemek yeterince zor bir durumken bir de çocuğa bu durumun ne zaman söyleneceği,en uygun zamanın hangi yaşlar olduğu gibi sorulara yanıt bulmak daha da zor bir durumdur.Aslında bunun kesin bir kuralı veya yaş aralığı yoktur.Şartların gerektirdiği her an söylenebilir ama bu şartları doğru oluşturmak çok önemlidir.Eğer çok küçükken evlat edinilmiş bir çocuk söz konusuysa en uygun yaş ‘ben nereden geldim?’ sorusunu sormaya başladığı yaştır ki bu da 3 yaş civarıdır..Bu soruyu soran çocuk alacağı her cevabı sorgulamaksızın kabul etmeye hazırdır.Çünkü zaten bir çocuğun dünyaya gelme aşamalarının bilincinde değildir.Öz çocuk ya da evlat alınma kavramlarının ne anlama geldiğini bilmez.

Söylenen her şey onun için doğrudur.’Ben nasıl oldum,nereden geldim?’ diye soran bir çocuğa verilecek cevap kısa,anlaşılır ve açıklayıcı olmalıdır. ’Biz bir çocuğumuz olmasını çok istedik,uzun bir süre çocuğumuz olmadı, sonra senin gibi güzel çocukların olduğu bir yere ( ya da hastaneye ) gittik.Oradaki en güzel çocuk sendin,bize çok güzel gülümsedin,bize sarıldın,senin bizim çocuğumuz olmanı çok istedik.Birlikte eve geldik.’ türü kısa bir açıklama yeterlidir.Böyle bir açıklamayla çocuğu annesinin doğurmadığı,farklı bir yerden alındığı gibi pek çok mesaj aynı anda
verilebilir.Ama aynı zamanda çocuğun diğer çocuklar arasından özellikle seçildiği,istenerek alındığı ve sevildiği mesajı da vardır.Çocuklar genellikle hoşlandıkları hikayelerin tekrar tekrar anlatılmasını severler.Evlatlık alınan çocuk da böyle bir açıklamayı defalarca duymak isteyecektir.O nedenle yapılan açıklama her seferinde aynı olmalı ve asla değiştirilmemelidir. Çocuk kendisine yalan söylendiği gibi bir düşünceye kapılırsa söylenecek her şeyi reddedebilir.

Yaşı daha büyük olan çocuklar için durum biraz zor olabilir.İlk tepki olarak ‘neden daha önce söylemediniz?’ soruyla karşılaşmak çok doğaldır ve aile de bu tarz sorulara hazırlıklı olmalıdır.Genellikle 6-7 yaşlarındaki çocuklar önce öğrendikleri gerçeği inkar yoluna gidebilirler.Anne babasını kızdırdıkları için böyle söylediklerini düşünebilirler.Terk edilecekleri ve yalnız kalabilecekleri gibi korkular yaşamaları da mümkündür.Çocuğa durum söylenmeden önce ortamın doğru hazırlanması ve söylenmesini gerektirecek şartların oluşturulması gerekir.Çocuk kendisine eskisi kadar önem ve değer verildiğini ve hiçbir şeyin değişmeyeceğini bilmelidir.

Çocuğa aile tarafından söylenmeyen bu gerçek günün birinde hiç istenmeyen yollarla ortaya çıkarsa istenmeyen sonuçlarla karşılaşılacağı unutulmamalıdır.
O nedenle çocuk çok fazla büyümeden bir an önce söylemek çok önemlidir.Erişkin yaşlarda öğrenen çocuk için durum çok sarsıcı olabildiği gibi çocuk yaşadığı şokun acısını ailesinden çıkarmak isteyebilir.Onları terk etmekle tehdit edebilir ve yalancılıkla suçlayabilir.Çünkü bu yaşlarda öğrenen çocuk genellikle ya başkasından öğrenmiştir ya da artık aile istemese de söylenmek zorunda kalınmıştır.

Çocuk ve aile arasındaki güven ve sevgi bağının zedelenmemesi için çocuğun hazır olduğu ve mümkün olan en erken yaşlarda söylenmesi daha doğru bir davranış olacaktır.

ÇOCUĞUN VEREBİLECEĞİ TEPKİLER Çocuklar evlatlık olduklarını küçük yaşta öğrendiklerinde kabullenmelerinde herhangi bir sorun yaşanmıyor.Ancak yaşı büyük olan çocuklar ciddi tepkiler verebiliyorlar.

Özellikle durumu başkalarından öğrenmişlerse ilk tepkileri genellikle kızgınlık ve kırgınlık olabiliyor.Anne ve babalarına karşı güvenlerini yitirmeleri gibi ciddi durumlarla karşılaşıyorlar.Yıllar boyu oluşturulan güven bağı bir anda yıkılabiliyor.
Ailelerin gerçeği saklamalarındaki sebepleri de iyi anlamak gerekiyor. Gerek çocuklarını korumak,gerekse üzülmelerini önlemek amacıyla sakladıkları bu gerçekle umulmadık bir şekilde karşılaşmanın tamiri zor yaralar açacağını bilmek en önemli koşul olmalı.
Çocuğa durum açıklanırken ailenin davranışı çok belirleyicidir.Aile ne kadar rahat ve özgüvenli davranırsa çocuğun yaşayacağı sıkıntı o kadar çabuk atlatılacaktır.Öz çocuk olmadığını öğrenmek her yaş çocuğu için sarsıcıdır.Böyle bir gerçekle karşılaşan çocuğun vereceği her tepki aslında normal olarak görülmelidir.Çocuk durumu öğrendiğinde sadece kırgınlık ve kızgınlık yaşamakla kalmaz,gerçek ailesine karşı kin ve öfke de duyabilir.Onu bırakıp gittikleri için,onu aramadıkları için,kim olduklarını bilmediği için ve daha pek çok nedenden dolayı son derece olumsuz ve aşırı tepkiler verebilir.Aile bu tepkilere karşı duyarlı olmalı ama asla yönlendirici olmamalıdır.

Gerçek ailesine kızan çocuğa ‘evet,seni bırakıp gittiler,biz olmasaydık sen kimbilir nerelerde olurdun?’ türü taraflı konuşmalar yapmak tahminlerin ötesinde büyüklükte bir hata olur.Çocuk ne kadar şiddetli tepkiler verirse versin,sonuçta gerçek ailesini merak edebilir,onları görmek ve tanımak isteyebilir.Yaşı çok küçükken öğrenmiş olsa bile büyüdükçe durumu kavrayıp gerçek ailesini aramak isteğini duyabilir.
Buradaki asıl amaç niçin onu bıraktıklarını öğrenmek ve cevabını onlardan duymaktır.Onu büyüten anne ve babasının söyleyeceği hiçbir şey onu ikna etmeye yetmez.Onları aramak isteyebilir.Böyle bir durumda eğer gerçek anne babanın bilgileri varsa anlatılmalı ve mümkün olursa görüşmeleri sağlanmalıdır.

Aileler bu konuda büyük endişe duyarlar.Çocuğun bir daha kendilerini istemeyeceğini ve gerçek ailesiyle yaşamak isteyebileceğini düşünürler. Genellikle böyle bir şey olmaz.Bazı durumlarda çocuğun gerçek ailesiyle bir kere görüşmesi yeterli olur ve çocuk onu büyüten ailesine daha fazla bağlanabilir.Bazen çocuk gerçek ailesiyle de zaman zaman görüşmek isteyebilir.Bu da çok doğal karşılanmalı ve engellenmemelidir.Çocuklar tepkilerinde aşırı olabilirler.Ama unutulmaması gereken şey, yaşadıkları durumun karmaşıklığı ve ve içine düştükleri kaostur.Çocuğu büyüten aile yaşadıkları duygu durumunu açıklarken son derece samimi ve rahat davranırsa verilen bu aşırı tepkiler bir süre sonra daha ılımlı bir hale dönüşür.Gerçekten sevilerek,sıcak bir aile ortamında büyümüş hiçbir çocuk bu ilgiye ve şefkate arkasını dönüp gitmez.O nedenle evlatlık olarak alıp kendi öz çocukları gibi büyüttükleri çocuklarını kaybetmeleri gibi bir durum söz konusu olamaz.Kendilerine duydukları güven,çocuğun da onlara duyduğu güven olacaktır ve bir çocuk için öncelikle güven önemlidir.


AİLELERE ÖNERİLER Hiçbir kan bağı olmayan bir çocuğu alıp büyütmek,ona güvenli ve sevgi dolu bir hayat sağlamak gerçekten çok önemli bir sosyal sorumluluktur. Ancak öncelikle çok yüce bir davranıştır.Tüm toplumlarda ve geleneklerde büyük değer taşır.İnsanlar kendi öz çocuklarına karşı olan görevlerini yerine getirmekte bile ihmalkar davranabiliyorken,bir başkasının bırakıp gittiği bir canlıyı sahiplenmek tarifi zor bir duygudur.Gerçekten taktir edilecek en önemli toplumsal görevlerden biridir.
Bu duygularla karşılanan evlat edinme son zamanlarda ülkemizde de teşvik edilmekte ve yetiştirme yurtlarında ya da çocuk esirgeme kurumlarında kalan çocuklara aile ortamlarında büyümeleri açısından bir kapı açmaktadır.

Normal yollarla çocuk sahibi olamayan çiftlerin başvurduğu bu yöntem topluma kazandırdığı sağlıklı bireyler açısından ciddi önem taşımakla birlikte bazı sorunları da beraberinde getirmektedir.

Evlatlık alan aile büyüttükleri çocuğun bir gün gerçeği öğrenerek,onları bırakıp gitmesinden endişe duymaktadır.Çocuğa gerçeğin söylenmesi ya da söylenmemesi gibi bir ikilem yaşamakta ve eğer söylenecekse de bunun nasıl olacağı konusunda sıkıntılar yaşamaktadır.

Bu konuda anne babaların içini rahatlatacak bir konu var ki o da şu ana kadar doğru davranış kalıplarıyla büyütülmüş ve gerçek kendisine uygun zamanda,uygun biçimde anlatılmış hiçbir çocuğun ona sevgi ve güven sağlayan yuvasını bırakıp gitmediğidir.
Öz çocuğu büyütmekle evlatlık bir çocuğu büyütmek arasında hiçbir fark yoktur.Hatta doğal yollarla çocuk sahibi olan çiftlere göre evlat aldıkları çocuğu büyüten aileler arasında olumlu yönde bazı farklılıklar olduğu bile söylenebilir.Kendiliğinden çocuk sahibi olan insanlar hasretle bekleyerek bir çocuk sahibi olmanın ne olduğunu çok iyi bilmeyebilirler.Uzun yıllar bir çocuk için beklemek ve sonra uğrunda emek ve zaman harcayarak bir çocuk edinmek,o çocuğu büyütürken yaşanan sıkıntıları ve güçlükleri hafifletebiliyor.

O nedenle evlat edinen ailelerin yaşadıkları ‘acaba bu çocuğu sevebilecek miyiz,onun için gerçek bir aile olabilecek miyiz,ilerde bizi bırakıp gider mi?’ gibi kuşkular çok yersizdir.
Çocuklar sevildiklerini,önem verildiklerini bilmek isterler.Güven dolu bir ortamda sağlıklı bir ailede çocuk büyütmek ister öz olsun ister evlatlık olsun çok ciddi bir özveri ister.Aslında doğru bir zamanlamayla evlatlık olduğunun söylenmesi çocuk açısından hiçbir farklılık yaratmaz ve ailelerin bu konuda endişelenmelerini gerektirecek bir duruma yol açmadan kabul görür.Yaşanılan durumla ilgili pek çok endişenin sadece önyargılardan kaynaklandığı bilinmelidir.Önyargılardan uzak son derece rahat ve içten bir ortamda büyüyen çocuk için en önemli şey ona bakıp büyüten ailesidir. Aile ise onu doğuran,dünyaya gelmesine aracı olanlar değil sevgi ve emek harcayanlar,ona önem ve değer verenlerdir.Her çocuk yaşı kaç olursa olsun böyle bir kıyaslamayı yapabilir ve gerçekten ait olduğu yerin neresi olduğuna karar verebilir.

Bu konuda endişe yaşayan anne-babaların içlerini rahatlatmak açısından konuyu yaşanmış bir olayı anlatarak bitirmekte fayda var:

Bir ilköğretim okulunda öğretmen ders anlatıyor ve konu da evlat edinilmiş çocukla öz çocuk ne demek,aralarında nasıl bir fark var.
Öğretmen sınıfa soruyor:Evlat edinilmek ne demek bilen var mı?
Bir kız çocuğu parmak kaldırıyor ve ‘ben biliyorum öğretmenim’ diyor.Öğretmen küçük kızı kaldırıyor ve soruyor:Nerden biliyorsun?
‘Çünkü’ diyor kız; annemle babam beni evlat edinmişler.
‘Peki fark nedir’ diye soruyor öğretmen.Küçük kız cevaplıyor:
Öz çocuk annesinin karnında büyür.Ama ben annemin kalbinde büyümüşüm....

Bir çocuk sevildiğinden bu kadar emin olabiliyorsa ona bu duyguyu verebilen anne babanın gerçek bir anne baba olduğundan kim kuşku duyabilir ki?Ve bu çocuğun o ailenin öz çocuğu mu olduğu ya da evlat mı edinildiğinin ne önemi var ki?
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Evlat Edinme ve Psikoloji: Evlatlık Olduğu Çocuğa Söylenmeli Mi/Nasıl Söylenmeli?" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.Serap DUYGULU'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.Serap DUYGULU'nun izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     36 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.Serap DUYGULU'nun Yazıları
► Evlat Edinildiği Çocuğa Ne Zaman Söylenmeli ? Psk.Dnş.Begüm KODALAK BİLİK
► Boşanma Çocuğa Nasıl Açıklanmalıdır? Psk.Dnş.Alaaddin DEBGİCİ
► Çocuğa Özgüven Aşılama Nasıl Olmalıdır? Psk.Günay BAYDAROĞULLARI
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,976 uzman makalesi arasında 'Evlat Edinme ve Psikoloji: Evlatlık Olduğu Çocuğa Söylenmeli Mi/Nasıl Söylenmeli?' başlığıyla benzeşen toplam 24 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Baba Çocuk İlişkisi Kasım 2016
► Alınganlık Kasım 2016
► Kıskançlık Kasım 2016
► Yılbaşı ve Çocuklar Kasım 2016
◊ Dizi Dizi Hayatlar Ekim 2010
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


10:58
Top