2007'den Bugüne 92,309 Tavsiye, 28,219 Uzman ve 19,977 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Kültür ve Anksiyete
MAKALE #5352 © Yazan Psk.Mehmet DİNÇ | Yayın Ağustos 2010 | 6,724 Okuyucu
Giriş

Anksiyete günlük hayatta her bireyin yaşadığı/yaşayabileceği bir ruh halidir. Ancak bir problem olarak anksiyetenin hem toplumumuzda hem de dünyanın birçok yerinde artış göstermesi konu ile ilgili yapılan çalışma sayısını artırmıştır. Bu makalede anksiyete ile ilgili çok kısa bir tanımın ardından psikolojik problemlerle kültürün ilişkisi tartışılacak ve devamında da anskiyete ve kültür arasındaki ilişki incelenecektir.

Anksiyete Nedir?

Anksiyete bütün insanların ortak olarak yaşadığı en yaygın psikolojik problemlerden bir tanesidir. Türkçede kaygı, endişe, sıkıntı ve bunaltı gibi kelimelere karşılık gelebilecek olsa da herhalde anksiyeteyi en iyi somatik belirtilerin de eşlik ettiği, normal dışı, nedensiz bir tedirginlik ve korku hali olarak tanımlayabiliriz. Anksiyetede en önemli nokta anksiyete yaşayan kişinin içinde bulunduğu durumu “kötü bir şey olacakmış hissi”, “hoş olmayan bir endişe hali” ya da “nedensiz bir korku” şeklinde ifade etmesidir. Kötü bir şey olacakmış hissini gerçek bir tehlike sonucu yaşayan herkes nasıl şiddetli bir korku duygusuyla beraber kalp çarpıntısı, titreme, terleme, gözbebeklerinde büyüme, ürperme vb. fiziksel tepkiler gösterirse, anksiyete yaşayan kişi de gerçek bir tehlike olmamasına karşın endişe ve korku hislerinin sonucu söz konusu tepkileri verir. Bu aşamada bir noktanın altını çizmekte fayda var. Anksiyeteyi her insanın günlük yaşam içerisinde farklı zamanlarda ya da farklı durumlarda yaşaması çok normaldir. Normal olmayan uyaranın şiddeti ile ortaya çıkan durumun uyumlu olmaması, zamanla azalmak yerine değişmemesi hatta şiddetlenmesi, klinik tabloya ağırlıklı olarak fiziksel belirtilerin hakim olması ve işlevselliğin bozulmasıdır.
Anksiyete Bozuklukları DSM-IV-TR’a göre:
* Panik Atağı
* Agorfobi
* Agorafobi Olmadan Panik Bozukluğu
* Agorafobi ile Birlikte Panik Bozukluğu
* Panik Bozukluğu Öyküsü Olmadan Agorafobi
* Özgül Fobi
* Sosyal Fobi (Sosyal Anksiyete Bozukluğu)
* Obsesif-Kompulsif Bozukluk
* Travma Sonrası Stres Bozukluğu
* Akut Stres Bozukluğu
* Yaygın Anksiyete Bozukluğu
* Bir Genel Tıbbı Duruma bağlı Anksiyete Bozukluğu
* Madde Kullanımının Yol Açtığı Anksiyete Bozukluğu
* Başka Türlü Adlandırılamayan Anksiyete Bozuklukluğu
olarak sınıflandırılmıştır.

Anksiyete bozukluklarında; kişilik özelliklerinin, çocukluk döneminde anne-babanın ayrılığı ya da vefatının, cinsiyetin ve kalıtımın etkili olduğu görülmüştür.
Bazı kültürlerde anksiyete farklı algılanmakta ve adlandırılmaktadır. Çok sayıda kültür anksiyete kelimesini kullanmamaktadır. Chen ve diğerlerinin yürüttüğü bir araştırmaya göre Asya ülkelerindeki insanlar anksiyete bozukluğuna eşlik eden semptomlarla ilgili anksiyete kavramını kullanmıyorlar. Bunun yerine “sinirli olma” ya da “gergin olma” terimlerini kullanmayı tercih ediyorlar. Çünkü Asya kültürleri dahil bir çok kültürde bir kişinin anksiyete problemi yaşadığını ifade ya da kabul etmesi bir zayıflık işareti olarak görülüyor. Dolayısıyla Asya kültürlerinde anksiyete semptomları kendini; toplum içerisinde daha kabul edilebilir görüldüğü için fiziksel problemler olarak gösterir.
Bu noktada anksiyete ya da diğer psikolojik problemlerle ilgili olarak kültürün halihazırda literatürdeki yerine bakmak ve belki o yerin doğruluğunu sınamak lazımdır. Her ne kadar insan davranışlarının içinde yaşadığı kültürden soyutlayarak anlamanın mümkün olmadığının fark edilmesiyle psikiyatrinin öncülüğünde Batı tıbbı biyomedikal modelden biyopsikososyal modele geçtiyse de Batı olarak adlandırılan kültür alanına giren ülkelerde söz konusu kültüre mensup araştırmacıların oluşturduğu DSM ya da ICD ile insanı ve davranışını anlamaya çalışmak mümkün değildir. Çünkü farklı kültürlerde yaşanan duygular farklı biçimde kavramsallaştırılmakta ve farklı biçimlerde çözüm aranmaktadır. Ayrıca ruhsal hastalıklar tanımları, yaygınlıkları ve sonlanışları itibariyle kültürden kültüre değişmektedir. Dolayısıyla Batı psikiyatrisinin teorik çerçevesi, zihin/beden ikiliği ve kişilik kavramları, psikiyatrik sınıflama sistemleri ile dünyanın bir diğer ucundaki farklı kültüre mensup insanı anlayıp tedavisine çalışmak oldukça garip sonuçlar doğuracaktır. Nitekim konuyla alakalı Scheper-Hughes’in dikkatimizi çektiği örnek Batılı psikiyatrik bilginin kuzeydoğu Brezilya’da yayılması ve uygulama sahası bulmasının nasıl nahoş sonuçlar ortaya çıkaracağına yönelik son derece manidardır. Şeker kamışı keserek geçimini temin eden işçilerin günlük kalori alımı 1500 kalori civarında ve bu insanlar yarı-aç yaşıyorlar. Bu insanlar zayıflık, titreme, yönelim kaybı, çökkünlük ve duygusal iniş çıkışlarla giden bir halk hastalığına yakalanmış kabul ediliyorlar. Nervos adı verilen bu hastalığı yakıştıranlar o bölgedeki biotıp uygulayıcıları ve eczacılar. Bu nedenle bir dolu psikotrop (ruhsal sistem üzerine etkiyen) ilaca boğuyorlar bu işçileri. Halbuki nervos bulguları olarak değerlendirilen bulguların ekseriyeti açlığın ve açlıktan ölecek durumda olmanın ürünü. Tanıyı yakıştıranlar, bir dilim ekmek verseler düzeltecekleri “hasta”larını ilaçlarla daha kötüleştiriyorlar. Konuyla iligli Higginbotham ve Marsella’nın tespitleri ilginç: İnsan problemleri konusunda hükümranlığı botıbbı muhakemeye vermek bozukluğun psikolojik, politik ve ekonomik işlev seviyesindeki açıklamalarını ortadan kaldırır. Böylece fakirlikten, ayrımcılıktan, rol çatışmasından kaynaklanan problemler tıbbı olarak tedavi edilir. Önleyici ve iyileştirici müdahalelerle, psikososyal stres kaynaklarının azaltılması gözden kaçırılmış olur”

İşte bu nedenlerden dolayı Kleinman , bir kültür için geliştirilen nozolojik bir kategorinin başka bir kültüre uygulandığında bütünlüğünü ve geçerliliğini yitirdiğini düşünmektedir. Kleinman bu sorunu "kategori hatası" olarak adlandırmaktadır. Yine bu konuyla alakalı çalışmalar yapan Manson standart görüşme ölçekleri farklı dillere uyarlanırken uygulanan çeviri-geri çeviri yönteminin diğer dillerdeki duygu ifade eden pek çok sözcüğün gözden kaçırılmasına neden olduğunu tespit etmiştir. Good ise bu probleme çözüm olarak DSM çok eksenli tanı sistemine hastanın durumunun kendisi ve yakınları tarafından kendi kültürlerinin bakış açısıyla değerlendirilmesini içeren altıncı bir eksen eklenmesini önermiştir.

Konuyu genelden özele, bütünden parçaya indirmek gerekirse anksiyete ve kültür arasında da oldukça yakın bir ilişki olduğunu söyleyebiliriz. Her ne kadar küreselleşme tüm dünyayı küçültüp egemen kültür olan Batı kültürünün yaygınlaşmasına neden olarak anksiyete ve benzeri psikolojik problemlerin her geçen gün daha çok sayıda toplumda görülmesine sebep olsa da yaşantı anlamında problemin ortaya çıkış sebepleri ve buna bağlı olarak semptomları kültürden kültüre farklılık göstermektedir. Mesela yaygın anksiyete bozukluklarından biri olan sosyal fobiyi ele aldığımızda; Asya kültürüne sahip Japon, Çinli ve Koreli sosyal fobiklerle Amerikalı sosyal fobikler arasında problemi ortaya çıkartan düşünce anlamında ciddi farklılıklar vardır. Asyalı tipik bir sosyal fobik başkalarını rahatsız etmekten korkarken, Amerikalı tipik bir sosyal fobik başkaları tarafından rahatsız edilmekten korkmaktadır. Asya kültürlerinde kokusuyla ya da bakışıyla başkalarını rahatsız ettiği düşüncesinin artıp sosyal fobiye dönüştüğü vakalar varken Amerikan kültüründe başkaları tarafından utandırılacağı korkusu sosyal fobiye dönüşen vakalar vardır. Yapılan araştırmalar bu durumun ortaya çıkmasında en önemli faktörün kültüre bağlı çocuk yetiştirme tutumlarında yattığı görüşündeler. Asya kültüründe çocuk yetiştirme tutumları oldukça katı, kontrolcü, ahlakçı ve toplum merkezli iken Anglo Amerikan kültüründe çocuk yetiştirme tutumları psikolojik ve birey merkezlidir. Bu noktada Asya’da referans noktası diğerleri yani toplum iken Amerikan kültüründe bireydir. Mesela Asyalı bir anne çocuğunu överken ya da azarlarken “Baban (ya da deden, amcan, komşuların, ataların) senden çok mutlu olacaklar veya sana çok darılacaklar.” söz kalıplarını kullanır. Anglo Amerikalı anne ise “seni seviyorum” yada “senden nefret ediyorum” diyecektir.

Konuyla ilgili bir tek yukarıdaki örneğe bağlı kalarak kros-kültürel psikiyatrinin Jane Murphy’e göre en önemli sorunu olan dünyayı modern ve geleneksel şeklinde ikiye bölmesi yanlışına düşmemek için İngiltere, Estonya, İsveç, İspanya ve Türkiye’nin içinde olduğu 5 Avrupa ülkesinde yapılan sosyal beden anksiyetesi ölçeği geçerlilik-güvenirlik araştırmasına bakmak faydalı olacaktır. Söz konusu araştırmanın neticesinde de kültüre bağlı faktörler neticesinde her ne kadar söz konusu ülkelerin hepsi Avrupa’da olsalar da farklılıklar ortaya çıkmış ve bu farklılıklarda İngiltere, İspanya ile; Türkiye, İsveç ile benzeşirken Estonya tek kalmıştır. Yine plasebo etkisi ve anksiyete bozuklukları ile ilgili yapılan kültürlerarası bir çalışmada İtalyan, Amerikan ve Alman hastalarda oldukça farklı sonuçlar gözlenmiştir. Araştırma sonucunda Alman hastaların plasebo etkisinden en çok yararlananlar olmasının sebepleri ile ilgili araştırmaların sonucunda tıp biliminin Alman kültüründe ciddi bir otoriyete sahip olması, duygusal dengeye Avrupa’da en çok önem veren ülke olması ve Almanların durumu daha iyi bilen birine dayanması çıkmıştır.

Sonuç

Her geçen gün dünya çapında daha çok insanın hayatında problem olarak yer almaya başlayan anksiyete ile kültür arasında hem ortaya çıkaran sebepler hem de ortaya çıkış tarzı ile ilgili çok yakın bir etkileşim vardır. Her ne kadar globalizasyon dünyayı tek kültürlülüğe doğru götürmekte olsa ve dolayısıyla psikolojik problemler benzeşmeye başlasa da ruh sağlığı çalışanlarının kültürün insan hayatındaki şekillendirici ve etkileyici gücünün farkında olarak muhatabını içinde bulunduğu kültür içerisinde anlamaya çalışmaları ve ona kendi kültürü içerisinde yaklaşmaları en verimli tedaviye götürecektir.

Kaynaklar
1- Chang, S.Choo (1997) Social Anxiety (phobia) and East Asian Culture, Depression and Anxiety, 5:115-120.
2- Cimilli C (2001) Depresyonda Sosyal ve Kültürel Etmenler, DUYGUDURUM DİZİSİ, 4:157-168
3- Chen, Jian-P., Reich, L., & Chung, H. (2002). Anxiety Disorders. Western Journal of Medicine.176:4.
4- Hagger M. S., F. H. Asci, M. Lindwall, V. Hein, O. Mulazimoglu-Balli, M. Tarrant, Y. Pastor Ruiz,V. (2007) Sell,Cross-cultural validity and measurement invariance of the social physique anxiety scale in five European nations, Scandivanian Journal of Medicine and Science in Sports, 17: 703–719
5- Kleinman A (1977) Culture, depression and the "new" crosscultural psychiatry. Soc Sci Med, 11: 3-11.
6- Sayar K, Göka E (2001) Bir Bilim Olarak Psikiyatri, İstanbul:Kaknüs
7- http://coy.state.va.us/Modalities2005/Anxiety05.pdf
8- http://www.genbilim.com/content/view/3448/38/
Not: Bu yazı Başka Psikiyatri ve Kültür Dergisinde de yayınlanmıştır
     1 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler  
► Psikoterapi ve Kültür Psk.Dnş.Abdurahman ÇAVDAR
► Depresyon ve Kültür Entegrasyonu Psk.Sümeyye ARSLAN
► Popüler Kültür ve Televizyon Psk.Mehmet CEYLAN
► Kültür ve İnsan İletişimine Dair Bir Araştırma Psk.Rümeysa Betül SEYİTHANOĞLU
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,977 uzman makalesi arasında 'Kültür ve Anksiyete' başlığıyla benzeşen toplam 21 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
 
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


09:04
Top