2007'den Bugüne 92,259 Tavsiye, 28,211 Uzman ve 19,973 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Seri Katiller Üzerine Bir Deneme
MAKALE #557 © Yazan Psk.Ahmet ERKAN | Yayın Ocak 2008 | 21,447 Okuyucu
Yaklasik 2 yil önce, isledigi seri cinayetler sonrasi yine bir cinayet hazirliginda iken yakalanan seri katiller ülkede korku saldigi bir ortamda konunun akzuelligi üzerine, bir hukukcu sitesinde (ayni zamanda eski bir savci olmam nedeniyle) bir sunum olarak 5 bölüm halinde yayimlamistim.

Ilgi duyan okurlarimizin emrine sunuyorum.

Saygilarimla...

Ahmet Erkan.

______________________________________________________________

SERİ KATİLLER (1)

Degerli Arkadaslar,

hemen her toplumun korkulu rüyasidir, seri katiller...
Insanlar, onlarin varliklarini hatirlayinca geceleri kapilarinin sürgülerini bir kez daha kontrol ederler, yanliz yasayan insanlar ise isiklarini uzun süre söndüremezler ve kolay kolay uyku tutmaz onlarin varligini hatirladiklarinda...

Onlari, bu sekilde esrarengiz, korkunc ve bir o kadar da sürükleyici kilan faktor ise, günlük hayatta onlari normal insanlardan ayirmanin neredeyse imkansiz olusudur. Toplumlar onlari cok zaman, örnegin ögretmen, ev hanimi, taksi söförü, itibarli doktor, hukukcu, polis, asker, isci, issiz, esnaf, zenaatkar, ya da siradan herhangi bir vatandas olarak yasarlar, görürler.

Seri katilleri korkutucu kilan bir baska faktor ise, onlarin sectikleri kurbanla aralarinda her hangi bir problem ya da gecmise dayali bir iliski olmamasi, hatta her hangi bir tanisikligin bulunmamasi. Yani onlari hayatlarinda belki hic görmemis her hangi bir insan, aniden onlarin bir kurbani olabilir. Oysa onlar kendilerini hic görmemis ve kendileriyle hic karsilasmadiklari bir insani, kendilerine kurban olarak secip uzun süreden beri takip etmis olabilirler.

Peki ama kimdir bu seri katiller? Nasil özelliklere sahiptirler? Onlari hunharca cinayet islemeye, kendilerine en ufak bir zarar bile vermemis insanlari cok zaman sadistce iskence yaparak öldürmeye iten sebepler nelerdir? Onlar, gercekten de inanildigi gibi „deli“ mi dir, ruh hastasi midir? Ceza ehliyetleri bakimindan her hangi bir özellik arzederler mi? Ic dünyalarinda ne gibi psikolojik dinamiklere sahiptirler? Saik ve motifleri nelerdir? Kendi aralarinda hangi gruplara ayrilirlar? Onlari önceden tahmin etmek ve önlemek mümkün müdür? Cinayetlerinden sonra onlari tespit etmek ve ele gecirmek icin belki nelere dikat edilebilir? Seri katillerin kurbanlari genelde hangi tipte insanlardir ya da kimler en fazla onlarin kurbani olma riskini tasimaktadir? Bu konularda, istatistikler ne diyor? Ülkemiz seri katil fenomeni ile ilgili hangi durumda? Toplumumuzda seri katilleri yaratan faktörler nelerdir? Bu ve benzer sorulara, belki biraz da psikolog gözüyle, sizlerle beraber cevap bulmaya calismak istiyorum izniniz olursa.

Seri katil fenomeni aslinda her toplumda az ya da cok rastlanilan bir olgudur. Istatistiklere göre su an bünyesinde en fazla seri katil barindiran devletlerden sayilan, ABD’de 350-400, Rusya ve Kanada’da 300 seri katilin “serbest dolastigi” tahmin edilmektedir. Kriminalistler bu rakamin Almanya’da 20-50 arasinda tahmin etmektedirler.

Bendeniz bu rakamin ülkemizde, iyimser bir tahminle 250-300 arasinda oldugunu tahmin ediyorum (salt spekulasyon ve benim subjektif tahminim), bunun gerekce ve verilerini asagida ya da yazimin diger bölümlerinde izah etmeye calisacagim. Bendenizin bir baska tahmini ise, bu rakamin ani ve asiri degisen toplumsal yapi nedeniyle yakin gelecekte daha da kabarabilecegi! Buna da asagida deginilecektir.

Peki bu konu bizler icin neden önemli?

Bildiginiz gibi, hakim-savci olarak bizlerin görevi, islenen suclarda sadece zabitanin elde ettigi deliller isiginda, islenen fiili TCK’da belirtilen tipiklige uyarlayip, yakalanan sanigi yasa cercevesinde ceza vermek degil, öncelikle delilleri toplayarak saniga ulasmaktir. Uygulamada her ne kadar özellikle cinayetlerde büyük ölcüde, zabitanin bilgi ve tecrübesine güvenerek delillerin tesbiti ve saniga ulasma onlar eliyle yapilsa da, bu is öncelikle savcilarimizin, yani bizlerin isidir.

Bu itibarla, seri katiller hakkinda yüzeysel de olsa bilgi sahibi olmanin, böyle bir durumla karsilasildiginda delillerin daha saglikli toplalanarak faili tesbit edebilmek icin önemli oldugunu düsünüyorum.

Sizlere yazacagim yazi, aktaracagim örnek olay nedeniyle belki bir parca uzun olacaktir, ve 1 ya da 2 gün icerisinde ön sayfada gözden kaybolacaktir, ancak konunun burada tartisilmasi ile eger bir tane seri katilin yakalanmasi saglanacak ve bu sayede de bir vatandasimiz bile bir cinayete kurban gitme tehlikesinden kurtulacak olsa, gerek benim yazarken verdigim emege, gerekse sizlerin okurken ve/veya cevap-katki yazarken verdiginiz emege degmis olacaktir.

Konu hakkinda bilgi vermeden önce, Almanya’da taninmis bir kriminalist olan Stefan Harbort’un „Mörderisches Profil“ adli eserinden, Fantom, Kilot Fetisisti Katil olarak taninan, 1999-2001 yillari arasinda isledigi korkunc, sinsi, hunharca ve ani cinayetlerle, ülkemiz standartlarinda büyük sayilabilecek bir sehirde belirli saatten sonra adeta hayati donduran bir seri katilin mahkeme ve polis kayitlarina dayanan cinayetlerini izninizle özet olarak aktarmak istiyorum.

____________________________________________________

SIYAH ADAM:

O, 4 aralik 1999 günü sabaha karsi posta kutusunun yakinlarinda bir yerde kurbanina sinsice sokulmustu. Bir düzine cinayet masasi polisi, 5x12 metrelik iki bina arasindaki yesillik bir alandaki her bir gazel ve cayir parcasini ters ceviriyordu, iz sürmek icin! Fakat bosuna! 3 saatir devam eden yagmur tüm kan izlerini, parmak izlerini, önemli izleri silip süpürmüstü. Cesedin bulundugu mintika üzerinde bir polis helikopteri sürekli dönüp duruyordu.

Saat sekize dogru pastaneden simit almak icin disari cikan bir kadin korkunc cinayeti farketmisti. Acil servis doktoru, sadece yasli kadinin öldügünü tespit edebilmisti: Getrud Droste, 66 yasinda, Kehler Gazetesinde dagitici. Muhtemelen ceset orada 3 saattir farkedilmeden yatiyordu. Freiburg’tan bir adli tip uzmani cesedin her tarafina dagilan 16 bicak darbesi bulmustu. Ölüm sebebi iki bicak darbesiydi, biri kalbe ikincisi de bogaza vurulmustu. Muhtemelen ince uzun bir bicak kullanilmisti. Bicak olay yerinde birakilmamisti. Her hangi bir tecavüz izi yoktu. Ancak kurbanin kilotu cikartilmisti.

Bu cinayet, Almanya-Fransa sinirinda bulunan Kehl am Rein’de kisa sürede islenen cinayetlerin ücüncüsüydü. 53 gün icinde, kripo’nun (kriminal polisler) “Fantom” olarak niteledigi seri katilin isledigi 3. cinayet! Fantom, 11 ekimde sectigi ilk kurbaninin, yaslilar yurdunda bakicilik yapan 22 yasindaki Vera Goms’un kafasini isyerinin hemen disinda parcalamisti. Ilk önce kafatasina vurdugu cekicle kafasini ezdikten sonra onun da pantolon ve kilotunu cikartmisti. Genc kadin bir gün sonra kendisine bir daha gelemeden öldü. Dogrudan olayi gören bir tanik yine yoktu. Sadece bir ciglik duyulmustu, hepsi o kadar!

6 hafta sonra, 23 kasimda Mechtild Bertram “Kilot katilinin” cinayetinden kil payi kurtulmustu. Saat 04.30 da ise gitmek icin bisikletinin kilidini actigi esnada, mechul katil sessizce arkasindan yaklasmisti. 39 yasindaki market calisani kadin kafasinin arkasinda siddetli bir darbe hissetti, kendisinde bagiracak takati ancak bulabilmisti. Mechul adam bir cismi daha kadinin vücüdüna sapladi, ancak kadinin sesini duymus olan kocasinin gelmesi üzerine yine sessizce karanlikta sivismayi basardi. Agir yarali kadin mechul katili cok az tanimlayabilmisti: “ uzun siyah bir adam!”. Ortalik cok karanlikti. Tek delil, karda olusmus olan ayakkabi izi. Cinayetten kil payi kurtulan kadin, „ saldiridan fiziki anlamda kurtuldum, ancak ruhsal anlamda cok korkar oldum“ seklinde demec vermisti ve sehrin tüm sakinleri gibi beklentisini dile getirmis ve „nihayet herif yakalanmali“ demisti.

Basin toplantisi düzenleyen bassavci da halki rahatlatmak yerine, daha da aci bir tablo cizmisti. „Tüm olaylardan sonra, islenen cinayetlerin bir birinden bagimsiz olaylar oldugunu kabul edemeyiz“ demisti, yani seri cinayet! Cinayet masasi sefi ilave etti: seksual saikli bir seri cinayet! 40 kisilik cinayet masasi detektifleri bulgulari bir pinwanda yapistirmis, cinayetler arasinda ortak noktalari ariyordu. Her üc cinayet de 3.15 ve 05.00 arasinda ve benzer sekillerde islenmisti: ani bir baskin ve cok agir bir siddet ve güc kullanma suretiyle! Kurban iki olayda, genital bölgeleri soyulmus vaziyette birakilmisti. Tüm kurbanlar kadindi, ancak tecavüz edilmemislerdi, fail 30-40 yaslarinda, o bölgeyi cok iyi bilen birisi olmaliydi. Olay yerleri sehir icinde bir birine yakin 1 km lik alanda. Katil, kurbanlarini uzun süreden beri takip etmisti. Sonuc: Her üc olay da ayni fail tarafindan islenmisti! Ve muhtemelen yakinda yine isleyecegi cinayetlerle boy gösterecekti!

Tüm sehir korku icerisinde, sehrin huzuru tamamen kaybolmustu, her gece 36 polis sürekli devriye gezmesine ragmen tüm insanlar korku icerisindeydi, saat 22 den sonra cadde ve sokaklar bombos kaliyor, calisan kadinlar erkek meslektaslari tarafindan evden alinip getiriliyor, hatta gece kuluplerinde calisan kadinlar icin özel servisler düzenleniyordu..

Hava kararir kararmaz dükkanlar ve isyerleri hemen bosaliyor ve millet evine cekilmeye basliyordu. Zira karanlikta, her köse basinda aniden katil belirebilir ve bir kac saniyede her sey olabilirdi. Ölümcül kader herkesi yakalayabilirdi, daha dogrusu her kadini!

Saat 04 ve 06 arasinda 30.000 kisilik bir sehir bombostu, her bir gazelin cikardigi ses, ufak bir plastik poset sesi duyulur durumdaydi. Adeta bir hortlaklar sehri! Geceleri sadece bir kac erkek disari cikmaya cesaret edebiliyordu. Cadde ve sokaklarda ziddina o kadar da aydinlik(latilmis)ti!

Bir cok polis gece yollarda, bu saatlerde disarida olan her erkek süpheliydi. Hatta polisler karsilikli bir birlerine dikkat ediyor ve kontrol altinda tutuyorlardi. Kolay degil, ortalikta her an her yerden ortaya cikabilecek bir seri katil dolaniyordu. Bu belki de polislerden biri de olabilirdi. Okullarda, korku dolu dedikodular dolaniyor, “17 yasinda bir kiz ölü bulundu!” Herkes sürekli bir seyler gördügüne ya da duyduguna inaniyordu. Yavas yavas polise karsi da bir güvensizlik baslamisti. Katili yakalatana, polis tarafindan 50.000 DM ödül konmustu.

Son cinayetten sonra, kripo 600 ihbar aldi. Bu arada Straßburg (Fransa) polisine de bilgi verilmisti. Sebep: 25 temmuz 1999 orada da bir fahise ayni sekilde öldürülmüstü; sabaha karsi, aniden ve agir siddet kullanmak suretiyle. 29 yasindaki kadinin cesedi büyük bir binanin arka bahcesinde bulunmustu. Ayni durumda, vücudun karindan alti ciplak! Otopsi raporuna göre ölüm sebebi: “sagdan sola dogru aniden ve siddetle cevrilen boyun kemiginin kirilmasi”. Tecavüz burada da yok. Tüm cinayetler 5 kmlik bir alanda. Buna ragmen fransiz mercileri, kendi sehirlerinde seri katilin olamayacagi iddiasinda ve alman mercileriyle isbirligine yanasmakta cekimser.

Bu esnada bir kriminal psikologun kamu oyuna yaptigi, katilin kimligini tesbite yönelik erken aciklamalar, detektiflerin isini daha da zorlastirmisti. Öyle ya, bu aciklamalardan hareket eden katil, taktik degistirerek yakalanmasini güclestirebilirdi.

Vatandas sehirde insiyatifi eline almak istiyordu, ve „Kehl’de güven“ adli seminer ve toplantilar düzenleniyor ve halk kendilerini nasil sakinacaklari konusunda bilgilendirilmeye calisiliyordu. Iki cinayetin üniversite yurdu bölgesine yakin islenmesi nedeniyle, kripo ögrencilere tavsiyede bulunmustu, „en az ikiser kisi gezin!, böylece katil saldirmaya cesaret edemez belki!“. Savunma amacli degisik el silahlari satiliyor, spray, sinyal cihazi, elektroşoker vs.. Herseye ragmen fakat mutlak bir koruma yok, korku gittikce büyüyordu.

Iste birden bire fantom katil yine sahneye cikti, aniden!! Gazete dagiticisi kadinin cinayetinden sadece 10 gün sonra, 14 aralikta, esrarengiz katil, isledigi cinayetin bulundugu yerin hemen karsisindaki binayi hedefine kilitlemisti bu kez. Oradaki pasta firininin arka girisinin bulundugu yere saklanarak 20 yasindaki tezgahtar kadinin gelmesini beklemeye baslamisti. Ancak kadin sansliydi. Katil, firindan teslimat almak üzere gelen arabanin isigini görünce kaybolmustu! “ Onu yakinen gördüm! Beni görünce kayboldu“ diyebilmisti söför.

Tanik, katili tanimlamisti, „35-40 yaslarinda, 1.80-1.83, sportif-ince yapili, esmer, kalin biyikli, kafasinda koyu yün sapka!“

Detektifler, tanigin gercekten katili gördügünden yola cikarak hemen fantom resimlerini cikartarak dagittirdilar, sehrin hemen her yerinde katilin fantom resimleri geziyordu. Insanlarda katilin yakalanmak üzere olduguna dair bir ümit belirmisti. Tüm elde edilen bilgiler degerlendirildi ve 20 kadar ev arandi. Ancak yine sadece koskoca bir „hic“ bulunabildi, aranan ev sakinlerinin hepsinin de gecerli birer alibileri (olay aninda, olay yerinde olmama) vardi. Yine sonuc yok!

Fakat ümitler bir gün yine filizlendi. Sebep trajikti! 1 ocak 2000 tarihinde yayalar 16 yasinda bir kiz cocugunun cesedini bulmuslardi. Sayisiz bicak darbesiyle, neredeyse ciplak! Katil bicakla cocugun elbiselerini keserek cikarmisti. Cesedin bulundugu yer, ayni bölgede iki kücük kasaba arasinda bir tarla yolu.

Ve bundan kisa bir süre sonra „siyah adam“ yine yeni bir kurbana ilenmisti. 12 subatta polisten yapilan ve halkin son derece temkinli olmaya cagrildigi aciklamada: „fantom, kesinlikle bu gün yine sabah erken saatlerde yollardaydi!“. Gazete tasiyicisi bir erkek saat 5.15 siralarinda gazete atmak üzere yaklastigi bir evin dis bodrum merdiveninde bekliyordu, gazeteci selam vermesine ragmen o ses vermeden sirtini döndü, gazetecei oradan ayrilirken adama tekrar bakmak istedi ancak fantom yine coktan kaybolmustu, polisten yapilan aciklamaya göre. „Katil kendisine muhtemelen yeni kurbanlar arayacaktir, sonderece dikkatli olun“ diyordu polis aciklamasi..

Bölge 15 mayis 2000 yine bir cinayet haberiyle sarsilmisti, ancak bu kez cinayet yeri Kehl degil, Straßburg idi. Bir kadin alman ögretmen bisikleti ile sevgilisi ile bulusmak üzere Strasburg üzerinden La Wantzenau’ya gidiyordu, kendisini de orada sevgilisi bekliyordu. Ancak bosuna! Ertesi gün 45 yasindaki kadinin cesedi Wantzenauer fidanliginda bir av kontroleru tarafindan bulundu. Cesed yine ayni sekilde, yari ciplak, tecavüz belirtisi yok. Fransiz makamlarinin verdikleri rapora göre ölüm sebebi, bogazda kismen omurgaya kadar inen 3 bicak darbesiydi. Fransiz savciliginin seri cinayet olgusunu reddederek alman savciliklariyle isbirligine yanasmamasi olayin cözümünü daha da zorlastiracakti.

Bu arada her türlü sorusturma metodu kullanilarak diger branslardan da destek aliniyor, örnegin kriminal psikolog ve profilerce operatif olay analizi (profiling), diger taraftan da islenen suclarin bulunduklari yer ve sekle göre topografik sema cikariliyor ve geo-profiling (olay yerlerinin bir biriyle baglantisi dikkate alinarak, failin ikamet bölgesinin tesbiti) deneniyor. Sonuc yok!

Bu arada failin profili, coktan cikartilmisti; „ katil, kendisinden cinayetleri hic kimsenin tahmin etmedigi, dikkat cekmeyen, tek basina hareket eden uzun boylu, ve tarif edilenin aksine, 35-40 yaslarinda degil, en fazla 30 yaslarinda birisi“.

Aradan aylar gecmis, polisin uyarisina ragmen ortalik biraz gevsemis, hayat normale dönmeye baslamisti.

Birden yine „siyah adama karsi olan korku“ bölgede kendisini aniden gösterdi. 10 aralik 2000 günü 20.15 te yabanci bir adam, bisikletiyle giden bir kadini, sehir ormaninin kenarindaki yolda bisikletten düsürerek yakalamayi denemisti. Kadin sansliydi, adamin camurdan ayagi kaymasi sonucu yere düsmesi ile kendisini kurtarabilmisti. Derhal polis haberdar edildi ve olay yeri ablikaya alindi. Helikopterler havada dönerek termal kamaralarla olay yerinin havadan kontrolunu sagliyordu. Fakat mechul katil yine sirra kadem basmisti. Kisa süre sonra polis köpekleri olay yerine getirilerek katilin kokusundan iz sürme denendi. Nafile!

Bu esnaya kadar seri katili ele gecirmek icin yapilan masraf 7 milyon DM’i gecmisti. 8500 iz degerlendirilmis, 3200 tükrük nümunesi incelenmis ve 8000 erkek kontrol edilmisti ama elde hemen hic birsey yoktu. Fakat buna ragmen son saldiridan kurtulan kadin ve bir kac tanik olaydan bir kisa bir süre sonra kirmizi bir rolleri(kücük mobilet) olay yerinden uzaklasirken gördüklerini ifade etmislerdi. Maalesef bu da ciddi bir sonuc vermemisti. 3400 tane kirmizi roller vardi yörede. Buna ragmen 2700 tanesi kontrol edildi, yine sonuc yok!

Bir baska daha gelisme yasanmisti o günlerde, sehrin degisik bölgelerinden, camasir iplerinden kadin kilotlari calinmaya baslamisti. Kadin ic camasiri fetisisti, aranan esrarengiz seri katil “siyah adam” olabilirmiydi?

Detektifler bunu henüz bilemiyorlardi.

Detektiflerin bilemedigi bir baska sey daha vardi…

Fantom katilin 21 ocak 2001 den beri tutuklu olarak ceza evinde bulundugu. Bir baska adamla tartisma sonrasi, güpe gündüz arabayla kovalamaca sonucu adami bir süpermarket parkinda kistirip japon kamasiyle bicaklamasi sonucu yakalanmis ve bundan dolayi da tutuklanmisti. Ancak adi bir bicaklamadn dolayi tutuklanan bu sahsin, insanlari geceleri adeta nefes almaktan korkar hale getiren fantom katil oldugunu bilmiyorlardi ve bu emniyetteki sorgu sirasinda ortaya cikacakti..

Evet onun adi Bertrand Petit.. 28 yasinda, Straßburg’ta oturan eski bir asker. 1999 ocak ayinda Straßburga tayin olmus ve oradaki bir askeri birlikte calismisti. 1, 79 boyunda, atletik yapili, melez, ….

O zamana kadar alman detektifler, katilin isledigi cinayetlerin yerlerinin bilincli secimi nedeniyle, katilin Kehl’i cok iyi tanidigindan ve bu yüzden de Kehl’de oturdugundan hareket etmislerdi. Oysa yanilmislardi. Katil Kehl’de oturmamakla beraber, Kehl’de bir gece kulubunde garson olarak calisan bir kadinla evliydi ve karisini getirip götürmek amaciyle Kehl’e sikca geliyordu. Sehirde islenen cinayetlerden sonra, karisinin calistigi gece kulubunun sahibi, tam da kulupte calisan kadinlarin geceleri arabayla getirilip götürülmesi ve seri katile(!) karsi korunmasi görevini Bertrand Petit’e vermisti.

Hic kimse, bu cekingen, nazik ve beyefendi olan adamin acimasiz bir seri katil olabilecegini hesap etmemisti. Onun karisi da tamamen soke olmus adeta dilini yutmustu, detektifler kocasinin aranan seri katil oldugun söylediklerinde… O zamana kadar kocasindan en ufak bir sekilde süphelenmemisti.

Isledigi bazi cinayetlere yönelik olarak, kendisine detektiflerin sordugu soruya karsilik, “cinayetleri benim islemedigimi garanti edememekle beraber, benim isledigimi de hatirlayamiyorum” diyecekti..Yani sadece hatirlama konusunda sıkıntısı vardi… Sorusturma sirasinda, 29 yasindaki bir fransiz kadini daha 25 temmuz 1999 da Straßburg’un Neudorf mahalleinde ayni yöntemle öldürdügüne dair süpheler yogunlasmisti. (muhtemelen seri katilin, seri cinayetlerine basladigi ilk cinayet)..

_________________________________________


„Her insan, davranislariyle kendi resmini cizer“
Friedrich Schiller

SERİ KATİLLER KİMDİR? (2)

Degerli Arkadaslar,

iki tane katil zanlisi bayram esnasinda 7 kisiyi hunharca öldürerek, Ramazan Bayraminda ülkede insanlari dehsete düsürdü. Iki katil zanlisi aslinda bazi bakimlardan tipik seri katillerden ayrilsalar, ve amok kosucusunu (ölüm sacma) cagristarsalar bile bana göre seri katildir. Bir birinden bagimsiz eylemlerle birden fazla insani öldürmüslerdir. Kimin seri katil oldugu konusunda farkli iddia ve görüsler ortaya atilmaktadir.

Benim de katildigim görüse göre bir katili seri katil yapan ve adi cinayetlerden ayiran özellikler:

- birden fazla kisiyi (ki bunun en az üc tane olmasina gerek yoktur) öldürmek,
- kurbanlarla katil arasinda gecmise dayali bir husumet ya da ihtilafin olmamasi, kurbanlarin kisisel husumet nedenleri ile secilmemis olmasi,
- cinayetlerin bir birinden bagimsiz eylemlerle islenmesi,
- kurbanlarin ya tesadüfen belirlenmesi, ya da belirli özellikleri dikkate alinarak önceden secilmesi

Seri cinayetleri, yine birden fazla insanin öldürüldügü katliamlardan (Massakar, Rauschmord - ya da eng. massacre, spree-killer) ya da ayiran özellik ise, birden fazla bir birinden bagimsiz eylemin ika edilisi ve birden fazla kurbanin bu eylemler esnasinda öldürülmesi.

Hic süphesiz, basrollerinde Anthony Hopkins ve Judie Fosterin oynadigi gercek bir sanat saheseri olan psycho-thriller film „kuzularin sessizligi“ ni izlemisinizdir. O filmde, dahi bir psikiyatrist ve bir seri katili canlandiran Hannibal Lecter (A.Hopkins) her ne kadar filmin senaristi tarafindan bir „psikopat“ olarak tanimlanmis ve kamu oyu tarafindan da psikopat olarak taninmis ve tanimlanmissalar da, aslinda o filmdeki Hannibal karakteri bir psikopat degil, psikotiktir.

Psikotik hastalarin, örnegin paranoid-sizofreni hastalarinin ceza ehliyeti, modern ceza hukuku sistemlerinde özellik arzederken, örnegin bu hastaliklar, ceza ehliyetini ya tamamen ortadan kaldiran ya da azaltan bir neden olarak görülürken, psikopatlarin ceza ehliyetleri tamdir, psikopatinin klinik psikoloji anlaminda bir hastalik olarak görülmesine ragmen, psikopatlar ceza ehliyeti acisindan bir özellik arzetmemektedir.

Bildiginiz gibi, ceza ehliyetinin tartisilir oldugu durumlar, failde olay aninda mevcut bir akil hastaliginin mevcut olmasi ve bu hastaligin, kisinin serbest karar verme yetenegini ya tamamen ya da kismen ortadan kaldirmasi sonucunu dogurmasi halleridir. Ceza ehliyetinin özellik arzetmesi icin bu iki sartin gerceklesmesi gerekir, yani akil ve ruh hastaliginin olay aninda mevcut olmasi ve bunun hareket serbestiyetini tamamen ya da kismen ortadan kaldirmasi. Buna örnek olarak, asiri baskici dini bir egitim alarak yetisen, ve hayatini uzun bir süre dinin baskisi altinda gecirmis bir paranoid-sizofreni hastasinin, günün birinde, gördügü isitsel ya da görsel hallisunasyonlarla kendisine vahiy geldigine inanarak, belirli tip insanlari öldürmeye baslamasi gösterilebilir. Ayni örnek, bir psikopat icin de verilebilir, yani asiri derecede dinin baskisi altinda yetisen ve uzun süre bu sekilde yasayan psikopatik bir kimse, günün birinde, bu baskinin patlak vermesi sonucu seri cinayet islemeye basliyabilir. Bu anlamda, asiri baskiya dayali bir dini egitim, kisiyi psikopatik ya da psikotik bir hastalik ya da kisisel özellikten alikoyma konusunda her hangi bir koruma faktörü degil, tam tersi bir risk faktörüdür ya da bir cok risk faktöründen birisidir. Psikotik seri katiller üzerinde, sayica az olmalari nedeniyle durmak istemiyorum. Seri katillerin cogunun, ceza ehliyetine tam sahip olan psikopatlardan olusmasi nedeniyle,daha cok bizi burada ilgilendiren psikopat seri katillerdir.

Peki psikopat kimdir?

Degerli arkadaslar,

bendeniz her ne kadar burada, sizlerin de asina olmasi nedeniyle „psikopat“ kelimesini kullaniyor isem de, aslinda psikopat kelimesi daha cok halk arasinda, belirli özelliklere sahip kisileri damgalamak ya da hakaret etmek amaciyle kullanilmakta, ve bilimsel olarak ta, adeta genetik ve biyolojik olarak insanlarin dogustan psikopat olduguna dair yanlis bir kanaat uyandirmaktadir. Su anda da bu tabir bazi ülkelerde, daha cok insanda olusan ruh hastaliklarinin nedenini sadece organik olarak gören tıp kökenli hekimlerce kullanilmakta ve adeta hastaligi dar bir alana hapsetmektedirler.

Bu nedenle, psikolojik-psikiyatrik hastaliklarin teshis ve tanisinda kullanilan DSM ve ICD’nin daha önceki versiyonlarinda psikopati kelimesi yer alirken son versiyonlarda, örnegin ICD-10 ve DSM-IV ‚de bu kavram terkedilmis ve bunun yerine, dissosyal ya da antisosyal kisilik kelimesi getirilmistir ve bu bana göre dogrudur. Ancak bazi amerika ülkelerinde, psikopat, antisosyal ve disosyal kisilik kelimesinin haricinde ayni anlama gelen sosyopat kelimesi de kullanilmaktadir.

Peki psikopat (disosyal) kimlerdir?

Psikotik rahatsizliklarin aksine, psikopati bir akil ve ruh hastaligi degil bir kisilik bozuklugudur ve kendisini daha cok karar verme konusundaki zaafiyetle degil, moral degerlerindeki carpiklik ve emosyonal yüzeysellikle (acimasizlik-duygusuzluk) belli eder.

DSM-IV’e göre psikopatinin basta gelen karakteri, baskalarinin haklarini önemsememedir ve asagidaki özelliklerden en az üc tanesinin 15. yastan itibaren gözlemlenmesi gerekir:

- toplumsal kurallara uymama, sikca suc isleme ve bunun br zaman mahkeme önünde sonuclanmasi
- sahtekarlik, dolandiricilik, yalan ve illegal yollarla her ne pahasina olursa olsun bir sekilde kendine avantaj saglama
- impulsif (fevri) olma, ileriye dönük legal plan yapamama
- kendisini tekrarlayan kavga, vurusma, gasp ve ani saldiri olarak gösteren agresiflik ve cabuk uyarilma ve provoke olma hali,
- kendisinin ve baskasinin güvenligini hice sayma
- kendisini sürekli basarisizlikla gösteren sorumsuzluk, finansal ve mesleki sorumluluklarini yerine getirmekten kacinma
- baskalarina karsi yaptigi haksizlik ve kötülük karsisinda pismanlik duymama, bunda kendisini hakli gösterecek bahaneler arama ve sucu sürekli baskalarinda arama.


ICD-10’ a göre ise psikopat bir kisiligin en belirgin karakter özellikleri, baskalarinin duygularina karsi ilgisizlik, düsük frustrasyon toleransi (örnegin en ufak bir yenilgi ya da incinmeye karsi asiri saldirgan ve acimasiz tepki verme), empati yoklugu, aci tecrübe ve cezadan ders almama-akilanmama.

Psikopati kendisini iki kategoride gösterir, mükerrir sucluluk ya da topluma aykirilik. (alm. Verwahrlosung, ya da ing. neglect). Diger taraftan dünyaca taninmis psikoloji profesörü Otto Kernberg’e göre psikopati iki gruba ayrilir, aktif- saldirgan psikopat (kendisini, cinayet, seri cinayet, gasp, kacirma, irza gecme, yaralama, vs. tip suclarla) ve pasif paraziter psikopat (yalan, hirsizlik, dolandiricilik vs. suclu tipleri) grubu olmak üzere.

Bendeniz burada, psikopatinin nedenleri üzerinde fazla durmayacagim, ancak prevelens (yayginlik orani) ile ilgili bilgi verecek olursak, bati toplumlarinda bu rakam, kadinlarda toplumun yüzde 1-3ü, erkeklerde yüzde 3-7’i arasinda degismektedir. Bendeniz bu rakamin bizim ülkemizde, ilerde zamanim elverdigi ölcüde aciklayacagim üzere, erkeklerde yüzde 8-10, kadinlarda ise yüzde 2 civarinda oldugunu tahmin ediyorum (internette bu konuda maalesef ülkemizde bize mahsus yapilmis bir empirik arastirma sonucu bulamadim, bulduklarimsa batidan yarim yamalak cevrilmis yayinlardan ibaret, anlı-şanlı üniversitelerimiz ne yapiyor bilemiyorum).

Psikopatinin erkeklerde yaygin olmasini bazi psikiyatrist ve psikologlar Y kromozomunda görürken, (her ne kadar, biyolojik faktörlerin, örnegin testosteronun, ve genetigin belki yüzde onluk bir payi olsa bile), bana göre psikopati daha cok yetisme ile ilgilidir ve her toplum kendi psikopatlarini kendisi yaratmaktadir. Bunda da en etkili faktörler erken cocukluk döneminde ailede yasanan cocukluk olaylari, cocuk ve ana-baba iliskilerindedir, özellikle arasindaki 0-3 yas arasindaki cocuk-anne iliskileri temel rolu oynamaktadir. Ancak psikopatinin gelisiminde yegane faktor aileden ibaret degildir. Bu konuda da sayisiz arastirma ve sonuclari mevcuttur.

Psikopatinin potansiyeli bu cagda, elverissiz ve yanlis anne-cocuk iliskilerine bagli olarak olusmakta, ancak bu potansiyelin su yüzüne cikmasi ya da cikmamasi konusunda ileride yasanacak bazi sosyal vs. tecrübeler sayesinde (koruma ve risk faktörleri ile) belirlenecektir. Yani mevcut potansiyele ragmen, eger ciddi anlamda ailede ve toplumda koruma faktorü varsa bu potansiyle, zaman zaman patlama ve kendine hakim olamama seklinde kendisini gösterse bile, genel karakter anlaminda su yüzüne cikmayacaktir. Bu gercek aslinda, örnegin neden hertürlü sosyal imkana, zenginlige ve itibara ragmen , cok basarili bir tip doktorunun neden tecavüz ve irza gecme sucunu isleyebileceginin, ya da neden bir üniversite rektörünün kaldigi lüks bir otelden demirbas yürüttügüne dair sorunun cevabini olusturmaktadir. Ya da bazi insanlarin her türlü olumsuz kosula ragmen, hatta suc islemesi ve psikopatik hareketler sergilemesi icin görünüse göre her türlü nedenin olmasina ragmen, örnegin, yoksulluk, diskriminasyon, sevgisizlik, adaletsizlik vs. ragmen, neden sade, psikopatiden uzak hayat yasayabildiklerinin cevabi da yine buradadir.

Kisilik olusumunda erken cocukluk döneminin bu kadar önemli olmasinin nedeni hic süphesiz neurolojik sistemin bu dönemdeki gelisim dönemine bagli olarak esnekligi ve sistemin bu dönemdeki yasam verilerine bagli olarak kalici olarak sekillenmesinde yatmaktadir. O kadar ki, örnegin yetiskin insanlarda tad alma üzerine yapilan arastirmalarda bile, erken cocukluk, hatta hamilelik döneminde tadilan, hissedilen ve böylece sinir sistemine kazinmis tadlarin, ileri yaslarda hatta yaslilik döneminde bile tercih edilmekte oldugunu göstermektedir.

Özetle, bilimsel acidan psikopati dogustan gelen bir özellik, bazi ilahiyatcilarin ileri sürdükleri gibi, ya da genel anlamda inanildigi gibi “Allah korkusuna sahip olmama”nin bir sonucu degil, hele hele mahkemelerde verilen cezalarin caydirici olmamasinin bir conucu hic degildir. Zira bu hallerde su sorularin da cevabinin bulunmasi gerekmektedir:

-dogustan insanlar psikopat olarak doguyorsa, neden farkli ortamlarda büyüyen tek yumurta ikizlerinden birisi psikopati sergilerken digeri sade ve basarili bir hayat yasayabilmektedir? Dogustan psikopat ve suclu olan insana, isledigi suctan dolayi ceza vermek, hukuk mantigi ile bagdasir mi?

-“Allah korkusunun” yoklugu psikopati ya da seri cinayet nedeni ise, Allah korkusuna sahip olmayan herkesin psikopat olmasi gerekmiyor mu? Ateist ve hic bir tanriya inanmayan ve hic bir tanridan korkmayan insanlar bu anlamda nasil degerlendirilmelidir, onlar seri cinayet islemeye daha mi meyillidirler? Ya da gercekten “Allah korkusuna” sahip oldugu halde, ayni özellikleri sergileyen insanlar nasil degerlendirilmeli?

Asiri inanc ve Allah korkusunun bu anlamda ne ifade ettigine dair zamanin elvermesi halinde ileride ayrica deginilecektir.

-Eger psikopati, sucluluk ve örnegin seri cinayetler cezalarin caydirici olmamasindan kaynaklaniyorsa, yillarini hatta ömrünün büyük kismini ceza evinde hürriyetinden yoksun geciren insanlarin tekrar tekrar suc islemeleri nasil izah edilebilir?


Ceza ehliyeti ile ilgili yukaridaki aciklamalardan sonra akla su soru gelebilir: Ceza ehliyetine sahip olmayan ya da azalmis ceza ehliyetine sahip olan psikotik rahatsizligina dücar olmus bir seri katille, ceza ehliyeti tam olan psikopat bir seri katili ayirmak mümkün müdür? Ya da psikopat bir seri katil, numara yaparak, hasta taklidi yaparak, örnegin sizofreni hastasi kimligine bürünebilirmi, yani simulasyon yoluyle bilirkisiyi kandirabilir, böylece ceza almaktan kurtulabilir mi?

Böyle bir durum hic süphesiz teorik olarak mümkündür. Ancak konusunda uzman ve titiz bir kisinin böyle bir yanilgiya düsmesi, tibbin, neuropsikolojinin ve teknolojinin geldigi bu günkü noktada kolay mümkün degildir. Surasi bir gercek ki, psikolojik ya da psikiyatrik hastaliklar, tek basina salt bir hastalik olarak degil, cogunlukla bir baska hastalikla kombinasyon olarak belirirler. Hic süphesiz simulasyon olup olmadiginin tespiti icin ilgili sahsin bazi psikolojik testlerden gecirilerek tesbiti mümkün oldugu gibi, yine örnegin beyindeki dopamin vs. dengesinin düzeyi, ya da beyin scannesi (Kern-spin tomographie) ile de tesbiti mümkündür. Bir cok seri katilin, EEG'si ve beyin scannesi cekildiginde farkliliklar göstermektedir. Psikopat bir seri katile, örnegin parcalanmis cocuk cesedi gösterilmesi ve Marilyn Monroe’nin ciplak resminin gösterilmesi arasinda, beyin dalgalari arasinda her hangi bir fark görülmemektedir ki bu durum aslinda seri bir katilin emosyonal acidan tamamen sagirlastiginin, duygusuzlastiginin bir isareti ve sonucudur.



______________________________________


SERI KATILLER ÜZERINE (3)


Bir önceki bölüme ait tamamlayici olmasi bakimindan bir noktayi daha vurgulamak istiyorum; bir seri katilin isledigi cinayetler arasinda belirli bir sürenin olmasi gerekmemektedir, her bir cinayetin bir birinden bagimsiz islenmesi yeterlidir. Örnegin bir seri katil ilk cinayetini isledikten sonra yakalanamamis, düzenli bir iste calismaya baslayarak evlenmis ve coluk cocuga kavusmustur. 17 yillik sade bir hayat sürdükten sonra katil 2. cinayetini islemistir. Sebep, isyerinde stres ve ailede problemler.. Yani mevcut potansiyelin cözülmesi ve zemberegin bosalmasi icin ufak bir stres faktörü yeterli olmaktadir.

19. YY ortalarinda Lombroso insanlarin fiziki yapilarina göre hangi suclari isleyebilecegini gruplandirmis ve potansiyel suclularin fiziki yapilarindan tespit edilebilecegini iddia etmisti ve bu iddianin bilimsel olmaktan uzak oldugu kisa bir süre sonra acikliga kavusmustu.

Oysa biz bugün biliyoruz ki, kisilerin suc isleme egilimi gösterip göstermeyecegi, islerlerse hangi tip suclulari isleyecekleri, büyük ölcüde nasil bir cocukluk dönemi gecirdikleri, nasil bir aile ortaminda yetistikleri, yasadiklari cocukluk travmalari, vs, veriler isiginda tahmin edilebilmektedir. Buna yönelik te yapilmis yüzlerce arastirma mevcuttur.

Sayin Yanikoglu hakli olarak, psikopatinin tedavisinin mümkün olup olmadigini sormaktadir. Bu soru psikologlari da cok mesgul etmektedir. Genellikle tip kökenli psikiyatristler, psikopatinin tedavisinin kesinlikle mümkün olmadigini ileri sürerken, psikologlar biraz daha iyimser bir sekilde, psikopatinin tedavisinin bir parca mümkün oldugunu ancak bunun, terapi süresinde gösterilecek belirli esneklik ve modifikasyonla (hafif degisiklige ugratilmis metodlar) mümkün olabilecegini belirtmektedirler. Bana göre de, psikopatlar, tedaviye karsi son derece direnclidirler. Bunun sebepleri ise, kendilerini hasta olarak görmemeleri, sorunu ve sucu sürekli baskalarinda görmeleridir. Onlara göre, kurbanlar, etrafindaki insanlar ve toplum sucludur. Dolayisiyle terapi motivasyonlari da yoktur. Terapiye de zaten kendi istek ve iradeleriyle degil, cogunlukla mahkemelerin verecegi cezadan (erteletmek suretiyle) ya kurtulmak, ya da ücte bir infaz indiriminden yararlanmak icin gelmektedirler(Almanya icin gecerli). Uzun ve zahmetli terapi sonunda ise, cok az bir iyilesme belirtisi göstermektedirler.

Ancak bundan daha önemlisi bu kisiler, ilkokul ve orta okul yillarindayken gösterdikleri dengesiz ve acimasiz hareketlerle kendilerini belli ederler, iste bu dönemde psikolojik destek ve yardimla gelecekteki psikopatinin daha etkili bir sekilde önüne gecilmesi mümkündür. Bu tip cocuklarda örnegin, insanlara ve hayvanlara karsi saldirgan hareketler, hayvanlara acimasiz ve sadistce muamele, esyaya zarar verme, yalan ve hirsizlik, kurallari hice sayma olarak kendisini gösterecektir. Bu cümleden olarak, özellikle hayvanlara karsi gösterilen acimasiz bir tutum, gelecekteki psikopatinin ilk habercisidir. Batida bu tür özellikleri gösteren cocuklar, okullarda okul psikologu araciligi ile ya da cocuk psikologu araciligiyle, ana babalar da uyarilarak, preventif olarak özel egitilmeye calisilip desteklenirken, ülkemizde maalesef, bu tür sorunlar, gerek ögretmenler, gerekse ana-babalar eliyle, “cennetten cikma dayak”la halledilmeye calisilmaktadir, dolayisiyle, yangini söndürmeye elde benzin bidonuyle gidilmektedir.

Seri katillerin cinayetlerine baslama yasi, ortalama 25 tir, genel olarak seri katillerin yas ortalamasi ise 27,6. Bu demektir ki, ortalama bir seri katil, yakalanmadan, 2,6 yil serbest dolasmakta ve cinayetlerine devam etme imkani bulmaktadir.


Peki ama, psikopat seri katiller ne gibi özellik arzederler?

Zannedildigi gibi, görünürde, diger insanlardan kolay kolay farkedilmeleri mümkün degildir, belki sadece uzman bir kisi, belirli gestik, yüz ifadesi, konusma tarzi, ses tonu, vs. bulgulardan hareketle sadece tahmin edebilir. Zira insanin duygusal yapisi, bu duygulara bagli olarak calisan ve sekillenen yüz kaslari araciligiyle bir parca tespit edilebilir ve kisi kendisini ne kadar yapmacik ifadeyle saklamaya calisirsa calissin, belirli mimikler, bu yapmacikligi ele vermektedir. Bu kisilerin cogu günlük hayatlarinda sosyal iliskilerinde pek sorun yasamazlar, hatta son derece nazik,yardimsever ve sosyal sorumluluk duygusu sahibi olduklarina dair kanaat uyandirabilirler. Ancak ortak olan özellikleri ise, sosyal acidan pek entegre olmamis olmamalari, cogunlukla yalniz olmalari ve toplum icerisinde üstünlük kurmak pesinde olmalari. Sevgiye dayali ve uzun süreli (1 yildan fazla) duygusal bir iliskiye giremezler, eşlerini sadece eşya gibi görürler, ama cogunlukla yalnizdirlar. Cinayetlerinde de genelde ya yalniz, ya da kendi emirleri altina aldiklari, en fazla bir suc ortagini acikca emirler vererek, kullanarak cinayetlerini islerler.

Cocukluk dönemleri genelde, psikolojik travmalarla doludur, o dönemleri örnegin fiziki ya da psikolojik siddetin her türlüsü, dislanma, asagilanma, mobbing daha dogrusu bullyingle sekillenmistir. Hayatlari boyunca bir türlü vazgecemedikleri özellik olan nefret etmeyi bu dönemde ögrenirler. Ileri yasta da,kendilerinde bu nefretin olusmasina sebep olan kisilere benzerlik tasiyan kisiler muhtemelen kurban olarak secilecektir, örnegin sarisin bir anneye sahip bir seri katil, annesine karsi besledigi nefretten dolayi, kendisine ona benzeyen kadin kurbanlari sececektir (gercekten de, bir cok seri katilin cocukluk döneminde annesiyle olan iliskileri carpik, sefkatten uzak ve anormaldir). Bu nefret o kadar kuvvetlidir ki, her bir cinayetten sonra gecici olarak gevsemis ve rahatlamis olsalar bile, bir süre sonra yine bu kinle dolacak, tekrar isleyecekleri yeni bir cinayetle tekrar gevseme ve desarz olma yolu arayacaklardir. Isledikleri cinayetler, onlara sadece rahatlama degil, ayni zamanda erken cocukluk dönemlerinde yasadiklari travmalar nedeniyle mahvedilmis olan öz deger duygularinin tekrar yerine gelmesini saglayacaktir, böylece asagilik duygusunun verdigi dayanilmaz baskidan kurtularak gecici olarak rahatlayacaklardir.

Seri katillerin bir cogunda gözlemlenen bir baska olgu ise (özellikle seksuel saikli seri katillerde) seri cinayetleri nasil yaptiklarini detaylariyla anlatabilmelerine ragmen, neden yaptiklarini izah edememektedirler, zira bilinc altinda tasidiklari o sinirsiz nefret, bilinc düzeyine cok zaman ulasmamaktadir.

Peki seri katiller saiklerine göre hangi gruplara ayrilirlar?

Hic süphesiz seri katiller, motifleri bakimindan genis bir yelpazeye yayilirlar. Bunlar, bazen politik, dini, irkci saikler, iliskiye dayali (akraba-aile ici, miras davasi nedeniyle) olabilecegi gibi, daha cok mal hirsi (soygun, gasp, kiralik katil vs.) ve seksuel iceriklidir.

Ya da bunlardan tamamen farkli saikle, yani humanist(!) saikle de seri cinayet islenebilmektedir. Buna örnek olarak ise, Almanya’da bir hastanede yillarca hastabakici olarak calisan bir seri katilin, yasli hastalara verdigi asir dozdaki ilaclarla onlarca hastayi farkedilmeden öldürmesi gösterilebilir. Seri katil, neden cinayet isledigine dair soruya, „onlari sürünmekten kurtardim“ diyecekti. Ölen hastalarin yasli olmasi nedeniyle, herkes yillarca bu insanlarin dogal nedenlerle öldüklerine inanmis, kimsenin aklina cinayet ihtimali gelmemisti.

Bir cok seri katil de yukarida belirtildigi gibi, sadece öldürmüs olmak icin, yani icerisinde tasidigi sonsuz kin ve nefreti, anonim bir kurban üzerinde yatistirmak icin cinayet isleyebilir.

Ben de burada bir parca ikinci grup üzerinde, yani mal hirsi saikiyle islenen seri katillerle seksuel seri katiller üzerinde durmak istiyorum.

Mal hirsiyle islenen cinayetler, gasp sucuyle baglantili olabilecegi gibi (cogunlukla madde ve kumar bagimlilarinin,bagimliliklarini yasamak icin parasal kaynak elde etmek amacli), yine örnegin, miras elde etmek amaciyle yine bir seri katilin, pespese evlendigi varlikli kadinlarin esrarengiz bir sekilde öl(dürül)mesi olarak gösterilebilir. Bazen de gasp ve soygundan sonra polise karsi iz birakmamak amaciyle kurbanlarini ortadan kaldirirlar.

Mal edinme hirsiyle islenen seri cinayetlere ilginc bir örnek, Almanya’da Hannover sehrinde, 1924 lerde cinayet metoduyle tarihe gecen Fritz Haarmann gösterilebilir. Haarmann, bir kasaphane ve 2. el elbise dükkani isletiyordu. Ayni zamanda homoseksuel olan Haarmann, 24 cinayetten idama mahkum olarak baltayla idam edilmisti. Ancak gercekte isledigi fakat isbat edilemeyen cinayet sayisi bunun cok daha üzerindeydi. Gerci kendisinin öldürdügü kurbanlarin etlerini sattigi mahkemece isbatlanamamisti, ancak iyi isleyen kasap dükkaninda yillarca sattigi ucuz etlerin kaynagini kendiside gösterememisti. Anlatildigina göre, gelen müsterilerden iri ve kilolu olanlari, uygun firsat buldugunda dükkanina kurdugu düzenekle aniden mahzene düsürerek bogazliyordu. Kurbanlarinin elbiselerini de ayrica satiyordu.

Hic süphesiz seri katillerin en korkulur olani, seksuel sadist seri katillerdir. Arzu dolu sadist cinayetler hic süphesiz sinirsiz bir nefret ve kinin bir ifadesidirler, seri katiller bu esnada kurbanlarini sadece fiziki anlamda mahvetmek degil, psikolojik anlamda da mahvetmek istemektedirler. Bu grup katiller bazi bakimlardan özellik arzederler.
1. cogunlukla cocukluk dönemlerinde seksuel bir sucun kurbani olmus ya da tecavüze ugramislardir
2. seksuel yasamlari bir cok bakimdan normal disidir
3. carpik bir anne-cocuk iliskisine sahiptirler
4. cinayetleri belirli kaliplar icerisinde, şema halinde islerler, zira her bir ayrintinin onlar icin (tatmin edici) önemi vardir
5. sadizmde sinir tanimazlar, en acimasiz ve uzun süreye yayilan cinayeti islerler
6. cinsel fonksiyon bozukluklari vardir, örnegin ereksiyon sorunu gibi
7. normal yetiskin bir bayanla cinsel iliski konusunda kendilerine güvensizdirler, onlar önünde basarisiz olacagi korkusu, yetiskin br kadinla saglikli bir iliskiyi engeller,
8. seksuel seri katiller kendilerini, genelde cinayetin şemasi ile eleverirler, buna literatürde Modus operandi (katilin kartviziti), (ya da alm. Handschrift) adi verilir, modus operandideki ayrintilar, katilin aslinda ne gibi psikolojik ihtiyac ve saiklerle hareket ettigini ele verir, sapik semptomlar ve sadist güc kullanimi, bir ölcüde onlara cinsel arzularini yasama ve duygusal anlamda saglamlik verir,
9. cinayetten önce, cinayetin islenis bicimi, en ince ayrintiya kadar planlanir hesap edilir ve fantazilerinde defalarca (sehvetle) islenir, ve gercek cinayet bu plana göre aynen yapilir,
10. kurbanlar katiller icin birer insan degil, sadece bir varliktir, yüz, duygu, kisilik, vs tasimazlar,
11. daha önceki seri katillerin isledikleri cinayetleri konu alan film ve romanlardan esinlenirler
12. ancak bu tür seri katillerde dikkate alinmasi gereken en önemli faktör ise, bu katiller isledikleri seri ve sadist cinayetlerle bir kadin, cocuk ya da genc üzerinde aslinda sadece sexuel tatmin degil, kayitsiz ve sartsiz kurbanina hükmederek, üzerinde mutlak otorite ve üstünlük saglayarak, kendisini ispatlamak, erken yaslarda yasadigi siddet ve ezilmislik nedeniyle icerisinde bulundugu extrem düzeydeki asagilik kompleksini bir parca azaltmak ve böylece rahatlamak amaci gütmektedirler,
13. seksuel sadist seri katillerin bir baska özellikleri de, diger tür seri katillerde, cok zaman, belirli sartlarda seri cinayetlere son verme ve düzelme görülürken, seksuel seri katiller seri cinayetlerinden vazgecemez ve yakalanincaya kadar devam ederler, zira bu tür katillerde seri cinayet adeta bir bagimliliktir,
14. bu tür katiller genelde voyerismus, fetisismus, izinsiz konuta girme, ile mutlaka günün birinde ya halkin gözüne batmis ya da polis kayitlarina gecmistir,
15. cok zaman kurbanlarini öldürmeden önce onlarin uzuvlarini keserler, isin sonunda kendilerini öldüreceklerini defalarca söyleyerek, kurbanlarin icerisine düstükleri korku ve panikten zevk alirlar, cinayeti saatlerce uzun bir zamana yayarak, aldiklari zevki uzatma yolunu secerler. Örnegin cok sayida kadini uzun süren sadist iskenceyle öldüren psikopat bir seri katil, sorgusu esnasinda öldürdügü bir kurban hakkinda „pis fahise, hemen öldü, bir kadini dümdüz yapmanin daha doyasiya tadina varmadan tahta sandiga bindi“ diyecekti.

Seksuel seri katillerin, korelasyon (statistiksel baglanti) icerisinde olduklari, kisilik bozuklugu ve diger cinsel sapikliklara gelince :
- kannibalizm ; kurbanin dokularini yeme,
- vampirizm; kurbanin kanini icme
- sadizm ; kurbana gerek fiziki, gerekse psikolojik iskence yaparak tatmin olma,
- pedofili; cocuklar üzerinde cinsel tatmin
- nekrofili; ceset üzerinde cinsel temas. Nekrofili, bazen cinayetin ana sebebini olusturur, yani katilin esas amaci, cinayet degil, cesetle iliskidir,
- ….

Seri katiller, saiklerinin haricinde, cinayetlerin islenis bakimindan da FBI’a göre iki gruba ayrilirlar:

A- Organize, kontrollu, sosyal olmayan (ama sosyal uyumlu) seri katiller (organized murderer):

Kisiliklerinin olusumu sirasinda düsmanca duygular gelistirirler ve bu duygularini aktif bir sekilde disa yansitirlar, ilk ve orta okul caglarinda etraflarinda rahatsizlik unsurudurlar ve bencil olarak yetisirler, insanlardan uzak olmayi tercih etmelerine ragmen, kullanmak icin onlara ihtiyac duyduklari sürece yakinlik ve dostluk gösterirler, görünürde sosyal uyumludurlar, genellikle cok zekidirler ve bu zekalarini da cinayetler sirasinda sergilerler, belirli bir metod dahilinde ve yaptiklarinin tamamen bilincinde cinayetlerini islerler, genelde bir partner iliskisi icerisinde yasamaktadirlar, kurbanlarini bulmak icin pahali ve iyi araba kullanirlar, bu amacla gezintiye cikarlar, kurbanini oturdugu yere uzak bir yerden, belirli kriterlere göre secerler ve manipule ederek tuzaklarina cekerler. Cok zaman, cinayet islemelerine sebep olan, zemberegi cözen faktör, ailede ya da iste yasanan bir stres ve problemdir.

Cinayet arac ve gerecini olay yerine beraberinde götürür ve sonra da olay yerinde birakmaz. Cinayeti, kurbani tuzaga düsürerek tenha bir yerde isler, cesedi cinayet mahallinden alarak bulunmasi gereken yere tasir, kamu oyunun cinayete gösterdigi ilgiden haz duyar ve kendisini onore olmus hisseder, sorusturmanin geldigi noktayi merak ederek ögrenmeye calisir, bunun icin örnegin medyayi takip eder, kendisini ispat etme amaciyle polisle adeta oyun oynamak ister, kontrolu elinde tutmak icin asiri caba sarfederler. Cinayetlerinde, daha önceden fantazilerinde defalarca canlandirdiklari plani harfiyen uygularlar. Bu tip seri katillerin, fantazilerindeki inanilmaz siddet ve sadizm arzu ve planlari, sadece projektif psikolojik testlerde degil (örnegin Rorschach ya da TAT testleri), ayni zamanda günlük sohbet, günlük defterleri, mektup ve cizdikleri resimlerde de farkedilir.

IQ’ lari yüksektir, saygin ve iyi meslekler icra ederler, genelde ailenin ya tek cocugu ya da ilk cocugudurlar, babalarinin sabit isi gücü vardir, cocuklugunda asiri disiplin altinda ya da dini vs. baskiyle ve celiskili-tutarsiz egitilmislerdir (siddet olmaksizin), homoseksuel egilimlere sahiptirler, seksuel konularda detayli bilgiye sahiptirler, cinayetlerden öncesinde ve esnasinda sogukkanli ve sakindirler, korku hissetmezler. Belirgin bir sekilde depresif özellik arzederler. Cinayetlerinden önce ailevi, ekonomik, sosyal strese düsmüslerdir. Cinayetlerden sonra muhtemelen is ve ikametgah degistirirler. Cinayet esnasinda kurbanlarina tam hakimdirler, kelepce vs. ile baglarlar, onlardan mutlak itaat ve teslimiyet beklerler. Risk almazlar ve bu esnada rahatsiz edilmemek icin islerini sansa birakmazlar, duygularina hakimdirler. Cinayet sirasinda kurbana karsi naziktir, konusur ve her seyi sorarlar, öldürmeden önce saldirganlasirlar. Kurbanin korku ve panik göstermesini isterler ve bundan hoslanirlar, o esnada alkol alirlar. Kurbanlarin daima yabanci, genc ve güzel olmalarina özen gösterirler. Cinayet mahallinde delil birakmazlar ya da cok az birakirlar.

B- Organize olmamis, kontrolsuz, asosyal seri katiller (disorganized murderer):

Bu tip seri katiller, insanlardan tamamen ayridir, yalnizdirlar, insanlar tarafindan reddedilmislik duygusu hakimdir ve sosyal iliski kurmaktan acizdirler, sosyal izoledirler, basit islerde calisirlar, ailenin en kücük cocugudur, sabit isleri yoktur, cok sert ana-babalari vardir, cinayet esnasinda kendilerini güvende hissetmezler, bu esnada alkol kullanmazlar, somut bir stres icerisinde olmadiklari halde cinayet islerler, yanliz yasarlar. Cinayetlerini plansiz ve kontrolsuz bir sekilde ani ve fevri bir sekilde öfkeyle islerler, plan yapmazlar. Cinayetleri, kendilerini emniyette hissettikleri ikametgahinin ya da isyerinin yakininda islerler, kurbanlarini rastgele tanidiklari arasindan secerler, cinayetlerini acimasiz bir sekilde kaba güc kullanarak, örnegin balta kullanma, tasla kafa ezme vs. seklinde islerler, özen göstermezler, cesedi tasimaz ve belirli bir pozisyona getirmek icin zaman harcamazlar, zeka düzeyleri nisbeten düsüktür, cinayet silahi olarak olay yerinde bulduklari her hangi bir cismi kullanirlar, ve cinayetten sonra da orada birakirlar. Kurbani manipule etmezler, cinayetten sonra cesedin özellikle genital bölgelerini kesebilirler, bazen cinayetten sonra vampirizm gösterebilirler. Cocukluklarinda sikca siddete maruz kalmislardir, ve düsmanca muamele görmüslerdir. Heteroseksueldirler, ancak seksuel engellidirler (psikolojik kökenli ereksiyon problemi), cinsellik üzerine bilgileri azdir. Cinayetten sonra medyayi takip etmez, is ve ikametgahlarini degistirmezler. Olay yeri düzensiz ve adeta talan olmustur. Kurbanlarini baglamazlar, cinayetten sonra kurbanlarina tecavüz ederler, cesedi ve delilleri acikta birakirlar.
Hic süphesiz bu iki grup,sadece cogunlugu yansitir,istisnalari mevcuttur. Her iki grup arasindaki sinir gecislidir, örnegin planli bir seri katil cinayet esnasinda rahatsiz edilmisse, plansiz bir seri katilin sergiledigi özellikleri gösterecektir.

Peki rakamsal olarak seri katiller kimdir?

· Cogunlukla bekar ya da bosanmis,
· erkek (%90),
· sabikali (%79),
· tanisi konabilen kisilik bozukluguna sahip (%89; cogunlukla psikopati), kurbanla arasinda önceye dayali bir iliski yok,
· carpik egitim ve terbiye (%89),
· seksuel saikli %41, soygun-gasp saikli %36.

Peki seri cinayetlerin kurbanlari kimlerdir?

Kadin (%66),
erkek %34,
yaslari, ise yüzde 60’i 0-30 yas arasi.
Meslekleri, %29 lise ögrencisi, memur 15%, ev kadini 12%, issiz 12%.

Cinayet mahalli cogunlukla orman ya da agaclik yer, umuma acik cadde ve konut. Cinayetlerin islenis zamani, genelde, bos zaman degerlendirilmesi esnasinda örnegin hobi ya da spor, is cikisi ev yolunda, is yerinde, ya da seyehat esnasinda.
Ancak bu rakamlar Almanya icin gecerlidir, belli rakamlar ülkemiz de farkliliklar gösterecektir.
______________________________________________

SERİ KATİLLER KONUSUNDA ÜLKEMİZDE DURUM (4)


Degerli Arkadaslar,

yazimin girisinde seri katil sayisi üzerine degisik ülkelerdeki tahmini rakami verdikten sonra, ülkemizde seri katil sayisi üzerine de bir tahmin ve spekulasyonda bulunmustum. Ülkemize yönelik bu rakam hic süphesiz abartili gibi gözükebilir.Ancak bu tahminde bulunurken yasadigim problemler, örnegin internet üzerinden yaptigim kadariyle, seri katiller üzerine yapilmis bir tane bile bilimsel bir arastirma sonucuna rastlamamis olmam ve bakanligin kriminal statistiklerine ulasamamis olmam. Kriminal satistikleri incelememe imkan olmasi halinde, belirli suclarla seri cinayetler arasindaki korelasyon dikkate alinarak daha saglikli bir tahminde bulunmak mümkün olabilecekti. Bu konuda ulasabildigim tek döküman, cumhuriyetin kurulusundan bu güne kadar Türkiye’de bilinen sadece 6 tane seri katilin olduguna dair bir gazete haberi. Aslinda bu 6 rakami bile, bu konuda birakin bilimsel anlamda bir arastirma ve inceleme yapmayi, sorumlu resmi makamlarca bile bunun geregi kadar dikkate alinmadigini göstermektedir. Zira 80 yili askin bir süre icinde bu kadar az sayida seri katilin yetismesi icin, toplumu olusturan bireylerin yari melek olmasi gerekir. Oysa seri cinayetlerlesayisal baglanti icerisinde olabilecek baska tür suclara bakildiginda, sucluluk oraninin, özellikle siddet suclarinin oraninin relatif yüksek oldugunu görüyoruz. Özellikle menfaat amacli cetelesme ve bu amacla suc isleme, organ ticareti, cocuk ticareti, kap-kac ve silahli gasp olaylarinin sayisi hic te azimsanacak düzeyde degildir, ki tüm bunlar, islendikten sonra, örnegin yakalanma riskini azaltmak amaciyle, kurbanin ortadan kaldirilmasi icin cinayet islenmesi ihtimalini akla getirmektedir.

Seri cinayetlerin tesbitindeki zorlukla ilgili sizlere Almanya’dan bir örnek vermek istiyorum. Bundan bir kac yil önce Alman Adli Tip Kurumu baskaninin bir dergiye verdigi demecte, Almanya’da yillik yaklasik 1.200 cinayetin, dogal ölüm olarak degerlendirilip, sorusturma yapilmadan kapatildigini okudugumda, bunun abartili oldugunu düsünmüstüm. Ancak bunu baska kaynaklardan da teyid edince, dogrusu dehsete düsmemek elde degil. Bu rakami Stefan Harbort’un da „Mörderisches Profil“ kitabinda resmi rakamlara dayanrak belirtigi gibi, Almanya’da islenen toplam cinayetlerin %24,3’u, cinayet olarak degil, dogal ya da baska nedenlerden kaynaklanan ölüm olayi olarak kayitlara gecmektedir.

Daha da carpici olani, islenen seri cinayetlerin, ücte ikisinin seri cinayet oldugu tespit edilememekte, adi cinayet olarak kayitlara gecmektedir.

Bunun nedenlerine gelince;

- halk arasinda yaygin bir kanaat vardir, islenen her cinayetin mutlaka failiyle tespit edilecegini cagristiran „mükemmel bir cinayet olmaz“ seklinde. Oysa gercekte muhtemelen islenen yüzlerce „mükemmel“ ve belki de seri cinayet vardir. Ancak bu cinayetler, cinayet olarak degil baska nedenlerle ölüm olarak kayda gecmektedir. Bizlerin cok zaman süpheli ölümlerde yaptigi, sadece ölü muayenesidir ve bu esnada da bizler sadece cesedin dis görünüsü itibariyle bulgu aramaktayiz. Oysa biraz anatomi bilgisine sahip olan bir sahsin, cesedin haricinde iz birakmaksizin rahatlikla cinayet islemesi ve dogal ölüm süsü vermesi mümkündür.

- Bir cok cinayetin, aslinda seri cinayet olmasina ragmen, degisik il ve ilcelerde islenen cinayetler arasindaki benzerlikler dikkate alinmamakta, bunlar münferit birer bagimsiz cinayet olarak kayitlara gecmektedir. Oysa bu gün seyehat imkaninin bu denli genis oldugu dikkate alindiginda, bu gün örnegin Igdir’da cinayet isleyen bir katilin, iki gün sonra Izmir’de geceleyin girdigi bir evi soyduktan sonra cikarken de, polis ve mahkeme endisesiyle ev sakinlerini öldürmesi mümkündür.

Bu noktada olumlu olan bir konu ise, eger bir cinayetin, bir seri katil tarafindan islenen seri cinayetlerin bir halkasi oldugu acikliga kavusmus ise, bu cinayet zinciri ezici bir cogunlukla acikliga kavusturulmakta ve katil yakalanmaktadir.

Peki nelere ragmen, Almanya’da bu böyledir?

1- Bize göre zaten cok daha kuvvetli bir ekonomiye (devlet bütcesi) sahip olan Almanya’nin, bir de bütcesinden adalet hizmetlerine ayirdigi payin büyük olmasiyle, belki bizlerin yasadigi parasal sorunlari yasamamaktadir. Bizler örnegin, cesedin bir ilceden il merkezine, klasik otopsi yapilmak üzere nakli icin, careler ve imkanlar üzerine kafa yorup güclükler yasarken, Almanya’nin neresinde olursaniz olun (isterseniz dag basinda), aramaniz halinde belirli bir süre icinde, ambulans ya da ambulans helikopter gelmek zorundadir.

2- Cinayet sorusturmasinda, delillerin tespitinde, belki bizlerin yasadigi teknik arac-gerec yetersizligi bizimle kiyaslandiginda yok denecek kadar azdir.

3- Hepsinden daha önemlisi, bizlerin otopsi ve cinayet sorusturmlarinda yasadigimiz teknik kadro ve uzman bilirkisi problemi burada yasanmadigi gibi, Almanya’nin bu konuda tam tersi kadro fazlasi bulunmaktadir.

Bu konuda bendenizin yasadigi bir tecrübeyi sizlerle paylasmak istiyorum. Görev yaptigim bir ilcede, tipik asi yoluyle bir intihar olayi yasandi. Saglik ocagindan temin ettigimiz bir pratisyen hekimle otopsi (daha dogrusu ölü muayenesi icin) gittigimizde, kesin ölüm sebebini tesbit etmeye calisiyoruz. Doktor beye, sahsin hiyoid (Hyoid, ya da Hyoideus) kemiginin kirilmis olup olmadigini sordugumda, doktor hiyoid kemiginin birakin kirik olup olmadiginin tespitini, hoyoid kemigini tanimiyordu, duymamisti. Ben ise sansliydim, hukuk 4.sinif ögrencisi iken, Cerrahpasa’da Adli Tip dersi icabi, bir kac kez klasik otopsiye katilmistim. O esnada da bu kemigin kirik olup olmadiginin nasil tespit edilebilecegi gösterilmis ve bu da tesadüfen hala hafizamdaydi.

Ancak, tüm bu parasal kaynak sorunu, teknik arac gerec ve uzman kadro problemine ragmen, kismen de olsa, kolluk güclerimizin ve hukukcularimizin caliskanligi ve motivasyonlariyle bu sorun asilmaya calismaktadir.

Yine internetten ulasabildigim kadariyle 2004 yilinda ve sadece polis mintikasinda 2095 (bilinen) cinayet islenmis ve bunun 389’ünün failleri belirlenememistir. Bu rakamin icerisinde, jandarma mintikasinda islenen cinayetler ve kaybolan sahislar (ki bu rakam, tahminim oldukca kabariktir) yoktur.

Bunun anlami sudur;

-polis kayitlarina, cinayet olarak gecen, ancak faili tespit edilemeyen cinayetler,

-jandarma mintikasinda islenen ve failleri tespit edilemeyen cinayetler,

-iz birakmaksizin kaybolan sahislarin bir kisminin cinayete kurban giderek, cesedinin bir sekilde yok edilmesi ihtimali (ceset yok etme konusunda, ülkenin yüzölcümü ve arazi yapisi dikkate alindiginda, ciddi bir zorlukla karsilasilmayacagi aciktir)

-muhtemelen seri cinayet sonucu öldürüldügü halde, kayitlara dogal ölüm ya da kaza sonucu ölüm olarak gecen vakialar (örnegin, hastanelerde kasitli verilen asiri dozda ilac sonucu cinayet, aile ici özellikle miras edinme saikiyle, zehirleme ya da ilac verme suretiyle birkac yasli koca-kari öldüren es fenomeni ki, su an bu belki de sektör halinde mümkündür vs.)

-korkarim ki, yukaridaki 6 rakami bile, seri katillerin profesyonellik nedeniyle ülkede ya hic yakalanmadiklarini, ya da yakalansalar bile isledikleri seri cinayetlerin ortaya cikarilamamasinin bir göstergesidir,

-bati ülkelerinde (her türlü imkan ve profesyonel kadroya ragmen) ortalama seri katilin, isledigi ilk cinayetle yas ortalamasi dikkate alindiginda, yakalanmaksizin 2,6 yil seri cinayetlerine devam etme imkaninin oldugu görülecektir. Bu sürenin bizde daha uzun olmasi oldukca muhtemeldir.

Tüm bunlar, rakamsal bazda dikkate alindiginda, ülkedeki seri katil sayisinin 6 ile sinirli kalmasinin mümkün olmadigini, bunun, bu rakamin en azindan cok daha üzerinde oldugunun bir göstergesidir.

Ancak ülkedeki seri katil sayisinin fazla olmasini dogurabilecek cok daha önemli olan olgu ise, seri katilleri yaratan bir cok faktörün mevcut olmasidir.

Peki nedir bu Faktörler?

Bir cok faktör sayilabilir, bu faktörler, psikopatinin ve seri katilligin, karekter anlaminda köklesmesini saglayabilecegi gibi, mevcut olan potansiyelin su yüzüne cikmasina sebep olan bir kivilcim (risk faktörü) mahiyetinde de olabilir.

- Yukarida da degindigim gibi, erken cocukluk döneminde, belki toplumun egitim düzeyinden kaynaklanan nedenlerle, annelerin cocuklarina karsi tutarli ve uygun bir iliski ayarlayamamasi, özellikle bizim, „cocugun anneye yeniden yaklasma asamasi“ olarak adlandirdigimiz sorunlu dönemde, cocugun sorunlu hareketlerine karsi annenin, metodlu bir egitim vererek bunu absorbe etmesi yerine, karsi mücadeleye giriserek, cocugu ezerek sindirmesi, duygusal acidan cökertmesi,

- sonraki yillarda ailede verilmesi gereken tutarli, neyin yanlis ve neyin dogru oldugunu izah eden ve yaptirima baglayan terbiye tarzi yerine, celiskili ve tutarsiz bir egitim tarzi,

- aile ortami, ailedeki cocuk sayisi ve cocuklar arasindaki yas farki. Özellikle ailede cok cocuk ve cocuklar arasindaki yaş sınırının az olmasi bu konuda özellikle büyük bir risk faktörüdür. Biz biliyoruz ki, örnegin iki cocuk arasindaki yas farkinin 3 ten az olmasi, cocugun gelisim süreci dikkate alindiginda, cocukta erken yasta anneyi paylasma zorunluluguna bagli olarak gelisen bir travma ve bu nedenle depressif yatkinlik nedenidir. Istatistikler de bunu dogrulamaktadir.

- Bana göre bizim toplumumuz icin söylenebilecek en büyük risk faktörlerinden birisi, toplumda hayatin her kademesinde, hatta yetiskinlikte bile, fiziki ya da psikolojik siddetin yaygin olusudur.

Bildiginiz gibi, gerek ailede, gerekse okulda, egitim engelli olan cocuklar bir sekilde günah kecisi ve aksi bir karaktere sahip birisi olarak görülmekte, psikologlardan profesyonel yardim alarak sorunlu cocuklari uygun bir konsept icerisinde egitmek yerine, cocugun davranis bozukluklari ve hatali davranislari, dayak, bagirma, ve dislama gibi siddete bagli yaptirimlarla düzeltmeye calisilmaktadir. Oysa bu, felaketin baslangicidir. Siddet toplumda, sadece aile ve ilkokulda degil, ortaokul, lise ve hatta üniversitelerimizde, sonrasinda da meslek hayatinda bile, en azindan psikolojik siddet ( ya da mobbing) halinde devam etmektedir.

Toplumun her kademesinde ve hayatin her asamasinda, inanilmaz bir itaat kültürü gelistirilmeye calisilmakta, insanlari itaatkar yapmanin en etkili yolu olarak ta, onun kendine olan güvenini, öz saygisini daha kücükken kirmak, yöntem olarak secilmektedir. Bu sekilde, daha kücük yaslarda, sorgulamaksizin itaat etmeyi ögrenmis, sindirilmis, kendisine olan öz güven ve öz saygisini, gördügü siddet sonucu tamamen yitirmis, tamamen asagilik duygusu icerisine gömülmüs ve kendisine bir « hic » oldugu duygusu verilmis, bu duygu ise ileri yaslarda da yine gördügü muamelelerle pekistirilmismis olan bir kisi, bir tarafta kayitsiz-sartsiz itaat etmesini ögrenirken, seri katillerin kurbanlari üzerindeki uyguladiklari mutlak hakimiyet ve tahakküm örneginde de görüldügü gibi, zayif birisini buldugunda da bu « itaatkar » zavalli kisi, ayni sekilde kendisine de kayitsiz sartsiz itaat edilmesini bekleyecek ve buldugu ilk firsatta sadizmin doruguna cikarak kendisine desarz imkanlari arayacak, deyim yerindeyse « canavarlasacaktir ».

Insan, biyolojik ve psikolojik varligiyle bir bütünlük arzetmektedir. Bu her iki unsur, kendi icerisinde dengesini kaybettigi zaman, tibbi rahatsizliklar ya da psikolojik rahatsizliklar belirecektir. Psikolojik sagligi yerinde olan her insanin psikolojik bir dengesi vardir ve bu denge, insanin kendi kendisinden memnuniyeti olarak kendisini gösterir.

Kücük yasta ve hayatinin bir cok döneminde ezilmis, sindirilmis, dislanmis ve bazi asiri hallerde de (seri katillerde oldugu gibi) bir « pislik » muamelesi görmüs ve böylece de « pislik » olduguna inan(diril)mis birisi, kendisiyle memnuniyet duyamayacagi, sürekli derin bir asagilik kompleksi icerisinde olacagindan dolayi, psikolojik dengesi yerinde olmayacaktir. Oysa insan psikolojisi, refleks olarak kaybettigi dengeyi yeniden kurmaya calisacaktir. Seri cinayetler, seri katiller icin bu anlamda, psikolojik dengeyi saglamada bir savunma mekanizmasi görevini de görmektedir. Ayrica özellikle sadist seri katiller, isledikleri cinayetlerle, bilinc altinda kendilerinin bizzat sadizm gördügü kisiden, (örnegin annesinden) bu kisiye benzerlik gösteren kurbanin sahsinda intikam almaya calismakta böylece bir yerde de kendisini ispatlamaya calismaktadir (tipki polisle oyun oynamada oldugu gibi). Sadizm yoluyle desarz olma ve psikolojik dengesini tekrar saglama, asagilik duygusundan kurtulma, kin ve nefreti tatmin arzusu, seri katillerde o kadar yogundur ki, etraflarinda öldürecekleri ve ya mahvedecekleri kimseyi bulamadiklarinda kendilerini öldüreceklerdir. Seri katiller ve psikopatlar arasinda intihar oraninin yüksek olmasinin nedenlerinden birisi de budur. Bu fenomen, aslinda bir cok psikoanalizcinin de belirttigi gibi (bana göre de öyledir), agir suclularin, neden suc islemeden kisa bir süre önce, (inanilanin aksine sonrasinda degil) cok agir bir sucluluk (daha dogrusu eziklik) duygusuna kapildiklarinin da cevabini olusturmaktadir.

Sexuel sadist ve organize seri katillerin cogunda oldugu gibi, bir insanin sahip olmayi isteyebilecegi her türlü imkana sahip oldugu halde, (örnegin maddi zenginlik, kariyer, iyi bir is ve es, boy-pos-yakisiklilik, toplumsal itibar vs,) neden seri cinayet islediklerinin cevabi da burada yatmaktadir : Yukarida bahsettigim olgular sonucu kücük yasta edindigi ve bir türlü atamadigi asagilik duygusu ve yasadigi cocukluk travmalari.

- Ülkemiz acisindan bir baska önemli risk faktörü ise, köyden kente göcün bir sonucu olarak insanlarin sosyal alt yapilarini kaybetmeleri ve binlerce insan icerisinde yalniz yasamalari. Insanlar yukarida izah etmeye calistigim nedenlerle psikopatik potansiyleli icerisinde barindirsa bile, kücük yerlesim yerlerinde kisinin gerek icerisinde yasadigi aile-akraba (baglari), gerekse meslektas ve arkadas cevresinden olusan sosyal cevrenin meydana getirdigi kacinilmaz baskiyle bu potansiyel su yüzüne cikmayacak ve kisi icerisindeki potansiyele ragmen, sade bir hayat yasayabilecektir. Oysa büyük illere giden ve bu yüzden sosyal tabanini kaybeden bir (psikopat) kisinin, anonim bir kimlige bürünmesi sonucu bu baski üzerinden kalkacak ve diger sartlarin da elvermesi halinde (örnegin yakalanma riskinin az olmasi), kendisinin dahi inanamayacagi davranislar gösterebilecektir. Bu anlamda da, belki yakin gelecekte daha kötü örnekler mümkün olabilir.

- Yine bir baska önemli faktör, toplumumuzda insanlarin ic dinamiklerine hitap ederek egitmek ve terbiye etmek yerine, insanlar egitilirken iclerine otokontrol mekanizmalarin yerlestirmeye calismak yerine (örnegin empati), neredeyse tamamen dis yaptirimlarin (ana-babadan ceza korkusu, polis-jandarma « yakalar »korkusu, Allah « yakar » korkusu, vs.) egitim ve terbiye araci olarak kullanilmasi. Bunun sonucu ise, « ne yaparsan yap, ama belli etme, yakalanma » felsefesini doguran cifte moral anlayisinin insanlarda hakim olmasidir. Empatinin olmadigi yerde de, insaf, merhamet ve vicdan olmayacaktir. Bu anlamda da, seri cinayetler, uzun süredir (zaten icsellestirilmeden ve özümsenmeden) dis baski olarak yasanan bu yaptirimlara (extern super ego), dis otoritelere meydan okuma ve onlari manipule etmeye yönelik bir patlama olarak degerlendirilebilir.

Seri cinayetlerin, hic süphesiz cok daha farkli ve bir cok nedenleri vardir, özellikle sosyo-ekonomik nedenleri azimsanmayacak kadar coktur. Özellikle sosyal adaletsizligin son ceyrek asirdir cok daha belirgin olarak yasanmasi, özellikle sehirlerde daha belirgin olmasi, medyanin parazzi ve televole gibi programlarla, bir cok insanin, toplumun nimetlerinden mahrum birakilmis bir kurban olduguna inandirilmasi vb. gösterilebilir. Ancak sosyolog olmadigim icin bu konularda fazla bir sey ifade edemeyecegim. Seri cinayetlerin faillerinin cogunlukla sehirli (ya da sehirde yasiyor) olmasi, sosyal adaletsizligin bu noktadaki payini ortaya koymaktadir.

Tüm bu verilerden yola ciktigimizda, ülkemizdeki seri katil sayisinin, tahminin cok daha üzerinde oldugunu ve ileride artabilecegini düsünüyorum. Ancak bu konuda belki bir parca rahatlatici olabilecek olan sey ise, seri katillerin en agir olan tipi, seksuel-sadist-rganize seri katil sayisinin batili ülkelerdekinin aksine nispeten az olabilecegini, buna karsin seri katiller icerisinde diger tip seri katillerin cogunlukta olabilecegini tahmin ediyorum.

Degerli arkadaslar,

Tüm bunlari yazarken, amacim bir korku ortami ya da panik yaratmak degil, belki tam tersi, konunun ciddiyetini vurgulayarak, belki hepimizin daha duyarli olmasini saglamaktir. Eger toplumun, (hatta bizzat kendimizin) güvenligi sözkonusu ise, dikkatli, hatta biraz da paranoid derecesinde süpheci olmakta fayda vardir. Zira surasi kesindir ki, seri katiller, en ufak bir dikkatsizligin bile yeterli oldugu ortamlarda var olmakta ve cinayetlerini sürdürebilmektedirler. Bu nedenle belki de, toplumun güvenliginden sorumlu olan bizlerin gösterecegi ufak bir dikkat ve süpheyle farkedilip yakalanincaya kadar da, masum insanlari öldürmeye devam edeceklerdir.

Bendeniz yillardir yurt disinda yasiyorum, kriminal psikoloji ile ilgili konularda da arastirmalar yapmaya calisiyorum. Bu yüzden hic süphesiz benim burada ülkemize iliskin verdigim bilgi ve yazdigim yorumlar yüzeyseldir. Sizlerden, elinde bu konuya dair statistiki bilgi olan, farkli arastirmasi olan birisi varsa paylasmasi, benim yazdiklarima aykiri görüs bildirmesi ya da tamamlayici bilgi ve yorumlar aktarmasi, konuyu daha da zengin hale getirecektir…

___________________________________________________


SERİ CİNAYET SORUŞTURMALARINDA KRİTİK NOKTALAR (5)


Değerli arkadaşlar,

seri katillerin soruşturmaları bir çok açidan zorluk ve özellik arzetmektedirler. Bunun nedeni, yazımın şimdiye kadarki kısmından anlaşılacağı gibi, seri katillerin zeka düzeylerinin genelde yüksek olması, cinayetleri soğukkanlılıkla işlemeleri, bu nedenle cinayetten sonra cesedin ve delillerin manipule edilmesi, yakalanmamaları için en az cinayetleri işlerken olduğu kadar soğukkanlı bir şekilde tedbir almaları, delilleri karartmalaridir.

Gün geçtikce, gelişen teknolojik ve ulaşım imkanları nedeniyle suçluların işledikleri suçlar bir çok açidan özellik göstermekte, gerek işlenen suçlar, gerekse faillerin metodları daha rafine ve kompleks hale gelmektedir. Hatta çok zaman failler, sadece yakalanmamak için değil, kendilerini ispatlamak, üstünlük göstermek için de, soruşturmayı yürüten kolluk kuvvetlerine adeta „enayi“ dercesine onlarla adeta „köşe kapmaca“ oynamaktadır. Bu itibarla hukukçu olarak bizlerin, hukuka yardimcı olan diğer bilim dallarından, soruşturmanın her aşamasında yararlanmamız gerekmektedir. Ama bunun için öncelikle hayatı tanimak, insanı tanimak, insan olgusunu tanımak, suçlunun iç dünyasını tanımak, diger bilim dallari hakkında az-çok fikir sahibi olmamiz çok önem arzetmektedir. Kısaca, suçlulukla, suçla ve suçluyla mücadelede en etkili silah, akıl ve bilgidir.

Size basit bir örnek;

Bildiginiz gibi, seri katillerin çoğu, cinayetten sonra, delilleri karartmak için cesedi cinayet mahallinden bir başka yere taşimaktadır. Klasik yöntemlerle de, cinayetin, cesedin bulunduğu yerde işlenip işlenmediği, çok zaman mümkün olmamaktadır. İste bu durumda yardımıza, molekular biyoloji yetişebilir. Zira, iklimin etkisiyle çürümeye başlamış olan bir cesette oluşan kurtçuklar, eger cinayet başka bir yerde işlenmiş ve ceset sonradan oraya nakledilmişse, havadaki molekuler bileşimden dolayı mikro bazda farkli bir molekül yapısı gösterecektir birden fazla türde kurtçuk oluşacaktır. Bunun tespiti ise ancak bir mikrobiyolog tarafından laboratuvar ortaminda mümkün olacaktır.

Ancak bunun için, bizlerin hangi durumda, hangi uzmanlardan, ne tür bir yardım alabileceğimizi bilmemiz gerekmektedir.

Seri katillerin, gerek cinayetlerini, rahatsiz edilmeksizin işleyebilmeleri için, gerekse işledikleri cinayetlerin cesetlerini yok etmek için, en çok sevdikleri mıntıkalar, parklar, ormanlar, tenha dağlık bölgeler, nehirler, göller ve denizlerdir.

Seri katillerin bir çoğunun sahip oldukları yüksek zeka düzeyine rağmen, içerisinde bulundukları emosyonal idiyoti nedeniyle, yine soğukkanli bir şekilde, yargılama esnasında mahkemeyı manipule etmek için tiyatro çevireceklerdir. Bir çok sağlıklı insana, irade dışı çalışan otonom sinir sistemine hakimiyetin imkansiz olması nedeniyle heyecan, korku vs. duygularla zor gelen, yalan söylerken kızarma, kekeleme, terleme vs. halleri seri katillerde görülmeyecektir. Bu yüzden, duruşmalarda masum ve hatta kendilerinin kurban olduklari, öldürdükleri kurbanların ise asıl suçlu olduklarini iddia edecekler, bu şekilde de, sergiledikleri içten ve inandırıcı(!) davranışlarıyla mahkemeyi manipule etmeyi, lehlerine yönlendirmeyi deneyeceklerdir. Ancak bunu yaparken, ses tonlari, jest ve mimikleri, ifade ettiklerinin aksini söyleyecektir. Bu nedenle, duruşmalarda bu tip sanıklarin yüz ifadelerinin, jest ve ses tonlarinin dikkatle izlenmesinde fayda vardir.

Mahkeme nezdinde olumlu bir izlenim yaratmak için, duruşmalara son derece şık, bakımlı ve temiz gelecekler, son derece nazik ve beyefendi bir imaj uyandırmaya çalışacaklardır. Bu yeni imajlarının yanıltıcı olmaması açısından, dosyada, olaydan nisbeten kısa bir süre sonra emniyetçe çekilmiş birer fotograflarının bulunmasında fayda vardır, böylece duruşmadaki kişinin, olay esnasındaki rütuşsuz görüntüsüne dair bir fikir edinilebilecektir.

Seri katillere karşi ne gibi önleyici tedbirler alınabilir?

Bu tedbirleri üçe ayırmak mümkündür.

1- Birinci dereceden önlemler:

Toplumda, seri katilleri yaratan faktörlerin ortadan kaldirilmasi ilk etapta belirleyici bir rol oynakamaktadir. Bu genel halk sağlığı çerçevesinde, psikolojik danişma merkezlerince, hamilelik sürecinden itibaren ana-babanın, çocuk eğitimi konusunda bilgilendirilmesi, devletin belirli hallerde ailelere müdahele ederek çocuğu koruma altına almasi, çocuklarina şiddet uygulayan ve ihmal eden ana-babaya cezai yaptırımlar getrerek, gereğinde velayet hakları ellerinden almasıyle yapılabilir. Şurasi unutulmamalidır ki, psikopatiyi yaratan nedenlerin çogu, cehalet nedeniyle ana-babanın çocuklarini yanlış eğitmelerinden kaynaklanmaktadır.


2- Ikinci dereceden önlemler:

Doğumundan 20-25 yaşlarına kadar, son derece uslu ve sorunsuz bir hayat ve çocukluk geçirmiş bir insanin, birden bire, seri katil olmaya karar verip seri cinayetler işlemeye başlaması oldukça ihtimal dışıdır. Bu nedenle, seri katillerin bir çogu, çok daha önceden sinyalleri vermektedirler, ancak sorun bu sinyallerin dogru okunabilmesinde, değerlendirilmesinde ve gerekli tedbirlerin alinmasında yatmaktadır. Çocuk yaşlarda başlayan, ateşe verme, hayvanlara karşi sadizm, okulda ve evde gerek sınıf arkadaşlarina ve gerekse kardeşlerine karşi gösterilen ölçüsüz şiddet hareketleri, seksuel anomali, gelecekteki muhtemel seri katil ya da psikopatı ele veren ilk belirtilerdir, sadece bu yaşlarda müdahele ve profesyonel yardimla bunun önüne geçmek mümkün olabilir. Bu anlamda, ülkede, psikologlarin sayısının az olması, daha çok sosyo-ekonomik açıdan yüksek düzeydeki azınlığa hizmet vermesi, halka yayılmamış olmasi büyük bir boşluk doğurmaktadır.

Gerçek anlamda, seri katillerin etkili bir şekilde engellenmeleri alinacak tedbirlerle bu ilk iki aşamada ve aynı zamanda daha az maliyetle mümkün olabilir.

3- Üçüncü dereceden önlemler:

Bu aşamada artik, seri katil ilk şiddet suçunu işlemiş, ve hakkinda da mahkumiyet kararı verilmiştir. Ancak burada iki tür zorlukla karşi karşiyayiz. Mahkumiyet kararının, bu şahıslar için caydırıcı hiç bir tarafı olmadığı gibi, tam tersi yargilama ve mahkumiyet nedeniyle hukuk sisteminin açiklarini ve zaaflarını daha iyi ögrenmelerini,saglamakta, bu kişilere bir yerde alışkanlik, hatta cezaya karşi bağışıklık kazandırmaktadır.

Seri katil olduğu tespit edilmiş kisilere karşi, geliştirilebilecek üçüncü derecede en uygun tedbir, bu kişilerin (ceza ehliyetlerinin olmasi şartıyle) müebbet hapis cezasına mahkum edilmesi ve cezanın, özellikle seksuel saikli seri katiller için ömürlerinin sonuna kadar infazlarının saglanmasıdır. Zira seksuel seri cinayetler bu tür katillerde bir bağımlılıktır ve imkan bulduklarinda, yine cinayet işleyeceklerdir.

Bu konuda, politikacilarca siyasi menfaat amacı ile çikartılan af yasalari büyük bir sorun oluşturmaktadır.

Burada, bir seri katilin kurbanı olma halinde nasıl bir yol izleneceğine girmek istemiyorum, ancak kurbanlarin genelde yaptıklari hata, olayı anladıkları andan itibaren katilin elinden kurtulmak için çareler aramak yerine, kooperasyon içerisinde katilin her istediğini eksiksiz yerine getirerek, onu kızdırmayarak, onun merhametine sığınmaktır, ki bu aslında tam da failin kurbanından beklediği bir hareket tarzıdır. Kurbanları üzerinde mutlak hakimiyet ve üstünlük sağlayarak, onun hayatta kalmasına veya ölmesine karar vermek durumunda olmak, bu şekilde kendisini tatmin etmek sonuçta onun ulaşmak istediği amaçtır. Bir başka hata ise, cinayet öncesi davranışlarda yine itaatkar bir şekilde, katilin gözüne bakmak, göz kontağı kurmak yerine örnegin yere bakmaktır. Seri katillerin cinayetlerini işlerken, kurbanlarini depersonalize etme (Depersonalisation, ya da Enthumanisierung) yoluna gittiklerinden, katilin sürekli gözünün içine bakmak onun işini zorlaştiracaktır.

Seri cinayet sorusturmalarinda katile ulaşmak için neler yapılabilir, normal cinayet soruşturmalarına ilaveten hangi metodlardan yararlanabiliriz?

Bir çok adi cinayette katil zanlısı ya bellidir, ya da tahmin edilebilecek durumdadır. Bu, aktuel bir husumet, aile içi anlaşmazlik, namus davası, vs. halleri varsa, üzerinde arastirmayı yoğunlaştıracağımız adresler bellidir ve işimiz nispeten kolaydır.

Ancak seri cinayetlerde bunların hiç birisi yoktur, kurbanın kim tarafından ve ne için öldürüldüğü tamamen bir sırdır. Ancak bu durumda da bize, belirli bir noktadan hareket etmemizi sağlayacak doneler elimizde mevcuttur, bu donelerle hiç olmazsa, potansiyel katil sayısını azaltabiliriz, ya da soruşturmayı belirli tip insanlar üzerinde yoğunlaştirabiliriz. Sorun bu işaretleri keşfedip değerlendirmektedir.

Ancak tüm cinayetlerde oldugu gibi burada da işin alfabesi, titizlik, profesyonellik ve ekip çalışmasıdır.

Soruşturmada baştan sona kadar, olay analizi için izlememiz yöntem ve yolu şu şekilde özetleyebiliriz:

1- Bilgi toplama safhası :

Ilk aşamada, detayli otopsi raporunun haricinde, olay yerinin, cesedin mutlaka cok sayıda fotograf ve kamera görüntüleriyle kaydedilmesi, sonradan meydana gelebilecek delil kaybolmasi ihtimali veya unutkanliga karşi önemlidir. Eğer ceset evde bulunmuşsa, bulundugu odanın haricinde, diğer odalarin da fotoğraflarinin çekilmesi önemlidir, örnegin açık birakilmış ve içerisindekiler dışarı saçılmış çekmeceler bize bazı şeyleri, örnegin cinayet saikini, ya da olayda belirli şeyleri şaşırtma amaçlı sahneleme olup olmadiğini ifşa edecektir. Yine lavaboların bulunduğu yerler, banyo-wc ve yatak odası titizlikle incelenmelidir.

Ceset muayenesi ve otopsi sırasinda, cesedin değişik bölgelerinde sperma izi aramanin haricinde, kurbanin tırnak araları titizlikle kontrol edilerek, katille boğuşmadan kaynaklanan doku parçalari aranmalıdir. Olay yerinde, her bir şey bizi katile götürebilir, örnegin önemsiz gibi gözüken bir pamuk lif parçası, iplik parçası, saç teli, ısırık izi, daha sonra ilgili şahıslarin konut ve üzerlerinde yapilacak arama sirasinda bulunanlarla kıyaslanabilir. Bunlar, maddi delil olarak, soruşturma esnasinda zaten bilinen mutad noktalara bir kac örnektir.

Ancak bize failin kimligi, cinayet sebep ve saiki hakkında önemli ipuçları verecek başka ve belki daha önemli bilgiler de toplanmalıdır.

Olay yeri ve cesedin durumu, failin cinayetten önce ve sonra, cinayet esnasında hangi ruh haleti içerisinde bulunduğuna dair (sadizm, pişmanlık, soğukkanlılık, ya da maktulden, adeta özür dileme (undoing) anlamina gelebilecek bazi hareketler, örnegin ellerin gögüs üzerinde kavuşturulmuş olmasi, bezle üzerini tekrar kapatma) önemli ipuçlari verecektir. Burada, cesedin, elbiselerinin durumu, çıplak-yarı çıplak olup olmadığı, duruş pozisyonu, el ve ayaklarınin hali, kullanilan silah, darbe sayisi ve derinligi, yara bölgeleri, cinayet yeri ve zamanı, vs. failin tespit edilebilmesi icin önem taşımaktadır.

Cesedin incelenmesinin haricinde, özellikle, maktulun sosyal çevresi, alışkanlikları, arkadaş çevresi, karakter yapısı, örnegin insanlara kolay güvenen iyi niyetli ve neşeli birisi olup olmadiği, titizlikle irdelenmeli, yaşam tarzina dair detayli bilgi edinilmelidir. Böylece, katilin, maktule ait hangi özelliklerinden yararlanarak onu tuzaga düşürmüş olabilecegi tespit edilebilecektir.

2- Toplanan bilgilerin değerlendirilmesi asaması:

Toplanan bilgilerin ışığında, cinayetin hangi sebep ve saikle islendigi, (örnegin, soygun, kıskançlık, miras, intikam, töre vs. cinayeti olup olmadigi; cinayetin bireysel adi cinayet ya da seri cinayetler zincirinin bir halkasi olup olmadiğinin tespiti; seri cinayet ise, bunun gruplandirilmasi, örnegin seksuel-sadist seri bir cinayet olup olmadığının açıkliğa kavuşturulması bu asamada gerçekleşecektir.

Bu aşamada, maktülden kaynaklanan, ve katilin işini kolaylaştiran (risk)faktörler irdelenecek ve tespit edilecektir.


3- Rekonstruktion: Olayin kronolojik akışının, hipotetik olarak tespit edilmesi:

Böylece katilin içerisinde bulunduğu kategorinin tespiti mümkün olacaktir, örneğin, planli-organize ya da plansiz-disorganize-asosyal olup olmadığı, katilin yer bilgisi ve seçimi, elinde alternatif davranış biçimlerinin olup olmadığınin vs. tespiti ile katil hakkında kriminal-psikolojik bir değerlendirme mümkün olabilecektir. Tüm bunlar da bize katilin hareketlerindeki dinamik, kurbanla aralarında geçen olaylar ve bu olayların failin kontrolunden çıkıp çıkmadığı vs. hakkinda bize ipuçlari verecektir.

Burada katilin hareket repertuvari incelenmelidir. Özellikle dört türlü hareket tarzi katilin kimliğini ele vermeden önem taşiyabilir.

- delilleri karartma, soruşturma ekibini şaşırtma amacli sahneleme (Inszenierung ya da eng. staging). Bu durumla katil, ölümün, cinayet sonucu degil, örnegin intihar, kaza ya da kavga esnasinda ölüm imaji vermeyi amaçlamaktadır.
- duygusal pişmanlik sonucu, tekrar iyi hale getirme çabasi, yukarida belirtildigi gibi kurbandan özür dileme tavrı, (bu durum özellikle cinayetten önce kurbanla katil arasında duygusal bir bağin mevcudiyetinin göstergesidir),
- Depersonalisierung ya da ing. Depesonalization: Kurban belirli bir kişiliğe sahip insan olmaktan katilce çıkartılır, kendi hayalindeki kurban tipine sokulur. Bu, katilin kurbaninin kimligini inkar ya da yok etme denemesi olarak görülebilir. Bu durum, benzerligi vs. dolayisiyle kurbanın, katilin biyografisi icerisinde kendisinden nefret ettigi ve öç almak istediği bir kişiyi (örnegin, patron, anne, baba, amir vs. yerine) temsil ettigi hallerde rastlanır.
- Kurbanı aşırı güç kullanimi ile (adeta) defalarca öldürme (Übertöten, ya da overkill). Burada kurbanın bizzat kendisi, muhtemelen her hangi bir nedenden dolayı katilin hedefidir, katil bu şekilde cinayetle, taşıdığı ölçüsüz öfke, kin ve nefretini deşarz etmek istemektedir. Bu durum da, her ikisi arasında geçmişe yönelik salt olumsuz bir ilişkinin olduğunu gösterir.


4- Katilin profilinin belirlenmesi: (criminal profiling)

Eldeki bu aşamaya kadarki olan verilerden, genellikle uzman bir kriminal psikolog tarafından katil hakkinda hipotetik olarak belirli bir kişilik ve karakter profili çıkartılır. Bu profil, katilin,karakterinin yanısıra, yetenekleri, zeka düzeyi, yaralardan yola çıkarak yaklaşık olarak boyu, yaşı, cinsiyeti, alışkanlıkları, solak olup olmadığı, cinayetten önce, cinayet esnasinda ve sonrasindaki psikolojik özelliklerini, muhtemel mesleğini, strese karşı dayanıklılığını, cinayet tecrübesini, vs. tespit etmeye çalişacaktır.

Bu tespitler her ne kadar hipotetik olsalar bile, soruşturmanin yogunluğunu belirli noktalarda yoğunlaştırarak en azından muhtemel katil zanlısı olabilecek kişilerin sayısını azaltacaktir. şurasi unutulmamalidir, profiler olarak görev yapan uzmanlarin, çikardıklari katil profillerinde ortalama isabet orani yüzde 60 larda kalmaktadır, ancak bu oran ve yanılma payı bile, en ufak bir ihtimalin ve detayın bile önem taşıdığı cinayet soruşturmalarında çok önemli bir başarı oranıdır.

5- Bu aşamaya kadarki elde edilen bilgi, bulgu ve katil profili ışığında, soruşturmanın yürütülmesi.

Seri katillere yönelik bir başka pratik bilgi de, bir çoğunun merak nedeniyle, cinayet mahalline ya da cesedi biraktiği bölgeye, daha sonra gene uğraması, orada yapilan inceleme ve keşifleri seyretmesidir.Hatta bazilarının, cinayete dair bir şeyler biliyormuşcasina, tanık olarak poliste ifade vermeleridir. Yani kuvvetle muhtemelki, polis bir şekilde katille kontak kurmuş ancak henüz farkına varamamıştır.

Seri cinayetlerde önemli olan bir başka husus, ülkenin her tarafinda işlenen cinayetlerin, elde edilen tüm veri ve bulgularinin, kolluk güçleri ve savcılıkların kullanimina açık bir şekilde, merkezi bir bilgi bankasında toplanması, cinayetler arasındaki benzerliklerin titizlikle incelenerek, değişik cinyetlerde elde edilen delillerin, katilin aynı olması ihtimali dikkate alinarak incelenmesi çok büyük önem taşımaktadır.

Bu konuda Kanada Polisinin geliştirdiği, 1999 yılından beri de Almanya’da altyapisi ve kadrosu oluşturulmuş olan resmi bir uygulamadan bahsetmek istiyorum. Bu uygulamaya göre, ülkedeki işlenmiş veya teşebbüs edilmiş cinayetlerin (ya da diğer şiddet suçları, irza gecme, kayıplarla ilgili veriler, çocuk kaçırma vs.) kurbanlarına ait bilgiler, ViCLAS (Violent Crime Linkage Analysis System) adı verilen bir bilgi bankasina depolanmakta, ve her hangi bir yerde bir başka cinayet işlenmesi halinde, önceki işlenen cinayetlerle bu veriler yardimiyle paralellik aranmaktadır.

Hiç şüphesiz seri cinayetler, salt hukuk bilgisi ile çözülebilecek bir problem degil, tam tersi ancak interdisipliner bir çalışma ile açıklığa kavuşturulması mümkün olan bir suç tipidir . Burada, diger bilim dallarindan ve her türlü teknik imkandan yararlanma zorunluluğu olduğu gibi, soruşturmanın da ekip calışması içerisinde yürütülmesi bir zorunluluktur. Bu itibarla, bana göre ülkede, teknik alt yapı sorununun parasal kaynak aktarımı ile belki giderilmesi mümkün olsa bile, teknik eleman ve uzman eksikliğinin kısa vadede giderilmesi zor gözükmektedir.

Bana göre, her ağır ceza merkezinde, cinayet masasında görevli teknik elemanların yanı sıra en az bir tane patolog ve kriminal psikolog bulundurulmasi zorunluluktur.

Değerli arkadaşlar,

bendenizin burada bir ya da bir kaç cümleyle teğet geçtiği bir çok konu, içeriği dikkate alindiğinda, her biri başlıbaşına bir kitap ve araştırma konusudur. Bu nedenle, benim bu kısa ve amatörce yazımla, her birinin üzerinde ciltlerce kitap yazılan konuların yeterince aydınlığa kavuşması imkansızdır. Burada yazılanlar, konunun sadece ABC’sidir.

Saygilarimla…

Ahmet ERKAN
C.eski savcısı
Uzm. Psikolog.

Kaynakca:

1- Mörderisches Profil: Phänomen Serientäter Stefan Harbort, Leipzig 2002, Militzke Verlag.
2- Immer Wieder Töten: Serienmörder und das Erstellen von Täterprofilen. Peter Fink. 2000 Düsseldorf.
3- Täterverhalten und Persönlichkeit: Eine empirische Studie zur Anwendbarkei der Tathergangsanalyse in der Forensischer Psychologie und Psychiatrie. Silvia Müller, Denis Köhler, Günter Hinrichs. Frankfurt 2005. Verlag für Polizeiwissenschaft.
Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Seri Katiller Üzerine Bir Deneme" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.Ahmet ERKAN'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.Ahmet ERKAN'ın izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     1 Beğeni    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
Ahmet ERKAN Fotoğraf
Psk.Ahmet ERKAN
Yurtdışı
Psikolog
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi1 kez tavsiye edildiİş Adresi KayıtlıTavsiyeEdiyorum.com'u sıkça ziyaret ediyor.
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Psk.Ahmet ERKAN'ın Makaleleri
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,973 uzman makalesi arasında 'Seri Katiller Üzerine Bir Deneme' başlığıyla benzeşen toplam 31 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


12:48
Top