Okul Korkusu ve Anne-Babanın Rolü
Sevgili kızım büyüdü ve bu yıl okula başlıyor. Hadi ilk gün ben yanında olacağım, ya daha sonra, ne yer ne içer? Acaba öğretmenini sevecek mi? Ya öğretmeni onu sevmezse, niye sevmesin benim kızım çok tatlıdır. Neyse canım olmadı değiştiririz sınıfını, teneffüslerde çok koşup oynar mı? Terlediğinde kim değiştirecek üstünü, düşerse bir kaldıranı olur mu? İlk gün çok merak edeceğim nasıl geçti acaba? Korktu mu okuldan? Canım ne var korkacak?...
Saydınız mı acaba yukarıda kaç tane korku cümlesi var?
Aklımızdan geçenleri söylemesek de bedenimizde bu düşünceler bir yer edinirler ve kendilerini ifade ederler. Örneğin birini sevmemişsek ona bunu söylemeliyiz; ama bedenimizin verdiği mesajı engelleyemeyiz. Bilinçaltı süreçlerimiz çok iyi çalışır ve düşüncelerimiz bedenimizde bir karşılık bulurlar. Karşımızdaki kişi de bedenimizin verdiği mesaja uygun yanıtı verir ve ‘negatif elektrik alıyorum’ dediğimiz durum oluşur. Aynı şekilde korkularımız ve kaygılarımız da dünyadaki en iyi gizli mesaj algılayıcısına yani çocuğumuza ulaşır. ‘korkacak bir şey yok’ derken aslında içerikteki kendi korkularımızın verdiği beden mesajını çocuğumuz alır. Sadece ne aldığını tanımlayamaz sizi bu korkuyla yüzleştiremez. Kendi de anlamamıştır zaten ne anladığını. Bilinçaltına gitmiştir giden. Kendi kanatlarıyla yola çıkacağı ilk gün. Aynı zamanda evden kopuşun, bağımsızlığın, kendi kararlarını vermeye başlamasının da başlangıcıdır. Doğduğu günden beri yanında olan her şeyi onun adına düşünmek, yapmak, yedirmek, götürmek zorunda olan annenin de hayatının anlamını değişecek ilk günde. Özellikle de kariyerini çocuğu üzerine kurmuş dışarı da değil evde çalışmayı tercih etmiş anneler için bu durum biraz sancılı geçer. Kendini çocuğa adamıştır kendi bile farkında değildir ne kadar iç içe geçtiklerinin ve şimdi bir sürü soru işareti vardır kafasında. Yazının girişindeki cümleler annenin kafasından hiç çıkmaz. Çocuğun okula hazırlanması anne ile başlar. Çalışan anneler ve çocukları bu konuda daha şanslıdır. Ayrılma dönemini ilkokuldan önce daha yumuşak bir geçişle atlatmışlardır. Anne çalıştığı için çocuğunu yuvaya vermesi gerekmiştir. Oyuncaklarını ve kendi yaşıtlarını gören çocuk genelde birkaç saat sonra annenin yokluğunu unutmuş olur. Yuvaya giden çocuğun ilkokula başlaması istediği ve beklediği bir durumdur. Birkaç yıl önce bir anaokulda müdür olarak görev yapıyordum. Çocuklar arasında şu konuşmaya tanık oldum. İçlerinden en büyük olan Ali ‘ ben seneye büyük okula gidiyorum. Gelmiycem buraya ama anneme söylerim arada bir sizle oynamaya getirir beni ‘ dedi. Bir yaş küçük olan Mert ise ona şu karşılığı verdi. ‘Olsun annem benim de büyüyünce büyük okula gideceğimi söyledi. Ben de gidicem ‘ dedi. Budiyalogtan aslında yuvaya giden çocukların ilkokula başlamanın nasıl prestijli bir durum olduğunu düşündüklerini anlayabiliriz. Tüm eğitimi evde olan bir çocuğun okula başlama süreci biraz daha sıkıntılı olabilir. Hayatında hiç evde annesinin kanatlarından ayrılmamış, kendi kanatlarının olduğunu bilmeyen ki anne de muhtemel farkında değildir çocuğunun kanatlarının var olduğunun bir çocuk için okul bir kopuş, terk edilme, bilinmezlik olarak algılanabilir. Hele de tek çocuk olarak evinde hep el üstünde tutulmuşsa, sınıfında diğer çocuklardan biri olmak, imtiyazsız olmak baskı ve disiplin altında olmak oldukça zorlayıcı olacaktır çocuk için.
Eğer çocuğunuzun okula başlarken bir sorun yaşamamış da ilerleyen günlerde, haftalarda okula gitmemek için bahaneler buluyorsa ya da sürekli hasta olduğunu söylüyorsa çocuğunuzun içinde bulunduğu durumu araştırmanızı öneririm. Okulda bir sıkıntı yaşıyorsa ‘’bu sebepten gitmek istemiyorum nasıl çözebiliriz acaba ‘’ diyemeyen çocuk kendi yaşına ve gelişimine uygun olarak en pratik anlatma yolunu seçer. Dikkatli gözlemci anne babalar çocuğun verdiği sinyalleri alarak araştırırlar. Çocukları ile konuşmaya sorunu anlamaya çalışırlar. Öğretmen ve rehberlik servisi ile de konuşup onların gözlemlerini ve fikirlerini alıp çözüm odaklı hareket ederler. Sorunun sebebi hala anlaşılmamışsa bir psikologa giderek yardım alırlar. Sorunu görmezden gelip geçiştirmek, yokmuş gibi davranmak, sıkıntıyı hafifletmeyeceği gibi çocuğunuzun ebeveynleri tarafından yalnız bırakıldığı ve anlaşılmadığı duygusunu pekiştirecektir ki bu da çocuğun kendi başına sorunu başka yollardan çözmeye çalışmasına sebep olur. ‘’Yaramaz’’, ‘’Tembel’’ , ‘’ Arkadaşlarını dövüyor’’ ithamları alan bu çocuklar kendi çıkışlarını arayan çocuklardır. Bu hareketleri yaparak yardım istemeye devam ederler, ama büyüklerin yaşamında bu davranışlar ‘’kötü hareket’’ olarak kodlandığından genelde yardım haykırışları olarak algılanmaz.
Ebeveynler çocuklarını doğdukları günden itibaren kendi uzantıları olarak değil de bağımsız bir kişilik olarak algılarlarsa çocuğun her yaşının sorunlarını ve dönemlerini kolaylıkla atlatabilen bağımsız ve özgüveni yüksek bir kişiliğe sahip olmasını sağlarlar. Çocuğumuzun korkuları aslında kendi korkularımızın çocuğumuzdaki yansımalarıdır. Şimdi neyin neden olabileceğini biliyorsak, okul korkusu yaşayan bir çocuğunuz varsa yazıyı baştan okumanızı öneririm.
Saydınız mı acaba yukarıda kaç tane korku cümlesi var?
Aklımızdan geçenleri söylemesek de bedenimizde bu düşünceler bir yer edinirler ve kendilerini ifade ederler. Örneğin birini sevmemişsek ona bunu söylemeliyiz; ama bedenimizin verdiği mesajı engelleyemeyiz. Bilinçaltı süreçlerimiz çok iyi çalışır ve düşüncelerimiz bedenimizde bir karşılık bulurlar. Karşımızdaki kişi de bedenimizin verdiği mesaja uygun yanıtı verir ve ‘negatif elektrik alıyorum’ dediğimiz durum oluşur. Aynı şekilde korkularımız ve kaygılarımız da dünyadaki en iyi gizli mesaj algılayıcısına yani çocuğumuza ulaşır. ‘korkacak bir şey yok’ derken aslında içerikteki kendi korkularımızın verdiği beden mesajını çocuğumuz alır. Sadece ne aldığını tanımlayamaz sizi bu korkuyla yüzleştiremez. Kendi de anlamamıştır zaten ne anladığını. Bilinçaltına gitmiştir giden. Kendi kanatlarıyla yola çıkacağı ilk gün. Aynı zamanda evden kopuşun, bağımsızlığın, kendi kararlarını vermeye başlamasının da başlangıcıdır. Doğduğu günden beri yanında olan her şeyi onun adına düşünmek, yapmak, yedirmek, götürmek zorunda olan annenin de hayatının anlamını değişecek ilk günde. Özellikle de kariyerini çocuğu üzerine kurmuş dışarı da değil evde çalışmayı tercih etmiş anneler için bu durum biraz sancılı geçer. Kendini çocuğa adamıştır kendi bile farkında değildir ne kadar iç içe geçtiklerinin ve şimdi bir sürü soru işareti vardır kafasında. Yazının girişindeki cümleler annenin kafasından hiç çıkmaz. Çocuğun okula hazırlanması anne ile başlar. Çalışan anneler ve çocukları bu konuda daha şanslıdır. Ayrılma dönemini ilkokuldan önce daha yumuşak bir geçişle atlatmışlardır. Anne çalıştığı için çocuğunu yuvaya vermesi gerekmiştir. Oyuncaklarını ve kendi yaşıtlarını gören çocuk genelde birkaç saat sonra annenin yokluğunu unutmuş olur. Yuvaya giden çocuğun ilkokula başlaması istediği ve beklediği bir durumdur. Birkaç yıl önce bir anaokulda müdür olarak görev yapıyordum. Çocuklar arasında şu konuşmaya tanık oldum. İçlerinden en büyük olan Ali ‘ ben seneye büyük okula gidiyorum. Gelmiycem buraya ama anneme söylerim arada bir sizle oynamaya getirir beni ‘ dedi. Bir yaş küçük olan Mert ise ona şu karşılığı verdi. ‘Olsun annem benim de büyüyünce büyük okula gideceğimi söyledi. Ben de gidicem ‘ dedi. Budiyalogtan aslında yuvaya giden çocukların ilkokula başlamanın nasıl prestijli bir durum olduğunu düşündüklerini anlayabiliriz. Tüm eğitimi evde olan bir çocuğun okula başlama süreci biraz daha sıkıntılı olabilir. Hayatında hiç evde annesinin kanatlarından ayrılmamış, kendi kanatlarının olduğunu bilmeyen ki anne de muhtemel farkında değildir çocuğunun kanatlarının var olduğunun bir çocuk için okul bir kopuş, terk edilme, bilinmezlik olarak algılanabilir. Hele de tek çocuk olarak evinde hep el üstünde tutulmuşsa, sınıfında diğer çocuklardan biri olmak, imtiyazsız olmak baskı ve disiplin altında olmak oldukça zorlayıcı olacaktır çocuk için.
Eğer çocuğunuzun okula başlarken bir sorun yaşamamış da ilerleyen günlerde, haftalarda okula gitmemek için bahaneler buluyorsa ya da sürekli hasta olduğunu söylüyorsa çocuğunuzun içinde bulunduğu durumu araştırmanızı öneririm. Okulda bir sıkıntı yaşıyorsa ‘’bu sebepten gitmek istemiyorum nasıl çözebiliriz acaba ‘’ diyemeyen çocuk kendi yaşına ve gelişimine uygun olarak en pratik anlatma yolunu seçer. Dikkatli gözlemci anne babalar çocuğun verdiği sinyalleri alarak araştırırlar. Çocukları ile konuşmaya sorunu anlamaya çalışırlar. Öğretmen ve rehberlik servisi ile de konuşup onların gözlemlerini ve fikirlerini alıp çözüm odaklı hareket ederler. Sorunun sebebi hala anlaşılmamışsa bir psikologa giderek yardım alırlar. Sorunu görmezden gelip geçiştirmek, yokmuş gibi davranmak, sıkıntıyı hafifletmeyeceği gibi çocuğunuzun ebeveynleri tarafından yalnız bırakıldığı ve anlaşılmadığı duygusunu pekiştirecektir ki bu da çocuğun kendi başına sorunu başka yollardan çözmeye çalışmasına sebep olur. ‘’Yaramaz’’, ‘’Tembel’’ , ‘’ Arkadaşlarını dövüyor’’ ithamları alan bu çocuklar kendi çıkışlarını arayan çocuklardır. Bu hareketleri yaparak yardım istemeye devam ederler, ama büyüklerin yaşamında bu davranışlar ‘’kötü hareket’’ olarak kodlandığından genelde yardım haykırışları olarak algılanmaz.
Ebeveynler çocuklarını doğdukları günden itibaren kendi uzantıları olarak değil de bağımsız bir kişilik olarak algılarlarsa çocuğun her yaşının sorunlarını ve dönemlerini kolaylıkla atlatabilen bağımsız ve özgüveni yüksek bir kişiliğe sahip olmasını sağlarlar. Çocuğumuzun korkuları aslında kendi korkularımızın çocuğumuzdaki yansımalarıdır. Şimdi neyin neden olabileceğini biliyorsak, okul korkusu yaşayan bir çocuğunuz varsa yazıyı baştan okumanızı öneririm.
Yazan
|
Bu makaleden alıntı yapmak
için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir: "Okul Korkusu ve Anne-Babanın Rolü" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Psk.Şeyda BOYBEYİ'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır. Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Psk.Şeyda BOYBEYİ'nin izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz. |
10 Beğeni
Yazan Uzman
|
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak
hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir
yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.