2007'den Bugüne 92,313 Tavsiye, 28,222 Uzman ve 19,980 Bilimsel Makale
Site İçi Arama
Yeni Tavsiye Ekleyin!



Trajikomik Bir Yaşantı Olarak Aşk
MAKALE #5902 © Yazan Dr.İbrahim ATEŞ | Yayın Kasım 2010 | 5,077 Okuyucu
İnsanlık tarihi kadar eski; yüzyıllar boyunca şairlere, düşünürlere sürekli malzeme olacak kadar istikrarlı, bir sihirli kelime: Aşk. Üzerinde düşünüldüğünde, konuşulduğunda, yazıldığında, çizildiğinde her insanın bambaşka tanımlayabileceği kadar soyut, ancak başımıza geldiğinde uzanıp elimizle tutabileceğimize inandıracak kadar da somut. Varlığını çelişkili doğasına borçlu: Ulaşabilmek için her türlü engelle ölümüne savaşırken, o soylu, yakıcı, haz verici duygunun engellerden beslendiğini farkında olmamak. Bazen, kendisini ve sevdiğini öldürebilecek derecede şaşırtıcı davranışlara gebe bir gizemli ruh hali: Aşk.

Aşkı tanımlamak, yaşamı anlamak kadar güç. İnsanların “aşk” kelimesini kullanırken anlatmak istedikleri de birbirinden oldukça farklı. Kalıcı, zaman üstü eserlere imza atmış yazarların, şairlerin, düşünürlerin, psikolog ya da psikiyatristlerin bile bambaşka görüşleri olduğunu gördüğümüzde konunun gizemini halen koruduğunu anlıyoruz. Bu yazıda –elbette önceki görüşlerden yararlanarak ve onlara göndermelerde de bulunarak- kendi gözlemlerim ve tesbitlerimle bu konudaki bireysel bakışımı ortaya koyma düşüncesindeyim.

İlk akla gelen soru: Aşk sevginin yoğunluğunun, şiddetinin doruk noktası mıdır? Yoksa, aşk klasik anlamda kullanılan sevgiden bağımsız, başka bir kavram mıdır? Basitçe ifade etmek gerekirse, sevginin miktarının artması aşkla mı sonuçlanır? Aşk, nitelik olarak sevgiden farklı mıdır? Sorunun yanıtı: Aşk, her ne kadar sevgi ile zaman zaman ortak paydalara sahip olsa da, sevginin doruk noktası değildir. Aşk, bambaşka dinamiklerden filizlenen, çok daha sıra dışı bir ruhsal yaşantıdır. Bir başkasını sevdiğimizde onunla ruhsal ve fiziksel yakınlaşmayı arzularız, ona sevgi duyarız, onun isteklerini, gereksinimlerini, beklentilerini önemser ve bunları karşılamaya çalışırız. Sevgi duyduğumuz, sevdiğimiz kişi de benzer bir tutum sergiler. Sevgide karşılık görmek ön koşuldur. Benzer duygularla sevilmediğimiz, karşılık görmediğimizde sevginin yoğunluğunun azalması, hatta bir süre sonra tamamen ortadan kalkması kaçınılmazdır. Buna karşılık, aşkta, aşık olduğumuz kişiyi şiddetle arzulama ve ona ulaşma çabasının ötesinde, karşılık görüp görmediğimiz önemini yitirir. Öyle yüce bir varlık olarak kabul ederiz, gözümüz öyle körleşir ki, onunla olabilme tutkusu her şeyin önüne geçer. Farkında olmadığımız, bilinç dışı işleyen can alıcı bir nokta vardır: Ulaşma olanağımız az olan kişilere aşık oluruz. Aşk engelle güçlenir. Ulaşamadıkça, kavuşamadıkça yüreğimizdeki ateş tüm bedenimizi, tüm ruhumuzu sarar. Düş gücümüz aşık olduğumuz kişiyi iyiden iyiye göklere çıkarır. Bu aslında trajikomik bir durumdur. Aşığın yaşamını ortaya koyabilecek ya da kendini yerin dibine sokabilecek kadar gözlerinin körleşmesi bir trajedi; ulaşma, kavuşma olasılığı az olan kişiye aşık olması ve küçük olasılık da olsa aşık olduğu kişiye kavuştuğunda aşkın sona ereceğini farkında olmaması bir komedidir. Burada ulaşma, kavuşma kelimeleri yalnızca fiziksel değil, aynı zamanda ve daha çok ruhsal anlamda kullanılmıştır.

Aşk yaşantısında, başka herhangi bir ruh halinde rastlamadığımız, şaşırtıcı deneyimler yaşanır. Bunlardan en çarpıcı olanı aşık olunan kişinin yüzünün unutulması, bir türlü insanın gözünde canlandırılamamasıdır. Aşık olduğumuz kişinin yüzünü bir türlü gözümüzün önüne getiremeyiz. “Aşkın gözü kördür!” ya da “Yanımdayken bile hasretimsin!” söylemleri bu duruma gönderme olarak kabul edilebilir. Bir başka farklı deneyim, tüm yaşamın, tüm evrenin aşık olunan kişi etrafında dönmesidir. Her şey ona yöneliktir, her şey onunla ilişkilidir. Bir dakika onu görmek, bir an ona bakmak, üç saniye onunla göz göze gelmek, birkaç kelimesini işitmek, bir kez olsun ona sımsıkı sarılabilmek için neler gözden çıkarılmaz ki?

Aşkın eşsiz olması doğasında bir başkaldırıyı barındırmasına da borçludur. Bu bilinç dışı, örtük bir başkaldırıdır. Aşık benliğinin sınırlarını zorlar ve aşar. Bir başkasının bedeni ve ruhuyla birleşir. Bu tutkulu bütünleşme varoluşun geçiciliğine bir başkaldırı, ölüme bir meydan okumadır. Belki de bu nedenle hep ölümsüz, sonsuz aşklardan söz edilir. “Her canlı ölümü tadacaktır!” sözünü “Her aşık sonsuza kadar yaşayacaktır!” düşlemiyle etkisiz kılma cesaretini aşk gösterir.

Neredeyse bir kural olarak yaşanan bir durum da, aşık olunan kişinin yüceltilmesidir. Daima, aşık olduğumuz kişiyi gerçekte olduğundan daha yükseklere taşır, ona yüce değerler biçeriz. Farkında olmadan takındığımız bu tutum, -aşık olduğumuz kişiyle bütünleşmiş olduğumuz için- kendi ruhumuzun, kendi kişiliğimizin de değerini artırır. Aşk kendimizi de yüceltmemiz anlamını taşır. Bu durumda da, bir düşünürün “Yaşamak ağırlıktır!” tesbiti doğrultusunda, yaşamın ağırlığı altında ezilen kişiliğimizi kurtarma fırsatını bize aşkın sunduğunu söyleyebiliriz.

Sevgi konusuna değinmeden geçmek olmaz. Bu konuda Karen Horney’nin yaklaşımına göz atalım: Horney, iki kişi arasında oluşan sevginin ortaya çıkma nedeninin önemini vurgular. Sevgi bir başkasına duyulan olumlu temel bir duygu mudur? Yoksa, tehditlerle dolu bir dünya karşısında yaşanan çaresizliği hafifletme amacına hizmet eden çok daha sığ bir duygu mu? Ya da, bir başkasını ele geçirme tutkusundan doğan bencilce bir duygu mu? Sevginin nedeni, kaçınılmaz şekilde onun akıbetini de belirleyecektir. Güvenlik ihtiyacı ile oluşan sevgi bağı, sağlam zeminde gelişmediği için, çözülmeye ve buharlaşmaya mahkumdur. Zaten, söz konusu kişinin sevme kapasitesinin –bir başkasının isteklerini, gereksinimlerini, kişiliğini önemseme yetisi- düşük olduğunu tahmin etmek zor değildir.

Yeniden aşk konusuna dönelim. Yerden yere vursa da, Schopenhauer aşkı ” insan türünün devamının doğrudan bir teminatı” olarak yorumlamıştır: “…Bir aşık, sevgilisinin her bakışına ve dönüşüne neden kendisini böylesine kayıtsız şartsız adar ve onun için her türlü fedakarlığı yapmaya hazırdır? Çünkü, onu içindeki ölümsüz yan arzular…” Schopenhauer, her türlü acı ve ıstıraba karşın yeryüzünde yaşamın devamından aşıkları sorumlu tutar: “…Bütün bu kargaşanın ortasında iki sevgilinin birbirlerine arzuyla bakan gözlerini görürüz. Yine de neden böylesine gizli, çekingen ve kaçamaklı bakışlardır bunlar? Çünkü bu aşıklar bütün bu sefalet ve kargaşayı sürdürmek için gizlice çalışan hainlerdir, oysa başka türlü çok çabuk bir sona erişirdi bu…”

Calderon’un Decius’u ile bitirelim. Decius tutkulu aşkı uğruna şöyle konuşur:
“Tanrım, demek seviyorsun beni?
Binlerce zaferi feda edeceğim bunun için,
Döneceğim…”

Yazan
Bu makaleden alıntı yapmak için alıntı yapılan yazıya aşağıdaki ibare eklenmelidir:
"Trajikomik Bir Yaşantı Olarak Aşk" başlıklı makalenin tüm hakları yazarı Dr.İbrahim ATEŞ'e aittir ve makale, yazarı tarafından TavsiyeEdiyorum.com (http://www.tavsiyeediyorum.com) kütüphanesinde yayınlanmıştır.
Bu ibare eklenmek şartıyla, makaleden Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa uygun kısa alıntılar yapılabilir, ancak Dr.İbrahim ATEŞ'in izni olmaksızın makalenin tamamı başka bir mecraya kopyalanamaz veya başka yerde yayınlanamaz.
     Beğenin    
Facebook'ta paylaş Twitter'da paylaş Linkin'de paylaş Pinterest'de paylaş Epostayla Paylaş
Yazan Uzman
İbrahim ATEŞ Fotoğraf
Dr.İbrahim ATEŞ
Antalya
Doktor "Ruh sağlığı ve hastalıkları - Psikiyatri"
TavsiyeEdiyorum.com Üyesi5 kez tavsiye edildiİş Adresi Kayıtlı
Makale Kütüphanemizden
İlgili Makaleler Dr.İbrahim ATEŞ'in Yazıları
► Bir Yaşam Biçimi Olarak Mutluluk Dr.Mahmut AKYILDIZ
TavsiyeEdiyorum.com Bilimsel Makaleler Kütüphanemizdeki 19,980 uzman makalesi arasında 'Trajikomik Bir Yaşantı Olarak Aşk' başlığıyla benzeşen toplam 84 makaleden bu yazıyla en ilgili görülenleri yukarıda listelenmiştir.
► Sosyal Fobi ve Tedavisi ÇOK OKUNUYOR Şubat 2023
► Uçuş Korkusu ve Tedavisi Aralık 2018
► Seks Bağımlılığı Aralık 2018
◊ Kafka'nın Başyapıtı "Dönüşüm" ÇOK OKUNUYOR Ocak 2023
◊ Siddharta (Hermann Hesse) Aralık 2012
Sitemizde yer alan döküman ve yazılar uzman üyelerimiz tarafından hazırlanmış ve pek çoğu bilimsel düzeyde yapılmış çalışmalar olduğundan güvenilir mahiyette eserlerdir. Bununla birlikte TavsiyeEdiyorum.com sitesi ve çalışma sahipleri, yazıların içerdiği bilgilerin güvenilirliği veya güncelliği konusunda hukuki bir güvence vermezler. Sitemizde yayınlanan yazılar bilgi amaçlı kaleme alınmış ve profesyonellere yönelik olarak hazırlanmıştır. Site ziyaretçilerimizin o meslekle ilgili bir uzmanla görüşmeden, yazı içindeki bilgileri kendi başlarına kullanmamaları gerekmektedir. Yazıların telif hakkı tamamen yazarlarına aittir, eserler sahiplerinin muvaffakatı olmadan hiçbir suretle çoğaltılamaz, başka bir yerde kullanılamaz, kopyala yapıştır yöntemiyle başka mecralara aktarılamaz. Sitemizde yer alan herhangi bir yazı başkasına ait telif haklarını ihlal ediyor, intihal içeriyor veya yazarın mensubu bulunduğu mesleğin meslek için etik kurallarına aykırılıklar taşıyorsa, yazının kaldırılabilmesi için site yönetimimize bilgi verilmelidir.


02:25
Top